(215-) Yes'eluneke mazâ yunfikun* kul ma enfaktüm min hayrin felil valideyni vel akrabiyne vel yetama vel mesakiyni vebnissebiyl* ve ma tef'alu min hayrin feinnAllahe Bihi 'Aliym;
* Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”
Sana soruyorlar ki neyi infak edeyim, bir bakıma talep ediyorlar, sual sormak talep etmektir bir bakıma, buradan şu da anlaşılıyor ki Sahabeyi Kiramdan bazıları belirli bir tevhid anlayışına gelmişler, biz bunları sarfedebilirmiyiz, bizden sonra başkalarına da anlatabilirmiyiz gibi altında bâtın mânâsı var.
İnfak etmesi için kişinin ister zâhirde ister bâtında biraz bir yerlere gelmiş olması lâzımdır, kişi hangi mertebe ye gelmişse bir mertebe aşağısını kendi mertebesinden infak edebilir. Zâhir olarak ise kimin cebinde parası varsa bir kısmını infak edebilir, ama yoksa neyi infak edecektir.
Ey Habibim, onlara de ki bâtın olarak sen hakikatinden infak edebilirsin.
Burada dışarıdan bir yerden Cenâb-ı Hakk’tan “Kûl” hitabı geliyorsa da aslında o onu kendi hakikatinden çıkartıyor, ve burada artık belirli bir kemâlatın ortaya çıkması vardır, Efendimiz (s.a.v) artık Hakkikat-i İlâhiyyenin bir çok özelliklerini anlatmaya başlıyor yakın çevresine, ve onlara sizlerde bunları yakın çevrenize açabilirsiniz diyor, yavaş yavaş, ve seyri sülükun terbiyesini ve seyrini gösteriyor.
Hayırdan infak edin.
341
Bir başka Âyette sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe berr’e ulaşamazsınız diyor.
Kimlere, nasıl, ana-babaya, yakınlara, yetimlere, miskinlere ve yol oğlanlarına yardım edilir, yani infak edilir, bâtıni kısmına gelelim.
Validemiz,
Bâtının zâhirî yani mânâsı bâtın fiili zâhir olarak, kişinin elini tuttuğu şeyhi ve şeyhinin hanımı,
bâtının bâtını ise aklı küll ve nefsi küll’dür işte bunlara buna infak edilecektir.
Aklı küll ile nefsi küll bizim gerçek özümüzün anası-babasıdır, onlara yardım etmemiz nasıl olur diye düşünürsek, şöyle ki; Onların bizdeki varlıklarını daha kesin olarak ortaya çıkarmak ve haklarını vermek yani daha çok çalışmak, aksi halde gereken ilgiyi ve bilgiyi almaz isek bu bilgiler bizde bâtında kaldığından yardım etmemiş oluruz. İnfak bu, kendi gücünden, çalışmandan infak yani çalışman ile onları zuhura çıkarmak, ilminin, bilginin nafakasını vermektir.
Kişide birde aklı küll ile nefsi küllün üstünde aklı evvel, zat mertebesi vardır, ve bunlar bizde olduğundan nefsi küll olan annene infak et, yani nefsi küll olan annene Hakkikat-i İlâhiyyeyi sen anlatmaya çalış, aklı küll olan babana da yardımcı ol.
Yakınlarına, akrabalarına.
insânda Allah ismi olduğundan Câmi ismi olduğundan, Allah esmâsı da bütün Esmâ-i İlâhiyyeyi tümüyle kapladığından dolayı Allah esmâsından her esmânın hissesi vardır, işte kişide bulunan esmâ mertebesi, esmâ-ül hüsnâ mertebesi de kaynağını sıfattan alıyor, Allah mertebe-sinden, Ulûhiyyet mertebesinden alıyor.
Yukarıda Zat mertebesinden sıfat mertebesine olan tecelliyi gösterdi, buradada sıfat mertebesinden esmâ mertebesine olan tecelliyi gösteriyor, ve onun faaliyetini anlatıyor. Diyelim ki bizden Lâtif esmâsı zor çıkıyor yani
342
tam Lâtif bir hâle ulaşamıyoruz, biraz bazı kabalıklarımız oluyor, işte Allah esmâsıyla Lâtif esmâsına verilen destek Lâtif esmâsını daha güçlendirmiş oluyor, veya Kahhar esmâsı bizden biraz fazla çıkıyor, Allah esmâsıyla onu denge içerisine almamız, o akrabamıza yardım etmemiz olur.
Zâhir olarak ise kim kendi çevresinde bir iki kelime söylüyorsa iyi niyetiyle o onun infakıdır.
Yetimlere.
zâhir olarak yetim babası olmayan demek, bâtın olarak ise, bir kimsenin belirli bir seyri varsa, seyir esnasında aklı küll olan babası Hakk’a intikal etmişse, dervişler boşta kalmışlarsa, kendilerine yardım edecek kimse kalmamışsa, işte o yetimlere de infak et diyor, onlarında elinden tur, yardımcı ol, babalık yap.
Ve Miskinlere.
Fakir, en alt düzeyde belirli bir malı olan fakat zekât veremeyecek düzeyde olan kişiye denir, Miskin ise hiç birşeyi olmayan kimsedir, fakr tamam olunca kişi miskinlik haline geçer, fakr olanın biraz malı vardır, yani benliğinde biraz özellikleri vardır ama bunlarda kalmayınca yani varlığı kalmayınca orada Allah zuhur eder, “fakr tamam olunca o Allah’tır” demişlerdir. Miskinlik Ulûhiyyet mertebesinin orada sükûnette olması, yani sâkin olması, kendi nefsaniyetinden kırıntı kalmadığından sâkin olmuş-tur, Hakk orada vardır fakat zuhura çıkmamıştır, kendi benliğinde, fakr’ın kemâlatında ise Hakk’ın orada zuhura çıkması vardır, aralarında ki, fark buradadır.
Yol oğlanlarına.
Tarikat yolunda giden kimseler yolda biraz tökezlenmiş ise yolda kalmışlarsa onlara da yardım edin deniyor, yani Hakk’a giden yolda kim olursa olsun, ne şekilde olursa olsun, “yes’eluneke” yani senden talep ediyorsa, hepsine yardım edilsin mânâsınadır.
Hayırdan ne işlediyseniz, muhakkak ki O, Allah işlediğiniz herşeyi bilir, zâten heryerde kendi mertebesi
343
itibarıyla zuhurda olan kendisidir, Allah esmâsıyla bütün bu işlerin üstünde ve Alîm esmâsıyla da esmâ mertebe-sinden bu işleri bildiğini yani kendisinin bu işlerin içinde olduğunu böylece göstermektedir.
كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئاً وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئاً وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْ وَاللّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ
Dostları ilə paylaş: |