BİLAD-I SEIASE
istanbul'un banliyösü durumundaki Eyüp, Galata ve Üsküdar yerleşim ve yönetim birimlerinin Osmanlı dönemindeki ortak adı. Sözcük, "üç belde" anlamında olup "nefs-i istanbul" denen suri-çi kent "şehir", Eyüp, Galata ve Üsküdar da birer "kasaba" sayılmaktaydı. İstanbul'un yargı ve yönetim işlerinden sorumlu bir kadısı olduğu gibi, bu kasabaların da ayrı ve bağımsız birer kadısı vardı. Bilad-ı Selase deyimi, bazı eski kaynaklarda üç Osmanlı başkenti (Bursa, Edirne ve İstanbul) için de kullanılmıştır. Bilad-ı Selase deyimi, İstanbul'un fethinden (1453) sonraki yönetsel ve yargısal örgütlenmeler sırasında ortaya çıktı. Oluşturulan İstanbul Kadılığı, surlarla çevrili asıl kenti temsil ederken sur dışından Çatalca'ya kadar uzanan geniş bir bölge Eyüp kasabasına bağlandı. Yerleşim düzeni, sosyal ve ekonomik yapısıyla farklı özelliklere sahip Galata da yakın çevresiyle ayrı bir kadılık, Anadolu yakasında da merkezi Üsküdar olmak üzere ayrı bir yönetim birimi ola-
rak örgütlendi. II. Melımed (Fatih), dönemin büyük bilginlerinden Molla Hüs-rev'i, Molla Gürani'yi ve "Molla Arap'ı, kadılık yetkileri de olan birer müftü olarak yeni örgütlerin başına getirdi. Hızır Bey'i de İstanbul kadılığı ile görevlendirdi. Kanunname gereği her kadı, kendi bölgesinin şer'i yargılama işleriyle birlikte, yönetim, ulaşım, iaşe, güvenlik, denetim vb işlerinden de sorumluydu. Bilad-ı Selase kadılarına, ilmiye sınıfındaki rütbelerinin yüksek olmasından dolayı "molla" da deniyordu.
Eyüp kasabasının resmi adı "Havass-ı Refi'a" (yüce haslar) olup bunun yerine "Havass-ı Kostantiniyye", "Haslar Kadılığı", "Kasaba-i Eyub" da dendiği olurdu. Evliya Çelebi, 17. yy ortalarına doğru bu kadılığın 700 köyü kapsadığını, birer kadı naibinin görev yaptığı 26 nahiyesinin bulunduğunu, Eyüp mollasının yıllık yargı gelirlerinin 10.000 kuruş olduğunu, Hadımköyü, Çekmece-i Kebir (Büyük-çekmece), Çekmece-i Sagîr (Küçükçek-mece), Terkos ve Uzunova'da yargı işlerinin yerinde görüldüğünü yazar. İncici-yan ise 18. yy'da Eyüp kadılığının 500 akçe gündelikli bir mollalık olduğunu, Çatalca, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Silivri, Marmara Ereğlisi, Midye, Burgaz, Terkos nahiyelerini kapsadığını bildirmektedir. Bu bilgilere göre Eyüp, Bilad-ı Selase'nin, nüfusu az ve köylere dağınık, arazisi geniş ve verimli çiftlikleri bulunan, kırsal konumlu olanıydı. 1552'ye değin Havass-ı Kostantiniyye adı ile ayrı bir "kaza" (küçük kadılık) iken bu tarihte yine bir kaza kadılığı olan Galata ile birleştirilip mevleviyet (il kadılığı) oldu. Bu uygulama kısa sürdü ve Eyüp ile Galata ayrı birer mevleviyet konumuna getirildi. 1574'te ikinci kez birleştirilmelerine karşılık 1579'da kadılıklar yeniden ayrıldı. 1583'teki düzenlemelerde Silivri, Çatalca ve Marmara Ereğlisi'nin de katılmasıyla Eyüp ayrı bir mevleviyet oldu. Ancak bu değişiklikler Eyüp ve Galata'daki kentsel sorunlar ve iş yoğunluğundan kaynaklanan sonuçlar olmayıp kadılığa atananların ilmiye sınıfı içindeki düzeyleriyle ilgiliydi. Mevcut kadrolar ihtiyacı karşılamazsa, iki kazanın birleştirilip geçici olarak mevleviyet yapılması olağandı. Eyüp, 1771'e değin "devriye" denen dördüncü sınıf bir mevleviyet iken bu tarihte Ebu Eyyub el-Ensari'ye saygıdan "mahreç" denen üçüncü sınıf mevleviyetler sırasına alındı.
Yine bir mahreç mevleviyeti olan Galata Kadılığı'nm yetki alanı 300 köyü 40 nahiyeyi kapsıyordu. Tophane'de bir "ayak naibliği" vardı. Kasımpaşa, Beşiktaş, Yeniköy ve İstinye naipliklerinin yargı yetkileri bulunuyordu. Bunlar Galata kadısına bağlıydı. 19. yy'da ise Kasımpaşa ve Beşiktaş'a birer mahreç kadısı a-tanmaktaydı. Marmara Denizi'ndeki Marmara Adası ile Mudanya, Kapudağı, Erdek ve Bandırma kadılıkları da Galata'ya bağlıydı. Buraları Galata kadısı adına birer naip yönetmekteydi. Boğaziçi' nin Rumeli kıyıları da askeri alanlar ve yöne-
timler dışında Galata'ya bağlı bulunuyordu. 500 akçe gündelikli olan Galata kadısı Arap Camii yanında oturur, günlük yargı ve yönetim işlerine burada bakardı. Olasılıklı davalara da Arap Camii'nde bakılmaktaydı. Kadı, İstanbul cihetindeki evinden, her sabah bir kayıkla karşıya geçmekte ve göreviyle ilgili işleri yürütmekteydi. Evliya Çelebi'ye göre kadının yıllık yargı harçları geliri 70 kese tutuyordu. Tophane'den Rumelikavağı'na kadar olan kıyı bölgelerinin, Haliç kesiminde ise Hasköy, Sütlüce ve Kasımpaşa'nın yönetim ve denetiminden sorumluydu.
Üsküdar kadılığında beş naiplik vardı. Beykoz Kazası, Üsküdar sınırları içinde olmakla birlikte burası müneccimba-şının arpalığı olduğundan, naibim mü-neccimbaşı olan atamaktaydı. Beykoz dışındaki Anadolu yakası köylerinin tüm şer'i işlemlerine, yönetimine Üsküdar kadısı bakmaktaydı. Kadının Kartal, Pendik, Gebze, Anadolukavağı ve Şile' de birer naibi bulunuyordu. Üsküdar Kadılığı 1581'de Şile ve Kandıra kazalarının eklenmesiyle mevleviyet olmuş, 17. yy'da mahreç mevleviyeti düzeyine yükseltilmişti.
Bilad-ı Selase kadılarının her biri bağımsızdı. İstanbul kadısına yargısal ya da yönetsel açıdan doğrudan bir bağlılıkları söz konusu değildi. Ancak, İstanbul kadısı gibi bu kadılara da padişah ve sadrazam tarafından buyruklar verilmekteydi. Bazen de işi gereği ve kentsel ilişkiler nedeniyle aynı buyruk, İstanbul kadısına ve Bilad-ı Selase kadılarına ayrı ayrı yazılıyordu. Özellikle de İstanbul' un, Eyüp ve Galata ile ilişkisi daha fazla olduğundan birçok konuda ortak çalışmalar gerekiyordu. Örneğin, Galata kadısına yazılan bir hükümden İstanbul kadısının da bilgilendirilmesi kaçınılmazdı. Bilad-ı Selase kadılarının kent ölçe-, ğindeki başlıca rolleri, halkla esnaf arasındaki ilişkilerde belirginleşmekteydi. Diğer yandan her molla, kendi bölgesindeki dinsel, yargısal sorunlarla da şeriata göre ilgileniyordu. Diğer yandan, İstanbul ve Galata, yüzyıllar boyunca bir Akdeniz metropolü olageldiğinden bu iki yerin mollalarına pek çok uluslararası sorun da getirilmekteydi. Ama asıl görevleri, asayişin sağlanması, esnaf denetimleri, narh konması ve uygulanması, çarşı pazar temizliği, yolsuzlukların önlenmesi, tüccar-hükümet-halk ilişkileri, ticarethane ruhsatları, salgınlara karşı önlemler, ceza uygulamaları, iaşe, yakıt, yem tedariki, iskân ve imar işleri vb a-lanlarda yoğunlaşıyordu. Bu görevleri yaparken pek çok görevliyi hizmete koşmaktaydılar. "Bâb naibleri", "ayak naib-leri", kethüdaları vardı. Çarşı pazar işlerini muhtesip, güvenlik sorunlarını ise subaşı aracılığı ile denetliyorlardı.
İstanbul'un birer banliyösü olan Galata, Eyüp ve Üsküdar, başkentin su, yakacak, ulaşım, iaşe sorunlarına da türlü açılardan hizmet vermekteydi. Bu nedenle Bilad-ı Selase kadıları, her hafta,
İstanbul kadısı ve sadrazamla bir araya gelerek önemli sorunları görüşmekteydiler. Kadılara gönderilen buyruklar da çoğu kez kentsel sorunlarla ilgili olmaktaydı. Örneğin, Galata kadısına yazılan bir hükümle dilencilerin toplatılması ve İstanbul'a geçmelerinin yasaklanması, bir başka hükümle suyollarının onarımı istenmekte, Üsküdar kadısına, İstanbul' da yaptırılan cami için kireç temini direktifi verilmekte, Eyüp kadısından harap olan bir zaviyenin onartılması istenmekteydi.
Ancak Bilad-ı Selase kadılarının resmi bir makamları, görevlerini yürütebilecekleri binaları yoktu. Her kadı, genelde işleri kendi evinde görürdü. Fakat Galata kadılığına atananların bu semtte evleri bulunmadığından Arap Camii yanında, olasılıkla ahşap bir meşrutada hizmeti yürütmekteydiler. Bilad-ı Selase kadıları, ilam, hüccet, dava, tescil işlemlerini sicil denen defterlere yazdırtırlardı. Bu sicillere vakıf, nikâh, dava konuları Arapça, günlük yaşamla ilgili karar ve konular da Türkçe yazılmaktaydı. Ancak 17. yy'dan başlayarak tüm kayıtlar Türkçe yazılmaya başlanmıştır.
Diğer ilmiye görevlerinde olduğu gibi Bilad-ı Selase kadılarının da "müddet-i örfiye" denen görev süreleri bir yıldı. Haksızlığı ve yetersizliği görülen kadı yılını doldurmadan da açığı alınabiliyordu. Başarılı olanlar ise en fazla birkaç ay daha bu görevde kalabilirdi. Bilad-ı Selase kadıları İstanbul kadısı ile törenlere katılırlardı. Atlarına, saçaklı abayı (rişe) denen sırma işlemeli, püsküllü gaşiye örtülür, yanlarında keçeli çuhadar yürürdü. Cülus ve bayram törenlerinde padişah, bunlarla bayramlaşmak için ayağa kalkarak el öptürürdü.
Kent sorunlarını görüşmek üzere İstanbul ve Bilad-ı Selase kadılarının bir araya gelmeleri, her çarşamba sadrazamın başkanlığında olmaktaydı. Çarşamba divanı denen bu oturumlarda, şer'i davalara bakılır, ekonomik işler ve güvenlik sorunları görüşülürdü. Çarşamba günü, kadılar Paşa Kapısı'na giderler, sadrazam divanhaneye çıkar, İstanbul ve Eyüp kadılarım sağına, Galata ve Üsküdar kadılarını soluna alarak oturur, öğleye kadar gündemdeki konuları görüşürlerdi. Çarşamba divanı yemekten sonra dağılırdı. Bir üst yargı kurulu olarak çözümlenememiş davaların ele alındığı oturumlara ise huzur murafaası denmekteydi.
Bilad-ı Selase örgütlenmesi 19. yy ortalarına değin korundu. 1829'da kadı ve müderrislerin sıralamalarında yapılan değişiklikte Eyüp Kadılığı 11., Galata 13., Üsküdar da 16. sırada yer almıştı. Çarşamba divanı, 1834'te perşembe ve pazartesi günlerine alındı ve şeyhülislamlıkta yapılmaya başlandı. Bu oturumlarda salt yabancı tüccarlarla ilgili konulara bakılıyordu. Bir süre sonra Bilad-ı Selase kadıları huzur murafaalarına ve çarşamba divanlarına alınmayarak deavi nazırının bu konulara bakması uygun görüldü.
1854'te İstanbul'da şehremanetinin(->) kurulmasından sonra Bilad-ı Selase yerine, İstanbul'un tüm çevresiyle bir kent bütünlüğü içinde örgütlenmesi ve daire-i belediyelerin kurulması gerçekleşmiştir. Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 363, 432, 440, 462, 463, 472, II, 283, 293, '483; İnciciyan, istanbul, 92; Ataî, Hadaiku'l-Hakaik, 137, 236, 283, 305, 442, 443, 447; (Altmay), Onikinci Asırda, 153; (Ergin), Mecelle, 299 vd; Mant-ran, İstanbul, I, 127-139; Uzunçarşılı, İlmiye, 96-101, 133-137, 176; 1. H. Uzunçarşılı, "İstanbul ve Bilâd-ı Selase Denilen Eyüp, Galata ve Üsküdar Kadılıkları", İstanbul Enstitüsü Dergisi, III, 1957, s. 25-32; Ziyaoğlu, Belediye Reisleri, 39.
NECDET SAKAOĞLU
Dostları ilə paylaş: |