Âb (f i. su. (bkz: mâ')



Yüklə 17,16 Mb.
səhifə171/189
tarix21.10.2017
ölçüsü17,16 Mb.
#8652
1   ...   167   168   169   170   171   172   173   174   ...   189

tensîl (a.i.) düşen yapraklan toplayıp o ağacın dibine gömme.

tensîk (a.i. nesak'dan. c. tensîkat) 1. düzene, yoluna koyma, düzenleme, sıralama; düzeltme. 2. ed. bir isme birçok sıfat sıralama.

tensîk-i inkıtâtî ed. belirtilen birkaç şeyin sıralanmasıyla mânânın alçalması.

tensîk-i irtikaî ed. bir ibarede zikredilen bir kaç şeyin sıra tertibine göre mânâsının yükselmesi; alçalırsa tensîk-i inkitâtî denilir.

tensîk-i sıfât ed. bir şahsı, yahut bir şeyi bir çok sıfatla zikretme. [Meselâ sevgiliye "sıhhatim, ömrüm, hayât-ı câvidânımsın benim" şeklinde ifâde ediş gibi].

tensîk-us-sıfât gr. bir ismin sıfat adedini çoğaltma san'atı.

tensîkat ("ka" uzun okunur, a.i. tensîk'in c.) 1. düzen verme[ler], düzen-leme[ler]. (bkz: ıslâh). 2. fazla memuru işten çıkarma.

tensîr (a.i. nesr'den) 1. saçma, serpme. 2. ed. nazmı nesre tahvîl etme.

tensîr (a.i. nasrân'dan) Hıristiyan yapma [birini-].

tensîs (a.i.c. tensîsât) tetkik ederek karar verme, verilme.

tensîsât (a.i. tensîs'in c.) tetkik edildikten sonra verilen kararlar, (bkz: mukarrerât).

tensiye (a.i.) unutturma, (bkz: insâ).

ten-sûh (f.b.s.c. tensûhât) 1. pek az bulunan güzel şey. 2. içinde çeşitli güzel kokular bulunan yuvarlak kutu.

tenşîb (a.i.) 1. saplama, sokma. 2. rüzgâr esme.

tenşîf (a.i.) emdirme, emdirilme, içirme, içirilme [suyu, rutubeti-].

tenşîm (a.i.) 1. bozulup kokma [et-]. 2. bir işe başlama.

tenşîr (a.i. neşr'den) yayma; serpme, (bkz: neşr).

tenşît (a.i. neşât'dan. c. tenşîtât) şenlendirme, keyiflendirme, ferahlandırma.

tenşîtât (a.i. tenşît'in c.) şenlendirmeler, keyiflendirmeler, ferahlandırmalar.

ten-şüy (f.b.i.) 1. ölü yıkayıcı, (bkz: gassâl) 2. teneşir.

tente (f.i.) örümcek ağı.

tentîf (a.i. netf’den) hek. kılları düşürme [ilâçla-].

tenû-mend (f.b.s.) irikıyım, gövdeli, vücutlu [kimse], (bkz: lendûhâ).

tenû-mendî (f.b.i.) irikıyımlık, gövdeli olma, vücutluluk.

tenük (f.s.) 1. yufka, ince, narin, (bkz: rakik). 2. hafif, az. 3. zayıf, dayanıksız, kuvvetsiz, (bkz: nahîf, zaîf). 4. yumuşak, (bkz: nerm, nuûmet).

tenük-havsala (a.f.b.s.) tahammülsüz, sabırsız [adam].

tenük-mizâc (f.a.b.s.) mizacı yumuşak, yavaş [kimse].

tenük-rû (f.b.s.) yüzü tutmayan, yüzü yumuşak [adam].

tenvî' (a.i. nev'den. c. tenvîât) nevîlendirme, çeşitlendirme, türlü türlü etme.

tenvîât (a.i. tenvî'in c.) nevîlendirmeler, çeşitlendirmeler.

tenvîm (a.i. nevm'den. c. tenvîmât) uyutma, uyutulma; uyuşturma, dinlendirme.

Usûl-i tenvîm hipnotizma, fr. hypnotisme.

tenvîm-i ıztırâb ıztırâbı uyutma, dindirme.

tenvîm-i sınâî hek. bâzı küçük operasyonlarda acı duyurmamak ve fakat söylenilene cevap vermek ve söylediğini daha sonra hatırlamamak için hastayı cilâlı bir satha (*düzeye) baktırarak muvakkaten düşünme kuvvetini iptal etme.

tenvîmât (a.i. tenvîm'in c.) uyutmalar, uyutulmalar, uyuşturmalar, dinlendirmeler.

tenvîn (a.i. nûn'dan. c. tenvînât) a. gr. kelimenin sonunu nun gibi okutmak üzere konulan iki üstün (-en), iki esre (-in), iki ötre (-ün) "âzimeten, bihakkın, rabbün.." gibi.

tenvîn-i galî a. gr. sakin olan kafiyeye eklenen tenvin. Meselâ evvelen.. gibi.

tenvîn-i ivaz a. gr. muzâfün-ileyhden karşılık olan tenvîn.

tenvîn-i mukabele a. gr. cem-i müzekker-i sâlim'in müennesi karşılayanıdır.

tenvîn-i temekkün a. gr. medhûlünün isim olduğunu bildiren tenvîn.

tenvîn-i tenkîr a. gr. ma'rife ile nekre arasını ayıran tenvin.

tenvîn-i terennüm a. ed. mısrâların sonundaki iki üstünün vakıf haliyle "â" okunması hâli meselâ "ebeden, ebedâ" gibi.

tenvînât (a.i. tenvîn'in c.) tenvinler.

tenvîr (a.i. nûr’dan, c. tenvîrât) ışıklandırma, aydınlatma.

tenvîrât (a.i. tenvîr'in c.) 1. ışıklandırmalar, aydınlatmalar. 2. donanma.

tenvîrât ve tanzîfât aydınlatmalar ve temizlemeler.

tenvîrî, tenvîriyye (a.s.) 1. ışıklandırma, aydınlatma ile ilgili. 2. evleri, sokakları aydınlatma ile ilgili.

Mesârif-i tenvîriyye ışıklandırma masrafları.

ten-zede (f.b.s.) sessiz, susmuş, (bkz: sâkin, sâkit).

tenzîh (a.i. nüzhet'den. c. tenzîhât) 1. kusur kondurmama, kabahat ve kusuru yok etme. 2. Allah'ın, her türlü eksik ve noksandan uzak bulunduğuna ve insan vasfında olmadığına inanma.

tenzîhât (a.i. tenzîh'in c.) tenzihler, kusur ve günahlardan arınmalar.

tenzîl (a.i. nüzûl'den. c. tenzîlât) 1. indirme, azaltma, aşağı düşürme. 2. Kur'ân-ı Kerim, (bkz: Fürkan, Kur'ân, Mushaf, Necm, Nûr, Zikr).

tenzîlât (o.i. tenzîl'in c.) fıat indirme, indirim.

tenzîr (a.i.) [fena bir haber vererek] korkutma, (bkz: inzâr).

tepîde (f.s.) sıkıntıda, rahatsız.

-ter (f.e.) tafdîl ve mübalağa edatı olarak kelimelerin sonuna gelir.

Müşkil-ter daha (en, pek, çok) müşkül.

Nazük-ter daha (en, pek, çok) nâzik. gibi.

ter (f.s.) yaş, ıslak, rutubetli.

Çeşm-i ter yaş, ıslak göz. 2. taze

Gül-i ter taze gül;

Meyve-i ter taze yemiş.. gibi.

terabbu' (a.i.) bağdaş kurup rahat oturma.

terabbus (a.i. rabs'dan) 1. durup bekleme, (bkz: terakkub, intizar). 2. vakıf arsaya izinsiz bina yaptıran kimseye engel olma ve yıkılıncaya kadar o binada parasız oturmasını önleme.

terâcim (a.i. terceme'nin c.) tercümeler, çevirmeler.

terâcim-i ahvâl hal tercümeleri, biyografiler.

terâcu' (a.i. rücû'dan) 1. birinden ayrılma. 2. bir yere, bir kimseye dönme. 3. vazgeçme, dönme.

terâdüf (a.i. redf’den) 1. birbiri arkasından gitme, birbirini tâkîbetme. 2. ed. iki ve daha ziyâde kelimenin bir mânâya gelmesi, eşanlamlılık, fr. synonymie. [meselâ arslan mânâsına dırgam, esed, gazanfer, haydar, leys, şîr... gibi].

terâfu' (a.i. ref’den) duruşmaya girme, (bkz: mürâfaa).

Bi-t-terâfu', Led-et-terâfu' mürâfaa ile, duruşarak.

terâfuk (a.i. refk'den) 1. arkadaş olma. 2. yardım etme; yardımlaşma. 3. fels. koşalık, fr. concomitance.

terâfüd (a.i.) yardımlaşma, birbirine yardım etme. (bkz: teâvün, tenâsur).

terah (a.i.) gam, tasa, acı, keder.

Me-d-dünyâ lâ ferah ü terah dünyâ ferah ve terah'dan başka bir şey değildir.

terahhul (a.i. rıhlet'den. c. terahhulât) bir yerden bir yere göçme.

terahhulât (a.i. terahhul'ün c.) bir yerden bir yere göçmeler.

terahhum (a.i. rahm'den. c. terahhumât) merhamet etme, acıma.

terahhumât (a.i. terahhum'un c.) merhamet etmeler, acımalar.

terahhumen (a.zf.) merhamet ederek, acıyarak.

terahhus (a.i. ruhsat'dan) 1. müsâade, ruhsat bulma. 2. ucuzlama.

terâhî (a.i. rahvet'den) 1. gevşetme, gevşeklik gösterme [bir işde-]. 2. geri çekilme, geri durma. 3. gecikme.

terâ'i (a.i.) otlama, çayıra çıkma.

terâib (a.i. terîbe'nin c.) hek. göğüs kemikleri.

terâk (f.i.) 1. çatlak, yarık, (bkz: rahne, sukbe). 2. çatırtı, gürültü.

terâkîb (a.i. terkîb2 nin c.) 1. terkipler, birkaç şeyden meydana getirilen şeyler. 2. gr. tamlamalar; takımlar.

terâkime (a.i. türkman'in c.) Türkman'lar, Türkmen'ler.

terakki (a.i. raky'den. c. terakkiyât) 1. yukarı kalkma, yükselme. 2. ilerleme.

terakki-cû (a.f.b.s.) terakki arayan, isteyen, ilerleme tarafdân.

terakki-cûyâne (a.f.zf.) ilerlemek isteyene yakışacak surette.

terakki-cûyî (a.f.b.i.) terakkîcûluk.

terakki-dâr (a.f.b.s.) terakki hassası olan.

terakki-perver (a.f.b.s.) ilerlemeyi seven.

terakki-perverâne (a.f.zf.) ilerleme isteyene yakışacak surette.

terakki-şiken (a.f.zf.) terakkiyi kıran, terakkinin aleyhinde bulunan, terakkiyi önleyen.

terakki-şikenâne (a.f.zf.) ilerlemeye manî olurcasına, manî olarak.

terakkiyât (a.i. terakki'nin c.) 1. yukarı kalkmalar, yükselmeler. 2. ilerlemeler, gelişmeler.

terakku' (a.i.) emek ve sıkıntı ile kazanma.

terakkub (a.i. rükub'dan. c. terakkubât) bekleme, gözetme, (bkz: intizâr).

terakkubât (a.i. terakkub'un c.) beklemeler, gözetmeler.

terakkuk (a.i.) acıma, merhamete gelme.

terakkus (a.i. raks'dan) 1. durmadan aşağı inip yukarı çıkma. 2. raksetme, dansetme.

terâkus (a.i. raks'dan) raksetme, oynaşma [karşı karşıya-]. (bkz: telâub).

terâküb (a.i. rükûb'dan) 1. birbirinin üzerine binme. 2. birbirine bağlanıp kenetlenme.

terâküm (a.i. rükm'den. c. terâkümât) birikme, yığılma, toplanma.

terâkümât (a.i. terâküm'ün c.) birikmeler, yığılmalar, toplanmalar.

terâkümât-ı sâhiliyye coğr. kıyı yığıntısı, kıyı dolgusu.

terâne (f.i.) 1. nağme, ahenk, makam. 2. ed. dört mısrâdan oluşan ve birinci, ikinci ve dördüncü mısraları birbiriyle kafiyeli olan şiir, dörtlük, (bkz. rubâî, dü-beyt).

terâne-i îd bayram şarkısı. 3. tekrarlana tekrarlana usanç verici bir hal alan söz.

terâne-kâr (f.b.s.) 1. öten, ötücü. 2. (bkz. müterennim).

terâne-perdâz (f.b.s.c. terâne-perdâzân) makamla şarkı söyleyen.

terâne-perdâzân (f.b.s. terâne-perdâz'ın c.) makamla şarkı söyleyenler.

terâne-perdâzî (f.b.i.) terâne-perdazlık, makamla şarkı söyleme.

terâne-sâz (f.b.s.) öten, ötücü, (bkz: nağme-sâz).

terâne-zâr (f.b.s.) ahenkli, cümbüşlü yer.

terâne-zen (f.b.s.) şarkı söyleyen, (bkz: mütegannî).

terârîh (a.i. türrehe'nin c.) saçmasapan sözler, (bkz: türrehât).

terâset (a.i.) kalkancılık.

terâsuf (a.i.) [kaldırım taşları gibi] birbirine yanaşıp sıkışma, istif olma.

terâsül (a.i.c. terâsülât) haberleşme, mektuplaşma.

tera'ud (a.i. ra'd'den) titreme, (bkz: irtidâd).

terâvîh (a.i. tervîha'nın c.) 1. ramazanda yatsı namazı ile salât-i vitir arasında kılınan yirmi rek'atlık namaz, [sünnet-i müekkede olan bu namazın cemaatle kılınması, Hz. Ömer zamanında âdet olmuştur].

terâzî (a.i. rızâ'dan) birbirine razı etme, uyuşma.

Ale-t-terâzî birbirini razı ederek uyuşma üzerine.

Bi-t-terâzî iki tarafın rızasıyla, uyuşarak.

terâzî-i tarafeyn huk. iki tarafın muvafakati.

terâzû (f.i.) terazi, (bkz: mîzân).

terbî' (a.i. rub'dan. c. terbîât) 1. dörtleme, dörde çıkarma. 2. dörde bölme. 3. dört köşelendirme. 4. astr. dördün, fr. quartier. 5. ed. bir mısraa üç veya bir beyte iki mısra katarak dörtlü bendler yapma.

terbî-i ahîr her arabî ayının yirmi birinci günü. [Ay, bu sırada terbî-i evvel'e mukabil olarak yine yarım Ay şeklindedir].

terbî-i evvel her arabî ayının yedinci günü. [Ay, tam bu sırada yarım Ay şeklinde bulunur].

terbîan (a.zf.) 1. murabba, (kare) olarak. 2. dört köşeli olarak.

terbîât (a.i. terbî'in c.) 1. dörtlemeler, dörde çıkarmalar. 2. dörde bölmeler. 3. dört köşelendirmeler. 4. ed. dörtlü bentler yapmalar.

terbiye (a.i. rübüv'den) 1. besleyip büyütme, beslenip büyütülme. 2. eğitim. 3. görgü. 4. alıştırma.

terbiye-i bedeniyye beden terbiyesi, jimnastik. 5. hafif cezalandırma. 6. bâzı yemeklere konulan yumurta, limon, sirke salça gibi şeyler. 7. alıştırma [hayvan-]. 8. araba hayvanlarının dizginleri. 9. tavsiye; kayırma, koruma . (Sehî Tezk. s. 23).

terbiye-kerde (a.f.b.s.) terbiye olmuş, terbiye edilmiş, terbiyeli.

terbiyet (f.i. (bkz. terbiye).

terbiyet-kâr (a.f.b.s.) eğitici.

terbiyet-kerde (a.f.b.s.). (bkz.terbiye-kerde).

terbiyevî (a.s.) terbiyeli, eğitimli, terbiye ile, eğitimle ilgili, fr. educatif.

tercemân (a.i. terceme'den. c. terâcim) 1. tercüman, çevirici, dilmaç. 2. XVI. yüzyıl dil ve din bilginlerinden Ankara'lı Pîr Mehmet bin Yusuf un 28 bölüm üzerine 3 cilt olarak düzenlediği Arapçadan Türkçeye sözlük.

Tercemân-ül-Esrâr (sırların tercümanı) (bkz: Lisân-ül-Gayb).

terceme (a.i.c. terâcim) tercüme, çevirme [dilden dile-].

terceme-i hâl hal tercümesi, fr. biographie.

terceme-i ahvâl-i rical büyük adamların hal tercümesi.

Terceme-i Kanûn-ül-Edeb Müstakîmzâde Süleyman Sa'düddîn Efendi'nin 1769 da "Kanun-ül-Edeb fî-Zabt-ı Kelimât-il-Arab" adlı Arapçadan Farsçaya aslından "Elsine-i Selâse" adıyla çevirdiği sözlük.

Terceme-i Manzume Şinasi'nin Fransızca'dan yaptığı şiir tercümelerini ihtiva eden ve 1858 de basılmış bir eseri.

Tercümân-ı Ahvâl Agâh Efendi ile Şinasî'nin 1860-1866 da istanbul'da çıkarttıktan günlük (haftada üç gün) gazete.

Tercümân-ı Hakikat Ahmed Midhat Efendi tarafından 27 Haziran 1878 de istanbul'da yayımlanmaya başlayan günlük gazete.

terci' (a.i. rücû'dan. c. tercîât) 1. geri çevirme, döndürme. 2. tekrarlama.

tercî-i bend ed. kafiyeleri başka başka olan, birkaç kısımdan meydana gelen ve her parçanın sonunda tekrarlanan kafiyeli bir beyti bulunan nazım şekli, (bkz: terkîb-i bend).

tercîât (a.i. tercî'in c.) geri çevirmeler, döndürmeler.

tercîb (a.i.c. tercîbât) 1. ululama. (bkz. ta'zîm). 2. yemişi çok olan bir ağacın altına destek koyma.

tercîh (a.i. rüchân'dan. c. tercîhât) üstün tutma, daha çok beğenme.

tercîh-bilâ müreccâh sebepsiz tercih, üstün tutma.

tercîh-i beyyinât fık. mürâfaa olanların bir madde hakkında ikame edecekleri delillerden

birini, işitme hususunda diğerinden mukaddem görme.

tercî'-hâne (a.f.b.i.) ed. tercî-i bend teşkîl eden bendlerden her biri.

tercîhât (a.i. tercîh'in c.) tercihler, üstün tutmalar.

terciye (a.i.) umma, ümitli olma.

ter-dâmen (f.b.s.) "eteği yaş" namussuz, bulaşık.

ter-dâmenî (f.b.i.) namussuzluk.

ter-dest (f.b.s. ve i.c. ter-destân) eli işe yatkın; usta. (bkz: mâhir).

ter-destân (f.b.s. ve i. terdest'in c.) eli işe yatkın olanlar; ustalar.

ter-destî (f.b.i.) el yatkınlığı; ustalık. (bkz: mahâret).

terdîd (a.i. redd'den. c. terdîdât) 1. reddetme, geri çevirme, geriletme. 2. geri atma, püskürtme. 3. tekrar tekrar çevirme. 4. ed. bir fikri iki ihtimalle anlatma; bir sözü, muhatabın beklemediği bir surette bitirme, [meselâ "Erbâb-ı teşâür çoğalıp şâir azaldı" mısraını işiten bir kimse, daha birkaç şâir varmış zannına düştüğü halde "Yok öyle değil, şâirin ancak adı kaldı" mısraını duyunca beklemediği bir neticeyi almış olur].

terdîd cümlesi gr. ikircil cümle, çatallı cümle.

terdîdât (a.i. terdîd'in c.) terdîtler.

terdîf (a.i. redfden. c. terdîfât) 1. arkası sıra yürütme, yürütülme, (bkz: ta'kib). 2. ed. ardı sarı söyleme. 3. terkiye alma.

terdîfât (a.i. terdîf’in c.) terdîfler.

terdîfen (a.zf.) arkasından yürüterek; katarak, (bkz: ilâveten).

terdiye (a.i. ridâ'dan) örtü ile kapatma, örtme.

tere (f.i.) tere.

tereccî (a.i. recâ'dan) l . rica etme, yalvarma. 2. umma, ümîdetme.

tereccuh (a.i.) bir tarafı tutma, taraflı olma.

tereddî (a.i. redy ve redeyân'dan) soysuzlaşma, yozlaşma.

tereddiyât (a.i. tereddî'nin c.) soysuzlaşmalar, yozlaşmalar.

tereddüd (a.i. redd'den. c. tereddüdât) 1. bir yere gidip gelme. 2. kararsızlık, duraksama. 3. nöbetli hastalıkların tekrarlaması.

Bî-tereddüd, Bilâ-tereddüd düşünmeksizin, hemen karar vererek.

tereddüdât (a.i. tereddüd'ün c.) tereddütler.

teref (a.i.) 1. yumuşaklık, (bkz: nuûmet) 2. iyi, güzel yemek. 3. ince, güzel şey, biblo.

tereffu' (a.i. ref’den. c. tereffuât) yükselme, yukarı kalkma.

tereffuât (a.i. tereffu'un c.) yükselmeler, yukarı kalkmalar.

tereffuk (a.i. rıfk'dan) yumuşaklıkla muamele etme, tatlı dil, güler yüz gösterme.

tereffüh (a.i. refâh'dan) refah bulma, geçimde bolluğa kavuşma.

terehhüb (a.i.) rahip olma, râhipleşme.

terekât (a.i. tereke'nin c.) terekeler, ölen kimsenin bıraktığı şeyler.

tereke (a.i.c. terekât) ölen kimsenin bıraktığı şey. (bkz: metrûkât, muhallefât).

terekküb (a.i. rükûb'dan. c. terekkübât) l. karışıp birleşme, meydana gelme [bir şey bir şeyle-]. 2. fels., kim. bileşim, fr. composition.

terekkübât (a.i. terekküb'ün c.) terekküpler, karışıp birleşmeler, meydana gelmeler.

terekkün (a.i. rükn'den) l. rükünleşme, erkândan olma. 2. ma'nen kuvvet bulma.

teremrüm (a.i.) bir şey söyleyecek gibi davranmakla beraber söylemeyip kalma.

teren (f.i.) nesteren denilen gül.

terencübîn (a.i.) kudret helvası.

terennüh (a.i.c. terennühât) sarhoşluk veya başka bir sebepten dolayı sallanarak, sendeleyerek yürüme.

terennühât (a.i. terennüh'ün c.) sarhoş gibi sallanarak, sendeleyerek yürümeler.

terennüm (a.i.c. terennümât) 1. yavaş ve güzel bir sesle şarkı söyleme. 2. şakıma, (bkz: tegannî).

terennümât (a.i. terennüm'ün c.) terennümler; şakımalar.

terennüm-sâz (a.f.b.s.) terennüm eden, şarkı söyleyen. (bkz. mütegannî).

terennüm-sâzî (a.f.b.i.) terennüm edicilik, şarkı söyleyicilik.

terennüm-senc (a.f.b.s.). (bkz. terennüm-sâz).

terennüm-sencî (a.f.h.i.) (bkz. terennüm-sâzî).

teressüb (o.i. rüsûb'dan. c. teressübât) tortulanma; dibe çökme; durulma.

teressübât (a.i. teressüb'ün c.) tortulanmalar; dibe çökmeler; durulmalar.

teressübât-ı hevâiyye meteor, yağış.

teressül (a.i. resel'den) 1. yavaş yavaş, dikkatle görme. 2. harflerin mahreçlerine ve kısaltılıp uzatılmalarına riâyet etme.

teressüm (a.i. resm'den. c. teressümât) resimleşme, resim gibi şekillenme.

teressümât (a.i. teressüm'ün c.) resimleşmeler, resim gibi şekillenmeler.

tereşşuh (a.i. reşh'den. c. tereşşuhât) 1. sızma, sızıntı yapma, terleme. 2. coğr. sızım, sızıntı.

tereşşuhât (a.i. tereşşuh'un c.) 1. sızmalar, sızıntı yapmalar, terlemeler. 2. kulaktan gelme haberler.

tereşşüf (a.i.) suyu emme.

terettüb (a.i. rütûb'dan) 1. sıralanma, sırasında olma, sırası gelme. 2. ait olma, îcâbetme, gerekme. 3. düşme [bir iş birinin üzerine-].

terettüm (a.i.) unutmamak için parmağa iplik bağlama.

terevvu' (a.i.) korkma.

terevvuh (a.i.) bir şeyden koku alma.

terezzün (a.i.) vakar gösterme.

terfend, terfende (f.s.) turfanda.

terfi' (a.i. ref’den) 1. yükseltme, yükseltilme, yukarı kaldırma, kaldırılma. 2. rütbe verme, rütbe alma. 3. öğrencinin sınıf geçmesi.

terfîan (a.zf.) terfi ederek, rütbe alarak, rütbesi yükseltilerek.

terfîât (a.i. terfî'in c.) 1. yükseltmeler, yükseltilmeler, yukan kaldırmalar. 2. rütbe vermeler, rütbe almalar.

terfîd (a.i.). (bkz ; ta'zîm, tekrîm).

terfie (a.i.) dirlik düzenlik temennisinde bulunma.

terfîh (a.i.) refah verme, bollukta yaşatma, rahat yaşamasını sağlama.

terfik (a.i. refik'den) arkadaş etme, birinin yanına katma, katılma.

terfîkan (a.zf.) birinin yanına katarak, katılarak.

terfîl (a.i. refl'den) 1. ululama, (bkz: ta'zîm). 2. uzatma. 3. ed. Arap aruzunda mütefâilün vezninin "n" sini "elif" yapıp sonuna bir "ten" katarak "mütefâilâtün" yapma.

tergib (a.i. rağbet'den. c. tergibât) arzu ettirme, istek verme, isteklendirme.

tergibât (a.i. tergib'in c.) isteklendirmeler, istek vermeler.

tergim (a.i. ragm'dan) yere sürtme, sürtülme, (bkz: irgam).

tergim-i enf (burnunu yere sürtme) meç. kibrini, gururunu kırma.

ter-hâne (f.i.) tarhana, (bkz: terhîne).

terhîb (a.i.c. terhîbât) birine "merhaba" deme, hal ve hatır sorma.

terhîb (a.i. rehb'den. c. terhîbât) çok korkutma, korkutulma.

terhîbât (a.i. terhîb'in c.) hal ve hatır sormalar.

terhîbât (a.i. terhîb'in c.) çok korkutmalar, korkutulmalar.

terhîbât-ı şedîde şiddetli korkutmalar.

terhîben (a.zf.) korkutarak, korkutmak suretiyle.

terhîbî, terhîbiyye (a.s.) çok korkmaya ait, çok korkma ile ilgili, çok korkutucu.

Mücâzât-ı terhîbiyye [öldürme, kürek cezası, sürgün, me'murluktan çıkarılma veya me'mur olmama, medenî haklardan uzaklaştırılma gibi] ağır cezalar.

terhîl (a.i.) bir yerden bir yere göç ettirme, nakletme.

terhîm (a.i. rahm, rahum ve rahâmet'den) bir ismi kısaltma, fr. abreviation Zeynelâbidîn'den "Zeynel" yapmak gibi.

terhîm (a.i. rahmet, merhamet, ruhm ve ruhum'dan. c. terhîmât) "Allah rahmet eylesin!" cümlesini söyleme.

terhîmât (a.i. terhîm'in c.) rahmetle yâdetmeler, "Allah rahmet eylesin!" demeler.

terhîn (a.i. rehn'den) rehin olarak verme; emânet bırakma.

terhîne (f.i.) tarhana, (bkz: ter-hâne).

terhîs (a.i. ruhsat'dan. c. terhîsât) l. ruhsat verme, izin verme. 2. askerlik görevini bitirenleri koyuverme.

terhîsât (a.i. terhîs'in c.) terhisler.

terhûn (f.i.) bot. mürekkebe (bileşikgiller) fasilesinden ekşi usâreli bir nebat (bitki).

ter'îb (a.i.) çok korkutma, (bkz: tahvîf, terhîb).

te'rîk (a.i.) gece uykusuz bırakma, bırakılma.

terîke (a.i.) 1. kalık, evlenme çağı geçmiş, evde kalmış kız. 2. itfaiye askerlerinin başlarına giydikleri tas.

terike (a.i.c. terikât). [aslı "terike" olmakla beraber "tereke" şekli kullanılır olmuştur], (bkz: tereke).

terînân (f.i.). (bkz. terniyân, teryân).

ter'îş (a.i. ra'şe'den) titretme, titretilme.

terît (f.i.) tirit, et suyuna ekmek doğrayarak yapılan bir yemek. [Arapça "serîd" den bozma].

terk (a.i.) 1. bırakma, bırakılma, koyuverme, salıverme; vazgeçme, vazgeçilme. 2. boşama, (bkz: tatlîk). 3. ihmâl.

terk-i âlem, terk-i cihân dünyâyı, cihanı terk etme, ölme.

terk-i diyâr memleketi terketme, gurbete çıkma.

terk-i dünyâ dünyâdan vaz geçip bir köşeye çekilme.

terk-i edeb hürmetsizlik, saygısızlık.

terk-i hayât 1) ölüm. (bkz: vefât); 2) ölme.

terk-i mevki yerini bırakma.

terk-i vazîfe vazifesini, görevini terk etme, bırakma.

terk ü terk nesi var nesi yok, her şeyini terkedip Allah'a yönelme.

terkend, terkende (f.i.) yalan; hîle, dolap, (bkz: hud'a, kizb, dürûg).

terkeş (f.i.) sadak, ok kuburu, ok çantası, ok mahfazası, ["tîrkeş" in hafifletilmişi].

terkî' (a.i. rık'a'dan) yamama, yamanma, yama vurma, yama vurulma.

terkib (a.i. rükûb'dan. c. terkîbât) 1. birkaç şeyi birleştirip karışık bir şey meydana getirme. 2. (c. terâkîb) birkaç şeyden meydana getirilmiş şey. 3. gr. birleştirme, fr. composition. 4. takım. 5. kim. sentez.

terkîb-i atfî gr. bağlaç grupu.

terkîb-i bend ed. kafiyeleri başka başka birkaç kısımdan meydana gelen ve her parçanın sonunda ayrı kafiyeli bir beyti bulunan bir nazım şekli, (bkz: tercî-i bend).

terkîb-i intikal müz. peşrev ve saz semaîsinde haneye veya mülâzimeye götüren mükerrer saz parçası. Ya mülâzime ile bağlı olduğu haneye rapteder veya mülâzimenin sonu ile yeni haneyi bağlar; ikisi de bulunabilir veya ikisi de olmayabilir. Terkîb-i intikal, umumiyetle her hanede aynı olmakla beraber, bu ayniyet, mülâzimedeki gibi mutlak olmayıp, bir iki notada -hazırlayıcı mâhiyette- tadîlât yapılabilir. Terkîb-i intikal, bir kaç notadan ve çok kısa bir nağmecikten ibarettir.

terkîb-i isnadî gr. bildirme cümlesi.

terkîb-i izâfî gr. izafet terkibi (isim tamlaması), [muzaf ve muzâfunileyhten meydana gelen bir terkip "odanın tavanı" gibi].

terkîb-i kelâm gr. sözdizimi.

terkîb-i kimyevî kim. kimyasal birleşim.

terkîb-i sabâ müz. Kırşehirli Yusuf’un edvarında (XV. yy.) 44. terkip olarak tanımlanan makam.

terkîb-i sakîm gr. kurala uymayan tamlama.

terkîb-i tavsifi gr. sıfat terkibi (sıfat tamlaması), [bir sıfat ve bir isimden meydana gelen terkip "beyaz kitap" gibi].

terkib-hâne (a.f.b.i.) ed. terkîb-i bend teşkil eden bendlerden her biri.

terkîbî (a.s.) 1. terkibe ait, terkip ile ilgili. 2. fels. birleşimsel, f r. synthetique.

terkik (a.i. rikkat'den) 1. inceltme; ince döğme. 2. yumuşatma. 3. nazikâne anlatma.

terkîk (a.i.) zayıflatma; dili veya ibareyi kusurlu, bozuk kullanma.

terkim (a.i. rakm'dan) 1. rakam atma, atılma. 2. yarma. 3. yazma, (bkz: tahrîr).

Ta'dâd ve terkîm sayma ve yazma.

terkîn (a.i.) l. boyama, yazma. 2. yazılı bir şeyi bozma, çizme, silme.

terkin-i kayd kaydını silme.


Yüklə 17,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   167   168   169   170   171   172   173   174   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin