20 Mart 2007 - Eşinin başını aç, generale göster!
Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Ankara Şube Başkanı Mehmet Şahin, “Bağımsız Türk Mahkemelerinde Yargılanmak İstiyorum” adlı bir kitap yazdı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nden re'sen emekli Jandarma Kurmay Binbaşı olan Şahin, kitabında, evine ziyarete gelen Asayiş Daire Başkanı Albay tarafından hazırlanan “eşinin başörtülü olduğu görülmüştür” yazılı “belge” üzerine, 20 yıllık askerlik hayatına son verildiğini belirtti. Eşine dosyasının Yüksek Askeri Şura'ya gittiğini söyleyerek onu da henüz karar verilmediği için yavaştan alıştırmaya çalıştığını belirten Şahin, kitapta gelişmeleri şu şekilde aktarıyor: “Eşim ben istersem başını açabileceğini de defalarca söyledi. Ancak ben bunu kabul edemezdim.” Daire başkanının “eşinin başını açması gerektiği” yönünde kendisine epey baskı yaptığını anlatan Şahin, “Daire başkanı; son söz veya nasihat olarak, inat etmememi, eşimin başını açarak alıp harekat başkanı tümgenerale göstermemi ve bu konuyu böylece halletmemi söyledi. Bu teklif bana çok ağır geldi. Hatta inat etmemem konusunda son sözleri, 'Bak bu konu Türkiye'de halledilecek, sokaktaki kadınlar bile başlarını açacak. Gel sen inat etme, mesleğinden de olma' dedi. Ben de çok şaşırdım. Tepki gösterdim. 'Hangi ülkeden bahsediyorsunuz' dedim. 'Bu ülkede kadınlar başlarını açacaklar öyle miı' diye sordum. 'Evet dedi Açacak. 'Buna imkan yok komutanım' dedim. 'Görürsün' dedi. 'görürüz 'dedim ve odasından gergin bir şekilde ayrıldım” diyerek yaşadıklarını anlattı. (Yeni Şafak)
22 Mart 2007 – “Türban ankete girdi”
“AK Parti Yönetimi, bazı bakan ve milletvekillerinin tepkisi üzerine, cumhurbaşkanlığına alternatif 4 isme, eşi türbanlı Başbakan Yardımcıları, Abdüllatif Şener ve Mehmet Ali Şahin'i de ekledi. AK Parti yönetimi geçen hafta başlattığı anket çalışmasında Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Annç'ın dışında, Beşir Atalay, Mehmet Aydın, Vecdi Gönül ve Koksal Toptan'ın isimlerini ankette sıralamıştı, Ancak "alternatif isimlerin tümünün eşlerinin başı açık" eleştirilerine neden olmuştu. Yeni anket İl Başkanları toplantısında dağıtıldı.” (Sabah)
22 Mart 2007 – “AKP iktidarında 'başörtüsüz eş' durumu incitici”
Tempo Dergisi yazarı Elif Çakır, cumhurbaşkanlığı seçimi ve başörtüsü konusu etrafında dönen tartışmalar hakkında kaleme aldığı haftalık yazısında şu görüşlere yer verdi: “Sayın Başbakan ve yardımcıları, son dönemde, başörtüsü sorununu dile getiriyorlar. Samimi düşüncelerini gerçekten öğrenmek isterdim. Davetlere eşlerini götürememelerinin kendilerinde ve eşlerinde oluşturduğu iç sıkıntısını bilmek isterdim. Başörtülülere sorsak acaba, bu kadar kırılmış, incitilmiş insanlar, "Çankaya Köşkünde başörtülü eşi olan bir cumhurbaşkanı görmek istiyorlar mı?" diye, ne tür cevaplar çıkardı? Benim tanıdığım birçok insanın umurunda değil, eşi başörtülü bir cumhurbaşkanı. Hatta "Bu şekilde çıkacaksanız, oturun oturduğunuz yerde" diyenler çoğunluk çıkacaktır, benim gibi. Eşimin başı örtülü değil diye cumhurbaşkanı adayı olmak!.. Bu kişiler için de zor değil mi? Kendilerinden dolayı değil de eşlerinden ötürü Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmek. Ne garip bir kısır döngünün içindeyiz. Öyle veya böyle, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kadınlar etkilemeye başlıyor demek ki! Bu bana hem trajik geliyor hem komik. Ben geçmiş dönemde "Başörtülü kiminle evlensin?" yazımı hatırladım, size de mükerreren sormak ihtiyacı hissettim. Ne dersiniz? AKP iktidarında 'başörtülü eş' olmak kadar 'başörtüsüz eş' durumu da incitici değil mi?”
23 Mart 2007 - Müslümanlar, başörtüsü konusundaki inançlarından vazgeçemez
Hayrettin Karaman, Yeni Şafak’taki “Uzlaşma mı tahammül mü?” başlıklı yazısında toplumsal uzlaşı tartışmasına değindi: “Birçok konunun (meselenin) yanında daha ziyade başörtüsü ve cumhurbaşkanı seçimi konularında “toplumun uzlaşması” şartından söz edildiğini görüyoruz. Başörtüsünü ele alalım. Başörtüsünün her alanda serbest (isteyen örter, istemeyen örtmez) olması aslında Müslümanların uzlaşacağı değil, tahammül edebilecekleri bir çözümdür ve Müslümanlar yıllardan beri (en azından cumhuriyetin ilanından bu yana) buna tahammül etmektedirler. Marjinal olaylar dışında sokakta kadınlarımızın çarşafları ve başörtülerine el uzatıldığı olmuştur, ama başını açıp gezen bir kadına veya kıza müdahale eden olmamıştır, yoktur. Demokrasi ve insan hakları bakımından da bu yeterlidir. Uzlaşmaya gelince, bunun olabilmesi için Müslümanların, başörtüsü konusundaki düşüncelerinden (yani inançlarından) vazgeçmeleri, bu konuda karşı tarafın düşüncesini benimsemeleri veya tersi gereklidir. Peki bu mümkün müdür? Hayır. Ne Müslümanlar, örtünmenin dinin emri ve gereği olduğu inancından vazgeçerler, ne de karşı taraf “bu, dinin gereğidir, biz yapmasak da başkalarını engellemek olmaz” noktasına gelirler. Bu durumda “çözüm, toplumun uzlaşmasına bağlı” demek, çözüm olmayacak, taraflardan birinin dediği olacak, diğer taraf da mağdur yaşayacak demektir.”
24 Mart 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri
Sakarya Başörtüsü Platformu 80’inci eyleminde “1400 sene önce ilk olarak kırk kişiyle başlayan kutlu yürüyüş bugün burada Adapazarı’nda sekseninci haftasını doldurmuş olmanın onurunu yaşıyor” denildi. Kocaeli’deki 101’inci açıklamada “Tüm mazlumlar adına direneceğiz, yeryüzünde ki mazlum kalplerin yanında olacağız. Tüm zalimler ve zalimlikler bitene dek” mesajı verildi. Ankara’da gerçekleştirilen 59’uncu eylemde değişiklik yapılarak sessiz oturum ağızlarını bantlayan eylemciler, “58 haftadır hak ve özgürlükler için burada bütün yetkililere seslendik. İstedik ki bu sorun çözülsün ama sesimizi duymak istemediler, bizler de kulakları duymuyorsa, dedik, belki gören gözler olur diyerek ağzımızı bantladık ve sessiz eylem yapmaya karar verdik” dediler. Van’da 30’uncu ve Akyazı’da da 7’inci açıklama okundu. Van’daki eylemde “Zulme karşı sessiz kalanlar haklarıyla birlikte şeref ve onurlarını da kaybederler” uyarısı yapıldı.
25 Mart 2007 – Sezer’in protokolü yeni cumhurbaşkanın eşinin başına göre
Murat Yektin, Radikal’de yayınlanan köşe yazısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in “cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarının içindeymiş gibi gösterilmesinden rahatsız” olduğunu iddia etti. Yetkin’in diğer bir iddiası ise şu oldu: “Köşk kaynakları, Sezer'in cumhurbaşkanlığı devir teslim töreninin, yeni cumhurbaşkanının eşinin türbanlı olup olmamasına göre eşli ya da eşsiz düzenlenmesi konusunda da herhangi bir hazırlık bulunmadığını da vurguluyorlar… Sayın Cumhurbaşkanının, görevini yeni cumhurbaşkanına devredeceği töreni, seçilecek kişinin eşinin türbanlı olması durumunda eşsiz olması yönünde düzenlenmesi talimatı verdiği doğru değil. Daha 16 Nisan gelmedi. Henüz cumhurbaşkanlığı adayları ortaya çıkmamışken, bir hukuk adamı olan sayın Cumhurbaşkanı'nın faraziyeler üzerine hareket etmesi, Anayasal yetkilerinin dışına çıkması söz konusu değil. Şu olursa eşsiz, bu olursa eşli tören istediği yolunda bir talimatı yok. Ancak sayın Cumhurbaşkanı'nın şu ana dek izlediği çizgiye uygun olarak sade, gösterişsiz bir tören olması beklenebilir.”
27 Mart 2007 - Başörtülü kadını, KADER neden “kadın” olarak kabul etmiyor?
Fatma K. Barbarosoğlu, Yeni Şafak’taki “Bıyığına bakma muhannesin!” başlıklı yazısında KADER’in kampanyasını değerlendirdi: “KADER için sadece bazı kadınlar Meclis'e girmeyi hak edecek kadar “kadın”. Ünlü kadın bedenlerine raptedilmiş bıyık ile KADER “bana benzeyen benim gibi kadınlar olsun” demiş oluyor. Benim gibi kadınlar tanımına da sadece liberal-kentli-feminist kadınlar giriyor... Başörtülü kadını, KADER neden “kadın” olarak kabul etmiyor. Bazı kadınlar kadın doğuyor da, neden bazı kadınların “kadınlıklarını” tescil ettirmeleri gerekiyor?!”
Dostları ilə paylaş: |