Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə81/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   77   78   79   80   81   82   83   84   ...   134

Bibi. Schneider, Byzanz, 25-29; J. Ebersolt, Le Grand Palais de Constantinople, Paris, 1910; E. Mambourg-T. Wiegand, Die Kaiser Palaste von Konstantinopel, Berlin, 1934; D. Talbot Rice, The Great Palace of the Byzantine Em-perors, I-II, Edinburg, 1958; ay, "On the Date of the Mosaic Floor of the Great Palace of the Byzantine Emperors in the Constantinople", Heüenika, Atina, 1965; J. H. Baxter, "A Mosaic of Vast Promise", The Times, (26-28 Ekim 1935); A. Oğan, "ingiliz Arkeoloji Alimlerinin İstanbul'da Arasta Hafriyatı ve Meydana Çıkan Mozayikler", TTOK Belleteni, 126 (1952), 3-5; E. Yücel, "Büyük Saray Mozaikleri ile Konser-vasyon Çalışmaları", AMY, X (1985), 11-49; ay, The Great Palace. Mosaic Museum, îst., 1988; E. Yücel-W. Jobst, "Bizans imparatorluk Sarayı Mozayiklerine İlişkin Avusturya-Türki-ye Restorasyon Çalışmaları", AMY, X (1985), 80-83; S. Eyice, "istanbul'da Bizans imparatorlarının Sarayı Büyük Saray", STAD, 3 (1988), 3-36.

ERDEM YÜCEL



BÜYÜK ŞİŞECİ HAN

Eminönü llçesi'nde, Çelebioğlu Alaattin Mahallesi'nde, Alacahamam Caddesi ü-zerinde bulunmaktadır. Aynı yapı adası üzerinde Alacahamam Camii ve Hamamı ile, arkasında (batısında) Leblebici Han bulunmaktadır.

Yaptıran (banisi) ve mimarı bilinmemektedir. Ana giriş kapısı üzerinde, "Şişeci han sene 1314/1896" yazılı ve büyük bir olasılıkla yapının onarımında yerleştirilmiş bir kitabesi vardır. Yapı günümüzde Büyük Şişeci Han olarak bilinmektedir. Bu değişim, Alacahamam Caddesi üzerinde Şişeci Han'ın tam karşısında bulunan eski Barnatan Hanı yerine yapılmış olan yeni yapıya aynı ismin verilmesi nedeniyle eski hanın çevre esnafı tarafından "büyük" sıfatı ile tanımlanması sonucunda oluşmuştur.

Yapının, ana plan şemasını, ufak bir orta avlu üzerine, zemin katta doğrudan, üst katta ise revaklı bir koridor vasıtasıyla açılan han odaları oluşturmaktadır. Ön cepheye gelen bölümde ise yaklaşık 7 m derinliğinde, sokağa bakan bir dükkân

dizisi bulunmaktadır. Ön cepheyi oluşturan bu yapı bölümü, taşıyıcı sistemi, yapısal ve mimari özellikleri bakımından, avluya bakan arka bölümden ayrılmaktadır ve 1896 tarihli kitabe ile belgelenen onarımda yapılmıştır. Ayrıca yapının çeşitli bölümlerinde sıklıkla görülmekte olan ve farklı devir özellikleri gösteren yapım teknikleri ve malzemeler de kesin tarihleri belirlenemeyen onarımların varlığını göstermektedir. 1115/1703 tarihli Alacahamam yangını ve 1894 depremi yapı üzerindeki onarım ve eklerin temel nedenlerini oluşturan felaketlerdir. Zemin katta girişin sol tarafında avluya bakan dükkânlardan birinin içindeki sıvası dökülmüş duvarda görülen taş-tuğla almaşık örgü, R. E. Koçu'nun bu hanın bir 16. yy yapısı olduğu şeklindeki görüşünü doğrular niteliktedir. Bu dönem mimari özelliklerinden günümüze, bu duvar gibi küçük ayrıntıların dışında avlu motifi ve üst kattaki revak sırası kalabilmiştir.

1894 depreminden iki sene sonra yapılan onarımda özellikle dış cephede en büyük değişiklik gerçekleşmiş ve yapıya, dönemin mimari eğilimlerine uygun, yivli iyonik başlıklı pilastrlı, Rönesans alın-lıklı pencereleriyle, bunların arasındaki sıvasız tuğla yüzeyleri ile neoklasik bir cephe giydirilmiştir. Bu ön cephe ve arkasındaki 7 m'lik bölümde yapının özgün strüktüründen farklı olarak döneminin en ileri tekniği olan putreli! volta döşemeli bir sistem kullanılmıştır. 1905 tarihli Goad Sigorta ve 1940 tarihli Pervi-titch Sigorta planlarında yapının günümüzdeki planimetrik özellikleri ile var olduğu görülmektedir. Yapı günümüzde tekstil ürünlerinin satıldığı bir han olarak kullanılmaktadır. Genel olarak taşıyıcı sistemi iyi durumda olmasına rağmen yapısal açıdan bozulmuştur ve günümüzde de devam eden ekler ve bilinçsiz müda-

haleler nedeniyle de bu bozulma süreci devam etmektedir.

Bibi. İSTA, VI, 3306; Güran, İstanbul Hanları; F. Özbakan, İstanbul Pasaj ve Hanları, ist, 1948.

CAN BİNAN



BÜYÜK VALİDE HANI

bak. VALİDE HANI



BÜYÜK YENİ HAN

Büyük Yeni Han, Kapalıçarşı'yla Mısır Çarşısı arasında, istanbul hanlarının yoğun olduğu alanda inşa edilmiştir. Dar kenarı Çakmakçılar Yokuşu'nda yapının ana cephesini oluşturmaktadır. Yapının boyuna dikdörtgen planı, Çakmakçılar Yokuşu'nun durumuna bağlı olarak yamuk bir şekilde ve dişli bir cephe oluşturarak, Sandalyeciler Sokağı ile Çarkçılar Sokağı arasında derinlemesine uzanan bir şekilde konumlanmıştır. Çarkçılar So-kağı'nda, karşısında Kürkçü Hanı uzanır.

Büyük Yeni Han, yapı malzemesi ve tekniği ile olduğu kadar, iki revaklı avlu ve üç katlı kuruluşuyla da kaynaklarda 18. yy ortalarına tarihlenmekte, III. Mustafa (hd 1757-1774) tarafından inşa ettirildiği belirtilmektedir.

Uzun kenarlarıyla, yaklaşık 127x37,50 m ölçüsündeki bir alana inşa edilen yapının, bulunduğu alanın topografik şartlarına sıkı sıkıya bağlı kaldığı anlaşılmaktadır. Yapı arka dar cephesiyle bitişik nizam, Çarkçılar Sokağı cephesiyle düz, Sandalyeciler Sokağı cephesiyle de kırık hatlarla belirlenmiştir. Bu plan kon-turlarının kırıklığı, topografyasındaki kot farklarından kaynaklanmakta, yapının bütününde yükseklikler de değiştiğinden, ana cephede girişin karşısına isabet eden Tarakçılar Sokağı'nda sokak kotu üçüncü kat seviyesine ulaşmakta ve burada alışılmışın dışında bir giriş daha bulunmaktadır.

Hanın Çakmakçılar Yokuşu'na açılan ana kapısı beşik tonozlu bir geçit mekâ-nıyla birinci avluya açılır. Bu avlu yaklaşık 46x15 m dikdörtgene yakın bir yamuk şeklinde olup üç yönde revak sistemiyle çevrilmiştir. Bu revaklar tuğla-derz dokulu yuvarlak kemerlere sahiptir. Kemerleri taşıyan payeler örme taştan kare kesitlidirler. Topografik şartlar, hanın avlusunun farklı kotlarda ikiye bölünmesini gerektirmiş, ancak bu iki avlu arasındaki topografik eğim, boyuna ana ekseni yatay kesen bir eksen üzerindeki koridorun iki tarafına sıralanan, üçer aynalı tonoz örtülü mekânın az farklı kotlarla yerleştirilmesiyle ve zemin katında ikinci avluya açılan bir geçit-koridorla giderilmiştir. Böylece 26x14 m ölçüsündeki ikinci avlu gene taş paye ve tuğla-derz dokulu kemerlere sahip üç yönde revak sistemiyle sınırlanmıştır. Birinci avluda giriş koridorunun avluya açıldığı yerde üst kat merdivenleri yer alır.

Hanın üç katından zemin ve birinci katında 58, ikinci katında ise 7 mekân revaklara açılır. Her iki katta yer alan mekânların revak altına açılan birer kapı ve birer penceresi bulunur. Ana cephelerde ise her mekân ikişer pencere ile cepheyi ifadelendirmektedir. Gerek her üç katın revak sistemlerinde ve gerekse mekânlarda örtü sistemi çapraz tonoz olarak gerçekleştirilmiştir, ikinci katta ise mekânların beşik tonozlarla örtülü olduğu görülmektedir.

Hanın, Çarkçılar Sokağı ile Sandalyeciler Sokağı'ndaki her iki uzun cephesinde baştan başa bir sıra dükkân bulunur. Bu dükkân sıralı cephelerde, altta muntazam kesme taş kullanılmış, üst iki katın cephesi ise taş, tuğla-derz olarak inşa edilmiştir. Her iki uzun cephede de bu enine cephe ifadesini dengeleyen unsurlar dükkânların kemerleri ile pencere söve ve kemerleridir.



BUYUKADA

350

351


BUYUKADA

Hanın, Çakmakçılar Yokuşu'nda yer alan ana cephesi ise yolun topografyasına uygun çıkıntılı bir konumda yer alırken, cepheler de bu aşırı eğimden etkilenmiş ve her mekân birimi dışa yansıyan bir çıkıntı yaparak dikey hatların güçlü bir şekilde hissedildiği anlayışla ifadesini bulmuştur. Ana cephenin beş bölümlü kuruluşunda her bir mekân ikişer pencere açıklığı ile dışa açılmıştır. Diğer taraftan, taştan yuvarlak kemerli sade giriş kapısının solunda üç, sağında i-se dört dükkân sırası taştan yuvarlak kemerli olarak yer almıştır. Girişin üzerindeki mekân birinci ve ikinci katlarda çıkma yapmakta, dikdörtgen taş söveli pencereler üzerinde taştan sivri yüzeysel kemerler bu pencereleri kavramaktadır. Ana cephenin solundaki kotlara ait pencere sıraları aynı hizada değildir. Çıkmaları belirleyen ve taşıyan taş konsollar ise farklı büyüklükte ve ölçüdedirler.

Konsolların üzerinde yer alan taş silme, birinci katta yolun eğimine uyarak her çıkmada farklı yükseklikte olup, en üst katta ise devam eden bir durumdadır. Gene cepheyi üstten sınırlayan bir taş silme de boydan boya devam eder.

Bibi. Gurlitt, Konstantinopels, 51; Mambo-uıy, Rehber; ISTA, VI, 3313-3316, S. Eyice, "Büyük Yeni Han", DlA, VI, 518-519.

GÖNÜL CANTAY



BUYUKADA

Prens Adaları (Prinkipo, Prinkipos) olarak da bilinen istanbul adalarının en büyüğü Adalar Ilçesi'nin(-») merkezi.

Büyükada'nm Galata Köprüsü'nden uzaklığı 20 km (10,9 deniz mili), karşı sahilden, Maltepe'den uzaklığı 2,3 km'dir. Yüzölçümü 5,4 km2; 1990 nüfus sayımına göre, idari açıdan kendisine bağlı Se-defadası'yla birlikte sürekli nüfusu 7.000 civarıdır. Nüfusun yaz aylarında yazlıkçılarla birlikte 80-100.OOO'i geçtiği tahmin edilmektedir.

İstanbul iklim özellikleri taşımakla birlikte kuzey rüzgârlarından Kocaeli Yarımadası yükseltileri tarafından korunduğundan daha yumuşak bir alt iklime sahiptir. Toprak örtüsü İstanbul adalarının tümüne "Kızıl Adalar" denmesine neden olan ve Akdeniz iklim kuşağında görülen, özellikle kurak mevsimlerde kızıl bir renk alan maki bitki örtüsüne elverişli demir oksitli topraktır. Büyüka-da'nın hâkim bitki örtüsü tepelerde geniş çamlıklar ve süpürgeotundan koca-yemişe, taşmeşesinden bodur ardıca, yılbaşlarında satılan koyu yeşil yapraklı, küçük kırmızı meyvecikli herdemtaze-lerden katırtırnağına varana kadar yüzlerce türü görülen makilerdir. Eski belgelere, seyyahların aktardıklarına ve a-ğaçlarm yaşlarına ilişkin bulgulara göre, çam korularının yaşı 100-150 yıldan fazla değildir. Büyükada ayrıca, süs ağaçları, yasemin, mimoza, zakkum, hanımeli gibi süs bitkileri ve şebboy, karanfil, gla-yör başta olmak üzere her çeşit çiçeğiy-le ve günümüzde ticari çiçek seralarıyla da ünlüdür.



Büyükada

istanbul Ansiklopedisi

Nüfus ve Yerleşme-. Büyükada kuzey-güney doğrultusunda, güney ve kuzeydeki en uç noktalar arasında 5.200 m'ye uzanır. Güneyde 203 m yükseklikte Aya Yorgi Tepesi (Yüce Tepe), kuzeyde ise Hristos (İsa) Tepesi, arada alçak bir boyunla ayrılmıştır. Batıda, adanın kuzey-güney doğrultusunun hemen hemen yarısında denize uzanan Dil Burnu vardır. 500 m uzunluğundaki Dil Burnu'nun kuzeyinde Nizam Koyu, güneyinde Yörüka-li (eski adıyla plajın işletmecisinin adından gelen Yorgali) koy ve plajları vardır. Dil Burnu'ndan güneye doğru büyük bahçeler içinde tek tuk köşkler dışında yerleşme sona erer ve daha da güneye gidildiğinde, sadece makiler, yükseklerde çamlıklar, sahilde kayalıklarla kaplı, hiçbir yerleşmenin bulunmadığı bir doğa ya-

pısı görülür. Büyükada'nm yoğun yerleşmeleri kuzey sahilinde, eski Kumsal mevkiine yakın bir yerdeki vapur iskelesinin (bak. Büyükada İskelesi) sağında Nizam Mahallesi, solunda Maden Mahal-lesi'dir. Her iki yönde, yamaçlara zaman zaman oldukça dik yokuşlarla tırmanan cadde ve yollar Hristos Tepesi'ne varır. Adını Osmanlı döneminde 18. yy'da işletilen madenlerden alan doğu yönüne bakan Maden semti, aynı zamanda Büyükada'nm Bizans dönemindeki ilk yerleşmesi olan ve Evliya Çelebi zamanında 200 kadar evin bulunduğu söylenen Karia (Kariye, Karyas) Köyü'nün kurulmuş olduğu bölgedir. Kuzeyde bugünkü yerleşmenin yakınlarındaki Prinkipo adlı yerleşme, Karia'nın terk edilmesinden sonra gelişmiş olmalıdır.

Büyükada'da

Nizam ve Dil

Burnu'ndan bir

görünüm.


Erdal Yazıcı

Gezginlerin notlarından ve tarihsel o-laylardan anlaşıldığı kadarıyla, Bizans döneminde olsun, Osmanlı döneminde olsun, Büyükada hep meskûn kalmış, yerleşmeler zaman zaman parlak dönemler yaşamış, zaman zaman da talanlar, yangınlar, saldırılar yüzünden gerilemiştir. 19. yy'm ilk yansında 3.000 kadar olduğu tahmin edilen Büyükada nüfusu, aynı yüzyılın ikinci yarısında adalara vapur işlemeye başladıktan sonra artmış, 20. yy'm başlarında 5-6.000'i bulmuş, 1960 sayımında 7.000'e ulaşmıştır. 1990 sayımında da adanın sürekli nüfusunun 7.000 civarında kaldığı anlaşılmaktadır. Ancak nüfusun etnik ve dinsel bileşimi, özellikle 1960 sonrasında önemli ölçüde değişmiştir. Geçmişte tümüyle bir Rum köyü olan Karia'dan günümüzün Büyükada'sı-na doğru gelindikçe Rum nüfusun, önce 1922-1923'lerde, sonra 6-7 Eylül (1955) Olayları nedeniyle, daha sonra da Kıbrıs olaylarına bağlı olarak 1964 ve 1974'ten sonra adayı ve Türkiye'yi terk ettikleri görülür. Gidenlerin yerini Müslüman Türk nüfus, son yıllarda da Türkiye'nin doğu kesiminden iç göçle gelenler almıştır. Büyükada'da ayrıca Ermeni ve Museviler de bulunmaktadır.

18. yy'dan itibaren, yerleşik halkının yanında özellikle İngiliz, Fransız, İtalyanlar gibi "ecnebi"lerin yazlık olarak veya tedavi, hava değişimi dinlenme maksat-lanyla tercih ettikleri; havasını, doğasını öve öve bitiremedikleri Büyükada, daha sonraki yüzyıllarda gayrimüslim zenginlerin, elçilik mensuplarının yanısıra Osmanlı aristokrasisi ve aydınlarının da ilgisini çekmiş, 1930'lardan sonra, Yat Kulübü'nün Anadolu Kulübü'nün şubesine dönüşmesiyle (bak. Anadolu Kulübü) Cumhuriyet dönemi devlet erkânının özellikle de önce Cumhuriyet Halk Partili, daha sonra Demokrat Partili ba-

kan ve milletvekillerinin tercih ettikleri bir yer haline gelmiştir. Günümüzde Büyükada, hâlâ yazlan rağbet gören, eski özel yaşam ve havasından bir şeyler yitirmiş olmakla birlikte, İstanbul'un gelenekli gayrimüslim zenginlerinin yanında Türk burjuvazisinin ve kimisi adada yaz kış yaşayan sanatçı, yazar ve aydınların yerleştikleri ya da yazlığa geldikleri bir semttir.



Tarih: Büyükada hakkında ilkçağlara, Bizans dönemi öncesine uzanan fazla bilgi yoktur (bak. Adalar). Roma ve Bizans kaynaklarında Büyükada, Doğu Roma İmparatoru I. Constantinus'un Kons-tantinopolis'i başkent yapmasından sonra, adaların sürgün ve manastırlar bölgesi haline gelmesiyle anılmaya başlar. Bilinen ilk Büyükada sürgünleri Constantinus'un kendisine elçi olarak gönderilmiş bulunan karşı olduğu Aryani mezhebinden Ermeni piskopos I. Nar-ses ve beraberindeki adamlarıdır. Daha sonraki yüzyıllar boyunca, Bizans imparatorları, muhaliflerini veya tahtlarına ortak olacağından kuşkulandıkları evlatlarını, kardeşlerini, yakınlarını, adalara, ö-zellikle de Büyükada'ya sürgüne göndermişler, buradaki zindanlarda ve manastırlarda, türlü zulüm ve işkence altında ölüme terk etmişlerdir.

Bizans döneminde Büyükada, İmpa-ratoriçe İrene'nin yaptırdığı Kadınlar Ma-nastırı'nın varlığı yüzünden, özellikle Bizans sarayından kadın sürgünlerin gönderildiği bir zulüm ve zindan yeri olmanın yanında; keşişlerin, rahiplerin inzivaya çekildikleri bir manastırlar adaşıdır. II. İustinos 567'de adanın doğu sahilindeki bugünkü Maden semtinin güneyinde bir saray ve manastır inşa ettirmiştir. Büyükada'nm ve tüm adaların "Prens A-daları" olarak anılmasının nedeni kimi tarihçilerce bu saraya ve manastıra, yani

II. İustinos dönemine bağlanır. Daha sonra İmparatoriçe İrene'nin yaptırdığı ve kendisinin de sürgün olarak kaldığı Kadınlar Manastırı da aynı yörededir.

Gerek saldırı ve istilalar, gerekse adaların Osmanlılar tarafından alınması sırasında ve sonrasında, Büyükada defalarca yıkıma, yağmaya uğramış, eski dönemlerden günümüze, varlığı bilinen manastır, kilise ve sarayların hiçbiri kalmamıştır.

Büyükada İstanbul'un fethinden bir süre daha önce 17 Nisan 1453'te, İstanbul'u kuşatmış bulunan Kaptan-ı Derya Baltaoğlu Süleyman Bey'in kumandasındaki donanma tarafından fethedilmiştir. Diğer adaların pek çabuk düştüğü, Büyükada'nm ise güçlü bir kaleye sahip olduğu için bir süre direnebildiği yazılmaktadır. Söz konusu kalenin Maden bölgesindeki Kadınlar Manastırı'nı çevreleyen kale mi, yoksa bugün izi kalmamış olmakla birlikte 1880'lerde hâlâ kule kalıntıları görülen kuzeydeki kale mi olduğu bilinmemektedir. Bilinen, İstanbul'un fethini izleyen yıllarda buradaki manastırların boşaldığı, halkın adalardan göçtüğü, bir yüzyıl kadar Büyükada'da ciddi bir yerleşme görülmediği, ancak daha sonra 16. yy'da doğudaki Karia ve kuzeydeki Prinkipo köylerinin yeniden canlandığıdır.

Büyükada'nm çoğu balıkçı olan yerli Rum halkının, manastırlardaki keşiş ve rahiplerin, manastırlara dini amaçlarla veya sağlık nedeniyle gelenlerin ve tek tuk de İngiliz, Fransız vb yabancıların dışında, Müslüman Türklerin de ilgisini çekmeye başlaması 19. yy ortalarıdır. Daha önceleri İstanbul'la bağlantısı büyük pazar kayıklarıyla sağlanan adalara 1846' dan itibaren vapur işletilmesi, Büyükada'nm hızla gelişmesinde, köşklerle, eğlence yerleriyle donanmasında ve Büyü-



BUYUKADA

352


353

BUYUKADA İSKELESİ

BUYUKADA CAMİÎ

bak. HAMİDİYE CAMİİ



BÜYÜKADA İSKELESİ

Büyükada'nın 1899'da açılmış ahşap vapur iskelesinin yerine yapılmış olan bugünkü yığma binanın planı İzmitli mimar Mihran Azaryan'a aittir ve 19l4'te yapımına başlanan bina 1915'te tamamlanmıştır.

Birinci katında bilet satış gişeleriyle bekleme salonunun bulunduğu binanın üst katı, 1918-1923 arasında gazino, 1923-1950 arasında ise, CHP Adalar İlçe Merkezi olarak kullanılmıştır. Daha sonra 1950-1951 arasında adanın ilk kışlık sineması olarak çalışmıştır.

İstanbul iskeleleri içinde özgün durumunu koruyabilmiş ender örneklerden biri olan binanın alt katında sekizgen bir hol ve bu holün etrafında da bilet gişeleri ve bekleme salonu yer almaktadır. İkinci katta ise, birisi lokal o-larak kullanılan ve terasa açılan iki salon ve bu salonlardan giriş holü üzerin-dekine açılan iki oda ve tuvaletler bu-

19601ı yıllarda Büyükada iskelesi. Nezih Başgelen koleksiyonu

kada'da o zamanın İstanbul'una göre Batılı ve ileri sayılan bir yaşam biçiminin yerleşmesinde önemli paya sahiptir.

19. yy ortalarında Büyükada'yı anlatan yabancılar, özellikle akşamüstleri iskele çevresindeki şıklığı, zarafeti, sahildeki gezintileri ve büyük olasılıkla manastırların bağcılık ve şarapçılık geleneğinin de devamı olan şarapların kalitesini ve güzelliğim aktarırlar. 19. yy sonlarında ve 20. yy başlarında Büyükada'nın bağlarına özel olarak şarap içmeye ve eğlenmeye gelinmektedir. 20. yy'ın ilk çeyreği boyunca Rumların ağırlık taşıdığı a-da halkı ve yazlıkçı gayrimüslim burjuvazi yanında Osmanlı aydın ve yazarlarının önemlice bölümü de yazlıkçı, sürekli veya günübirlik olarak Büyükada'nın güzelliklerini ve toplumsal atmosferini paylaşmışlardır. 1908 Meşrutiyetinden sonra II. Abdülhamid'in yakın çevresindeki nazırların, paşaların Büyükada'da mecburi ikamete tabi tutulmaları ve "ada misafirleri" adı verilen bu zengin ve nüfuzlu kişilerin burada köşkler, yalılar yaptırmaları Büyükada'ya canlılık ve yeni bir hava kazandırmıştır. Büyükada 1929'da bir süre Stalin döneminde Sovyetler Birliği'n-den sürülen Troçki'yi de barındırmıştır.

19- yy'm son çeyreği ve 20. yy'ın başlarında Büyükada'da oteller, gazinolar, ünleri daha sonraki yıllara da kalacak olan lokantalar, kulüpler kurulmaya başlanmış, bunlar ve çeşitli yortular, festivaller adanın hayatını daha da renklendirmiş ve sayfiye yeri olarak değer katmıştır. 1920'lerde Rusya'daki devrimden ve iç savaştan kaçarak istanbul'a gelen on binlerce Beyaz Rusun bir bölümü Büyükada'ya yerleştirilmiş; bunların gelmesinden sonra da yeni gazinolar, plajlar açılmış, eğlence hayatı büsbütün renk-

lenmiştir. I. Dünya Savaşı ve Cumhuriyet sonrasında Rum halkının çoğunu kaybeden Büyükada'da yaşam, 1930lara kadar bir ölçüde sönükleşmişse de 1930-1940 arasında ve II. Dünya Savaşı'nı izleyen dönemde bu defa Cumhuriyet dönemi devlet ileri gelenlerinin, yüksek rütbeli memurların ve yeni yetişen Türk burjuvazisinin rağbet ettiği bir sayfiye yeri olma özelliğini korumuştur. Bu dönemde yeni köşklerle, özenli ve zevkli yapılarla, bakımlı bahçelerle süslenmiş, öte yandan İstanbul halkının günübirlik gezinti yerlerinin başında yer almıştır. Dil'in iki yanındaki Yörükali ve Nizam plajları, Luna Park, Âşıklar, Viranbağ kır gazinoları, korulukları, biri iskeleden başlayıp adanın tüm çevresini dolaşan büyük tur, diğeri Araba Meydanı'ndan başlayıp Dil'den, Âşıklar Kır Gazinosu'ndan geçerek Luna Park (Birlik) Meydanı'na oradan Maden'den geçerek binildiği noktaya dönülen küçük tur olmak üzere araba turları, Luna Park Meydanı'ndaki süslü eşeklerle yapılan geziler Büyükada'nın özellikleridir.

Eski Eserler, Yapılar: Günümüzde Büyükada, İstanbul'un her yanında görülen yapılaşmadan kendine düşen payı almışsa da, doğal görünümü tümden yok e-den yüksek apartmanlar yoktur. Eski köşkler, konaklar en azından dış görünümleriyle restore edilmiş veya edilmektedir. Yeni villalar ve konutlar daha çok Maden bölgesinde görülmektedir. Belediyenin adanın doğusundaki Maden'in kuzeyinde yaptırdığı arabacı barınakları ve kum iskelesi gibi tesisler adanın Se-defadası'na bakan doğu sahilinde görünümü bozmuştur. Nizam Mahallesi'nden ve iskeleden yukarı, tepelere doğru tırmanan yollar boyunca eski yoksul ahşap

1930'larda Büyükada rıhtımındaki otelleri ve Odeon lokanta-birahanesini gösteren bir fotoğraf. Tuğrul Acar fotoğraf'arşivi

evlerin bir bölümüne göçle gelen ve çoğu arabacılık vb servis sektöründe çalışanlar yerleşmiş, belediyenin sıkı denetimine rağmen, yer yer gecekonduları andıran görünümde konutlar oluşmuştur.

Büyükada'da varlığı bilinen, ancak kalıntıları bile günümüze kadar gelememiş olan yapılardan en önemlisi Kadınlar Manastırı'dır. Maden semtinde, Selvili Yo-kuş'un altından sahile doğru hafif eğimle inen yamaçta yapılmış olan manastırın II. İustinos'un sarayının bulunduğu yerde olduğu tahmin edilmektedir. Orhan Erdenen, 19601ı yıllarda bu bölgeden geçen Yılmaz Türk Caddesi'nin yanında manastırın temellerinin, zemin kat duvarlarının ve bir kulesinin kalıntılarının durduğunu, daha sonra buraların toprakla doldurulup yapılaşmaya açıldığını yazmaktadır.

Adanın en yüksek tepesinde (Aya Yorgi Tepesi, 203 m) yer alan Aya Yor-gi (Ayios Yeoryios) Manastırı ve Kilisesi, çan kulesi yüzünden Kudunas (çıngıraklı) adıyla anılır. Bazı kaynaklar burada ilk manastır ve kilisenin yapımını Bizans dönemine, VI. yy'a kadar geriye götürürler. Scarlatos Byzantios'un 1862' de yazdığına göre, o dönemde bile ruh hastalarının, hem çevrelerinden uzaklaştırmak hem de tedavi için getirildikleri bu dinsel merkez, Bizans döneminde de benzeri amaçlar için kullanılmış olabilir. Aynı yerde, yüzyıllar boyunca çeşitli defalar yeni yapılar kurulmuştur. 1751'de kurulan küçük kilise, tam tepede çan kulesinin arkasındaki 1905 tarihli yeni kilise, Blahernai Şapeli, Ayazması, Manastırı, çan kulesi, Ayios Yeoryios Kilisesi, Ayios Haralambos Kilisesi, Manastırı, aynı bütünlüğün kimisi ayakta, kimisi harap ve metruk parçalarıdır. Ay-

nı yerdeki kır gazinosu Ayios Yeoıyios Kilisesi'nin üstünde yer alır.

Büyükada'nın ikinci yüksek tepesi o-lan Hristos Tepesi'nin üstünde, Hristos ya da diğer adıyla Metamorfozis Kilisesi ve Manastırı vardır. Bizans döneminde aynı yerde bulunduğu tahmin edilen bir manastırın yerinde 1597'de inşa ettirilmiş, 1869'da tamir görmüştür.

Büyükada'daki bir diğer önemli bina Hristos Manastırı'nın bulunduğu bölgede çamlıklar içinde kurulu Büyükada Rum Yetimhanesi'dir(->).

Ayios Dimitrios Kilisesi, Kumsal semtinde büyük bir bahçe içindedir. Adadaki Ortodoks cemaat tarafından 1856-1857' de yaptırılmıştır. Dini bayramlarda büyük ayinin yapıldığı kilise burasıdır. Ayios Teodoros, Arabacılar Meydanı'na açılan Panayia (Kimisis), Maden semtindeki Ayios Nikolaos (Aya Nikola) çevresindeki Rum Ortodoks mezarlığı içindeki Profitis İlyas, ayrıca Ermeni Katolik kilisesi, San Pasificio Latin Katolik Kilisesi, Surp Asdvadzadzin Ermeni Katolik Kilisesi, Musevi sinagogu diğer önemli tapınak ve kiliselerdir.

Büyükada'da halen dört cami bulunmaktadır. Bunlardan Selvili Camii de denen, II. Abdülhamid tarafından yaptırılmış, Batı etkisinde eklektik bir yapı olan Hamidiye Camii, Ada Camii Sokağı'nda bahçe içindedir. Hristos Tepesi'nin kuzey yamacının altında yer alan ve içinde, Mehmed Şakir Paşa'mn (ö. 1914), tarihçi Ahmed Refik Altınay'ın (ö. 1937) dilci İbrahim Necmi Dilmen'in (ö. 1945), ressam, sanatçı Aliye Berger'in (ö. 1977), yazar Doğan Avcıoğlu'nun (ö. 1983), iktisatçı Prof. İdris Küçükömer (ö. 1987) gibi Büyükada'da yaşamış tanınmış kişilerin mezarlarının da bulunduğu İslam mezarlığı, 20. yy başlarında düzenlenmiştir.

Büyükada'nın diğer önemli yapıları, sivil mimari örnekleri olan köşkler, yalılar, otel binaları vb'dir. Yağmalar, yangınlar, zelzeleler ve nihayet yakın tarihlere kadar sürüp giden sorumsuz ve değer bilmez yıkımlar yüzünden, köşklerin ve diğer binaların büyük bölümü günümüze kadar gelememiştir. En eski yapının Çınar Meydanı'ndan Maden'e doğru giderken sağ tarafta kalan ve restore e-dilmekte olan, kapısında 1822 tarihi okunan üç katlı ahşap bir köşk olduğu sanılmaktadır. Restore edilmiş ya da restorasyon bekleyen 19. yy sonu 20. yy başı yapılara Nizam ve Maden mahallelerinin çeşitli yerlerinde rastlanmaktadır. Bunlar bahçeler içinde 2-4 katlı ahşap köşklerdir. 19. yy'm ikinci yarısı ve 20. yy başlarının Batı üsluplarının etkisini yansıtan, ahşaba uygulanmış art nouveau örneklerinin yanında, çeşitli üslupları eklektik biçimde klasik Osmanlı Türk üslubuyla kaynaştıran yapılara sık rastlanır. Ayrıca bitişik nizam iki katlı evlerin sıralandığı dar sokaklar, bugün azalmış olmakla birlikte, görülmeye değer güzelliktedir.

Büyükada'nın en ilginç yanı, daha 19. yy ortalarından itibaren, bahar ve yaz aylarında zengin ve seçkin yazlıkçıların gel-

Çankaya Meydanı'ndaki ibrahim Necmi Dilmen köşkünün yanından iskeleye iniş. Nazım Timuroğlu, 1993

mesiyle başlayan canlı yaşamdır. Bu yaşamın müzikle, akşamüstü piyasalarıyla, şıklık ve neşeyle renklenmesinde, adanın nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Rum, Ermeni, Musevi azınlıkların ve bu yaşamı kendi Osmanlı renklerini de katarak paylaşan paşazade ailelerinin, önce Osmanlı sonra da Cumhuriyet aydınlarının payı vardır. 20. yy başında şıklığın, seçkin sayfiye ve Batılı yaşamın İstanbul'daki merkezlerinden biri haline gelmiş bulunan Büyükada, daha sonraki yıllarda da I. ve II. Dünya Savaşları kesintileri dışında, başta azınlık sosyetesi ve Cumhuriyet döneminin üst düzey yöneticileri, siyaset adamları, küçük bir aydın ve sanatçı topluluğunun tercih ettiği yer olmuş; Anadolu Kulübü bu siyasal üst katmanların buluşma merkezi haline gelmiştir. Büyükada'da, hele azınlıkların adayı terk etmelerinden önceki yıllarda neşeli ve geleneksel motiflerle kutlanan yortular, dini törenler yanında, bembeyaz giysili genç kızların, rengârenk giyinmiş gençlerin ve çocukların çiçeklerle süslenmiş arabalarla geçit yaptıkları çiçek festivalleri, Adalar güzeli yarışmaları, spor yarışmaları, yaşama canlılık ve renk katan olaylardı.

Büyükada günümüzde Sirkeci, Kabataş ve Bostancı'dan kalkan ada vapurları ve deniz otobüsleriyle İstanbul'un her iki yakasına da sık deniz seferleriyle bağlanmıştır. Adada otomobil yasağı sürmekte ve bu bakımdan da Büyükada diğer İstanbul adaları gibi kentin motorlu araç girmeyen çok nadir bölgelerinden biri olma durumunu korumaktadır.



Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   77   78   79   80   81   82   83   84   ...   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin