müşâ'şa' (a.s. şa'şaa'dan) 1. şa'şa-alı, parlak, parlayan, parıldayan, (bkz: rûşen). 2. debdebeli, tantanalı, gösterişli.
müşâtara (a.i. şatr'dan) biriyle bir şeyi yan yanya bölüşme.
müşâtemât (a.i. müşâteme'nin c.) sövmeler, atışmalar, sövüşmeler.
müşâteme (a.i. şetm'den) sövüşme, birbirine sövme, atışma.
müşattar (a.i.) ed. teştîr edilmiş, mıs-râlan arasına ilâveten ayrıca mısralar getirilmiş gazel veya kasîde.
müşattar-ı murabba' ed. araya iki mısra ilâve edilmiş gazel veya kasîde.
müşattar-ı muhammes ed. araya Uç mısra ilâve edilmiş gazel veya kasîde. [meselâ şâir Büyük Nedim, Nedîm-i Kadîm'in Derdin nedir gönül sana bir halet olmasın / Şad el-hazer ki sevdiğin ol âfet olmasın" beytiyle başlayan gazelini taştîr ederken bu beyti şu müşattar hâle getirmiştir Nedîm-i Kadîm'in "Derdin nedir gönül sana bir halet olmasın" mısrâından sonra ve "Şad el-hazer ki sevdiğin ol âfet olmasın" mısrâından evvel Büyük Nedim'in ilâveleri "Bîmâr eden bu güne seni rahat olmasın / Bizden tesettür etme abes külfet olmasın / Bî-câ tabibe varmağa hiç hacet olmasın" dır.
müşattar-ı müseddes ed. araya dön mısra ilâve edilmiş gazel veya kaside.
müşâverât (a.i. müşâvere'nin c.) konuşmalar, danışmalar [bir iş üzerinde-].
müşavere (a.i. meşveret'den) danışma, bir iş üzerinde konuşma, fr. consultation ["müşâveret" şeklinde de kullanılır].
müşavir (a.s. ve i. meşveret'den. c. müşavirin) istişare edilen, -kendisine- danışılan.
müşavire (a.s. ve i. meşveret'den) ["müşavir" in müen.]. (bkz: müşavir).
müşavirin (a.s.ve i. müşâvir'in c.) istişare edilenler, -kendisine- danışılanlar.
müşâyaa (a.i.) 1. dostluk etme [biriyle-]. 2. uyma [birine-].
müşbi' (a.s. şib'den) doyuran.
müşebba' (a.s. şib'den) 1. işba' o-lunmuş, doymuş, tok, fr. sature.
müşebbeh, müşebbehe , (a.s. şebeh ve şibh'den) 1. benzetilen.
Sıfat-ı müşebbehe lâzım ('geçişsiz) fiillerden, türlü vezinlerde başlıca faîl vezninde gelen ve daimî bir vasfı gösteren sıfat [alîm (çok bilen); şefîk (şefkatli)... gibi]. 2. fels. insanbiçimi, antropomorf.
müşebbehât (a.s. müşebbeh'in c.) benzetilenler.
müşebbehün-bih (a.b.s. şibh'den) kendisine benzetilen, [cesur adamı arslana benzetirken; cesur = müşebbeh, arslan = mü-şebbehün-bih'dir].
müşebbek (a.s. şebek'den) 1. şebeke şekline sokulmuş, ağ ve kafes gibi örülmüş olan. 2. i. g. s. küçük ağaç parçalarından yapılan oymalı pano. 3. i. muşabak, tersi ve yüzü ayrı ayrı kullanılabilen sîm ve renkli ipliklerle yapılmış hesap işi nakış.
müşebbi' (a.s. şib'den) teşbî' eden, karnını doyuran.
müsebbibe (a.i. şibh'den) 1. fels. insanbiçimcilik, fr. anthropomorphisme. (bkz: mücessime). 2. Allah'ı insan biçiminde tasvir ve tasavvur edenlerin mensup bulundukları Kelâmı mezhep.
müşeccer (a.s. şecer'den) 1. ağaç gibi dallı budaklı [resim, yazı]. 2. üstü çubuklu, dallı budaklı [kumaş].
müşedded, müşeddede (a.s. şiddet'den) 1. şiddetlendirilmiş, şiddet verilmiş, kuvvetlendirilmiş. 2. a. gr. şeddeli, şeddesi olan [harf, kelime].
Hurûf-i müşeddede şeddeli harfler.
müşeddid, müşeddide (A.s. şiddet'den) şiddetlendiren, kuvvetlendiren, şiddetini artıran, azdıran.
Esbâb-ı müşeddide huk. suçlu hakkında bir cezanın şiddetini artırıcı sebepler.
müşeddide (a.i. şiddet'den) f i z. yükselteç. fr. amplificateur.
müşekkek (a.s. şekk'den) teşkîk o-lunmuş, şekke düşürülmüş, şüpheli.
müşekkeke (a.s. şekk'den) ["müşekkek" in müen.]. (bkz: müşekkek).
müşekkel (a.s. şekl'den) 1. şekle konulmuş, şekil verilmiş. 2. şekli, kalıbı, kıyafeti yerinde, gösterişli.
müşekkele (a.s. şekl'den) ["müşekkel" in müen.]. (bkz: müşekkel).
müşellel (a.s.) lekeli.
müşemmes (a.s. şems'den) güneşe gösterilmiş, güneş görmüş, güneşlemiş; çok güneşli.
müşemmet (a.s.) hayır ile yâd olunan kimse.
müşenne (a.s.) teşnîf edilmiş, küpeli, küpe takınmış, küpe takarak süslenmiş.
müşerrah (a.s. şerh'den) teşrih olunmuş, açılmış.
müşerref (a.s. şeref den) 1. şereflendirilmiş, kendisine şeref verilmiş, şerefli. 2. i. kadın adı.
müşerrefe (a.s. şerefden) ["müşerref" in müen.]. (bkz: müşerref).
müşerrez (a.s. şerz'den) şîrâzesi olan.
müşerrih (a.s. şerh'den. c. müşerri-hîn) 1. teşrîh yapan [doktor], fr. anatomi s te. 2. şerheden, açıklayan.
müşerriha (a.i. ve s. şerh'den) ["müşerrih" in müen.]. (bkz: müşerrih).
müşerrihîn (a.i. ve s. şerh'den) 1. teşrih eden [doktorlar], fr. anatomistes. 2. açıklayanlar.
müşevvek (a.s. şevk'den) dikenli, diken şeklinde olan.
müşevveş, müşevveşe (a.s. şevâş'den) teşvîr edilmiş, belirsiz, karışık, düzensiz, karmakarışık.
Umur-ı müşevveşe karmakarışık işler.
müşevveşât (a.s. müşevveş'in c.) karışıklıklar, karışık, karmakarışık şeyler.
müşevveşiyyet (a.i.) karışıklık,karmakarışık vaziyet.
müşevvik (a.s. şevk'den. c. müşev-vikîn) 1. şevk ve gayrete getiren, arzusunu, isteğini artıran. 2. teşvîk eden, fenalığa sevk eden, ayartan, kışkırtan, önayak olan.
müşevvika (a.s. şevk'den) ["müşevvik" in müen.]. (bkz: müşevvik).
müşevvikîn (a.s. müşevvik'in c.). (bkz. müşevvik).
müşeyyed (a.s. şîd'den) teşyîdedilmiş, yüksek, sağlam, muhkem yapılmış, kunt yapı.
müşeyyede (a.s. şîd'den) ["müşeyyed" in müen.]. (bkz: müşeyyed).
müşeyyid (a.s. şîd'den) yüksek, sağlam, kunt yapı yapan.
müşfik (a.s. şefakat'den) şefkatli, merhametli, acıyan; seven.
müşfika (a.s. şefakat'den) 1. ["müşfik" in müen.]. (bkz: müşfik). 2. i. kadın adı.
müşfik-âne (a.f.zf. şefakat'den) şefkatle, merhametle, acıyarak.
müşg (f.i.) misk.
müşg-âlûd (f.b.s.) müşke, miske bulanmış.
müşg-bâr (f.b.s.) misk yağdıran.
müşg-bîd (f.b.i.) bot. sultanî söğüt ağacı, Acem söğüdü.
müşg-bû (f.b.s.) misk kokulu.
müşg-dem (f.b.s.) misk nefesli, nefesi misk gibi kokan.
müşg-efşân (f.b.s.) müşk, misk saçıcı, misk saçan, (bkz: müşg-feşân).
müşg-fâm (f.b.s.) müşk, misk renkli, siyah.
müşg-feşân (f.b.s.) müşk, misk saçıcı, misk saçan, (bkz. müşg-efşân).
müşg-fürûş (f.b.s. c. müşg-fürûşân) müşk, misk satan.
müşg-fürûşân (f.b.s. müşg-fürûş'un c.) müşk, misk satanlar.
müşgîn (f.s.) 1. miskli, misk kokulu. 2. siyah, kapkara şey.
Zülf-i müşgîn siyah saç.
müşgîn-çâh (f.b.i.) bâzı güzellerin yüzlerinde bulunan siyah ben. (bkz: müşgîn-çeh).
müşgîn-çeh (f.b.i.). (bkz. müşgîn-çâh).
müşgîn-külâh (f.b.i.) güzelin siyah saçları.
müşgîn-küleh (f.b.i.). (bkz. müşgîn-külâh).
müşgîn-sinân (f.b.i.) uzun siyah kirpik.
müşg-sâ (f.b.s.) misk gibi.
müşg-sâr (f.b.i.) çok güzel kokan, misk kokan yer.
müşhid (a.s. şehâdet'den) işhâdeden, şahit (tanık) getiren.
müş'ir (a.s. şuûr'dan) iş'âr eden, haber veren, bildiren [yazı ile].
müşir (a.s. şevr'den. c. müşîrân) 1. emir ve işaret eden. 2. i. mareşal.
müşîrân (a.f. müşîr'in c.) mareşaller.
müşir-âne (a.f.zf.) müşîre, mareşale yakışacak surette.
müş'ire (a.i. şuûr'dan) fiz. 'gösterge, buhar ve hava tazyik (basınç) inin şiddet derecesini gösteren âlet.
müş'ire (a.s. şuûr'dan) ["müş'ir" in müen.]. (bkz. müş'ir).
müşîrî (a.f.i.) müşürlük, mareşallik. (bkz. müşîriyyet).
müşîriyyet (a.i.) 1. müşürlük, mareşallik. 2. müşürün, mareşalin makamı.
müşkek (f.i.). (bkz: müşg).
müşkil, müşkile (a.s. şekl'den. c. müşkilât) 1. güç, zor, çetin. 2. i. engel, güçlük, zorluk, çetinlik. Mesâil-i
müşkile çetin meseleler.
müşkilât (a.i. müşkil'in c.) güçlükler, zorluklar.
Hallâl-i müşkilât zorluklan, güçlükleri halleden, çözen.
müşkile (a.i.) zor olan iş.
müşkil-güşâ (a.f.b.s.c. müşkil-güşâyân) müşkül, güç, çetin şeyleri halleden.
müşkil-güşâî (a.f.b.i.) zorluklan, güçlükleri çözme.
müşkil-güşâyân (a. f.b.s. müşkil-güşâ'nın c.) müşkül, güç, çetin şeyleri halledenler.
müşkil-pesend (a. f.b.s.) güç beğenen, herşeyi beğenmeyen.
müşkil-pesendân (a. f.b.s. müşkil-pesend'in c.) güç beğenenler, her şeyi beğenmeyenler.
müşkil-pesendâne (a.f.zf.) güç beğenene, bir şey beğenmeyene yakışacak surette.
müşkil-ter (a.f.b.s.) çok müşkül, çok zor, çok çetin.
müşkil-terîn (a.f.b.s.). (bkz. müşkil-ter).
müşmeiz (a.s. işmi'zâz'dan) 1. sıkılan, ikrah ederek sıkılan; nefret eden. 2. titreyen, ürperen.
müşmeize (a.s. işmi'zâz'dan) ["müşmeiz" in müen.]. (bkz: müşmeiz).
müsrif (a.s. şerefden) 1. yükselen, çıkan. 2. ölüme pek yakın bulunan. 3. etrafa bakan, etrafı gören. 4. bir hal almaya yüz tutmuş olan. 5. vakıf malı muhafaza eden kimse, [bâzı yerlerde "nazır" mânâsına da kullanılır].
müşrif-i harâb yıkılmaya yüz tutmuş, (bkz: mâil-i inhidam).
müşrif-i vakf mütevellinin tasarrufunu murakabe alanda bulundurmak üzere tâyin edilen kimse, [buna "nâzır-ı vakf da denir].
müşrik (a.s. şirk'den. c. müşrikin) Allah'a şerik, ortak koşan.
müşrikin (a.s. şirk'den. müşrik'in c.) Allah'a şerik, ortak koşanlar.
müşşât (a.i. mâşî'nin c.) ayaküstü yürüyen [insan, hayvan]
müşt (f.i.) 1. yumruk, muşta, (bkz: müşte1). 2. avuç. (bkz: muşt).
müştagil (a.s. şugl'dan) iştigal eden, bir işle meşgul olan, uğraşan.
müştail (a.s. şa'l'den) iştial eden, yanan, tutuşan, ateş alan, alevlenen, (bkz: münşeil).
müştak (a.s. şevk'den. c. müştâkîn) 1. iştiyaklı, özleyen, göreceği gelen, can atan. (bkz: arzûmend, hasret-keş). 2. i. erkek adı.
müştak cereyan fiz. kol *akımı, fr. courant derive.
müştâkan ("ka" uzun okunur, a.f. müştâk'ın c.), (bkz. müştâkîn).
müştâkane ("ka" uzun okunur, a.f.zf. şevk'den) iştiyakla, arzu ile, çok isteyerek, can atarak.
müştâkîn (a.f.b.s.) özleyenler, can atanlar, (bkz: müştâkan).
muştakk (a.s. şakk'dan. c. müştakkat) 1. iştiyak etmiş, başka bir kelimeden çıkmış, türemiş, türeme.
müştakk-ı feyz ü nur feyzin ve nurun hasretlisi.2. mat. *türev.
müştakka (a.s. şakk'dan) ["müştakk" in müen.]. (bkz. müştakk).
müştakkat ("ka" uzun okunur, a.i. şakk'dan. müştakk'ın c.) türemiş kelimeler.
müştakkun-minh (a. b. s. şakk'dan) gr. kendisinden, başka bir kelime türemiş olan asıl kelime.
müşte (f.i.) 1. muşta, yumruk, (bkz: müşt1). 2. kunduracıların deriyi vurarak inceltmekte kullandıkları mâden tokmak. 3. muşta, birine vurmak için ele veya parmaklara geçirilen demir âlet.
müştebeh (a.s.) karışık, zor.
müştebih (a.s. şebeh ve şibh'den) iştibâh eden, şüphelenen, şüpheci.
müştebihât (a.s. şebeh ve şibh'den. müştebih'in c.) şüphelenenler, şüpheciler, kuşkulananlar, işkilliler.
müştebihe (a.s. şebeh ve şibh'den) ["müştebih" in müen.]. (bkz: müştebih).
müştebik (a.s.) 1. pencere gibi örülü. 2. karışık.
müştedd (a.s. şiddet'den) iştidâd eden, şiddetlenen, şiddetlenmiş, azan.
müştedde (A.s. şiddet'den) ["müştedd" in müen.]. (bkz: müştedd).
müştehâ (a.s. şehvet'den) iştihâyı gerektiren, arzu olunan, istenilen.
müştehât (a.i.) erkeklik hissini tahrik edecek hâle gelmiş olan kız.
müşteheyât (a.s. şehvet'den c.) iştahı çeken, iştah veren şeyler, lezzetli şeyler.
müşteheyât-ı menfaat-perestâne menfaat gösterircesine hırslar.
müştehî (a.s. şehvet'den) iştehâsı olan, iştahlı, istekli, (bkz: hâhiş-ger).
müştehir (a.s. şöhret'den) ; iştihar eden, şöhret bulan, meşhur, (bkz. nâm-dâr).
müştehire (a.s. şöhret'den) ["müştehir" in müen.]. (bkz: müştehir).
müştehiyât (a.s. şehvet'den) iştahlılar, istekliler.
müştehiye (a.s. şehvet'den) ["müştehî" nin müen.]. (bkz: müştehî).
müştekâ (a.s. şekvâ'dan) 1. şikâyet olunan. 2. i. şikâyet.
müştekâ-anh kendisinden şikâyet olunan kimse.
müştekiyâne (a.f.zf.) şikâyet edercesine.
müştekiyye ["muştekî"nin müen.]. (bkz: müşteki).
müşteki (a.s. şekvâ'dan) iştika, şikâyet eden.
müştemel (a.s. şümûl'den) bir şeyin içinde bulunan, bir şeyin kavrandığı, içine aldığı, [bizde kelimenin cemî şekli kullanılır].
müştemelât (a.i. şümûl'den. müş-temel'in c.) eklentiler, bir şeyin içinde bulunduğu, ona bağlı olan şeyler.
müştemil (a.s. şümûl'den) istimal eden, kavrayan, saran, içine alan.
müşterâ (a.s. şirâ'dan) iştira olunmuş, satın alınmış.
Mâl-i müşterâ satın alınmış mal.
müşterek, müştereke (a. s. şirket'den. c. müşterekin) 1. iştirak eden, ortak [olan], ortaklaşa. 2. birlik; elbirliğiyle yapılan.
Fasl-ı müşterek mat. arakesit, iki sathın (düz) birleştiği yer.
Mahrec-i müşterek mat. paydaları eşit olan bayağı kesirler.
müşterek-ül-hayât biy. ortakyaşar.
müşterek-ül-menfaa ortaklaşa, beraberce faydalanma.
müşterekü'l-mikyâs adetler mat. ortak ölçülü sayılar.
müşterek tedrisât ped. birlikte öğrenim.
müştereken (a.zf. şirket'den) ortaklaşa, ortak olarak.
müşterekin (a.s. şirket'den. müş-terek'in c.), (bkz. müşterek).
müşteri (a.s. ve i. şirâ'dan. c. müş-terîîn) 1. iştira eden, satın alan, alıcı. 2. alışverişte bulunan. 3. istekli, (bkz: hâhişger).
Müşteri (a.h.i.) astr. Sakıt, Erendiz, Jüpiter, Mars. (bkz: sa'd-i ekber).
müşterik (a.s.) kendi kendine söylenen [kimse].
Farîzat-ül-müşterike mirasla ilgili şer'î bir mesele.
müştî (a.s.) bir avuç dolusu.
müşt-zen (f.b.s.) muştu, yumruk vuran, boksör, (bkz: muşt-zen).
müşvike (a.i.) dikenli ağaç.
müt'a (a.i.) 1. muvakkat kazanç. 2. Şîîlere mahsus geçici nikâh. 3. mehr tesmiye olunmayan ve duhul ve halvet vâki olmayan mutallakaya verilen bir takım elbise, [her şehrin örfüne göre değişir].
mütâbaat (a.i. teba'den) ittibâ etme, birine tâbi olma, arkasından gitme, uyma.
mütâbi' (a.s. teba'dan. c. mutâbiîn) tabî olan, uyan.
mutâbiîn (a.s. mütâbi'in c.) tabî olanlar, uyanlar.
mütâcere (a.i.) birbiriyle ticâret yapma.
mütâemet (a.i.) ikiz doğurma.
mütâlâa (a.i. tulû'dan. c. mütâlaât) 1. okuma. 2. tetkik. 3. düşünce.
mütâlaa-hâne (a.f.b.i.) okuma salonu.
mütâlaât (a.i. mütâlaa'mn c.) 1. okumalar. 2. tetkikler. 3. düşünceler.
mütâli' (a.s. mütâlaa'dan. c. mütaliîn) okuyan.
mütaliîn (a.s. mütâli'in c.) okuyanlar.
mütâreke (a.i. terk'den) aşk. ateşkes, iki tarafın muvakkat bir zaman için ateşi durdurması, fr. armistice.
mütâreke-i husûsiyye aşk. husûsî (*özel), dar ölçüde ateş kes.
mütâreke-i umûmiyye aşk. umûmî, geniş ölçüde ateş kes.
mütâreke-nâme mütâreke yapılması için tarafların müştereken imzaladıkları vesika.
mütârik (a.s.) karşılıklı terkeden, bırakan.
Leşker-i mütârik mütâreke eden, silâhı bırakan, ateşi kesen asker.
müteabbid (a.s. ibâdet'den. c. müteabbidîn) taabbüdeden, ibâdet eden, tapınan, kulluk eden [Allah'a].
müteahhidin (a.s. müteabbid'in c.) taabbüdedenler, tapınanlar [Allah'a].
müteabbidâne (a.f.zf.) tapınırcasına, kulluk edercesine [Allah'a].
müteabbis (a.s.c. müteabbisîn) taabbüs eden, yüzünü ekşiten.
müteabbis-âne (a.f.zf.) taabbüs ederek, yüzünü ekşiterek.
müteabbisîn (a.s. müteabbis'in c.) taabbüs edenler, yüzünü eksilenler.
müteaccib (a.s. aceb'den) taaccübeden, şaşakalan, şaşan (bkz: mütehayyir).
müteaccib-âne (a.f.zf.) şaşarak, şaşkın şaşkın, (bkz: mütehayyir-âne).
müteaccibe (a.s. aceb'den) ["müte-accib"in müen.]. (bkz: müteaccib).
müteaccil-âne (a.f.zf.) acelecilikle.
müteaccilîn (a.s. müteaccil'in c.) aceleciler, acele edenler.
müteaccil (a.s. acele'den c.) aceleci, acele eden.
müteaccin (a.s.) taaccün eden, hamurlaşan, hamur hâline gelen.
müteaddî (a.s. udvân'dan) 1. taaddî eden, zulmeden; saldıran. 2. gr. geçişli (fiil) [düşündürmek, anlatmak... gibi]. 3. muz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup, zamanımıza kalmış bir numunesi yoktur.
müteaddid, müteaddide (a.s. aded'den) taaddüdeden, çoğalan, çok, birçok, birkaç, türlü türlü.
Evrâk-ı müteaddide türlü türlü, birçok evrak, kâğıtlar.
müteaddiye (a.s. udvân'dan) ["müteaddî" nin müen.]. (bkz: müteaddî).
müteâdî (a.s. adû'dan) teâdî eden, düşmanlık eden. (bkz: müteaddî1).
müteâdid (a.s.) taâdut eden, kol kola dokunan.
müteâdil (a.s.) teadül eden, birbirine denk gelen, (bkz: mütekabil).
müteaffif (a.s. iffet'den. c. müte-affifîn) iffetli, şerefli, namuslu.
müteaffif-âne (a.f.zf.) iffetli-likle, namuslulukla.
müteaffife (a.s.) ["müteaffif in müen.]. (bkz: müteaffif).
müteaffifîn (a.s. müteaffif'in c.) iffetli, şerefli, namuslu [kimseler].
müteaffin (a.s. ufûnet'den) taaffün eden, bozulup fena kokan; kokmuş, çürük.
müteahhid (a.s. ve i. ahd'den. c. müteahhidin) taahhüt eden, bir işi sözle, imza ile üzerine alan.
müteahhidin (a.s. ve i. ahd'den. müteahhid'in c.) taahhüt edenler, bir işi sözle, imza ile üzerine alanlar.
müteahhir (a.s. âher'den) teahhür eden, sonraya kalan, geciken.
müteahhire (a.s. âher'den) ["müteahhir" in müen.]. (bkz: müteahhir).
müteahhirîn (A.i.c.) son zamanlarda gelenler, yetişenler.
müteahhirîn-i ulemâ âlimlerin son zamanlarda yetişenleri.
meteahid (a.s.) taâhüt eden, bir işi üzerine alan. (bkz: müteahhid).
müteâkıb (a.s. akab'dan) 1. taâku-beden, birbiri ardından gelen [sıra ile]. 2. ardından gelen, arkası sıra beliren.
müteakibe (a.s. akab'dan) ["müteâkıb"in müen.]. (bkz: müteâkıb).
müteakiben (a.zf.) sonra; ardı sıra, arkası sıra, arka arkaya.
müteâkıd (a.s. akd'den) akit, anlaşma yapan iki kişiden her biri.
müteâkıdeyn (a.s.c.) alıcı ile satıcı.
müteakkıd (a.s. akd'den) taakkud eden, düğümlenen, karışık, çapraşık olan.
müteakkıl (a.s. akl'dan. c. müteak-kılîn) taakkul eden, biraz düşünerek anlayan.
müteakkıl-âne (a.f.zf.) taakkul edene, anlayana yakışır surette.
müteakkılîn (a.s. müteakkıl'ın c.) taakkul edenler, anlayanlar.
müteakkis (a.s. aks'den) taakküs eden, ma'kûs olan, tersine dönen.
müteâl (a.s. ulüvv'den) 1. yüksek, yüce. (bkz: bülend) 2. Tann'nın sıfatlarından. 3. fels. *deneyüstü, tecrübe ile elde edilen bilginin sınırlarını aşan. [aslı "müteâlî" dir].
müteâlî (a.s. ulüvv'den) 1. yükselen, yüksek olan. (bkz: müteallî). 2. yüce, üstün. 3. fels. deneyüstü, fr. transcen-dantal.
müteâlim (a.s. alem'den ve ilm'den) taâlüm eden, herkesçe bilinen.
müteallî (a.s.) taallî eden, yükselen, yüksek olan. (bkz: müteâlî).
müteallik (a.s. alaka'dan) 1. asılı, bağlı. 2. taallûk eden, ilgili, ilişiği olan. (bkz: âid, dâir, merbut).
müteallika (a.s. alaka'dan) ["müteallik" in müen.]. (bkz: müteallik).
müteallikat ("ka" uzun okunur, a.i. müteallik'in c.) 1. yakın kimseler; akraba. 2. gr. bir cümlenin mânâsını tamamlayan, açıklayan kelimeler.
müteallikât-ı fi'l gr. filin ailesi.
müteallil (a.s.) taallül eden, bahane ile herhangi bir işin yapılmasını geciktiren, özür ve bahane ile vakit geçiren.
müteallim (a.s. ve i. ilm'den. c. müte-allimîn) taallüm eden, ilim, bilgi edinen, öğrenen; okuyan, talebe (öğrenci).
müteallim-âne (a.f.zf. ilm'den) taallüm ederek, bilgi edinerek, öğrenerek.
müteallime (a.s. ilm'den) ["müteallim"in müen.]. (bkz: müteallim).
müteallimîn (a.s. ve i. ilm'den. müteallim'in c.) ilim öğrenenler, bilgi edinenler, talebeler (öğrenciler).
müteallin (a.s.) taallün eden, alenî, aşikâr, meydanda olan.
müteâmı (a.s. amâ'dan) taâmî eden, görmemezlikten gelen, görmezlenen.
müteâmiyâne (a.zf.) görmemezlikten gelerek.
müteâmiye (a.s. amâ'dan) ["müteâtnî"nin müen.]. (bkz: müteâmî).
müteammî (a.s. amâ'dan) a'mâ olan, kör olan.
ıııüteammid (a.s. amd'den. c. müteammidîn) taammüdeden, bilerek, tasarlayarak yapan.
Gayr-i müteammid tasarlamadan yapan.
müteammid-âne (a.f.zf. amd'den) taammüden, bilerek, tasarlayarak.
müteammidîn (a.s. amd'den. müte-ammid'in c.) taammüden, bilerek, tasarlayarak yapanlar.
müteanımik (a.s. umk'dan) taammuk eden, derinleşen, derine giden.
müteammim (a.s. umûm'dan) taammüm etmiş, yayılmış, yaygın.
müteammime (a.s. umûm'dan) ["müteammim" in müen.]. (bkz: müteammim).
müteânık (a.s.) teânuk eden, birbirinin boynuna sarılan.
müteannî (a.s.) taannî eden, zahmet çeken, zahmetli bir işi üzerine alan.
müteannid (a.s. inâd'dan. c. müte-annidîn) taannüdeden, inâdeden, dediğinden dönmeyen, direnen, (bkz: muannid).
müteannid-âne (a.f.zf. inâd'dan) inatçılıkla, direngenlikle.
müteannidîn (a.s. inâd'dan. müte-annid'in c.) taannüdedenler, inâdedenler, dediğinden dönmeyenler, direnenler.
rnüteannit (a.s. anît'den) taannüt eden, yanlış arayan, şunun bunun yanlışını bulmak merakında olan.
müteannit-âne (a.f.zf.) yanlış arayana, yanlış çıkarmaya çalışana yakışır surette.
müteanniyâne (a.f.zf.) zahmetle, sıkıntı çekerek.
müteâref (a.s. örfden) herkesin bildiği, ünlü. (bkz: meşhur).
müteârız (a.s. araz'dan) taâruze-den, birbirine zıd, muhalif olan.
müteârif (a.s. örfden) 1. birbirini tanıyan, tanışan. 2. bilinen, bilinir, (bkz: ma'rûf, meşhur).
müteârife (a.i. örfden) mant., mat. gerçekliği apaçık, meydanda olduğundan isbâtı îcâbetmeyen söz, aksiyon.
mütearrık (a.s.) taarruk eden, terleyen.
müfearrız (a.s. arz'dan) 1. taarruz eden, saldıran, sataşan. 2. başkasının hakkına, hududuna geçen.
mütearrî (a.s. ury ve uryet'den) 1. taarrî eden, soyunan, çıplak. 2. bir şeyden alâkasını kesen.
mütearrib (a.s. arab'dan) 1. Araplaşmış. 2. göçebe olarak yaşamakta bulunan [kimse].
mütearribe (A.s. arab'dan) ["mütearrib" in müen.].
mütearrif (a.s. irfân'dan) arif olan, irfan sahibi [olan].
mütearris (a.s. arûs'dan) tearrüs eden, kansına sevgisini açıklayan.
müteâsir (a.s. usr'dan) teâsür eden, güçleşen. (bkz: müteassir).
müteassıb (a.s. asab'dan. c. müte-assıbân, müteassıbîn) l. taassubeden, taraf -darlık eden. 2. kendi dîninden ve milletinden başkasına kin ve düşmanlık besleyen; hiç bir yeniliği kabul etmeyen.
müteassıb-âne (a.zf.) müteassıbça.
müteassif (a.s.) teassüf eden, doğru yoldan sapan, yolsuzluk eden.
müteassir, müteassire (a. s. usr'den) teassur eden, güçleşen, güç, zor, çetin, (bkz: müteâsir).
Umûr-i müteassire çetin işler.
müteâsir (a.s.) muaşeret eden, birbiriyle iyi geçinen.
müteaşşık (a.s.) taaşşuk eden, âşık olan, delicesine seven.
müteâtıf (a.s. atfdan) 1. teâtuf eden, birbirini seven. 2. kendisine atfolunan, bağlanan.
müteâtî (a.s. atâ'dan) teâtî eden, birbirine veren, verişen.
müteattıf (a.s. atfdan) taattuf eden, esirgeyen, şefkat eden, bağışlayan.
müteattıf-âne (a.f.zf. atfdan) esirgiyerek, şefkat göstererek, bağışlayarak.
müteattır, müteattıra (a.s. ıtr'dan) güzel kokulu, güzel kokan.
müteattıs (a.s.) aksıran.
müteâvin (a.s. avn'den) birbirine yardım eden, yardımlaşan.
müteavvık (A.s.) taavvuk eden, eğlenen, geciken, oyalanan.
müteavvız (a.s. ıvaz'dan) ivaz, bedel alan.
müteavvic (a.s. ivec'den) taavvii-ceden, eğrileşen, eğri.
Nihâl-i müteavvic eğri fidan.
müteavvid (a.s.) taavvüdeden, âdet edinen, alışılmış.
müteavviz (a.s.) istiâze eden, sığınan.
müteayyin (a.s. ayn'dan. c. müteayyinân) l. taayyün eden, belli, meydanda olan, meydana çıkan. 2. karar verilmiş. 3. eşraftan, belli, ileri gelen kimse.
müteayyinân (a.s. ayn'dan) 1. taayyün edenler, belli, meydanda olanlar. 2. karar verilmişler. 3. eşraftan, ileri gelen kimseler.
müteayyine (a.s. ayn'dan) ["müteayyin" in müen.]. (bkz: müteayyin).
müteayyiş (a.s. ayş'dan) taayyüş eden, yaşayan, yiyip içen, geçinen.
müteayyiş bi'l-hevâ biy. hava ile yaşar.
müteâzıd (A.s. adad'dan) kol kola tutunan, birbirine kol veren, yardım eden.
müteâzım (a.s.) taâzum eden, gözde büyüyen, göze büyük görünen, (bkz: müte-kâbir, mütekebbir).
müteazzım (a.s. azamet'den) taazzum eden, benlik satan, büyüklük taslayan, (bkz. mütekebbir, azamet-furûş).
Dostları ilə paylaş: |