Âb (f i. su. (bkz: mâ')



Yüklə 17,16 Mb.
səhifə170/189
tarix21.10.2017
ölçüsü17,16 Mb.
#8652
1   ...   166   167   168   169   170   171   172   173   ...   189

Pür-temkîn çok ağırbaşlı.

temlie (a.i. mel'den) ağız ağıza doldurma.

temlîh (a.i. milh'den) 1. tuzlama, içine tuz katma; tuza yatırma. 2. ed. söz arasında güzel bir mazmun (nükteli, cinaslı, güzel söz) söyleme.

temlîhât (a.i. temlîh'in c.) temlihler, nükteli, cinaslı, güzel sözler.

temlîk (a.i. melk ve mülk'den. c. temlîkât) mülk olarak verme.

temlîk-i sahîh ile temlîk kamu yararına kullanılan arazînin herhangi bir sebeple başkalarına satılması.

temlîkât (a.i. temlîk'in c.) mülk olarak vermeler.

temlîken (a.zf.) mülk olarak vermek suretiyle.

temlîk-nâme (a.f.b.i.) mîrî arazî gelirinin birine verilmesi veya şartlara uygun olarak rakabenin temlikini bildiren vesika.

temlîk-nâme-i hümâyûn (bkz: temlîk-nâme).

temlîs (a.i. melis'den) düzleme, pürüzlerini giderme.

temliye (a.i.) doldurma, doldurulma.

temmâr (a.i.) hurmacı, hurma satan.

temme (a.fi.) "bitti, tamam oldu" manasınadır, [kitapların sonuna yazılmak âdet idi].

temmet (a.fi.) "temme" nin müennesidir]. (bkz: temme).

temmûziye (o.i.) ed. yazdan ve sıcaktan bahs ile medhe dâir yazılan kasîde.

temniye (a.i. menî'den) fizy. meni akıtma, belini getirme.

temr (a.i.) hurma, (bkz: nahl).

temr-i Hindî Hind hurması, demirhindi, [meyvasıyla şerbeti yapılır].

temre (a.i) bir tek hurma.

temrî (a.i.) hurmayı seven.

temrîh (a.i.) hafifçe sürme, uğuşturma.

temrîn (a.i.c. temrînât) alıştırma, idman yaptırma, yaptırılma, egzersiz, idman.

temrînât (a.i. temrîn'in c.) temrinler, egzersizler, idmanlar, alıştırmalar.

temrîr (a.i. mürr'den) acılık verme, verilme.

temrîz (a.i. maraz'dan) zayıf gösterme, gösterilme [daha çok söz hak.].

temsîh (a.i. mesh'den) Allah'ın insanı maymun kılığına sokması.

temsîh (a.i.). (bkz. mesh).

temsîl (a.i. misl'den. c. temsîlât) 1. benzetme, (bkz: teşbîh). 2. bir şeyin aynını yapma. 3. örnek söz; söz gelişi. 4. tiyatro oyunu. 5. özümleme, alınan gıdanın uzviyete dâhil edilmesi, fr. assimilation. 6. [birinin veya bir topluluğun] adına hareket.

temsîlât (a.i. temsîl'in c.) temsiller.

temsîlî (a.s.) temsile ait, temsil ile ilgili.

temsîlî hükûmet milletin yasama gücünün kullanılmasını parlamentoya devretmesine dayanan hükümet şekli.

temsîlî teşbih ed. benzetilenle benzetmelik arasındaki birden fazla özellikleri sıra ile anlatılarak yapılan teşbih.

temsîliye (a.i.) ed. bir yığının bir yığına, birkaç şeyin birkaç şeye benzetilmesi.

temsîr (a.i. mısr'dan) bir yeri şehirlendirme, şehir hâline getirme.

temsiye (a.i.) "akşamınız hayırlı olsun, tünaydın, hayırlı akşamlar." gibi akşam selâm verme, [Arapçası mesâküm bi-l-hayr'dır].

temşît (a.i. muşt'dan) tarama, taranma.

temşiyet, temsiye (a.i. meşy'den) 1. yürütme, yürütülme. 2. meydana gelmesini kolaylaştırma.

temşiyet-i umûr işleri yoluna koyma, ileriletme, yürütme.

temti' (a.i.) faydalandırma, faydalandırılma, kâr ettirme, kâr ettirilme.

temvîh (a.i. ma'dan. c. temvîhât) 1. sulandırma, su katma. 2. ed. sözü yaldızlama. 3. haksız bir şeyi telleyip pullayarak haklı gösterme. 4. başka bir mâdeni, altın veya gümüş suyuna daldırma, galvanoplasti, fr. galvanoplastie.

temvîhât (a.i. temvîh'in c.) 1. sulandırmalar, su katmalar. 2. ed. sözü yaldızlamalar. 3 . haksızlıkları haklı göstermeler.

temvîhât-ı ebleh-firîbâne aptalları aldatırcasına yapılan temvihler; aptalaldatır nitelikteki temvihler.

temvîl (a.i. mâl'den) mal sahibi etme, edilme.

temyî' (a.i. mey'den) mâyî (sıvı) hâline getirme; fiz., kim. *sıvındırma[k] fr. liquefier.

temyî-i hevâ fiz. havayı tazyikle, mâyî (sıvı) hâline getirme, sıvı hava.

temyîz (a.i. meyz'den) 1. ayırma, ayrılma, seçme, seçilme. 2. iyiyi kötüden ayırdetme. 3. [Tanzimat'tan sonra] bir dâvanın üçüncü ve son görülme derecesi.

Mahkeme-i temyîz temyiz mahkemesi (yargıtay).

Divân-ı temyiz temyiz mahkemesinin kuruluşundan önce bu mahkemenin işini gören dîvân. 4. a. gr. sayıları ve belirsiz isimleri belirten kelime. Meselâ "işrûne dirhemen = yirmi dirhem" ve "ratle zeyten = bir ratıl zeytinyağı" tâbirlerinde "dirhemen" ve "zeyten" gibi.

temyîzen (a.zf.) temyiz suretiyle, temyiz yoluyla.

temzîc (a.i. mezc'den). (bkz. mezc).

temzîk (a.i. c. temzîkat) yırtma, paralama.

temzîkat ("ka" uzun okunur, a.i. temzîk'in c.) yırtmalar, paralamalar.

ten (f.i.) 1. insan vücudunun dış yüzü. 2. gövde, vücut, beden.

Âhen-ten demir bünyeli, bünyesi demir gibi sağlam olan.

Nerm-ten yumuşak vücutlu.

tenâcî (a.i.) fısıldaşma, fısıltı ile konuşma.

tenâdd (a.i. nidâd ve nedd'den) 1. birbirinden ürkme. 2. dağılma, perişan olma.

Yevm-üt-tenâdd kıyamet günü. (bkz: rûz-i mahşer).

tenâdî (a.i. nidâ'dan) birbirine nida etme, bağırma.

Yevm-üt-tenâdî kıyamet günü.

tenâdüm (a.i. nedem'den) konuşma. (bkz. musâhabet).

tenâdür (a.i.) nâdirleşme, az bulunur olma.

tenaffut (a.i.) 1. çok hiddetlenme, ateş püskürme. 2. hek. yakı yapıştırmakla cildin kabarması.

tenâfî (a.i.) birbirine zıt ve muhalif olma.

tenâfî-i akvâl sözlerin, lâkırdıların biribirine uymaması, fels. mantığa uymayan, fr. antilogique.

tenâfür (a.i. nefret'den) 1. birbirinden nefret etme, birbirinden ürküp kaçma. 2. ed. kulağa hoş gelmeyen hece veya kelimelerin bir arada bulunması.

tenâfür-i hurûf ed. kulağa hoş gelmeyen harflerin bir arada bulunması, [meselâ Nâbî'nin "Letafet kat kat olmuş arızında nesterenlenmiş" mısraındaki "nesterenlenmiş" kelimesi gibi].

tenâfür-i kelimât ed. kulağa hoş gelmeyen kelimelerin bir arada bulunması, [meselâ Âmidli Hâmi'nin "Ey andelîb; o gül uyumuşmuş ses istemez" mısraındaki "uyumuşmuş" kelimesi gibi].

tenâfüs (a.i.c. tenâfüsât) haset etme, çekememe.

tenâfüsât (a.i. tenâfüs'ün c.) haset etmeler, çekememeler.

tenaggum (a.i. nağme'den. c. tenaggumât) şarkı söyleme, [alay makamında kullanılır].

tenahhî (a.i.) alarga durma, bir yana çekilme.

tenahhum (a.i.) 1. asık suratlı olma. 2. balgam çıkarma, (bkz: tekaşşu').

tenâhî (a.i. nihâyet'ten) bitme, tükenme, sona erme.

Bî-tenâhî bitmez tükenmez, sonsuz.

tenahnuh (a.i. nahnaha'dan. c. tenahnuhât) gırtlağını temizlemek üzere hırıltılı ses çıkarma ve çıkarılan bu ses; öksürme.

tenahnuhât (a.i. tenahnuh'un c.) gırtlağını temizlemek üzere hırıltılı sesler çıkarmalar ve böyle çıkarılan sesler; öksürmeler.

tenâî (a.i.) uzaklık.

tenakkud (a.i.). (bkz: intikad).

tenakkul (a.i. nukl'den) 1. bir yerden bir yere geçme. 2. meze yeme.

tenakkut (a.i. nokta'dan) nokta nokta olma, benek benek olma.

tenâkus (a.i. naks'dan. c. tenâkusât) azalma, eksilme.

tenâkusât (a.i. tenâkus'un c.) azalmalar, eksilmeler.

tenâkuz (a.i. nakz'dan. c. tenâkuzât) çelişme, insanın bir sözü ötekini çürütmesi, bir sözü ötekine uymaması, karşıtlık, zıddiyyet. (bkz. mübâyenet).

tenâkuzât (a.i. tenâkuz'un c.) tenakuzlar, çelişmeler, çelişkiler.

tenâküh (a.i. nikâh'dan) nikahlanma.

tenâkür (a.i. nekr'den)1.bilmezlenme,bilmezlikten gelme.2.karşıt duygu,antipati

tenânîr (a.i. tennûr'un c.) 1. tandırlar, ocaklar, fırınlar. 2. su pınarları.

ten-âsân (f.b.s.) rahatını düşünen [adam].

ten-âsânî (f.b.i.) rahatını düşünme.

tenassub (a.i.) dikilip durma (bkz: intisâb).

tenassuh (a.i.) aklı başına gelme; öğüt alma, nasîhat dinleme.

tenassuk (a.i.) düzenleme, sıralanma, nizâmına konma.

tenassur (a.i. nasrân'dan) Hıristiyan olma.

tenâsur (a.i. nasr'dan) yardımlaşma. (bkz. teâvün).

tenâsüb (a.i. nisbet'den) uyma, uygunluk; birbirini tutma; yakışma; mat. orantı, fr. proportion.

tenâsüb-i muayyene kanunu kim. sabit oranlar kanunu.

tenâsübî (a.s.) 1. tenasübe mensup, tenasüple ilgili. 2. mat. sayılar arasındaki tenasüple, oranla ilgili.

tenasüh (a.i. nesh'den) 1. fels. Ruh göçümü, ruh sıçraması, ruhun bir cisimden

ötekine, bâzan da insandan hayvana ve hayvandan insana geçmesi inancı, fr. metempsycose. 2. fık. mirasçının, mirastan önce ölümüyle miras malın onun mirasçılarına kalması. 3. biy. bâzı hayvanların kurttan kelebek hâline dönüşmesi olayı.

tenâsühî (a.s.c. tenâsühiyyûn) 1. ruh göçümüne ait, ruh göçümü ile ilgili. 2. ruh güçümüne inanan.

tenâsühiyye (a.i.) ruh göçümüne, ruh göçüne inanan görüş.

tenâsühiyyûn (a.i.) ruh göçümüne inananlar.

tenâsül (a.i. nesl'den) birbirinden doğup üreme; türeme; üretme.

Âlât-ı tenâsül anat. üretme organları.

tenâsül-i bikrî biy. cinsî münâsebet olmaksızın vuku bulan doğum, partenojenez, fr. parthenogeneshe.

tenâsül-i cedîd bot. zool. yenilenme.

tenâsül-i gayr-i mütecânis iki ayrı cins hayvanın çiftleştirilmesiyle melez bir cins yetiştirme.

tenasül-i mütevâlî biy. metajenez.

tenasülleri beyzî biy. yumurtlayanlar, fr. ovipares.

tenasülleri tevellüdî biy. doğuranlar, fr. vivipares.

tenâsül-bi-nefsihi (a.b.i.) biy. kendiliğinden türeme.

tenâsülî (a.s.) tenasül ile, nesil yetiştirmekle ilgili.

tenâsüliyye (a.s.) ["tenâsülî" nin müen.]. (bkz. tenâsülî).

tenâsür (a.i.) 1. saçılma, serpilme. 2. püskürme.

tenâşîr (a.i.c.) çocuk yazısı, acemi yazısı.

tenâşüd (a.i. neşîde'den) karşılıklı şiir okuma, (bkz. münaşede).

tenattuf (a.i.) küpe takma.

tenâtuh (a.i.) süsüşme, birbirini süsme [hayvanlar].

tena'um (a.i. ni'met'den. c. tena'umât) nîmet içinde, bolluk içinde bulunarak rahat etme.

tena'umât (a.i. tena'um'un c.) nimetler, nîmet içinde, bolluk içinde bulunarak rahat etmeler.

ten-âver (f.b.s.c. ten-âverân) etine dolgun, etli canlı.

ten-âverân (f.b.s. ten-âver'in c.) etine dolgun, etli canlı kimseler.

tenâvüb (a.i. nevbet'den) nöbetleşme.

tenâvül (a.i. nevl'den) alıp yeme, alınıp yenilme.

tenâvüm (a.i. nevm'den) uyur gibi görünme, yalandan uyuma.

tenâvür (a.i.) iri vücutlu kimse.

tenâzu' (a.i. nez'den) çekişme, uğraşma.

tenâzu' bi-l-eydî fık. iki kişinin zilyet oldukları, ellerinde bulundurdukları bir gayrimenkul için kavga etmeleri.

tenâzu-ı fi'leyn gr. iki fiilin birbirinden türemesi.

tenâzur (a.i. nazar'dan) 1. birbirinin karşısında olma, birbirine bakma. 2. mat.

bakışım, simetri, fr. symetrie.

tenâzurî (a.s.) mat. bakışık, simetrik, fr. symetrique.

tenazzuf (a.i. nezâfet'den) temizlenme, paklanma.

tenazzum (a.i. nazm'dan). (bkz: intizâm)

tenazzur (a.i. nazar'dan) düşünerek, dikkatle bakma.

tenbâkû (f. i.) tömbeki, nargile ile içilen tütün.

tenbâl (a.s.) kısacık boylu, bodur [adam].

tenbân (f. i.) don, iç donu, tuman.

tenbel (f. s.) tenbel, üşengeç; ağır davranan [işte].

tenbel tenbel hiç bir işe yaramaksızın, tenbel bir şekilde.

tenbel-hâne (f.b.i.) iş görülmeyen yer, miskinler yeri, tenbelleri toplayıp oturttuklan yer.

tenbelît (f.i.) hayvan yükü, küçük yük.

tenbîh (a.i.c. tenbîhât) 1. uyandırma, uyarma, uyarı. 2. psik. uyarım, fr. excitation. 3. bir işin yapılmasını, bırakılmasını, veya o işten vazgeçilmesini tekrar tekrar hatırlatma.

tenbîhât (a.i. tenbîh'in c.) tenbihler.

tenbûl (f.i.) Hindistan halkının, dişlerini temizlemek, dudaklarını kızartmak için çiğnedikleri bir yaprak veren biber ağacı.

tencîde (f.s.) buruşmuş.

tencîm (a.i. necm'den. c. tencîmât) yıldız ilmi ile uğraşma.

tencîmât (a.i. tencîm'in c.) yıldız ilmi ile uğraşmalar.

tencîs (a.i. necâset'den) pisleme, pis etme.

tenciye (a.i. necât'dan) kurtarma, (bkz: tahlîs).

tenciz (a.i.) sona erdirme; sonuçlandırma.

tendiye (a.i.) ıslatma, nemleme, nemlenme.

ten-dürüst (f.b.s.) vücudu sağlam, sağlam vücutlu, sağlam, kuvvetli.

ten-dürüstî (f.b.i.) vücut sağlığı, sağlamlık, kuvvetlilik.

tene (f.i.) 1. vücut, beden, gövde, cüsse. 2. örümcek ağı. (bkz: beyt-ül-ankebut).

tenebbî (a.i. nübüvvet'den) peygamberlik iddiasına kalkışma, (bkz: tenebbü').

tenebbü' (a.i. nübüvvet'den) peygamberlik iddiasına kalkışma, (bkz: tenebbî).

tenebbü' (a.i. nebeân'dan) yerden kaynama.

tenebbüh (a.i. nebâhat'den) 1. uyanma, uykudan kalkma. 2. gafletten kurtulma, kendine gelme, aklını başına toplama. 3. psik. uyarım, fr. excitation. (bkz: intibâh).

tenebbühât (a.i. tenebbüh'ün c.) 1. uyanmalar, uykudan kalkmalar. 2. gafletten kurtulmalar, kendine gelmeler, aklını başına toplamalar. 3. psik. uyanmalar.

tenebbüt (a.i. nebât'dan. c. tenebbütât) bitkilenme, yerden bitme; çimlenme.

tenebbütât (a.i. tenebbüt'ün c.) bitkilenmeler, yerden bitmeler, çimlenmeler.

tenebbütât-ı lâhmiyye hek. vücûdun bâzı yerlerinde dut tanesi şeklinde meydana gelen fazla et kabarcıkları.

teneddüb (a.i. nedbe'den) [yara] kapanma.

teneddüm (a.i. nedâmet'den) pişman olma.

teneffu' (a.i. nefden. c. teneffuât) faydalanma, yararlanma.

teneffuât (a.i. teneffu'un c.) faydalanmalar, yararlanmalar.

teneffuh (a.i. nefh'den) 1. şişme, kabarma. 2. üflenerek şişme. 3. urlanma.

teneffuh (a.i.) boş lâflarla gururlanma.

teneffül (a.i.) nafile namaz kılma veya oruç tutma.

teneffür (a.i. nefret'den) 1. iğrenme, tiksinme. 2. mec. soğuma.

teneffüs (a.i. nefes'den) 1. nefes, soluk alma. 2. yorgunluk almak için dinlenme. 3. okulda ders aralan verilen dinlenme. 4. tan yeri ağarma. 5. deniz suyunun dalga ile sahile vurması.

teneffüs-i cildî biy. deri solunumu.

teneffüs-i kasabî biy. trake solunumu, fr. respiration tracheenne.

teneffüs-i safîrî hek. havanın teneffüs borularına girdiği veya çıktığı sırada gayri tabiî ses.

teneffüs-i sınâî hek. boğazdan açılan sun'î bir delik vasıtasıyla hastanın teneffüs etmesi.

teneffüs-i bi-l-hevâ havalı solunum, hava ile solunum.

teneffüsât (a. i. teneffüs'ün c.) teneffüsler.

teneffüs-hâne (a.f.b.i.) okulda ders hârici dinlenme yeri.

teneffüz (a. s. nefz'den) nüfuzlu, nüfuz sahibi, sözü geçer olma.

tenekkür (a.i. nekr'den) bilinmeyecek, tanınmayacak kılığa girme; kendini bildirmeme; tebdil gezme.

tenekküs (a.i.nüks'den) başaşağı olma.

tenemmî-i nev'î (a.b.i.) fels. fr. philogenie.

tenemmül (a.i. neml'den) 1. karınca gibi kaynama. 2. hek. vücûdun bir tarafı, bir organı uyuşup karıncalanma.

tenemmür (a.i. nimr'den. c. tenemmürât) 1. kaplanlaşma, kaplan huylu olma. 2. birini korkutmak için gümbürtülü ses çıkarma. 3. korkutma, (bkz. tehdîd).

tenemmürât (a.i. tenemmür'ün c.) 1. kaplanlaşmalar. 2. korkutmak için gürültülü ses çıkarmalar. 3. korkutmalar, (bkz. tehdîdât).

tenemmüv (a.i. nema ve nümüvv'den) gelişip büyüme.

tenessüh (a.i.) pek güzel, eşsiz, çok az bulunur olma.

tenessüm (a.i. nesîm'den. c. tenessümât) hava teneffüs etme.

tenessümât (a.i. tenessüm'ün c.) hava teneffüs etmeler.

tenessür (a.i. nesr'den) açılma, serpilme, yayılma, (bkz: intişâr).

teneşşî (a.i.) neşvelenme, sarhoş olma.

teneşşut (a.i. neşat'dan) keyiflenme, şenlenme, ferahlanma.

teneşşüb (a.i.) bir şeye ilişip tutulma. (bkz. intişâb).

teneşşüf (a.i.) emme, çekme, soğurma [suyu, rutubeti].

teneşşür (a.i.). (bkz: intişâr).

tenevvuh (a.i. nevha'dan. c. tenevvuhât) feryâdederek ağlama [ölünün arkasından].

tenevvuhât (a.i. tenevvuh'un c.) feryâdederek ağlamalar [ölü için].

tenevvü' (a.i. nev'den c. tenevvüât) çeşitlenme, çeşit çeşit olma, çeşitlilik.

tenevvüât (a.i. tenevvü'ün c.) çeşitlenmeler, çeşit çeşit olmalar.

tenevvüm (a.i. nevm'den) uyuklama, pinekleme.

tenevvür (a.i. nûr'dan) nurlanma, parlama, ışıldama, aydınlık olma.

tenezzehe (a.i.) "beri ve uzaktır" mânâsına Allah hakkında kullanılır.

tenezzüh (a.i. nüzhet'den) gezinti. (bkz. teferrüc).

tenezzül (a.i. nüzûl'dan) 1. kendine aykırı düşen bir işi veya durumu kabul etme, alçalma, inme, aşağılama. 2. gönül alçaklığı, kibirsizlik. 3. düşme, inme [fiyat].

tenezzülen (a.zf.) gönül alçaklığıyla, alçak gönüllülükle, kibirsizlikle.

tenfîh (a.i. nefh'den. c. tenfîhât) 1. çok üfleme, üfletme. 2. üfleyip şişirme, üflenip şişirilme.

tenfîhât (a.i. tenfîh'in c.) 1. çok üflemeler, üfletmeler. 2. üfleyip şişirmeler, üflenip şişirilmeler.

tenfîl (a.i. nefel'den) savaşa teşvik maksadıyla bir takım askerlere veya gazilere bol ganimet vaat etme ve yağmada bulunmalarına izin verme.

tenfîl-i âmm huk. bütün gazilere verilen söz ve ayrılan tenfîl.

tenfîl-i hâss huk. askerî teşvik maksadıyla savaş gücünü artırmak için devlet başkanının, savaşçılara gereğinden fazla ganimet payı hususunda söz vermesi.

tenfîr (a.i. nefret'den. c. tenfîrât) 1. nefret ettirme, ettirilme, iğrendirme, iğrendirilme, tiksindirme, tiksindirilme. 2. (nefir'den) savaşa toplama; asker toplama.

tenfîrât (a.i. tenfîr'in c.) nefret ettirmeler, ettirilmeler; iğrendirmeler, iğrendirilmeler, tiksindirmeler, tiksindirilmeler.

tenfîs (a.i. nefes'den. c. tenfîsât) nefeslendirme, nefeslendirilme, soluklandırma, soluklandırılma, ferahlandırılma.

tenfîsât (a.i. tenfîs'in c.) nefeslendirmeler, nefeslendirilmeler, soluklandırmalar, soluklandırılmalar, ferahlandırılmalar.

tenfîş (a.i. tenfîşât) pamuk atma, atılma; yün ditme, ditilme.

tenfîşât (a.i. tenfîş'in c.) pamuk atmalar, atılmalar, yün ditmeler, dirilmeler.

tenfîz (a.i. nüfûz'dan. c. tenfîzât) nafiz kılma, hükmünü yürütme.

tenfîz kararı huk. yabancı memleket mahkemelerince verilen hükümlerin Türkiye'de yerine getirilmesi bakımından Türk mahkemelerince verilmesi gerekli bulunan karar.

tenfîzât (a.i. tenfîz'in c.) nüfuzlu kılmalar, hükmünü yürütmeler.

teng (f.s.) 1. dar, sıkıntılı [şey, yer], (bkz: dayyık). 2. küçük.

Dehân-ı teng küçük ağız. 3. i. denk, eşya, yük dengi. 4. sıkı; yapışık. 5. zavallı. 6. nâdir. 7. zor. 8. ince. 9. bağ, kayış.

teng-â-teng çok dar; ince; çok nâdir.

teng-âb (f.b.s.) sığ su; sığlık.

Tengâr (f.b.i.) 1. Allah. 2. yanına girilmesi zor olan kimse. 3. az bulunur ve değerli olması bakımından ele geçirilmesi kolay olmayan şey.

tengây (f.i.) boğaz, vâdî.

teng-bâr (f.b.s.) çok zor olan, erişilmesi güç.

teng-çeşm (f.b.s.) açgözlü.

teng-çeşmî (f.b.i.) açgözlülük.

teng-dehân (f.b.s.) dar ağızlı.

teng-dest (f.b.s.) elidar, züğürt.

teng-destî (f.b.i.) eldarlığı, züğürtlük.

teng-dil (f.b.s.) yüreği dar, içi sıkıntılı, (bkz: dil-teng)

teng-dilî (f.b.i.) daryüreklilik. (bkz: dil-tengî).

teng-havsala (f.a.b.s.) havsalası dar, tahammülsüz [kimse], (bkz: tenük havsala).

teng-hûy (f.b.s.) çabuk kızan, çabuk hiddetlenen.

tengî (f.i.) 1. darlık. 2. züğürtlük. 3. küçüklük. 4. incelik. 5. sıkılık. 6. nâdirlik, az bulunurluk. 7. zavallılık.

tengis (a.i. nags'dan) hayâtını kederli, tasalı kılma.

tengîz (a.i.) zindeliğini sarsma, zindeliği sarsılma.

teng-maâş (f.a.b.s.) yaşaması zorlaşan, zor durumda olan.

teng-meşreb (f.a.b.s.) sinirli, asabî.

tengnâ (f.i.) 1. dar yer; geçit, boğaz. (bkz. derbend). 2. mezar.

teng-nây (f.b.s.) sıkıntılı yer.

teng-peygûle (f.b.s.) dar köşe.

teng-sâl (f.b.i.) kuraklık, yokluk, kıtlık yılı.

teng-sâr (f.b.s.) kuş beyinli, darkafalı; aptal.

teng-târ (f.b.i.) küçük, dar çadır.

teng-yâb (f.b.s.) zor bulunur, nadir.

teng-zarf (f.a.b.s.) içine az şey alan.

teng-zehre (f.b.s.) gamlı, kasavetli, üzgün.

tenhâ (f.s.) 1. yalnız, ıssız, boş. 2. yalnız, tek. (bkz: münferid, vahîd).

tenhâ-nişîn (f.b.s.) yalnız oturan.

tenhâ-rev (f.b.s.) yalnız giden.

tenhâyî (f.i.) ; tenhalık, yalnızlık, ıssızlık.

tenhîl (a.i.) eleme, elenme [elek ile-].

tenhît (a.i.). (bkz: naht).

tenîde (f.s.) 1. dokunmuş, örülmüş. (bkz. mensûc). 2. i. örümcek ağı.

ten'îl (a.i. na'l'dan) 1. nallama, nallanma. 2 . [eski kimyada demir mâdeni ile başka bir mâdeni karıştırma mânâsında kullanılırdı].

ten'îm (a.i. ni'met'den) 1. nîmetlendirme, nîmetlendirilme. 2. "evet" diye cevap verme.

te'nîs (a.i. ünûset'den) a. gr. (bir kelimeyi) müennes, dişi kılma, kılınma, [kelimenin sonuna bir t getirilerek yapılır].

te'nîs (a.i. üns'den) 1. munis kılma, alıştırma, alıştırılma. 2 . bir hayvanı terbiye edip kullanılır, işe yarar hâle getirme.

ten'îş (a.i.) 1. yukarı kaldırma. 2. sürçüp düşen kimseye kalkması için dua etme.

tenîze (f.i.) uç, etek.

tenîze-i kûh dağ eteği.

tenkâr (f.i.) kim. boraks, bor asidi ile bir oksidin birleşmesinden meydana gelen tuz.

tenkıye (a.i. naky'den) 1. ayıklayıp temizleme. 2. kalın bağırsağa su verme ve bu iş için kullanılan alet. (bkz: hukne, ihtikan).

tenkid (o.i. nakd'den. c. tenkidât) bir konuya ait yazıyı veya eseri değer bakımından gözden geçirme, eleştirme, fr. critique. [doğrusu "intikad" dır].

tenkidât (a.i. tenkid'in c.) tenkidler, eleştirmeler, fr. critiques.

tenkîdî (a.s.) eleştirimsel, fr. critique.

tenkîh (o.i. nikâh'dan. c. tenkîhât) nikâh etme, edilme, nikâh kıyma, kıyılma, evlendirme, evlendirilme.

tenkih (a.i.c. tenkihât) 1. bir şeyin fazla ve lüzumsuz kısımlarını çıkartıp düzeltme, ayıklama, arıtma. 2. hububatın taşını, toprağını ayıklama. 3. me'mur maaşlarından indirme.

tenkihât (a.i. tenkih'in c.) bütçeyi düzenlemek üzere me'mur maaşlarından yapılan indirmeler.

tenkîhat (a.i. tenkîh'in c.) nikâh etmeler, edilmeler, nikâh kıymalar, kıyılmalar, evlendirmeler, evlendirilmeler.

tenkîl (a.i.c. tenkîlât) 1. uzaklaştırma, (bkz: teb'îd). 2. örnek olacak bir ceza verme. 3. [birini] tepeleme.

tenkîlât (a.i. tenkîl'in c.) 1. uzaklaştırmalar. 2. örnek olacak şekilde cezalandırmalar. 3. tepelemeler [düşmanları-].

tenkîr (a.i. nekr'den. c. tenkîrât) 1. bilinmeyecek, tanınmayacak hâle getirme. 2. a. gr. bir ismi nekre yapma, yânî harf-i tarifsiz, efliflâmsız kullanma.

tenkîrât (a.i. tenkîr'in c.) 1. bilinmeyecek, tanınmayacak hâle getirmeler. 2. gr. isimleri nekre yapmalar.

tenkîs (a.i. nüks'den) 1. başaşağı etme, edilme. 2. boşaltma.

tenkis (a.i. noksân'dan. c. tenkisât) azaltma, kısma, indirme, eksiltme, eksiltilme.

tenkisât (a.i. tenkis'in c.) azaltmalar, indirmeler, eksiltmeler, eksiltilmeler.

tenkiş (a.i. nakş'dan. c. tenkişât) nakşetme, nakışlama, nakışlanma, işleme, resim yapma.

tenkişât (a.i. tenkis'in c.) nakşetmeler, nakışlamalar, resim yapmalar, işlemeler.

tenkit (a.i.) fenasını atma, temizleme, (bkz: tenkıye).

tenkit (a.i. nakt'den) 1. noktalama; noktalanma [harf-]. 2. cümle içinde (,;!?. v.b.) gibi işaretler kullanma, fr. ponctuation.

tenkiz (a.i.) kurtarma, (bkz: inkaz).

tenmîk (a.i. nemk'den) 1. güzel yazı ile yazma. 2. yazma, yazılma.

tenmîr (a.i.). (bkz. tenemmür).

tenmiye (a.i. nemâ'dan) nemâlandırma, nemâlandırılma, artırma, artırılma.

tennûb (a.i.). bot. norveç çamı; beyaz köknar.

tennûb-i kâzib bot. katran ağacı.

tennûbiyye (a.i.) bot. çamgiller, fr. abietinees.

tennûbiyyet (o.i.) kim. hâmız-ı tennûb'un esaslarla karışmasından meydana gelen tuzlar.

tennûr (a.i.c. tenâhîr) 1. fınn. 2. tandır. 3. etüv, f r. etüve.

tennûre (a.i.) mevlevî dervişlerinin semâ âyîni sırasında giydikleri geniş eteklik.

tennûre-pûş (a.f.b.s.) tennure giyen derviş.

ten-perest (f.b.s.) vücudunu, kendini seven, vücuduna çok dikkat eden.

ten-perestâne (f.b.zf.) kendini sevene yaraşır yolda.

ten-perver (f.b.s.) kendini beslemeğe, rahatına düşkün, (bkz: keslân).

ten-perverî (f.i.) tenperverlik, tenbellik; kendini beslemeğe, rahatına düşkünlük, (bkz: kesel).

ten-perverâne (f.zf.) tenpervercesine, tenbelcesine, kendi rahatını düşünür şekilde.

tensîb (o.i. nisbet'den) münâsip görme, uygun bulma.


Yüklə 17,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   166   167   168   169   170   171   172   173   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin