Âb (f i. su. (bkz: mâ')



Yüklə 18,14 Mb.
səhifə78/189
tarix03.01.2019
ölçüsü18,14 Mb.
#89926
1   ...   74   75   76   77   78   79   80   81   ...   189

kas'a (a.i.c. kısa') çanak; tabak.

kasaba (a.i.c. kasabât) 1. kasaba, nefes borularından her biri; boğum. 2. köy.

kasabâtü’r-rie anat. akciğer nefes boruları. 2. kasabalar.

kasabî (a.s.) bot. kamışsı, kamı-şımsı.

kasâid (a.i. kasîde'nin c.) ed. kasideler, (bkz: kasîde).

kas'alîs (a.b.s.) çanak yalayıcı, dalkavuk, (bkz: kâse-lîs, müdâhin).

kasâme (a.i.) katili bilinmeyen kimsenin bulunduğu yer halkından elli kişiye yemin ettirme.

Kâsâniyye (f.h.i.) nakş-i bendiyye tarîkati şubelerinden biri. [kurucusu Şem-süddîn Ahmedü’l-Kâsânî'dir].

kasar (a.i.) pamuğu parlatma, merserize yapma.

kasara (a.i.) den. gemilerin baş ve kıç taraflarında, güverteden daha yüksek yapılan güverte.

kasâret (a.i.) kasîr olma, kısa olma.

kasas (a.i.) 1. bildirme, anlatma, hikâye etme. 2. iz sürme. 3. g.s.bir yazı sitili.

Ahsenü’l-Kasas (kıssaların en güzeli). Hz. Yûsuf kıssası.

Sûre-i Kasas Kur'ân'ın 28. sûresi.

kâsât (a.i. ke's 'in c.), (bkz. küûs).

kasavet (a.i.) 1. sertlik, katılık, (bkz: salâbet). 2. gam, keder, tasa. [bizde, "çekmek" fiiliyle dâima ikinci mânâsı kullanılır].

kasâvise (a.i. kıssîs'in c.) keşişler, papazlar, (bkz: ruhban).

kasd (a.i.) 1. niyet, kurma. 2. bile bile yapma. 3. bir işe bilerek, isteyerek girişme. 4. dövme, öldürme, yaralama gibi işlere kalkışma. 5. saldırma [birine].

An kasdin bile bile, isteye isteye.

Sû-i kasd [habersiz olarak] öldürmeye kalkışma.

kasden (a.zf.) niyetli olarak, bile bile, isteyerek, (bkz: amden).

kasdî (a.s.) kasdederek, niyetle, isteyerek, bile bile yapılan.

kâse (f.i.) 1. çiniden, fağfurdan, billurdan, porselenden, mâdenden veya topraktan yapılmış çanak. 2. bâzı nesnelerin kâse gibi olan çukuru. 3. anat. başı kaplayan, beyni örten kemik. 4. Osmanlı alfabesindeki sin şin, sad, dad harflerinin çanağı.

Kâse-i Çeşm anat. Göz çukuru.

Kâse-i Ser Kafatası.

kâse-bâz (f.b.s. ve i.) kâseleri, parmaklarının ve değneklerinin ucunda çevirerek dans eden oyuncu.

kâse-bend (f.b.s.) 1. kırılmış, çatlamış. 2. kâse ve benzerleri gibi şeyleri tamir eden [kimse].

kâse-ger (f.b.i.) kâse yapan, kâseci.

kâsek (f.i.) küçük kâse.

kâse-lîs (f.b.s.c. kâse-lîsân) çanak yalayıcı, dalkavuk, (bkz: müdâhin).

kâse-lîsân (f.b.s. kâse-lîs'in c.) çanak yalayıcılar, dalkavuklar.

kâse-lîsâne (f.zf.) dalkavukça.

kasem bi-llâh Allah'ın kutsî adına olan yemin, (bkz. yemîn bi-llâh).

kasıf ("ka" uzun okunur, a.s.) çok gürleyen, gürleyici.

Ra'd-ı kasıf şiddetli gök gürültüsü.

kasım ("ka" uzun okunur, a.s. kısmet'den) 1. taksim eden, ayıran, bölen. 2. mat. bölen.

kasım-ı müşterek ("ka" uzun okunur) mat. ortak bölen.

kasım-ı müşterek-i a'zam ("ka" uzun okunur.) mat. en büyük ortak bölen.

kasım ("ka" uzun okunur, a.s.c. kavasım) kinci, ezici, ufalucı.

kasım (a.s.) ince, narin; çabuk kırılabilen.

kasıma ("ka" uzun okunur, a.i.) mat. iki terimi birbirinden ayıran, diskriminan, fr. discriminant.

kasımü’r-rızk (a.it.) "rızıkları dağıtan" Allah.

kasır ("ka" uzun okunur, a.s. kasr'dan) zorla işleten.

kasır ("ka" uzun okunur, a.s. kusûr'dan) l. kısa. (bkz: kütah).

kasırü’l-yed (eli kısa) âciz, beceriksiz. 2. kusurlu.

kasır-âne ("ka" uzun okunur, a.zf.) âcizane, beceriksizcesine.

kasıretü’t-tarf ("ka" uzun okunur, a. it.) kocasından başkasına bakmayan, iffetli kadın.

kasî, kasiye ("ka" uzun okunur, a.s. kasvet'den) duygusuz.

Kalb-i kasî hissiz, duygusuz kalb, katı yürek.

kâsib (a.s. kesb'den) kesbeden, kazanan, kazanmak için çalışan, kazanç sahibi.

El-kâsibü habibullah kazanan, kazanmak için çalışan, Allah'ın sevgili kuludur.

kasid ("ka" uzun okunur, a.s. kasd'den. c. kasidân) 1. kasdeden, tasarlayan; kıyan. 2. i. postacı, haberci, tatar, ulak.

kâsid (a.s. kesâd'dan) sürümsüz, geçmez, aranmaz, (bkz: kesîd).

kasîd (a.i.) kaside

Beytü’l-kasîd kasidenin en seçkin beyti.

kasidân ("ka" uzun okunur, a.s. kasid'in c.), (bkz. kasid).

kaside (a.i.c. kasâid) ed. on beş beyitten aşağı olmamak, bütün beyitlerin ikinci mısra'ları en başta bulunan mısra' ile kafiyeli bulunmak ve daha çok büyükleri övmek üzere yazılan nazım.

Kasîde-i bürde Kâab bin Zübeyr'in, Hz. Muhammed önünde okuduğu kasideye karşı, Hz. Muhammed'in sırtından çıkardığı hırkayı kendisine giydirmesiyle meşhur olan bir kasidenin adı.

kasîde-i tevdîiyye ed. hürmetkarlardan yahut sevdiklerden birinden ayrılma münâsebetiyle yazılan şiir.

kasîde-gû (a.f.b.s.) ed. kasîde söyleyen, kasîde yazan, (bkz: kasîde-serâ).

kasîde-gûyî (a.f.b.i.) ed. kasîde söyleyicilik, kasîde yazıcılık.

kasîde-perdâz (a.f.b.s.c. ka-sîde-perdâzân) ed. kasîde düzenleyen, kasîde yazan.

kasîde-perdâzân (a.f.b.s. kâsîde-perdâz'ın c.) ed. kasîde tanzim edenler, kasîde yazanlar.

kasîde-perdâzî (a.f.b.i.) ed. kasîde tanzîm edicilik, kasîde yazıcılık.

kasîde-serâ (a.f.b.s.c. kasîde-serâyân) ed. kasîde söyleyen, kasîde yazan, (bkz: kasîde-gû).

kasîde-serâyân (a.f.b.s. ka-sîde-serâ'nın c.) ed. kasîde söyleyenler, kasîde yazanlar.

kasîl (a.i.) hayvanlara yedirmek üzere vaktinden önce biçilen yeşil ot.

kâsir (a.i. kesîr'den) çok olan. (bkz: kesîr).

kasîr (a.s kasr'dan) kısa, boysuz.

Seyl-i kasîr düz yerlerden akan sel, su.

kasîrü’l-akl aklı kısa.

kasîrü’l-basar miyop.

kasîrü’l-himme himmeti az olan.

kasîrü’l-inân kısa boyunlu at.

kasîrü’l-kame boyu kısa, kısa boylu.

kasîrü’n-neseb babası namlı olduğundan ecdadını saymaktan çekinen [kimse].

kasîrü’r-re's kısa kafalı, brakisefal.

kâsir (a.s kesr'den) kesreden, kıran.

kâsirü’l-esnâm putları kıran. [Hz. ibrahim'in lâkabı].

kâsirü’l-hacer (taş kıran) bot. kaya koruğu.

kasîrâne (af.zf.) alçakgönüllülükle.

kasîre (a.s.) evinde habsedilip dışarı çıkarılmayan [kadın].

kasr (a.i.) zorla iş gördürme, zoraki işletme.

Edât-ı kasr gr. "ancak, sâde, yalnız" gibi edatlar.

kasrü’l-basar hek. uzağı görememe, miyopluk, fr. myopie.

kasr-ı hakîkî ed. kelimenin aslında okunuşça kısa olması.

kasr-ı izafî ed. kelimenin izafî surette kısa okunması.

kasr-ı vaz'î ed. kelimenin kullanış şeklinde kısa okunması.

kasr-ı zevkî ed. kelimenin edebî zevk şevkiyle kısa okunması.

kasrü’l akl aklı kısa, aklı ermez.

kasvet-nâk (a.f.b.s.) sıkıntılı, iç sıkan, (bkz. mukassî).

kaş (f.e.). (bkz: kaşa, kâşk, kâşki).

kaşa (f.e.). (bkz: kaş, kâşk, kâşki).

kâşane (f.i.) 1. mükemmel ev, köşk, malikâne. 2. yuva. (bkz: âşiyân, âşiyâne, me'vâ).

kâşâne-i mürgan ("ka" uzun okunur) kuş yuvası.

kaş'arîre (a.i.). Ürperme [tüyler]

kâşî (f.i.). İran’ın Kâşân şehrinde yapılan bir çeşit çini, fayans.

kasr-i cennet cennet köşkü.

kasr-ı Sâdâbâd Sâdâbât köşkü.

kasren (a.zf.) zorla, zorlayarak.

kasrî (a.s.) zorla, (bkz: cebrî).

Harekât-ı kasriyye cebrî hareketler.

kasriyye (a.s.). ["kasrî"nin müen.]. (bkz. kasrî).

kasriyye (a.i.) ed. Divan Edebiyatında, yapılan yeni bir kasr, yeni bir köşk için yazılan şiir.

kasriyyet (a.i.) zorlama hâli.

kass (a.i.) anat. göğüs, (bkz: sadr).

kassâb (a.i.) kasap.

kassâb-hâne (a.f.b.i.) büyük kasap dükkânı.

kassâbiyye (a.i.) kasaba verilen kasaplık, hayvan kesme ücreti.

kassam (a.s. kısmet'den) 1. vârisler, mirasçılar arasında mîrâsı taksim eden ve küçüklerin hakkını koruyan şerîat me'mûru. 2. s. kısım tasım ayıran, kısım kısım veren.

kassâmiyye (a.i.) 1. kassamlık, kas-samın yaptığı iş. 2. kassamın oturduğu daire.

kassâr (a.i.) 1. yıkayıcı; leke temizleyici. 2. (halı, kilim gibi şeyler için) çırpıcı, dövücü, silkeleyici.

kassâriyye (a.h.i.) ilk devre melâ-miliği hakkında kullanılan bir tâbir [Ebû Salih Hamdun bin Ahmed bin Ammarü’l-Kassârü’l--nişâbûrî'ye nispetle bu adı almıştır].

kassâs (a.s.). (bkz. kıssa-han).

kassî (a.s.) göğüsle ilgili, (bkz: sadrî).

kast (f.s.) eksik, noksan, kusur, (bkz: kem).

Bî kem ü kast eksiksiz, noksansız, kusursuz.

kastal (a.i.) şeker tozu.

kastar (f.s.) yalancı.

kâste (f.s.) eksilmiş, eksik, noksan.

kasûmât (a.i.) Suriye ve hassaten Sayda eyâletinde sahiplerinin münkariz olması dolayısıyla mahlûlen hazîneye intikal eden arazînin îcân.

kasvet (a.i.) 1. katılık, sertlik. 2. merhametsizlik, acımazlık. 3. sıkıntı, gönül darlığı, [bizde üçüncü mânâsı kullanılır].

kasvet-efzâ (a.f.b.s.) iç sıkan, iç sıkıntısını artıran.

kasvet-engîz (a.f.b.s.) iç sıkan, iç sıkıntısı veren.

kasvet-bahş (a.f.b.s.) kasvet, sıkıntı veren.

kâşif (a.s. keşfden) 1. keşfeden, bulan, meydana çıkaran.

kâşif-i esrâr-ı nihân gizli sırlan keşfeden, keramet sahibi.

kâşif-i hakaik hakikatleri, gerçekleri ortaya çıkaran. 2. Mısır'daki kaza ve nahiyeleri yöneten kimse. 3. erkek adı.

kâşife (a.s.) ["kâşifin müen.]. (bkz. kâşif).

kâşî-ger (f.b.i.) g. s. çinici, çini yapan sanatkâr.

kâşk (f.e.). (bkz. kaş, kaşa, kâşki).

kaşr (a.i.) bir şeyin kabuğunu soyma.

kat‘ (a.i.) 1. kesme, kesilme; biçme. 2. halletme, karar verme, sona erdirme, bitirme. 3. geçme, ilerleme, yol alma. 4. g. s. kağıtları oymak suretiyle dantel gibi süslü şekiller meydana getirme sanatı. 5. ed. sözün te'sîrini artırmak ve dinleyenin anlayışına bırakmak için lâkırdıyı bitmeden kesiverme. "imtihan geliyor, çalışın, yoksa..." gibi.

kat'-i merâhil merhaleleri, konak yerlerini geçme, yol alma.

kat‘-ı alâka ilgiyi kesme.

kat‘-ı amûdî mat. dikey.

kat‘-ı cevâb (etmek) cevapsız bırakma(k).

kat‘-ı dâire mat. daire dilimi.

kat‘-ı da'vâ dâvayı halletme.

kat‘-ı hayât hayâtın kesilmesi, ölüm.

kat‘-ı kâmil elyazması olarak büyük tabakaoluşturulan kitap.

kat‘-ı kat'- mail mat. eğri.

kat'- muhabere muhabereyi, haberleşmeyi kesm .

kat'- mükâfî parabol. kat'- mükâfî-i mücessem. geo. parabolit.

kat'- münâsebet ahbaplığı kesme.

kat'- nâkıs geo. elips.

kat‘- nâkıs-ı mücessem geo. elipsoit.

kat'- nakısı geo. eliptik.

kat‘- nazar bakışı kesme, bakmama.

kat'-i merâtib rütbeleri geçme, büyük rütbeye geçme.

kat'-ı mesafe yol alma.

kat'-ı tarîk yol kesicilik.

kat'-ı ufkî mat. yatay doğru.

kat'-ı uzv anat. bir uzvun kesilmesi, fr. amputation.

kat'-ı zâid geo. hiperbol.

kat'-ı zâidî geo. hiperbolik.

kat'-ı zâid-i mücessem geo. hiperboloit.

kat'-ı zeban (sözü kesen) meç. söz hırsızı.

kat'â (a.fz.) hiçbir vakit, asla.

katâif (a.i. katîfe'nin c.) 1. tüylü, saçaklı havlular; ehramlar. 2. bilinen tatlı, kadayıf, [kelime "katâyif" şeklinde de kullanılır].

katan (a.i.) anat. bel bölgesi.

katanı (a.s.) bel bölgesi ile ilgili.

katar (a.i.) 1. birbiri ardınca sıralanmış hayvan sürüsü, dizisi. 2. bir lokomotifin arkasında bulunan vagonların hepsi, tren. [kelimenin aslı "kıtâr" dır].

katarât (a.i. katre'nin c.) katreler, damlalar.

katarât-ı baran yağmur damlaları.

katarât-ı semine kıymetli damlalar.

katarât-ı semîne-i rahmet rahmetin, (yağmurun) kıymetli damlaları.

katarât-ı şâdî sevinç damlaları, yaşları.

katarât-ı uyun göz yaşları, (bkz: eşk, şirişk).

kat'en (a.zf.) asla, hiç bir vakit.

kater (a.i. katre'nin c.) damlalar, (bkz: katarât).

katf (a.i.) 1. meyva devşirme. 2. devşirme mevsimi, bağ bozumu.

katı‘ ("ka" uzun okunur, a.s. kat'dan) 1. kat'eden, kesen; durduran. 2. i. g. s. katı' sanatı ile yapılmış dantel gibi kâğıt oyması eser. 3. kesen, kesici.

katı-ı humma sıtmayı kesen, durduran.

katı'-ı tarîk 1) yol kesen, (bkz: kuttâ-ı tarîk); 2) keskin kılıç; 3) geo. kesen, sekant.

