Bakara sûresi


(88-) Ve kalu kulubüna ğulf* bel le'anehümüllahu Biküfrihim fekalıylen ma yu'minun



Yüklə 2,66 Mb.
səhifə31/75
tarix28.10.2017
ölçüsü2,66 Mb.
#17892
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   75

(88-) Ve kalu kulubüna ğulf* bel le'anehümüllahu Biküfrihim fekalıylen ma yu'minun;


* “Kalplerimiz muhafazalıdır” dediler. Öyle değil. İnkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu yüzden pek az imân ederler.

Yine onlar dediler ki, bizim kalplerimiz perdelidir,

Mutlak ki Allah’ın onlar üzerine küfürleri yüzünden lâneti vardır, onların içerisinden az bir kısmıda mü’mindir, imân ehlidir.

Burada ne kadar açık söylüyorlar, bir insânın ben şuyum ben buyum demesi için onun onu bilmiş olması lâzım ki ayırabilsin, bizim kalplerimiz perdelidir diyen kişi bunu şuurla söylüyor demektir ve bu işlerin perde olduğunu ayıracak perde yapısına sahip, işte buradaki en büyük perde, nefislerinin perdesi, kendi varlıkları kendilerine perde oluyor, bize Rasûl geldiği zaman o Rasûlün haberini hiç araştırmadan sadece nefislerine uymadığı için yapmayıp inkâr ediyorlar, onun istikametinde faaliyet göstermiyorlar bu da yine benliklerinden kaynaklanıyor, beşeri benlikleri reddediyor, bunu şuur üstü söylemiş olsa zâten bu duruma düşmez yani hem biliyor hem de gafletinden hükmünü yerine getiremiyor, bunu aşacak enerjiyi üretemiyor, teşhisi doğru yapıyor ama tedaviyi yapamıyor.

Bizim kalplerimiz perdelidir demekle Hakk’ın varlığını kendi varlıklarının altına indirmiş oluyorlar, kendinde var olan İlâh-î hakikatleri bir tarafa bırakıyor ve nefsiyle

207


örtüyor, böyle yaptıkları içinde Allah’ın lâneti onlara vacip oluyor. Onların arasından az bir kimse imân ettiler, yani perdeyi kaldırabildiler kendi varlıklarında İlâh-î varlığın olduğunu idrak ettiler, bunu yaşantıya sokamasalarda imân yollu yaptılar.

وَلَمَّا جَاءهُمْ كِتَابٌ مِّنْ عِندِ اللّهِ مُصَدِّقٌ لِّمَا مَعَهُمْ وَكَانُواْ مِن قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُواْ فَلَمَّا جَاءهُم مَّا عَرَفُواْ كَفَرُواْ بِهِ فَلَعْنَةُ اللَّه عَلَى الْكَافِرِينَ


89-) Ve lemma caehüm Kitabün min 'ındillahi musaddikun lima me'ahüm ve kânu min kablü yesteftihune alelleziyne keferu* felemma caehüm ma 'arefu keferu Bihi, fela'netullahi alelkâfiriyn;


* Kendilerine ellerindekini (Tevrat’ı) tasdik eden bir kitap (Kur’an) gelince onu inkâr ettiler. Oysa, daha önce (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkârcılara (Arap müşriklerine) karşı yardım istiyorlardı. (Tevrat’tan) tanıyıp bildikleri (bu peygamber) kendilerine gelince ise onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti inkârcıların üzerine olsun.

Ne zamanki onlara Allah’ın indinden bir kitap geldi, ve onlarda olanı tasdik eden bir kitap geldi, yani Zat mertebesinden bir kitap geldi, sıfat, esmâ mertebesinde olan kitabı yani ellerindeki Tevrat ve İncil’i tasdik edici olarak geldi.

Zat mertebesinden yani en üst mertebeden geldi ve alttakilerinde hakkını korudu, onları kaldırmadı yani hükümsüz etmedi, onlarda hükümsüz olan insânların içine koyup karıştırdıkları yazılardır, yoksa Tevrat’ın aslı Kûr’ân’da mevcut, İncil’in aslı Kûr’ân’da mevcuttur bunlar ortadan kalkmaz, Mûsâ diye okuduğumuz Âyetler Tevrat Âyetleridir, yani Kûr’ân’ı Kerîm hangi peygamberden bahsediliyorsa onun kitabından bahsediyordur, Kûr’ân’ı Kerîm cem’i kitap olduğu için hepsi içinde mevcuttur, Âdem (a.s.) dan bahsediyorsa ona verilen Suhuflardır onların hakikatidir, İbrâhîm (a.s.) dan bahsediyorsa ona verilen Suhuflar v.b. ve bunlar o mertebede olan kişilere

208


de hükümdür, tabi insânların sonradan ilâveleri hepsine karıştığı için hepsi bir tarafa bırakılıyor, onların özleri itibarıyla, özleri içinde olarak Kûr’ân kalıyor ortada ve Kûr’ân’ın içerisinde de hepsi vardır.

Bu kitabın doğru kitap olduğunu bildikleri halde inkar ettiler, çünkü onların kitaplarında Kûr’ân gibi bir kitabın ve Efendimiz (s.a.v) gibi bir peygamberin geleceği zâten belirtiliyordu, geldiği zaman bunu anladılar fakat siyasi olarak bazı şeyler ellerinden gidecek diye inkâr ettiler.

Burada da Allah’ın lâneti küfür ehli üzerine olsun deniyor.

بِئْسَمَا اشْتَرَوْاْ بِهِ أَنفُسَهُمْ أَن يَكْفُرُواْ بِمَا أنَزَلَ اللّهُ بَغْياً أَن يُنَزِّلُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ عَلَى مَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ فَبَآؤُواْ بِغَضَبٍ عَلَى غَضَبٍ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُّهِينٌ


(90-) Bi'semeşterav Bihi enfüsehüm en yekfüru Bima enzelAllahu bağyen en yünezzilAllahu min fadlihi alâ men yeşaü min ıbadihi, febau Biğadabin alâ ğadab* ve lilkâfiriyne azabün muhiyn;


* Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi kıskançlıkları sebebiyle Allah’ın, kullarından dilediğine lütfuyla indirdiği vahyi inkâr etmeleri ne kötüdür! Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. İnkâr edenlere alçaltıcı bir azap vardır.

Ne kötü alışveriş yaptılar bu şekilde kendi nefisleriyle, Allah’ın indirdiğini inkâr etmek sûretiyle, Allah’ın fazlı kereminden onlara indirdikleri şey hakkında ne kötü alışveriş yaptılar, Allah’ın dilediği kullarının üzerine indirdiği şeyi çekemediler ve ne kötü alışveriş yaptılar, onlar gazap üzerine gazap satın aldılar ve hor hakir edici gazap ta kâfirlerin üzerine oldu.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُواْ بِمَا أَنزَلَ اللّهُ قَالُواْ نُؤْمِنُ بِمَا أُنزِلَ عَلَيْنَا وَيَكْفُرونَ بِمَا وَرَاءهُ وَهُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقاً لِّمَا مَعَهُمْ قُلْ فَلِمَ تَقْتُلُونَ أَنبِيَاءَ اللّهِ مِن قَبْلُ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

209


(91-) Ve iza kıyle lehüm aminu Bima enzelAllahu kalu nu'minu Bima ünzile aleyna ve yekfürune Bima veraehu ve huvelKakku musaddikan lima me'ahüm* kul felime taktülune enbiyaAllahi min kablü in küntüm mu'miniyn;

* Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kûr’ân’a) imân edin” denilince, “Biz sadece bize indirilene (Tevrat’a) inanırız” deyip, ondan sonra geleni (Kûr’ân’ı) inkâr ederler. Hâlbuki o, ellerinde bulunanı (Tevrat’ı) tasdik eden hakk bir kitaptır. De ki: “Eğer inanan kimseler idiyseniz, daha önce niçin Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?”

Allah’ın onların üzerine indirdiğine imân edin denildiği zaman, bizim üzerimize indirilene imân ederiz derler ve arkadan gelen kitabı inkâr ederler, yani Tevrat’a imân ederler Kûr’ân’ı inkar ederler deniyor, inzal olan kendilerinde var olanı tasdik ettiği halde inkâr ederler.

De ki ey Habibim, Allah’ın peygamberlerini niye öldürdünüz o zaman, işte Tevrat’a inanmak yani esmâ âlemindeki hakikatleri iyi anlamadıklarından, Esmâ-i İlâhiyyeyi iyi anlamadıklarından peygamberleri öldürdüler, kendilerine o mertebede gelen risalet hakikatlerini kesmişler, kestikleri için zaten hep zâhirde kalmışlardır.

وَلَقَدْ جَاءكُم مُّوسَى بِالْبَيِّنَاتِ ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِن بَعْدِهِ وَأَنتُمْ ظَالِمُونَ



Yüklə 2,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin