Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə394/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   390   391   392   393   394   395   396   397   ...   899
BOĞAZ İÇİ

HATIRALARI

Boğaziçinde, bağdaş kurmuş gibi rahat ve alçak dağlar, çömelmiş gibi tepeler, aralarında halleşen kadınlar kadar sakin görünür. Su kenarındaki bayırlar, ağaçlar ve renkler kalbimizin muhabbetli hisleri kadar yumuşak ve tatlı duyulur. Bu mavi, rüzgârlı sular, beyaz ve geçici bulutlar, bu birleşik güzellikler bize mutlaka annelerimizin şefkatlerini, çocukluk günlerimizin his ve hayal dolu saatlerini, dünyanın bize iyi olduğu zamanları hatırlatır.

Fakat bu çocuksu günlerin yanında mutlaka için için hırslı ve aşk için hazır bir vücude benziyen günler de gelir. Bu günler, tabiat, yanınızda bir sevgili gibi, mutlaka sizinle meşgul olur, yani sizi kendisiyle meşgul olmağa mecbur eder. Gözleriniz ona hayran kalır, kollarınız onu kucaklamış, ağzınız ona söylüyor gibi, her an onun mevcut olduğunu, değiştiğini, size tesir ettiğini, her zaman başkalığını ve güzelliğini görür, duyarsınız.

Bir sandalla, sabah, akşam ve hattâ gece bu sularda dolaşmağa doyamazsı-nız. Bir yaz günü denize bir konup bir kalkan martılar yüksekten avlarına bakarak haykırışırlar. Seslerin çiğ çiğ dökülüşü, güneş ışığıyle âdeta madenî gibi parlayışı, size güya eski bir mevsimin sesi ve seslenişi gibi gelir. Bu ses sanki geçen zamanın bir kılıfını yırtmış gibi, onun içindeki lezzetli, nazlı sırlar ve daha gelecek günlerin tatları, bir sepetten boşalan çiçekler ve meyvalar tarzında dökülüyor zannedersiniz. Kendinizi ta eskiden yaşamış olduğunuz bir günün içinde sanırsınız. O kadar her şeyde değişmemiş ve tadılmış bir hal vardır. İşte ben de, sihirli bir kapıdan eski bir âleme geçmiş gibi, kendimi birdenbire eski zamanımın içinde ve hâtıraları arasında buldum.

Şimdi geçmiş Boğaziçi zamanlarımın huzur, haz ve hayal âleminden en çok lezzetle hatırladığım anlar, eve dönmek için bindiğim akşam vapurlarının köprüden kalkmağa hazırlandıkları, kalktıkları saniyelerdir. Galatasarayın haftalık, bayramlık veya senelik tatillerinde bu akşamlar ters, tozlu, üzüntülü bir âlemi geride bırakmış ve bu anda, bir mavilik, serinlik, temizlik, şefkat ve güzellik âlemine girmiş olurdum. Hava, ziya ve sular öyle munis ve öyle güzeldi ki bu şirket vapurunun, daimî hizmeti için gündelik kalkışı en hisli, lezzetli bir seyahate atılışa, en şerefli bir zafere doğru gidişe benzerdi. Boğazın hazzma doğru yüzmeğe kalktığı sırada vapurun vücudunda âdeta bir lezzetin ürperişleri duyulur, o, yarışa iştirak edecek bir at gibi, hisli, sanki kişner, sesler telâş, memurlar acele eder ve bütün vapur ahalisinde bir neş'e sezilirdi. Bir düdük hazla ve hızla öter, son gelenler koşuşur, kalacak olanlarla bir müddet ayakta konuşanlar vapura atlar, içerideki satıcılar dışarıya sıçrar, vapur kalkmadan tahta parmaklıklı bir kapı kapanır ve her defa koşarak gelip vapurun daha kalkmamış fakat bu kapının kapanmış olduğunu gören bir adam hiddetlenerek gidenlerin rahatlarına baka baka memurlara karşı bağırır, çağırırdı. Nihayet vapur mavi sularda pembeyaz köpükler bırakarak ve (onu uzaktan, Galatasarayın mütalâahanesi yahut bahçesinden duyduğum zamanlar bana bir feıyat kadar tesirli ve aşklı bir davet kadar daüssı-lalı gelen) neşeli, âdeta gururlu bir haykırışla kalkar, Boğaziçine yollanırdı.

Ey Boğaziçi vapurlarının o kalkışları, eminim ki bu saniyeleriniz kalbimin mahfazasına girmiş en kıymetli zamanlardan olmuştur. Elli sene evvel yorulmuş ve adiliklerden bıkmış çocuğun hülyalarına müsait bir muhite dönerken ruhuna sizin bıraktığınız beyaz izleri bugün de o geçmiş günlerde olduğu kadar tamam olarak ve artık yeni hiçbir şeye duyamıyacağım bir heyecan ile duyuyordum. Ve bu eski zevkimi iyi bilmekle beraber şimdi içimden o zamanki kendime seslenerek diyorum ki: Ey gafil ey halin neş'elerini kendine az bulan ve gönlünün hülyaları içinde yüzen çocuk! Bilmiyorsun ki bütün dünya ve her şeyden kıymetli bildiğin hayatın sana artık hiçbir zaman senin için bu unsurların birleşmesinden çıkan mucizenin sunduğu lezzeti veremiyecektir ve artık hiçbir şey bu saniyelerin tadına ve hattâ günlerin gölgesine değmiyecektir. Sen tattığın bu ânın ne büyük bir ahenk mahsulü olduğunu bilmiyor ve bu saadetin bir rüzgâr gibi geçici olduğunu duymuyorsun! Halbuki sonraki ömründe bir daha saadeti böyle vadolunmuş sanacak değil ve bir daha bu havayı, rüzgârları, bu sesleri böyle emin dostlar gibi duyacak değilsin! Zira bu zamanlarına dönmen için şimdi gönlünde yaşayan ölülerin -hiç bu mümkün müdür?- dirilmesi ve geçmiş hayatı kurması lâzım gelirdi!..

Abdülhak Şinasi Hisar, Boğaziçi Yatılan, ist., 1968, s. 57-60

lan da iyileştirilmiş ve geliştirilmiştir. Etiler, Levent gibi planlı alanlar dışında, yüksek eğimli alanlarda gecekondu yerleşimi, koruluk alanların ifraz yoluyla yerleşmeye açılması, yerel mevzi planlarla açılan konut yerleşmeleri, Boğaziçi'nde üç farklı yerleşme alanının ortaya




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   390   391   392   393   394   395   396   397   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin