DALLAWAY, JAMES
~ Şubat l 763, Bristol - 6 Haziran 1864, Leatherhead) İngiliz topografyacı ve yazar.
Bir bankerin oğluydu. 1789'da eski eserler meraklılarının toplandığı Society of Antiquarians'a üye oldu. Koruyucusu olan Norfolk dukasının aracılığıyla 1794' te İngiltere'nin İstanbul elçiliğinin hekim ve papazlığına atandı. İstanbul'daki üç yıllık yaşantısının ve gözlemlerinin ürünü olan Constantinople ancient and modern with excursions to the shores and islands of Archipelago and to the Troad başlıklı kitabı 1797'de Londra'da yayımlandı. 1800'de Chemnitz ve 1801' de Berlin-Hamburg'da yapılmış iki Almanca baskısı ve Paris "an VII" tarihli bir Fransızca baskısı vardır. Dallaway İngiltere'ye dönüşünden sonra ölümüne kadar Norfolk dukasının sekreterliğini yaptı ve İngiltere tarihine ilişkin kitaplar kaleme aldı.
İstanbul'a ait yapıtı bir seyahatnameden çok tarih ve coğrafya çalışmasıdır ve bunun için Dallaway eski Bizans yazarlarından olduğu gibi Batılı seyyahlardan ve yerel kaynaklardan da faydalanmıştır. Böylece "İstanbul efendisi"nin (İstanbul kadısının) sayımlarına dayanarak o dönemde kentte 88.185 evin ve 130 tane halka açık hamamın bulunduğunu yazar. Herhalde bu sayımdan yola çıkarak kent nüfusunun 400.000 kişi (ki bunların 200.000'ini Türk, 100.000'ini Rum ve geri kalanım Yahudi, Ermeni ve Frenk olarak hesaplar) olduğunu yazar. İstanbul kadısından elde edilen bilgiler ancak suri-çi İstanbul'a ait olmalıdır.
Zamanında Topkapı Sarayı'nda 6.000 kişinin hizmet gördüğünü yazar ki, bunların 500 kadarı kadındır. Ancak bu çalışanların önemli bir bölümünün kentte evleri vardır ve sarayda gecelemezler. III. Selim sayesinde sarayda modernleşme başlamıştır.
Yazar, herkesçe anlatılan büyük sultan camilerinin ötesinde Nuruosmaniye ve Laleli'den de söz eder. Ayrıca, yine
İstanbul efendisinin defterlerine dayanarak, 1782 yangınından önce (Ramazan 1196/Ağustos 1782 Cibali yangım) kentte 500'ü aşan okulun (herhalde medrese ve mektep) bulunduğunu yazar. Kütüphaneler için de önemli bilgiler verir. Bunların sayısı 1784'te 150 kadardır, 13 tanesi halka açıktır. 1754'te kurulan Ayasofya Kütüphanesi'nde 1.527, Fatih Kütüphane-si'nde ise 1.525 yazma kitap vardır. 1779' da sultan (I. Abdülhamid) bir halk kütüphanesi açmıştır. Ayrıca Köprülü ve Ragıb Paşa kütüphaneleri de anılır.
Diğer ilginç bir bilgi Nuruosmaniye Camii'nin yakınlarında bulunan "tiryaki-hane"ye aittir. Burada satılan afyon, ağdalı şuruplarla ve baharatlı meyve sularıyla karıştırılıp ya kaşıkla yenilir ya da üstünde "Maşallah" yazısı basılmış baklava biçiminde macunlar halinde sunulur. Bundan başka yazar bir Avrupalının aklından geçiremeyeceği kadar sessiz sokaklardan, kahvehanelerden ve oralardaki hikayecilerden söz eder. 1779'daki yangında zarar gören Çemberlitaş'ı sağlamlaştırmak için taş bir kaidenin yaptırıldığını not eder. Hanım sultanların birçok sarayının bulunduğu Eyüp'te padişahın (III. Selim) annesinin (Mihrişah Sultan) kendisine bir türbe yaptırdığını yazar. Aynı dönemde harap bir halde cilan Aynalıkavak Sarayı'nda bazı tamiratlar yapılmaktadır. Boğaziçi'ne gelince, sahil saraylarına ve Kuruçeşme'deki Fener Rum aristokrasisine ait konaklara ilişkin kısa bilgilerden sonra, gene kısaca sukemerlerinden ve bentlerden söz edilir ve İran sefirinin ikametgâhının Üsküdar'da olduğu yazılır.
Kitapta renklendirilmiş birkaç gravür vardır, bunlar arasında en ilginç olanları, sur dışından Yedikule'nin görünüşü ve İngiliz sarayından (aslında İsveç sarayından olacak) Sarayburnu'na bakıştır.
STEFANOS YERASiMOS
DALLEGGIO, EUGENE
(7 Ekim 1888, istanbul - ?, Atina) Rum asıllı araştırmacı.
Fransızca yayınlarında adını Eugene Dalleggio d'Alessio şeklinde yazan Ev-genios Dalezios, Ege Denizi'ndeki Sira (Syra) Adası halkından İstanbul'a yerleşmiş bir ailenin çocuğuydu. Bu ada halkı genellikle Katolik olduğundan E. Dalleggio da bu mezhepe mensuptu. 16. yy'a kadar inen ailenin içinde din adamları da bulunmakla beraber Dalleggio'nun babası ticareüe hayatını kazanıyordu. Dalleggio Fransa'da öğretim gördü. Bir süre Osmanlı Bankası'nda çalıştı. 31 Temmuz 1931'de İstanbul'da Apollon Fotoğrafha-nesi'nin sahibi Ahilleos (Asil) Saman-cı'nın kızı Virginia ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu oldu. Az sonra Yunanistan'a göç ederek Atina'da yerleşti. Ölümüne kadar burada yaşadı. Ölüm tarihi tespit edilememiştir.
Dalleggio gençlik yıllarından itibaren tarih konuları ve eski eserlerle amatör olarak uğraşıyordu. Araştırmalarını İstan-
Eugene Dalleggio
Semavi Eyice koleksiyonu
bul'un Katolik tarihi ve eski eserleri üzerinde yoğunlaştıran Dalleggio, bu bakımdan bilhassa Galata ile meşgul oldu. Bu husustaki ilk eseri, 17. yy'a ait Galata'da-ki Hristiyanlıkla ilgili yazma bir metni yayımlamasıdır (Relatione dello stato detta cbristianitâ di Pera e Costantino-poli obediente al somme Pontefice Ro-mano Manascritto detta prima meta del XWIesecolo, İst., 1925).
Bir süre sonra Galata'daki Saints Pi-erre ve Paul Kilisesi'nin tarihine dair ince bir kitap yayımladı (Le courent et l'eglise deş Saints Pierre et Paul â Galata-Precis bistoriqüe,.İsl., 1935). Dalleggio' nün bunlardan sonra en önemli kitabı, eski bir Dominiken kilisesi olan Arap Camii'nin(-0 1910-1912'deki tamiri sırasında döşemesi altından meydana çıkartılarak, İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne götürülen, Cenovalılara ait üzeri armalı mezar taşlarına dairdir. Bu Genova'da basıldığı gibi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri yayını olarak da satışa çıktı (Le pietre se-polerali di Arab Giami, Antica chiesa di S, Paolo a Galata, Genova, 1942).
Kitap halindeki yayınlarından sonuncusu ise Grek harfleriyle Türkçe olarak basılmış ve genellikle "Karamanlıca" olarak adlandırılan kitapların bibliyograf-yasıdır. Assomption rahiplerinden S. Sa-laville ile birlikte hazırladıkları bu büyük bibliyografya, büyük çoğunluğu İstanbul'da basılan bu kitapların tam bir listesi ile birlikte, içindekileri tanıtmaktadır (Karamanlidika, Bibliographie analytique d'ouvrages en langue turque imprimes en caracteres grecs, Atina 1958'den itibaren 4 fasikül).
Dalleggio'nun İstanbul tarihi ve eski eserlerine dair makaleleri genellikle Fransızca olarak, Assomption rahiplerinin çıkarmakta oldukları Echos d'Orient dergisinde yayımlandı. Bu yazıların hemen hepsi Galata, buradaki Ceneviz armaları
DALMATU MANASTIRI
544
545 DAMAT İBRAHİM PAŞA ÇEŞMESİ
sorumlu Hüseyin Ağa'ya armağan edilmiş ve torunları, torunlarının torunları denizdeki bu mirasa sahip çıkarak son yıllara kadar dalyam kiraya verip, yararlanmışlardır.
Boğaz'da dalyanların kurulu olduğu kıyılardaki yerleşim yoğunluğu, deniz kirliliği ve aşırı avlanma balık neslinin azalmasına sebep olmuştur. Ayrıca balıkların göçlerini etkileyen mevsimsel değişiklikler, balık sürülerinin yer değiştirmesinde büyük rolü olan yunusların bilinçsizce yok edilmesi ve yoğun Boğaz trafiği göç eden büyük balık sürülerinin kıyılara sokulmadan geçip gitmelerine yol açmıştır. Giderek ilerleyen teknoloji balık avcılığında da kendini göstermiş, insan gücünün yerini elektronik aygıtlar, güçlü makineler alarak ağ balıkçılığını daha kârlı duruma sokmuştur.
Bu durum karşısında büyük emek ve harcama gerektiren dalyanlar gittikçe ve-rimsizleşmiş, birkaç yıl öncesine kadar
ve katolikliğin Galata ile ilgili tarihi hu-susundadır. Başlıca yazdan olarak şunlar gösterilebilir: "Leş origines dominicaines du couvert deş Saints Pierre et Paul â Galata", XXIX (1930), s. 459-474; "Le monastere de Sainte-Marie de la Miseri-corde de la citerne de Pera, ou de Saint-Benoît", XXXIII (1934), s. 59-94; "L'etab-lissement dominicain de Pera", XXXV, s. 419-420; "La communaute latine de Constantinople au lendemain de la con-quete ottomane", XXXVI, 1937, s. 309-317; "Traite entre leş Genois de Galata et Mehmed II...", XXXIX, 1940, s. 161-175; "Nomenclature deş eglises latines de Constantinople", XXIII, 1924, s. 448-460; XXV, 1926, s. 21-41, 308-315; "Leş fouilles archeologiques â la colonne de Constantin", XXIX, 1930, s. 339-341; "Leş armes deş Croises au Musee Militair de Stamboul...", XXV, 1926, s. 453-457; "Üne inscription genoise decouverte â Galata", XXVII, 1928, s. 169-174; "Üne inscription (latine) inedite d'Arab Dja-mi...", XXVIII, 1929, s. 407-413; "Üne nouvelle inscription inedite d'Arab-Dja-mi", XXXI, 1932, s. 52-54; "Leş inscription latines funeraires de Constantinople au Moyen-Âge", I, XXXI, 1932, s. 188-206; "Leş inscriptions latines funeraires de Constantinople au Moyen-Âge", II, XXXII, 1933, s. 340-347; "Familles latines de Pera au temps deş Paleolognes", XXXV, 1936, s. 413-420.
Aynı Assomption rahip teşkilatı, İstanbul'da Moda'da Cem Sokağı'ndaki merkezlerini boşaltarak önce Bükreş'e sonra da Paris'e taşındıklarında dergilerini de yeni bir başlık altında (_Revue deş Etudes Byzantines) devam ettirdiler. Dalleg-gio'nun burada da bazı yazıları yayımlandı: "Galata et ses envinous daus l'An-tiquite", IV, 1946, s. 218-238; "Leş sanc-tuaures urbains et suburbains de Byzan-ce sous la domination latine", XI, 1953, s. 50-61; "Galata et la souverainete de Byzance", XIX, 1961, s. 315-327; "Liste deş Podestas de la colonie genoise de Pera (Galata)...", XXVII, 1969, s. 151-157.
Bunların dışında Dalleggio, II. Meh-med'in (Fatih) Cenovalılar ile anlaşmasına dair bir makalesini de başka bir dergide yayımladı: "Le texte grec du traite conclu par leş Genois de Galata avec Mehmed II...", Helleniko, XI, (1939-40), s. 115-124. Dalleggio'nun üzerinde durduğu konulardan biri de ünlü Fransız şair ve ihtilalde idam edilen Andre Chen-ier'nin, Galata'da doğduğu ev olarak gösterilen Saint Pierre Hanı ve Chenier'nin anne tarafından şeceresi oldu: "L'ascen-dance maternelle d'Andre Chenier â Chio et â Constantinople", Echos d'Orient, XXVI, 1927, s. 321-325; "Ouelques notes sur leş origines grecques d'Andre Chenier", Echos d'Orient, XXXVI, 1937, 488-494; "La Maison natale d'Andre Chenier â Galata", Fransızca İstanbul gazetesi, 29 Temmuz 1963; "A propos de deux armo-iries du quartier de Saint-Pierre â Galata", İstanbul, 29 Ağustos 1963; La ma-ison natale d'Andre Chenier, Atina 1963.
Bunlar dışında Dalleggio'nun İstanbul ve Atina gazetelerinde yayımlanmış çok sayıda yazısı bulunmaktadır. -
Bibi. J. T. Pamboukis, Liste deş publications de M. Eugene Dalleggio d'Alessio, Atina, 1958 (1959'a kadar basılan yazıları).
SEMAVİ EYİCE
DALMATU MANASTIRI
Bugünkü Samatya'da, Koca Mustafa Paşa Camii ile Ese Kapısı (ya da İsa Kapısı) arasından geçen Bizans dönemine ait yolun üzerinde bulunan ve Konstan-tinopolis'in en eski manastırı kabul edilen dini yapı.
382'de, şehir surlarının dışında, ileride konsül olacak Satorninos'un toprakları üzerinde, Suriyeli Aziz İsaakios tarafından kurulmuştu. İsaakios'un 406'da ölümü üzerine yerine geçen müridi Dalma-tos'un (ya da Dalmatios) adı ile anılmaya başlayan manastır, 4l3'te II. Teodosios(->) tarafından uzatılan kara surlarının içine alındı. Erken Bizans döneminde şehirdeki en yüce dini mekân olmasına karşın, daha sonra önemini yitirdi. 7. yy'ın sonlarına doğru, politik tutuklular için sürgün yeri olarak kullanılmaya başlandı.
V. Konstantinos zamanında (741-775) tasvirseverlerle tasvir karşıtları arasındaki büyük çatışma sırasında manastırın kışla olarak kullanıldığı konusunda rivayetler vardır.
12. yy'da kadınlar manastırına dönüştürülen Dalmatu'da, 1182'de İmparator I. Manuel Komnenos'un(->) karısı Maria' nın hapsedildiği bilinmektedir. Manastıra ilişkin son kayıtlar ise 13. yy'a aittir.
Bibi. R. Janin, La Geographie ecclesiastique de l'empire byzantin, I, Paris, 1969, s. 82-84; G. Dagron, "Leş moines et la ville", Travaux et Memoires IV, 1970, s. 229-276; A. Berger, Untersuchungen zu den Patria Konstantinu-poleos, Bonn, 1988, s. 629-631.
ALBRECHT BERGER
DALTABAN MESCİDİ
Daltaban Mescidi, Aksaray'da Soğana-ğa'da Daltaban Yokuşu üzerindedir.
Mescidin banisi, II. Bayezid'in (hd 1481-1512) Matbâh-ı Âmire kâtibi Sinan Bey'dir. Mescide "Daltaban" isminin verilişi Hadîkatü'l Cevâmfye göre bitişiğinde bulunan Sadrazam Daltaban Mustafa Paşa'mn çeşmesi dolayısıyladır.
916/1510 tarihli vakfiyesine göre mescide 30.000 akçe, ev ve mahzenler, imam ve müezzin için evler vakfedilmiştir. Yapının inşa tarihi bilinmemekle beraber, Kâtip Sinan'ın 9l6/1510'daki vefatından önce olmalıdır. Bugün cümle kapısı üzerinde bulunan mermer kitabe, tamir ki-tabesidir. Beş beyit olarak talik yazıyla yazılmış olan kitabeye göre Rakım Efendi isminde bir zatın, 1150/1737'de camiyi tamir ettirdiği ve ikinci vâkıf olduğunu öğrenmekteyiz.
Cami plan olarak tek kubbeli ve tek minarelidir. Bugün yokuşun dibinde, çukurda kalmış ve batı tarafından genişletilmiştir. Giriş kapısı da buradandır. Yapı dış ölçüleri itibariyle kubbeli kısımda
Daltaban Mescidi
Yavuz Çelenk, 1994
9,10x8,85 m'dir. Bir hayli tamir izleri ve ilaveler görülmektedir. Daha önce, giriş kapısının mihrap aksında olma ihtimali vardır. İlave kısmın üzeri aynalı tonozdur. Duvarlar 105 cm kalınlığında, kesme taştan, derzli olarak yapılmıştır. Kubbe sekiz köşeli kasnaklı, köşelikler aslan göğsüdür (pandantif). Mahfil, mescidin ilave kısmında ve minare tarafında iki parça halindedir. Mihrap duvarında bulunan üst sıra pencerelerinde alçı işi ve renkli camlarla yapılmış simetrik besmeleler vardır. Mihrap mermerden altı sıra bademlidir. Minber ise ahşaptan, yeni ve mermer taklidi boyalıdır. Caminin güdük minaresinin sonradan yenilendiği anlaşılmaktadır.
Kâtip Sinan'ın kabri, mescidin mihrabı önünde bulunmaktadır. Baş taşındaki altı satırlık sülüs yazının altında bulunan tarih 916/1510'dur.
Bibi. Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 132; Ayvansarayî, Hadîka, I, 111; Yüksel, Bâye-zid-Yavuz, 233.
İ. AYDIN YÜKSEL
DALYANLAR
Deniz, göl ya da büyük akarsularda kıyılara yakın ve bağlantılı yerlerde kurulan, kıyı ile aradaki açıklığı bir germe ile kapatılan, kapaklı bir haznesi olan, balığın işleyeceği yeri açılıp kapanabilen, ağdan yapılmış büyük havuzlara dalyan denir.
İlkbahar aylarında Akdeniz'den Karadeniz'e çıkan, sonbaharda Karadeniz'den Akdeniz'e inen balıklar için İstanbul Boğazı tek geçiş yoludur. Balıkların göç mevsimleri göz önünde tutularak Boğaz' in pek çok yerinde dalyan kurulmuştur. 80 yıl öncesine kadar İstanbul'da Adalar, Marmara Denizi ve Boğaz'da 50'yi aşkın dalyan bulunuyordu.
Dalyanlar kuruldukları mevsimlere göre "yaz" ve "kış" dalyanları diye ikiye ayrılırlar. Yaz dalyanları her yıl nisan başında kurulup, ağustosun ortasına kadar balık tutulduktan sonra sökülüp direk, ağ ve diğer teferruatı denizden kaldırılır. Kış dalyanları ise ağustos ortasından itibaren kurulur, balık devam ederse şubat sonuna kadar yerinde kalır. Balık kesilirse, ocak ayı içinde sökülür.
Boğaz'daki dalyanlar balıkları avlayış yönleri ile de iki ana isim altında toplanırlar. Akıntının geliş yönüne açık olan, akıntının geldiği taraftan akan balıkları avlayan dalyanlara "katavaşya" dalyanları, akıntının ters tarafına açık olan, akıntıya karşı hareket eden balıkları avlayan dalyanlara ise "anavaşya" dalyanları adı verilir. Boğaz balıkçıları birinciler için "ağzı yukarı olan", ikinciler için "ağzı a-şağı olan" tabirini kullanırlar. Dalyanın kurulduğu alana "dalyan tarlası", balık girdiği zaman kapatılan giriş açıklığına "dalyan kapısı", balığın girişini haber veren gözcüye "vardacı veya balık nöbetçisi", balığın alındığı orta bölüme ise "dalyan avlusu" denir.
Bir şıra dalyanının çalışabilmesi için en az iki mavna ve biri büyük olmak üzere iki kayığa ihtiyaç vardır. Bunlar "vigla mavnası" ve "zeytin mavnası" diye adlandırılırlar. Kayıklar küreklidir. Mavnaları ise tayfalar dalyanın irtibat tellerine tutunarak hareket ettirirler. Mavnaların boyları 8-12 m, enleri 120-200 cm ge-nişliğindedir. Araçların omurgaları gürgenden, diğer kısımları kızılcam veya köknardan yapılmaktadır.
Dalyancılık göründüğünden çok daha zahmetli ve masraflıdır. Kurulması, idare edilmesi ve mevsim sonu sökülmesi oldukça emek isteyen işlerdir.
Av sırasında "gözcü" veya "vardacı"ya büyük iş düşer. Dalyan kazığına çakılmış bir tahta parçası üstünde, gözleri balıkta olarak oturan vardacılar, âdeta zincire vurulmuş bir mahkûm çaresizliği ile burada saatlerce balık sürüsünün dalyana girmesini beklerler. Başlarına geleceğinden habersiz balık sürüleri, ağlara doğru gelip dalyana girer girmez vardacı sahile haber verir, nöbetteki balıkçılar da ağların ağzını kapatırlar. Geceleri ise dalyan kazığında beklemenin faydası yoktur. Bu yüzden vardacı, dalyan ağzında demirli duran sandalda bekler ve yakamozdan balığın geldiğini anlayarak arkadaşlarına verdiği işaretle ağın ağzı kapatılır.
Dalyanlar kılıç, palamut, torik, uskumru, lüfer, kolyos, orkinos, zargana, istavrit, levrek, gümüş, kefal gibi balıkların avında kullanılırlar.
Yakın tarihe kadar Beykoz Dalyanı'n-da her biri 200-300 kilonun üstünde orkinos sürülerinin dalyana girişi ve denizden harbi, tokmak ve kakıçlarla mavnalara alınması oldukça ilginç bir olaydı.
Osmanlı döneminde Boğaz'daki dalyanların kıyıları padişah hizmetinde bulunanlara ödül olarak dağıtılmıştır. Bo-ğaz'ın en eski dalyanlarından biri olan Beykoz Dalyanı sarayın içme sularından
Karaburun Kilyos
Uzuncaburun Marmaracık Öreke Bağlaraltı Garipçe Büyük Liman Karataş Mavramulos Sırataş Otuzbirsu Telli Tabya Pazarbaşı Mesarburnu Bülbül Sokak Barutçubaşı Kirka (Büyükdere) Çayırbaşı Kefeliköy Kireçburnu Kalender Yeniköy îstinye ebek
Küçük Bebek Salıpazarı Ahırkapı Kumkapı Yedikule
Taşlıkiçi ve Katrehane Küçükburun've Yolağzı Kapanık ve Yeni Dalyan
34. Soğanadası
35. Anadolufeneri
36. Fil Burnu
37. Anadolukava
38. Umuryeri
39. Servi Burnu
40. Saray (Beykoz Kasn)
41. Beykoz
42. Karacaburun
43. Toplası
44. Kanlıca
45. Vaniköy
46. Çengelköy
47. Üsküdar
. Salistra ve Şapka . KM (Caddebostan)
50. Soğanlık
51. Aya Nikola
52. Karataş
53. Dil Dalyanı
Dalyan yerleri
K. Deveciyan, Lapeche et leşpecheries, ist., 1924
ayakta duran en son dalyan olan Beykoz Dalyam'nın da tahtalarının yeniden çakılmamak üzere sökülmesine neden olmuştur. Böylelikle dalyanlar da artık kullanılmayan av araçları olarak balıkçılık tarihimize girmişlerdir.
Bibi. K. Deveciyan, La peche et leş pecheries, ist., 1924; S. Üner, Balık Avcılığı ve Yemekleri, ist., 1968; T. Mengi, Balıkçılık Tekniği, ist., 1977; G. Akçura, Boğaziçi Sohbetleri, ist., 1993; R. E. Koçu, "Dalyan, Dalyanlar", İSTA, VIII, 4218-4222.
ALİ PASİNER
DAMAT FERİD PAŞA YALISI
bak. BALTALİMANI SAHİLSARAYI
DAMAT İBRAHİM PAŞA ÇEŞMESİ
Fatih'te Karakadı ve Aile sokaklarının kesiştiği köşede Orta Cami'nin mihrap duvarı karşısmdadır.
Cephesi mermer kaplı iki aynalı ve hazneli olan çeşmenin yapılış tarihi belli
DAMAT İBRAHİM PAŞA ÇEŞMESİ 546
547
DAMAT İBRAHİM PAŞA
Damat ibrahim Paşa Çeşmesi, Ortaköy
Yavuz Çelenk, 1994
değildir. Her iki ayna üstünde yer alan kitabelerinden I. Süleyman (Kanuni) zamanında (1520-1566) buraya inşa edilmiş ve zamanla tahrip olmuş olan bir çeşmenin yerinde, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından bu çeşmenin inşa ettirilmiş olduğu anlaşılır. Kitabeler üçer beyitli olmakla birlikte tarihine delalet edecek ve ebced hesabına u-yan bir mısra yoktur. Ancak Tuhfe-i Hat-tatiride ta'lik hatlı kitabenin hattatı olarak Şeyhülislam Veliyûddin Efendi gösterilmiştir. Bu deliller ışığında çeşmenin 1725-1730 arasında inşa edilmiş olduğu söylenebilir. Ayna ve kitabe taşı yüzeysel ince bir silme ile çerçevelenmiştir.
Bugün izleri durmakla birlikte vaktiyle aynaların önüne gölge veren ahşap saçaklar yok olmuştur. Yapının üstü de bir zamanlar ahşap saçakla örtülü iken 1960'larda bazı kişilerce tamir bahanesiyle sökülüp, bilahare kendi haline terk edilmiştir. Ayna dışında süsleme görülmeyen cephe, ikişer musluklu ve istiridye kabuğu veya tavus kuyruğu olarak adlandırılan kavsaralı iki ayna ile bunların arasındaki düzlemlerden ibarettir. Muslukların çevresinde kademeli kemerlere sahip yüzeysel süsleme ve ortalarında musluk üstünde birer rozete sahiptir. Tavus kuyruklarının merkezinde bitkisel süslemeli birer kabara yer alır.
Cephede aynaların arası ile iki dış yanlarındaki düzlemler yüzeysel silmelerle kademeli olarak alçaltılmış olup, sokak köşesi tarafındakinin içinde III. Ahmed' in (hd 1703-1730) tuğrası vardır.
Çeşme haznesinin yan ve arka cepheleri kesme taş olup, arka duvarın iç tarafında hazneye inişi sağlayan bir merdiven vardır. Yapının sokak köşesine isabet eden köşesi pahlıdır. Sokak kotlarının yükselmesi nedeniyle bugün musluk seviyesine kadar gömülmüş olan çeşmenin diğer bir köşesinde 1925'ten sonraki tarihte buraya yerleştirilmiş, ancak bugün kurumuş olan Terkos Çeşmesi'nin izi görülür. Bugün kurumuş olan çeşmenin suyu vaktiyle Kırkçeşme tesisinden temin edilmekte ve 1950'li yılların sonuna dek bu çeşmeden su alınmaktaydı.
Bibi. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, 138; Çeçen, Su Tesisleri, 215.
ZİYA NUR SEZEN
Damat
İbrahim
Paşa
Çeşmesi,
Fatih
Yavuz Çelenk,
1994
DAMAT İBRAHİM PAŞA ÇEŞMESİ
Ortaköy Camii'nin önündeki meydandadır. Çeşme Lale Devri'nin ünlü sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa(-») tarafından yaptırılmıştır.
Ortaköy'deki Damat ibrahim Paşa Çeşmesi'nin yapım tarihi, üçer mısralı altı satır ve tarih düşürülmüş yedinci satırdan oluşan ta'lik hatlı kitabesinde 11367 1723 olarak belirtilmiştir.
Dikdörtgen prizma gövdeye sahip o-lan Damat İbrahim Paşa Çeşmesi'nin denize dönük dar cephesi mermer kaplı ve bezelidir. Cephe üç bölümden oluşmakta, ortada dışarı taşmaktadır. Orta bölüm ana musluğa, yan bölümler ise mü-senna kurnalarına ayrılmıştır. Lale Devri çeşme cephelerinin genel çizgilerini yansıtan çeşmenin musluğu bir dikdörtgen silmeyle çerçevelenmiştir. Musluğun iki yanında birer servi ve üzerinde iri bir rozet bulunmaktadır. Bu gurup "S" kıvrımlı bir kemer biçiminde bir silme içine alınmıştır. Tümü dikdörtgen bir çerçeve içinde toplanmıştır. Musluk az derin bir niş içindedir. Niş, bu döneme özgü yarım yuvarlak kemerli ve ışınsal gelişen
yarım rozetle biçimlenmektedir. Yarım rozetle musluk aynasını, mukarnas öğe-leriyle oluşan bir korniş ayırmaktadır. Niş düzenlemesi önce bir dikdörtgene dönüştürülmüş, onun üzerine de yazıtın dikdörtgen panosu yerleştirilmiştir. Niş içi ve niş üstü bezeme grupları oluk ve o-yuk silmeyle dikdörtgen çerçeve içine alınarak cephe düzenlemesi toparlanmıştır. Mukarnas ve palmet dizileriyle gelişen saçak kornişi cephe düzenlemesini güçlü bir bezeme çizgisi oluşturarak tamamlamaktadır.
Bibi. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II, 52-55; Ö. Barışta, İstanbul Çeşmeleri, ist., 1992.
AYLA ÖDEKAN
DAMAT İBRAHİM PAŞA ÇEŞMESİ
Üsküdar İmrahor Caddesi'nde, Şifa Ha-mamı'nın önünde, Kavaklı İskele Sokağı girişindedir.
Lale Devri'nin ünlü sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından 114i/ 1728'de yaptırılmıştır. Yedi beyit halindeki kitabesi Şair Rahmi Bey tarafından söylenmiştir. Bugün oldukça bozulmuş olan son mısraları tarihini verir: O taş-ı dehre işrabeyledim tarihin ey Rahmi / Bu ayn-ı âsaf ibrahim Paşa eyledi icra 1141".
Cephesi mermer kaplı olup çeşmenin büyük haznesi ahşap, dört eğimli ve kiremit kaplı bir çatı ile örtülüdür. Saçak seviyesinde, mermer cepheyi stalaktitler-den oluşan bir bordur sınırlar. Ayna, dilimli sivri bir kemere sahip olup kemer alınlıklarında bitkisel tezyinatlı bir çift rozet yer alır. Ayna kemerini ve üstündeki kitabeyi yuvarlak ve sığ bir silme çerçeveler. Ayna da musluk çevresi yükseltilmiş, beşgen bir bölüm halindedir ve musluğun üstüne rast gelen bölümünde bir rozet bulunur. Tekne mermer olmakla birlikte, yol kotlarının yükselmesi sonucu zemine gömülmüştür. Diğer cepheleri kesme taş olarak ele alınmış olan çeşme, bir tarafta sırasındaki binalara bitişiktir, diğer tarafta ise pahlı bir köşe yaparak sokak köşesine yerleşmiştir. Orijinal durumu çok fazla bozulmamış olan yapı tümüyle sıvanmış ve boyanmıştır. Tanışık, çeşmenin 1940'ların başında bile kuru ve terk edilmiş olduğunu belirtir. Bugün de aynı halini muhafaza eder. Ancak vaktiyle Başlısu adı verilen ve çok lezzeüi olan bir kaynağın suyunun burada aktığı bilinmektedir. Bibi. Tanışık, istanbul Çeşmeleri, II, 324; Çeçen, Su Tesisleri, 285.
ZİYA NUR SEZEN
Dostları ilə paylaş: |