Bakara sûresi


(199-) Sümme efıydu min haysü efadanNasu vestağfirullah* innAllahe Ğafurun Rahîym



Yüklə 2,66 Mb.
səhifə56/75
tarix28.10.2017
ölçüsü2,66 Mb.
#17892
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   75

(199-) Sümme efıydu min haysü efadanNasu vestağfirullah* innAllahe Ğafurun Rahîym;


* Sonra insânların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Yukarıda A’raf ehlini anlattı ama bu insânlarla birlikte başkaları da vardır, ve orada her mertebeden inen insânlar vardır, kimileri muhabbet ile inmekte kimileri zorlandım, yoruldum, düşüncesiyle inmekte kimileri şeriat mertebesinden dualarımı yaptım diyerek gönül huzuruyla inmekte, kimileri sadece yorulmuş olarak beşeriyetiyle inmektedir, yani bir sürü mertebelerden iniş vardır, bir ehlullah’ın yani a’raf ehlinin inişini özel olarak anlatıyor ondan sonra diğerleriyle beraber sizde inin ve Allah’a istiğfar edin, oralarda diğer insânların kelâmıyla boşa geçirdikleri vakitler için lüzumsuz düşüncelerde bulunduk-ları için Arafat’ta o vakitleri hakkıyla değerlendiremedikleri için istiğfar edin ama sûretiniz itibarıyla sizde onlara benzediğiniz için ellerinizi açıp istiğfar edin, ama onların gönül âlemi tabii daha başkadır, bu istiğfar genel insânlar için istiğfardır, ama a’raf ehli için cezbe-i İlâh-îyye ile şükür hükmündedir, yani herkes bir şeyler yapsın orada demek isteniyor, ama şükürde ikilik değil mi dersek, o şükür ikilik mânâsında olan bir şükür değildir, yine gönlünden gönlüne, yani kendinden kendine olan bir şükür, teşekkür gibidir.

Muhakkak Allah Gafur’dur örter her türlü günahları ve sendeki hakikati İlâh-îyyeyi de örter ve Rahim’dir, bir bakıma merhamet sahibidir, bir bakıma da ehli muhabbete özel olarak muamelesi vardır.

فَإِذَا قَضَيْتُم مَّنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُواْ اللّهَ كَذِكْرِكُمْ آبَاءكُمْ أَوْ أَشَدَّ 320

ذِكْراً فَمِنَ النَّاسِ مَن

يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ


(200-) Feiza kadaytüm menasikeküm fezkürullahe kezikriküm abaeküm ev eşedde zikra* feminenNasi men yekulü Rabbena atina fiyddünya ve ma lehu fiyl ahırati min halak;


* Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.

Hac hükümlerini yerine getirdikten sonra tekrar Allah’ı zikredin, şöyle zikredin ki, babalarınızı zikrediyormuş gibi zikredin yahut daha şiddetli zikredin.

Babadan kasıt aklı küll olduğundan, aklı kül mertebesinde Allah’ı zikrettiğiniz gibi zikredin, bir başka ifade ile Arafat’ta zikrettiğiniz gibi döndükten sonrada zikredin, oraya çıkıp a’raf ehli olduktan sonra kişi dünyanın neresinde olursa olsun yine a’raf ehlidir ve hüküm aynen üstünde geçerlidir, bir şey eksilmez, işte bu hakikati unutmadan oradaki gibi zikredin hatta daha şiddetli zikredin çünkü aklı küll dahi hakikati İlâh-îyye den almaktadır yani aklı küllün üstünde hakikati İlâh-îyye mertebesinden zikredin döndükten sonra, şimdi o sıfırlanma normalde Arafat’ta oluyor, doğduktan sonra kemâle ermiş şekliyle.

İnsanlardan bazıları Rabbimiz dünya da bize ver derler, sadece dünyalık isterler yani maddi kazanç isterler, ahiretten onlara bir nasip yoktur, onlar istediklerini dünya ihtiyaçlarını giderme yolunda isterler, ahiret için istemezler, işte onun için ahirette onların bir nasibi olmaz çünkü buradan birşeyler hazırlayıp göndermediler.

Ahiretten kasıt ölüm olduğuna göre ölümde iki türlü olduğuna göre biri ızdırari biri ihtiyari ölüm, ızdırari yani zorunlu ölümle yani mutlak Allah’ın iradesiyle öldükleri

321


zaman, ahirette yani ölüm sonrası kendilerine bir nasip yoktur eğer ihtiyari ölümle ölecek olsalar onlar için böyle bir şey söz konusu değildir, dervişler ihtiyari olarak burada ölürler yani nefislerinden ölürler, hangi yaşta öldüyse ondan sonraki yaşamları onlar için artık ahiret hayatıdır, ahir bir sonraki aşama demektir, mutlaka kabre girmek değildir, köylerde hayvanların akşamları girdiği ahır denilen yer onların akşam kapanacak yerleri demektir ya, yani otlamaktan gelecekler sonrasını orada geçirecekler, ahiret genel olarak bahsedilen anlamda değil, belirli fiillerin bir sonraki aşaması onların ahiri demektir, işte dervişlerin ahiri kendi nefislerinden geçtikleri gündür, onlar kendilerine dünyada verilen nimetlerdende faydalanırlar.

وِمِنْهُم مَّن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ


(201-) Ve minhüm men yekulü Rabbena atina fiyddünya haseneten ve fiyl ahırati haseneten vekına azaben nar;


* Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır.

Ve yine insânlardan bazıları vardır ki onlar da: Rabbimiz bize dünyada ver güzellikler, ahirettede yine güzellikler ve bizi cehennem azabından koru, bu duayı yapan insânlar, Zâhirden baktığımızda şeriat mertebesindedir, biraz daha canı gönülden yaparsa bu duayı tarikat mertebesinden olmuş olur.

أُولَـئِكَ لَهُمْ نَصِيبٌ مِّمَّا كَسَبُواْ وَاللّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ

(202-) Ülaike lehüm nasıybün mimma kesebu* vAllahu Seriy'ul hısab;


* İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir.

322


وَاذْكُرُواْ اللّهَ فِي أَيَّامٍ مَّعْدُودَاتٍ فَمَن تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَن تَأَخَّرَ فَلا إِثْمَ عَلَيْهِ لِمَنِ اتَّقَى وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

(203-) Vezkürullahe fiy eyyamin ma'dudat* femen teaccele fiy yevmeyni fela isme aleyhi ve men teahhara fela isme aleyhi limenitteka* vettekullahe va'lemu enneküm ileyhi tuhşerun;


* Sayılı günlerde Allah’ı anın (telbiye ve tekbir getirin). Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin.

Allah’ı belirli günlerde zikredin, bunlar teşrik tekbirleridir, Kûrb’ân bayramı arifesinin ikindisinden sonra başlayan teşrik tekbirleri, Allah’ın muhabbeti o günlerde Kâbe-i şerif ve civarında ve Arafat’ta çok büyük şekilde zuhura geliyor hem madde âleminden hem bâtın âlemin’den, oraya gidilir dikkat edilirse orada zikir (v.b.) yapılamaz, orası alış yeri değil veriş yeridir, yani bu şuna benzer üstünüze herşey yağıyor, siz şemsiyeyi üstünüze tutmuş Ya Rabbim bana şunu ver bunu ver diyorsunuz, ne isteyebilirsiniz ki, ne kadar isteyebilirsiniz ki, senin istediğinde, istediğin şeylerin üstünde hesap edilemeyecek kadar çok şeylerde veriliyor, bunlar böyle verilirken sen bunları reddetmiş yani şemsiye açmış oluyorsun, sen yoksun ki orada duayı kim yapacak sonra, yapamazsın gerçekte, ne dua edebilirsin ne de başka bir şey yapabilirsin, işte o sayılı günlerden maksat birisi bu, sadece zâhirî itibarıyla birisi bu, orada kimin istidatı ve kabiliyeti ne yöndeyse o yönde artış oluyor ona da dikkat etmek gerekiyor, eğitim almadan oraya gitmişse yani günlük yaşantısı içinde oraya gitmişse orada aldığı şey yine günlük yaşantısındaki artış oluyor, irfan ehli dünyayı isterken dünya vasıtasıyla Hakk’ı istiyorum der.

323

İşte o günlerden kasdedilen şeylerden biri bu o gün herkesin gönlünde o muhabbet oluşuyor, gerek bireysel olarak, gerek yerden arzdan arzın muhabbeti yükseliyor, gök ehlinin semavatın muhabbeti yükseliyor, artık bireyselliğinden bir şey yapması söz konusu değil kişinin orada, diğer anlamda Arafat’tan kasıt İnsân-ı Kâmil olduğundan ne zaman ona ulaşmışsan, ne zaman bir İnsân-ı Kâmil ile irtibat kurmuşsan işte o senin belirlenmiş zamanlarındır, biz hayatta isek hac farz, bu gönül haccını yapmak zorundayız



Üç türlü eyyam oldu bu durumda,

Birisi genel olarak orada buluşulan,

Birisi kişinin seyri sülûku anında muhabbet ettiği yere ulaşması, gitmesi,

Birisi de sadece kendi şahsında, kendi varlığında Hakk’la birlikte olduğunu idrak ettiği zaman onun haccı yani Arafat’ı bunu ne kadar aklında tutarsa o kadar hac süresini devam ettiriyor hükmünde olur.

Umrenin süresi daha geniştir, çünkü orada Hz. Rasûlüllah’ın âlemlere rahmeti vardır, yani vesile olması vardır, haccın kapısını öyle aralamak var, başka bir ifade ile hac hakikatini yaşamanın orada provası vardır, eğitimi vardır, önce umreye sonra hacca giden kişi ne kadar rahat hac yapıyor, direk hacca gittiği zaman çok zorlanıyordur.

Mina’da kalma günleri, üç dört gün orada bulunmak gerekiyor, eğer o kadar kalamazda iki gece kalırsa biraz acele ederse onun için bir suç teşkil etmez, bu iki gününden birisi daha evvelce Arafat’ta yaşanan hadisenin Arafat’tan sonra gelen Üçüncü durak şeytan taşlama yeri Mina’da günün biri fenâfillâh, biri bakâbillâh, yani orada hem fenâfillâh hem bakâbillâh haliyle oturduğun zaman dönebilirsin diyor.

Ama bunu üçe de çıkartırsan yine günah yoktur, sevap vardır, bunun üçüncüsü yapmak hem fenâfillâh hem bakâbillâh haliyle tekrar oradaki oluşumu yaşamak yani şeytanları taşlamak, şeytan taşlamakta, kişi Arafat’a çıkıp

324


şeytanları dışarıya attığı zaman bir daha kendisine gelmesinler diye uzaktan taşlamaktır, o taşlardan da yedişer tane atılıyor, her nefis mertebesinden bir tane atmak üzere oluyor.

Muhakkak ki siz ona döndürüleceksiniz, haşrolacak-sınız, yapılması gereken bütün bu işleri hakkıyla yapın, bu işleri yaparken gaflete düşmekten sakının, irfan ehli için bu Âyet zaten tahakkuk etmiş bir Âyettir, toplandınız hükmü vardır, diğerleri için kişi kendi hakikatini ne kadar idrak etmişse toplandığı mertebede o düzeyden olacaktır, burada Cenâb-ı Hakk’ı uzak bir varlık olarak müşahede edenler, bir komutanın önünde toplanan bir cemaat gibi toplanılacağını zanneder, kimileri emirler ile zorla toplanılacağını zanneder ki, öyle de olacak isyan ehli için toplanma, diğerleri muhabbet ehli olarak kendileri gelip toplanacak fakat kendini bilen insânlar zaten bugün Hakk’ta toplandıklarından onlar için bir beis olmayacak, bir başka ifade ile o mertebede olanlar cemaat olarak toplanacaklar, bu cemaatten ayrı bir cemaat olarak, çünkü onlar daha dünyada iken haşroldular, toplandılar yani idrak ve şuurlarında Hakk’ın varlığının kendilerinde olduğunu idrak ederek ilmi bir toplantı yaptılar veya tahkiki yani muhakkak bu işin böyle olduğunu idrak ederek kendi varlığında Zat mertebesi itibarıyla bütün âlemi topladılar.

وَمِنَ النَّاسِ مَن يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللّهَ عَلَى مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ


Yüklə 2,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin