Enfal 8/17” ve ma rameyte iz rameyte ve lâkinnAllahe rema-attığında sen atmadın, atan Allah'tı”
Âyetinde belirtilen hadise orada meydana geliyor, İsâ (a.s.) üflediği zaman orada üfleyen Allah’ın kendisiydi, işte burada da vuran Allah’ın kendisiydi, Zâti tecellisinin falan kişiden zuhura gelmiş olmasıdır, niye İsâ (a.s.) her zaman kuş sûretinde çamuru yapıpta uçuramıyor “BiizniHi” olduğu için, Zât tecellisi meydana geldiği zaman uçabiliyor, işte aynı hadise burada da var, “Biz dedik ona vur” diye, Allah bir şeye “kün” “ol” dediği zaman o şey hemen olur.
Ve Allah ölüleri böyle diriltir, yani bir sebep hâlkeder ölüleri diriltir, bizde ölmüş olan insânlık hakikati bir kelâm-ı İlâh-î tarafından vurulduğu zaman, vurmak illâ ki bir maddeyi başka bir maddeye vurmak değildir, kelâm lisanı ile de vurmak olur, yani onu uyandırmak olur, nefha-i İlâh-îyeyi oraya gönderdiği zaman, bakın üfledim, nefesim aynaya vurdu deriz orada bir darp yok ama oraya ulaşması var, kimde ki Hayy Esmâ-i İlâhiyyesinin zuhuru varsa karşı tarafa o Esmâ-i İlâhiyyeyle vurduğu zaman orada mutlaka yeni bir hayat meydana gelir. Ne zaman ki bir ağızdan Allah’ın “kün” emri ortaya geliyor işte o ölü
132
kalpleri ancak bu kelâm diriltir, işte kişi böyle bir nefha-i İlâhiyyeye ulaşamazsa onun ebedi hayatı bulması mümkün değildir, kendine ulaşması yeniden varolması mümkün değildir, Sad 38/72 “ve nefahtü fiyhi min rûhi” hadisesinin bir özelliğide budur,
Umulur ki siz akledersiniz, yani muhakkak, kesin olarak şöyle yapın, böyle yapın değilde, düşünerek, çalışarak, araştırarak umulur ki bu hale ulaşırsınız denmek isteniyor.
ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُم مِّن بَعْدِ ذَلِكَ فَهِيَ كَالْحِجَارَةِ أَوْ أَشَدُّ قَسْوَةً وَإِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ
مِنْهُ الأَنْهَارُ وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَاء وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللّهِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Dostları ilə paylaş: |