Bakara sûresi


(142-) Seyekulüssüfehaü minenNasi ma vellahüm an kıbletihimülletiy kânu aleyha* kul Lillahil meşriku velmağrib* yehdiy men yeşau ila sıratın müstekıym



Yüklə 2,66 Mb.
səhifə198/355
tarix07.01.2022
ölçüsü2,66 Mb.
#91172
1   ...   194   195   196   197   198   199   200   201   ...   355

(142-) Seyekulüssüfehaü minenNasi ma vellahüm an kıbletihimülletiy kânu aleyha* kul Lillahil meşriku velmağrib* yehdiy men yeşau ila sıratın müstekıym;


* Birtakım kendini bilmez insânlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.”

Sefih, kötü kimselerden bazıları dediler ki, kıblenizi siz ne için değiştirsiniz.?

Müslümanlar beş vakit namaz farz olmazdan evvel sabah akşam Kâbe’ye doğru namaz kılyorlardı, sonra namaz farz olunca kıble Kudüs’e döndürüldü fakat Efendimiz (s.a.v) önüne Kâbe’yi alıp Kudüs’e doğru namaza duruyormuş, Medineye hicret edilince bu imkân corafi olarak mümkün olmuyor ama, gönlünden hep kendi kıblesine dönme arzusu geçiyormuş.

Sefih kimselerden maksat Hakkikat-i İlâhiyyeyi idrak edemeyen kimseler, eğer bu hadise olmasaydı insânların bir anda müslüman olmaları mümkün olmayacaktı, evvelâ bir insânın İbrâhîmiyyet mertebesinde yani ef’al mertebesin de kıblesi Kâbe’dir, fakat esmâ mertebesine yükseldiği zaman “Mûseviyyet-kelâmi-ilmi tenzîh” hakika-tini idrak etmesi lâzımdır, buraya geldiğinde onun kıblesi zâhiri olarak her ne kadar Kâ’be olsa da öz hakikati olarak Kudûs’tür, yani Mescidil Aksa ve sıfat mertebesi itibarıyla yine oraya dönülür, çünkü Kudûsü Şerif, Kudûs mukaddes yer demektir, yani İlâhi varlığın kudsû, mukaddes olan halidir, ama ne zamanki bu mertebeleri de aşıyor kişi, ancak o zaman gerçek kıblesine yani Zat mertebesine dönmüş olabiliyor, eğer bu mertebeleri yaşamamış olsa idi Zat mertebesinin hakikatini de idrak edemez idi.

259

Zahir olarak şeriat mertebesin de bu mertebeleri idrak edemediğimizden zannediyoruz ki hakiki müslüman olduk ve yüzümüzü Kâ’be’ye döndük oysa yüzümüz farkında olmadan nefsimize dönüktür.



Onlara şöyle de ki, doğuda batıda Allah’ındır.

O kimi dilerse doğru yol üzere hidÂyet eder, bu meselelere bir ef’al mertebesinden bakmak vardır bir de Zat mertebesinden bakmak vardır.



Bu hususta daha geniş bilgi (Feth Sûresi) isimli kitaımızda mevcuttur dileyen oraya bakabilir.

وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطاً لِّتَكُونُواْ شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيداً وَمَا

جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنتَ عَلَيْهَا إِلاَّ لِنَعْلَمَ مَن يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّن يَنقَلِبُ عَلَى عَقِبَيْهِ وَإِن كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلاَّ عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللّهُ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ


Yüklə 2,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   194   195   196   197   198   199   200   201   ...   355




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin