Belli bir ülkede belli bir dönemde uygulanan vergilerin (ve vergi benzeri kamu gelirlerinin) bütünü “vergi sistemi” olarak adlandırılmaktadır.
Belli bir ülkede belli bir dönemde uygulanan vergilerin (ve vergi benzeri kamu gelirlerinin) bütünü “vergi sistemi” olarak adlandırılmaktadır.
Tarihsel olarak vergi sistemleri “tek vergili” sistemlerden “çok vergili” sistemlere doğru gelişme göstermiştir.
Çok vergili vergi sistemlerinde vergilerin belli ölçütlere göre bölümlenmesine “vergi sistematiği” adı verilmektedir.
Çok vergili vergi sistemlerinde vergilerin belli ölçütlere göre bölümlenmesine “vergi sistematiği” adı verilmektedir.
Bölümleme, “yükümlünün kişisel durumuna” , “vergiyi ödeyen ile vergi yükünü taşıyan kişiye” , “verginin kapsamına” ve “vergilendirilen ekonomik kaynağa” göre yapılmaktadır.
Verginin alınması sırasında yükümlünün kişisel durumunun gözönünde tutulup tutulmamasına göre “sübjektif” ve “objektif” vergiler ayrımı söz konusudur.
Vergiyi ödeyen ile vergi yükünü fiilen taşıyan kişinin aynı olup olmamasına göre “dolaylı” ve “dolaysız” vergiler söz konusudur.
Verginin kapsamına göre ise “genel vergi” ile “özel vergi” ayrımı söz konusudur.
Türkiye Büyük millet Meclisinin kabul ettiği ilk kanun 24 Nisan 1920 tarihinde 1 sayılı “Ağnam Resminin Sabık-ı Misillu Dört Misli Olarak İstifası Hakkında” kanundur.
Türkiye Büyük millet Meclisinin kabul ettiği ilk kanun 24 Nisan 1920 tarihinde 1 sayılı “Ağnam Resminin Sabık-ı Misillu Dört Misli Olarak İstifası Hakkında” kanundur.
Kurtuluş Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu döneminde alınan vergilerin yanı sıra, savaşı finanse etmek üzere “Tekallif-i Milliye” olarak adlandırılan çeşitli yükümlülükler getirilmiştir.
1925 yılında “Aşar” kaldırılmış ve yerine “Kazanç Vergisi” getirilmiştir.
1926 da Umumi İstihlak Vergisi kabul edilip iyi sonuç vermemesi nedeniyle kısa süre uygulanıp vazgeçilmiştir.
1927 de “Hususi İstihlak Vergisi ile Eğlence Vergisi uygulanmaya başlanmıştır.
1930 lara doğru koruyucu gümrük vergileri uygulanmıştır.
1929-30 büyük ekonomik buhran sırasında vergiler alanında önlemler alınmıştır. Yeni bir kazanç vergisinin yanı sıra İktisadi Buhran, Muvazene ve Hava Kuvvetlerine Yardım vergileri gibi vergiler uygulamaya koyulmuştur.
İkinci dünya savaşı koşullarında para basma yoluyla finansman sağlanmaya çalışılması enflasyonist etki yaratmıştır. Bu döneme ilişkin bir başka uygulama 1940-41 yıllarında uygulanan ayni vergi “Toprak Mahsulleri Vergisi” ile 1942 de yürürlüğe konulan “İhracat Vergisidir”
İkinci Dünya Savaşı yıllarında uygulamaya konulan ve bir tür genel servet vergisi olan varlık vergisi savaş sırasında elde edilen aşırı kazançları vergilendirmeyi amaçlamaktaydı.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında uygulamaya konulan ve bir tür genel servet vergisi olan varlık vergisi savaş sırasında elde edilen aşırı kazançları vergilendirmeyi amaçlamaktaydı.
Haklı amacına rağmen, teknik özellikleri ve uygulama şekli itibariyle büyük sakıncalar taşıması nedeniyle maliye tarihinde “kötü bir vergi” örneği olmuştur.
Çünkü verginin belli bir matrahı ve oranı yoktu; kendisine vergi salınan yükümlü yargı yoluna başvuramadığı gibi, servetini kısa sürede elden çıkararak borcunu ödemediği takdirde, yaptırım olarak zorla çalışmaya tabi tutulmaktaydı.
1949 yılında Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Vergi usul Kanunu kabul edildi ve bunlar 1950 yılında uygulamaya başlandı, ayrıca bir esnaf vergisi getirilmekle birlikte doğan tepkiler üzerine kısa bir süre sonra ilga edildi.
1949 yılında Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Vergi usul Kanunu kabul edildi ve bunlar 1950 yılında uygulamaya başlandı, ayrıca bir esnaf vergisi getirilmekle birlikte doğan tepkiler üzerine kısa bir süre sonra ilga edildi.
Alman sistemi esas alınmıştır.Tarım kazançları vergi dışında tutulmuştur.
1953 yılında Tahsil-i Emval Kanunu yürürlükten kaldırılarak Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kabul edilmiştir.
1957 de Gider Vergileri Kanunu ile harcamaların vergilendirilmesi alanında düzenleme yapılmıştır.
1961-1970 döneminde planlı kalkınmanın yürürlüğe konulması ile birlikte planların finansmanı ve yatırım harcamalarının özendirilmesi için önlemler gündeme geldi. Bu dönemde İngiliz iktisatçı Nicholas Kaldor’un hazırlamış olduğu bir raporda önerdiği “potansiyel zirai vergi” tartışmaların odak noktası olmuştur.
Aynı dönemde kurulan Vergi Reform Komisyonunun servet beyanı, yatırım indirimi, azalan bakiyeler üzerinden amortisman, zarar nakli, ihracatta vergi iadesi gibi önerileri kabul edilmiş ve uygulamaya konulmuştur.
Aynı dönemde kurulan Vergi Reform Komisyonunun servet beyanı, yatırım indirimi, azalan bakiyeler üzerinden amortisman, zarar nakli, ihracatta vergi iadesi gibi önerileri kabul edilmiş ve uygulamaya konulmuştur.