Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım Erdal demirkiran



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə7/13
tarix17.03.2018
ölçüsü0,65 Mb.
#45778
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   13

Sonuç; dünya değişti.

Adamın biri çıktı. Bu iş böyle tekme tokatla olmaz, öyle bir şey yapalım ki vurdu mu ikiye bölsün dedi. Bıçağı biraz daha uzatıp keskinleştirdi, kılıç icat edildi...

Sonuç; dünya değişti.
Asla Vazgeçme!

iş böyle gaz lambasıyla falan §ey yapacağım ki düğmeye

u| jcat edj|dj

Adamın biri çıktı: olamayacak, ben öyle basacaksın, ışık olaca*

Sonuç; dünya değiş*1-

,p Kendini hafife alma. Yaz, çiz, yap,

Şimdi sıra sena

üret; bir eserin ols"n; Dediğin, insanlara zarar veren ne

Buna gücün var. «eğ Dünyayı değiştir...

varsa değiştirmeye, gel"?

Fn Akıllı İnsanı olarak, insanların kendi-Ben Dünyanın ti a||Ş||mış duşünce kalıplarını yık-

ni keşfetmesi noktp insanların başkalarına özenmesini

maya çalışıyorum. B > senjn jçjndekj enerjiye ulaşmanı

anlamsız buldugurrı iv 'başaracağım. Durma, sen de tut

arzu ediyorum ve DU ü , 0|sun dünya denen bu al-

bir köşesinden, yaşama^ y tın yumurtanın.

Bilen bilir-

• ^A^Q ulaşmak başka şeye benzemez. Büyük bir heae ^^ ka|,rsın... Cam kırıklarıyla, Acı çekersin, aç Kan ş yo|lardan koşarak geçmek zo-çakıl taşlarıyla dona rça|anmış ayak|arınla tuz tarlaların-runda kalırsın. Sonra/j,ir. Bataklıklar çıkar karşına bazen, dan geçmen 9ereKecoğU vazgeçer çekilir bu zorlu, bu vi-dayanmak güç olur. v Ka,an|ar her geçen gün biraz daha

rajlı, bu tirajlı y°'Jar'n ya da kalanlar mutlaka kazanırlar,

azalır. Sonunda kaıa ^ adam|ar, dani diye anarlar...

Sonra da yoldan çekıie'

156
157


Ben Dünyanın En Akıllı insanıyım

İnanırsan Mutlaka Başarırsın

1999 yılına kadar denemediğim veya çalışmadığım iş kalmadı. Elektrikli battaniye satışından DJ'liğe, DJ'iikten stand up'a, stand up'tan inşaat işçiliğine, inşaat işçiliğinden üst düzey yöneticiliğe kadar birçok işte çalıştım. 1999 yılında ailemin ve çevremin tüm baskılarına rağmen, Ticaret Müdürü olarak çalıştığım cam fabrikasından dünyayı değiştirmek üzere ayrıldım. 1993'ten o güne kadar dünyayı değiştirmek için bir alt yapı oluşturmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Okul açmak için ihtiyacım olan parayı bir türlü kazanamıyordum. Bu iş böyle olmayacak dedim. Alt yapı olarak ben hazırdım ve gelişimimi tamamlamıştım. Ben varsam başka bir şeye gerek yok dedim.

Zor bir düğüm

O güne kadar hep az başarılı olduğum için ailemden de destek alamayacaktım ama onları ikna etme yolum hep açıktı. Önce ailemi ikna ettim. Bana son bir şans daha verin, dedim. Zor oldu ama ikna ettim onları. Çalışmalarıma bireysel uygulamalarla başlama kararı aldım. Gazeteye ilanlar verdim. Bu yolla müşteri bulmaya çalışıyordum ama bir türlü olmuyordu. Artık beş parasızdık. Ailem haklı çıkmıştı. Düşünsene, eve ekmek götüremiyorsun ve evlisin. Bütün bunlar olurken, ben ısrarla dünyanın en akıllı insanı olduğumu söylüyor ve başaracağımı haykırıyordum.

Hiç kimse eğitimimi almak istemiyordu. Denemedi

ğim yol kalmadı. Birkaç bireysel uygulamadan başka iş ya

pamadım. ,5


Asla Vazgeçme!

Dershane ve kolejlere gitmeye karar verdim. Bulabildiğim kadar dershane telefonu ve adresi buldum. O dershane senin, bu dershane benim, koşturmaya başladım. Onlarca dershanenin kapısını çaldım. Yüzlerce insanla görüştüm. Her seferinde insanlar değişmesine rağmen, cevap asla değişmiyordu. Tek kelime: HAYIR.

Dershane görüşmelerine gidecek yol param dahi kalmamıştı. Görüşmelere otostop yaparak gidiyordum. Minibüse veya metroya binebilmek için ne acılar çekmiştim. En büyük hayalimdi, parasını vererek minibüsün arka koltuğuna oturmak. Her defasında şoföre yalvarmaktan bıkmıştım artık. Bir gün "Abi benim param yok ama Me-cidiyeköy'e gitmem gerekiyor; minibüse binebilir miyim?" dediğimde, şoför: "Hayır kardeşim binemezsin. Su yakmıyoruz, mazot yakıyoruz" demişti. Ne gülmüştüm o gün. Kendi kendime hem gülüyor hem de: "Adama bak ya! Dünyanın En Akıllı insanına hayır diyor." diyordum...

Yine ekmek paramızın olmadığı bir gün, yani sıradan bir gün, cebimdeki boş Akbil'i satıp, eve ekmek götürmeye karar verdim. Ne de olsa boş olduğu için bir işe yaramıyordu. En azından depozitosu biraz iş görürdü. Sanki çok büyük bir iş başaracakmışım gibi keyifle metro istasyonuna geldim. Metrodaki adam akbili eline aldı ve Beyefendi bunu alamam, çünkü bu hasarlı dedi. O an karşımda ayna olmadığı için ne kadar da şanslıydım. Adamı bembeyaz olmuş yüzümle dinliyordum. Tam bu esnada beynimde bir Şimşek çaktı, adama Satmaktan vazgeçtim dedim ve Ak-bilimi geri aldım. Bana göre bu bir işaretti ve ben bir gün öğrencilerime bu akbil hikayesini anlatacaktım. O gün eve geldim ve karıma durumu anlattım. Dünden kalma hayallerimizi tekrar ısıtıp yedik. O gece yarı aç yan tok uyuduk...


158
159

Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım

Bütün bunları yaşarken eşim hep üzülüyordu. Babam, hele de annem kahroluyordu. Fakat ben her olumsuz durumu büyük bir heyecanla, sona yaklaşıyorum diye değerlendiriyordum.

Aylar geçnpesine rağmen halen sonuca gidemediğimi gören ailemin sabrı bitmişti artık. Ben her gittiğim yerden referansım olmadığı için red cevabı almaya devam ediyordum. Yeni bir karar verdim. İlk işimi para almadan yapacaktım ve böylece bir referansım olacaktı. Hemen telefonun başına oturdum, dershaneleri aradım. Kulaklarıma inanamı-yordum. Dershanelere parasız eğitim vermeyi teklif ediyordum ve onlar böyle bir uygulama için zamanları olmadığı gerekçesiyle yine hayır diyorlardı. Üste para versek herhalde yine olmayacaktı.

Peki benim referansım nasıl olacaktı? Her kurum önce referans istediğine göre, ben nasıl olacak da bir referans edinecektim? Bunu aşmanın bir yolu olmalıydı. Bir yandan bunu düşünürken, diğer yandan da bu eğitimlerime dünyanın ne kadar ihtiyacı olduğunu daha iyi kavrıyordum. Düşünsene herkes bana, bir başka yerde bu uygulama yapılmadığı için hayır diyordu. İlk olmaya cesareti yoktu kimsenin... Profesyonel veya amatör hiç farkı yok. Kurumlar veya insanlar, herkes ilk olmaktan korkuyordu. Ve ben böyle bir dünyada, böyle bir ortamda dahi yetiştirmeye kalkıyordum.

160
Asla Vazgeçme!

Tüm dünya birleşse, kırk gün değil, kırk yıl "Sen delisin" dese ne çıkar!

Bu arada kartvizitimde Dünyanın En Akıllı İnsanı yazıyor olması işimi her seferinde biraz daha zorlaştırıyordu. Herkes bana: Sil kardeşim şunu, kişisel gelişim uzmanı yaz diyordu. Ben bunu asla kabul etmedim. Aç kalmak pahasına da olsa kartlarımı değiştirmedim. Bu oyun bu kartlarla oynanacaktı. Bu benim verdiğim en asil karardı. Sırf bu ibareden dolayı çok yerden kovuldum. Bazı arkadaşlarım beni dışladı. Deli olduğumu düşünenler bile oldu. Ama ben oraları çoktaaaan geçmiştim.

Bu inanılmaz...

İnsanlar bir türlü mükemmel olduklarını kabul

etmek istemiyorlardı. Karıncanın, filin,

örümceğin mükemmelliğinden bahsediyorlardı

ama insanın mükemmel olduğunu her nedense

kabul edemiyorlardı.

Herkes bir şeyler söyledi, başıma gelmeyen kalmadı ama ben hiçbir zaman başarılı olacağıma dair inancımı yitir-medim. Evimizin elektriğini kestiklerinde bile. Hiç ara vermeden okuyor, yazıyor ve yeni kanunlar icat ediyordum.

Düğüm çözülüyor...

Bir çok zorlu mücadeleyi daha da abartarak hızlandırdım. Birileri ikna olmalıydı. İkna olmak zorundaydı. Öyle yoğunlaşmıştım ki, otostopla gittiğim dershaneler benim

161
Ben Dünyanın En Akıllı insanıyım

çok güçlü olduğumu düşünüyorlardı. Evden çıkarken karıma "Haydi eyvallah" anlamında bir el sallayışım vardı ki, o an resmimi çekip birine "Bu adam ne yapıyor?" diye sorsanız, beş milyon insanı selamlıyor derdi. Karım bile benim ondan bir şeyler sakladığımı düşünmeye başladı. Bir insan kendine bu kadar güveniyorsa bir bildiği vardır, diyordu. Doğruydu. Benim gerçekten bir bildiğim vardı: Kararlılık karşısında duracak hiçbir güç yoktur.

Nisan ayıydı. Hava soğuktu. Bir dershaneye girdim. Amacım işten çok, sıcak bir çay içmekti. Dershane müdürü beni odasına aldı ve minik hayalimi gerçekleştirdi. Çaylar geldi, sohbete başladık. Ben ona projemi anlattım. On saatlik bir çalışmayla öğrencilerinizi kudurtabilirim. Az uyurlar, çok çalışırlar, ahlaklı olurlar, özgüvenleri zirveye ulaşır, gecelerini gündüzlerine katarlar... Referansım yok bana bir fırsat verin ispat edeyim. Bunu yapabilirim. Dershane müdürü rehberlik ve psikolojik danışmanlık mezunuydu. Diğerlerinin aksine benim referanslarımla değil, işimle ilgilendi. Ben anlattım, o not aldı. Çok heyecanlandı. "O halde zaman kaybetmeyelim. Bu uygulamayı hemen başlatalım." dedi. Hemen on kişilik bir deneme grubu oluşturuldu. Çalışmamı gerçekleştirdim. Sonuç mükemmeldi. Dershane müdürü tamamen ikna olmuştu. Genel müdürle konuşup, bana döneceğini söyledi.

Aradan bir ay geçti. Karar bir türlü çıkmıyordu. Samimiyeti arttırmak için kendisini, mantı yemek üzere eşiyle birlikte bize davet ettim. Kabul etti. Etti ama mantı yapmaya parayı nereden bulacaktık ki? Artık bana borç vermekten bıkan arkadaşlarımdan güç bela borç aldım ve alışverişe gittim. İki adet muz, iki adet şeftali, 250 gr. Kıyma, yarım kilo yufka, 300 gr. Karışık kuruyemiş aldım. Param
Asla Vazgeçme!

bitti ama misafirlerimizi ağırlamaya hazır hale geldik. Akşam oldu geldiler. Ben her seferinde konuyu "Bizim eğitim ne oldu?" boyutuna getirmeye çalışıyordum. Müdür her seferinde ustaca kaçıyordu. O gün öylece geçti ve bizim mantı uygulaması bir işe yaramadı.

Bir ay sonra karar çıktı. Genel müdür onay vermişti. Ancak saat ücreti benim istediğimin üçte biri olacaktı. Eğitimi sınıflara tek tek değil, iki sınıfı birleştirerek verecektim. Eğitim on saat yerine beş saat olacaktı. Ayrıca dershanenin sadece hafta içi grubu bu uygulamaya katılacaktı. Ben itiraz ettim. Sınıfları tek tek alacağım. Eğitim beş değil, on saat olacak. Fiyat da sizin istediğiniz gibi olacak, dedim. Yani ceplerinden çıkan para aynı olmasına karşın, ben dört katı iş yapacaktım. Anlaştık. Başladım.

Aldığım tüm parayı eğitim gereçlerine ve öğrencilerime harcadım. Sonuç tahmin ettiğim gibi oldu. Mükemmel! Eğitim devam ederken, öğrencilerim aldıkları eğitimden o kadar çok etkilendiler ki, anlattıklarımı eğitime katılmayanlara da anlatmaya başladılar. Bunun üzerine dershanenin diğer öğrencileri de bu eğitime katılmak istediler. Bu benim beklediğim bir şeydi zaten. Sonuçta söz konusu dershanenin tüm öğrencileri benim eğitimimden geçmiş oldu. Sonra diğer şubeye yollandım. Sonra da iş çığırından çıktı, bana kapılarını kapatanlar tek tek beni arayarak benden eğitim istediler. Adım "Mucize adam"a çıktı. Para almadan eğitim vermeyi teklif ettiğim dershane, bana para vererek eğitim aldı. Fakat o hala bunun farkında değil.


162
163
Ben Dünyanın En Akıllı insanıyım
/\sla Vazgeçme!

Düğüm çözüldü

Büyük bir mücadele ve binlerce zorluktan sonra ben bir efsane yarattım. Efsanenin adı: Erdal Demirkıran. Bana ilk fırsatı vererek yolumu açan, farklı yaşayan ve referanslarla ilgilenmeyen sayın Adem Doğan'ı tanıdığım için onur duyuyorum. Yaptıkların için sağol dostum. Her zaman mantı yemeye bekleriz.

O günden bugüne kadar binlerce insan benim derslerime katıldı. Katılımcı memnuniyeti neredeyse %100. Herkesi memnun etmek mümkün değildir diyenlerin aksine ben bağırıyorum: Herkesi memnun edebilirsin. Yeter ki iste ve sabırlı ol. Şimdi binlerle ifade ettiğim katılımcı sayısını 2030 yılında milyarlarla ifade edecek ve tüm dünyayı değiştireceğim. Göreceksin!

Bugün özel şirketlerden dershanelere, belediyelerden emniyet teşkilatına kadar çalışmalarım büyük bir hızla devam ediyor.

Bu arada o gün satamadığım Akbil'i, bugün ders konusu olarak işliyor ve o günleri her yerde gururla anlatıyorum.


Egzersiz Zamanı

Televizyon izleme süreni yeniden gözden geçir...

Televizyon izleme süreni yeniden gözden geçir. Bu süreyi mümkün olduğu kadar azaltmaya bak. TV hakikaten beyninin etkin olmasını engelleyen bir makine. Hele de kimseye, hiçbir faydası olmayan magazin programları. Sana ne Sibel Çan'ın silikonlarından. Sana ne faydası var? Dinliyorsan yaptığı müziği dinle ve geç. Kendi hayatınla ilgilen. Çevrendekilerin hayatıyla ilgilen. Büyük insanların hayatını incele. Yani sana mutlaka faydası olan işlerle uğraş...
Unutma! Bir kişiye yemek yapabiliyorsan, bin kişiye de

yapabilirsin. Sadece büyük bir tencereye ve yetişmiş

aşçılara ihtiyacın var.
164
165
Ben Dünyanın En Akıllı insanıyım
Dünyanın En Güzel Şiirleri Hay Gönül...

Şu dünyanın rindinde rindanında

Bir dür bulamadın gitti hay gönül vay gönül.

Zebun düşüp, zay oldun zindanında

Bir hür bulamadın gitti hay gönül vay gönül.

Gördüğün gübreyi gülce koklandın

Okkaladığından nice oklandın

Envai çeşit de çiçek yokladın,

Bir bar bulamadın gitti hay gönül vay gönül.

Faş edemez oldu feraset falı

Kalp kutusu gibi kaldın kapalı,

Sendeki bu esrara kadir kafalı

Bir er bulamadın gitti, hay gönül vay gönül.

Bir zerreyi on dokuz bine bölsen

Delidir bu derler sen seni bilsen,

İnsanlık dalında emin ve esen,

Bir yer bulamadın gitti, hay gönül vay gönül,

Yalvardım yakardım, yola yatmıyor, Hasta hırıltıda hapı yutmuyor. Çıkardığın malı moda tutmuyor, Bir kar bulamadın gitti, hay gönül vay gönül.

Zevraki'miz der ki; düşmüşüz meşka Aşkımız sıkıdır asrımız laçka Nur gözlük satacak sen benden başka , Bir kör bulamadın gitti, hay gönül vay gönül.
9. Bölüm

Beyin Kemiren Böcekler..

Üç beş zavallı böceğe meze olamazsın!
166
Beyin Kemiren Böcekler...

En büyük böcek...

Farkında olmadığımız, çoğu zaman hafife aldığımız öyle kavramlar var ki; bunlar içten içe beynimizi kemirir, küçültür ve biz bunu asla fark edemeyiz.

İşte bazılarına göre, gurur vesilesi bile olan en tehlikeli kemirgen böcek: Sinirlilik.

Beynin küçülüyor! Çünkü sinirleniyorsun...

Artık eskisi kadar güçlü bir hafızan yok, artık eskisi

kadar hızlı düşünemiyorsun, son zamanlarda çok fazlaca

"dilimin ucunda" deyimini kullanıyorsun, artık eskisi kadar

hızlı karar veremiyorsun, artık okudukların aklında kalmı

yor, artık randevularını, verdiğin sözleri unutuyorsun. Peki

neden? Çünkü Sinirlisin! ..,,.,.

Sinirlilik veya Asabiyet! İkisi de aynı şey. İkisi de sen farkında olmadan beynini kemiriyor. Asabi bir insan olman, sürekli pişman olduğun anlamına gelir ve tüm pişmanlıklar beyni küçültür.

Sen de en az benim kadar iyi biliyorsun sinirlenince mantıklı düşünemediğini. Mantıklı düşünemeyince yanlış kararlar veriyor ve karşındakini çoğunlukla boş yere yıpratıyorsun. Kısa bir süre rahatlasan da sonradan pişman olup kendine kızıyorsun. Ben bunu yapmamalıydım, yanlış yaptım diyor, arkasından da keşkeli cümleler kuruyorsun. Keşke öyle söylemeseydim, keşke şöyle yapsaydım... Zamanı geri alıp yaptığın hatayı düzeltemeyeceğine göre, bu durum beynini kemirmeye başlıyor. Her yerde haklı ol-

169
Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım

düğünü anlatsan da, içinden bir ses, senin haksız olduğunu haykırmaya devam ediyor. Bütün bunlar olurken bilinçaltı n negatif kayıtlar yapmaya devam ediyor. Farkında olsan da olmasan da düşünsel anlamda beynin küçülüyor. Çünkü tüm pişmanlıklar beyni küçültür!

Şimdi bir dakika düşün! Bugüne kadar sinirli olmanla neyi çözdün? SinirlF olman ne zaman işe yaradı? Cevap: Hiçbir şeyi çözemedim ve hiçbir zaman bir işime yaramadı. Son bir soru: Hiç sinirliyken aynaya baktın mı?

Beş saniye kuralı

Senden çok küçük bir şey istiyorum, her ne olursa olsun sinirlendiğinde beş saniye dur ve düşün. Beş saniye sonrasını düşün! Ne kadar pişman olacağını ve beyninin küçüleceğini düşün! Sonra seni sinirlendiren her kimse, ona NEDEN diye sor? NEDEN, insanlık tarihinin en büyük icadı. Ateş, yazı, telefon, ampul... kaç para ki? Neden sorusu olmasaydı, hiçbirini bulamazdık. Bu sihirli sözcüğü hayatında hep kullan. Hele de sinirlenince NEDEN diye sor. Karşındaki insan bir an için sinirlerine yenik düştüğü, böyle bir karşılık alacağını tahmin etmediği için cevap veremeyip özür dileyecektir. Göreceksin! Olumsuz bir cevap alırsan, özür dile ve yoluna devam et! Gerçekten böyle yap! Bırak senin beynin küçüleceğine onun beyni küçülsün! Küfretseler bile gül geç! Emin ol ki bu tavrın daha etkileyici olacak. Düşünsene birisine küfrediyorsun ve adam sana acıyarak bakıp yoluna devam ediyor. Seni dövse daha az üzüleceğine eminim. Olumlu ya da olumsuz her tavır karşısında beş saniye sessiz olmak sana nasıl bir güç ve karizma katar. Yaşayan bilir. Hele yüzlerce kez yaşayan hem de nasıl bilir. Ben bilirim!


Beyin Kemiren Böcekler...

Büyük ders... lft :

Vaktiyle İstanbul'da kamyon şoförlüğü yapan bir iş adamı anlatmıştı...

"O zaman gencim, güçlüyüm, taşı sıksam suyu çıkar. Bir gün kamyonumla Reno marka bir arabaya çarptım. Suçluydum. Adamın arabası mahvolmuştu. Para ödememek için Reno'nun içinden çıkan cılız adama bağırmaya başladım. Adam beni sakinleştirmeye çalışıyor, bense avazım çıktığı kadar bağırıyor-dum. Çok korktu. Lütfen bağırmayın, diyordu. Ben bunu fırsat bilerek iyice abarttım ve adama yüklendim. Kırılan farımın parasını almak için bağırmaya devam ettim. Adam da "Peki, o zaman karakola gidelim" dedi. Karakoldaki bütün polisler arkadaşım olduğu içen hemen kabul ettim ve adamı sürüte sürüte karakola götürdüm. Dışarıdaki polislerle selamlaştığı-mı gören adam iyice korktu. Komiserin odasına girdiğimizde, komiser ayağı kalktı. Kendi kendime "Ne çok tanıdığım!" var diye gururlandım. Komiserin, "Buyurun sayın savcım." demesiyle, benim "Eyvah!" demem eş zamanlıydı. Rezil olduğuma mı yanayım, sabaha kadar yiyeceğim dayağa mı?

Komiser, savcıya "Ne içersiniz efendim?" deyince, savcı: "Ben bir çay alayım, arkadaşıma da soğuk bir su verin!" dedi. Bayılmak üzereydim. Oturmamı söyledi, oturdum. Bu arada çay ve su geldi. O çayını içti, ben de suyu içmeye çalıştım. Bir an önce dayak faslına geçilse de bitse bu iş diyordum.
170
171
Ben Dünyanın En Akıllı insanıyım

Savcı bey çayını içtikten sonra, "Gidebilirsiniz Ali bey!" dedi.

Keşke dövseydi beni. Keşke nezarete falan atsaydı. Eminim çok daha az üzülürdüm.

İçtiğim su halen boğazımda ama o gün öğrendiklerim beni tam kırk yıldır yönetiyor.

Tepki ve asabiyet.

Sessizlik bir insana en son yakışan şeydir. Asla sessiz ve tepkisiz olma! Haksızsan özür dilemeli, haklıysan da mutlaka bir tepki vermelisin. Sinirlenmek de bir tepkidir şüphesiz ama yanlış bir tepki olduğu kesin. Kesin çünkü beynini küçültüyor. Amacın her zaman sorunu çözmek olmalı, büyütmek değil. Sonuçta pişman olmayı ya da beyninin küçülmesini istemiyorsan, haklı olduğunda beş saniye durmalı ve sadece neden diye sormalısın. Hepsi bu!

Git, herhangi bir gazete al ve katliam sayfasını oku! Pişman olan binlerce insan var. Hepsinin gerekçesi aynı: Bir anlık öfke. Acaba bütün bu insanlar sadece beş saniye dayanabilselerdi, gazetelerde ve televizyonlarda bu kadar çok katliam haberi izleyebilir miydik?! Asla! Evet dostum kendine gel! Hayatını düşün! Anneni, babanı, kardeşlerini, eşini, çocuğunu düşün. Bir anlık öfkeyle, herkesin hayatını karartabilirsin... Bunları sadece beş saniye düşün ve bildiğini yap! Asla pişman olmayacaksın.
II
Beyin Kemiren Böcekler...

Çok yazık çok!

İstanbul Zeytinburnu'nda yürüyordum. Acı kornasına irkildiğim minibüs, büyük bir hışımla başka bir aracın önünü, çapraz bir şekilde kesti ve minibüsten inen şoför bağıra bağıra otomobilin yanına geldi. Adam korkusundan camı kapatıp, kapılarını kilitledi ve adeta yalvarırcasına ellerini açıp özür dilemeye başladı. Minibüsçü abi, bir yandan küfrediyor, bir yandan da arabanın camını dövüyordu. Adam yalvarmaya devam ettikçe o yüklendi. Bir ara minibüsçü iyice abartıp çoluğuna çocuğuna küfredince, adamın omuzları iki yana düştü. Bir elini koltuğun altına uzatırken, diğer eliyle de camı araladı. Koltuğun altından çıkardığı tabancayı araladığı camdan, küfreden sinirli minibüsçüye uzatıp ateşledi. Kafasından vurdu mi-nibüsçüyü.

Her şey bir dakikada olup bitti, ikisinin de hayatı karardı.

Bu akşam tabutla eve dönecek adam, kim bilir dün nasıl bir neşeyle gitmişti evine...

Bu akşam demir parmaklıklı kafese giren adam, dün akşam çocuğunu severken kim bilir ne kadar özgür, ne kadar huzurluydu...

Ben trafikte bana küfredenleri hiç duymuyorum. Yolda bana omuz atanları hissetmiyorum bile... Sonuçta onlar acı içinde kıvranıp, beyinlerini küçültedururken, ben mutlu bir şekilde bebeğimi seviyorum ve hiç düşmanım yok. Akşam evime giderken hiç arkama bakmıyorum, telefo-
172
173
Ben Dünyanın En Akıllı insanıyım
Beyin Kemiren Böcekler...

nüm çalınca ürkmüyorum, kapım vurulunca tedirgin olmuyorum... ve dostum biliyor musun alabildiğine özgürüm; hayatı ve kendimi çoook seviyorum.

Aslında Sinirlilik Yok; Gücü, Gücü Yetene Var

Düşünsene yukarıdaki kamyoncu karakola gidinceye kadar nasıl da sinirliydi. Ama adamın savcı olduğunu anlayınca tüm sinirliliği bir anda yok olup gitti. Çünkü savcı ondan daha güçlüydü.

Adam evde karısına, çocuğuna, anasına, babasına bağırır da, dışarıda kuzu kesilir. Çünkü ancak onlara gücü yetiyor da onun için. Cinnet durumları dışında kimse karşısındakini tartmadan sinirlenmez. Cinnet geçiren bir insanı da, o an için normal kabul edemeyeceğimize göre, normal insanlar için tekrar ediyorum: Sinirlilik diye bir şey yok; gücü gücü yetene var.

Sanıyorum 1986 yılıydı, anneme inanılmaz bir gürültüyle bağırmaya başladım. Canım anam bir an durdu ve: "Yapma oğlum, ben senin ananım. Bana böyle bağırma!" dedi. Sonra dışarı çıktım, arkadaşlarla buluştuk. Nasıl oldu bilinmez veya bilinir de söylenmez, bir anda bir başka grupla kavga etmeye başladık. Adamlar bizden güçlüydü. Dayak yiyeceğimizi anlayınca şirinlik yapmaya başladık. Adamlar espriden anlamadıkları ve çok ciddi oldukları için bizi yamulttular. Eve geldiğimde mor gözümü gören anam ağlamaya başladı. O gün düşündüm. Gerçekti bu. Anama gücüm yettiği için bağırıyor, dışarıda dayak yiyordum. Bu utanç verici bir şeydi. O günden sonra bir daha da asla gücüm yeten insanları ezmeye kalkmadım.


Simdi düşünmeni istiyorum:

Sinirlendiğin zamanları hatırla! Kaç defa bir baş

komiserin ya da baş savcının yanında, ya da gücünün

yetmediği birilerinin yanında sinirlendin? Hıı?

Bu da başka bir böcek: Stres...

Beynin küçülüyor, çünkü kendini strese sokuyorsun...

Asabiyetten sonra beyni küçülten bir başka unsur da strestir. Diyelim ki bir iş görüşmesine gideceksin. En güzel kıyafetlerini giyiniyorsun, kendini psikolojik olarak hazır hissediyorsun. Her şey tamam! Birden bir şey oluyor ve strese giriyorsun. Ya olmazsa, ya başaramazsam... Yukarıda anlattığım bilinçaltı kayıtları açığa çıkıyor. Önceden öğrendiklerin tam bu esnada karşına dikiliyor. O kadar çok olumsuz kayıt yüklemişsin ki bilinçaltına, onlardan kurtula-mıyorsun. Sadece kendini kötü hissettiğin zamanki tecrübelerinle yüzleşiyorsun. Her şeyi unutup hep başarılı olmuş bir insan gibi davranabilsen, şeytanın bacağını kıracak ve mutlaka galip geleceksin. Zaten bir defa galip geldin mi, çorap sökülür gider.

İş görüşmesinde kalmıştık. Hemen söyleyeyim bu sadece bir örnek. Ama anlattığımı hayatının bütününde görebilirsin. Devam edelim. İş görüşmesine gittin, bilinçaltın-daki bu olumsuz kayıtlar bir bir açığa çıktı ve "Ya başaramazsam?" korkusu tüm bedenini sardı. Bedenini diyorum


174
175
Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım

çünkü bu psikolojik durum, düşünce yapından, bedeninin duruşuna kadar etkiliyor seni. Hızlı karar veremiyorsun. Ya yanlış bir şey söylersem, ya bir gaf yaparsam diye düşünüyorsun sürekli. Omuzların çöküyor, boynun eğiliyor dizlerin titriyor. Yani tam bir biçare olarak iş verenin karşısına geçiyorsun. Ben işe girmek istemiyorum desen, belki şansın daha fazla olabilirdi. Ter içinde, kekeleyerek söyleyeceğin hangi cümle bir patronu etkileyebilir ki? O halde bir karar vermelisin. Stres mi, İş mi? Bu gerçekten çok önemli. Çünkü ben henüz strese girerek, bir işe giren hiç kimseyi tanımadım...

Bir yerden bir başka yere çok önemli bir evrak götü-ruyorsun. Feci bir trafik var. Yine kendini boş yere strese sokuyorsun: "Eyvah geç kaldım, lanet olsun geç kaldım!" Arayıp adama durumu anlatmak yerine, kendini yiyip biti-nyorsun. Sonuç: Evrak yine yetişmiyor. Üstüne üstlük karşındaki senin yalancı olduğunu düşünüyor... Sinirlenerek veya strese girerek trafiği açabilen kimseye de henüz rastlamadım.


Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin