Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə95/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   91   92   93   94   95   96   97   98   ...   134

Bibi. L. T. Belgrano, Documenti riguardanti la Colonia Genovese di Pera, Cenova 1888, s. 116, no. 13, s. 414, levha IV; F. W. Hasluck, "Dr. Covel's Motes on Galata", Annual of British School at Athenes, XI (1904-1905), s. 61; M. de Launay, "Notice sur le vieux Galata (Pera deş Genois)", L'Unsivers-Revue Ori-entale, S. 2 (1874), s. 106-107; Celâl Esad (Arseven), Eski Galata ve Binaları, îst., 1329, s. 118-119; A. M. Schneider-M. îs. No-

midis, Galata, s. 35; Müller-Wiener, Bildlexi-kon, 243; S. Eyice, Galata ve Kulesi, îst., 1969, res. 16; ay, "Palazzo del comune deş Genois a Pera (Galata)", Studia Turcologica, Memoriae Alexii Bombacı Dicata, Napoli, 1982, s. 164-179.

SEMAVİ EYİCE

CENEVİZLİLER

İtalya'nın kuzeybatı sahilindeki Cenova kentinin, 12-17. yy'larda, önce Haliç' te(->), sonra Galata'da(->) koloni kurmuş halkına Osmanlıların verdiği ad.

Bizans İmparatorluğu'nun tarihinde önemli yeri olan bu şehir devleti, sürekli Germen egemenliği altında yaşadığından rakipleri Venediklileri) ve Amalfi-lilerden(-») farklı olarak Bizans'a bağlanmamıştır. 1050'lere ait kaynaklarda, Ceneviz gemilerinin, Filistin, Mısır ve Bizans arasında ticaret yaptığını görüyoruz. Haçlı seferleri sırasındaki yardımları karşılığında, Akka, Kudüs ve Yafa'da birer mahalle elde eden Cenevizliler, Kom-nenos Hanedam'nın(->) ilk yıllarında, imparatorluk sularında korsanlık yapıyorlardı. 1101'den sonra Bizans ile ilişkilerini düzelten Cenevizliler Konstantinopo-lis'te ticari ve siyasi ayrıcalıklar elde ettiler. 1155'te Haçlılara karşı yüz kadırgalık donanmalarını Bizans'ın emrine vermeyi kabul eden Cenevizlilerin "Sancta Cruce" denen bir yerde yerleşmelerine izin verildiyse de nerede olduğu bilinmeyen bu yerden Pisalıların saldırısı yüzünden 1162' de ayrılmak zonanda kaldılar. Birkaç kez yer değiştirmek zorunda kalan koloni 1170'te Halic'e, "Koparla" denen yere taşındı. Pisalılara ve Cenevizlilere verilen imtiyaznamelerin her ikisinde, de geçen Apolothegon Manastırı sözünden anlaşıldığına göre bu yer Porta Neorion (bak. Bahçekapı) civarında olup, aynı zamanda Ayasofya'ya doğru derinlemesine uzanıyordu.

Venediklilerle sürekli çatışan, kendileri Latin oldukları halde, Latin-Bizans

CENNET MAHALLESİ

409

CERCLE d'ORIENT

çatışmasında bazen Bizans'tan yana, bazen Latinlerden yana tavır alan Cenevizliler VIII. Mihail Paleologos ile 1261'de imzaladıkları Nimfaion (Manisa yakınlarındaki Kemalpaşa) Antlaşması ile Gala-ta'ya yerleştiler. Daha sonra Herakleia'ya (Marmaraereğlisi) sürülen Cenevizlilere 1267'de geri dönme izni verildi. 1267, Cenevizlilerin Galata'ya artık kesin yerleşmelerinin tarihi sayılır. Galata'nın ya-nısıra Cenevizlilere bir de Ege'de bir beylik (Foggia: Foça) ve çeşitli imtiyazlar verilir. Seyyah Paspati'ye göre, Gala-ta'daki Ceneviz mahallesi, bir yamuk biçimindeydi: "Vetus Tarsana" denen eski iç havuzdan 25 kadem uzaktan başlayan mahalle, doğuda Karaköy'e uzanırdı. Cenevizlilerin mahallelerini surla çevirmeleri yasaktı, fakat içeride et ve buğday pazarları, kantar yeri, hamam ve kiliseler bulunuyordu. Buradaki 3 Rum kilisesi ise yine Konstantinopolis patriğine bağlı kalmıştı. 17. yy'da şehirde bulunan bir İngiliz elçilik görevlisinin aktardığına göre, Galata'da bir Ceneviz meyhanesinin duvarındaki kitabede, mahallenin 1315' te kısmen yandığı, 13l6'da yeniden inşa edildiği yazılı idi.

Cenevizliler zamanla mahalle sınırlarını genişlettiler, surlarının dışına taştılar, Venediklilere ve sonra da Osmanlılara karşı güvenliklerini sağlamlaştırdılar. Adının anlamı İsa Kulesi olan Christea Tur-ris'i (bak. Galata Kulesi) inşa ettiler. Ceneviz kolonisinin sınırları bugünkü Tophane'den başlayıp surlar, su hendekleri ve çeşitli istihkâmlarla sahil boyunca A-zapkapı'ya dek ulaşıyor, oradan Şişhane Yokuşu boyunca yukarı çıkıp, Galata Kulesi'nin doğusundan bir kavis çizerek Yüksekkaldmm'ın güneyinde tekrar kıyıya iniyor ve bir sahil şeridi bırakacak şekilde Tophane mevkiinde denizle birleşiyordu. Kentin ikinci önemli kulesi, bugünkü Galata yolcu salonu civarına düştüğü sanılan ve Halic'in ağzındaki zincirin doğu yakada bağlı bulunduğu mevkide yer alan kale ile kule karışımı Cast-rum Sanctae Crucis idi. Adını St. Croix (Mukaddes Haç) tarikatından alan bu yapıya, Haliç Şatosu ya da Zincir Kulesi de denmişti; Osmanlılar döneminde cephanelik olarak kullanılmış, mühimmatın infilakı sonucu tümüyle yıkılmıştır.

Surların üzerinde önceleri Galata'nın resmi sahibi olan Bizans imparatorlarının şerefini kurtarmak amacıyla, bir haçın dört kolu arasına yerleştirilmiş dört "B" harfinden oluşan armalar konuldu. Basileus Basileon Basileuon Basileousi (Hükümdarlara Hükmeden Hükümdarların Hükümdarı) demek olan bu armanın bir örneği 20. yy'a kadar kalmıştır. 1335 tarihini taşıyan bu levhayı yan yana üç haç süslemektedir. Bunlardan ortadaki Bizans'ı, yandakiler ise Cenova'yı temsil ederler. 1349'da yapıldığı sanılan Galata Kulesi'nden başka, 13l6'dan sonra yapılan Ceneviz Sarayı(->) ve birkaç kilise, koloni halkına hizmet veriyordu. Bunlardan en ünlüleri San Paola, San Francisco, San Domenico, San Giorgio,

San Benedetto (St. Benoit), San Sebasti-an, San Nikola ve Santa Mana kilise ve manastırlarıdır.

Ceneviz kolonisinin idari teşkilatı şöyleydi: Koloni hükümetinin başında Po-destas Januensis in Imperio Romaniae (Cenova'nın Roma İmparatorluğu'ndaki temsilcisi) unvanıyla her yıl Cenova'dan gönderilen bir podesta bulunuyordu. Kendisine probi homines (dürüst, namuslu insanlar) denilen 24 üyeli bir büyük danışma kurulu ile üyeleri yarı yarıya asiller ve halk tarafından seçilen 6 kişilik küçük danışma kurulu yardım ediyordu. Podestanın, Bizans imparatoru nezdine gönderilmiş bir elçi sıfatı da vardı. Podesta adalet işlerini bir vekil vasıtasıyla, idare işlerini de Cenova'dan gönderilen veya koloninin ileri gelenleri arasından seçilen bir kançılar eliyle yürütüyordu. Halkın ileri gelenlerinden çıkışan 8 kişilik bir uffizio de mercanzia (ticaret bürosu) ticaret işlerine bakıyordu. Calvario adıyla bir hazinedar hazine ve arşiv işleriyle görevlendirilmişti. Galata'da San Michele Kilisesi'nin rektörü Cenova başpiskoposluk temsilcisi sıfatıyla din işlerinin başkanı idi.

Osmanlıların güçlenmesi üzerine Cenevizliler bu yeni gelişen devletle iyi ilişkilere girdiler, 1387'de ticaret antlaşması imzaladılar. 1394 ve 1396 kuşatmalarında tarafsız kaldılar. 1399'da Türkleri durdurmak için gönderilen Fransız-Ce-nova birliğine, Mareşal Boucicaut(->) komuta ediyordu. Buna rağmen, Galata Cenevizlileri, Osmanlı'ya yaklaşmayı tercih ettiler ve 1403'te, I. Bayezid'in (Yıldırım) büyük oğlu Süleyman ile Cenova, Venedik, Rodos ve Bizans İmparatorluğu arasında bir antlaşma yapıldı (bu sayede Bizans, Osmanlı'ya vergi vermekten kurtulmuştu). 14. yy ortalarında Kons-tantinopolis'e gelen İbn Batuta, Galata'yı pis bir şehir olarak tanımlar. 1403-1406 arasında Semarkant'a giden İspanyol heyetinden Ruy Gonzales de Clavijo'ya(->) göreyse Galata mamur bir yerdi.

1453'te şehrin Osmanlılarca kuşatılması sırasında -5 gemisini Bizans donanmasına vermelerine rağmen- Galata Cenevizlileri tarafsız kaldı. 29 Mayıs günü Galata'nın anahtarını II. Mehmed'e (Fatih) teslim eden protostrator (yüksek komiser) Giovanni Guistiniani-Longo'nun yanında Ceneviz Podestası Angelo Lo-mellino da vardı, l Haziran'da yapılan antlaşmaya göre, Galata'da yaşayan Cenevizlilerin bir sayımı yapıldı, mal ve mülkleri tespit edildi. Şehirden kaçanların 3 ay içinde geri dönmemeleri halinde mallarına el konacağı duyuruldu. Fatih Galata surlarının yıkılmasını emretti, fakat deniz tarafındaki surlara dokunmadı. Ceneviz çocuklarının devşirme ve yeniçeri olarak alınmayacağı; tahta gong ve çanlarını kaldırmaları halinde eski kiliselerine dokunulmayacağı garanti edildi. Osmanlıların Galata'ya girip çıkmaları yasaklanıyor, fakat Cenevizliler serbestçe ticaret yapma hakkını koruyordu. Cenova'dan gelen tüccarlar dışında ka-

lanlar, gemilerle giren ve çıkan her 100 akçelik mal için 4 ya da 5 akçe vergi ödeyecek, buna karşılık temsilcilerini özgürce seçebileceklerdi. Fakat, 28 Haziran 1453'te Cenova'dan gönderilen podesta, İstanbul'a giremeyince, anavatan ile koloninin ilişkisi son buldu. 1454'te, mahallelerinin onarılmasını isteyen Cenevizlilere de cevap verilmemişti.

Yukarıda anılan Ceneviz danışma kurullarının Osmanlı döneminde varlığını sürdürüp sürdürmedikleri hakkında bilgi yoktur. Fakat "Magnum Columen Peyre" adlı Cenova yasasının, 17. yy'a kadar geçerli olduğu bellidir. Osmanlı döneminde "voyvoda" denen şeflerle yönetilen, fetihten sonra Karadeniz'deki diğer koloniler gibi, Ufizzio (sonraları Banco) di San Giorgio adlı bir kumpanyaya bağlanan Galata'daki Ceneviz kolonisi, kayık küreği yapımı, ipekçilik, altın ve gümüş tel, sakız (Kios'tan) ve şap (Foça'dan) ticareti üzerinde uzmanlaşmıştı. Önemleri giderek azalsa da 1613, 16İ7, 1624 ve 1652'de yenilenen antlaşmalar sonucu, 17. yy sonlarına kadar İstanbul' daki varlıklarını sürdürmüşler ve sonraları azalarak diğer Hıristiyan nüfusun içinde kaybolmuşlardır.



Bibi, Belin, Latinite; W. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, Ankara, 1975, s. 489-594; S. Eyice, Galata ve Kulesi, İst., 1969, s. 9-18; H. inalcık, "Ottoman Galata 1453-1553", Premi-ere Rencontre International sur I'Empire Ottoman et la Turquie Moderne, Paris-İst., s. 17-116; L. Mitler, "The Genoese in Galata: 1453-1682", International Journal of Middle East Studies, 1979, s. 71-91; H. Şakiroğlu, TAD, 211-224; F. Babinger, Mehmed the Con-queror and His Time, Princeton, 1978; G. W. Day, "Manuel and the Geneose: A. Reappra-isal of Byzantine Commercial Policy in the Late Twelfth Century", The Journal ofEcono-mic History, 1977, s. 289-301; R. S. Lopez, "The Trade of Medieval Europe: The South", Cambridge Economic History, Cambridge, 1952, s. 311; lA, 363-365; N. Polvan, Türkiye'de Yabancı Öğretim, c. I, Ankara, 1952, s. 1-26.

AYŞE HÜR


CENNET MAHALLESİ

İstanbul'un batı yakasında, Küçükçek-mece'nin eski E-5 Karayolu girişinden kuzeybatıya doğru uzanan alan üzerinde yer alan mahalle. Kuzeyinde Safra-köy, batısında Yenimahalle, doğusunda Yeşilova ve güneyinde Basınköy ile sınırlanmaktadır.

Bugünkü Cennet Mahallesi'ni .oluşturan alan 1930'ların büyük çiftliklerinden Florya Çiftliği'ne ait arazinin bir bölümüdür. 1939'dan itibaren Florya Çiftliği parsellenerek satılmaya başlanmış; 1950'ler-de arazinin dönümünün, o günlerde oldukça yüksek bir rakam olan 3.000 TL' ye kadar yükselmesi bu toprakların artık tarla olarak kullanılmasını güçleştirmiştir.

1954'te bölgeye elektrik gelmesi ile Cennet Mahallesi'nde konut sayısı artmaya başlamıştır. Buraya ilk gelen Türk asıllı Yugoslav, Arnavut ve az miktarda Bulgar göçmeni, çevrede bugün de Arnavut mahallesi olarak bilmen Tepeüstü kesimine yerleşmiştir.

1955'te Londra Asfaltı'nın (E-5) tamamlanması, 1956'da elektrikli trenin bu bölgeye kadar ulaşmasıyla Cennet Mahallesi'nde alansal büyüme hızlanmıştır.

1960-1965 arasında İstanbul bütününde yaşanan iç göç hareketlerinden Kü-çükçekmece ve Cennet Mahallesi de payını almıştır. 1970'te 6.459 olan mahalle nüfusu 1975'te yüzde 69 oranında artarak 10.917 kişiye ulaşmıştır. 1990'da ise 28.024 kişi ile Cennet Mahallesi, Kanar-ya'dan sonra Küçükçekmece'nin nüfus bakımından en büyük mahallesi konumuna gelmiştir. Nüfus yoğunluğunun artmasıyla birlikte, Cennet Mahallesi'nde konut sayısı da giderek artmış, bir-iki katlı binalar yıkılarak yerlerini çok katlılar almıştır.

Mahallede ticari faaliyetler esas olarak Hürriyet Caddesi'nde, kısmen de Alparslan Caddesi'nde yer almaktadır.

Bibi. M. T. Gökçen, "Küçükçekmece Cennet Mahallesi'nde Gelişme ve Değişme", îst., 1978, (İÜ, Coğrafya Enstitüsü basılmamış mezuniyet tezi).

M. TURGAY GÖKÇEN



CERCLE d'ORIENT

Eski İstanbul'da "Serkldoryan" diye bilinen ünlü bir kulüp. 1882'de büyük çoğunluğunu Levanten, azınlık ya da yabancı uyrukluların oluşturduğu kişilerce Grand'Rue de Pera (bugün istiklal Caddesi) ile şimdiki adıyla Yeşilçam (veya Yeni Ar) Sokağı'nın kesiştiği köşede Ab-raham Paşa'ya ait yeni yaptırılan büyük binada kuruldu. İran Büyükelçisi Mohsin Han'ın 9 yıl süren başkanlığından sonra 1912'ye kadar Rusya, Fransa, İtalya, Avus-turya-Macaristan ve Almanya büyükelçileri, kulüpte başkanlık yaptılar. Bir dönem için İstanbul'un en gözde zenginler ve ileri gelenler kulübü olan Çerde d'Orient'a üye yazılan üst düzey Osmanlı erkânı arasında Prens Aziz, Cemal, Enver, Talat, Damat Ferid, Fuad, Prens Said Halim, Prens İbrahim Hilmi, Çürüksulu Mahmud, Prens Mehmed Ali, Gazi Ah-med Muhtar, Salih Münir, Nişantaşlı Yusuf, Yusuf Sadık paşalar sayılabilir.

I. Dünya Savaşı sırasında kulübün üyeleri arasındaki İtilaf ve İttifak devletleri karşıtlığından dolayı faaliyeti bir süre için yavaşladı, Mütareke yıllarında ise işgal kuvvetlerine mensup üst düzey subayların devam ettiği bir yer oldu. "Şark Kulübü" anlamına gelen Fransızca adını Cumhuriyet'in ilanından sonra Büyük Kulüp olarak değiştirdi.

Cumhuriyet döneminde de üye bileşiminin sosyal yapısını koruyan kulüp 1959'da Çiftehavuzlar'da şube açtı. Kulübün yeni yeri Hacıbekirzâdelerin köşkü diye bilinen geniş bahçeli büyük malikânenin daha sonraki sahibi olan Refii Bayar'ın vârislerinden satın alınıp düzenlenmişti. Plajı, motor iskelesi, yüzme havuzu vardı. Daha sonra ihtiyaç arttıkça ağaçlar kesilip başka binalar eklendi. Kulüp üyelerinin hem yaz, hem kış aylarında burayı tercih etmeleri, ayrıca Be-yoğlu'nun 1960'larda uğradığı bozunma

Cercle d'Orient'm istiklal Caddesi'ndeki binası.

Nazım Timuroğlu, 1994

nedeniyle İstiklal Caddesi'ndeki kulüp 1971'de kapandı.

Kulübe 60. kuruluş yılına kadar 33 bakan, 148 büyükelçi ve 552 üye kaydolmuştur. 1993'te üye sayısı 3.780'e ulaşan kulübe 88 bakanlık yapmış politikacı, 210 yerli ve yabancı diplomat da kayıtlıydı. Başkanlık yapanlar arasındaysa Baron de Hirschfeld, Prens Maurocar-dato, Baron de Calice, Kont de Dudzce-le, Baron de Kangenheim, Said Halim Paşa, Mustafa Reşid Paşa, Abdülhak Ha-mid Tarhan, Cemil Topuzlu, Fethi Ok-yar, Numan Menemencioğlu, Necmed-din Sadak, Tevfik Rüştü Araş, Raif Dinç-kök (18 yıldır başkanlığı sürdürmektedir) gibi isimler bulunuyordu.

Büyük Kulüp bugün sadece Kadıköy yakasındaki tesislerinde -sahil yolunun geçirilmesi nedeniyle deniz kullanımı imkânları kalkmış olarak- faaliyetim sürdürmektedir.

BEH2AT ÜSTDİKEN Mimari

45 m'ye varan anıtsal cephe düzenlemesiyle Beyoğlu mimarisinin simgelerinden biri olan yapının derinliği 21 m'dir. Ancak bu derinlik, Yeşilçam Sokağı cephesinde, önceki tarihli mevcut bir yapı korunarak yapıldığı için 13 m'ye iner. Zemin yol seviyesinden algılanmayan çatı katı ile birlikte yapı beş katlıdır. Orta eksen üzerinde, İstiklal Caddesi'nden giriş yer alır. Zemin ve birinci katlarda bazı değişiklikler ve ekler yapılmıştır. Günümüzde, girişin her iki yanında pasaj şeklinde düzenlenmiş muhdes (sonradan eklenmiş) dükkânlar mevcuttur. Parsel içinde, Emek Sineması arkasında ayrı bir yapı olarak inşa edilmiş şimdiki a-

dıyla Rüya Sineması'na geçişi sağlayan diğer giriş, Galatasaray yönünde ikinci modülde işlevini sürdürmektedir. Bu iki giriş dışında, dükkânlar şeklinde düzenlenmiş zemin katta günümüzde hazır giyim mağazaları ve İnci Pastanesi yer alır. Birinci katta giriş hacminden muhdes bir merdivenle ulaşılan bir bilardo salonu vardır. Girişin sağında yer alan ve kulüp olarak düzenlenmiş üst katlara bağlantıyı sağlayan merdivenler kullanım dışıdır. Eş planlı ikinci ve üçüncü katlar, binayı uzunlamasına kat eden geniş bir koridorun iki yanına yerleştirilmiş ve birinden diğerine geçilebilen salonlardan oluşmuştur. Ayrıca arka cephede servis mekânlarına da yer verilmiştir. Çatı katı ise kulübe ait otel odaları şeklinde düzenlenmiştir. Volta döşemeli tuğla yığma sistemde inşa edilen yapının cadde cephesi taş kaplama, sokak cephesi ise sıvalıdır. Cephe düzenlemesinde prekast elemanlar da kullanılmıştır. Bağdadi tekniğinde sıvanmış tavanlar zengin tezyinatlıdır.

Aksiyal ve simetrik bir anlayışta düzenlenmiş cadde cephesi, zeminde dükkânlar, birinci katta gotik rozetler ve gömme yivli sütunlarla belirginleşen on bir modüle ayrılmıştır. Cephe, dekoratif taş konsollarla desteklenen geniş bir silme ve yapı boyunca devam eden parapetle tamamlanmıştır. Cephe tezyinatı i-çinde yer verilen yüksek kabartma tekniği ile yapılmış insan ve hayvan figürlü düzenlemeler de yapının dikkate değer öğelerindendir.

Bir zamanlar İpek Sineması olan, daha sonra onarılarak Yeni Tiyatro'ya dönüşen, bir yangından sonra gene onarı-

CERİDE-İ HAVADİS

410

411

CERRAH MEHMED PAŞA

ta cami bazı tamirler görmüş, fakat yıkılmış bulunan son cemaat yeri uzun süre yapılamamıştır. Vakıflar İdaresi tarafından 1979 ve sonrasında devam eden restorasyon çalışmalarında son cemaat yeri yeniden yapılmış, cami temelinde meydana gelen kaymadan dolayı güneyde sondajlar açılmış, beton perdeler yapılmak suretiyle temel de takviye e-dilmiştir. Çiftehamam zamanla özel mülkiyete geçmiş, 20. yy başlarında harap olmuş ve 1933'te yıkılmasına karar verilerek ortadan kaldırılmıştır. Son yıllara kadar harap durumda olan medrese de restore edilerek yıkılmaktan kurtarılmıştır. Kütüphane ise şahıs mülkiyetine geçmiş olup çeşitli değişikliklere uğramış ve halen ev olarak kullanılmaktadır.

Külliyenin en önemli yapısını oluşturan cami, bir avlu duvarı içinde yer almaktadır. Yine avlu duvarı içinde caminin kuzeybatısında şadırvan, avlu duvarına bitişik olarak da türbe ile yanında muvakkithane binası bulunmaktadır. Avlunun kuzeyinde ve batısında zamanla avlu duvarına paralel olarak bir hazire

lıp 1970'li yıllarda, hazır giyim satış mağazası olarak kullanılan bölümde çıkan başka bir yangın, yapının üst katlarında kısmi hasara yol açmıştır. Bu katlar halen kullanım dışıdır. 1990'da İstanbul Bü-yükşehir Belediyesi'nin talebi üzerine yapının dış cephesi temizlenmiştir. Binanın mülkiyeti Emekli Sandığı'ndadır.

Yüzyıl dönümünde kentin en ünlü mimarı olan istanbullu Alexandre Vallaury' nin Beyoğlu mimarisinde simgesel değer kazanmış bu eseri, zaman içinde yapılmış nıuhdes kısımlardan arındırılmayı ve üst katların restorasyonu ile günümüz istanbul yaşantısında layık olduğu yeri almayı beklemektedir.

Bibi. M. S. Akpolat, "Fransız Kökenli Levanten Mimar Alexandre Vallaury", 1991, s. 62, 145-146, (Hacettepe Üniversitesi yayımlanmamış doktora tezi) .

CENGİZ CAN



CERİDE-İ HAVADİS

İngiliz asıllı William Churchill(-») tarafından çıkarılmış ilk Türkçe özel gazete. İlk sayısı l Cemaziyelahir 1256/31 Temmuz 1840 tarihini taşıyan Ceride-i Havadis, ancak Babıâli'nin verdiği ödenek sayesinde yaşayabildiği için tam anlamıyla bağımsız kalamamış, yarı resmi bir nitelik taşımıştır. Bu özelliğini, yazı kadrosunun hemen tamamen Tercüme Odası ve Babıâli memurlarından oluşması pekiştirmiştir. Bunlar arasında sonradan maarif nazırı olan Münif Paşa ile sadrazam

Çerde

d'Orient'ın



Çiftehavuzlar'da

1959'da açılan

şubesi:

Ahmet Kuzik, 1994

olan Küçük Said Paşa'yı sayabiliriz. İlk 13 yılında tirajı çok düşük olan (100-150 kadar) gazetenin asıl hizmeti, Babıâli kadrolarının yazı yazarak, Avrupa gazetelerinden çeviriler yaparak Batı'nın tanınmasına yardımcı olmasıdır. İlk harita,

-•.>tiA->y.;>V-J—•-î'-'.^.'-fft-Jûtj'. j -V-ıî

Ceride-i Havadisin 4 Safer 1257/28 Mart 1841 tarihli 27. sayısı. Gözlem Yayıncılık Arşivi

beynin çalışma kısımları krokisi, İstanbul'da güneş tutulmasının safhaları gibi çizimlere sayfalarında yer vererek bu a-landa ilk adımı atan gazete olmuştur.

1846'da ChurchiU'in ölmesiyle oğlu Alfred Black ChurchiU'in (1825-1870) yönetimine giren Ceride-i Havadis, Kırım Savaşı (1853-1856) vesilesiyle büyük ölçüde dinamikleşti ve ilaveler yayımına girişti. 1860'ta ilk gerçek özel gazete o-lan Tercüman-ı Ahval'in yayımı üzerine ona karşı rakip olarak 2 Kasım 1860'ta Ruzname-i Ceride-i Havadis'i çıkarmakla birlikte Ceride-i Havadis de yayımına devam etti. Bu gazeteler arasında dil, edebiyat gibi konulardaki tartışmalar, basının toplumda yaygınlaşmasına büyük katkıda bulunmuşlardır. Ancak gerek Ceride-i Havadis, gerekse Ruzname-i Ceride-i Havadis, Tercüman-ı Ahval ve arkasından Tasvir-i Efkâr'la başlayan büyük dinamizme ayak uyduramamış, etkileri sınırlı kalmıştır. Son döneminde yayın, zaman zaman aksamış, bazen sadece Ruzname-i Ceride-i Havadis, adıyla çıkmıştır. F. A. Tansel, gördüğü en son Ceride-i Havadis nüshasının 1884'e ait olduğunu belirtmektedir. Son dönem kadrosunda Ahmed Rasim, Ebüz-ziya Tevfik gibi isimler vardır.

ORHAN KOLOĞLU



CERRAH MAHMUD EFENDi CAMÜ

Sarıyer İlçesi'nde, Büyükdere Mahalle-si'nde, Çayırbaşı Caddesi'nde bulunan mescit, bu caddenin adıyla da anılır.



Hadıka, caminin banisinin, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa'nm cerrahı Mah-mud Efendi olduğunu bildirir. Ancak, caminin kitabesinde, Cerrah Mahmud Efen-di'nin camiyi tamir ettiren şahıs olduğunu okuyarak, bani konusunda verdiği bilgiyle çelişmektedir.

16. yy'da inşa edilen cami, kagir duvarlı ve ahşap çatılıdır. Günümüze kadar geçirdiği onarım ve tadilat sonucunda değişikliğe uğramıştır. Dört ahşap sütuna oturan düz ahşap örtülü, açık bir son cemaat yerinden sonra, küçük bir kapıdan dikdörtgen planlı harim bölümüne geçilir. Harimde ahşap direklerle taşınan küçük bir fevkani mahfil mevcuttur. Mihrabı basittir, ahşap minber ise tamamen yenilenmiştir.

Yapının cephelerine, alttakiler kare, üsttekiler sivri kemerli ve revzenli olmak üzere iki sıralı dörder pencere açılmıştır. Yapının doğusunda, kesme taştan konik bir pabuç üzerine oturan, geniş silindir gövdeli basık bir minare bulunur. Minaresinin yanındaki küçük ha-zirede caminin banisi gömülüdür. Hazi-reye bitişik, moloz taştan yapılmış kita-beli çeşme, Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa (ö. 1790) tarafından 1197/1783'te yaptırılmıştır.

Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, II, 142; Osman Bey, MecmiM-i Cevâmi, II, 50-51; Öz, istanbul Camileri, II, 16; İKSA, III, 1450-1451

TARKAN OKÇUOĞLU



CERRAH MEHMED PAŞA KÜLLİYESİ

Fatih İlçesi'nde Cerrahpaşa semtinde yer almaktadır. 16. yy'ın sonlarında Davud Ağa'nın mimarbaşılığı zamanında inşa edilen külliyenin banisi III. Mehmed'i sünnet eden ve onun padişahlığı zamanında da bir süre sadrazam olan Cerrah Mehmed Paşa'dır.

Külliye, 1002/1593'te tamamlanmış olan cami, türbe, çeşme ve çiftehamam ile 995/1587'de Gevher Sultan tarafından yaptırılan medresenin de dahil edilmesinden oluşmaktaydı. Bunlara zamanla avlu duvarı içinde oluşan hazire ve mu-vakkithane binası ile medresenin bitişiğine Şerif Halil Efendi tarafından 11577 1744'te yaptırılan ahşap kütüphane binası ilave edilmiştir.

Külliye 1660, 1782 yangınlarında, 1766 ve 1894 depremlerinde büyük hasarlara uğramış, çeşitli zamanlarda da tamirler görmüştür. 1236/1820'de yıldırım isabet etmesi sonucu yıkılan minare taş külahlı olarak yenilenmiştir. 1892, 1956 ve 1960'

10

20

Gevherhan Sultan Medresesi



50

40

30



Cerrah Mehmed Paşa Külliyesi'nin vazıyet planı. Müller-Wiener, Bildlexikon /Alman Arkeoloji Enstitüsü

meydana gelmiştir. Dışta avlu duvarının batı köşesinde çeşme ile yolun karşısında medrese yer almaktadır. Caminin doğusunda ise vaktiyle çiftehamam bulunuyordu.



Cami: Kesme küfeki taşı ile inşa e-dilmiş olan cami, mihrap bölümü dışa çıkıntı yapan kareye yakın enine dikdörtgen bir plana sahiptir. Üst örtü, altı payenin taşıdığı sivri kemerlere oturan ve pandantiflerle geçişi sağlanan 13 m çaplı kubbe ile bunun alü yönde yarımşar kubbelerle desteklenmesinden oluşmaktadır. Mihrap önündeki yarım kubbeye mukarnaslarla desteklenen istiridye tromplarla, diğer yarım kubbelere ise mukarnaslarla geçiş sağlanmıştır. Çokgen kesitli altı payeden güneyde yer a-lan iki tanesi mihrap çıkıntısını oluşturan duvar köşelerinde, diğer dört tanesi ise serbest paye şeklindedir. Payelerin serbest olması mekânın doğu, batı ve kuzey yönde yanlara doğru genişletilmesine imkân vermiştir. Serbest olan bu payeler duvarlara küçük sivri kemerlerle bağlıdır. Kuzeyde iki köşede oluşan

Cerrah Mehmed Paşa Hamamı , (mevcut değil)

100 m


Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   91   92   93   94   95   96   97   98   ...   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin