Bakara Suresi (2/286)



Yüklə 5,51 Mb.
səhifə82/274
tarix05.01.2022
ölçüsü5,51 Mb.
#68842
1   ...   78   79   80   81   82   83   84   85   ...   274
Bakara Suresi
116


وَقَالُوا

dediler


اتَّخَذَ

edindi


اللَّهُ

Allah


وَلَدًاۗ

çocuk


سُبْحَانَهُۖ

O yücedir



بَلْ

bilakis


لَهُ

onundur


مَا

ne varsa


فِي السَّمَاوَاتِ

göklerde


وَالْأَرْضِۖ

ve yerde


كُلٌّ

hepsi


لَهُ

O'na


قَانِتُونَ

boyun eğmiştir




















Türkçe Transcript (*)

Ve kâlû-teḣaża(A)llâhu veledâ(en)(k) subhâneh(u)(s) bel lehu mâ fî-ssemâvâti vel-ard(i)(s) kullun lehu kânitûn(e)

Ali Bulaç Meali

Dediler ki: 'Allah oğul edindi.' O, (bu yakıştırmadan) yücedir. Hayır, göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir.

Edip Yüksel Meali

"ALLAH çocuk edindi," dediler. Haşa, O yücedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

O zalimler, "Allah kendisine çocuk edindi." dediler. Hâşâ, O sübhândır. Doğrusu, göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.

Süleyman Ateş Meali

Allah, çocuk edindi, dediler. Haşa, O, yücedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Allah çocuk edindi." dediler. Hâşâ! Böyle bir şeyden arınmıştır O! Tam aksine, göklerdekiler de yerdekiler de O'na aittir. Bunların tümü O'nun önünde boyun bükmektedir.

Yusuf Ali (English)

They say: "(Allah) hath begotten a son" :Glory be to Him.-Nay, to Him belongs all that is in the heavens and on earth: everything renders worship to Him(119). *

M. Pickthall (English)

And they say: Allah hath taken unto Himself a Son. Be He glorified! Nay, but whatsoever is in the heaven and the earth, His. All are subservient unto Him.

Yahudiler, “Uzeyr, Allah’ın oğludur”, diyorlardı. Hıristiyanlar da İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu inancındadırlar. (Bakınız: Tevbe sûresi, âyet, 30)

Bakara Suresi
117


بَدِيعُ

(O) yaratıcısıdır



السَّمَاوَاتِ

göklerin


وَالْأَرْضِۖ

ve yerin


وَإِذَا

zaman


قَضَىٰ

hükmettiği



أَمْرًا

bir işe (şeye)



فَإِنَّمَا

şüphesiz sadece



يَقُولُ

der


لَهُ

ona


كُنْ

ol


فَيَكُونُ

hemen oluverir








Türkçe Transcript (*)

Bedî’u assemâvâti vel-ard(i)(c) ve-iżâ kadâ emran fe-innemâ yekûlu lehu kun feyekûn(u)

Ali Bulaç Meali

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca 'OL' der, o da hemen oluverir.

Edip Yüksel Meali

Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir işin olmasını dilerse, ona sadece "Ol," der ve olur.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir ve O, bir işin olmasını murad edince, ona yalnızca "ol!" der, o da hemen oluverir.

Süleyman Ateş Meali

(O), göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir şeyi yaratmak istedi mi, ona sadece "ol" der, o da hemen oluverir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Gökleri ve yeri, güzelliklerle donatarak yaratan Bedî' O'dur. Bir şeyin olmasına karar verdi mi ona sadece "Ol!" der. Artık o, oluverir.

Yusuf Ali (English)

To Him is due the primal origin of the heavens and the earth(120): When He decreeth a matter, He saith to it: "Be," and it is. *

M. Pickthall (English)

The Originator of the heavens and the earth! When He decreeth a thing, He saith unto it only: Be! and it is.

Bakara Suresi
118


وَقَالَ

dediler ki



الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ

bilmeyenler



لَوْلَا

değil miydi?



يُكَلِّمُنَا

bizimle konuşmalı



اللَّهُ

Allah


أَوْ

ya da


تَأْتِينَا

bize gelmeli



آيَةٌۗ

bir ayet (mu'cize)



كَذَٰلِكَ

işte böyle



قَالَ

söylemişlerdi



الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ

onlardan öncekiler de



مِثْلَ

gibi


قَوْلِهِمْۘ

onların dedikleri



تَشَابَهَتْ

birbirine benzedi



قُلُوبُهُمْۗ

kalbleri


قَدْ بَيَّنَّا

iyice açıkladık



الْآيَاتِ

ayetleri


لِقَوْمٍ

kavimler için



يُوقِنُونَ

bilmek isteyen




















Türkçe Transcript (*)

Vekâle-lleżîne lâ ya’lemûne levlâ yukellimuna(A)llâhu ev te/tînâ âye(tun)(k) keżâlike kâle-lleżîne min kablihim miśle kavlihim teşâbehet kulûbuhum(k)kad beyyenne-l-âyâti likavmin yûkinûn(e)

Ali Bulaç Meali

Bilgisizler, dediler ki: 'Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?' Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik.

Edip Yüksel Meali

Cahiller, "ALLAH bizimle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi," dediler. Daha öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Kafaları birbirine benziyor. Biz mucizeleri, inanacak olanlara sergileriz. *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Bilgiden nasibi olmayanlar da "Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!" dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalbleri birbirlerine benzedi. Gerçekten de yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz mucizeleri çok açık seçik gösterdik.

Süleyman Ateş Meali

Bilmeyenler dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir ayet (mu'cize) gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere ayetleri açıkladık.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya! ..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır.

Yusuf Ali (English)

Say those without knowledge: "Why speaketh not Allah unto us? or why cometh not unto us a Sign?" So said the people before them words of similar import. Their hearts are alike. We have indeed made clear the Signs unto any people who hold firmly to Faith (in their hearts).

M. Pickthall (English)

And those who have no knowledge say: Why doth not Allah speak unto us, or some sign come unto us? Even thus, as they now speak, spake those (who were) before them. Their hearts are all alike. We have made clear the revelations for people who are sure.

Bakara Suresi
119


إِنَّا

doğrusu biz



أَرْسَلْنَاكَ

seni gönderdik



بِالْحَقِّ

gerçekle


بَشِيرًا

müjdeleyici



وَنَذِيرًاۖ

ve uyarıcı olarak



وَلَا تُسْأَلُ

sen sorumlu değilsin



عَنْ أَصْحَابِ

halkından



الْجَحِيمِ

cehennem
















Türkçe Transcript (*)

İnnâ erselnâke bilhakki beşîran veneżîrâ(an)(s) velâ tus-elu ‘an ashâbi-lcehîm(i)

Ali Bulaç Meali

Şüphesiz biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kur'an) ile gönderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın.

Edip Yüksel Meali

Biz seni, gerçekle, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem halkından sen sorumlu değilsin.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Şüphe yok ki, Biz seni hak ile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi olarak gönderdik. Sen, o cehennemliklerden sorumlu değilsin.

Süleyman Ateş Meali

Doğrusu biz seni, gerçekle, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem halkından sen sorumlu değilsin.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İnan olsun ki, biz seni hak üzere bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen, cehennem ehlinden sorgu suale çekilmeyeceksin/cehennem yâranından sen sorumlu değilsin.

Yusuf Ali (English)

Verily We have sent thee in truth as a bearer of glad tidings and a warner: But of thee no question shall be asked of the Companions of the Blazing Fire.

M. Pickthall (English)

Lo! We have sent thee (O Muhammad) with the truth, a bringer of glad tidings and a warner. And thou wilt not be asked about the owners of hell fire.


Yüklə 5,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   78   79   80   81   82   83   84   85   ...   274




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin