(202-) Ülaike lehüm nasıybün mimma kesebu* vAllahu Seriy'ul hısab;
* İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir.
322
وَاذْكُرُواْ اللّهَ فِي أَيَّامٍ مَّعْدُودَاتٍ فَمَن تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَن تَأَخَّرَ فَلا إِثْمَ عَلَيْهِ لِمَنِ اتَّقَى وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
(203-) Vezkürullahe fiy eyyamin ma'dudat* femen teaccele fiy yevmeyni fela isme aleyhi ve men teahhara fela isme aleyhi limenitteka* vettekullahe va'lemu enneküm ileyhi tuhşerun;
* Sayılı günlerde Allah’ı anın (telbiye ve tekbir getirin). Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin.
Allah’ı belirli günlerde zikredin, bunlar teşrik tekbirleridir, Kûrb’ân bayramı arifesinin ikindisinden sonra başlayan teşrik tekbirleri, Allah’ın muhabbeti o günlerde Kâbe-i şerif ve civarında ve Arafat’ta çok büyük şekilde zuhura geliyor hem madde âleminden hem bâtın âlemin’den, oraya gidilir dikkat edilirse orada zikir (v.b.) yapılamaz, orası alış yeri değil veriş yeridir, yani bu şuna benzer üstünüze herşey yağıyor, siz şemsiyeyi üstünüze tutmuş Ya Rabbim bana şunu ver bunu ver diyorsunuz, ne isteyebilirsiniz ki, ne kadar isteyebilirsiniz ki, senin istediğinde, istediğin şeylerin üstünde hesap edilemeyecek kadar çok şeylerde veriliyor, bunlar böyle verilirken sen bunları reddetmiş yani şemsiye açmış oluyorsun, sen yoksun ki orada duayı kim yapacak sonra, yapamazsın gerçekte, ne dua edebilirsin ne de başka bir şey yapabilirsin, işte o sayılı günlerden maksat birisi bu, sadece zâhirî itibarıyla birisi bu, orada kimin istidatı ve kabiliyeti ne yöndeyse o yönde artış oluyor ona da dikkat etmek gerekiyor, eğitim almadan oraya gitmişse yani günlük yaşantısı içinde oraya gitmişse orada aldığı şey yine günlük yaşantısındaki artış oluyor, irfan ehli dünyayı isterken dünya vasıtasıyla Hakk’ı istiyorum der.
323
İşte o günlerden kasdedilen şeylerden biri bu o gün herkesin gönlünde o muhabbet oluşuyor, gerek bireysel olarak, gerek yerden arzdan arzın muhabbeti yükseliyor, gök ehlinin semavatın muhabbeti yükseliyor, artık bireyselliğinden bir şey yapması söz konusu değil kişinin orada, diğer anlamda Arafat’tan kasıt İnsân-ı Kâmil olduğundan ne zaman ona ulaşmışsan, ne zaman bir İnsân-ı Kâmil ile irtibat kurmuşsan işte o senin belirlenmiş zamanlarındır, biz hayatta isek hac farz, bu gönül haccını yapmak zorundayız
Üç türlü eyyam oldu bu durumda,
Birisi genel olarak orada buluşulan,
Birisi kişinin seyri sülûku anında muhabbet ettiği yere ulaşması, gitmesi,
Birisi de sadece kendi şahsında, kendi varlığında Hakk’la birlikte olduğunu idrak ettiği zaman onun haccı yani Arafat’ı bunu ne kadar aklında tutarsa o kadar hac süresini devam ettiriyor hükmünde olur.
Umrenin süresi daha geniştir, çünkü orada Hz. Rasûlüllah’ın âlemlere rahmeti vardır, yani vesile olması vardır, haccın kapısını öyle aralamak var, başka bir ifade ile hac hakikatini yaşamanın orada provası vardır, eğitimi vardır, önce umreye sonra hacca giden kişi ne kadar rahat hac yapıyor, direk hacca gittiği zaman çok zorlanıyordur.
Mina’da kalma günleri, üç dört gün orada bulunmak gerekiyor, eğer o kadar kalamazda iki gece kalırsa biraz acele ederse onun için bir suç teşkil etmez, bu iki gününden birisi daha evvelce Arafat’ta yaşanan hadisenin Arafat’tan sonra gelen Üçüncü durak şeytan taşlama yeri Mina’da günün biri fenâfillâh, biri bakâbillâh, yani orada hem fenâfillâh hem bakâbillâh haliyle oturduğun zaman dönebilirsin diyor.
Ama bunu üçe de çıkartırsan yine günah yoktur, sevap vardır, bunun üçüncüsü yapmak hem fenâfillâh hem bakâbillâh haliyle tekrar oradaki oluşumu yaşamak yani şeytanları taşlamak, şeytan taşlamakta, kişi Arafat’a çıkıp
324
şeytanları dışarıya attığı zaman bir daha kendisine gelmesinler diye uzaktan taşlamaktır, o taşlardan da yedişer tane atılıyor, her nefis mertebesinden bir tane atmak üzere oluyor.
Muhakkak ki siz ona döndürüleceksiniz, haşrolacak-sınız, yapılması gereken bütün bu işleri hakkıyla yapın, bu işleri yaparken gaflete düşmekten sakının, irfan ehli için bu Âyet zaten tahakkuk etmiş bir Âyettir, toplandınız hükmü vardır, diğerleri için kişi kendi hakikatini ne kadar idrak etmişse toplandığı mertebede o düzeyden olacaktır, burada Cenâb-ı Hakk’ı uzak bir varlık olarak müşahede edenler, bir komutanın önünde toplanan bir cemaat gibi toplanılacağını zanneder, kimileri emirler ile zorla toplanılacağını zanneder ki, öyle de olacak isyan ehli için toplanma, diğerleri muhabbet ehli olarak kendileri gelip toplanacak fakat kendini bilen insânlar zaten bugün Hakk’ta toplandıklarından onlar için bir beis olmayacak, bir başka ifade ile o mertebede olanlar cemaat olarak toplanacaklar, bu cemaatten ayrı bir cemaat olarak, çünkü onlar daha dünyada iken haşroldular, toplandılar yani idrak ve şuurlarında Hakk’ın varlığının kendilerinde olduğunu idrak ederek ilmi bir toplantı yaptılar veya tahkiki yani muhakkak bu işin böyle olduğunu idrak ederek kendi varlığında Zat mertebesi itibarıyla bütün âlemi topladılar.
وَمِنَ النَّاسِ مَن يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللّهَ عَلَى مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ
Dostları ilə paylaş: |