27 Haziran 2007 - Danıştay 2. Dairesi 'okul dışında başörtüsü' davasından çekiliyor
Anaokulu öğretmeni Aytaç Kılınç'ın, okul bahçesinde başörtüsü takmasını laikliğe aykırı bulan Danıştay 2. Dairesi üyeleri, yapılan karar düzeltme başvurusuna ilişkin olarak 'çekilme' kararı verdi. Daire üyeleri, verdikleri karar sonrası Mustafa Yücel Özbilgin'in ölmesine sebep olan saldırıya maruz kaldıklarını ve verecekleri kararın tarafsızlıklarına gölge düşürebileceği gerekçesiyle davadan çekilmek istediklerini bildirdi. Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Birden, üyeler Kamuran Erbuğa, Ayfer Özdemir ve Ayla Gönenç'in kamuoyunda tartışmaya yol açan başörtüsü kararına ilişkin yapılan karar düzeltme başvurusundan çekilme taleplerini Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu karara bağlayacak... Gölbaşı Bayrak Anaokulu Müdürlüğü'ne atanan ve başı kapalı kimlik göstererek okula girmek isteyen Aytaç Kılınç, 2001'de görevinden alınarak Mamak Kıbrıs Köyü İlköğretim Okulu'na çocuk gelişimi öğretmeni olarak atanması işleminin iptali istemiyle dava açmıştı. (Zaman)
27 Haziran 2007 - Açık lise sınavlarına başörtülüleri almayanlara soruşturma açılmalı
Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim Bir-Sen) Adana Şube Başkanı Mehmet Pala, geçtiğimiz hafta sonu yapılan Açık Lise sınavlarına, bazı öğrencilerin kılık kıyafetlerinden dolayı alınmamasını bir sendikanın organize ettiğini iddia etti. Pala, hukuksuz olarak öğrencileri sınava almayan bu salon görevlileri hakkında soruşturma açılmasını istedi. Pala, Açık Lise'nin adı üstünde informel bir eğitim şekli olması sebebiyle, öğrenciler arasında ev kadınlarının hatta yaşlı bayanların bile olduğunu söyledi. Açık lise sınavlarında yıllarca herhangi bir sorun yaşanmadığına işaret eden Pala, "Yasakçı zihniyet sahiplerinin aksi yönde uygulama yapmaları sebebiyle bir çok öğrencimizin eğitim özgürlüğü engellemek istendi. Son beş yılda açık lise sınavlarında böyle bir yasakçı uygulama söz konusu olmamışken seçimlere 20 gün kala bir çok ilde sınava yasak gölgesi düşmesi akıllara başka senaryolar getiriyor." dedi. Mevzuatta, başörtüsü sebebiyle sınava alınmamak suretiyle eğitim hakkının engellenmesine yol açacak bir düzenleme bulunmadığını da vurgulayan Pala, okul okul dolaşarak türbanlı avına çıkan, öğrencilerin en temel haklarını hukuksuz olarak kısıtlayan salon görevlileri hakkında soruşturma açılmasını istedi. (Zaman)
27 Haziran 2007 - Hükümet yasak karşısında muktedir olamadı
Başörtüsü yasağının kalkması için yıllardır mücadele eden isimlerden Özgürder Genel Başkanı Hülya Şekerci, başörtüsü ile ilgili mağduriyetin artarak devam ettiğini söyleyerek, “Başörtüsü ve YÖK konularında, başbakan sivil toplum örgütünün lideri gibi konuşuyor. Ama kendisi aslında icra makamında. Ve o icra makamında bir başbakan gibi tavır almalıydı. Ama almadı. Bu anlamda çok pasif bir tutum sergiledi. İktidar oldu ama muktedir olamadı” diye konuştu. Başörtüsüyle ilgili mağduriyet aslında artarak devam ettiğini yasak alanının gittikçe daraldığını vurgulayan Şekerci, “Açık liselerde okunuyorken, Danıştay’ın aldığı karar nedeniyle şimdi onlara da girilemiyor. Artık, bu ülkede başörtülülere nefes alma imkânı bile yok. Bu sorunları görmeden iktidarda kalmaya devam etmek mümkün değil. Sorunları yokmuş gibi farz edip, gerilim yaratmayalım ileride bu sorunları çözeriz veya kendiliğinden çözülür mantığının artık işlevi olmadığı görülmek zorunda. Bu sorunlar, üzerine giderek çözülür, kaçarak değil” dedi. (Milli Gazete)
28 Haziran 2007 – Demek ki türban amaç değil araçmış!
Vatan yazarı Mehmet Tezkan, iki yıldır devam eden başörtüsüne özgürlük eylemlerinden bihaber olduğunu ortaya koyduğu yazısında, gerçek olmayan bu durumu AKP’nin hükümet kurmasıyla ilişkilendirdi. Tezkan şunları yazdı. “2002 yılının kasım ayından sonra bu eylemler bıçak gibi kesilmedi mi? Evet. Niye? AKP iktidar oldu diye. Peki türban hassasiyetini kullanarak iktidara gelenler 5 yılda ne yaptı? Hiç. Ne dediler? Türkiye'nin öncelikli meselesi değildir. 2002'ye kadar öncelikli mesele. 2002'den sonra değil. Ağlayanlar, sızlayanlar, okuma hakkımız elimizden alınıyor diyenlerin hepsi ortadan kayboldu. Onların iktidara taşıdıkları siyasal kadrolar da bu işi unuttu.. Peki geriye kim kaldı? Özgürlük adına türbana destek veren 'aydın' liberaller. Türban isteyen kitle yok. Hâlâ üniversitelerdeki türban sorunu ne olacak diye soruyorlar. Ama kime? Muhalefete... Başbakan'a sormuyorlar! Sorsalar. Erdoğan belki de; ne türbanı diyecek! Dünyaları yıkılacak. Aslında haksızlık etmeyelim.. AKP gündeminin birinci sırasında yine türban var. Yine türban mağduriyeti üzerinden oy istiyorlar. Ne için? Köşk'e çıkmak için. Cumhurbaşkanı olmak için. Yani kendileri için. Üniversite önündekiler için değil. Demek ki türban önemli bir sorun değil, araçmış.”
28 Haziran 2007 - Atila Kaya: CHP başörtüsüne bin yıl daha 'evet' demez
MHP İstanbul 3. Bölge 2. sıra milletvekili adayı Atila Kaya, CHP'nin başörtüsüne asla 'evet' demeyeceği görüşünde. Kaya, AK Parti iktidarının başörtüsü ve üniversiteye girişteki katsayı uygulamasını çözemediğini vurgularken, "Başbakan, toplumsal mutabakat istiyor. Toplumun zaten bu konudaki fikri belli. Fakat eğer kurumsal mutabakat istiyorsa, CHP bu işe 1000 yıl daha yaklaşmaz." değerlendirmesinde bulunuyor. Bu tür sorunların 'siyasal İslamcı' ve 'laikçi' partiler tarafından kullanıldığını iddia ediyor. (Zaman)
29 Haziran 2007 – Vaatlerde Türban'ın adı yok
“Türkiye’nin en önemli tartışma konularından biri olmasına rağmen, partilerin seçim bildirgelerinde türban sorununa yer verilmedi. AKP'nin, 2002'deki Seçim Bildirgesi'nin "Temel Hak ve Özgürlükler" başlıklı bölümünde, "Yaşama ve mülkiyet hakkını, düşünce, ifade, inanç, teşebbüs ve örgütlenme özgürlüğünü sınırlayan hükümler, evrensel hukuk ve özgürlük anlayışı dikkate alınarak yeniden düzenlenecektir" dedi, Bildirgede "Üniversiteler" başlığı altında da, "Üniversiteler, her çeşit düşüncenin demokratik bir ortamda, hoşgörü içinde öğretilip tartışıldığı, yasakların ve sınırlamaların olmadığı özgür bir foruma dönüştürülecektir" ifadesine yer verdi. AKP'nin 22 Temmuz seçimi için hazırlanan bildirgenin "Temel Hak ve Özgürlükler" bölümünde ise, 5 yıl önceki "Sınırlayıcı hükümler yeniden düzenlenecektir" maddesi yer almadı. Bildirgede "Toplumun değişik kesimlerinin sorunlarına ve taleplerine karşı duyarlı olunacak, bu alanda çifte standartlara ve siyasi istismarlara izin verilmeyecektir" denilerek bu konuda "gerginlik yaratılmayacağının" sinyali verildi. Yeni bildirgenin "Üniversiteler" bölümünde ise bu konuya hiç değinilmedi. CHP ve MHP'nin seçim bildirgelerinde de türban konusuna değinilmedi.” (Vatan)
Dostları ilə paylaş: |