ÇAĞLAYAN KASRI
Halic'e dökülen Kâğıthane Deresi vadisinde Kâğıthane adıyla bilinen eğlence ve mesire yerinde yapılmış olan sultan köşklerinin 19. yy'da yerini alan saray-kasır. Abdülaziz (hd 1861-1876) tarafından 1862-1863'te yaptırılmıştı. Mimarları, Agop (1837-1875) ve Sarkis Balyan'dır (1831-1899).
Çağlayan Kasrı günümüze gelememiştir. Ancak çok sayıda görsel ve yazılı belge sarayın restitüsyonuna olanak vermektedir. Kasır, burada daha önce inşa edilmiş saray yapıları ve köşkler gibi, Kâğıthane Deresi'nin iki tarafı rıhtımlı doğrusal bir kanala (cedvel-i sîm) dönüştüğü noktadaydı. Derenin suları kasrın ö-nünde, kanalın içinde inşa edilmiş iki bent üzerinden akarak çağlayanlar oluşturur, kasrın duvarlarını yalayan bir havuz içinde toplanır ve oradan da kanal içine akıtılırdı.
Planı daha önce burada bulunan yapının benzeri olan Çağlayan Kasrı'nın daha büyük ve görkemli olduğu anlaşılmaktadır, iki katlı olan ahşap kasır, bir kanadı kanal üstüne ve diğer kanadı park tarafına yerleşen bir "L" biçimindeydi, iki kanadın birleştiği köşede valide sultan dairesi yer alıyordu. Her kanat kendi içinde simetrikti. Kanala bakan cephe harem bölümüydü; bir ucunda valide sultan dairesinin bir bölümü, diğer ucunda kalfalar dairesi bulunuyordu. Orta bölümde de dört kadın efendiye özel birer daire ayrılmıştı. Ancak cephe düzenlemesi bu altı daire arasındaki iç hiyerarşiyi yansıtmıyordu: Kanala bakan cephede, barok konsollara oturtularak su üstüne taşan yalnızca dört çıkma bulunuyordu. Avlu cephesi de simetrik değildi; her bir dairenin girişi ayrıydı ama birinci kadın dairesi ile kalfalar dairesinin girişi diğerlerinden ayırt edilmişti.
Bahçeye bakan kanat ise selamlık dairesiydi. Bir köşesinde valide sultan dairesinin diğer bölümü bulunuyordu; hemen yanında da mabeyin ve hünkâr da-
ireleri sıralanıyordu. Cephe düzeni simetrikti. Her bir dairenin geniş sofası cephede birer çıkmayla vurgulanmıştı; ancak ortadaki mabeyin dairesinin çıkması bu cephenin en dikkati çeken mimari elemanı oluyordu. Mabeyin dairesinin girişi harem avlusuna açılmaktaydı. Valide sultan ile hünkâr dairelerinin girişleri doğrudan bahçeye açılıyordu; hünkâr dairesinin ayrıca bir de selamlık avlusunda, diğeriyle aynı eksene oturan bir ikinci girişi bulunuyordu. Böylelikle selamlık dairesi girişi, eksenine oturduğu bahçe ile doğrudan bağlantı kurarken, valide sultan dairesi yoluyla hareme giriş saklı tutulmuştu ve aynı ölçüde görkemli değildi. Valide ve hünkâr dairelerinin giriş salonlarında geniş barok merdivenler vardı. Harem bölümündeki ara kattaki bir koridorla valide sultan dairesinin sofasına ulaşılır, oradan da hünkâr dairesine geçilirdi. Üst katta, mabeyin dairesinde, harem ve selamlığı birleştiren oval sofa, saray yaşamında 18. yy sonrasındaki değişikliğe işaret eden bir gelişmeydi. Her iki kanadın cepheleri de gösterişli olmayan neoklasik tarzdaydı.
II. Abdülhamid döneminde de (1876-1909) zaman zaman onarılan Çağlayan Kasrı 1940'a kadar ayakta kalmış, ancak bu tarihte birkaç ay içinde sökülerek malzemesi dağıtılmıştır. 1952'de yerinde istihkâm Mektebi inşa edilmiştir.
Bibi. M. Aktepe, "Kâğıthane'ye Dair Bazı Bilgiler", İsmail Hakkı Uzunçarşıh'ya Armağan, Ankara, 1976, s. 335-363; Eldem, Sa'dâbâd; S. Eyice, "Kâğıthane-Sa'dâbâd-Çağlayan", TAÇ, 1/1 (1986), 29-36; S. Ünver, "Her Devirde Kâğıthane", VD, X (1973), 435-461; P. Tuğlacı, The Role ofthe Balyan Family in Ottoman Arc-hitecture, isi., 1990, s. 487-496.
TÜLAY ARTAN
Dostları ilə paylaş: |