Baba Mertcan: 216-3884688, Şaban Mertcan: 212-2498127, 544-6297861, 533-4219394, 435+havaalanı 103=538$


KIRIK TESTİ – 02-08-2004 AHSENU’L-KASAS



Yüklə 3,83 Mb.
səhifə96/185
tarix04.01.2019
ölçüsü3,83 Mb.
#90520
1   ...   92   93   94   95   96   97   98   99   ...   185

KIRIK TESTİ – 02-08-2004

AHSENU’L-KASAS


Kur’an’ın “ahsenu’l kasas” dediği Yusuf (aleyhisselam) kıssasından alacağımız o kadar çok ders var ki bunlardan bir kaçına işaret edelim.

Malum Yusuf (aleyhisselam) zindanda iken yaptığı rüya tabiri sonucu maliye bakanlığına talip oluyor. Halbuki biz biliyoruz ki bu türlü dünyevi görevler, makam, rütbe vb. şeyler istenilmez. Genel kaide şudur: “Bir iş o kimsenindir ki o der ‘Bu iş benim değildir’.” Onun içindir ki idarecilik beklentisi içinde olana idarecilik görevi verilmez. Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bu teklifle yanına gelen Hazreti Abbas’a da, Ebu Zer’e de cevab-ı sevab vermiyor.

Aslında Hazreti Yusuf’un (aleyhisselam) Mısır’a maliye bakanı olma gibi bir niyeti yoktu. Bunu şuradan anlayabilirsiniz: o maddi güç ve saltanatının en yüksek seviyede olduğu bir dönemde anne-baba ve kardeşleri ile buluşmuş, yıllar ve yıllar süren hasret sona ermiş ve böylece maddi refahın, gücün yanında manevi olarak da mutluluğu yakalamıştı. Ama o işte tam bu buluşma anında: “Teveffenî müslimen ve elhiknî bi’s-salihîn - Beni Müslüman olarak öldür ve salihlerin içine kat!” (Yusuf, 12/101) diye dua ediyor Rabbisine. Dünyevi huzur ve saltanatı isteyen bir insanın, mutluluğun zirvesinde bulunduğu bir anda ölümü istemesi zor hatta imkansızdır. Öyleyse Hazreti Yusuf’un (aleyhisselam) bu göreve talip olmasında yatan sır şudur: o günkü şartlarda böylesine önemli ve uzun vadeli bir işi yapacak başka birisi yoktur. Eğer kendisi bu işi yapmazsa meydan liyakatı olmayan insanlara kalacak ve bütün toplum zarar görecektir. Buradan hareketle diyebiliriz ki vazifeye talip olmama esas ama insan alternatifinin olmadığını biliyorsa Allah rızasını gözeterek göreve talip olabilir. Alternatifi ve emsali varsa müstağni davranmak gerekir. Hazreti Yusuf’un (aleyhisselam) göreve talip olmasını böyle anlamalıyız. Öte taraftan o günkü Mısır şartlarında bir taşralının bakan olması imkansızdır. Hazreti Yusuf taşralı birisi olarak bu tabuyu da yıkmıştır.

Yusuf (aleyhisselam) deyince Üstad’ın bir sözünü hatırlamamak imkansız: “Şimdi anladım ki, 28 yıldır benim üstüme gelmelerinin nedeni bu hizmeti maddî-manevî terakkime alet etmekliğiymiş.” “Bikadri’l-keddi tüktesebü’l-meâlî” kaidesince çekilen meşakkat ölçüsünde mükafat elde edilir. Üstad, görüldüğü gibi hapishanelere girmeyi, eziyet, sıkıntı ve işkencelerle karşı karşıya kalmayı fevkalâde bir ihlasın elde edilmesine vesile olarak görüyor. Zira Allah, seviyesine göre istihdam edeceği insanları hadiselerle presler, bir kalıba koyar ve yetiştirir. İşte Yusuf aleyhisselam’ın zindan tecrübesine de bu gözle bakmak lazım. Allah (cc) bu tür sıkıntılarla yetiştire yetiştire onu böyle bir zirveye getiriyor.

İkinci bir dersi Hazreti Yusuf’un maruz kaldığı imtihanların en büyüğünden öğreniyoruz. Bu büyük imtihan da hiç şüphesiz onun genç yaşta bir delikanlı iken melikin hanımının ahlaksız bir teklifi ile karşılaşmasıdır. O bu durumda “Mâzallah, Allah’a sığınırım!” demiş ve arkasını dönmüştür. Müthiş bir babayiğitliktir bu. Yiğitçe bir tavırdır. Efendisinin hanımının isteğini yerine getirmediği için zindana girmesi, sabırla yıllarca beklemesi, zindanda melikin yanındaki bir insanın iltimasına müracaat ettiği için ilâveten bir ‘bid’i sinîn’ yani 3 ilâ 9 yıl arası kadar bir süre daha kalması, yaptığı rüya tabirinden sonra melikin yanına çağırılmışken, tam zindandan çıkacakken daha önce iffetine çamur atıldığı ve bunun gelecekteki kudsi davasına bir halel getirmemesi için melikten işin aslının ortaya çıkartılmasını istemesi bu yiğitçe tavrın devamıdır.

Biz bu hadisede hem bir peygamber fetanetini görüyor, hem de insanın iffet ve namusuna dikkat etmesinin gerekliliğini öğreniyoruz. Hele bu insan bir davaya gönül vermiş, şahsı, ismi, unvanı umuma yani topluma mal olmuşsa daha da dikkatli olmalıdır. Çünkü onun kaderi umumun kaderi ile bütünleşmiştir. Bakın Allah Resulüne (sallallahu aleyhi vesellem), Hazreti Hatice validemizle evleninceye kadar gelinlik bir kız gibi iffetiyle yaşamıştır. Ona kahin, sahir, şair diyenler iffeti hakkında tek kelime etmemiş, edememişlerdir.

Evet, isterseniz burada 70 yaşında çok mübarek bir insan olan Tortum müftüsünden dinlediğim bir şeyi anlatayım. Bize dedi ki bir gün: “Sefalet içinde olsam beni Karun hazineleri misali altınlarla, gümüşlerle, elmaslarla dolu bir odaya kapatsalar oradan hiçbir şey almıyacağıma eminim. Açlıktan ölecek olsam beni bir fırına kapatsalar bir lokma ekmek almayacağımdan eminim. Fakat 70 yaşımdayım, bir bayanla imtihan olsam o imtihan kaybetmekten korkarım.” Bir hakikatın ifadesi bu. Çünkü şehvet insanoğlunun yüz yüze olduğu en büyük imtihanlardan biridir. Ve Hazreti Yusuf (aleyhisselam) alnının akıyla bu badireyi aşmıştır.

Yusuf aleyhisselam’ın kendine kötülük yapanlara mukabele etmemesi, aksine iyilik yaparak kötülükleri def etme gayreti peygamberane ahlakın unsurlarından bir diğeridir ki bizim şiddetle muhtaç olduğumuz şeylerden biridir. Hele bu kötülük düşünen, planlayan kişiler yakınlarımız ise veya ehl-i iman ise mukabele-i bi’l-misil kat’iyen doğru değildir.

Ve akla vehle-i ûlâda (ilk anda) gelen bir başka nokta: anne-baba hukukudur. Yusuf (aleyhisselam) anne babasından ayrılığı yılları bulmasına rağmen hiçbir zaman onları unutmamış, her türlü ahvalde onları hatırlamış, kavuşma anına kadar içi bir kor gibi yanmıştır.

KIRIK TESTİ – 15-08-2004

KUR’AN’IN ANLAŞILMASI, ESERLER ve EVRAD ü EZKAR


Kur’an’ın gerçek buudları ile alabildiğe derin bir şekilde Risaleler’de anlatıldığı kanaatındayım. İfadelerinde hiçbir lüks yok, kitap yazma fantezisi yok. Yazdığı her şeyi zaruret ve ihtiyaç seviyesinde görmüş, duymuş, hissetmiş ve kaleme almış. İsterseniz bu düşünceyi usul-i fıkıhtaki zaruriyat, hâciyata benzetebilirsiniz. Şu müthiş ifadelere bakın: “Kur’ân, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi, ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi, ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri, ve zeminde ve gökte gizli esmâ-i İlâhiyenin mânevî hazinelerinin keşşafı, ve sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakaikin miftahı, ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı, ve şu alem-i şehadet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifâtât-ı ebediye-i rahmâniye ve hitâbât-ı ezeliye-i Sübhâniyenin hazinesi, ve şu İslâmiyet âlem-i mânevîsinin güneşi, temeli, hendesesi, ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası, ve Zât ve sıfât ve esmâ ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, burhan-ı kâtıı, tercüman-ı sâtıı, ve bu alem-i insaniyetin mürebbîsi, ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyası, ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi, ve insaniyeti saadete sevk eden hakikî mürşidi ve hâdîsi, ve insana hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı hikmet, hem bir kitab-ı ubudiyet, hem bir kitab-ı emir ve davet, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem bütün insanın bütün hâcât-ı mâneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi bir kitab-ı mukaddestir. Hem bütün evliya ve sıddıkîn ve urefâ ve muhakkıkînin muhtelif meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, herbirindeki meşrebin mezâkına lâyık ve o meşrebi tenvir edecek ve herbir mesleğin mesâkına muvafık ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden mukaddes bir kütüphane hükmünde bir kitab-ı semâvîdir.”

Benim Kur’an’a aşina olmam, öğrenmem, okumam, ezberlemem çocukluk yıllarında anne babamın vesilesiyle olmuştur. Bununla beraber onu hakiki manada bana duyuran, benim nazarımda yücelten ve tek kelime ile sevdiren Bediüzzaman’ın eserleri olmuştur.

Efendimize de aşıktım ben küçüklüğümde. Bir keresinde babam bana “Gece yatmadan önce 1000 defa Kureyş suresini okursan, rüyanda Efendimizi görürsün.” demişti ve ben hiç tereddüt etmeden o gece 1000 defa Kureyş suresini okudum. Ama ne zaman ki eserlerde Efendimiz’i anlatan yerleri okudum, Allah Rasülü (sallallahu aleyhi vesellem) gözümde bir başka göründü ve onu daha bir başka sevdim.

Kanaat-i acizanemce herkes, her gün hem Kur’an’la hem onu çağımız insanının ihtiyacını karşılayacak şekilde yorumlayan Risaleler’le ciddi meşgul olmalı. Ayrıca herkesin her gün hiç aksatmadan okuyacağı bir hizbi bulunmalı. Sadece bunlarla da yetinmemeli. Üstad 15 günde bir üç ciltlik Mecmuatu’l-Ahzab’ı bitiriyormuş. Evradda monotonluktan, ülfet ve ünsiyetten kurtulmak için çeşitlilik önemlidir. Yakınlarda bu üç ciltlik dua mecmuasından alınan bazı cami (kapsamlı) dualar bir cilt halinde tekrar basılacak. Keşke herkes aksatmadan okusa. Hazreti Ali’nin ömrü boyunca günlük evradını hiç aksatmadığı söylenir. Ona sormuşlar: “Nehrivan’da da mı?” “Evet, Nehrivan gecesinde bile!” demiş. Benim rahmetli validem de sabahtan akşama kadar Büyük Cevşen’i bitirirdi de bana “Başka okuyacağım bir şey var mı?” diye sorardı.

Evrad u ezkarda bu ciddiyet olursa kim bilir gün gelir büyük zatların duyduğu şeyleri duyarsınız? İmam Şâzelî, Ahmed Bedevî gibi zatlar namazda “Sübhane rabbiye’l-azim” dedikleri zaman bütün zerrat-ı kainatı mülahazaya alarak söyleme seviyesine çıkmışlardı. Adeta bütün kainat onların dilleri ile tesbihat yapıyor gibi bir his bu. Nitekim Üstad’ın yakın talebelerinden bazılarına yıllar ve yıllar sonra “Kardeşim! Ben de Hasan Şâzelî gibi kainatın her bir zerresinin tesbihatını duyabiliyorum artık.” dediği nakledilir. Fakat bu gayret ve mücahedeye bağlıdır. Allah’a tam teveccühe bağlıdır.

Allah Rasulü (sallallahu aleyhi vesellem) bir sahabiye bir gün “İmanın hakikati nedir?” diye soruyor. Sahabi hiç tereddüt etmeden “Ben kendimi her gün Cennet ve Cehennemi müşahede ediyor gibi, mele-i âlânın sakinleriyle beraber olur gibi hissediyorum.” diye cevap veriyor. Efendimiz’in (sallallahu aleyhi vesellem) bu sahabiye verdiği karşılık şudur: “Sen gerçekten inanmışsın.”

Evet, herkes ama özellikle turnikeye önce girenler Cenab-ı Hakk’ın geçmişte kendilerine ihsan ettiği nimet-i sabıka adına evrad u ezkar hayatlarına çeki düzen vermeliler, bir disiplin getirmeliler. Kaldı ki bu, kulun Allah’la, Allah’ın kuluyla olan münasebeti adına bir ölçüdür.


Yüklə 3,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   92   93   94   95   96   97   98   99   ...   185




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin