BEYKOZ DERİ VE KUNDURA FABRİKASI
Türkiye'de ayakkabıcılık ve dericilik sanayiinin Beykoz'da kurulu, en eski ve gelenekli işletmesi.
Osmanlı döneminde, büyük ölçüde askeri ihtiyaçlara ve ordu ihtiyaçlarına
dönük olarak gelişen imalat ve sanayinin en önemli kollarından biri dericilikti. A-yakkabı, çizme, at takımları ve saraç eşyası başta gelmek üzere her türden deri eşyanın yapımı devlet tarafından örgütlenir, desteklenir, denetlenirdi. İstanbul'da dericilik, büyük üretim olarak II. Meh-med'le (Fatih) başladı. Kazlıçeşme(-») ve Saraçhane(-») 500 yıldan fazla bir süre önce kurulmuş önemli dericilik tesis ve bölgeleriydi. Osmanlı Devleti'nin sanayileşme adımlarına paralel olarak 19. yy başlarında İstanbul'da, bu üretim dalında gerçekleştirilen en önemli proje, Beykoz'daki geniş düzlüklerin ve zengin su kaynaklarının (bak. Beykoz) yakınında kurulu bulunan debbağhanenin, adım adım bugünkü Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'na dönüşmesidir.
Projenin başlangıcı, III. Selim döneminde (1789-1807) 1805'te Beykoz yakınındaki Akbaba Köyü'ndeki bir özel mülk değirmenin suyunun, Beykoz Çayırı civarında bulunan Kâğıthane'ye verilmek üzere devlet tarafından satın alınmasıdır. Böylece, Beykoz'da Hünkâr İs-kelesi'nin kuzeyinde, Servi Burnu tarafında kalan sahil bölgesinde, su ihtiyacı gerek bu kaynaktan gerekse diğer derelerden sağlanan bir sanayi bölgesi kurulurken, Beykoz dericiliği de bu çerçeve içine yerleşmiştir.
1810'da Beykoz'da bir deri imalathanesi kurmuş olan Hamza Efendi'den satın alınan debbağhane orduya devredilmiş ve adı "Dabakhane-i Klevehane-i Âmire" olarak değiştirilmiştir. Bu fabrikada öncelikle ordu için gereken palaska, kütüklük ve koşum takımları üretilmiş; bu girişimlerin devamı olarak, 1816'da fabrika, Beykoz Techizat-ı Askeriye Fabrikası'na dönüştürülmüştür. 1826'da ise aynı bölgede yeni bir tesis kurularak keçi derisinden yeni tip, el üretimi askeri kundura yapımı başlatılmıştır.
Batı sanayi devriminin en önemli gücü olan buhar makineleri de Beykoz fabrikasında ilk olarak 1872'de çalıştırılmaya başlanmıştır. O tarihte yapılan bir yenileme ile 40 beygirgücünde l buhar makinesi, 2 buhar kazanı, 2 taş değirmen ve 70 deri kuyusu eklenerek teknoloji yönünde önemli ve büyük bir adım atılmıştır.
Türk dericiliğini ve ayakkabı geleneğini de önemli ölçüde etkileyen bu teknolojik gelişmenin sonuçları 1856'da, Uluslararası Paris Fuarı'nda, Beykoz fabrikasının ürettiği askeri kundura, çizme, koşum takımı, palaska ve kütüklüklerin sergilenmesi sırasında gözlenmiştir.
Sanayileşme hareketinin bir parçası olarak 186l'de "gedik"lerin ve "esnaf ve sanatkâr birlikleri"nin sanat ve hizmet tekeli kaldırılmış, ıslah-ı sanayi hareketi başlatılmıştır. Bu dönemde, 1870'te Beykoz fabrikasının kundura üretiminin günlük 300 çifte yükseldiği, 1887'de ise Uluslararası Viyana Fuarı'nda fabrika ürünlerinin altın madalya kazandığı görülüyor.
Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'n-
Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası (üstte) ile imalathaneden görünüş (altta). Erkin Emiroğlu, 1993 (üst), Ali Hikmet Varlık, 1993 (alt)
da en önemli teknik gelişmelerden biri, 1912'de gerçekleştirilmiştir. Sadrazam Mahmud Şevket Paşa'nm teşviki ile Avrupa'dan 90 beygirgücünde 2 dizel motoru, yeni makineler, buhar kazanı getirtilmesi ile günlük üretim önce 1.000 çift kunduraya çıkmış, aynı yıllardaki hızlı gelişmelerle büyüyen fabrikada günlük üretim kısa sürede 1.000 adet deri ve 2.000 çift kunduraya ulaşmış, ancak I. Dünya Savaşı sırasında üretim azalmıştır.
Fabrika, 1923'te Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü'ne bağlanmış, 1925'te Sanayi ve Maadin Bankası'na devredilmiş, 1933'te ise "Sümerbank Deri ve Kundura Sanayii Müessesesi" olarak son şekline ulaşmıştır. Günümüzde resmi adı Sümerbank Holding AŞ Beykoz Deri ve Kundura Sanayii İşletmesi'dir.
Beykoz fabrikasının 19. yy'ın ilk günlerinde başlayan ve kesintisiz bugüne kadar gelişerek süren üretiminin en ilginç ürünleri, bugün fabrikanın koleksiyonunda bulunan ayakkabı örnekleridir.
Bu örnekler yardımıyla, yaklaşık' 180 yıllık ayakkabı geleneğinin ve sanatının, teknik ve tasarım yönünden geçirdiği
Dostları ilə paylaş: |