Bakara sûresi


(216-) Kütibe aleykümül kıtalu ve huve kürhün leküm*,ve asa en tekrahu şey'en ve huve hayrun leküm,ve asa en tuhıbbu şey'en ve huve şerrun leküm* vAllahu ya'lemü ve entüm la ta'lemun



Yüklə 2,66 Mb.
səhifə61/75
tarix28.10.2017
ölçüsü2,66 Mb.
#17892
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   75

(216-) Kütibe aleykümül kıtalu ve huve kürhün leküm*,ve asa en tekrahu şey'en ve huve hayrun leküm,ve asa en tuhıbbu şey'en ve huve şerrun leküm* vAllahu ya'lemü ve entüm la ta'lemun;


* Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Savaş sizin üzerinize yazıldı.

Bakın hiç kaçış yoktur, bu kadar kesin olarak yazıldı deniyor, o sizin için kerih yani zor bir şey gözükür, ama yazıldı, yapmazsanız da siz bilirsiniz yani, bu savaş zâhir olarak madde mertebesinde yapılan bildiğimiz savaşlar, ama bizim işimiz o savaş değil, yeri geldiğinde onu da yaparız orası ayrıdır, bu savaş kendi özümüzdeki nefis savaşıdır, nefsi emmâre, levvâme, mülhime savaşı olacak, gerçi nefsimizle boğuşmak zor gözükür ama size bu yazıldı, yani hemde ezelde, mâzide programda yazıldı.

Kim hangi mertebede ise savaşını oradan sürdürüyor, nefsi emmâre mertebesinde ise kendisindeki eksi hayvani güçleri atmakla, kesmekle, yoketmekle uğraşıyor, levvâmede ise o yapmayı bıraktığı eksi şeyleri bir daha yapmamak için savaşıyor, nefsi yaptırmaya çalışıyor o yapmamaya çalışıyor, yaparsa da yine yaptım diye kendi kendini suçluyor, mülhime mertebesinde ise almış olduğu ilhamlar arasından gelen evhamları birbirinden ayırmaya

344


çalışıyor, mutmainne mertebesinde kendisine gelen zorluklara karşı direnmeye çalışıyor ve meseleleri kendi gönlünde daha tatmin edici hâle getirmeye çalışıyor, savaş olmazsa orada duramaz zâten, reKâbet yükselmeyi ilerlemeyi sağlıyor.

Umulur ki sizin kerih gördüğünüz şey sizin için sonunda hayra dönüşür, nefis savaşı size zor gelsede ama bunu yaptıktan sonra bu savaş size hayra dönüşür, hayrı getirir size, siz savaşmamayı kendinize sevgili görürsünüz, yani savaşmayıp, gezmeyi, dolaşmayı kendinize muhabbet edersiniz, bu hoş gelir ama arkasından da başınız dara girer.

يَسْأَلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ فِيهِ قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ وَصَدٌّ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَكُفْرٌ بِهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِخْرَاجُ أَهْلِهِ مِنْهُ أَكْبَرُ عِندَ اللّهِ وَالْفِتْنَةُ أَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِ وَلاَ يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّىَ يَرُدُّوكُمْ عَن دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُواْ وَمَن يَرْتَدِدْ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَأُوْلَـئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

(217-) Yes'eluneke aniş şehril harami kıtalin fiyh* kul kıtalun fiyhi kebiyr* ve saddün an sebiylillâhi ve küfrün Bihi velMescidil Harami ve ıhracü ehlihi minhu ekberu indAllah* velfitnetü ekberu minel katl* ve la yezalune yukatiluneküm hatta yerudduküm an diyniküm inistetau* ve men yertedid minküm an diynihi feyemut ve huve kâfirun fe ülaike habitat a'malühüm fiyddünya vel ahireti, ve ülaike ashabünnari, hüm fiyha halidun;


* Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam

345


öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.

Sana haram olan ayda savaşmayı soruyorlar. De ki o ayın içerisindeki savaş büyüktür, yani o ayda savaş yaparsan çok büyük kötülüktür, haram olan ay, yani hac ayıdır.

Hac Zatûllah’ı ziyaret oluyor, işte bizim gönlümüzde hakikati İlâh-îyye zuhura çıkmışsa, bizler “mahiyyun-ay yüzlüler” olmuşsak artık o gönülde savaş yapmak haramdır, yani o muhabbet içerisinde tekrar nefsi emmâreye, levvâmeye (v.b.) dön, onunla savaş yapmaya başla, bu yasak. Harem-i şerife girilmişse, ki ancak onlardan temizlenmiş olarak oraya girmek mümkündür, ihramla girmek mümkündür, başka türlü girilemiyor, emin beldeyi oluşturmuşsan oradaki savaşın artık bitmiştir, ama hem lisânen emin beldedeyim diyorsun hem de savaşın varsa bu yasak bunu yapma, o zaman o aya ulaşmamışsın demektir, o aya ulaşmadığın içinde savaş yapabilirsin.

Allah’ın yolundan döndürülmek, bir sırat-ı müstakim vardır birde sıratullah vardır, sırat-ı müstakim yeryüzünde nefis mertebeleri itibarıyla fizik bedenin yani o mertebedeki aklın düzenli olarak hareket etmesi ve kişiyi belirli bir yere getirmesi, onun bittiği yerde sıratullah’ın başlamasıdır.

Mescidil Haram ehlini oradan ihrac etmek, çıkartmak, Allah’ın indinde yine çok büyük günahtır, bir kimsenin gönül âleminden dışarıya çıkmasına sebep olacak bazı teşviklerde bulunmak gibi bu da büyük günahlardandır.

Fitne öldürmekten daha büyük suçtur, günahtır.

Ve bu hâl içerisinde ebedi kalıcı olur.

346


إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَالَّذِينَ هَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أُوْلَـئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ

اللّهِ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ


(218-) İnnelleziyne amenu velleziyne haceru ve cahedu fiy sebiylillâhi ülaike yercune rahmetAllah* vAllahu Ğafur'un Rahîym;


* İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Şu imân edenler ki hicret ettiler.

Hicret iki türlü oldu, bazıları zorlanarak hicret ettirildiler, bazıları da kendi istekleriyle bulundukları yerden Hz.Rasullullah’ın bulunduğu yere hicret ettiler.

Oturduğumuz yerde dahi muhacir olabiliyoruz nefsi emmâreden levvâmeye, levvâmeden mülhimeye hicret etmek sûretiyle veya zâhirden bâtına, bâtından zâhire hicret etmek sûretiyle bu hicret hadisesini bünyemizde yaşıyoruzdur.

Derviş te zâten her an Kâbeyi Şerif’e ulaşıncaya kadar muhacirdir, “mücahedesi olmayanın müşahedesi olmaz” demişleridir.

Ve cihat ettiler, Allah yolunda, yine Zat esmâsı, yani Zâti seyirde cihat ederler,

İşte onlar Allah’ın rahmetini umarlar, bu cihatları yapmak sûretiyle, Allah’ın rahmeti zâhirden de geliyor bâtından da geliyor, her taraftan her şekliyle geliyor, gözümüzün görmesi, kulağımızın duyması hep onun rahmeti ama bu rahmetlerin içinde bir de İlâh-î rahmet vardır ki, talebimiz, ricamız o olsun, yani kendi zatımızın hakikatini idrak etmektir, işte en büyük ummak budur, çünkü Allah’tan iyi şeyler umulur, Allah’a kötü şeyler isnat etmek olmaz, gerçi bütün âlemdeki fiiller onun fiilleridir ama nezaketen yorumu başka türlü yapmamız gerekiyor,

347

hakikati bizim bâtınımızda kalacaktır.



Allah (c.c.) Gafur, örtücü ve Rahîm, merhamet edicidir, Allah tecellisi olduğu zaman onun ilk yapacağı şey örtmek, örttüğünüzü gizledikten sonra da ihsânda bulunmaktır, neyi örtüyor, günahlarını örtüyor, beşeriyetini örtüyor ve kendi Rahmâniyyetini arkasından ortaya getiriyor, ki örtüldükten sonra altından birşeyin çıkması lâzımdır yoksa sahne kapanırsa hiçbir şey olmaz.

يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ قُلْ فِيهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَإِثْمُهُمَا أَكْبَرُ مِن نَّفْعِهِمَا وَيَسْأَلُونَكَ مَاذَا يُنفِقُونَ قُلِ الْعَفْوَ كَذَلِكَ يُبيِّنُ اللّهُ لَكُمُ الآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ



Yüklə 2,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin