Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NDA 240



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə353/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   349   350   351   352   353   354   355   356   ...   899
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NDA 240

241 BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞEV'DA

erkek, çocuk ayakkabısı, kösele ve deri bulunduranların 12 gün içinde bu mallarının miktarını, maliyetini, satış fiyatını ve kimden, ne zaman satın alındığını heyete bildirmeleri gerekiyordu. Heyetin beyânnamesinde yer alan malların İstanbul dışına çıkarılması yasaklanmıştı.

Men-i İhtikâr Heyeti'nin İstanbul tüccarı arasında en çok huzursuzluk yaratan kararı halk arasında "zincirleme usulü" diye anılan ticari işleme karşı açtığı savaştı. Zincirleme usulünde mal, toptancı tüccardan doğrudan doğruya perakendeci esnafa devredilmiyor, "hava oyunu oynayan" spekülatörler arasında, elden ele dolaşarak sürekli değer kazanıyordu. Heyetin kararı piyasadaki malların ilk sahiplerine devrini öngörüyordu. Böylece elinde mal bulunduran onu aldığı tüccara iade edecekti.

Men-i İhtikâr Heyeti'nin zincirleme

soğan, sadeyağ gibi maddelerin de yüzde 25'ine el koydu. Bundan böyle tüccar artık piyasaya mal çıkarmaz olmuştu. Seferberliğin ilk sevkıyatının son bulması üzerine durum bir ölçüde düzeldi. Anadolu hattında tüccara günde 30 vagon ayrılarak İstanbul'un Anadolu ile bağlantısı tekrar kuruldu. Öte yandan, gerek Anadolu'dan gerek dış ülkelerden getirilecek mala ordu tarafından el konulduğu takdirde şehremanetince tazmin edileceği bildirilerek tüccarın kaygısı giderilmek istendi.

İstanbul'un iaşesi sorununun çözümünde Havâic-i Zaruriye Komisyonu başarılı olamadı. Birçok mal kısa sürede piyasadan çekildi. Üretici, malına el konacağı korkusuyla ekimini sınırladı. Öte yandan İttihatçı çevre, İstanbul'un iaşesinin savaş gibi olağanüstü bir ortamda tüccar eline bırakılamayacağına kani olmuştu. Ekmeklik un tedariki giderek güçleşiyordu. Bu soruna çözüm bulmak amacıyla şehremaneti, İttihat ve Terakki Cemiyeti İstanbul Heyet-i Merkeziyesi'n-den Ekmekçiler Cemiyeti Kâtibi İzzet Bey'in başkanlığında Heyet-i Mahsusa-i Ticariye'yi kurdu. Heyet kısa sürede faaliyet alanını genişletti. Diğer tüketim maddelerini de sağlamaya başladı. Heyet gerçekte İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin İstanbul murahhası Kara Kemal Bey'in denetimindeydi. İzzet Bey'in girişimleri sonucu, heyet Anadolu'da tahıl merkezleriyle bağlantı kurdu. İlk iş olarak İstanbul'a günde 20 vagon üzerinden toplam 3.600 vagon buğday şevki için Konya tüccarıyla anlaştı. Ardından, Ankara, Eskişehir, Ereğli, Karaman gibi yörelerle de benzer akitlere gidildi. Ekim 1914'ten itibaren bir yıl süreyle İstanbul'un iaşesi i-çin alım satım işlemleri Heyet-i Mahsusa-i Ticariye tarafından yürütüldü. Anadolu' dan satın alınıp getirilen buğday İstanbul' daki değirmenlerde öğütülerek Ekmekçiler Cemiyeti aracılığıyla fırınlara dağıtıldı. Ekim 1915'te iaşeye ilişkin alım satım işlerini, sermayesini kısmen heyetin sağladığı Anadolu Milli Mahsulat Osmanlı AŞ devraldı. Bu arada, şehremaneti İstanbul'daki değirmenlere el koydu. Buğday öğütme işi şehremaneti bünyesinde oluşturulan Tahniye İdaresi'ne verildi.

Savaşın ilk aylarında ekmek dışında şeker, gaz ve tuza da narh kondu. Heyet-i Mahsusa-i Ticariye İstanbul halkına buğdayın yanısıra, şeker, gaz, bulgur, zeytin gibi diğer temel tüketim maddelerini de sağlamaya girişti.

İstanbul'un iaşesi sırasında dağıtımda büyük güçlüklerle karşılaşılmıştı. Karne yönteminin yanısıra buğdayın öğütülmesi ve dağıtımında doğan gecikmeler ekmek satışı sırasında fırınların önünde büyük bir kalabalığın birikmesine neden olmuş; kargaşa sık sık kavgaya dönüşmüştü. Önceleri dağıtım polis aracılığıyla yürütülmek istendi. Bunda başarılı olunamadı. İttihat ve Terakki Cemiyeti Heyet-i Merkeziyesi işe el koydu. İstanbul nüfusunu mahallelere ayırarak, her mahallede bir "ekmek tevzi mahal-

li" oluşturdu. Dağıtım, bu mahalle teşkilatlarının Mart 1916 başında şehremane-tine devredilişine kadar, İttihat ve Te-rakki'nin mıntıka memurları ve kâtib-i mesulleri aracılığıyla denetlendi.

Kıtlıkla istifçilik ve karaborsacılığın bir arada görüldüğü bir ortamda Heyet-i Mahsusa-i Ticariye'nin iktisadi faaliyetleri kamuoyunda bir dizi tepkiye neden oldu. Cemiyet aracılığıyla bazı kişilerin zengin edildiği söylentisi giderek yaygınlaştı. Siyasal bir örgütün ticari faaliyetlerde bulunması hoş karşılanmıyordu.

Şubat 19l6'da Şehremini İsmail Can-bolat iaşe işlerinin şehremanetince devralınması için Babıâli'ye başvurdu ve ödenek talebinde bulundu. Ardından ordu devreye girdi. 5 Mart 1916 günlü yasayla un sıkıntısı çeken yörelerin ihtiyacını belediyeler adına ordunun sağlaması kararlaştırıldı. Bu amaçla Harbiye Nezareti'ne 500.000 Osmanlı Lirası tutarında bir avans verildi.

Olağanüstü savaş koşullarında şehremaneti iaşe işini yürütümedi. Kent giderek açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Babıâli, ülke çapında iaşe örgütleri kurmadan ve etkin bir dağıtım şebekesi oluşturmadan iaşe sorununun üstesinden gelemeyeceğini gördü. Bu koşullar altında Alman iaşe örgütünü örnek alarak benzer bir örgütlenmeye gidildi. Merkez ve taşra iaşe heyetleri oluşturularak başına Almanya Devlet Tahıl Örgütü kurucularından Hugo Mey er getirildi.

23 Temmuz 1916 günlü İaşe Kanun-ı Muvakkatı'yla Osmanlı toprakları iaşe bölgelerine ayrıldı. Bir bölgeden diğerine yiyecek maddesi gönderilmesi yasaklandı.

Merkez İaşe Heyeti narh yoluyla piyasaya doğrudan müdahaleden kaçınıyor, temel tüketim maddelerinin karneye bağlanmasının fiyat artışlarını önleyeceğini savunuyordu. Ancak, yine de ekmeğe narh uygulamak zorunda kaldı. 14 Ekim 19l6'da büyük kentlerde azami ekmek fiyatını saptadı. İstanbul'da ekmeğin okkası 2 kuruştan satılacaktı.

İaşe Heyeti'nin yanısıra şehremaneti-nin de yetkileri genişletildi. 7 Ağustos 19l6'da bir kanun-ı muvakkatla şehremaneti, İstanbul için gerekli odun, kömür, besin maddeleri ve diğer temel tüketim maddelerinin taşınması için gerekli kara ve deniz taşıt araçlarıyla, besin maddesi üreten fabrika ve imalathaneleri ve bu malların saklanması için gerekli mağaza ve antrepoları bedelini ödeyerek kiralayabiliyor ya da satın alabiliyordu. Ekmek dışında narh uygulamaktan kaçınılması uzun sürmedi. Nisan 1917 tarihli bir yasayla şehremaneti-nin bellibaşlı besin maddelerine ve diğer zorunlu tüketim maddelerine azami fiyat koyabileceği ve gerektiğinde bu fiyat üzerinden satın alıp dağıtıma gidebileceği belirtildi.

1917 ortalarında savaş hâlâ sürüyordu ve iaşe sorununa, değişik örgütlenme biçimlerinin denenmesine karşın, çözüm bulunamamıştı. 18 Ağustos 1917 tarihli

İaşe-i Umumiye Kararnamesi'yle bu kez Harbiye Nezareti'ne bağlı bir İaşe Umum Müdürlüğü oluşturuldu. Ticaret için zorunlu tüm taşıt araçları savaş nedeniyle ordunun elindeydi. Öte yandan ordu disiplini soruna çözüm getirebilirdi. Yeni düzenlemeye göre, I. Ordu dışında Osmanlı ordularının her birinde mıntıka iaşe heyetleri kuruldu. I. Ordu'nun bulunduğu yörede iaşe işleri doğrudan Harbiye Nezareti'nde kurulmuş olan İaşe U-mum Müdürlüğü'nce yürütülecekti.

İaşe Umum Müdürlüğü İstanbul'da ekmeklik ve yemlik tahılın alım satımını yasakladı. Vilayet dahilinde bu tür tahıldan çiftçinin kendi tüketeceğini ve tohumluğunu ayırdıktan sonra geriye kalan kısmını bedel karşılığı İaşe Umum Müdürlüğü'ne devretmesi gerekiyordu. Bakkal ve tüccar, mağaza ve deposunda bulunan bulgur, un, makama-, şehriye, irmik vb unlu mamulleri; zeytinyağı, zeytin, şeker ve pirinç stoklarını İaşe Umum Müdürlüğü'ne teslim ediyor ve bundan böyle bu malların serbest piyasada alım satımı yasaklanıyordu. Ayrıca, francalacı, pastacı, simitçi, börekçi, tatlıcı vb esnafın faaliyetleri durdurulmuş; ellerindeki un stokları satın alınarak Fırınlar İdaresi'ne devredilmişti.

İaşe Umum Müdürlüğü bu arada toplumsal içerikli bir dizi önleme başvurdu. Yoksulların yalnızca ekmek tükettiği, varlıklı kesimin ise et ve pirinç gibi şeyleri ekmek yerine ikame edebildikleri göz önünde bulundurarak fakir halka daha fazla ekmek verilmesi öngörüldü. Ayrıca, ağır iş görenlere karne haklarının yanısıra günde 250 ile 750 gr arasında fazla ekmek dağıtılması kararlaştırıldı.

Harbiye Nezareti'nce tek elden yürütülmesi iaşe işlerini bir ölçüde düzene soktu. Ekmek sorunu kısmen çözüm buldu. Zeytinyağı, gaz, peynir, şeker, kibrit türü kıt mallar karneye bağlandı. Odun ve kömür müteahhitleriyle sözleşme yapılarak, ekmek karneleri gösterilmek suretiyle hane başına belirli miktarda ve uzlaşılan fiyat üzerinden odun ve kömür dağıtımı gerçekleştirildi.

Bu önlemler sonucu, özellikle başta memur olmak üzere İstanbul'da sabit gelirli kesimin iaşesi eskiye oranla olumlu gelişme kaydetti. Bu arada, geçim sıkıntısı çeken memurun yükünü hafifletmek amacıyla Babıâli, tahsisat-ı fevkalade a-dı altında bir ek ödenek dağıttı. Memurun şeker, sabun, patates, bulgur vb temel ihtiyacı İaşe Umum Müdürlüğü'nce karşılandı. Bu arada memurun gündüzleri ailesinden uzakta lokantalarda yemek yemek zorunda olduğu göz önünde bulundurularak İstanbul yakasında ucuz fiyatla yemek veren bir "memurin lokantası" açıldı.

4 Nisan 1918 günlü İaşe-i Umumiye Kanunu ile İaşe Umum Müdürlüğü'nün yetkileri genişletildi. Ordu, memur ve müstahdemlerin yanısıra resmi yatılı okul öğrencisinin, İstanbul halkının ve taşrada muhtaç halkın iaşesi de bu müdürlükçe üstlenildi. İaşe-i Umumiye Kanunu ile İa-

şe Umum Müdürlüğü'nde ayrıca bir İaşe Meclisi oluşturuldu. Bu arada iaşe sorununu doğrudan üstlenecek bir bakanlığın kuruluş çalışmaları başlamıştı.

İaşe Meclisi ancak üç ay faaliyet gösterdi. Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan' da, yetkileri sınırlı da olsa, yeni bir meclisin oluşturulmasını anayasal yönden sakıncalı görenler vardı. İaşe Meclisi her hafta cumartesi, pazartesi ve çarşamba günleri toplanmasına karşın, pek fazla yol kat edemedi. İstanbul halkına protein ihtiyacını et yerine balık yiyerek gidermesini önerdi. Besin maddelerinin ve özellikle un ve diğer tahıl ürünlerinin alım satımında spekülatif girişimlerde bulunulduğu gerekçesiyle tahıl ve tahıldan mamul besin maddeleriyle bakliyat ticaretinin İstanbul'da saptanacak belirli yerlerde, açık olarak yapılmasını gündeme getirdi. Bir diğer kararıyla süt ve yoğurt dışında sütten yapılan tatlılarla kaymağın, un, irmik, nişastadan mamul her türlü tatlının, poğaça, çörek ve kurabiyelerin üretimini ve satışını yasakladı.

Savaş yıllarında İttihatçı hükümetlerin iaşe sorununun üstesinden gelememelerinin temel nedenlerinden biri spekülatif girişimlerin savaş ortamında tatlı bir kazanç kapısı oluşturmasıydı. Bu yıllarda istifçiliğin önü bir türlü alınamamıştı. Babıâli birçok mala narh koymuştu; ancak karaborsa alıp yürümüş, kıtlığı çekilen her türlü mal el altından sağlanmıştı.

Kökten önlemler almaksızın hayat pahalılığının önlenemeyeceğini gören hükümet, Mayıs 1917 sonlarına doğru spekülasyon ve istifçilikle resmen mücadeleye girişti. Kolluk kuvvetleri ilk iş olarak Çakmakçılar'da Abud Efendi Ha-nı'nı bastı. Spekülatif girişimlerde bulunan, o günün deyimiyle "hava oyunu oynayan", 200'ün üzerinde tüccarı tutukladı. Sabah gazetesine göre, bu handa iki gün içerisinde, sodanın kilosu 28 kuruştan 52 kuruşa, mumun kilosu 44 kuruştan 70 kuruşa, limontuzununki 150 kuruştan 320 kuruşa, kibritin sandığı 14 Osmanlı Lirası'ndan 22 Osmanlı Lirası' na, kininin kilosu 6 Osmanlı Lirası'ndan 14 Osmanlı Lirası'na yükselmişti.

Bu baskının ardından spekülasyonla mücadeleyi yürütmek üzere Sadrazam ve Dahiliye Nazırı Talat Paşa'nın başkanlığında bir Men-i İhtikâr Heyeti kuruldu. İhtikârın Men'i Hakkında Kanun-ı Muvakkatla spekülatif işlemlerden doğacak suçların doğrudan sıkıyönetim mahkemelerinde görülmesi kararlaştırıldı. Ticaret Kanunu geçici olarak yürürlükten kaldırıldı. İstifçilik yapanların mallarına el konması, bunun yanısıra, 3 aydan 3 yıla kadar hapis ve 100 Osmanlı Lirası'ndan 5.000 Osmanlı Lirası'na kadar para cezasına çarptırılması öngörüldü.

Men-i İhtikâr Heyeti, faaliyete geçer geçmez ilk iş olarak dükkân camekânla-rında teşhir edilen ya da içeride bulunan malların tümü için etiket konma yükümlülüğünü getirdi. Ayrıca, tüccar ve esnaftan elinde patiska vb kazmir, çuha, şayak ve diğer yünlü kumaş türü, kadın,

Ordunun ihtiyaçlarına öncelik verildiği için ekmek ve un sıkıntısının had safhaya vardığı savaş yıllarında, İstanbul'da bir askeri depodaki peksimet yığınları.


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   349   350   351   352   353   354   355   356   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin