Yaşadığın bu hadiseyi Âyet kıldık;
Âyet Kûr’ân demek değil midir,? işte “bu yaşadığın gördüğün manzara tafsili Kûr’ân’ın ta kendisidir” diyor Hz. Allah. O zaman Kûr’ân yoktu Tevrat vardı Tevrat’ta Hakk’ın kelâmı olduğundan o günün mertebesinden bunlar Tevrati Âyetlerdi fakat biz ümmeti Muhammed olduğumuzdan burada artık Kûr’ân Âyetine dönüşüyorlar.
Âyet işaret, Allah’ın işaretleri, Sûre sûretler, demek olunca yani “bunlar Ulûhiyyet mertebesine giden yoldaki işaretlerdir” dikkat edin deniyor, zâhirî bakınca Allah ile eşeğin ne işi var Kûr’ân’da misal olarak veriyor gibi düşenebiliriz demek ki Kûr’ân yaşayan ve yaşanan bir oluşum bir kitap bir hakikattir ki; yaşadığımız yaptığımız herşey Allah’ın bir Âyeti, bir işaretidir, yani Ulûhiyyet mertebesinin ıspatları oluyor, ayrıca tasdiki veya kendi yaşamıdır. Cenâb-ı Hakk burada hayatın ve ölümün ne olduğunu anlatmaya çalışıyor bize ve burada hayvanından haber vererek “venzur” “Bak” diyor bugün bize “şu ölen hayvanına bak”, Nedir bu hayvan, Biz neyin üzerine biniyoruz, tabi ki cesedimizin, nefsi emmâremizin üzerine biniyoruz ve cesedimiz bir bakıma bu eşek gibi aksi olan nefsi emmâremiz onun ahlâkında olduğu için ölmedikçe yani nefsi emmâre dediğimiz varlığımız ölmedikçe kendisi ölüyor.
Bineği ölüyor ama yiyecekleri bozulmuyor, çünkü onlar İlâh-î ilimler, bunlar ise sûretteki oluşumlar, bir hadis-i Şerifte “vücûdike zenbike” “senin vücûdundan büyük günahın yoktur” deniyor yani binmiş olduğun bu
400
bineğinden daha büyük bir günahın tasavvur edilemez deniyor, bu vücûduna bir varlık verdiğin zaman şirki ortaya getiriyorsun, bu durumda Hakk bâtın sen zâhir olmuş oluyorsun, halbuki tam tersi olması lâzımdır Allah zâhir nefsin bâtında yani hükümsüz olması gerekiyor. Muhiddini Arabi Hz.lerinin dediği gibi “Hakkiki hayvanlık mertebesine inmedikçe insânlık mertebesine yükselmek mümkün olmaz” buradaki hayvanlıktan kasıt nefsi emmârenin değil Hayy esmâsının hakikati sende zuhur etmedikçe insân olamazsın demektir.
O zaman onun kemiklerine bak;
Kemikten kasıt iskelet, iskeletten kasıt birşeyin hakikati yani kuruluşudur, bakın ölüyor ama o kuruluş ortadan kalkmıyor çünkü kullanılması lâzımdır tekrardan eğer o hayvan dirilmemiş olsa, yani nefsani varlığımız olan ceset, beşeri yapı dirilmemiş olsa biz hiç kalkamayız, öteki âleme intikal ederiz, bunun tekrar dirilmesi lâzımdır ki, bizi İlâh-î hakikate götürsün, bu bizim aracımız bu olmazsa bir yere gidemiyoruz, bunun oluşumunu anlatıyor burada emir var, dikkat et gözünün önünde bu hadise oluşuyor deniyor,.
Bu dağılmış iskeleti nasıl topluyoruz ve onun üzerine et giydiriyoruz, hareket edebilsin diye;
Bundan maksat ilimle belirli bir idrake ulaşıp tekrar yeni bir hayat vererek onu diriltiyoruz deniyor. O eski giden gitti artık ve o ölen nefsi emmâreyi artık eski toprağından yapmıyor Cenâb-ı Hakk, sadece kemikleri eski çünkü o ana iskelet bozulursa hepsi bozulur işte onun üzerine yeni elbise giydiriyoruz yani yeni bir kimlik veriyorum sana diyor, işte yeniden diriltmesi budur, dikkat edin hep bizde olan hadiseler bunlar.
Bunlar açıkça meydana çıktı şöyle dedi: “Biliyorum, muhakkak ki Allah her şeye Kadir’dir”
Allah Kudret esmâsıyla herşeyin üzerine Kadir’dir. Üzeyr (a.s.) Hayat, İlim, İrade, Kudret sıfatının zuhurunu gördüm diyor ben burada, ve bunu çok iyi anladım diyor. O Üzeyir mertebesinde bunu böyle idrak ettikten sonra
401
bizler Muhammediyet mertebesinde Allah’ın her şeye muktedir olduğunu çok daha iyi ve çok daha canlı ve çok daha muhabbetli yaşamamız gerekiyor.
Cenâb-ı Hakkk’ın İradesi ile İlminin çok iyi bilinmesi ve bu sıfat-ı subûtiyyenin bizde yaşanması gerekiyor ki ümmet-i Muhammedin üstünde bunları anlayacak bir hal yok zaten ne varlıklar var ne de bir mevzu var çünkü bunlar bizim için buralara vaaz edilmiş şeylerdir.
Geçmiş peygamberlerin pasaj pasaj hikâyeleri bizler için yolda tabelâlar gibi, ama yolun sonu değil tabi ki bizim yolumuz Makam-ı Mahmud fakat bu tabelâları görmeden de oraya ulaşmak mümkün değildir, tabelalara dikkat etmeden hızlı gideceğim diye gitmek çok sağlıklı olmaz çünkü gittiğin yeri görmezsin ve o geriye dönüşte olmaz ama yolu kendisi müşahedeli olarak aşmışsa geriye dönmesini de bilir.
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِـي الْمَوْتَى قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِن قَالَ بَلَى وَلَـكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِي قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِّنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَى كُلِّ جَبَلٍ مِّنْهُنَّ جُزْءاً
ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْياً وَاعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Dostları ilə paylaş: |