mukatil ("ka" uzun okunur, a.s. katl'den) birbiriyle vuruşan, birbirini öldüren
mukatilûn (a.i. mukatil'in c.) düşmanla savaşan mücâhitler
mukatta', mukattaa (a.s. kat'dan. c. mukattaât) kat'edilmiş, kesilmiş; kesik, ayn
Hurûf-i mukattaa ayrı ayrı yazılan, bitişik olmayan harfler
mukattaât (a.s. mukatta'ın c.) 1. kat'edilmiş, kesilmiş, kesik şeyler. 2. ed. matla'sız şiir parçalan. 3. türlü gazel ve kasidelerden seçilmiş beyitler. 4. herbiri bir kelimeye delâlet eden harfler ve tamamlanmamış cümleler. 5. kısaltmalar, fr. abreviation
mukattar (a.s. katr'dan. c. mukattarât) taktir edilmiş, inbikten çekilmiş; damıtılmış
Mâ-i mukattar damıtık su
mukattara (a.s. katr'dan) ["mukattar"ın müen). (bkz: mukattar)
mukattara-i fevkaniyye jeol. sarkıt, fr. stalactite
mukattara-i tahtâniyye jeol. dikit, fr. stalagmite
mukattarât (a.s. mukattar'ın c.) taktir edilmiş, inbikten çekilmiş nesneler
mukattıb (a.s.) hek. buruşturucu, yapışkan [şey]
mukavelât ("ka" uzun okunur, a.i. kavl'den. mukavele'nin c.) mukaveleler, sözleşmeler, yazılı sözleşmeler
mukavelât muharriri noter, (bkz: kâtib-i adi). uzun okunur, a.i. 1. sözleşme. 2. yazılı sözleşme
mukavele ("ka" kavl'den. c. mukavelât)
mukavele-nâme ("ka" uzun okunur, a.f.b.i.) mukavele, sözleşme senedi; sözleşmenin yazıldığı kâğıt; kontrat
mukavelevî (a.s.) mukaveleye, anlaşmaya ait, mukavele, anlaşma nevinden olan
mukavemet ("ka" uzun okunur, a.i. kıyâm'dan) karşı durma, dayanma, karşı koyma, direnme, direniş
mukavemet-i dâhiliyye içdirenç, fr. mukavemet-i dâhiliyye (profesör) muavini. 4. i. huzur hocası [ramazanda pâdişâhın huzurunda ders vermek, Kur'-ân'ı tefsir etmekle vazifeli bulunan müderris, ders-i âmm]
mukarrirîn - (a.s. mukamr'in c.).(bkz. mukarrir)
rnukarrün bih (A.b.i.) ikrar olunan hak, başkasına ait bulunduğu, bir kimse tarafından haber verilen hak
mukarrün leh (a.b.i.) kendisine ait bulunan bir hak, başkası tarafından îtirâf olunan hakîkî veya (vakıf gibi) manevî şahıs
mukarrün leh bi'n-neseb (a.b.i.) neseb bakımından mîrâsa hakkı olduğu ikrar olunan kimse
mukarrün leh bi n-nesebi ale'-gayr fer. nesebce başkasına karabeti iddia edilerek mîrâsa hakkı bulunduğu ikrar olunan kimse
nıukarriz (a.s. karz'dan. c. mukar-rizîn) takriz eden, medheden; medih yollu yazı yazan
mukarrizîn (a.s. mukarriz'in c.) takriz edenler, medhedenler; medih yollu yazı yazanlar
mukasât ("ka" uzun okunur, a.i.) zahmet çekme
mukaseme ("ka" uzun okunur, a.i. kısm'dan) taksim etme, paylaşma, bölüşme
mukasım ("ka" uzun okunur, a.s. kısm'dan) taksîm eden, paylaşan, bölüşen,
mukassat (a.s. kıst'dan) taksitli
mukassatan (a.zf.) taksitle, taksitli olarak
mukassem (a.s. kısm'dan) taksim edilmiş, ayrılmış, bölünmüş
mukassır (a.s. kasr'dan) 1. taksîr eden, yapabilir iken yapmayıp çekinen. 2. yapmaya gücü yetmediği için bırakan. 3. kusur işleyen, (bkz: mütekasır)
mukassi (a.s. kasvet'den) kasvet verici, kasvetli, sıkıntılı, sıkıcı; dar
mukassim (a.s. kısm'dan) taksim eden, ayıran, bölen
Kıyâs-ı mukassim mant. ikilem, fr. dilemme
mukaşşer (a.s. kışr'dan) taksîr edilmiş, kabuğu soyulmuş
Bâdâm-ı mukaşşer kabuğu soyulmuş badem
mukataa ("ka" uzun okunur, a.i. kat'dan. c. mukataât) 1. arazînin kesime verilmesi, muayyen bir kira karşılığında birine bırakılması. 2. bağ, bahçe, arsa hâline getirilen ekim toprağı için verilen vergi
mukataât ("ka" uzun okunur, a.i. mukataa'nın c.), (bkz. mukataa)
mukatele ("ka" uzun okunur, a.i. katl'den. c. mukatelât) l. birbirini öldürme, vuruşma, (bkz: kıtal). 2. savaş; kavga
mukatelât ("ka" uzun okunur, a.i. katl'den. mukatele'nin c.) 1. öldürüşmeler, birbirini öldürmeler, vuruşmalar. 2. savaşlar; kavgalar
mukatil ("ka" uzun okunur, a.s. katl'den) birbiriyle vuruşan, birbirini öldüren
mukatilûn (a.i. mukatil'in c.) düşmanla savaşan mücâhitler
mukatta', mukattaa (a.s. kat'dan. c. mukattaât) kat'edilmiş, kesilmiş; kesik, ayrı
Hurûf-i mukattaa ayrı ayrı yazılan, bitişik olmayan harfler
mukattaât (a.s. mukatta'ın c.) 1. kat'edilmiş, kesilmiş, kesik şeyler. 2. ed. matla'sız şiir parçalan. 3. türlü gazel ve kasidelerden seçilmiş beyitler. 4. herbiri bir kelimeye delâlet eden harfler ve tamamlanmamış cümleler. S. kısaltmalar, f r. abreviation
mukattar (a.s. katr'dan. c. mukattarât) taktir edilmiş, inbikten çekilmiş; damıtılmış
Mâ-i mukattar damıtık su
mukattara (a.s. katr'dan) ["mukattar"in müen.]. (bkz: mukattar)
mukattara-i fevkaniyye jeol. sarkıt, fr. stalactite
mukattara-i tahtâniyye jeol. dikit, fr. stalagmite
mukattarât (a.s. mukattar'ın c.) taktir edilmiş, inbikten çekilmiş nesneler
mukattıb (a.s.) hek. buruşturucu, yapışkan [şey]
mukavelât ("ka" uzun okunur, a.i. kavl'den. mukavele'nin c.) mukaveleler, sözleşmeler, yazılı sözleşmeler
mukavelât muharriri noter, (bkz: kâtib-i adi). uzun okunur, a.i. 1. sözleşme. 2. yazılı sözleşme
mukavele ("ka" kavl'den. c. mukavelât)
mukavele-nâme ("ka" uzun okunur, a.f.b.i.) mukavele, sözleşme senedi; sözleşmenin yazıldığı kâğıt; kontrat
mukavelevî (a.s.) mukaveleye, anlaşmaya ait, mukavele, anlaşma nevinden olan
mukavemet ("ka" uzun okunur, a.i. kıyâm'dan) karşı durma, dayanma, karşı koyma, direnme, direniş
mukavemet-i dâhiliyye içdirenç, fr. resistance interieur
mukavemet-i mahsûsa fiz. özdirenç, fr. resistivite
mukavemet-sûz ("ka" uzun okunur, a.f.b.c.) mukavemeti yok eden; dayanılmaz hâle getiren
mukavemet-şiken ("ka" uzun okunur, a.f.b.s.) mukavemeti kıran
mukavim ("ka" uzun okunur, a.s. kıyâm'dan. c. mukavimin) 1. mukavemet eden, karşı duran, dayanan, direnen. 2. dayanıklık
mukavimin (a.s. mukavim'in c.) karşı koyanlar
mukavva (a.s. kuvvet'ten) 1. kavîleştirilmiş, sağlamlaştırılmış. 2. i. mukavva
mukavver (a.s.) 1. yuvarlak kesilmiş. 2. ziftle karışık veya ziftle kaplı. 3. g. s. bir yazı sitili
mukavves (a.s. kavs'den) 1. yay gibi eğri. 2. kavisli, bükülmüş, kemerli
mukavvî, mukavviyye (a.s. kuvvet'den. c. mukavviyyât) 1. takviye eden, kuvvet veren, kuvvetlendiren. 2. kuvvet için verilen [ilâç], fr. tonique
Edviye-i mukavviyye kuvvet ilaçları
mukavvim (a.s.) 1. kıvama getiren. 2. eğriyi doğrultan, düzelten
mukavviyyât (a.s. mukavviyye'nin c.), (bkz. mukavvî)
mukayaza ("ka" uzun okunur, a.i.) trampa etme, değişme, (bkz: mübadele)
mukayesât ("ka" uzun okunur, a.i. kıyâs'dan, mukayese'nin c.) 1. kıyaslamalar, ölçmeler, ölçüler. 2. f el s., g r. karşılaştırmalar
mukayese ("ka" uzun okunur, a.i. kıyâs'dan. c. mukayesât) 1. kıyâs etme, ölçme, ölçü. 2. fels., gr. karşılaştırma
mukayese-i rûhiyye psik. ruh ölçümü, psikometri, fr. psychometrie
mukayese müstevîsi geo. karşılaştırma düzlemi
mukayyed (a.s. kayd'dan) 1. kayıtlı, bağlı, bağlanmış. 2. ayağında zincir ve pranga bulunan. 3. bir işe ehemmiyet (*önem) veren. 4. kaydolunmuş, deftere geçmiş
mukayyedât (a.s. mukayyed'in c.) (bkz: mukayyed)
mukayyede (a.s. kayd'dan) ["mukayyed" in müen.]. (bkz: mukayyed)
mukayyi' (a.s. kay'dan. c. mukayyiât) kay ettiren, kusturan, kusturucu
mukayyiât (a.s.i. mukayyi'in c.) kay ettirici, kusturucu ilâçlar
mukayyiât-ı ma'deniyye hek. madenî kusturucu ilâçlar
mukayyiât-ı ma'deniyye hek. madenî kusturucu ilâçlar
mukayyid (a.s. kayd'dan. c. mukayyidin) 1. kaydeden. 2. i. kayıt me'muru
mukayyidin (a.s. ve i. mukayyid'in c.) mukayyitler, kayıt me'murlan
mukbil (a.s. kabl'den. c. mukbilân, mukbilîn) 1. ikballi, kutlu, mutlu, (bkz: mes'ûd, bahtiyar). 2. i. erkek adı
mukbilân (a.f.s. kabl'den. mukbil'in c.) kutlular, mutlular, (bkz: mukbilîn)
mukbile (a.s. kabl'den) 1. ["mukbil" in müen.]. (bkz: mukbil). 2. i. kadın adı
mukbilîn (a.s. kabl'den. mukbil'in c.) kutlular, mutlular, (bkz: mukbilân)
mukdim (a.s. kıdem'den) ikdam eden, gayret ve devamlılıkla çalışan, işine düşkün
mukdim-âne (a.f.zf.) dikkat ve gayretle
mukhem (a.i.) cümle arasındaki fazla ve lüzumsuz kelime
mûkıd (a.s.) îkadeden, ateş yakan
nıûkın (a.s.) îkan eden, şüphesiz, katî olarak bilen
mûkır (a.s.) yemişin çokluğu dolayısıyla dallan sarkmış ağaç
mukırr (a.s. karâr'dan) 1. ikrar eden, doğruyu söyleyen, "vardır, evet öyledir" diyen, kusurunu, kabahatini gizlemeyen. 2. fık. birinin, kendisinde hakkı olduğunu haber veren [kimse]
mukırrâne (a.f.zf.) ikrar edene, doğruyu söyleyene yaraşır yolda; ikrar ederek, kusurunu söyleyerek
mukîm (A.s. kıyâm'dan) ikamet eden, oturan, (bkz: ârâm-sâz, sakin)
mûkiz (a.s. yakaza'dan) 1. îkazeden, uyandıran. 2. gafletten, dalgınlıktan kurtaran
mukle (a.i.) anat. gözbebeği
muknıir, mukmire (a.s. Kamer'den) mehtaplı [gece]
mukni', muknia (a.s. kanâat'den) ikna eden, kanaat getiren, inandırıcı
Edille-i muknia inandırıcı deliller
muknia (a.i.) zool. kurbağa yavrusunun yumurtadan çıktığı ilk hâli
mukraz (a.s. karz'dan) ikraz olunmuş, ödünç verilmiş
mukrît (a.s. kırâat'den) 1. [Kur'ân] okuyan. 2. Kur'ân okumasını öğreten veya ezberleten (birine)
mukriz (a.s. karz'dan) ikraz eden, ödünç veren
muksâ (a.s.) uzak kalınmış, uzaklaştırılmış
muksem (a.s. kasem'den) kasem edilmiş, yemin edilmiş
muksemü'n-bih huk. [eskiden] üzerine yemin edilen isim veya sıfat, [islâm hukukunda Cenâb-ı Hakk'ın ismi, zâtı veya sıfatlan üzerine yemin edilir ki bu takdirde isim, zat veya sıfat muksemü'n-bih olur]
muksır (a.s.). (bkz. mukassır)
muksim (a.s. kasem'den) 1. kasem eden, yemin eden, andiçen. 2. i. yemin edilecek yer
muksit (a.s. kast'dan) 1. iksât eden, doğru hareket eden, iş gören. 2. Allah
mukşairr (a.s.) ıkşı'râr eden, ürperen
muktasır (a.s. kasr'dan) iktisâr eden, kısa kesen
muktataf (a.s. katfdan. c. muktatafât) ıktitaf edilmiş, devşirilmiş, toplanmış, derlenmiş, derleme
muktatafât (a.s. katfdan) derlemeler, derlenmiş şeyler, antoloji
muktatıf (a.s. katfdan) ıktitaf eden, derleyen, toplayan
muktebes (a.s. kabs'dan. c. muktebesât) iktibas edilmiş, faydalanmak üzere aynen alınmış, aktarılmış
muktebesât (a.i. kabs'dan, muktebes'in c.) muktebes olan, faydalanmak üzere alınan, aktarılan şeyler
muktebis (a.s. kabs'den, c. mukte-bisîn) iktibas eden, faydalanmak üzere alan, aktaran. [Arapçadaki asıl mânâsı "ateş yakmak üzere birinden ateş alan" demektir]
muktebisîn (a.s. kabs'den. muktebis'in c.) iktibas edenler, faydalanmak üzere alanlar, aktaranlar
muktedâ, muktedâ bih (a.s. kadv'dan) 1. iktidâ edilen, uyulan; örnek tutulan. 2. önde bulunan, kendisine uyulan [imam, reis... v.b.]
muktedî (a.s. kadv'dan) iktidâ eden, uyan, arkadan gelen, (bkz: tâbi')
muktedir (a.s. kudret'den) iktidarlı, gücU yeten, becerebilen
muktedirin (a.s. muktedir'in c.) iktidarlılar, gücü yetenler, becerebilenler
muktefâ (a.s. kafâ'dan) iktifa edilmiş, ardı sıra, izinden gidilmiş; örnek tutulmuş, uyulmuş [birine]
muktefî (a.s. kafâ'dan) iktifa eden, ardı sıra, izinden giden; örnek tutan, uyan [birine]
muktehim (a.s.) iktihâm eden, göğüs geren, yorulmak bilmeyen
muktelâ' (a.s. kal'den) kökünden koparılmış
mukteli' (a.s. kal'den) kökünden koparan
mukterib (a.s. kurb'dan). (bkz. mütekarrib)
mukterih (a.s.) iktirâh eden, düşünmeden, aklına geldiği gibi söyleyen
mukterin (a.s. iktirân'dan) iktiran eden, yaklaşan, yakın gelen
mukteriz (a.s. karz'dan). (bkz. istikraz, müstakriz)
muktesid (a.s. iktisâd'dan. c. muktesidân) tutumlu, fr. economiste
muktesidân (a.s. muktesid'in c.) tutumlular, tutumlu kimseler, fr. economistes
muktesir (a.s.) 1. iktisâr eden, kısa kesen. 2. (bkz. kanaatkâr)
muktetif (a.s.). (bkz. muktatif)
muktezâ (a.s. kazâ'dan) 1. iktizâ etmiş, lâzımgelmiş. 2. kanun icâbına göre yazılan yazı, derkenar
muktezâ-yı hâl ü makam ed. sözde hâlin, makamın îcâbettiği gibi konuşma tarzına bağlı kalma, yerinde ve adamına göre söyleme
muktezâ-yi hilkat yaradılış îcâbı
muktezâ-yi tab' yaradılış îcâbı
muktezâ-sınca (a.t.zf.) gereğince
muktezayât (a.i. muktezî'nin c.) 1. iktizâ eden, lâzımgelen, îcâbeden şeyler. 2. neticeler
muktezî (a.s. kazâ'dan) iktizâ eden, lâzımgelen, îcâbeden, îcâbettiren, gereken; gerektiren
mukteziyye (a.s. kazâ'dan) ["muktezî"nin müen.]. (bkz: muktezî)
muktî (a.s.) 1. koruyan, kudretli. 2. h. i. Tanrı
muktir (a.s.) kocasını nafaka bakımından sıkıştıran
mukzî (a.s.) 1. hüküm ve kaza olunmuş. 2. gerekli görülmüş. 3. tamamlanmış
mûlâ-minhâ (a.b.i.) huk. [eskiden] îlâ olunan zevce, (bkz: îlâ)
mu'lem (a.s. ilm'den) işaretlenmiş, belirtilmiş
mûlî ,j-l j- (a.i.) îlâ eden zevç
mu'lim (a.s. elem'den). (bkz. müellim)
mu'lin (a.s. alen'den) îlân eden, umûma bildiren, haber veren
mum (f.i.) 1. mum. 2. s. yumuşak
mûmâ-ileyh (a.b. zm. c. mumâ-ileyhüm) îmâ edilen, adı geçen, yukanda anılan [adam]
mûmâ-ileyhâ (a.b.zf.c. mûmâ-ileyhün) îmâ edilen, adı geçen, yukanda anılan [kadın, kız]
mûmâ-ileyhüm (a.b.zm. mûma-ileyh'in c.) îmâ edilenler, adı geçenler, yukanda anılanlar
mûmâ-ileyhümâ (a.b.zm.) îmâ edilen, adı geçen, yukanda anılan [kadın, kız, erkek]
mûmâ-ileyhün (a.b.zm. mûmâ-ileyhâ'nın c.) îmâ edilenler, adı geçenler, yukanda anılanlar [kadın, kız]
mûmesât (a.i.). (bkz. umûm-hâne)
mum-hâne (f.b.i.) mum yapılan veya satılan yer, mum fabrikası
mûmiyân (f.s.c.) kıl belli, beli kıl gibi ince olan güzeller
mumtır (a.s. matar'dan) yağmur yağdıran
mumya (F.i.) 1. tahnît edilmiş, hiç çürümemek üzere ilaçlanmış ölü. 2. her türlü derde deva olduğu rivayet olunan bir masal ilâcı. 3. çok zayıf [kimse]
mumzâ (a.s. mazâ'dan) imza edilmiş olan
munassab (a.s. nasb'dan) 1. birbirinin üzerine tertiplenmiş olan. 2. i. me'mur, görevli
munassaf (a.s.) ikiye ayrılmış, bölünmüş
munassıf (a.i.) mat. açıortay, fr. bissecteur (-trice)
munazzaf (a.s. nazîfden) tanzîf edilmiş, temizlenmiş, annmış
munazzım (a.s. nazm'dan) tanzîm eden, düzenleyen
munazzif (a.s. nazîfden) temizleyici, temizleyen
mundak (a.s.) dövülüp ufaklanmış
munfasıl (a.s. fasl'dan. c. münfasılîn) 1. infısâl eden, ayrılan, aynlmış, ayrı; bitişik olmayan. 2. işinden ayrılmış, me'murluktan çıkmış, (bkz: ma'zûl)
Zamîr-i munfasıl a.gr. başka kelimeye bitişik olmayan zamir [hüve, ente, ene gibi]
munfasıla (a.s.) ["munfasıl"ın müen.]. (bkz: munfasıl)
munfasılan (a.zf.) munfasıl olarak, ayn, aynlmış olarak, (bkz: ma'zûlen)
munfasılın (a.s. munfasıl'ın c.) infisal edenler, aynlanlar, ayrılmış olanlar, bitişik olmayanlar
munfasım (a.s.) 1. infisâm eden, kırılan, eksilen. 2. zulüm ve gadir görmüş, kınlmış, kırgın
munfasî (a.s. fesâ'dan) bir şeyden ayrılıp kurtanlan
munfatır (a.s. fatr'dan) infıtâr eden, yazılan
munfazih (a.s.) fazâhate uğramış, rezîl olmuş
munhasır (a.s.). (bkz: münhasır)
munhasıran (a.zf.). (bkz: münhasırân)
munis (A.s. üns'ten) 1. ünsiyetli, alışılan, yadırganmaz, alışılmış. 2. cana yakın, sevimli. 3. insandan kaçmayan. 4. i. erkek adı. [müen. munise]
munise (a.i.) can yoldaşı, hayat yoldaşı
munkabız (a.s. kabz'dan) 1. toplanmış, çekilmiş, büzülmüş. 2. sıkılmış. 3. inkıbaza uğramış, pekliğe tutulmuş
munkalib (a.s. kalb'den) inkılâbeden, dönen, dönmüş, değişen, başka bir şekle, kılığa girmiş, giren, (bkz: munkalib)
munkariz (a.s. karz'dan) inkıraz bulan, biten, arkası gelmeyen, sönen, zürriyeti, dölü tükenmiş, kesilmiş olan
munkati (a.s. kat'dan). (bkz. munkati')
munsabb (a.s.) insıbâbeden, dökülen, karışan, kavuşan, [bir denize, bir ırmağa....]
munsalih (a.s.) sulh üzere olan
munsamî (a.s.) dökülüp akıtılmış
munsarım (a.s.) insirâm eden, kesilen. (bkz. munkati')
munsabig (a.s. sıbg'dan) insibâg eden, boyanan
mukzî (a.s.) 1. hüküm ve kaza olunmuş. 2. gerekli görülmüş. 3. tamamlanmış
mûlâ-minhâ (a.b.i.) huk. [eskiden] îlâ olunan zevce, (bkz: îlâ)
mu'lem (a.s. ilm'den) işaretlenmiş, belirtilmiş
mûlî (a.i.) îlâ eden zevç
mu'lim (a.s. elem'den). (bkz. müellim)
mu'lin (a.s. alen'den) îlân eden, umûma bildiren, haber veren
mum (f.i.) 1. mum. 2. s. yumuşak
mûmâ-ileyh (a.b. zm. c. mumâ-ileyhüm) îmâ edilen, adı geçen, yukarıda anılan [adam]
mûmâ-ileyhâ (a.b.zf.c. mûmâ-ileyhün) îmâ edilen, adı geçen, yukanda anılan [kadın, kız]
mûmâ-ileyhüm (a.b.zm. mûma-ileyh'in c.) îmâ edilenler, adı geçenler, yukanda anılanlar
mûmâ-ileyhümâ (a.b.zm.) îmâ edilen, adı geçen, yukanda anılan [kadın, kız, erkek]
mûmâ-ileyhün (a.b.zm. mûmâ--ileyhâ'nın c.) îmâ edilenler, adı geçenler, yukanda anılanlar [kadın, kız]
mûmesât (a.i.). (bkz. umûm-hâne)
mum-hâne (f.b.i.) mum yapılan veya satılan yer, mum fabrikası
mûmiyân (f.s.c.) kıl belli, beli kıl gibi ince olan güzeller
mumtır (a.s. matar'dan) yağmur yağdıran
mumya (F.i.) 1. tahnit edilmiş, hiç çürümemek üzere ilaçlanmış ölü. 2. her türlü derde deva olduğu rivayet olunan bir masal ilâcı. 3. çok zayıf [kimse]
mumzâ (a.s. mazâ'dan) imza edilmiş olan
munassab (a.s. nasb'dan) 1. birbirinin üzerine tertiplenmiş olan. 2. i. me'mur, görevli
munassaf (a.s.) ikiye ayrılmış, bölünmüş
munassıf (a.i.) mat. açıortay, fr. bissecteur (-trice)
munazzaf (a.s. nazîfden) tanzîf edilmiş, temizlenmiş, arınmış
munazzım (a.s. nazm'dan) tanzim eden, düzenleyen
munazzif (a.s. nazîfden) temizleyici, temizleyen
mundak (a.s.) dövülüp ufaklanmış
munfasıl (a.s. fasl'dan. c. münfasılîn) 1. infisâl eden, ayrılan, aynlmış, ayrı; bitişik olmayan. 2. işinden ayrılmış, me'murluktan çıkmış, (bkz: ma'zûl)
Zamîr-i munfasıl (a. gr. başka kelimeye bitişik olmayan zamir [hüve, ente, ene gibi]
munfasıla (a.s.) ["munfasıl"in müen.]. (bkz: munfasıl)
munfasılan (a.zf.) munfasıl olarak, ayrı, ayrılmış olarak, (bkz: ma'zûlen)
munfasılın (a.s. munfasılın c.) infisâl edenler, ayrılanlar, ayrılmış olanlar, bitişik olmayanlar
munfasım (a.s.) 1. infisâm eden, kırılan, eksilen. 2. zulüm ve gadir görmüş, kınlmış, kırgın
munfasıl (a.s. fasl'dan) bir şeyden ayrılıp kurtarılan
munfatır (a.s. fatr'dan) infitâr eden, yazılan
munfazih (a.s.) fazâhate uğramış, rezîl olmuş
munhasır (a.s.). (bkz: münhasır)
munhasıran (a.zf.). (bkz: münhasırân)
munis (a.s. üns'ten) 1. ünsiyetli, alışılan, yadırganmaz, alışılmış. 2. cana yakın, sevimli. 3. insandan kaçmayan. 4. i. erkek adı. [müen. munise]
munise (a.i.) can yoldaşı, hayat yoldaşı
munkabız (a.s. kabz'dan) 1. toplanmış, çekilmiş, büzülmüş. 2. sıkılmış. 3. inkıbaza uğramış, pekliğe tutulmuş
munkalib (a.s. kalb'den) inkılâbeden, dönen, dönmüş, değişen, başka bir şekle, kılığa girmiş, giren, (bkz: munkalib)
münkarız (a.s. karz'dan) inkıraz bulan, biten, arkası gelmeyen, sönen, zürriyeti, dölü tükenmiş, kesilmiş olan
munkatı (a.s. kat'dan). (bkz. munkati')
munsabb (a.s.) insıbâbeden, dökülen, karışan, kavuşan, [bir denize, bir ırma-8a....]
munsabig (a.s. sıbg'dan) insibâg eden, boyanan
munsalih (a.s.) sulh üzere olan
munsamı (a.s.) dökülüp akıtılmış,
munsarım (a.s.) insirâm eden, kesilen, (bkz: munkati')
muntazar (a.s. nazar'dan) intizâr edilmiş, beklenmiş, beklenilen, gelmesi umulan
muntazır (a.s. nazar'dan. c. muntazırîn) intizâr eden, gözleyen, bekleyen
muntazır-ı rahmet-i Hûda Allah'ın merhametini bekleyen
muntazıra (a.s. nazar'dan) ["muntazır"in müen.]. (bkz: muntazır)
muntazıran (a.zf.) intizâr ederek, bekleyerek
muntazır-âne (a.f.zf.) intizâr ederek, bekleyerek
muntazırîn (a.s. muntazır'ın c.) intizâr edenler, gözleyenler, bekleyenler
munsarif (a.s. sarf dan) 1. insirâf eden, geri dönen. 2. a. gr. yerine göre her türlü hareke' alabilen kelime
munsarih (a.s. sarâhat'den) açık, meydanda
munsif (a.s. nasafet'den) 1. insaf eden, insaflı. 2. kötülükte ileri gitmeyen
nıunsif-âne (a.f.zf.) insaflılıkla
muntabı' (a.s. tab'dan) 1. intiba' eden, basılan, basılmış, damgalanmış, (bkz: matbu'). 2. yaradılıştan olan. 3. hoş görünen, güzel
muntabıât (a.s. muntabı'ın c.) 1. mmtabı' olan, basılan, basılmış, damgalanmış olan şeyler. 2. yaradılıştan olan şeyler, hoş görünen, güzel şeyler
muntabıh (a.s. tabh'dan) intibah eden, pişen, pişmiş, (bkz: matbûh)
muntabık (a.s. tıbk'dan) intibak eden, birbirine tam uyan; uygun, (bkz: mutabık)
muntafî (a.s. tufû'dan) 1. intifa eden, sönen; sönük. 2. fiz. sönümlü, fr. amorti
muntalik (a.s. talâk'dan) intilâk eden, giden, bırakılmış, koyuverilmiş, salıverilmiş, (bkz: âzâd)
muntamıs (a.s.) intımâs eden, belirsiz olan
muntasıf (a.s. nısfdan) 1. yarılanmış, yarıya varmış. 2. i. yarı, orta
muntasıf-ı sene senenin yansı, tam ortası
muntasıh (a.s. nush'dan) nasîhat kabul eden, öğüt dinleyen
muntasıh-âne (a.f.zf.) öğüt dinleyerek
muntasır (a.s.) öç alan
muntavî (a.s. tayy'den) intivâ eden, durulup bükülen, toplanmış, devşirilmiş
muntavi (a.s.) sözdinler. (bkz: mutî)
muntazam, muntazama (a.s. nizâm'dan) 1. intizamlı, sıralanmış, düzgün, derlitoplu. 2. tertipli. 3. mat. düzgün, [aslı "muntazım" dır]
muntazam hareket düzgün devim
muntazam muhammes mat. düzgün beş-gen
muntazam müseddes mat. düzgün altıgen
muntazam mütehavvil hareket fiz. düzgün değişen devim
muntazaman (a.zf.) 1. muntazam, intizamlı olarak. 2. devamlı, sürekli olarak, dâima
munzacır (a.s. zucret'den) yüreği sıkılmış
munzalim (a.s.) inzılâm eden, -isteyerek veya istemeyerek- zâlimin zulmüne boyun eğen
munzamm (a.s. zamm'dan) inzimâm eden, üste konan, katılan; ek
munzamın hatt uzatılmış ek telefon teli
munzar (a.s.) inzâr edilmiş, te'hîr edilmiş, geciktirilmiş
munzıcât (a.s.i.) yaranın iltihabını yok edici, irinini akıtıcı [ilâçlar]
munzic (a.s.) 1. inzâceden, kemâle eren. 2. hek. cerahatlendiren, irinlendiren, olduran [yara ve çıbanı]. 3. hazmettirici, sindiriri
mûr (f.i.c. mûrân) 1. karınca, (bkz: nemi). 2. yoksulluk, fukaralık sembolü. 3. pas hastalığı
murâbaa (a.i. rab'dan) yazlığa çıkmak üzere mukavele yapma
murabaha (a.i. ribh'den) 1. malı kâr ile satma. 2. tefecilik, kanunen verdiği izin sınırından aşkın faiz alma
murâbata (a.i. rabt'dan) 1. bağlamak. 2. düşmanı, saldıracağı yerlerde durup bekleme
murabba' (a.s. rub'dan) 1. terbi' olunmuş, dörde çıkarılmış. 2. dörtlü, dört şeyden olma. 3. dört köşeli. 4. i. geo. kare, fr. carre
murabba-i tâmm geo. tam kare. 5. ed. dört mısralık kıt'alardan meydana gelen manzume. 6. adı, Kenzî Hasan'in edvannda (1700 yöresi) geçen makam
murabba-ı mütekerrir ed. birinci kıt'anın son mısraı öteki kıt'alann sonunda tekrarlanan murabba
murabba-ı müzdevic ed. birinci kıt'anın son mısraı öbür kıt'alann sonunda tekrarlanmayarak değişen murabba
murabba'ü't terkîb kim. dörtlü bileşik, fr. quaternaire
murabba (A.s.) 1. terbiye edilmiş. 2. (i.c. murabbayât) kaynayıp kıvama geldikten sonra dondurulmuş meyva suyu tatlısı
murabba'-nişîn (a.f.b.s.) bağdaş kurup oturan
murabbayât (a.i. murabba2'nin c.) kaynayıp kıvama geldikten sonra dondurulmuş meyva suyu tatlıları
murâbıt (a.s. ve i. rabt'dan. c. murâbıtîn) 1. ibâdete bağlı kimse, (bkz: zâhid). 2. [Fas'ta] şeyhlerin, dervişlerin unvanı
murâbıtîn (a.s.i. murâbıt'ın c.) ibâdete bağlı olanlar; şeyhler, dervişler
murâd (a.i. revd'den) 1. arzu, istek, dilek. 2. maksat, meram
Lâfzı murâd mânâsı için değil, lâfzı için söylenmiş söz "tenbel bir çocuğa mektep talebesi demek" gibi
murâd-ı hakk Allah'ın isteği. 3. erkek adı
Dostları ilə paylaş: |