katı‘a ("ka" uzun okunur, a.s.) 1. katı'ın müennesi.

katibe ("ka" uzun okunur, a.i.) hep, bütün, cümle, kâffe.

katıbe-i ahvâlde cemî-i ahvalde.

katıbe-ten ("ka" uzun okunur, a.zf.) 1. tamamıyla, bütünüyle, hepsi, (bkz. cümleten, kâffeten). 2. hiçbir zaman, asla.

katın ("ka" uzun okunur, a.s.c. kuttan) oturan, yerli.

kat'î (a.s.) kesip atan, tereddüde mahal bırakmayan, kesin.

katîa (a.i.c. katâi') 1. kesme; kırılma; ilgiyi kesme. 2. arazî. 3. vergi.

kâtib (a.i. kitâbet'den. c. ketebe, küt-tâb) kitabet eden, yazan, yazıcı; usta yazıcı.

kâtib-i adl noter.

kâtib-i ezelî (levh-i mahfûz'u yazmış olan) Allah.

kâtib-i felek meteor: Merkür (Utârid).

kâtib-i husûsî [büyük bir zâtın kullandığı] husûsî kâtib, özel kâtib.

kâtib-i sırr gizli şeyler yazdırılan kâtip.

kâtib-i umûmî genel kâtip, genel sekreter, genel yazman.

kâtib-i vahy Hz. Muhammed'in, nazil olan Kur'an âyetlerini söyleyip yazdırdığı zat.

Ser--kâtib başkâtip.

kâtib odası bir çeşit kayık.

kâtibü’l-hurûf elde mevcud mektup veya kitabı yazan, [müen: "kâtibe"], (bkz: râkımü’l-hurûf).

kâtibân (a.i. kâtib'in c.) kâtipler, yazmanlar.

kâtibân-ı kütüb eskiden Osmanlı saraylarında kitap istinsah (kopya) etmekle görevli kimseler.

kâtib-âne (a.zf.) kitabet usûlüne göre, kâtipçesine.

Kâtib Çelebi (a.h.i.) ulemâ arasında bu adla, dîvan ehlince Hacı Halîfe unvanları ile tanınmış olan bu zat, XVII. asır Türk ilim dünyâsının müsbet düşünceyi temsîl eden, kuvvetli ve bariz bir siması olup, büyük bir yekûn tutan eserlerinin kıymet ve ehemmiyeti, Avrupa'da büyük bir dikkat ve alâka uyandırmıştır. Büyük bir bibliyografya kamusu olan "Keşf-üz-zunûn" adlı eserini yirmi yılda meydana getirmiştir: (1609-1658).

kâtibe (a.i.) 1. kadın kâtip, kadın sekreter. 2. kadın adı.

katîfe (a.i.c. katâif) 1. kadife. 2. bot. bir nevi çiçek.

katîl (a.s.c. katla, kutelâ) öldürülmüş kimse, (bkz: maktul).

katil ("ka" uzun okunur, a.s. katl'den) 1. katleden, öldüren.

Semm-i katil hek. derhal öldüren zehir. 2. i. adam öldüren kimse.

katil-i gayr-i müteammid ("ka" uzun okunur) huk. kavga esnasında hiddetle bir kimseyi öldüren.

katil-i ma'fuv ("ka" uzun okunur) huk. can ve ırzını korumak için saldıranı öldüren.

kâtim (a.s. ketm'den) ketmeden, sır saklayan, (bkz: ketum).

kâtim-i esrar sır tutan.

kat'iyye (a.s.). ["kat'î" nin müen.]. (bkz. kat'î).

Evâmir-i kat'iyye kesin emirler, buyuruklar.

kat'iyyen' (a.zf.) 1. kat'î olarak, kesin olarak. 2. hiçbir zaman, asla.

kat'iyyet (a.i.) kat'îlik, kesinlik.

Kemâl-i kat'iyyet tam kesinlik.

katl-i amm huk. kasden, bilerek öldürme [birini].

katl-i hatâ' huk. kasit olmadan, yanlışlıkla öldürme [birini].

katl-i nefs [evvelce] intihar.

katl-i nüfûs adam öldürme.

katl-i şibih-i amm huk. katli caiz olmayan birini, yaralayıcı bir âletle öldürme.

katla (a.s. katîl'in c.) öldürülmüş kimseler, (bkz: kutelâ).

katl-gâh (a.f.b.i.) öldürme yeri.

katnâniyye (a.h.i.) tas. sofiyenin büyüklerinden Ahmed-ür-rufâî tarafından kurulan rufâî tarikatı kollarından biri. [kurucusu Seyyit Hasanü’l-katnânî'ye nisbetle bu adı almıştır].

katran (a.i.) katran.

katre (a.i.c. kater, katarât) damla, damlayan şey.

katre-i baran yağmur damlası. katre-i nıürekkeb (mürekkep damlası) meç. siyah ben.

katre katre damla damla.

katre-cû (a.f.b.s.) bir damla arayan.

katre-düzd (a.f.b.i.) yağmur bulutu katre katre (damla damla), azar azar.

katre-feşân (a.f.b.s.) damla saçan.

katt (a.i.) 1. katı bir şeyi enine kesme, yontma. 2. tahıl fiyatlarının yüksekliği.

katta' (a.s.) 1. daha (en, pek, çok) kat'eden, edici, kesici. 2. g. s. kâğıtları oymak suretiyle dantel gibi süslü yapraklar yapan sanatkâr.

kattâl (a.s. katl'den) çok katleden, çok öldürücü.

kaûr (a.s.) 1. (en, pek, çok) derin. 2. çölde, rüzgârın yığdığı kum tepeleri, 'kumul.

Bahr-i kaûr pek derin deniz, (bkz: kaîr). (bkz. eksibe).

kavâbil (a.i. kabile'nin c.) ebeler.

kavâbil (a. kabil'in c.) istidatlı, kabiliyetli kimseler.

kavâdih (a.s. kadiha'nın c.) adam çekiştiriciler, zemmediciler, kötüleyiciler.

kavâdim (a.i. kadime'nin c.), (bkz. kadime).

kavâfi (a.i. kafiye'nin c.) kafiyeler, (bkz: kafiye).

kavâfil (a.i. kafile'nin c.) 1. birlikte yolculuk eden topluluklar, zümreler, fırkalar. 2. takım takım, sıra sıra gönderilen şeyler.

kavâfil-i güzerân geçici, geçen kafileler.

kavâid (a.i. kaide'nin c.) 1. kaideler, usuller (kurallar). 2. [eskiden] gramer.

kavâid-i siyâset siyâset kaideleri.

kavâim (a.i. kaime'nin c.) 1. fermanlar, buyruklar. 2. kitap yapraklan. 3. senetler. 4. kâğıt liralar.

kavâim-i nakdiyye kâğıt paralar.

kavâkiz (a.i. kakuze'nin c.) boş maşrapalar.

kavâlib (a.s. kalıb'ın c.) kalıplar, [aslı Farsça: "kâlbed" dir].

kavânîn (a.i. kanûn'un c.) kanunlar, (bkz: nevâmîs, desâtfr).

kavânîn-i askeriyye askerî kanunlar.

kavânîn-i cezâiyye ceza kanunları.

kavânîn-i ilâhiyye ilâhî kanunlar.

kavânîn-i mer'iyye riâyet olunan kanunlar.

kavânîn-i tabîiyye tabîat kanunları.

kavâri' (a.i. karia'nın c.) 1. şiddetli esen rüzgarlar, (bkz: avâsıf, kavâsıf). 2. ansızın gelen büyük belâlar. 3. kıyametler. 4. belâdan kurtulmak üzere okunan dualar.

kavâri-i Kur'an el-Kariatü sûresi.

kavârîr (a.i. karûre'nin c.) 1. göz-bebekleri. 2. sırçadan, ba'zan da gümüşten yapılan kablar. 3. sidik kablan, ördekler.

kavâsıf (a.i. kaşifin c.) şiddetli esen rüzgârlar, (bkz: avâsıf, kavâri').

kavasım (a.s kasım'ın c.) kinci, ezici, ufaltıcı şeyler.

Kâve (f.h.i.). (bkz. Gâve).

kâvî (a.s. keyy'den. c. kâviyân) dağlayan, yakan, yakıcı, fr. caustique.

kavî (a.s. kuvvet'den) 1. kuvvetli, güçlü. 2. güvenilir, sağlam.

kaviyyü’l-bünye bünyesi, yapısı sağlam, sağlam bünyeli.

kaviyyü’l-iktidâr iktidarı kuvvetli.

kavî-baht (a.f.b.s.) talihli, şanslı.

kavim (a.s. kıvam ve kıyâm'dan) 1. doğru, dürüst, kıvamında. 2. ayakta, dik. (bkz. kaim).

Râh-i kavim doğru yol.

kavis-nâme (a.f.b.i.) okçuluk ve okçular hakkında yazılan eser.

kavis kazma, eşme.

kâviş-ger (f.b.s.) kazıcı, kazan.

kâviyânî (f.s.) Kâve ile ilgili, Kâve'ye ait olan.

Direfş-i Kâviyânî Dahhâk'ın zulmüne karşı ayaklanan Kâve'nin bayrak yaptığı önlüğü.

kaviyy (a.s.) 1. güçlü, sağlam. 2. h. i. Tanrı.

kâviyyet (a.i.) dağlayıcılık, yakıcılık.

kavkaa (a.i.) biy. midye, salyangoz gibi hayvanların sert kabuğu, *kavkı.

kavl (a.i.c. akvâl) 1. lâkırdı, söz. (bkz: güftâr, kelâm, suhan). 2. sözleşme.

kavl ile fi'l söz ile iş.

kavl-i had kendi sözü.

kavl-i ma'rûf meşhur, ünlü söz.

kavl-i mücerred delilsiz, ispatsız, şahitsiz söz.

kavl-i nebi peygambere nispet olunan söz. (bkz. hadîs).

kavl-i Resul hadîs.

kavl-i şer'î şeriata uygun söz, dînî kanunun sözü.

kavl-i zaîf iddiasız söz.

kavl ü fi'l söz ve eylem.

kavi ü karâr bir şeyi sözleşip bitirme.

kavlen (a.zf.) sözle, fi'len olmayan.

kavlî (a.s.) söz ile ilgili, söz olarak, sözde, ["fi'lî" karşılığı].

kavliyyât (a.i.c.) boş sözler, kuru lâflar.

kavl-nâme (a.f.b.i.) anlaşma belgesi.

kavm (a.i.c. akvam) 1. insan topluluğu. 2. bir peygamberin gönderildiği topluluk.

Kavm ve kabile hısım akraba.

kavm-i gayr-i mahsur yüz kişiden çok olan ahâli.

kavm-i mahsur nüfûsu yüzden aşağı olan köy halkı.

kavm-i müneccimin astronomi ile uğraşanlar.

kavm-i Hûd Hûd Peygamberin gönderildiği Ad kavmi.

kamv-i Îsâ l ) Hz. îsâ zamanındaki Yahudiler, 2) Hz. îsâ'nın havarileri.

kavm-i Lût Lût Peygamberin kavmi.

kavm-i Musa Hz. Musa'nın kavmi.

kavmi, kavmiyye (a.s.) kavme ait, kavimle ilgili, fr. ethnique.

Asa-biyyet-i kavmiyye kavim gayreti gütme, ırkçılık, şovenizm.

kavmiyyât (a.i.c.) budunbetim, etnografya, fr. ethnographie.

kavmiyyet (a.i.) şu veya bu kavimden olma hali.

kavs (a.i.c. akvâs) 1. yay, keman. 2. geo. yay.

kavs-i asabi anat. sinir yayı.

kavs-i azmi anat. kemik yayı.

kavs-i elektrik fiz. elektrik yayı.

kavs-i galsamî zool. solungaç yay.

kavs-i in'ikâs fz. yansı yayı, fr. arc de reflexe.

kavs-i kudret gökkuşağı.

kavs-i kuzah coğr. ebem kuşağı.

kavs-i leyl (gece yayı) astr. güneşin gök-küresinde, bir gün boyunca çizdiği çemberin ufuk altında kalan parçası, fr. arc nocturne.

kavs-i leyl ve’n-nehâr astr. gece gündüz yayları.

kavs i nehârî astr. gündüz yayı.

kavs-i nısfü’n-nehâr astr. meridyen yayı.

kavs-i nüzul ilâhî ışığın, hava, su, toprak, ateş gibi dört unsura dönerken meydana getirdiği kavis, yay.

kavs-i rahî anat. aya kemeri.

kavs-i urûc tas. vücûd-i ilâhîden ayrılan nurun dört unsurdan geçtikten sonra tekrar aslına dönmesi.

kavs-i ziya f i z. ışık yayı.

kavsara (a.i.) ince dallardan örülmüş, iki tarafı sivri meyva sepeti ve buna benzer şeylerin yapıldığı ince yarılmış ağaçlar.

kavseyn (a.i.c.) iki kavis, (bkz: kavs).

Kabe kavseyn ("ka" uzun okunur). "iki kavis arasındaki mesafe". Mîrac gecesinde Hz. Muhammed'in Cenâb-ı Hakk'a olan yakınlık derecesinden kinaye.

kavsî (a.s.) yayla ilgili; yay biçiminde olan.

kavsiyye (a.s.). ["kavsî" kelimesinin müen.]. (bkz. kavsî).

kavs-nâme (a.f.b.i.) Kemankeş Bosnalı Mustafa Efendi'nin ok, okçuluk ve okçulara dair yazdığı eser.

kavs-pâre (a.f.b.i.) küçük kavs, küçük yay.

kavvâd (a.i.) pezevenk, (bkz: pâzeng).

kavval (a. s. kavl'den) 1. çok söyleyen, geveze, çalçene, çenesi düşük. 2. sözü yerinde söyleyen, taşı gediğine koyan, lâf ebesi, (bkz: pür-gû). 3. muz. şarkıcı, şarkı okuyan kimse.

kavvâl bi’l-hakk (a. b. s.) özü sözü doğru olan kimse.

kavvâs (a.i. kavs'den) 1. oklu asker. 2. ok yapan, okçu. 3. banka, konsoloshane, sefarethane gibi yerlerde kapıcılık, bekçilik eden kimse, kavas.

kay' (a.i.) kusma, (bkz: gaseyan, istifrâğ).

kay'ü’d-dem kan kusma.

kayâsıra (a.i. kayser'in c.) kayserler, eski Roma ve Bizans imparatorlarının lâkapları.

kay (a.i.c. kuyûd) 1. ayağa vurulan zincir, pranga, bukağı.

kayd-ı hayât yaşadığı müddetçe, ölünceye kadar.

kayd-ı ihtirazî çekince, sakınarak, çekinerek.

kayd-ı ihtiyatî sakınca, sakınmalık.

kayd-ı nâm nam kaydı, nam tasası.

kayd ü bend bağlama.

kayd ü şart sözleşmenin bâzı kısımlarını sınırlayan söz veya madde, fıkra.

Bî-kayd, Bilâ kayd kayıtsız, ilişiksiz, aldırmaz, (bkz: lâ-kayd).

Bilâ-kayd ü şart kayıtsız ve şartsız.

Terkin-i kayd kaydını silme, çıkarma, kovma (bkz: tard).

kaydı (a.s.) kayıda ait, kayıtla ilgili.

kayh - (a.i. c. kuyûh) irin.

kaylûle (a.i.) öğle uykusu, şekerleme, kestirme, [zahiren uyku ve ma'nen işrâk-ı tecellî ile kesretin vahdette ve vahdetin kesrette müşahedesi ve gayriyyetin ve kesretin zevali].

kayne (a.i.) islâm'dan önceki çağlarda Arap kadın şarkıcısına verilen bir ad.

kayravâniyye (a.i.) kirene okulu, fr. cirenaique.

Kays (a.h.i.) Leylâ ile Mecnun hikâyesinin erkek kahramanı olan Mecnûn-i Amirî'-nin asıl adı.

kaysâriyye (a.i.) atölye, depo, dükkânlarla avlu şeklinde kurulmuş resmî binaların hepsine birden verilen bir ad.

kayser (a.i.c. kayâsıra) eski Roma ve Bizans imparatorlarının lâkabı; fr. Cesar.

kayserî (a.s.) kayser'e mensup, kayserle ilgili, [müen. "kayseriyye" dir].

Ameliyyât-ı kayseriyye hek. gebe bir kadının karnı yarılarak çocuğun kurtarılması ameliyesi, cesarien ameliyesi, [meşhur Cesar (Kayser) in böyle bir ameliyat neticesi dünyâya gelmiş olmasından kinaye olarak bu ad verilmiştir].

kaytus (a.) bir yıldız kümesi.

kayyum (a.i. kıyâm'dan) 1. cami hademesi, kayyum. 2. mütevelli.

Kayyûm (a.h.i. kıyâm'dan) (aslî sıfatlardan kıyam binefsihi sıfatı dolayısıyla) Allah, [baki ve kaim olan, ezelî manasınadır].


Yüklə 18,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   74   75   76   77   78   79   80   81   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin