Baba Mertcan: 216-3884688, Şaban Mertcan: 212-2498127, 544-6297861, 533-4219394, 435+havaalanı 103=538$



Yüklə 3,83 Mb.
səhifə114/185
tarix04.01.2019
ölçüsü3,83 Mb.
#90520
1   ...   110   111   112   113   114   115   116   117   ...   185

Kan Seylapları


Evet, suikast, komplo ve cinayetlerin sebebi ülkemizde boy gösteren olumlu ve güzel gelişmelerdir; ekonominin düzlüğe çıkması, istikrar atmosferinin yayılması, milletteki ümit tomurcuğunun yeşermesi, Müslümanlığın doğru anlaşılması, doğru yorumlanması ve doğru seslendirilmesi... bütün bunlar olumlu şeylerdir. Eğer bu olumlu şeylere tepki oluyorsa, içte ve dışta bir kısım gizli servisler bu tür olumlu ve güzel gelişmeleri istemiyorsa, bu gelişmelerin kendi emel ve arzularının gerçekleşmesi ve koruyup kayırdıkları insanların çıkarları adına bir tehlike sayıyorlarsa, bundan sonra da bazı kimselerin vücudunun kaldırılmasına ihtiyaç hissedecek ve yine ellerini kana bulayacaklardır.

Tarihî tekerrürler devr-i daimi içinde, bu suikastlar, bazen kaba kuvvetin kendini ifade adına ortaya çıkması şeklinde, bazen de bazı fertlerin bertaraf edilmesi, ülkede kargaşanın meydana getirilmesi şeklinde hep tekerrür ede gelmiştir. Eğer, mesele arzettiğim hususlara bağlanacak olursa, suikastlerin sebep ve sâikleri her zaman var olacaktır. Öyleyse bu cinayetler de, şimdiye kadar durmadığı gibi, maalesef, pek duracağa benzemiyor. Bana öyle geliyor ki, bu ülke kendi ayakları üzerinde doğrulma temayülünde olduğu sürece, biz bin cân ile etmemesini dilesek de, bundan sonra da o mel’un suikastlar, sabotajlar ve katiller tekerrür edecektir. Biz bundan sonra o türlü şeylerin olmamasını dileriz; fakat, bu öyle bir dilek, öyle bir beklenti ki, zannediyorum, bizim bu mevzudaki beklenti ve dileklerimiz hep delinecek, o hadiseler bugüne kadar cereyan ettiği gibi bundan sonra da cereyan edecek.

Bundan 8-9 ay evvel bir dostum vasıtasıyla, bana, bu türlü şeyleri bilen, çok üst seviyelerde vazife görmüş bir insanın “Önümüzdeki aylarda Türkiye’de yeniden kan gövdeyi götürecek, seri cinayetler işlenecek.” dediği nakledildi. Mesela, “Falan falan tür simalar bu dönemde Türkiye’de bulunmasalar iyi olur. Çünkü seçilen hedefler onlar da olabilirler.” denildi. Kimi seçerler? Tabii ki, sempati duyulan, kendisine alaka gösterilen, yaptığı işlerle beğeni toplayan insanları seçerler. Çok ses getireceği, toplum tarafından çok ciddi tepki olacağı için onların bertaraf edilmesine bakarlar. Hatırlarsanız daha önce öldürülen bir insanın kâtilleri aynen şöyle demişlerdi: “Önce falanı öldürmeyi düşünmüştük; fakat onun çok fazla ses getirmeyeceğini hesaba katarak maktul namzedini değiştirdik, cinayeti başka tarafa tevcih ettik.”

Evet, o uzman “Kan gövdeyi götürecek.” diyor. Ben yine aynı mülahazamı tekrar edeyim: Bugün belli ölçüde tekerleği tümseğe çıkarmış gibi görünen Türkiye gibi bir ülkede, ben dilerim, yeniden istikrara dokunacak, ümitleri kıracak ve insanlarda bir kısım paranoyalar hasıl edebilecek böyle bir süreç başlamasın. Başlamaması için devlet kendisini çok ciddi sorumlu bilmelidir. Bugün vazife başında bir hükümet vardır, hükümetin istihbarat teşkilatı, emniyet teşkilatı vardır; hatta bazıları “öyle bir teşkilat yok” dese bile, artık Türk toplumu tarafından varlığı kabul edilmiş bir JİTEM vardır. Bazen bu teşkilatlar, Türkiye’de çok daha önemsiz şeyler üzerinde ısrarla durmaktadırlar. Bizim önemsiz gördüğümüz şeyler Türk toplumunun bugünü, yarını ve idarenin selameti adına önem arzediyorsa, elbetteki üzerinde duracaklardır ve buna kimse bir şey diyemez. Fakat bir ülkeyi topyekün kargaşaya sürükleyebilecek söz konusu hadiseler karşısında da devletin, kendi hassasiyetini, duyarlılığını göstermesi lazımdır; kendi elinin altındaki memurlar kadrosu sayılan emniyet teşkilatı, istihbarat teşkilatı ve JİTEM üzerinde de hassasiyetini hissettirmesi lazımdır. Şayet ülkede beş-on kazın kavgası duyuluyor ve biliniyorsa, bir yerdeki terör örgütlerinin ve bir takım gizli odakların mevcudiyeti de mutlaka bilinmeli, onların önleri alınmalıdır.

Ben, ne o, ne de beriki teşkilat içinde görerek, bilerek bu meselelere göz yumacak kadar hain bir insanın bulunduğuna, bulunacağına ihtimal vermiyorum. Zannediyorum, bazıları bu hadiseleri önemsemiyorlar. Fakat devlet, devlet ağırlığıyla hassasiyetini bunlar üzerinde hissettirirse, şayet “Ben böyle istiyorum” derse, bu mevzuda “Siz o hainleri bulup çıkarmazsanız, benim bulup çıkaracağım çok şey olur” derse, muhtemel hatta mukadder gibi görünen bu meselelere meydan verilmeyebilir. Yani, istihbarat ve emniyet teşkilatı, JİTEM çok iyi çalışırsa bence bu kana susamış vampirlerin önümüzdeki günlerde yeniden Türkiye’de kan seylapları meydana getirmelerine meydan verilmeyebilir. Evet, bizim o tür hadiselerin olmamasını arzu etmemiz sadece bir temenniden ibarettir ve halkın bu işe kapalı durması bu işin önünü almaya yeterli değildir. Dolayısıyla, bu işin hakkından gelecekse yine devlet gelebilir; askeriyle, polis teşkilatıyla, istihbaratıyla gelebilir. Öyleyse, istihbaratın çok iyi işlemesi, dış servislerin Türkiye’deki emellerinin çok iyi takip edilmesi lazım. Tanzimattan daha önce Türkiye’de faaliyete başlayan, zamanla devletleri bile aşabilecek hale gelen, bazı idarecilere dedikleri her şeyi yaptırabilen, hükümetleri devirip yeni hükümetler kurabilen, içeride çok iyi teşkilatlanmış olsalar da kökleri tamamen dışarıda bulunan, haricî güçlerin emellerine hizmet eden, çok güçlü insanları bünyelerine aldıklarından dolayı kendilerine mensup bir insanın tutuklanmasına, sorgulanmasına ve mahkum edilmesine asla fırsat vermeyen bir kısım cemiyyât-ı sırriyenin çok iyi takibe alınması lazımdır. Bunların hakkından da -Allah’ın izniyle- kendi ağırlığını ortaya koymak suretiyle ancak devlet gelebilir.

Müsaadenizle, son bir hususu daha hatırlatmak istiyorum: Cinâyeti kim kime karşı işlemiş olursa olsun o cinâyettir. Ve cinayetin her türlüsü mel’undur. İşlenen suç ne olursa olsun, fertler ceza veremezler; cezayı devlet verir. Devletin mahkemeleri vardır. Cezalandırma onların vazifesidir. Dolayısıyla, bir mü’min hiçbir cinayete karşı tasvipkar bir tavra giremez. Herhangi bir cinayet karşısında kat’iyen yumuşak duramaz. Öldürülen insan Müslümanlığa ters sözler söylemiş olabilir; zamanında falan dilini çok uzatmış, ona-buna saldırmış, kötülükler yapmış olabilir. Bunların hiçbiri işlenen cinayeti haklı ve kabullenilir kılmaz. Medenilere galebe ikna iledir. Hukuk sistemini işlettirerek o türlü insanların seslerini kesmenin imkan ve ihtimali vardır. Dolayısıyla, bir Müslümanın o türlü suikastlara teşebbüs etmesi şöyle dursun, kalben taraftar olması bile düşünülemez. Kimsenin, “Falan din düşmanı, iman düşmanı, İslam düşmanı, Kur’an düşmanı.. öldürüldü, zaten buna müstehaktı, iyi de oldu” falan demeye hakkı yoktur ve bir cinayet karşısındaki bu tavır mü’mince bir tavır değildir. O türlü düşmanlıklara karşı söylenecek bir söz varsa, o ahirette söylenecektir; Allah Teâlâ, dine, imana düşmanlık yapanları Cehenneme koyacaktır. Dindarları da Cennetle mükafatlandıracaktır. İşte o zaman, küfürde inad edenler hakkında “müstehak oldu” denebilecektir.

Çok defa söylemişimdir; ben hayatımda bilerek bir karıncaya bile basmadım. Yılanın belini kıran arkadaşımla aylarca görüşmedim, konuşmadım. Her canlının yaşama hakkı olduğuna, eko-sistem içinde onların hepsinin bir yeri bulunduğuna inandım. Hiçbir canlıya kıyma hakkımız, selahiyetimiz olmadığını ifade ettim. Kaldı ki insan, eşref-i mahluktur, yaratılanların en şereflisi, en mukaddesidir. O türlü terör mülahazasıyla insan öldürenlerin Cennete giremeyeceklerini ve öylelerinin hakiki Müslüman olamayacaklarını defeatle söyledim. Bu sadece benim değil, müslümanlar olarak bizim genel telakkimizin sesi, soluğu ve ifadesidir; bu inanç, tabiatımıza mal olmuştur.

Tabiatımıza mal olan bu düşünceyi, başkaları da çok iyi bilirler; kendileri de itiraf ederler, “Müslümanlar bu işi yapmaz; onlar, cinayeti, adam öldürmeyi küfre denk sayarlar” derler. Ne var ki, câniler bazen ellerindeki kanı müslümanlara da bulaştırmak isterler, “çamur at, iz bırakır” mülahazasıyla her şeye rağmen bazı mü’minlerin ismini de cinayetlerle beraber zikredebilirler. O türlü iddialar karşısında, bir kısım safderun kimselerin kafaları da bulanabilir. Fakat, ehl-i vicdan insanlar, hem devletin bünyesindeki hem de dışarıdaki okumuş, aydın kimseler arasında mü’minlerin böyle şeyler yapabileceğine inanan yok denecek kadar azdır.

Hâsılı, ben de sorudaki endişenize katılıyor, kana susamış bir kısım vampirlerin Türkiye’de yeniden kan, irin ve gözyaşına sebebiyet verebilecek fırsatlar kolladığını zannediyorum. Fakat, -Allah’ın izniyle- bu milletin o tür cinayetlerin ve kötü neticelerinin önünü alabileceğine de inanıyorum.


Yüklə 3,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   110   111   112   113   114   115   116   117   ...   185




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin