BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Aralık 2007 - Başörtüsü/eşarp ve türban gibi kategoriler ihdas ediliyor



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə90/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   86   87   88   89   90   91   92   93   ...   102

5 Aralık 2007 - Başörtüsü/eşarp ve türban gibi kategoriler ihdas ediliyor


Nihal B. Karaca, “Adalet kalmadı, anket verelim...” başlıklı yazısında Konda’nın anketini değerlendirdi: Konda'nın yeni anketi, başörtüsü/eşarp ve türban gibi kategoriler ihdas ederken, bunlar arasında gözle görünür farklar varmış gibi, hatta isimleri üzerlerinde yazıyormuş gibi davranıyor. Anketörler başörtüsünü dinî ya da diyelim ki siyasi görüşleri gereği tercih eden kadınlarla, 'bizim oralarda hep böyle...' ya da 'bana yakıştığı için takıyorum' diyen kadınları bir lahzada ayırt edebilecek kadar özel yeteneklerle donanmışlarsa bilemem. Bildiğim, türbanı kendi teknik anlamından koparıp, 'eğitimli kişilere' hasredilmiş kişilere özgüledikten sonra 'türban kullanımı eğitimlilerde fazla' demenin gülünç olduğu... Kadın düşmanı sistem ile kadın düşmanı rejim el ele vermiş, kadınları nispeten inisiyatif alabilecekleri bir hayattan mahrum bırakıyor, katillerini bile koruyorlar. Bilim adamları da 'başörtüsü kırda, türban kentte yaygın' gibi süper muğlak ve anlamsız bulgularla bizi aydınlatmaya devam ediyor. Ne müthiş bir organizasyon!”

5 Aralık 2007 - Başörtülüye okumak yasak


Büro-Memur-Sen Kadın Kolları Başkanı Arife Topçu, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kadınlarımızın hak ettiği yeri alması gerektiğini bildirdi. Topçu, kadın hakları ihlallerinin en büyüğünün ise başörtüsü yasağı olduğunu dile getirdi. “Cumhuriyet döneminden bu yana kız çocuklarının okutulması yönünde devletin kendi eliyle yürüttüğü girişimler, başörtülü kızlarımız söz konusu olunca, yine devlet eliyle engellenmiştir. Sırf başörtülü oldukları gerekçesiyle kadın haklarının ihlaline en son Adana Kozan’da tanık olunmuştur. Bu ilkel davranış, toplumsal hayata katılma yolunda kadınlara ve inanç özgürlüğüne vurulmuş bir darbedir.” (Milli Gazete)

5 Aralık 2007 - 'Türbanlı sayısı 4'e katlandı' diyen anketin zamanlaması dikkat çekici


Mustafa Ünal, Zaman’daki “İrtica kampanyası mı?” başlıklı yazısında yaşanan gelişmeleri değerlendirdi: “Farkında mısınız, son günlerde birbirine benzeyen haberlerin sayısında büyük bir artış var. Amasya'da kız öğrencilere türban ve namaz baskısı söz gelimi. Günlerce medyayı meşgul etti. Sonradan ortaya çıktı ki, söz konusu iddiaların gerçeklerle uzaktan yakından bir ilgisi yok... Resmî törenlerde yaşanan başörtüsü krizleri... Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde bir okul müdürünün kız çocuklarına 'İffetli olun, giyiminize, davranışınıza dikkat edin' yönündeki masum öğüdü medyaya farklı şekilde yansıdı. Bir iki gündür de 'gündelik yaşamda din, laiklik ve türban' anketi manşetlerde. Birbirine benzeyen aynı kapsamda değerlendirebileceğimiz haberlerin örneklerini daha da artırmak mümkün aslında. Acaba yalan yanlış, abartılı tüm bu haberler neyin nesi? Peşi sıra gazete sayfalarına düşmesi bir tesadüf mü? Yoksa bir planın parçası mı? Sakın öteden beri aşinası olduğumuz yeni bir irtica kampanyasının ayak sesleri olmasın? Anlaşılan birileri yine düğmeye bastı.”

5 Aralık 2007 – “Türbanın iktidarı”

Milliyet yazarı Can Dündar, başörtüsü sorunu hakkındaki görüşlerini şöyle ifade etti: “Ben konuyu, "inanç hürriye­ti" ya da "giyim-kuşam özgürlü­ğü" boyutunda ele almıyorum. "İsteyen açar, isteyen örtü­nür" diyen liberallerden de deği­lim. Tersine, itikadın yerine aklı koyan cumhuriyeti kollayan, toplumcu, eşitlikçi bir fikir dün­yasına mensubum. Buna rağmen -aslında bu yüzden- üniversitede türban ya­sağına karşı çıkıyorum. Çünkü: Yasağın, siyasal simge haline gelen türbanı daha da ca­zip kılmaktan öte işe yaramadı­ğını görüyorum. Cumhuriyetin, özellikle de üniversitenin dışlayıcı değil, kucaklayıcı olması gerektiğine inanıyorum. Gençleri kazanması, buluşturup aydınlatması ge­reken üniversite, türbanlıya ka­pısını kapatarak en temel işlevini yerine getirmemiş ve asıl ulaşmayı hedeflediği kitleyi so­kağa itmiş oluyor.”



5 Aralık 2007 – “Türbanlı” sayısı artıyor peki azalan ne?

Akşam yazarı Serdar Akinan, Tarhan Erdem’in araştırma verilerini yorumladığı yazısında şu görüşlere yer verdi: “Muhafazakâr değerlerin daha belirgin hale gelmesi "endişe duyulan" kavramları nasıl anladığımızı bir kez daha gözden geçirmemizi zorunlu kılıyor. Toplumda "daha tutucu bir İslami zihniyete" sahip olanlardaki artışın "görünebilir" bir simge ile ayrışanları kadar, "görünmeyenleri" de hesap edersek (mesela erkekler) ne oranda bir artışla karşı karşıya olduğumuzu görüp telaşa kapılanlar olabilir. Ben, son dört yılda artan türbanlı sayısından endişe duyuyorum. Daha koyu bir İslami anlayışla çevrelenmiş olmaktan ötürü değil. Tam tersine son dört yılda AK Parti'nin "çevre"den "merkeze" taşıdığı bu sosyal dinamiğin, iktidar gücüyle de pekişerek, böylesi bir artışa sebep olması kaçınılmazdı... Ancak, endişe duyan çevrelere bir başka önerim var: Daha yakından bakın... Daha yakından baktığınızda "artan" türbanlı sayısına karşın "azalan" bir başka şey göreceksiniz. Türban düne kadar bir siyasal simge idi... Muhalif bir simge idi... Türbanı artık bir iktidar sembolüdür. Türban iktidarı, maalesef, artık yozlaşmaya başlayan bir iktidarı simgelemeye başlıyor...”



5 Aralık 2007 – “O yasalardan değil türbandan yana bir kişi”

Oktay Ekşi Hürriyet’teki “Hâlâ soruyor musunuz?“ başlıklı köşe yazısında, Tarhan Erdem’in anketini şöyle yorumladı: “Erdem ve ekibi araştırmayı yaparken en düşük "18-28 yaş grubunu" esas almış. Son günlerde gazetelerde haber konusu olan bir hanım kız vardı. Anımsayacaksınız... Peki Tevhide Kütük kaç yaşındaydı dersiniz? Biz söyleyelim, en çok 16, bilemediniz 17... Dahası, bu çocuk Kozan İmam Hatip Lisesi 11'inci sınıf öğrencisiydi. Yasalarımız tüm ilk ve orta öğretim kurumlarında "türbanı" yasaklıyor değil mi? Peki ama bu ülkenin Başbakanı, sırf türbanlı olduğu için Tevhide'yi telefonla arayıp "Evladım, bu haksızlıklar bir gün bitecek" derse, "türban" ve türbanlı sayısı artar mı, azalır mı? Başbakan Erdoğan, Tevhide’ye karşı kaba davranan kaymakam ile jandarma komutanını arattırıp "Yaptığınız kabalıktır ama yasaları koruduğunuz için size teşekkür ederim" demez, diyemez miydi? Demez, diyemez. Çünkü o yasalardan değil türbandan yana bir kişidir.”



5 Aralık 2007 – “Türban” ile başörtüsü arasındaki farklar

Ahmet Hakan Coşkun, Hürriyet’teki köşesinde “türban” ve “başörtüsü” arasında fark olduğunu iddia ederek şöyle yazdı: “Bir: Türban eğitimli, genç ve şehirlidir. Başörtüsü ise kırsal, yaşlı ve eğitimsizdir... İki: Başörtüsü gevşektir; bazen yarım olur, bazen tamamen çıkar... Türban ise katıdır; bir takılır, bir daha asla çıkmaz. Üç: Türban geçişken özelliklidir; türbanlı annenin kızı da türbanlı olur... Başörtüsü ise geçişken değildir; başörtülü annenin kızı başını örtmeyebilir. Dört: Türban bir bilincin eseridir. Başörtüsünde ise bilinçten ziyade bir alışkanlık rol oynar. Beş: Türban modernleşmenin göstergesidir... Anneannesi gibi örtünmek istemeyenlerin bulduğu modern bir formdur... Başörtüsü ise anneannelere özgü bir formdur ve bu açıdan gelenekseldir. Altı: Başörtüsü biraz yaşlı işidir... Türban ise genç işi... Yedi: Türban bir ısrarın ifadesidir... Bir türbanlı, türban takarak, "Eğitimli de olsam, şehirli de olsam, zengin de olsam başımı örteceğim" demektedir. Başörtüsünün ise bu türden ısrarlarla hiç işi olmaz. Sekiz: Türban, politik bir tercihe de gönderme yapar... Başörtüsü ise politikayla pek ilgilenmez...”



5 Aralık 2007 - İnsanlar başlarını örtmek istiyorsa, bunun şeklinden kime ne?

Star Gazetesi’nden Ahmet Kekeç, “Eşek bile anlar” başlıklı yazısında türban-başörtüsü ayrımı yapanları eleştirdi: “Son zamanlarda böyle bir ‘ayrıştırma’ çıktı ve türbanın başörtüsü olmadığını söyleyenler ufaktan ufaktan kendilerini buna inandırmaya başladılar. Efendim, başörtüsü ninelerimizin kisvesiymiş, ‘geleneksel bir yanı’ varmış, hiç kimsenin bu güzel kisveye itirazı olamazmış... Ama siyasal simge olan türban yok muymuş... Ne fark eder yahu? İster geleneksel, ister modern... İnsanlar kafalarını örtmek istiyorsa, bunun şeklinden kime ne? Herkes, kendisine yakıştığını düşündüğü bir örtünme biçimi benimsememiştir, benimsemekte özgürdür. Bundan Erdoğan’a ne, Baykal’a ne, Büyükanıt’a ne! Bize ne! İsterse ‘siyasal simge’ olsun... Başörtüsü yasağının antidemokratik bir uygulama olmakla birlikte, bir ‘yerini koruma’, ‘başkasını yerine yaklaştırmama’ refleksinden kaynaklandığını, bu refleksin ‘sınıfsal’ bir nitelik taşıdığını artık görüyoruz; eşek değiliz.”



5 Aralık 2007 – Eşlerinin başı örtülü olan memurların oranı nedir?

Fikret Bila, Tarhan Erdem’in anket sonuçlarıyla ilgili Milliyet’teki köşesinde şu yorumları yaptı: “Konda veya güvenilir bir başka araştırma kuruluşu, bu tür bir araştırmayı "devlet memurları" arasında yapabilse çok daha çarpıcı sonuçlar ortaya çıkabilir. Örneğin, eşlerinin başı örtülü olan memurların oranı nedir? Memurların başlarını örtme serbestliği olması gerektiğini savunan memurların oranı kaçtır? Yönetim yetkisi taşıyan memurlardan kaçının eşinin başı örtülüdür? Üst düzey bürokratlar arasında eşinin başı örtülü olanların oranı nedir? Asıl iktidar etkisi böyle bir araştırmayla ortaya çıkacaktır.”



5 Aralık 2007 – Başörtüsü yasağı kalksın

Nazlı Ilıcak, Sabah’taki köşesinde, Tarhan Erdem’in anketinin sonuçlarını şöyle yorumladı: “Milliyet gazetesi, türban takanların oranında büyük artış olduğu hususunu ön plana çıkarmayı uygun buldu. Ben, daha farklı bulgulara değinmek istiyorum: Çok büyük bir çoğunluk (% 78) üniversitelerdeki başörtüsü yasağına karşı… Tarhan Erdem'in belirttiği gibi, gerçekten başını örtenlerin oranı yükselmişse (2003'teki % 64.2'den %69.4'e çıkmışsa) "Yasak caydırıcı olmuyor, aksine örtünmeyi teşvik ediyor" sonucuna varabiliriz. Hem "yasak kalsın" diyenlerin, hem de örtünenlerin oranı artıyor. Hangi araştırmaya bakarsanız bakın, Türkiye'de büyük çoğunluk başını örtüyor.”



5 Aralık 2007 – Yine “türban”

Nazif Okumuş, Takvim’deki yazısında, Tarhan Erdem’in anketinden sonraki gündeme ilişkin şu görüşleri aktardı: “Farkında mısınız; marifetli bir sihirbazın şapkadan tavşan çıkartması gibi, siyasi iktidar da onca dert ve mesele varken; gündeme bir anda yeniden türbanı soktu. Ne oldu ve nasıl oldu bilen bilse de; TBMM'de bütçe görüşmelerinin sürdüğü, adalet mekanizmasında yeni kadrolaşmaların tartışıldığı ve en önemlisi de bölücülüğün her tarafta yaygınlaştığı bir zamanda, yukarıdan aşağıya türbanla düşüp kalkıyorlar. 24 Kasım Öğretmenler Günü etkinlikleri kapsamında kazandığı ödülü türbanından ötürü alamayan Adana'daki imam hatip öğrencisi kızımızın yaşadığı acıya bir anda yenileri eklendi. Meğer başka bir kızımız da Rize'de mağduriyet yaşamış. Bir başka acı da İstanbul'da, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde gerçekleşmiş. Türban istismanyla öteden beri suçlanan bir gazetenin haberine göre; bir anne, ameliyattan çıkan 22 aylık bebeğinin yanına başörtüsü hijyenik olmadığı gerekçesiyle sokulmamış... Dolayısıyla olan oldu ve türban savunucuları ile karşıtlarının hatları tamamen ve yeniden belirginleşti.”



5 Aralık 2007 – Lise yaşındaki kızlar, reşit değildir, ödül töreninde “türban” giyemez

Necati Doğru, Vatan’daki “Dosyaya "kara çarşaf notu" yerine "bomba" koysalardı!” yazısında şunları yazdı: “Lise yaşındaki kızlar, reşit değildir, ödül töreninde türban giyemez. Türkiye yasalarına ve AİHM kararlarına aykırıdır. Kızlar bunu bilmese bile onların öğretmenleri, okul müdürleri, milli eğitim müdürleri ve Başbakan'ın bilmesi ve kızları, onların ailelerini "kendinize gelin" diye tembihlemesi gerekirdi. Bile bile bu tiyatro oynanır ve başbakan da "mağdur-mazlum telefonuna sarılırsa" tarih bunun için, "cılk ayaklı gündem yaratma senaryosu" diye not düşer.”



5 Aralık 2007 – “Türbanlı” sayısı artıyor diye “dinci” basın karalar bağladı!

Mehmet Tezkan, Vatan’daki yazısında, Tarhan Erdem’in anketiyle ilgili yorumlara ilişkin yazısında şu görüşleri ileri sürdü: “Dinci gazeteleri açtım. İtiraz ediyorlar. Türban takan sayısı artmadı, azaldı diyorlar. Allah Allah, nasıl olur! Türban takan sayısı arttı diye sevineceklerine üzülüyorlar. Manşetten hokkabazlık diyorlar.. Tam tersine, zil takıp oynamaları gerekmez mi? Yıllardır türban türban diye bağıran onlar değil mi? Evet. İşte dörde katlamış, sevinin. Bayram yapın... Dinci basının bu tür yayın yapması gerekmiyor mu? Ama onlar hayır diyorlar, türbanlı artmadı azaldı. AKP’ci yazarlara ne demeli? Yemin billah ediyorlar, kimse türbanlı sayısının arttığına inandıramaz diyorlar... Niye itiraz ediyorsunuz, niye üzülüyorsunuz. Bunu da ben anlamış değilim.”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   86   87   88   89   90   91   92   93   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin