BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə26/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   102

Özlem Albayrak, Yeni Şafak’taki “Ya laiksin, ya düşman!” başlıklı yazısında Cumhuriyet mitinglerindeki başörtüsü karşıtlığına değindi: “Ontolojik olarak başörtülülerden üstün olduğunu düşünen ve bu üstünlük dışında kalan her şeyi alabildiğine değersiz gören, bu üstünlük algısı sayesinde kendilerini daha vatanperver ilan edip, örtülüleri vatanı satma ihtimaline karşı tetikte olunması gerekenler olarak kodlayan, ülkeyi molla rejimine götürmek arzusunu bitmeyen bir hülya gibi göğsünde taşıyan kalabalıklar olarak tanımlayanlar kimlerdir? Açıklar mıdır? Örtü düşmanları mı? Bu mitingin sonuçlarından biri de 'açık olma halinin' birileri eliyle siyasallaştırıldığı ve bunun ilk adımının atıldığıydı ve doğrusu tek başına 'açık olma' durumundan ötürü bir sıkıntı yaşamamış, sistemin gadrine bir kez bile uğramamış, hatta rejimin yasaklarıyla mücadele ettiği için aynı rejim tarafından marjinalize edilmiş örtülü kadınlarla, ne özde ne de sözde hiçbir problemi olmayan bu kalabalıkları, 'örtü'nün karşısına, dindarlığın karşısına geçirme niyetinin halis olmadığını düşünüyorum.”

1 Mayıs 2007 - Başörtülü kadınlar üzerinden siyaset kurmaktan vazgeçilmeli


Fatma K. Barbarosoğlu, Yeni Şafak’taki “Ateşinden ısınmadık lakin dumanından gözümüz kör” başlıklı yazısında şu görüşleri dile getirdi:Siz! Yani saçlılar! Evet saçlılar! Türkiye'de başörtülüler var, başı açıklar var. Sorunları yok birbiriyle. Lakin bir saçlılar taifesi var ki, her pişen aştan onların saçı çıkıyor! Sözleriniz vardır söyleyecek. Öfkeniz vardır kusacak... Oysa biz! Yani başı örtülü diye her yerden sürgün olanlar… 1979 yılından beri, Türkiye İran olacak diye her vesile ile küfredilenler, irticacı diye horlananlar… Başımızı örttürecekler diye korku ticaretinden parsa toplamaya talip olanlar. Nasıl “yaşayamadığımızı” bir defa sadece bir defa hissedebilseydiniz. Sadece bir defa. Korkunun tohumlarına gübre niyetine kullanılmazdı yürekleriniz! Yoruldum artık. Büyük oyunu göre göre, ”tekinsiz kimliğin” küçük oyuncuları niyetine taşa topa tutulmaktan yoruldum... Demokrasi kültürünün oturması için başkalarının ev düzenini değil, kendi ev düzenimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Sosyal Demokratlar, AKP'nin aksayan taraflarını önce kendilerinde aramalı. Neden ayna olamıyoruz diye sormalı. Lokomotifin takıldığı noktada başörtülü kadınlar üzerinden siyaset kurmaktan vazgeçilmediği sürece, “İrticayı beklerken” sendromu daima bizimle olacak. Oysa herkes biliyor! Başörtülüler bu hükümetin ateşinden ısınmadı lakin dumanından gözü çıkıyor işte.”

1 Mayıs 2007 - Bazı sembolleri tehlike olarak göstermek toplumu yaralıyor


Akif Emre, Yeni Şafak’taki “Sanal muhtırayı kim hackerledi?” başlıklı yazısında Genelkurmay’ın e-muhtırası hakkındaki görüşlerini şöyle ifade etti: “Bazı sembollerin tehlike olarak gösterilmesinin bu toplumun vicdanında ne türden bir yara açtığını hesaplayamayacak kadar topluma yabancı bu metni kaleme alanları kimin/neyin provoke ettiğini düşünmek zorundayız… Kutlu Doğum'u bu milletin varlığına karşı alternatif, tehdit olarak algılayan ifadeleri sahiplenmenin nasıl bir 'akıl tutulması'nın ürünü olduğunu birileri hatırlatmalı… Bir tür pagan görüntüsü vermeye başlayan kitleselleştirilmeye çalışılan çağdaşlık ritüelleriyle mi bu memleket var olacak? İktidar çekişmelerinin üstünde bu toplumun ortak kutsalı yok mu?”

1 Mayıs 2007 - Başörtülü ikinci First Lady

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilirse Hayrünisa Hanım da First Lady pâyesini alacak. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül cumhurbaşkanlığına aday gösterilince Türkiye’nin kronik tartışması yeniden alevlendi. Müstakbel First Lady Hayrünisa Hanım’ın başörtüsü, Çankaya yolunda nasıl bir ‘sorun’ teşkil edecekti? Bakan Gül, “Eşimin bireysel tercihidir, saygı gösterilmesi lazım.” dese de başörtüsünün Köşk için ‘engel’ olduğu iddia edildi bazı kesimlerce. Hatta birçok gazete ertesi gün “Başörtülü ilk First Lady Hayrünisa Gül” şeklinde lanse etti. Ancak görmezden gelinen bir şey vardı. Aslında cumhuriyet tarihinin ilk başörtülü First Lady’si Hayrünisa Gül değil, Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün eşi Latife Hanım’dı. (Zaman)



2 Mayıs 2007 – Başörtülü küçük kızları suçlu gibi deşifre ettiler

Mine Alpay Gün, Milli Gazete’deki “Ülke çocuklarını öcü gösteren bir darbe nedeni duydunuz mu hiç?” başlıklı yazısında e-muhtırayı eleştirdi: “İki cihanın güneşine hürmeten başlarına aldıkları örtü, hain kurtların kötü niyetlerine dolanmıştı. İşte aradığımız kötü kokulu yemeğin malzemesi buydu dercesine ellerini çırpmışlardı. Televizyonlar saatlerce küçük çocukların yakın çekim yüzlerini gösterdiler. Bir suçlu gibi deşifre ettiler... Şimdi madalyonu şöyle bir çevirin ve bale giysili çocukları ekranlarda teşhir edin, ne kadar çirkin bir davranış olduğunu görün. Bir de bu bale giysili çocukları ideolojik suçlu ilan edin. Olayın vahameti bu kadar büyük... Ülkenin kaosa uğramasından medet umanlar, mitinglerde halkın pankart sopaları ile iktidara ders verdiğini göğüslerini gererek yorumlamaktalar. Bu ülkede başörtüsü yasakları ve İmam hatip lisesinde okuyanların mağduriyetlerinin giderilmesi için de mitingler düzenlenmişti. Kimse sopa olarak algılamamıştı. Hatta Irak mitingi, hükümete karşı düzenlenmişti. O vakitte iktidar olmasalar da, iktidardan daha etkili kurumlar; bu mitinglerin mesajlarını hiç görmemiş ve duymamışlardı. Şimdi ne oldu ki, birdenbire halk toplantılarını böyle başat bir etken olarak görmeye başladılar.”


4 Mayıs 2007 - Başörtüsü “mağduriyeti” ABD raporunda


ABD Uluslararası Dinî Özgürlükler Komisyonu (USCIRF), Türkiye'de Müslümanlar ve azınlık dini mensuplarının bir araya gelme ve ibadet etme özgürlüğünün anayasayla koruma altında bulunduğunu, ancak bazı alanlarda dinî özgürlüklerin tam olarak ifade edilmesine izin verilmediğini ileri sürdü. "Türban takan kadınların, kamu alanındaki işlerini kaybettiği, doktor, hukukçu, hemşire, öğretmen olamadığı, üniversitelere kayıt yaptıramadığı" ifade edilen raporda, "Türbanlı kadınlar Türkiye'de, üniversite eğitimiyle, kendi dinî ilkelerini uygulama arasında seçim yapmak zorunda." denildi. "Müslüman olarak ibadet eden veya karısı türbanlı olan ordu mensuplarının da 'disiplinsizlik' gerekçesiyle ihraç edildiği" belirtildi. "Ayrıca, karısı türbanlı bazı hükümet üyelerinin, resmî resepsiyonlara eşlerini getirmesine izin verilmediği" savunuldu.

Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin