Bakara Suresi
175
أُولَٰئِكَ
onlar
|
الَّذِينَ اشْتَرَوُا
satın almışlardır
|
الضَّلَالَةَ
sapıklık
|
بِالْهُدَىٰ
hidayet karşılığında
|
وَالْعَذَابَ
azab
|
بِالْمَغْفِرَةِۚ
mağfiret karşılığında
|
فَمَا أَصْبَرَهُمْ
ne kadar da cesaretlidirler
|
عَلَى
karşı
|
النَّارِ
ateşe
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ulâ-ike-lleżîne-şteravû-ddalâlete bilhudâ vel’ażâbe bilmaġfirat(i)(c) femâ asberahum ‘alâ-nnâr(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!
|
Edip Yüksel Meali
|
Onlar, hidayet karşılığında sapıklığı ve affedilme karşılığında azabı satın almışlardır. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
İşte onlar, hidayeti verip sapıklığı, affedilmeyi bırakıp azabı satın alan kimselerdir. Bunlar, ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!
|
Süleyman Ateş Meali
|
Onlar hidayet karşılığında sapıklık, mağfiret karşılığında azab satın almışlardır. Onlar ateşe, karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!)
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
İşte bunlar hidayeti satıp şaşkınlığı, affedilmeyi satıp azabı almışlardır. Ne kadar da dayanıklıdırlar ateşe!...
|
Yusuf Ali (English)
|
They are the ones who buy Error in place of Guidance and Torment in place of Forgiveness. Ah! what boldness (They show) for the Fire!
|
M. Pickthall (English)
|
Those are they who purchase error at the price of guidance, and torment at the price of pardon. How constant are they in their strife to reach the Fire!
|
Bakara Suresi
176
ذَٰلِكَ
işte böyle
|
بِأَنَّ
gerçekten
|
اللَّهَ
Allah
|
نَزَّلَ
indirmiştir
|
الْكِتَابَ
Kitabı
|
بِالْحَقِّۗ
hak olarak
|
وَإِنَّ
elbette
|
الَّذِينَ اخْتَلَفُوا
ayrılığa düşenler
|
فِي الْكِتَابِ
Kitapta
|
لَفِي
içindedirler
|
شِقَاقٍ
anlaşmazlık
|
بَعِيدٍ
derin bir
|
Türkçe Transcript (*)
|
Żâlike bi-enna(A)llâhe nezzele-lkitâbe bilhakk(i)(k) ve-inne-lleżîna-ḣtelefû fi-lkitâbi lefî şikâkin ba’îd(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Bu, Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler.
|
Edip Yüksel Meali
|
Böyledir; çünkü ALLAH gerçeği içeren kitabı indirmiştir ve kitap hakkında tartışanlar ise doğrusu derin bir anlaşmazlık içindedir. *
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Şüphesiz ki Allah kitabı hak bir sebeple indirmiştir. Kitap hakkında ihtilafa düşenler ise, şüphesiz haktan uzak, bir anlaşmazlık içindedirler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
(Onlara) böyle(azab edilecek)dir. Çünkü Allah, Kitabı gerçekle indirmiştir. Kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlık içindedirler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Bu böyledir. Çünkü Allah, Kitap'ı hak olarak indirmiştir. Kitap'ta çekişmeye girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler.
|
Yusuf Ali (English)
|
(Their doom is) because Allah sent down the Book in truth but those who seek causes of dispute in the Book are in a schism(176) Far (from the purpose). *
|
M. Pickthall (English)
|
That is because Allah hath revealed the Scripture with the truth. Lo! those who find (a cause of) disagreement in the Scripture are in open schism.
|
Bakara Suresi
177
لَيْسَ
değildir
|
الْبِرَّ
iyilik
|
أَنْ تُوَلُّوا
çevirmeniz
|
وُجُوهَكُمْ
yüzlerinizi
|
قِبَلَ
tarafına
|
الْمَشْرِقِ
doğu
|
وَالْمَغْرِبِ
ve batı
|
وَلَٰكِنَّ
fakat
|
الْبِرَّ
iyilik
|
مَنْ
kişinin
|
آمَنَ
inanmasıdır
|
بِاللَّهِ
Allah'a
|
وَالْيَوْمِ
ve gününe
|
الْآخِرِ
ahiret
|
وَالْمَلَائِكَةِ
ve meleklere
|
وَالْكِتَابِ
ve Kitaba
|
وَالنَّبِيِّينَ
ve peygamberlere
|
وَآتَى
ve vermesidir
|
الْمَالَ
malını
|
عَلَىٰ حُبِّهِ
sevdiği
|
ذَوِي الْقُرْبَىٰ
yakınlara
|
وَالْيَتَامَىٰ
ve yetimlere
|
وَالْمَسَاكِينَ
ve yoksullara
|
وَابْنَ السَّبِيلِ
ve yolda kalmışlara
|
وَالسَّائِلِينَ
ve dilencilere
|
وَفِي الرِّقَابِ
ve kölelere
|
وَأَقَامَ
ve kılmasıdır
|
الصَّلَاةَ
namazı
|
وَآتَى
ve vermesidir
|
الزَّكَاةَ
zekatı
|
وَالْمُوفُونَ
yerine getirmeleridir
|
بِعَهْدِهِمْ
andlaşmalarını
|
إِذَا
zaman
|
عَاهَدُواۖ
andlaşma yaptıkları
|
وَالصَّابِرِينَ
sabrederler
|
فِي الْبَأْسَاءِ
sıkıntıda
|
وَالضَّرَّاءِ
ve hastalıkta
|
وَحِينَ
zamanında
|
الْبَأْسِۗ
savaş
|
أُولَٰئِكَ
işte onlar
|
الَّذِينَ صَدَقُواۖ
doğru olanlardır
|
وَأُولَٰئِكَ
ve işte onlar
|
هُمُ
onlardır
|
الْمُتَّقُونَ
muttakiler
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Leyse-lbirra en tuvellû vucûhekum kibele-lmeşriki velmaġribi velâkinne-lbirra men âmene bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣiri velmelâ-iketi velkitâbi ve-nnebiyyîne veâte-lmâle ‘alâhubbihi żevi-lkurbâ velyetâmâ velmesâkîne vebne-ssebîli ve-ssâ-ilîne vefî-rrikâbi veekâme-ssalâte veâtâ ezzekâte velmûfûne bi’ahdihim iżâ ‘âhedû(s) ve-ssâbirîne fi-lbe/sâ-i ve-ddarrâ-i vehîne-lbe/s(i)(k) ulâ-ike-lleżîne sadekû(i)(s) veulâ-ike humu-lmuttekûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
|
Edip Yüksel Meali
|
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanırlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; namazı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, o(kimsenin iyiliği)dir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inandı; sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan(köle ve esir)lere verdi; namazı kıldı, zekatı verdi. Andlaşma yaptıkları zaman andlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah'ın azabından) korunanlar da onlardır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz hayırda erginlik/dürüstlük değildir. Hayırda erginlik/dürüstlük o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı/duayı yerine getirir, zekâtı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. İşte bunlardır takva sahipleri.
|
|
Dostları ilə paylaş: |