Âb (f i. su. (bkz: mâ')



Yüklə 17,16 Mb.
səhifə88/189
tarix21.10.2017
ölçüsü17,16 Mb.
#8652
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   189

mâ-beyn aradaki iki şeyin arası

mâ-fi'1-yed huk. münâsahadaki ilk meselelerde vârislerden her birine isabet eden ve murisin veresesine taksimi lâzımgelen miktar

mâ (f.zm.) biz

ma', maa (a.e.) ile, beraber, birlikte

maa-fâiz faizle birlikte

maâb (a.i.) 1. ayıp yeri. 2. ayıp

maâbid (a.i. ma'bed'in c.) ibâdet edecek yerler, tapınaklar

maâbîd (a.i. ma'bûd'un c.) mabutler, ibadet edilecek yerler

maâbid-i İslâmiyye İslâm ma'bedleri; mescid ve camiler

maâbir (a.i. ma'bed'in c.) çitler, geçilecek yerler, köprüler, kemerler

Turuk u maâbir yollar ve geçitler

Turuk ve maâbir nezâreti [eskiden] nâfıa vekâleti

maâcîn (a.i. ma'cûn'un c.) hamur kıvamına getirilmiş, yuğurulmuş şeyler

maâcîn-i tıbbiyye hekimliğe ait macunlar

maâd (a.i. avdet'den) 1. dönülen, dönüp gidilecek yer. 2. âhiret. 3. dönüş, geri gidiş. 4.tas. gaye, amaç, ulaşılacak yer. 5. dünyâdan sonraki hayat

Akl-i maâd geleceği, bundan sonraki hayâtı kavrama

İlm-i maâd hayat sonu bilgisi, fr. eschatologie

Mebde ü maâd gelinen ve gidilecek olan yer; insanın dünyâya gelişi ve dönüşü

Yevm-i maâd kıyamet günü, tekrar dirilme günü. (bkz: rûz-i mahşer)

mâadâ (a.e.) -den başka, (bkz: mâ-halâ)

maâdin (a.i. ma'den'in c.) mâdenler

maâdiyyat (a.i.c.) eskatologya, fr. eschatologie. (bkz: ilâhiyyât)

maahazâ (a.zf.) böyle iken, bununla beraber

maâhid (a.i. ma'hed'in c.) akit, antlaşma yapılan, sözleşilen yerler

mââfle (a.zf.) ailece, ev halkı ile birlikte

maâiş (a.i. maîşet'in c.), (bkz: maâyiş)

maâk (a.i.) 1. mezhep; meslek. 2. sığınacak yer. (bkz. melâz, penâh)

maâkıd (a.i. ma'kad'ın c.) ma'kadler, akdedilecek yerler

nıaâkıl (a.i. ma'kıl, ma'kale, ma'kule'nin c.) 1. sığınacak yerler. 2. kan pahaları

maâkîs (a.s. ma'kûs'un c.) ters şeyler

maakka (a.i.) çocuğun anaya babaya olan itaatsizliği

maa'l-cemâe (a.zf.) cemaatle, cemaatle birlikte

maa'l-esef (a.zf.) esefle [söylüyorum], yazık ki

maa'l-iftihâr (a.zf.) iftiharla, övünerek

maâlî (a.i. ma'lât'ın c.) 1. yüksek, derin fikirler. 2. şerefler, ululuklar

İdrâk-i maâlî yüksek, derin fikirleri kavrama

İktisâb-ı maâli şerefler, ululuklar kazanma

Meyl-i maâlî ululuğu, derin şeyleri öğrenme hevesi

nıaâli (a.i. ma'lefin c.) alef, ot, saman, hayvan yemi gibi şeyler konulan yerler

maâlim (a.i. ma'lem'in c.) 1. izler, eserler, nişaneler. 2. dînî inanmalara ait meseleler

maâlimü'l-hayr dînî itikatlara ait yazılmış iki eser

maâlimü'l-yakîn dînî itikatlara ait yazılmış iki eser

maa'l-kerâha (a.zf.) kerâhatle, istemeyerek, zorla

maa'l-memnûniyye (a.zf.) memnuniyetle, memnunlukla, seve seve, seve isteye

maamâ-fîh (a.zf.) bununla beraber, böyle iken, böyle ise de

maan (a.zf.) beraber, birlikte, (bkz: mashûben)

maân (a.i.) mekân, (bkz: menzil)

maâmi' (a.i. ma'maa'nın c.) ateş çatırtıları

meânî (a.i. ma'nâ'nın c.) mânâlar

İlm-i maânî lügat ve sintaks mes'eleleriyle, sözün maksada uygunluğundan bahseden ilim

maâr (a.i.) ar ve hayaya sebebolacak şeyler

maârî (a.i.) insanın dâima çıplak kalan âzası

maârîc (a.i. mi'râc'ın c.) merdivenler

maârif (a.i. ma'rifet'in c.) 1. ma'-rifetler, bilimler. 2. bilgi, kültür. 3. Millî Eğitim Bakanlığı; maarif müdürlüğü. 4. Sultan Veled'in 1284-1296 yıllan arasında hazırladığı tasavvufla ilgili 56 bölümden ibaret eseri

maârif-i rabbaniyle ilâhî bilgiler

maârif-i mütenevvia türlü türlü bilgiler

Maârif-i Umûmiyye Nezâreti Maârif Vekâleti, Maârif Vekilliği, Millî Eğitim Bakanlığı

Maârif-i umumiyye nizâmnâmesi 1869 da Maârif nâzın Saffet Paşa tarafından yayımlanmış bir eğitim yönetmeliği

maârif-mend (a.f.b.s.c. maârif--mendân) bilgili, bilgi sahibi

maârif-mendân (a.f.b.s. maârif-mend'in c.) bilgililer, bilgi sahibi olanlar

Maârif-nâme (a.f.b.i.) 1486'da istanbul'da ölen Hızır Bey Oğlu Sinan Paşa'nın ahlâk ve nasihata dâir eseri

maârif-perver (a.f.b.s.) maârifi seven, maârifle ilgili şeyleri koruyan

maârif-perverâne (a.f.zf.) maârif-pervercesine, maârifi korurcasına

maârif-perverî (a.f.b.i.) maârifi sevme, maârifle ilgili şeyleri koruma

maârif-simât (a.b.s.) bilgili

maârik (a.i. ma'rek, ma'reke'nin c.) savaş meydanlan

maârîz (a.i. mi'râz'ın c.) kapalı [mânâlar]

Maarretü'n-Nu'mân Halep eyâleti

maâsır (a.i. ma'sara'nın c.) üzüm, susam ve sâirenin sıkılacağı yerler

maâsî (a.i. ma'siyet'in c.) 1. asilikler, isyanlar, itaatsizlikler. 2. günahlar

maaş (a.i. ayş'den) 1. yaşayış, dirlik. 2. geçinecek şey. 3. (c. maâşât) me'murlara, emeklilere, dul ve yetimlere verilen aylık

Akl--ı maaş geçim, kazanç düşüncesi, maişet derdi

Bed-maâş hareketi, yaşayışı fena olan

Teng-maâş geçimi dar, sıkıntılı

maâşât (a.i. maâş3ün c.) me'murlara, emeklilere, dul ve yetimlere verilen aylıklar

maâşir (a.i. ma'şer'in c.) cemaatler, topluluklar, güruhlar

maâtıf (a.i. ma'tıf, mı'tafın c.) bakılacak, gözlenilecek yerler

maâtîr (a.s. mı'târ'ın c.) dâima güzel koku sürünenler

maa't-teessüf (a.zf.) teessüfle, esefle, yazık ki

nıaâvil (a.i. mi'vel'in c.) külünkler, taş, kaya parçalamaya yarayan sivri kazmalar

maâvin (a.i. maûnet'in c.) 1. yardımlar. 2. azıklar, yol yiyecekleri

maâyib (a.i. ayb'dan. maîb'in c.) ayıp sayılan şeyler, kusurlar, lekeler

maâyiş (a.i. maîşet'in c.) geçinmeler, geçinişler, geçinmek için lüzumlu şeyler

maâz (a.i.) sığınacak yer. (bkz: ilticâgâh, melce)

maa-zâlik (a.e.) bununla beraber, şu var ki

maâz'Allah (a.n.) 1. yegâne sığınacak Allah'dır. 2. Allah korusun, Allah esirgesin, Allah saklasın

maâzım (a.s. mu'zam'ın c.) en büyük kısımlar [bir şeyin]

maâzır (a.i. me'zer'in c.) sığınacak yerler

maâzır (a.i. ma'zeret'in c.) mazeretler

maâzîr (a.i. mi'zâr'ın c.) perdeler

maa-ziyâdetin (a.zf.) ziyadesiyle, fazlasıyla, bol txl

mâ-ba'd (a.i.) fels. sonu, sonrası, sonraki, alttaki

Mâ'ba'd-et-tabîiyye fizikötesi

mâ-ba'de'r-rûhî psik. ruhötesi, fr. meta-psychique

mâ-ba'de'r-rûhiyyât (a.it.) psik. (bkz: mâ-ba'de'r-ruhî)

mâ-ba'de't-tabîiyye (a.b.i.) fizikötesi, metafizik, fr. metaphysique

mâ-bâkî (a.i.) kalan, arta kalan, geri kalan, (bkz: bakıyye, mâ-baka)

ma'bed (a.i. ibâdet'den. c. maâbid) ibâdet edilecek yer, tapınak

mâ-beka ("ka" uzun okunur, a.i.) kalan, arta kalan, geri kalan, (bkz: bakıyye, mâ-bâkî)

ma'ber (a.i. ubûr'dan. c. maâbir) geçit, geçilecek yer, köprü, kemer, (bkz: der-bend)

mâbeyn (a.i.) l- iki şeyin "arası, aradaki şey, ara. 2. haremle (kadınlar dâiresi ile) selâmlık (erkekler dâiresi) arasındaki oda. 3. sarayda, vükelânın ve diğer zevatın müracaat edecekleri ve pâdişâha yakınlarının bulunduğu dâire. 4. pâdişâh sarayı. 5. araya soğukluk girmiş olma. 6. muz. tam seslere göre itibâr edilen âhenklere nazaran, yarım ses tiz olan ara âhenklere verilen bir ad. Bu suretle mansur mabeyni, dâvud mabeyni, bolahenk mabeyni, müstahsen mabeyni, kız-neyi mabeyni elde edilir

mâbeyn müşiri sarayda mâbeyn dâiresi başı

mâbeyn olmak ara açılmak

mâ-beyne-hümâ (a.b.zf.) arası, araları

mâbihi'l-hayât (a.b.s.) hayâta vesile olan, yaşamaya sebebolan

mâbihi'l-iftihâr (a.b.s.) kendisiyle övünülen

mâ-bihi'l-ihticâc (a.b.s.) bir delilin veya iddianın dayandığı nokta

mâ-bihi'l-ihtiyâc (a.b.s.) gerekli olan

mâ-bihi'l-istihkak (a.b. zf.) istihkak, hak etme sebebi

mâ-bihi'l-i'timâd (a.b.s.) îtimâda sebeb ve vesîle olan şey

mâ-bihi'l-kıvâm 1) mant. dayanak, fr substrat, substratum; 2) fels. varlığın, keyfiyetlerin dayandığı şey, dayanarak

mâbihi'ş-şuf'a (a.zf.) şufa onunla olur

mâ-bihi't-temeddün (a.zf.). medenîlik o şeyle hâsıl olur

mabsara (a.i.) açık ve meydanda olan hususlar

ma'bûd (a.i. ibâdet'den) 1. kendisine ibâdet olunan, tapınılan. 2. Allah

ma'bûd-i hakîkî Cenâbıhak

ma'bûd-ı lâ-yezâl ölmez, ebedî mabut

ma'bûdün bil-hakk (yanılmadan tapılacak zat) Allah

ma'bûde (a.i.) şirk dolayısıyla kendisine ibâdet olunan peri, put, dişi tanrı, fr. deesse

ma'çel (a.i.) menzile ulaştıran yol

mâcerâ (a.i.) cereyan eden, geçen, olup geçen şey. (bkz: ser-güzeşt)

Mâcerâ-yı Aşk Abdülhak Hamit'in 1873'te basılmış bir tiyatrosu

mâcerâ-perest (a.f.b.s.) maceracı

mâcid, mâcide (a.s. mecd'den) 1. şan ve şeref sahibi olan [kimse]. 2. i. [birincisi] erkek, [ikincisi] kadın adı

mâcin (a.s.) hîleyi, hîle yolunu öğreten

ma'cûn (a.i. acn'den c. maâcîn) 1. hamur kıvamında olan şey. 2. hamur kıvamına getirilmiş ilâç. 3. uyuşturucu maddelerden süzme afyon. 4. sokaklarda satılan, baharlı, tar-çınh ve yapışkan şekerleme. 5. camı, çerçeveyi tutturan madde. 6. künk lökünü

maç (f.i.) öpüş

Mâçîn (a.h.i.) Çin ülkesinin güney bölgesine verilen bir ad. [dâima "Çin" kelimesiyle beraber kullanılır]

mad (a.f.i.). (bkz. mazâ)

mâ-adâ (a.e.) ma'dâ', başka, fazla, gayrı

madâhik (A.i. madhek'in c.) hâline gülünecek nesneler; şeytanlar, komikler

madâk (a.i.) darlık, sıkıntı, (bkz: mazak)

madalle (a.i.) yolun kaybolduğu yer

mâ-dâm (a.bağ.) 1. madem, çünkü, değil mi ki. 2. e. devam ettikçe

mâ-dâme (a.e.) devam ettikçe, süresince

mâdâme'l-hayât (a.zf.) yaşadıkça, hayat devam ettikçe, ömür oldukça

madârib (a.i. darb'dan. madrab, mazrab'ın c.) darbedilecek, dövülecek yerler

madârib-i emsal atasözü söylenecek hal, yer, zaman

madca' (a.i.c. madâcı', mazâcı') mezar, kabir, sin

Nevver'Allahu madcaahu Allah yattığı yeri nurlandırsın

madde (a.i.c. mevâdd) 1. madde. 2. maya, cevher; asıl. 3. sicim. 4. iş; mes'ele. 5. sözün özü, ruhu. 6. kanun veya nizâmnâmenin bir fıkrası. 7. lügat kitaplarında îzah edilen kelimelerin her biri. 8. anat. erkeklik organı

madde-i asliyye gr. 1) gövde; 2) köken

madde-i dimâgıyye biy. lesitin. madde-i hadrâ (yeşil madde) bot. klorofil

madde-i haşebiyye bot. odunözü

madde-i hücreviyye-i zü-l-surûc kim. nitrosellüloz

madde-i ibtidâiyye eoğr. kim. hammadde

madde-i kışrıyye bot. kabuk bölgesi

madde-i mahsûsa huk. bir kimseye, o kimsenin halkın nefret ve hakaretine maruz kalmasına sebep olacak yolda belli bir fiil isnat etme

madde-i musavvire-i müşekkile anat. plazma

madde-i musavvire-i ûlâ biy. protoplazma

madde-i müşekkile biy. plazma

madde-i sincâbiyye kim. bozmadde

madde-i vücûd vücûdun maddesi

mâddetü'l-fesâd fesada sebebiyet veren, fesadın başı olan iş

maddeten (a.zf.) 1. madde ve cisim olarak, (bkz: cismen). 2. gözle görülür, elle tutulur şekilde. 3. iş ile, iş olarak

maddî nokta fiz. maddesel nokta, fr. point materiel

mâddiyyât (a.i. maddiyyet'in c.) 1. gözle görülür, elle tutulur şeyler, cismânî şeyler. 2 . meç. para ile ilgili olan şeyler. mâddiyye L. (a.i.) materyalizm, fr. materialisme

La mâddiyye fr. immaterialisme

mâddiyyet (a.i.c. mâddiyyât) gözle görülen, elle tutulan şey, madde kısmı

mâddiyyûn (a.i. maddî'nin c.) maddenin ezelî ve ebedî olduğuna, sonradan yaratılmamış bulunduğuna inananlar, maddeye bağlı kalanlar, fr. materialistes

mâde (f.s.) dişi

Şîr-mâde dişi arslan

mâdegân (f.i. mâde'nin c.) dişiler

mâdegî (f.i.) dişilik, kadınlık

ma'delet cju (a.i. adi 'den) adalet, âdillik; insaflılık, (bkz: ma'dilet). [doğru okunuşuböyledir]

ma'delet-güster (a.f.b.s.) adaletli, insaflı, doğru, (bkz: ma'-delet-perver)

ma'delet-kâr (a.f.s.) adaletli, insaflı, doğru

ma'delet-nişân (a.f.b.s.) (bkz: ma'delet-perver)

ma'delet-perver (a.f.b.s.) adaletli, doğru, insaflı, (bkz: ma'delet-güster)

ma'delet-perverî (a.f.b.i.) adaletlilik, doğruluk, insaflılık

ma 'den (a.i.c. maâdin) mâden

ma'den mukataası eski mâden idaresi. [fasîhi "ma'din" dir]

ma'den-i asil kim. soy maden

ma'denî, ma'deniyye (a. s. c. ma'deniyyât) 1. mâdenle ilgili. 2. mâdenden yapılmış

ma'deniyyât (a.i. ma'denî ve ma'deniyye 'nin c.) l . mâdenden yapılmış nesneler. 2. mâdenler. 3. mâden ilmi, fr. mineralogie

ma'deniyyûn (A.i.c.) mâden bilginleri, mâden ilmiyle uğraşan kimseler

mâder (f.i.) anne, ana. (bkz: ümm)

mâder-âne (f.zf.) anaca, anaya, anneye yakışır surette

mâder-be-hatâ (f.b.s.) piç. (bkz: veled-i gayr-i meşru', veled-i zina)

mâder-ender (f.b.i.) üvey ana

mâderî (f.i.) annelik, analık

mâderî aile sosy. analık ocak, fr. famille maternelle. (o.i.) analık, annelik

mâderiyyet sosy. ana [uydurma kelimelerdendir]

mâder-nûmî (f.b.s.) anasanlı, fr. matronymique

mâder-şâhî (f.b.i.) sosy. erkil, fr. matriarcal

mâder-zâd (f.b.s.) anadan doğma

Cânî-i mâder-zâd anadan doğma cânî, fr. criminelne

Lisân-ı mâderzâd ana dili

madg (a.i.) 1. ağızda çiğneme, (bkz: mazg). 2. biy. çiğneme, fr. mastication

madgare (a.i.) iki tarafın şiddetli hücumu ile meydana gelen savaş

madhek (a.i.c. madâhik) hâline gülünecek nesne; soytarı, komik, (bkz: mudhik)

mâdıg (a.s.). (bkz: mâzıg)

mâdih (a.s. medh'den) medheden, öven. (bkz. meddah, medîha-gû, medîha-serâ)

mâdihe (A.s.) ["mâdih" in müen.] (bkz. mâdih)

ma'dil (a.i.) 1. sapılacak yer. 2. (bkz: ma'dûl1)

ma'dilet (a.i.). (bkz. ma'delet)

mâdiyân (f.i.) kısrak

madreb, madrıb (a.i. darb'dan c. madârib) 1. darbedecek yer. (bkz. mazreb, maznb). 2. çakma, kakma yeri

madribe (a.i.) kılıcın çalım yeri, ağzı

madrûb (a.s. darb'dan) 1. darbolunmuş, dövülmüş, vurulmuş, çarpılmış. 2. basılmış, damgalanmış. 3. mat. çarpılan. (bkz. mazrûb)

madrubun fih mat. çarpan, fr. rnultiplicateur

madrûbât (a.i. madrûb'un c.) (bkz: madrûb)

madrûbâta tefrik mat. çarpanlara ayırma

madrûbeyn (a.i.c.) mat. birbirine çarpılan iki sayıdan herbiri. (bkz: mazrûbeyn)

ma'dûd, ma'dûde (A.s. add'den) 1. sayılı, sayılmış. 2. muayyen, belli

Eşhâs-ı ma'dûde belli olan birkaç kişi

Eyyâm-ı ma'dûde sayılı günler. Gayr-ı ma'dûd

Nâ-ma'dûd sayısız, hesapsız, çok. (bkz: lâ-yuadd, lâ-yuhsâ)

ma'dûdât (a.i.s.) -yumurta gibi- sayı ile alınıp satılan şeyler

Eyyâmün ma'dûdât kurban bayramının son üç günü. [Kur'an'da "ramazan ayının sayılı günleri" mânâsında geçer]

Gayr-ı ma'dûdât sayısız, hesapsız, çok. (bkz: lâ-yuadd)

ma'dûdiyyet (a.i.) sayılma

ma'dûl (A.s.) 1. bâzı Farsça kelimelerde yazıldığı halde okunmayan "v, y" harfleri. 2.(bkz: ma'dil1)

ma'dûm (a.s. adem'den. c. ma'dûmât) yok olan, mevcut olmayan

Ennâdirü ke'l-ma'dûm nâdir olan, az bulunan şey yok gibidir

Mevcûdü'l-ism, ma'dûmü'lcism ismi var cismi yok, adı var kendi yok

ma'dûmü'd-dimağ beyinsiz

ma'dûmü'l-cenâh zool. kanatsızlar

ma'dûmü'l-ercül zool. ayaksızlar

ma'dûmü'z-zühre bot. çiçeksiz

ma'dûmiyyât (a.i.c.) bulunmaz şeyler

ma'dûmiyyet (a.i.) ma'dumluk, yokluk, (bkz: mevcûdiyyet). [yapma kelimelerdendir]

ma'dûmiyyet-i esmâr meyva darlığı

mâ-dûn (a.i.) alt, aşağı derece, emir itibarıyla aşağıda olan. ["mâ-fevk" karşılığı]

mâdûne'ş-şuûr fels. fr. subliminal

mâ-fât (a.i.) fevt olan, kaybolan, elden çıkan şey

Telâfî-i mâ-fât kaybedilen bir şeye karşı başka bir şey kazanma

mâ-fevk (a.i.) 1. üst, yukarı. 2. üstte, üst derecede bulunan kimse, baş, şef

mâ-fevka't-tabîa tabiatın, maddiyâtın aksi olan şeyler, tabiat üstü

mâ-fîhâ (a.i.) öteki dünyâ, âhiret

mâ-fi'l-bâb (a.b.s.) kapı içinde

mâ-fi'l-bâl (a.b.i.) kalbdeki, gönüldeki, yürekteki şey. (bkz: mâ-fiz-zamîr)

mâ fi'l-fuâd (a.b.s.) gönüldeki, içteki şey. (bkz: mâ-fi-l-bâl, mâ-fi-z-zamîr)

mâ-fîş (a.e.) ["mâ-fîh-şey" den] yok, kalmadı, hak getire

mâ-fi-z-zamîr (a.b.i.) gönüldeki, içteki şey. (bkz: mâ-fi'l-bâl)

mafsal (a.i.c. mefâsıl) anat. oynak yeri, *eklem. [aslı "mafsıl" dır]

mafsal (a.s.) mafsalla ilgili, oynak yerlerine, eklemlere ait

mafsıl (a.i.c. mefâsıl). (bkz: mafsal)

ma'f ün (a.s.) kokmuş et; bozulmuş, çürümüş şey

ma'füvv (a.s. afv'den) 1. affolunmuş, suçu bağışlanmış. 2. istisna edilmiş, müstesna, ayn tutulan

magabin ("ga" uzun okunur" a.i. mag-ben'in c.) anat. kasıklar, oyluk kemikleri

magafir ("ga" uzun okunur.. a.i. miğfer'-in c.) miğferler, çelik başlıklar, tulgalar

magair ("ga" uzun okunur, a.i. megare'nin c.) mağaralar, (bkz: magarât)

magak ("ga" uzun okunur, f.i.) çukur. (bkz. hufre)

magak-ı gar çukur

magak-ı zulmet (karanlıklar çukuru) l, dünyâ. 2. insan

magakçe ("ga" uzun okunur, f.i.) çukurcuk, küçük çukur

magamiz ("ga" uzun okunur, a.i. magmaz'ın c.) pek çukur yerler, karanlık yerler

maganî ("ga" uzun okunur, a.i. mag-nî'nin c.) menziller, haneler

maganim ("ga" uzun okunur, a.i. mag-nem'in c.) ganimetler, düşmandan ele geçirilen mallar

magarât ("ga" uzun okunur, a.i. magare'nin c.) mağaralar, (bkz: magair)

magare ("ga" uzun okunur, a.i.c. magarât). (bkz: gar, kehf)

magarib ("ga" uzun okunur, a.i. mag-rib'in c.) 1. garplar, batılar. 2. akşamlar

magarim ("ga" uzun okunur, a.i. mag-rem'in c.) ödenecek borçlar, diyetler

magaris ("ga" uzun okunur, a.i. mag-ris'in c.) fidanlıklar, fidan yetiştirilen yerler

magasil ("ga" uzun okunur, a.i. mag-sel, magsil'in c.) gasilhâneler, ölülerin yıkandığı yerler

magazî ("ga" uzun okunur, a.i. magzâ'-nın c.) 1. gaza, savaş hikâyeleri. 2. gazalar, savaşlar

Fenn-i magazî Hz. Muhammed'in gazalarından bahseden târih

Gazî-i ebü'l-magazî gaza ile, savaş ile ilgili menkabelerin sahibi olan gazî

magazil (bkz: megazil)

magbat (a.i.c. magabit) gıbta edilecek yer

magben (a.i.c. magabin) anat. kasık, oyluk kemiği, (bkz: âne, ibt)

magbûn (a.s. gabn'den) 1. alış verişte aldanmış olan. 2. şaşkın, şaşırmış

magbûniyyet (A.i.) şaşkınlık

magbût (a.s. gıbte'den c. magabît) gıpta edilmiş, imrenilmiş

magdebe (a.i.). (bkz. magzebe)

magdûb (a.s.). (bkz. magzûb). magdûbün-aleyh. (bkz: magzûbün-aleyh)

magdûben (a.zf. gadab'dan). (bkz. magzûben)

magdûbîn (a.s. magdûb'un c.) gazaba uğramış olanlar

mağdur (a.s. gadr'den) gadre, haksızlığa uğramış

magdûre (A.s.) gadre, haksızlığa uğramış [kadın, kız]

nıagdûriyyet (o.i.) mağdurluk, gadre uğramış kimsenin hâli

mağfiret (a.i. gufrân'dan) Allah'ın, kullarının günahlarını bağışlaması, yarlıgaması

mağfiret-i İlâhiyye Allah'ın yarlıgaması

mağfur (a.s. gufrân'dan) Allah tarafından günahları affedilmiş olması için dua edilen [kimse], ölmüş, yarlıganmış [kimse], (bkz: merhum, migfîr)

mağfûrün-leh yarlıganmış, Allah tarafından günahları affedilmiş

magib (a.i.) kaybolma

maglak (a.i.) kilitleyecek yer

maglata (a.i.c. magalit) yanıltmaç, birini şaşırtmak, yanıltmak için söylenen zihin karıştırıcı, saçmasapan söz

maglata-perdâz (a.f.b.s.) şaşırtacak, yanıltacak, zihin karıştıracak söz tertipleyen, söyleyen

maglata-perdâzâne (a.f.zf.) maglata-perdâzcasına, şaşırtacak, yanıltacak söz söyleyene yaraşır surette

maglata-perdâzî (a.f.b.i.) yanıltmaç, insanı yanıltacak, şaşırtacak söz söyleme

mağlûb (a.s. galebe'den) galebe edilmiş, kendisine üstün gelinmiş, yenilmiş, yenilen [kimse]

mağlûb-âne (a.f.zf.) mağlûp olana yakışacak surette

mağlûben (a.zf. galebe'den) yenilerek, yenilmiş olarak

mağlûbiyyet (a.i.) 1. mağlûpluk, yenilme. 2. bir kuvvetlinin idaresi, emri alanda bulunma

mağlûk (a.s.) kilitli; kapalı, (bkz: mesdûd)

maglûl (a.s.) 1. susuz kalmış, su sıkıntısında bulunan. 2. zincire vurulmuş, zincirle bağlı

maglûlü'l-yed eli bağlı

magmûd (a.s. gamd'dan) kınına, kılıfına, zarfına konmuş olan

mağmum (a.s. gamm'dan) 1. gamlı, kederli, tasalı. 2. bulutlu, kapalı, sıkıntılı, [hava-], (bkz: mukassî)

mağmûm-âne (a.f.zf.) mağmum-casına, gamlı, kederli olarak

mağmûmen Ujn (a.zf.) tasalı, gamlı, kederli olarak, üzülerek

mağmûmiyyet (a.i.) 1. mağmumluk, gamlı, kederli, tasalı olma. 2. bulutlu, kapalı, sıkıntılı olma [hava-]

magmûr (a.s.) 1. adı sanı silinmiş. 2. harap, yıkık, viran

magmûriyyet (A.i.) 1. magmurluk, haraplık, viranlık. 2. adı sanı kayboluş

magmûz (a.s.) suçlu, kabahatli

magnem (a.i.c. maganim) ganîmet, düşmandan ele geçirilen mal

magrem (a.s.c. magarim) 1. âşık, tutkun. 2. borçlu. 3. i. borç, diyet gibi ödenmesi gereken şey

magres (a.i.) fidanlık, fidan bahçesi

Magrib (a.h.i.) garb, batı tarafında olan memleketler; Afrika'nın Mısır ötesindeki şimal (kuzey) kısmı, ispanya, Portekiz

Bahr-i magrib Atlantik Okyanusu

Magrib-i aksa Fas, Merakeş

Magrib-i ednâ Tarablus ve Berberiyye

Magrib-i esvât Tunus, Cezayir

Magrib ocakları Tarablus, Tunus ve Cezayir

Mağribî (a.s.) Magribli, Fas halkından, Mısır ötesi Kuzey Afrika halkından olan kimse

magris (a.i. gars'den. c. magaris) fidanlık, fidan yetiştirilen yer

magriz (A.i.c. magariz) 1. bir şeyin dâhil edildiği, sokulduğu yer; bir şeyin çıktığı, büyüdüğü geliştiği yer, kuyruk dibi. 2. astr. Dübb-i Ekber (Büyükayı) denilen yıldız grupu-nun dörtgeniyle kuyruğunun birleşme noktasında bulunan, kümenin dördüncü parlak yıldızı, lât. delta Ursus Majoris

magrûk (a.s. gark'dan c. magrûkîn) 1. garkolmuş, suya batmış, suda boğulmuş. 2. batmış, batık [gemi]

magrûka (A.s.) ["magrûk"un müen.] (bkz: magrûk)

magrûkîn (a.s. magrûk'un c.) 1. suda boğulanlar. 2. batmış, batık [gemiler]

mağrur (a.s. gurûr'dan) 1. gururlu. 2. bir şeye güvenen 3. güvenilmeyecek şeye güvenip aldanan, kendini beğenmiş [kimse]. 4. büyüklük taslayan, (bkz. girra, müteazzım, mütekebbir)

magrûr-âne (a.zf.) 1. mağrurca-sına, güvenilmeyecek bir şeye güvenerek, kendini beğenerek. 2. gururla, kibirle, (bkz: mü-tefahhir-âne, mütekebbir-âne)

magrûre (a.s.) ["mağrur" un müen.] (bkz: mağrur)

magrûren (a.zf.) 1. inanarak, güvenerek. 2. aldanarak

magrûriyyet (a.i.) 1. gururluluk. 2. bir şeye güvenip aldanma. 3. kibirlenme, övünme, (bkz: azamet, tefâhhur, tekebbür)

magrûs, magrûse (A.s. gars'dan) garsolunmuş, toprağa dikilmiş

Şecer-i magrûs dikilmiş, dikili ağaç

Nihâl-i magrûs dikilmiş fidan

magrûz (a.s.) taze

Lâhm-i magrûz taze et

magsel (a.i. gasl'den c. magasil) gasilhâne, ölü yıkanan yer

magsil (a.i.c. magasil). (bkz: magsel)

magsûb (a.s. gasb'dan c. magasîb) gasbolunmuş, zorla alınmış

magsûbü'n-minh fık. izni olmaksızın malı gasbedilmiş, zorla alınmış kimse

magsûbe (a.s.) ["magsûb" un müen.]. (bkz: magsûb)

magsûl (a.s.) guslolmuş, gusletmiş, yıkanmış

Mâ-i magsûl kullanılmış su

magsûle (a.s.) ["magsûl" ün müen.]. (bkz: magsûl)

magşî (a.s. gaşy'den) gaşyolmuş, kendinden geçmiş, hayran, baygın, (bkz: mest)

magşiyyün aleyh baygın, bayılmış

magşiyâne (a.f.zf.) baygıncasma; bayılmış gibi

magşiyyen (a.zf.) baygın, bayılmış olarak, baygın bir halde

mağşuş, mağşûşe (a.s. gışş'dan) kanşık, saf olmayan, katışık

Sikke-i mağşûşe kanşık, hileli mâden para

Leben-i mağşuş karışık, hileli süt

mağşûşât (a.s. magşûş'un c.) kanşık, katışık olan nesneler, [daha çok "meskukât" hakkında kullanılır]

mağşûşiyyet (a.i.) kanşıklık, hâlis ve saf olmayış

magtûs (a.s.) hava, gaz, su gibi şeylerin içine batınlmış

mağz (f.i.) 1. beyin, dimağ. 2. anat. ilik. 3. iç, öz. (bkz: lübb). 4. akıl

mağz-ı puşt anat. omurilik, meni

mağz-i bâdâm badem içi

mağz-i Kur'ân Kur'ân'ın ruhu, özü; Mesnevi

mağz-ı Mesnevi Mesnevî'nin ilk on sekiz beyti

Efsürde-mağz beyni donmuş, hissiz, düşüncesiz

Sebük-magz hafif beyinli, akılsız, düşüncesiz


Yüklə 17,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin