Yani “Allah Âdem'i kendi sûreti üzerine hâlketti." olarak belirtilen oluşumda Cenâb-ı Hakk bize ihtiyacımız kadarını veriyor, çünkü fazlasını verse etrafa zararlı oluruz. Bize dünyadayken Cenâb-ı Hakkk’ın bizdeki tecelli ve zuhurunu ve ilmini ve zâti tecellisini ne kadar anlarsak ne genişlikte vüs’at’imiz olursa ahiretteki gücümüz o kadar olacak ölçüsü budur, idrak kapasitemiz ne kadarsa ahirette bize verecekleri çalışma sahası o kadar olacak ve cennetin genişliği de o kadar olacaktır. Beşer müjdelenen demek, yani Allah’ın zâti tecellisiyle müjdelenen demek, nas’ta ünsiyetten yakınlıktan geliyor, işte o da bu kapsamın içindedir ama kelime gerçek mânâsıyla kullanıldığı zaman bu geçerli, gerçek mânâsıyla kullanılmaz ise zâhir olarak sürmez bu tecelli fakat bâtın olarak yine de vardır fakat faaliyete geçmiyordur, geçmediği için beşer şaşar hükmüne tabi oluyor tabii olarak, ama aslını idrak etmişse müjdelenen hükmü harekete geçiyor.