www.gencakademi.info
Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım Erdal DEMİRKIRAN
Beyaz Sanat Yayıncılık ye Filmcilik Tic. Ltd. Şti. Kaygısızca Sunar
Copyright0 2002 Erdal Demirkıran
Eserin her hakkı. Erdal Demirkıran'a aittir. Kısmen ya da tamamen çalmana, çoğaltmana ya da kopya etmene gerek yoktur, istersen bir tane de sen yazabilirsin.
www.erdaldemirkiran.com
Kitap Adı: Ben Dünyanın En Akıllı insanıyım Bizim Ekip
O Adam
Gelmiş Geçmiş En Büyük Şair
Mucize Bir Adam
Çılgın Grafiker
Gözatan
Ic^Örglı
Imlalayan Adam
Usta Adamlar
işini iyi Tapanlar
Erdal DEMlRKIRAN
Aşık Akif Timurhan ZEVRAKl
Dr. Abdullah Servet TERZİLER
Berivan VARGÜN
Takup ŞiMŞEK
Deniz Hayriye KAYNAK
Arif KURUMAHMUT
Erkam Matbaası
Pusula Reklam Tanıtım Ltd.
1. Basım : Mayıs 2002
2. Basım : Ekim 2002
3. Basım : Aralık 2002
ISBN: 975-7254-01-0 Beyaz Sanat Yayıncılık & Filmcilik Tic. Ltd. Şti.
Saadettin Taııtan Cad. No: 5 Şirinevler / ÎSTAJîBUL Tel: (0212) 552 00 04 - Faks: (0212) 653 93 80
www.kashnakashna.com www.beyazsanat.com
Cam kırıklarıyla süslenmiş yollarda ayakları kanaya kanaya benimle
birlikte yürüyen babama, neredeyse kendim kadar sevdiğim anneme, beraberce gemiler yaktığımız eşim 3efü/e,
yaşındaki manyak kızım Berf/ne ve tüm insanlık alemine ithaf imdir.
içindekiler
l . Bil Kendini!
l. Yetenek mi Dedin? O da Ne?
3 . Şeyindeki Korkunç Tarla...
*İ . Başarı
5 . Çaresizlik Mucizesi
6 . Karar Verme
7 . Ben Dünyanın £n /^kı//ı /nsan/yım
# . /^s/a Vazgeçme
9 . Beyin Kemiren Böcekler
10. Uyku Çılgınlığı
l ] . Türkiye için
12 . Telkin ve Şartlanmalar
13 . Tüm Keramet Senin Bakısında &izli
W - 55 57 - 67 6? - 1W 105 - l IH 115 - 11? 131 - IH? 151 - 166 161 - 1?1 l?? - 235 237 - 25? 161 - 277 27? - 2?2
BflyOfc /çat
"3en "Dünyanın En Akıllı insanıyım" dediğimde
dostlarım bana: "A\adem bu kadar akıllısın, neden
sen de Edison gibi, Einstein gibi, Newton g/ti... bir
şeyler icat etmiyorsun?' dedil&r. 3en de onları
haklı buldum... r\ma galiba biraz yanlış anlamış
olacağım ki, ben ampul icat etmek yerine Edison
icat etmeye karar verdim.
Bugünlerde "Kaslına" adını verdiğim kendi
öğretimle "dahi" yetiştiriyorum, Edison yetiştiriyorum, Einstein yetiştiriyorum, Nevston
yetiştiriyorum.. 3u kitabımla "Kastora
öğretilen"nin hiç olmazsa bir kısmını seninle de
paylaşmak istedim.
"Çözebilmen umuduyla." Erdal DEMİ'RKJ'RAN ,
Dünyanın E-n fikıllı insanı
1. Bölüm
Bil Kendini!
"Yüzyıllardır tüm düşünürler, tüm dinler, herkes... 'kendini bil' dîye
bağırıyor ama duyan çok az. Bu sefer duyabilmen umuduyla..."
«F-
Bil Kendini
Bir kartal hikayesi
Bir rivayete göre; dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta çaldılar. Yumurtayı kümese getirdiklerinde, kümeste bulunan diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşündüler. Zaman geçti, yumurtayı getirenler de unuttu, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inandılar.
...Bir anne bulundu yetim yumurtaya, kuluçka başladı. Kısa bir zaman sonra yumurta kırıldı. İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıktı...Herkes çok mutluydu, böylesini ilk defa görmüşlerdi. Anne tavuk, dersler vermeye başladı yavrusuna: "Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye! Arpayı, buğdayı böyle yel". Anne tavuk her gün yeni şeyler öğretiyordu yavrusuna. Büyük tavuk annesinin her söylediğini yapıyordu. Tehlikelere karşı nasıl davranacağını jiajığretti annesi: "Bak yavrum, eğer kedi buradan gelirse aksi istikamete doğru kaç, şuradan gelirse buraya kaç..."
Büyük tavuk büyüdükçe güzelleşiyordu. Oldukça
uzun kanatları vardı. Ara sıra diğerleri onun kanatlarına
bakmak için geliyorlardı... ; > v j; ;*u
Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendisini nasıl savunacağını anlatırken büyük tavuğun gözü, gökyüzünden süzülerek korkunç bir ihtişamla geçiş yapan bir başka canlıya ilişti.
Anne bu ne? dedi büyük tavuk.
Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı...
- Ne de güzel uçuyor!
- Evet yavrum! Ama sen sakın ona özenme. Asla
onun gibi olamazsın! Sen bir tavuksun. Senden
önce baban, deden, amcan, hepsi ona özendi;
ama hiçbiri onun gibi uçamadı... Sen bir
tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın.
O günden sonra büyük tavuk, ömrü boyuncia arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çekti... Ve her seferinde "Keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim!"
dedi. Yine bir gün siyah kanatlı büyük tavuk ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gitti... Onu bir tavuk gibi defnettiler ki hakikatte ölen bir kartaldı.
"Bir kartal gibi doğup, bir tavuk gibi yaşayan ve kartallara özenip sonunda bir tavuk gibi ölen binlerce kartal var."
Yıl 2002, yer dünya... Şu anda kendi gücünün farkına varmadan, hep başkalarına özenen binlerce, yüz binlerce, milyonlarca, hatta milyarlarca insan var, yeryüzünde. Ne büyük acı!
Hiçbir şey göründüğü gibi değil, sevgili dostum. Hiçbir şey anlatıldığı gibi değil... Her duyduğuna inanma! Buna bile...
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Tek çıkışlı çelik kapısı olan bir oda düşün! Kapı kilitli ve anahtarı da kapının aksi istikametindeki dolabın içinde!
Bil Kendini
Bir deprem olduğunda kapıya mı koşarsın, yoksa anahtarın bulunduğu dolaba mı? Elbette ki dolaba, yani aslında anahtara... Çünkü anahtar olmadan söz konusu kapı sadece bir duvar mesabesindedir... Şimdi de bu odada bir kameranın olduğunu ve olup biteni kaydettiğini varsay ve düşün. Daha sonra bu görüntüleri izleyenler senin kapıya değil de ters istikamete koştuğunu gördüklerinde "Bu adam ne yapıyor, kapı nerede, o nereye koşuyor?" diyeceklerdir. Halbuki sen doğrusunu yaptın. Belki kapıya koşmadın ama o kapıyı açmak için doğru istikamete, anahtara koştun. İşte bazen terse gidiyor gibi gözüksen de düze gidiyor olabilirsin. Tıpkı bazen düze gidiyor gibi gözüksen de terse gidiyor olabileceğin gibi...
Olasılık hesapları
Yıllarca okullarda olasılık hesapları anlatıldı bizlere. Hani şu bir torbada on top var mevzuu...
Önce soruyu hatırla: Bir torbada on top var: dördü yeşil, üçü kırmızı, ikisi mavi, biri beyaz. Çektiğim topun mavi olma olasılığı kaçtır? Yaşayan yaşamayan, matematikle ilgisi olan olmayan herkes bu soruya yüzde yirmidir diye cevap verecektir. Sen de...
Şimdi her şeyi, her söylenileni unut ve dinle! Yukarıdaki torbadan bir top çektiğinde gelen topun mavi olma olasılığı gerçekten yüzde yirmi mi? Düşün! Torbada dört değişik renkte top var gibi gözükse de aslında sadece iki renk yok mu? Biri mavi top, diğeri de mavi olmayan top. Sonuç olarak çektiğin top ya mavidir ya da değil. Demek ki yeşil, beyaz ya da kırmızı gelirse, mavi değildir, mavi gelirse de mavidir. O halde cevap yüzde yirmi değil, yüzde ellidir.
14
1 5
Ben Dünyanın En Akılı, insanıyım
Bir futbolcu on penaltı atışından sadece birini gole çevırebılıyorsa, on birinci penaltı atışını gole çevirme ihtimal, yüzde on mudur, yoksa yüzde elli mi? Tabii ki yüzde em. Attığı penaltı ya gol olur ya da olmaz...
Henüz gerçekleşmemiş her ne varsa hayata dair olma ihtimali mutlaka yüzde ellidir. Ya olur ya da olmaz.'
Elbette ki böyle düşünen bir insan asla şaşırmaz asla paniklemez, asla hayal kırıklığına uğramaz. Çünkü\onun ıçm her şeyin olma ihtimali daima aynıdır: Yüzde elli...
Belki de...
Güncel olması nedeniyle, dünyanın en büyük terör olayını biraz irdelemek istiyorum. Dünya Ticaret Merkezi ne yapılan feci saldırının üzerinden henüz birkaç gün geçmişti. Herkes bir yorum yapıyordu. Türkiye'nin en ciddi TV kanallarından birinde de bir pilot yorum yaptı "Bence başarısız bir eylemdi, intihar pilotu az kalsın hede-TI ıskalıyordu. Dikkat ettiyseniz, uçağın sağ kanadı duvara çarptı. Hedeften yaklaş.k beş metı-e sapt. uçak. Bu da bize uçağı kullananların profesyonel olmadığı konusunda ipucu veriyor. Ben olsaydım hedefi tam ortalardım." dedi. Fakat bizim pilotumuz, bir şeyi bilmiyordu. Eğer o binaya tam ortadan dalış yapılsaydı sadece on ve arka duvar yıkılacaktı, uçaktakilerden başkası ölmeyecekti ve belki de bina yıkılmayacaktı. Halbuki sağ Kanadın sağ duvara çarpması, ön, arka ve yan duvar kolon-arını patlattı. Bina yıkıldı. O halde teröristler hedefi aslında tam istedikleri gibi vurdular. Çünkü binalar çöktü
Bil Kendini
Bu arada işin görünen kısmıyla, belki de yapılmak istenen alakasızdı. Düşünsene olaydan sonra tüm ABD TV'leri hiç ara vermeden beş gün dehşet görüntülerini yayınladılar ve başta çocuklar olmak üzere, herkesin psikolojisi alt üst oldu. Tüm aileler çocuklarını psikologlara taşıdı. Psikologlar bütün bu olanların bir film olduğunu anlattı çocuklara. Tam bu sıralarda bir kısım psikolog bunun doğru olmadığını, çocukların psikolojilerinin daha da bozulacağını ve onların bir daha da toparlanamayacağını söyledi. Hakikaten de doğru. Bugünkü olayın film olduğuna inanan Amerikalı bir çocuğu düşünsene, yıllar sonra tüm bu yaşananların bir film olduğunu söylediğinde ne kadar komik olur. Kim bilir belki de teröristlerin amacı çocukların psikolojilerini bozup, 20 sene sonra salak bir Amerika üretmekti. Kim bilir belki de bu hiç akıllarına bile gelmedi. Belki de bu facia diye bahsettiğimiz olay sadece bir kazaydı. Hiçbir şey göründüğü gibi değil işte ve tüm ihtimaller halen %50.
Dikkat! Elmanın içinde çok bilmiş bir kurt var...
Uzayın sonsuz bir boşluk olduğu hemen hemen tüm uzay bilimcilerin hemfikir olduğu bir konudur. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük fizikçisi Albert Einstein bile sonsuz demişti uzaya. Acaba uzay gerçekten sonsuz mu? Yoksa bu da mı aslında göründüğü gibi değil.
Çok büyük çok...
Bir zamanlar bir elmanın içinde büyük bir kurt yaşarmış. Akşama kadar gezer dolaşır, gününü gün edermiş. Akşam oldu mu çocuklarıyla birlikte oturup en keyifli tarafından bir parça elma yermiş. Çok mutluymuş. Bir akşam kanepesinin üstüne
16
17
Ben Dünyanın En Akıllı insanıyım
uzanmış ve TV seyrederken, kainatın ne kadar büyük olduğunu düşünmüş. Vay be! demiş. Şuraya bak her taraf elmayla kaplanmış, ucu bucağı yok. Sonsuz... Babam, sonunu bulan hiç olmadı derdi de ben inanmazdım. Bu sonsuzluğun içinde ben neyim ki? Düşündüklerini çocuklarına da anlatmış. Hepsi hayret içinde kalmış. Yaşadıkları yerin büyüklüğü karşısında dehşete düşmüşler. Beraberce vay be deyip, uyumuşlar...
'Peki sonundan
...Ve çok bilmiş kurt sordu: sonra ne var?"
İnsanlığın tarihi kadar eskidir bu soru. Diyelim ki bütün bunların bir sonu var. Peki o zaman sonundan sonra ne var?
Ev mantığıyla hareket edildiği için, bu soru kafaları kurcalıyor. Bu odadan geçtim öbür odaya geldim, sonra da ötekine. Peki o son duvardan sonra ne var? Sonundan sonrası ne? Bazen anlamaz olursun *da ısrar edersin. Ama iş bitmiştir. Artık anlayamazsın. Bu da o anlardan biri işte.
Sonundan sonra Yaratıcının kudretinden başka bir şey yok! Kainatı dünya, dünyanın dış yüzünü uzayın sonu, atmosfer diye tabir edilen yeri de yaratıcının gücü olarak kabul et! Sonuçta gördüğün her ne varsa yaşama dair aslında hepsi bir bütünün parçası. Öyle bir bütün ki her şeyi kuşatmış. Öyle bir bütün ki her şeyi kuşatmakla kalmamış, her zerrenin içine gizlenmiş. Daha nasıl anlatılır ki? Bütün işte, bütün! -;$rmM •-::.-:£. nrj ~ <.ı" •{V.UCH o.
18
l
Bil Kendini
Bütün bu anlattıklarımı görmen hiç de öyle zor değil, yeter ki haddini bil ve düşün! Aklının da bir sınırı olduğunu kabul et! Bu bir karıncanın, senin yaptığın basit bir masayı anlayamaması gibi. Daha masayı çözemeyen bir akıl masanın ustasını nasıl çözebilir ki? Daha atomun sırrına varmayan aklınla atomu yaratanın aklını ve yaptıklarını sorgulamaya kalkmak, kusura bakma ama büyük küstahlık. Kendine gel, bu muazzam akıl karşısında kendi aklını düşün ve haddini bil! Uzaya sonsuz deyip de komik olma. Pes etmen gerektiğinde pes etmeyi bileceksin...
Belki de bu sınırsız dediğimiz uzay, aslında sadece başka bir dünyadaki bir çiçeğin tozudur (Polen). Kim bilir?...
Son gün... , „.
( l
Yeni doğan bir bebeği kapısı ve penceresi olmayan 100 nf'lik bir odaya hapsettiler. Odada bir yatak, bir banyo, bir tuvalet, büyükçe bir masa, bir koltuk ve yerde de duvardan duvara döşenmiş halı vardı. Oda gizli kameralarla izleniyordu. Odanın ısı ve ışık düzeni dışarıdan kontrol edilip, duruma göre değiştiriliyordu. Bebeğin yiyecek ve içecek gibi temel ihtiyaçları, bebek uyuduğunda özel bir sistemle karşılanıyordu.
Bebek büyüdü. Yirmi yaşına geldi odadaki adam. Onu ilk günden beri izleyen bilim adamları, artık onu odadan çıkarmaya karar verdiler. Kendi aralarında konuşuyorlardı. "Çok şaşıracak çok!" dedi biri. Öbürü "Bence şaşırmayacak! Sadece anlama-
19
Ben Dünyanın En Akıllı insanıyım
Bil Kendini
ya çalışacak." dedi. Bir başkası "En çok güneşi görünce ne yapacağını ve buna kalbinin dayanıp dayanamayacağını merak ediyorum." dedi. Diğeri "Bence bizi görünce çıldıracak!" diye yorum yaptı... Herkes bir şeyler söyledi.
...Odanın çok gizli ve hiç kimsenin bulamayaca-
^ ğı bir yerinde bulunan kapısı, yirmi yıl sonra nihayet
açıldı. Herkes genç adamın tepkisinin ne olacağını
bekliyordu... Genç adam, kapının açıldığını görünce
şaşıramadı bile. Öldü!
Yıllarca zavallı bir gölü okyanus diye yutturdular bize!
Amerika aslında süper güç filan değil, sadece mevcutların en iyisi. Şöyle ki; ortada su birikintileri ve sadece birkaç tane göl varsa denize giremezsin. Çünkü ortada deniz yok... Sonra sana "Büyük su hangisidir?" dediklerinde, sen hiç çekinmeden göle büyük su dersin. Her ne kadar da ABD, bir okyanus gibi gözükse de aslında o sadece bildiğimiz en büyük sudur. Hepsi bu!
Eğer bir gün insanoğlu kendi gücünü keşfederse işte o zaman Somali bugünkü ABD olur ve o gün bizler, bugünün okyanuslarına küçük su birikintileri diye bakarız.
Artık ABD'yi bir göl, diğerlerini de irili ufaklı su biri-
! kintileri gibi düşünmeli ve gerçek okyanusa ulaşmayı hayal
etmelisin. Sadece bu felsefeyi hayata geçirmekle bile dev-,
rim yaparsın... |
Yapılabilecek en büyük haksızlık...
Bazı abiler şöyle bir laf ettiler: "İnsan, beyninin en fazla yüzde üçünü kullanabilir. Einstein bile beyninin yüzde beşini kullanabilmiştir." Niye yahu, niye? Elimin, ciğerimin, gözümün, kulağımın yüzde yüzünü kullanabiliyorum da, yine bir organım olan beynimin sadece yüzde üçünü kullanabiliyorum? Ayrıca kâinatta fazla veya eksik olan herhangi bir şey var mı? Elbette ki yok! Olamaz da. Eğer evrime inanıyorsan, doğa fazla olan şeyleri zamanla yok eder veya yerine yenilerini koyar. Allah'a inanıyorsan sonuç yine değişmez ve sen bilirsin ki Allah'ın yarattığı hiçbir şey fazla ya da eksik olamaz. Çünkü O kusursuz yaratır...
Madem kainattaki her şey tam kıvamında ve kararındadır; o halde neden beyin gibi bir organ, hem de yüzde doksan yedi nispetinde fazladan yaratılmış olsun ki?
Einstein beyninin yüzde beşini kullanıyorsa bu onun sorunudur. Ben yüzde yüzünü kullandığımdan en az kendim kadar eminim.
HJ'
Ya uzaylı mimarlara ne dersin? g = r
Bazı kendini bilmezler beş bin sene önce yapılan ve insanlığın yüz akı olan piramitler için: "Piramitler uzaylılar tarafından yapılmıştır. Çünkü insanların o devirde böyle bir Şey yapmalarının ihtimali yoktur." diyorlar (Yüzde üçlük bir beyinden bu beklenirdi zaten.)
İnsan gözü, 4000 A° - 7000 A° arasındaki ışınları al-9'lar. Yani biz görebiliyorsak orada 4000 A° - 7000 A° arasında bir ışık miktarı var demektir. Eğer bize göre ışık
20
21
Ben Dünyanın En Akıllı insanıyım
Bil Kendini
yoksa karanlıksa; o ortamdaki ışık miktarı bizim görme sınırlarımız dışındadır. Yani ışık miktarı 4000 A° nın altında ya da 7000 A° nin üstündedir. O halde bizim görmüyor olmamız ışığın olmadığı anlamına gelmez. Sadece bizim görebilme kapasitemize göre vardır veya yoktur. Bazen senin göremediğin yerde sıradan bir kedi görebilir. O halde tüm canlıların görebilme kapasiteleri farklı olduğuna göre, ışık her zaman vardır ve ışık her zaman yoktur...
Her şeyin bir sınırı, bir sonu olduğu gibi, insan aklının 'da bir sınırı var tabii...
Yüzyıllar önce yapılan piramitlerin insanüstü olduğunu düşünüyor olmamız akıl sınırlarımızın daralmış olmasının bir sonucudur. İnsan aklı beş bin sene önceki insana göre, kullanılan kapasite anlamında oldukça ciddi bir tahribata uğramış ve değer kaybetmiştir. Ne yazık ki bu yavaş yavaş olduğu için fark edememişiz. Belki birden olsaydı "N'oldu bize?" diye sorma şansımız olabilirdi.
Şimdi ise gerilere dönüp baktığımızda piramitlere ve
mumyalara hayret ediyoruz... Piri Reis'in haritasını bile
uzaylıların çizdiğini düşünüp, Mimar Sinan'ı insan ustu go-
' rüyoruz. Sokrates, Eflatun, Aristo... gibi düşünürlere gıp»
ile bakıyoruz. Kümesteki kartal gibi...
Yanlış hesap benden döner...
iribclll ueyıııııııı ııcnu*. ju«.u~ s.
Bilim adamları insan beyninin yüzde altmışının halen
"İnsan beyninin henüz yüzde kırkı çözülmüş-
-ı-—~.~ halen
tür.1
muamma olduğunu ve henüz çözülemediğini söylemektedirler. Yanlış hesap!
Bir kahvehaneye gittiğini ve bir çay istediğini varsayalım. Garson sana çayı getirdiğinde, ocaktaki kalan çay miktarını bilebilir misin? Elbette ki hayır. Demlikte on dokuz bardak çay kaldı diyemezsin. Halbuki çayı istemeden önce ocağa geçip, demlikteki çay miktarını ölçebilseydin ve toplam yirmi bardak çay olduğunu öğrenseydin, sana gelen bir bardak çay olduğuna göre on dokuz bardak çay kaldı diyebilecektin. Peki nasıl oluyor da yüzde yüzünü bilmedikleri bir şeyin (beynin) çözdükleri kısmına yüzde kırkını bulduk diyebiliyorlar.
Bunu söyleyenlerin veya buna inananların amacı belli: İşin içinden çıkamadıkları bir durumla veya soruyla karşılaşınca; "Valla biz henüz o kısmını çözmedik." demek için basit bir kurgulama bu...
"Uyuyan İnsan uyuduğunu bilmez."
Hayvan, hareket edebilen bir domatestir.
... .. ^9er insanoğlu uyuşturulmasaydı hiç kimse "İnsan
üşünen bir hayvandır" diyen büyük hayvanı halen alkış-
( mazdı. Bundan yaklaşık iki bin beş yüz sene önce Aristo
^nsan düşünen bir hayvandır." demiş ve tarihe geçmiş.
az düşünen herkes, bu cümlenin ne kadar saçma oldu-yunu anlar.
'22
23
Ben Dünyanın En Akıllı insanıyım
Bil Kendini
İnsan insandır, hayvan da hayvan. Birisi bana Mehmet'ten bahsederken, benim aklıma hjçblr zaman bir böceğin düşünen versiyonu gelmiyor...
Bir gün bir kedi görmüş Aristo. Düşünmüş ve "Allah Allah! Kediye bak, o da tıpkı benim gibi yiyor, içiyor, çoğalıyor, yaşlanıyor, ölüyor... Tek farkımız, ben dü-şünebiliyorum. O halde İnsan düşünen bir hayvandır." demiş. Sen de yüzyıllarca alkışlamışsın. Hepsi bu ha! Yahu çıldıracağım, ne var bunda? Şimdi, ben de geçen gün evde çiçeğimi sularken fark ettim. Çiçek de tıpkı bir hayvan gibi nefes alıyor, besleniyor, büyüyor, çoğalıyor, yaşlanıyor, ölüyor... Tek fark var, hayvan gibi yer değiştiremiyor. O halde: "Hayvan hareket edebilen bir bitkidir." dersem ben de tarihe geçer miyim acaba? Kendine haksızlık etme. Sen bir insansın. Başka söze gerek yok.
Bu arada hemen belirteyim. Aristo'yu yermek için anlatmadım bunu. Büyük bir düşünür olduğu su götürmez bir gerçektir. Ama büyük bir düşünür olması gaf yapmayacağı anlamına gelmez. Ben Aristo'ya tavır almıyorum. Bu sözüne tavır alıyorum. Yanlışı alkışlayamam. Değil Aristo, babam bile olsa...
İnanmadığını alkışlamayacaksın.
İnandığını da avuçların patlayıncaya
kadar alkışlayacaksın.
Reenkarne oldum! H?
Birisi reenkarnasyon dedi, bir anda binlerce insan daha önce yaşadığını iddia etmeye başladı. Halk arasında ruh transferi olarak bilinen reenkarnasyon, bir anda bilim adamlarının ilgi odağı oldu. Böylece insanlar önceki yaşamlarını daha net hatırlamaya başladılar. Bilim adamları daha derinlemesine araştırdı konuyu. Bir kısmı hemen kabul etti reenkarnasyonu. Kimsenin, belki de hiçbir bilim adamının aklına şu soru gelmedi: İnsanın merkezi beyindir. Her türlü faaliyet beyinle idrak edilir. Hatırlamak da beynin bir marifetidir. O halde nasıl oluyor da, bir ruh bir başka bedene girince söz konusu şahıs daha önceki yaşadıklarını hatırlıyor? Eğer bu doğru ise, ruh transferi neticesinde kişi geçmişini filan hatırlıyorsa, o zaman insanın merkezi beyni değil ruhudur. Bu durumda da beyinle ilgili söylenen her şey boşa çıkar. Kısacası reenkarnasyona evet demekle beyni reddetmek aynı şeydir.
Çok basit bir örnek olacak belki ama bitkisel hayatta olan bir insanın ruhu bedeninde olmasına rağmen ne bir acı duyuyor, ne de herhangi bir şey hatırlıyor. Çünkü, beyin işlevini yitirmiştir. Belden aşağısı felç olan bir insanın söz konusu bölümünün beyniyle olan irtibatı kesildiği için hiçbir şey hissetmez. Ama felç olan kısmı canlıdır ve kan bir şekilde sirküle olmaktadır.
Sonuçta herhangi bir şeyi hatırlayabilmek için mutlaka beyne ihtiyaç var. Ruh sadece diri durmamızı sağlayan bir mefhumdur. Hatta daha ileri giderek, "İnsan ruhuyla bir "ayvanın ruhu arasında hiçbir fark yoktur. Tüm farklılıkları beyin oluşturur." diyorum.
24
25
Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım
Bir aslan miyav dedi...
Geçenlerde bir çok televizyon kanalında ormanlar kralı aslanın, bir ceylan yavrusunu evlat edindiği ve onu tüm tehlikelere karşı koruduğu büyük bir ibret ve hayret vesikasıymış gibi sunuldu. Herkes-şaşkınlıkla izledi bu olayı. Hatta bir arkadaşım o kadar çok etkilenmişti ki, ertesi gün kalabalık bir ortamda, "Bir aslan kadar olamadık, birbirimizi yiyoruz!" dedi. Ben de; "Birbirimizi yediğimiz doğru da "Bir aslan kadar olamadık" da ne demek? İnsan olmayı denesene! Ayrıca bize kahraman gibi sunulan o aslan kesinlikle özürlü bir yaratık. Aslan, aslan gibi davranmalı. Ceylan yavrusunu yemeyen bir aslan kesinlikle özürlüdür." dedim. Hepsi beni ruhsuzlukla itham etti.
Buna benzer haberler zaman zaman çıkar ve ben her seferinde gülerek izler geçerim.
Bir aslan miyav diyorsa onun tedaviye ihtiyacı vardır, ne güzel taklit yaptı diyemezsin.
• "Bilim adamı" yok, "Bilim adamı adamı." var...
TV'lerde bir dolu tartışmaya katılan, saatlerce konuşan ve bilim adamıyım diye geçinen insanları en objektif gözlüğünü takarak bir izle. Hatta eline kağıt kalem al ve konuşmaları yaz. Sonra yaklaşık dört - beş saat süren tartışmayla ilgili notlarını gözden geçir. Kaç tanesi Benim iddiama göre, kaç tanesi Benim araştırma sonuçlarına göre, kaç tanesi benim yaptığım deney ve gözlem sonuçlarına göre veya kaç tanesi Benim teorime göre diye başlamış cümleye? Eğer bulabilirsen bu cümlelerin altını
Bil Kendini
yo|^
kırmızı kalemle çiz. Sonra kırmızıları say. denecek kadar az. Gerçekten çok acı.
Darvvin, kendi teorilerinden vazgeçti ^ bilim adamları Darvvin'den vazgeçerdi,
ya.
başı
Evrim tartışılırken, kimse 150 küsur ,, şayan Darvvin'in ötesine geçemiyor. Darwir\ Darvvin filan dedi veya Darvvine göre cümleler. Peki sen ne diyorsun be adam?
l*s
., - - -^ y*
rin Darvvin'in teorileri. Sen ne diyorsun? BenParwi bi düşünüyorum veya ben Darvvin'e katılmıy0rlj(n der Darvvin'den başka kime veya neye ne katar /\||ah aŞkih.a?'
Fizik tartışılırken, bu sefer Einstein'ın tartışılırken. İmam Gazali'nin ötesine geçernjy0r kim§e
Tıp tartışılırken de durum aynı. Hipol
na giriyor bilim adamları. Ne acıdır ki bugün(intıP hala 2.500 sene önce bir yemin andı yazan Hip0krat'ı ^' madı. Hiç mi bir şey değişmedi 2500 senedir ^ şey*:' m mı? Kaldı ki Hipokrat yemininde geçen "T^ hast^ar ma eşit muamelede bulunacağım." ifadesi o dör1emdeb !' ki söylenebilecek türden bir ifadeydi ama 2o0ö'li yıllar(j ooyle bir beyan utanç vericidir. Altı sene ünive,«ite oküvj* D'r insana bu ahlakı veremeyen bir sistem, iki d*kikal|L h Yemin metniyle neyi halletmeye çalışıyor? Be^e 21. yü'r rin H°kt°rlar çözüm üreteceklerine, büyük qü$ünec6J; e' devnm yapacaklarına, tedavisiz hastalı^ pirak^ J"
Dostları ilə paylaş: |