Parası olmadığı için faturayı yatıramaz belki ama elektriğin kaç gün sonra kesileceğini net olarak bilir.
Pencerelerine demir korkuluk yaptırır, üst kilidi de kilitler ama yine de şüpheli durur.
Yağmur yağdığında yolların mutlaka kapanacağını bilir ve anında alternatif çözümler icat eder.
Bir yere giderken o sokaktan girmez. Orada iki yıldır çalışma olduğunu bilir. Daha doğrusu tüm yolları çukur-larıyla birlikte ezbere bilir.
Birine randevu verir fakat köprü trafiğinden dolayı üç saat rötar yapar ve karşı taraf bunu anlayışla karşılar.
Türkiye için
Vergisini en son gün yatırır, hatta bazen yatırmaz bile. Çünkü eninde sonunda affedileceğini bilir.
Parası varken arabasının deposunu fuller, çünkü yarın zam geleceğinden emindir.
Çantasını kapkaççılara kaptırmamak için, çantayı hangi eliyle tutacağına doğru karar vermek zorundadır.
Sıradan bir Türk bile önce patatesleri sonra köfteleri yer, bunun daha zevkli olduğu tecrübelerle sabittir.
256
257
Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım
Türkiye için
Egzersiz Zamanı '
Aynı anda iki şey yapmak
İki eline iki kalem al, aynı kağıt üzerinde, aynı anda ayrı şeyler yazmaya çalış. Başarılı olup olmaman hiç önemli değil. Bir elinle "a" yaparken öbürüyle "b" yap mesela Tekrar ediyorum sonuç alıp almaman hiç önemli değil Akşamları 5 -10 dakika bunu yapmaya çalış, lobların çıldırsm.
Radyodan maç dinlerken bir yandan da TV'den haberleri izlemeye çalış. Kitap okurken, radyodan haber dinle Muzık dinleyerek kitap okumak, bu etkiyi yapmaz Ancak eğer sözlerini anlamaya çalışıp aynı anda kitap okumayı denersen eyvallah.
Dünyanın En Güzel Şiirleri Önceden önce inceden ince...
Meşkin gemisiyle aşkın bahrine,
Dal da bak neler var önceden önce, inceden ince...
Yolun uğrar ise gönül şehrine,
Kal da bak neler var, önceden önce, inceden ince..
Tebeddüle uğrar toprakta çiçek,
An be an gelişen gizli bir gerçek...
Görmek istersen bir manevi mercek,
Al da bak neler var, önceden önce, inceden ince...
Yanlış hesap etme gittiğin yeri,
Bağdat değildir ki; dönesin geri.
Kopar şakağından bir beyaz piri,
Kılda bak neler var, önceden önce, inceden ince...
Yok iken cihanda can ile beden,
Kimdi enasırda en asıl deden?
Bil ki geçmişiz biz en ön haddeden,
Öl de bak neler var, önceden önce, inceden ince...
Kazaya kurbanız kadere razı,
Merhemden mühimdir bilmek marazı.
Gözden sisi, özden kini garezi,
At da bak neler var, önceden önce, inceden ince...
Ezel evrakında ebed andını, :. '
Hatırla da kır o kibrin bendini.
Kainattan evvel kendi kendini,
Bil de bak neler var, önceden önce, inceden irtce.
Zevraki'yi gülle söküp gürz açmaz,
Bir kapıdır ki; kul sığar kıl geçmez.
Yer yıl, hedef kıl, gez bozuk göz seçmez,
Gel de bak neler var, önceden önce, inceden ince..
258
259
12. Bölüm
Telkin ve Şartlanmalar.,
Unutma!
Şimdi ne olduğuna inanıyorsan, yarın mutlaka o olacaksın!
Telkin ve Şartlanmalar...
İstanbul'u Fetheden de Psikoloji...
İstanbul'un fethiyle ilgili bir sempozyumda konuşan tarihçi profesör, Fatih'i ve fethi anlatıyordu... şimdi o konuşmanın bir bölümünü olduğu gibi aktarıyorum.
Hacı Bayram Veli'nin Kehaneti...
"...II. Mehmet, Sultan II. Murat'ın oğludur ve 1432'de Edirne'de doğmuştur. Aynı yıl, halk arasında, Ankara'da ikamet eden Hacı Bayram Veli'nin İmparatorluk adına büyük bir tehdit unsuru olduğuna dair, bir takım söylentiler yayılmaya başlamıştır... Devrin uleması Padişaha: "Hünkarım, Ankara'da Hacı Bayram Veli adında bir şahıs var. Oldukça kar izm ati k, oldukça etkili bir insan, korkarız ki ileride bir ayaklanmaya sebep olacak. Acaba Edirne'ye davet etsek de, kendisiyle bir görüşsek nasıl olur?" der. Hünkar, ulemayı dikkate alır ve » Hacı Bayram Veli'yi Edirne'ye çağırtır.
Kısa bir zaman sonra Hacı Bayram Veli Edirne'ye, hünkarın yanına gelir. Bu sırada hünkar, tahtında; II. Mehmet, hünkarın yanında duran beşiğin içindedir. Akşemsettin Hoca, Hünkarın sağında dikilmektedir. Hacı Bayram Veli içeriye girer. Hünkar Hacı Bayram'a Ankara'yı sorar. Ankara'da her şeyin normal olduğunu söyleyen Hacı Bayram, hünkara Ankara'yı merak etmemesini söyler... Bir ara Hacı Bayram, II. Murat'a İstanbul'u fethetmek isteyip istemediğini sorar. II. Murat, "İstanbul'u fethetmek en büyük ha-yalimdir!" deyince, Hacı Bayram, "Padişahım bunun için asla uğraşmayın. İstanbul'u fethetmek size na-
263
Ben Dünyanın En Akıllı insan
iyim
Telkin ve Şartlanmalar...
sip olmayacak, istanbul'u, (kundaktaki bebeği göstererek) şehzadeniz Mehmet fethedecektir."
demiştir.
Böylece II. Murat H. Bayram Veli'nin zarar verecek bir insan olmadığı kanısına vardı ve H. Bayram Veli II. Mehmet'in İstanbul'u fethedeceği müjdesini vererek, Ankara'ya geri döndü.
Gördüğünüz gibi sayın dinleyiciler, Fatih daha kundaktayken, onun İstanbul'u fethedeceği ulu bir -- '• ' insan olan Hacı Bayram Veli tarafından anlaşılmıştır."
Yukarıdaki vakayı anlatan insan, tarih konusunda çok değerli bir profesördü. Ben ondan bu çağ kapatıp açan olayı psikolojik açıdan değerlendirmesini istediğimde cevap alamamıştım. Sadece tarihi bir vakayı anlattı ve geçti. Bu tarihi vakanın üzerinden tam yedi asır geçmiş yedi asırdır insanlar bu hikayenin sadece görünen kısmını anlatıp durmuşlar. Ben kamera arkasını araştırdım ve çok enteresan şeyler buldum.
• *y\
Fatih'in Motivasyonu " i
>'••"•'•• H. Bayram Veli'nin kundaktaki bebeği işaret ederek, Hünkarım İstanbul'u bu bebek fethedecektir demesinin sebebi, belki de öldürülmekten kurtulmaktı. Çünkü H. Bayram Veli Edirne'ye çağrılış sebebini biliyordu. Padişah onu, Ankara'da bir ayaklanmaya sebebiyet verebileceği endişesiyle Edirne'ye çağırmıştı. H. Bayram kendisini iyi ifade edebilen bir insandı. Karizmatikti, etkileyiciydi. H. Bayram bir veliydi. Kim bilir belki de o bunu hissetmişti. Sonuç-
ta II. Mehmet henüz kundaktayken H.Bayram Veli böyle bir laf etmiştir.
İltifattan hoşlanmayan kimse yoktur...
II. Murat da dahil olmak üzere dünyada iltifattan hoşlanmayan hiçbir insan yoktur. II. Murat, çocuğuna ilişkin yapılan bu olağanüstü iltifattan alabildiğine etkilenmiştir. Kim bilir belki de II. Murat, H.Bayram Veli'nin zararlı bir insan olmadığına bu büyük etkiden dolayı karar vermiştir.
H.Bayram Veli, Akşemsettin hocayla birlikte hünkarın yanından ayrıldı. II. Murat ve oğlu odada yalnız kaldı. II. Murat kundaktaki yavrusunu alıp bağrına basarak, "Yavrum Mehmet'im! Sen haa, İstanbul haa... demek ki İstanbul'u sen fethedeceksin!" dedi. Fatih daha bir bebekken böylesine güçlü pozitif telkinlerle yüklenmeye ve şartlanmaya başladı. II. Murat bu muhteşem olayı herkese anlatarak oğlu ile gurur duydu. Akşemsettin Hoca da çevresindekilere Mehmet için söylenenleri anlattı. Haber bir anda tüm ülkeye yayıldı. Padişahın oğluydu Mehmet. Herkes inandı. Daha bir bebekken insanlar onu İstanbul'u fethedecek bir komutan olarak algıladılar. Herkes o gözle, İstanbul'u fethedecek komutan gözüyle bakıyordu Mehmet'e.
Mehmet büyümeye başladı. En iyi hocalar tarafından yetiştirildi, tam yedi dil öğrendi. Henüz 14 yaşındayken babası tahtını oğluna devretmeye kalktı. II. Murat böyle inanmıştı Mehmet'in istanbul'u fethedeceğine. Bir an önce görmek istiyordu fethi. Tüm yatırımı oğlu içindi. Meh-met'inse seçme şansı yoktu, İstanbul'u kesinlikle o alacaktı. Herkes ona güveniyordu. Tam 21 yıl tüm insanlar Mehmet'in İstanbul'u fethedeceği günü beklediler. II. Murat gö-
264
265
Insanıy
Ben Dünyanın En Akıllı j
ırn
Telkin
ve Şartlanmalar..
remedi ama Fatih İstanbul'u 29 Mayıs 1453'te, henüz 21 yaşındayken, müthiş bir askeri deha ile fethetti. Savaş esnasında yürüyen kuleleri, havan toplarını icat etti. Çağ kapadı, çağ açtı. Gelmiş geçmiş en bilgili, en çok yönlü Osmanlı imparatoru oldu...
Acaba?
Acaba H.Bayram Veli, II. Murat'ın yanına gelmeseydi ve Fatih için "İstanbul'u bu çocuk fethedecek." demeseydi, fetih gerçekleşir miydi?
Mutlakiyet ile idare edilen ülkelerde padişah, bazen 7 yaşında bile olabiliyor. Fakat asla normal bir insanın 7 yaşındaki hali ile benzerlik göstermiyor. Çünkü padişahın oğlu doğduğu andan itibaren geleceğin imparatoru olarak tanınıyor, yetiştiriliyor ve babası ölünce de tahta geçiyor. Yani şimdiki gibi değil, adam 40 yaşına kadar herhangi bir KiT'te Genel Müdür, 41 yaşında başbakan. Mutlakıyette böyle bir şey yok! Belki de bu rejimin en büyük avantajı bu. Padişahlık bir meslek gibi yani.
II. Mehmet, 14 yaşına rağmen, o gün babasına söylediği "Eğer hükümdar sizseniz ordunuzun başına geçin. Eğer bensem, emrediyorum, ordunun başına geç!" ifadesi 14 yaşındaki normal bir insanın edeceği türden bir ifade değil. Bu ancak çocuğa yüklenen toplumsal anlamla açıklanabilir. Bebek doğar doğmaz ailesi, çevresi ve bütün ülke onu geleceğin hükümdarı olarak görüyor. Bilinçaltında toplanan pozitif veriler çocuğu kuşatarak, onlarca defa kuşatılan İstanbul'u bir hamlede alma sonucunu doğurabiliyor.
Tekrar başa dönersek Fatih'in yerinde başka bir çocuk olsaydı kundakta ve H. Bayram Veli onu işaret ederek söyleseydi, belki de İstanbul'u o çocuk fethedecekti.
Bilinçaltı yağmur çamur dinlemeyen muazzam bir
tarladır. Her türlü hava şartlarına rağmen, ektiğini mutlaka
biçersin. •
Kim bilir?
ABD başkanı George W. Bush öğlen yemeğine sizin evinize gelse, Bush senin çocuğunu gördüğünde 'Aman tanrım' deyip, dudağını bükse, biraz sonra tekrar elindeki kaşığı bırakıp, çocuğa bakarak 'vay be!' deyip, tekrar dudağını bükse, biraz sonra da çocuğu kucağına alıp, orada-kilere "Arkadaşlar size bir şey söylemek istiyorum. Bu çocukla ilk göz göze geldiğimde bana bakışlarıyla telepatik bir mesaj gönderdi. Ben dünyayı değiştireceğim dedi. Hayatımda ilk defa böyle bir çocuk görüyorum. Olamaz olamaz. Böyle bir şey olamaz!" deyip çocukla uzun süre ilgilense ve çıkarken tekrar dönse ve "Bu çocuk dünyayı değiştirecek!" dese, o an evinizde bulunan herkes bu olayı tanıdıklarına anlatmaz mı? Sen anlatmaz mısın? Olayı duyan herkes sizin eve akın edip çocuğu görmek, ona dokunmak için yarışmaz mı? Gazetelerde 'Bush referanslı bebek' şeklinde manşetler atılmaz mı? Herkesin bakışı değişmez mi ve sonra o çocuk dünyayı değiştirmez mi?
Bütün cevapların evet olduğuna eminim. Aynı şey senin için de geçerli. Karizmasına, gülüşüne, aklına güvendiğin birisi sana da bu tarz bir yükleme yapsa sen de uçar-
266
267
Ben Dünyanın En Akili, insan,y,m
sın. O halde birilerini bekleyeceğine hemen başla, kend' yüklemeni kendin yap: BEN MÜKEMMELİM... ' '
Geç kalmış sayılmazsın!
Belki sen kundaktayken Hacı Bayram Veli sizin eve gelmedi. Belki baban veya annen sana II. Murat gibi dav-ranmadı. Belki Clinton'ın burnunu tutamadın. Belki çevren senin gözlerine hiçbir zaman büyük bir adammışsın gibi bakmadı. Hatta belki ailen, "Senden hiçbir şey olmaz!" bile dedi. Belki büyük düşündüğün zaman çevrendekiler alay ettiler... Hiç önemli değil. Baştan da söylemiştim, kendi efsaneni kendin yaratacaksın. Büyük bir hedef belirle ve insanlara, "Hedefime mutlaka ulaşacağım!" de. Yürüyüşün kendiliğinden değişecek, göreceksin.
Söyle, inan ve başar! Yalan da olsa, önce söyle. Sen söyleyince çevrendekiler farkında olmadan, senin söylediklerine göre algılamaya başlayacaklar seni. Şimdiye kadar öyle olmadı mı zaten? Sonra sana sürekli konunla ilgili sorular soracaklar. Eğer ciddiyetini muhafaza eder, başaracağını söylemeye devam edersen, sana gülenler ve seninle alay edenler de dahil olmak üzere herkes yavaş yavaş inanacak sana. Onlar birazcık inanınca, sen tamamen inanacaksın. Bir gün bir de bakacaksın ki başarmışsın.
Söylemiştim sadece iki yol var ve tek tercih yapabilirsin:
1 - Yapabilirim - Yapıyorum - Yaptım.
2 - Yapamam - Yapamıyorum - Yapamadım.
Bunun ortası mortası yok! Söyle-İnan-Başar...
Te|kin ve Şartlanmalar...
Anne ve babalara küçük bir tavsiye...
Çocuğunuz daha doğmadan, henüz anne karnındayken telkinlere başlamalısın. Bilim adamları bebeğin anne karnındayken, her şeyi duyduğunu söylüyorlar. O halde bu inanılmaz bir fırsat. Olumlu telkinlerle daha çocuk doğmadan onun pozitif, idealist, büyük düşünen bir insan olmasını sağlayabilirsiniz. Konuştuklarınıza dikkat edin öyleyse. Onu önemsediğinizi hissettirin mesela. Özel olduğunu ve beklendiğini bilmesinin nasıl bir sakıncası olabilir ki?
Diyelim ki bu şansı kaçırmışsın, bebek doğmuş. Yine de geç kalmış değilsin. İster 1 yaşında, ister 5 yaşında, ister 7 yaşında olsun hiç fark etmez. Kaç yaşında olursa olsun çocuğunu takip et. Tüm çocuklar TV izlerken adeta dış dünyayla tüm irtibatlarını keserek transa geçerler. Çevresindeki hiçbir uyarıcı onun dikkatini dağıtamaz. Üst bilinci neredeyse kapalıymış gibi meşgul olmasına rağmen, bilinçaltı her zaman olduğu gibi sonuna kadar açıktır. Sen konuşurken o seni duymaz ama bilinçaltı kayıtlarını yapmaya aralıksız devam eder. Tam bu sırada başla: Başaracaksın, Sen büyük adam olacaksın. Dünya senin için dönüyor. Güneş, sen varsın diye doğuyor. Sen insanlara faydalı olacaksın, seninle tüm dünya gurur duyacak... ve yavrum sen örnek bir insan olacaksın. Sahip olduklarına değer ver, olmadıklarına da. Hayal kur ve hayallerini önemse. Sen çok büyük bir insan olacaksın, tüm dünya seninle gurur duyacak... Bu ve buna benzer telkinler, çocuk TV'ye tamamen teslim olmuşken, direkt olarak bilinçaltına işleyecek ve göreceksin ki çocuğunun hareketleri, yürüyüş ve davranışları değişecek. Tam tersi için de aynı durum söz konusudur.
268
269
Ben Dünyanın En Akıllı
insanıyım
Telkin
ve Şartlanmalar...
Eğer bilinçaltına negatif yüklemeler yaparsan, bu da onu değiştirir ve değersizlik makamına ulaşır...
Aynı telkinler çocuk uyurken de etkili olacaktır. TV izlerken, çok sevdiği bir oyuncağı ile oynarken, adeta hipnoz olan çocuk uyurken de aynı durumdadır. Üst bilinç meşgul olmasına rağmen, bilinçaltı yine tüm komutları almaya hazırdır. Akıllı davranırsan, kelimelerini özenli seçip, ona daima olumlu yüklemeler yaparsan, dünyayı değiştiren bir insanın babası veya annesi olursun. Ve yıllar sonra "Bak o TV'de gördüğün, dünyayı değiştiren benim yavrum..." dersin. Bunu bir hayal etsene, ne manyak olurdu değil mi?
Aslında bu pozitif telkin metodu, bir tür dayatmay-mış gibi gözüküyor. Bence de öyle, bunlar insanların başarılı olması, büyük düşünmesi için kurgulanmış dayatmalardır. Ben de bunlara ihtiyaç duyulmayan bir dünyada yaşıyor olmak isterdim. Ama gerçekçi olmak zorundayım. Biz bu bildiğimiz dünyada yaşıyoruz. Mükemmel yaratıklardık biz, sonradan dejenere olduk. Hayallerimizi kısıtlamak zorunda kaldık, bildiğimiz gibi yaşamaktan, doğru bildiğimizi söylemekten korktuk. Orijinalliğimizi yitirdik. Bir şekilde eski halimize, yani 'orijinal ben'e yeniden ulaşmamız lazım diye düşünüyorum, işte bu yüzden, bu basit gibi gözüken telkinler, bunu başarabilmek için küçük bir adım olacak ve akıntıya karşı daha güçlü olmamızı sağlayacaktır. Hayat devam ederken bilinçaltına yapılacak olan olumsuz kayıtların yıkıcı etkisini hafifletmek, ancak olumlu kayıtların daha yoğun olmasıyla mümkündür. Sadece çocuklarınıza değil her yaşta insana ve kendinize mutlaka olumlu bildirimlerde bulunun, hayatınız değişsin.
Benim oğlum / kızım faydalı olacak...
Çocuğuna asla "Doktor olacaksın, mühendis olacaksın, ressam olacaksın" gibi telkinlerde bulunma! Bırak, o kararı ileride kendisi versin. Sen sadece büyük düşünmesini sağla, sınırlar koyma. Faydalı bir insan olmaktan daha büyük bir amaç tanımıyorum ben. Bence çocuğuna yapacağın en muazzam telkin bu olmalı. İnsanlara faydalı ol, insanlık seninle gurur duyacak gibi ucu açık ve sınırsız ifadeler...
Hakikaten zaman zaman içinde.
Şimdi tekrar gözlerini kapat ve yine gidebildiğin kadar gerilere git. 3 yaşına, 5 yaşma... Su birikintilerinde seksek oynadığın günleri hatırla, nasıl da keyifliydi. Hani yağmur yağmıştı bir gün, suyun altında büyük bir keyifle ıslanmıştın.
Bir gün amcalar sana "Şarkı söyle." dediğinde avazın çıktığı kadar bağırarak türküler söylemiştin de herkes seni alkışlamıştı. Ne güzeldi o günler. Mutluydun, kaygısızdın. Bir gün altına kaçırdığında annen pataklamıştı seni hani. Sen artık büyüdün, koca adam oldun. Çişin gelince haber vereceksin demişti de, sen inadına ertesi gün yine altını ıslatmıştın. Çok güzel günlerdi, çok...
Şimdi aç gözlerini kaç yaşındasın. 15 mi? 20 mi? Yoksa 40 mı? Ya da 70. Yaşın kaç olursa olsun, bir düşün! Şu ana kadar geçen 15, 20 veya 40 sene bundan, gözünü kapayıp açtığın süreden daha çabuk geçmedi mi? Cevabın şüphesiz evet olacak. Zaman bu işte; gözünü bir kapatır, bir de açarsın. Bir akşam üstü geldik ve gün bat-
270
271
Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım
Telkin ve Şartlanmalar.
madan gideceğiz. Topu topu iki saatlik bir ömür. Birini kullandın, biri de önünde duruyor. Aslında bu kadar kısa bir zamanda hiçbir şey için hiçbir şeye değmez. Ve bu kadar zamanda yapabileceğin ne varsa aslında hepsi boş.
Ben kitap yazdım, ben icat yaptım, ben Einstein'ırn, ben Edison'um, ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım, ben kılım, ben tüyüm... Ne olursan ol her şey bir anda olur ve biter. Sen hatta gözünü açıp kapayamazsın bile. Peki o zaman niye bütün bunlar? Neden varım ki ben? Niye çalışayım? Madem her şey boş, her şey anlamsız... Niye bu telaş, nedir bu sıkıntı?
Cehennemde isen en iyi sen yanmalısın!
Öyle küçüksün ki aslında, uzay sonsuz olsaydı sana yoksun bile derdim. Ne var ki uzay sonlu. Ve sen çok küçük de olsan varsın. Bilim adamları anlatıyor, içinde bulunduğumuz güneş sistemi başka bir sisteme doğru saniyede beş yüz bin kilometre hızla gitmektedir. Yani ışık hızı diye bir şey varsa, onun yaklaşık iki katı. Hesaplara göre bu hızla gidersek yetmiş beş milyon ışık yılı sonra çarpışacak ve yok olacağız. Düşünebiliyor musun yetmiş beş milyon yıl, deli mesafe, deli zaman. Şimdi bu mesafeyi hayal et. Diğer sistemleri, gezegenleri, yıldızları, galaksileri düşün...
...Şimdi yavaş yavaş geri dön. Tekrar güneş sistemimize gir ve koca sistemde çok küçük kalan dünyaya geri dön. Dünyada çok küçük kalan kıtalardan Asya kıtasını düşün. Asya kıtasında çok küçük olan Türkiye'yi canlandır gözünde. Türkiye'de çok küçük kalan birazcık Avrupa kıtasına kaymış olan Marmara Bölgesi'ni, orada da çok küçük kalan İstanbul'u düşün. İstanbul'da isen bulunduğun ma-
haileyi, sokağı, binayı, daireyi, oturduğun odayı, üzerinde durduğun koltuğu ve koltuğun üzerinde duran kendini düşün. Kainatta ne kadar yer kapladığını anladığını sanıyorum.
Ne kadar küçük olursan ol, sonuçta mutlaka varsın. Ve eğer varsan varlığının hakkını mutlaka vermelisin. Yarın bir yerlerde hesap verirken "Ben kendimi biliyordum ve bana verilen görevi hakkıyla yerine getirdim. En faydalı olan bendim." diyebilmelisin.
Ağaca bak! Gün doğar doğmaz başlıyor oksijenini üretmeye. Güneşe bak! Kaç milyar yıldır her gün dakika şaşmadan doğuyor. Kalbine bak! Hiç sektirmeden her an atıyor. Yağmura bak! Zamanı gelince aksamadan nasıl da yağıyor. Dünyaya bak! Hiç taviz vermeden nasıl da dönüyor... Ve kendine bak hepsinden daha üstün bir vasfa sahipsin, bir aklın var. Bu kadar akılsızın görevini tam yaptığı bir meydanda bir akıllı olan senin varlığını reddetmen, yan gelip yatman, hatta bir de sisteme zarar vermen komik olmaz mı? Herkes gibi, her şey gibi sen de görevini yap!...
İnsanların en büyük ve tek amacı: 'Faydalı olmak' olmalıdır.
Geçmişi unut, yani geçen bir saati yok say. Önünde hiç ellenmemiş, hiç bellenmemiş bir saatin daha var. Çabuk geçtiğini bile düşüneceğin zamanın yok. İşe hemen yüzü-
272
273
'yırn
Ben Dünyanın En Akıllı insan
ne bir tebessüm monte ederek başlayabilirsin. Bazen birine sadece tebessüm edersin, hayatı değişir.
Köprüye çek!
Genç adam intihar etmek üzereydi, hiç dostu yoktu. Herkes dışlamıştı onu, acı çekiyordu. İntihar etmek tek çözümdü. Yola çıktı, köprüye yöneldi, bi-
' razdan atlayıp her şeyi bitirecekti. Bir taksiye bindi.
' ' Taksici sanki doğuştan yüzüne yerleştirilmiş bir tebessüm ile 'buyurun' dedi genç adama. Genç adam kendisine ilk defa tebessüm eden biriyle karşılaşmanın şaşkınlığını yaşıyordu.
Taksici - Nereye gidiyoruz? '•-'.. Genç Adam - Köprüye...
Şoför kahkahayı basarak gülmeye başladı. Genç adam sinirli bir ifadeyle sordu:
Genç Adam - Niye gülüyorsun be adam? Taksici - Hiiiç! Aklıma bir anım geldi de... Genç Adam - İyi...
Bu kısa cevapla taksicinin konuşmasını kesmek
istiyordu. Fakat o anlatmaya kararlıydı.
ı
Taksici - Bir zamanlar hiç dostum yoktu. Yalnızlıktan bunaldım ve bir karar verdim, intihap etmeliyim. Yalnızlıksa ha toprağın altı, ha toprağın üstü ne fark eder ki, dedim.
Telkin
ve Şartlanmalar...
Genç adamın gözleri parıldadı. Taksici sanki onu anlatıyordu.
Genç Adam - Eee sonra?
Taksici - Eesi o sinirle, o kararlılıkla evden çıktım ve bir taksiye bindim. Taksici nereye dedi, ben de köprüye deyince kahkahalarla gülmeye başladı...
Bu arada köprüyü çoktan geçmişlerdi bile. Genç adam biraz sonra taksiden indi ve evine geri döndü. O şimdi İstanbul'da taksicilik yapıyor, köprüye adam taşıyor yani.
274
275
Ben Dünyanın En Akıllı insanıylm
Telkin
ve Şartlanmalar..
Dünyanın En Güzel Şiirleri Düşün biraz insanoğlu!
l
Egzersiz Zamanı * Zıtlık Metodu...
Hayata dair inandıklarını ana başlıklar halinde bir kağıda yaz. Sonra her gün sadece birini, tam tersini iddia edi-yormuşçasına savun. Yani kendi inancını çürütmeye çalış.
Mesela, ışık hızının varlığına inanıyorsan bu sefer inanma ve sanki birilerini bu konuda ikna etmek zorunday-mışsın gibi düşün! Söze "Işık hızı diye bir şey yok arkadaş." diye başla!...
Bu şu ana kadar inandıklarınla ilgili tüm nöronik bağlantılarını yeniden gözden geçirmeni ve aynı sayıda yeni bağlantılar oluşturmanı sağlarken, bir yandan da her konuyu zıttıyla birlikte düşünmeni sağlayacağı için düşünme hızını doğrudan etkileyecektir. "Dahi" dedikleri zaten her şeyi enine boyuna düşünen ve sınırsız çelişkiler oluşturarak sonuca giden insanlar değil mi?
Başımızda beyin vardır, Düşün biraz insanoğlu, Beyin yoksa neyin vardır, Düşün biraz insanoğlu!
Halik sondan gelir bence, Huluk vardır ondan önce, Hesap et de ince ince, Düşün biraz insanoğlu!
Nardan idi dünya esas, Nerde idi nebatla nas, Nesil nasıl oldu ihdas, Düşün biraz insanoğlu!
Kainata bil umumu, Kim ekmiştir ilk tohumu? Ben mi, sen mi, yoksa o mu. Düşün biraz insanoğlu!
Dünya desek kuru tabut, Kimya desek dönüp yahut, Mahluktan olur mu mabut, Düşün biraz insanoğlu!
Su içerken kılar şükrün, Göğe bakar eder zikrin, Ferik kadar yok mu fikrin, Düşün biraz insanoğlu!
Dehamıza dil uzatma, Kaşın çatıp, daşın atma, Domuz gibi düşüp yatma, Düşün biraz insanoğlu!
Tuzaklandık sollu sağlı, Azık yavan kazık yağlı, Gitme böyle gözü bağlı, Düşün biraz insanoğlu!
Tesbitimi sanma tahmin, Toprak değil tanrı rahmin, Fıtratını bulur fehmin, Düşün biraz insanoğlu!
Çehrene bak sakil kişi, Değil toprak çakıl işi, Türlü çiçek akıl işi, Düşün biraz insanoğlu!
Tiynetini temizle gel, Tenine de bağlama bel, Başını döv düşünü del, Düşün biraz insanoğlu!
Gafur varsa her zerrede, Kafir acep daha nede, Saklı yoktur bu sahnede, Düşün biraz insanoğlu!
Kervan kalkar geçten erden, Keser seni güçten ferden, Dönen var mı bu seferden, Düşün biraz insanoğlu!
Ayık ol sen ey Zevraki, Zehri sunar bir gün saki, Saki dahi değil baki, Düşün biraz insanoğlu!
276
277
13. Bölüm
Tüm Keramet Senin Bakışında Gizli...
Her pencereden aynı manzara görünür ama bazıları başka görür...
Tüm Keramet Senin Bakışında Gizli...
Şanssız adam ,
• Sabahleyin aceleyle evden çıktı. Otobüs durağına
yöneldi. Durağa on metre kala otobüsü gördü
ama yetişemedi.
• İş yerine gitti, hemen hazırlaması gereken bir ra
Dostları ilə paylaş: |