Bütün zorluklara ve engellemelere rağmen, hiç taviz vermeden ayak direten ulusun temsicisi İsmet İnönü’ün, ülkesi adına imzaladığı “ Lozan Barış Antlaş-ması “ ile, bu gün, üzerinde özgürce yaşam sürdüğümüz vatan topraklarımızın sınırları çizilmiş oldu. Bu gün Lozan’ı küçümseyenler, daha önce yapılan, ülke topraklarının düşman devletlerince paylaşıldığı ve bizlere de çok ufak bir toprak parçasının lütfedilip bırakıldığı “ Sevr Antlaşması “ nı unutmamalıdırlar. Bize düşen Allahımıza şükredip, Atatürk ve silah arkadaşlarına ve onların yönlendir- diği şanlı ordumuza ve büyük yokluklar içerisinde omuz veren her kesimden yüce halkımıza minnet ve şükranlarımızı sunmaktır. Hele ki onlar varmış. Bu sayede özgürce yaşıyor, minarelerimizde ezanlar okunuyor, camilerimizde iba- detlerimizi yapabiliyor ve şanlı bayrağımız semada nazlı nazlı dalgalanabiliyor. Cumhuriyetle birlikte ölü toprağını üzerinden atan Türk Ulusu, bütün yokluklara rağmen kalkınmaya hız vermiş, Osmanlıya ait tüm borçlar ödenmiş, kendini artık tüm dünya devletlerine kabul ettirmiştir. Ancak daha sonraları, dış borç-lanma ile ülkenin gelir düzeyini yükseltmeye önem verilmiştir. Yapılan bu borç-lar silinmediği gibi, artarak devam etmiş dışa bağımlı hale gelinmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa, 17 Şubat 1923 te Türkiye İktisat Kongresini açarken, bu konuya o zamandan vurgu yapmış ve açılış konuşmasında şunları söylemiştir: ” Osmanlı Hükümdarları ve yakınları, parıltılı büyük gösterişler içinde yaşa-yabilmek adına, ülke ve ulusun bütün kaynaklarını kuruttuktan başka, ülkenin her türlü gelirini karşılık göstermek suretiyle büyük borçlanmalara girmiş ve borçları ödeyemeyerek, devletin onurunu ve şerefini ayaklar altına almışlardır.”
1946 yılından başlamak üzere, ülke idaresine talip olan hükümetler, Amerika’ nın oyuna gelerek zamanla ülkeyi bağımlı ve adeta bizi uzaktan kumanda ile idare edilir hale getirmişlerdir. Böylece bizim kılcal damarlarımıza kadar nüfuz edilmiş, kalkınıp gelişmemize engel olunduğu gibi sömürmeye devam etmişler-dir. Her şeyi ile kendine yeter haldeki ülkemiz her yönü ile bağımlı hale getiril-miştir …
Gönül ister ki, bu türden hatalara düşülmesin,Türk Ulusu; bünyesinde barın- dırdığı her kesimden insanlarla huzur içerisinde, bilimle, akılla, uzak görüşlü-lükle, mantıkla hareket ederek; tüketen değil, üreten- Duran değil, daima ilerleyen- Üzülen ve somurtan değil, gülümseyen- Cahil değil, bilen- Bacaları sönen değil, tüten- Korkan değil, gürleyen- İlimde, irfanda, ekonomide, sana-yide, teknolojide ve siyasette, daima ön saflarda yer alan olsun. Bu konuda hepimize büyük görevler düşmektedir …
B İ R İ N C İ B Ö L Ü M Ü S O N U
İ K İ N C İ B Ö L Ü M -
KİM KİMDİR ve KİMLERİN NESİDİRLER ?
( Ailelerin Soy Ağaçları )
Bu bölümde, 1293 (1877-1978) Osmanlı-Rus Harbi sonucunda, Osman- lı’nın mağlup olması, ödeyemediği harp tazminatına karşılık Batum, Artvin, Ar-dahan ve Kars yöresini Ruslara bırakması (Ayastefanos Antlaşması) neticesin-de, yıllardır üzerinde yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalarak, uzun ve yıpratıcı bir yolculuk sonucunda gelip Viranşehir’e yerleşen muhacir ailelerin; kimler ve kimlerin nesi olduklarını, daha doğrusu soy ağaçlarını bulacak ve onları daha yakından tanımış olacaksınız. Ayrıca, yaşanmış olan tatlı ve acı olaylardan kesitler bulacaksınız. O dönemleri az çok yaşamış olanlar nostalji yapacak, yaşamayan yeni nesil de bilgilenmiş olacaktır. Şunu itiraf etmeliyim ki, bu işe soyunmazdan önce, insanları şahsen tanıyor, onların hangi aileye mensup olduklarını bilmiyordum. Hatta çok gariptir, kendi aile fertlerimi bile tam anla-mıyle tanımıyordum. Gördüm ki sadece ben değil, diğer tüm insanlar da benden farksızdılar. Bu büyük bir eksiklikti ve utanılacak bir durumdu. Bu duygularla bu işe soyunmuş bulunmaktayım. Bazılarınca “ Ne gerek var bunlara? Onun bunun kim olduğu çok mu önemli? Çoğu insan yaşlılık ve hastalık neticesinde zaten göçüp gitmiş öbür dünyaya. Sahiplerinin bile akıllarına gelmiyor. Zaten çoğu aile şu veya bu nedenle ilçeyi terk etmiş, şurada bir avuç insan kalmış” şeklinde düşünülmüş olabilir. Ancak ben, inatla bu düşüncelerimi savunmaya devam edeceğim. Ve ben doğru bir iş yaptığıma inanıyorum…
Düşünüyorum da yabancı devlet insanları, binlerce yıl evveline ait medeni- yetleri merak ediyor, hiç usanmadan ve bilinçli bir şekilde, onlara ait kullanıl- mış olan tarihi eserleri, adeta iğne ile kuyu kazarcasına gün yüzüne çıkararak, o medeniyetler hakkında bilgi edinmeye çalışıyorlar. Bizler ise bu gibi çalışmalara hiç önem vermiyor, onların bu tür çalışmalarını küçümseyerek alaylı bir şekilde izliyoruz. Onlar ki, sadece kendi topraklarında değil, yabancı ülke topraklarında ve özellikle her tarafından tarih fışkıran kendi ülke topraklarımızdan çıkardıkla- rı çok çok değerli tarihi eser kalıntılarını, ülkelerine kaçak yollardan taşıyorlar. Şu bir gerçektir ki, bir milletin öncesini gerçek manada tanımak ve onun hakkın- da bilgi sahibi olmak, onların o zamanlarda kullanmış oldukları araç ve gereçleri gün yüzüne çıkarmakla mümkün olabilir. Aksi halde elde edilen bilgiler fara- ziyeden öteye geçemez. Bizler bu tür çalışmalardan yoksun olduğumuz, daha doğrusu önemsemediğimiz için, değil sadece tarihi eserlerimizi tanımak, kendi insanlarımızı bile, hatta ve hatta kendi yakınlarımızı bile tanımıyor, tanımak ge- reğini dahi duymuyoruz. Düşünün ki, içinde yaşamış ve yaşamakta olduğumuz bu topraklar üzerinde yüz yıllarca önce insan gücü ile yapılmış kale surlarını bile koruyamamışız, üstelik hoyratça tarumar ederek ortadan kaldırmışız. İnsanlar, merak ettikleri şeyler hakkında, istekle ve ısrarla araştırma yapmak suretiyle bilgilenir, onları canlı tutarak ve koruyarak belirlenen amaca ulaşabilirler… Merak etmeden ve hiçbir gayret göstermeden bir şeylere ulaşmak mümkün müdür? Son zamanlarda insanlık yararına yapılan icat ve buluşlar, gökten zem-bille inmemiştir. İlim adamları, kendilerini bu çalışmalara adamış, çok uzun sü-reler, bıkmadan usanmadan, çeşitli ve birçok denemelerden sonra ancak başarıyı yakalayabilmişlerdir… İnsanlar, önce kendi ailesi ve çevresinden başlayarak, ülkesi ve tüm dünya hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bu da ancak; merak edi-lerek, büyük bir istek ve gayret gösterilerek yapılan çalışma ve araştırmalar sonucu olabilir. Sadece geçmiş hakkında bilgi edinmek yetmez. Geçmişi bilmek, onlardan ders çıkarmanın dışında, yıllar sonrası için hedefler belirlemeliyiz. Çalışmalarımız daima ileriye dönük olmalıdır. Geçmiş, geçmiştir diye geçme-meli ancak ilerisinde neler yapabileceğimizin hesaplarını yapmalıyız.
Her muhacir aileye mensup insanları, yaşanmış acı tatlı olayları; tanıdığım, bildiğim kadarı ile yaşlı insanlarımızın anlatılarına ve benim gözlemlerime da-yanarak tanıtmaya çalışacağım. Bu arada ipin ucunu kaçırırsam beni bağışlayın lütfen. Zira şimdiden, gocunanlar, darılanlar, kızanlar, azımsayanlar, küçümse-yenler, memnun kalmayanlar olabileceği gibi, memnun kalanların da olabile-ceğini hissetmekteyim. Şu kesinkes biline ki, kimseye karşı bir garazım, bir art niyetim ve bir hesabım yoktur. İnsanlarımı; durumları ne olursa olsun, onları çok seviyor ve onlara saygı duyuyorum… Aileler hakkında tespit edebildiğim ve aile fertlerince bana intikal ettirilenlerle yetinmiş oluyorum. Dolayısiyle aile ve fertlerini tanıtırken bazen uzun, bazen de kısa tutmak zorunda kalmış bulunmak-tayım. Bu araştırma sonucu; muhacir kesimden her birey, kendini bu çalışmanın içinde bulacak, kendi aile bireylerini olduğu kadar, diğer ailelere mensup in-sanları da, ta en büyüğünden en küçüğüne kadar tanıma imkanına kavuşacaktır.
Öncelikle muhacir ailelerin nerelerden geldiklerini belirtmekle işe başlayalım.
- P O S O F MERKEZDEN GELEN AİLELER -
A i l e a d l a r ı Kimlerden türedikleri ==================== ===================== 1) AYDIN Ailesi Kamil ve Mesude’den 2) GENÇ “ Müftü Ömer ve Peruze’den 3) GÜLER “ Uzun Süleyman ve Toniş 4) İLHAN “ Hurşit ve Pembe’den 5) YILDIRIM “ Müderris Osman ve Sevye
- POSOF ( Caborya-Günlüce) DAN GELEN AİLELER -
-
ALBAYRAK Ailesi Recep Ağa-Sultan ve Yeter
-
DURAK “ Molla Durak ve …?……
-
DURDU “ Turak ve Rukiye
-
İBRAHİM AĞA “ İbrahim-Elmas ve Azime
-
KAYA “ Kel Ahmet ve Tükeze
-
KOÇ “ Yusuf ve Müteveffa
-
KUTLU “ Hasan Ağa-Ümmigülsüm
-
MUTLU “ “ “
-
ÖZBEY “ Abdülkadir ve Fatma
10) ÖZEL “ Kamil ve Surir
11) ÖZER “ Ahmet ve Keziban
12) TAPLI “ Ali ve Ayşe
13) TEKİN “ İsmail ve Fatma
14) DEDE “ Mustafa ve Peruze
………………….
POSOF ( Golishal-Gürarmut) DAN GELEN AİLELER
-
DOĞAN Ailesi Ömer Ağa ve Fatma
-
COŞKUN “ Coşkun ve Cevher
-
ERDOĞAN “ Kamil Ağa ve Gülüfe
-
EROĞLU “ Şahin Memet ve Gülsüm
-
İNAL “ Sefer Ağa ve ……….?
-
İNAN “ Selim ve Sultan
-
Molla ŞAMİL “ Ali ve İhsan
-
ÖZTÜRK “ Şeyh İsmail ve Senem
-
PEHLİVAN “ Pehlül ve Ayşe
-
KUTLU “ Burhan ve Elveda
11) ŞAHİN “ Kurban ve Tutuş
12)TUNCEL “ Molla Hüseyin-Esme
…………………………
- POSOF ( Erim ) DEN GELEN AİLELER -
-
SEVİM AİLESİ “ Ethem ve Hünkar
……………………………
- POSOF (Sece-Kurşunçavuş) DEN GELEN AİLELER -
-
KINACI “ Osman ve ……….?
-
KÖSE “ Yusuf ve Aişe
……………………………..
- POSOF ( Şuvarskal-Gönülaçan) DAN GELEN AİLELER -
-
TANER “ Recep ve Sultan
-
YERLİKAYA “ Miktat Çavuş-Cihan
…………………………
- POSOF ( Hünemiş-Söğütlükaya) DEN GELEN AİLELER -
-
GÜNAYDIN Ailesi Şuayp ve Gülşen
-
GÜVEN “ “ “
………………………..
- POSOF (Cilvana-Binbaşı Eminbey)DAN GELEN AİLELER -
-
OĞHAN “ Mevlüt ve Ruşen
-
YÖRÜK “ “ “
…………………………
- POSOF (Satlel-Yaylaaltı) DEN GELEN AİLELER -
-
KORKMAZ (Gogop) “ Osman-Afide ve Fatma
……………………………..
- POSOF (Cacun-Uğurca) DAN GELEN AİLELER -
-
OKÇU Ailesi Hakim dede ve Hünkar
……………………………
- POSOF (Marsolat-Arılı) DAN GELEN AİLELER -
-
YURTÇU(Karabey) Ailesi Sarı Hoca ve Kıymet
…………………………….
- POSOF (Hertüs-Sarıçiçek) DEN GELEN AİLELER -
-
KARATEPE Ailesi Ali Ağa ve Fidi
………………………….
G Ü R C İ S T A N ‘dan G E L E N A İ L E L E R-
-
A T A Ailesi Hacı Ahmet-Ümmihan(İmerhev)
-
AYDOĞAN “ Süleyman –Serhat ( “ )
-
K A B A “ Hasan –Gülendam ( Batum)
-
YILMAZ “ Recep-Peruze (Cağısman-Entel)
-
YUSUF DEMİR “ …………………(Batum)
- ARDAHAN MERKEZDEN GELEN AİLELER -
-
ÇOBAN Ailesi İsmail ve Ayşe
-
ÇOLAK “ Çolak İsa ve Mesude
-
KORKUT “ Hasan ve Ayşe
-
TURAN (Keçeci) “ Yakup ve Binnaz
-
SARI “ Şirin ve Tonton
-
ÇİFTÇİ AHMET “ ……..? Ve ……..?
-
ÖZTAŞ “ ……..? Ve ……..?
…………………………
- ARDANUÇ’ TAN GELEN AİLELER -
-
OKUMUŞ ailesi(Solyana-Yaylacık) H.Recep Paşa-….?
………………………
- ŞAVŞAT MERKEZDEN GELEN AİLELER -
-
CANPOLAT Ailesi Muharrem ve Esme
-
KURU “ Ahmet ve Hanife
-
KUTLAR “ Emrullah ve Saher
-
ÖZDEMİR “ Dursun ve …… ?
-
ÖZLÜ “ Şerif ve Sebiha
-
YÜCEL “ Topçu Memet-Gülsüm.
- ŞAVŞAT(Mokta- Savaş) DAN GELEN AİLELER -
-
ASLAN Ailesi Süleyman ve ……..?
-
CAN “ İbrahim ve Adile
-
ÖZCAN “ Mukat ve ………….?
-
TAŞTAN “ Eyüp Çavuş ve Ayşe
-
ÜNVER “ Musa ve Hüveyda
-
YAMAN “ Ali ve Safiye
………………………..
- ŞAVŞAT (İmerhev-Meydancık) DEN GELEN AİLELER -
-
BİLGİLİ “ Ali Efendi ve Hava
-
DİNÇER “ İsmail ve Fatma
-
GÜR “ İsmail-Nuriye,Fatma
-
NAYMAN “ İsmail ve Tuti
-
VAROL “ Hüseyin ve Hanife
-
YAĞCI “ H.Ahmet ve Merhibe
-
ATA “ H.Ahmet Efendi-Ümmihan
-
AYDOĞAN “ Süleyman-Serhat
……………………………..
- ŞAVŞAT ( Tepeköy) DEN GELEN AİLELER -
-
YILMAZ “ Hafız ve Şehinaz
-
GÜNGÜT “
…………………………..
- ARTVİN (Aşağı Hod-Aşağı Maden)DAN GELENLER -
-
KABAKAŞ Ailesi Abdulaziz ve Ayşe
-
YURDAKUL “ Osman ve Fatma
-
ESEN “ Laz İbo – Emine
……………………..
- ERZURUM’ DAN GELEN AİLELER -
-
AYABAKAN “ İsmail ve İzzet
-
HAZER “ Mahmut ve Ayişe
-
TÜRKER “ İbrahim ve Emine
-
TORAMAN “ Ali Kaba ve Yeter
-
ÖZDEMİR “ Dursun ve Fatma
- SİİRT (Tillo- Aydınlar ) GE L E N -
1- D E M İ R A L P A İ L E S İ - Osman ve ……?……..
……………………………….
TOKAT MERKEZ’ den GELEN AİLE
1- Ö Z D İ L A İ L E S İ “ Yuhannis ve . . . .?……
…………………………..
SİVAS – Suşehri’ den GELEN AİLE
1- ÇİFTÇİOĞLU AİLESİ- “ Orhan ve Uşik
- BESNİ’ DEN GELEN AİLELER -
-
KAVUNCUOĞLU “ H.Ahmet-Zeynep,Emine
-
TUZLU “ ………? Ve Emiş
-
TATAR “ Şeyh Mehmet- Meryem
-
YALVAÇ “ “ “
……….& ……….
- SİVEREK’ TEN GELEN AİLE
1) Ç O L A K A İ L E S İ –
……………………………………………………………………………
- P O S O F MERKEZ’ DEN GELEN AİLELER -
Posof daha önce Kars’a bağlı bir küçük ilçe iken, bilahare Ardahan’ın il yapılması ile birlikte bu ile bağlanmıştır. Gürcistan sınırına çok yakın olma- sı münasebetiyle, daha önceleri Gürcistan toprakları üzerinde Rus mezali- mine ve baskısına maruz kalan Türk asıllı insanların yerleşim yeri olarak dikkati çekmiştir. 1293(1877-1878) Osmanlı-Rus Harbi sonucunda, üzer- lerinde yaşamış oldukları toprakları terkederek gelip Viranşehir’e yerleşen muhacirlerin çoğunun, bu ilçe ve köylerinden gelen insanlar olması da bunu doğrulamaktadır. İlçe ve özellikleri ile ilgili olarak daha önce Evliya Çele- bi’nin anlatımı ile bilgi sunmuştuk. Şimdi bu yörelerden gelen muhacir aile- leri tanımaya çalışalım.
- AYDIN AİLESİ -
Bu aile Kamil ve Mesude’den türemiştir. Bu beraberlikten 2 oğul dün- yaya gelmiştir. Bunlar; 1) Aslan (1875-1915) 2) Kamil’dir.
ASLAN- Beşir ve Gülizar kızı TONTON (1859-1913) ile evliliğinden; 1)Fatma dünyaya gelmiştir. - Molla İbrahim kızı ASLI (1876-1965) ile ikinci evliliğinden de 1)Hacı Ömer (1917-1952) 2) Hüsne(1903-1944) dün-yaya gelmiştir.
HACI ÖMER’in Yolkorulu Emine ile beraberliğinden; Kamil dünyaya gel- miş, Kamil’in Abbas ve Nazife Günaydın’ın kızları Nihayet ile evliliğinden de; 1)Ahmet Kürşat 2)Oğuzhan 3)Ebru dünyaya gelmişlerdir. Bu çocuklar- dan Ahmet Kürşat’ın Müge ile evliğinden; 1)Serkan 2)Selçuk.-Oğuzhan’ın Ayşe ile evliliğinden; Büşra. - Ebru’nun Suat Dündar ile evliliğinden de 1)Ayça 2)Ayhan dünyaya gelmiştir.
Hacı Ömer amcayı çocukluğumdan kıt hatırlıyorum. Kısa boylu, tıknaz bir adamdı. Aşağı mahallede şimdiki Bayram petrol’ün olduğu yer onlara aitti. Hergün oraya gidip gelirken görmekte idim. Halim selim, kimse ile bir alıp vermediği yoktu.Topluma pek karıştığı olmazdı.
Kamil Aydın- Hacı Ömer Aslan’ın tek çocuğudur. Babasına nazaran top- lumsal ilişkileri iyi düzeydedir. Zararsız, efendi ve saygılı biridir. Arkadaş- lık ilişkileri güçlüdür.
HÜSNE(1903-1944) Seyfullah Yörük ile evlendi. Çocukları olmadı.
FATMA(1899-1956) Hiç evlenmedi.
Ailenin diğer büyük kardeşi KAMİL, Altun ile evlendi. Çocukları olmadı. Ancak Kamil’in ölümü üzerine eşi Altun’un, H.Mehmet Albayrak ile evlili- ğinden, Hacı Pehlivan’ın eşi ve Ferit Pehilvan’ın annesi Serfinaz, ayrıca Mustafa Yaman ile evliğinden de Yaşar Yaman’ın babası (Gadaş)Ahmet Yaman dünyaya gelmiştir. Altun, böylelikle üç evlilik yapmıştır.
- İ L H A N A İ L E S İ –
Bu aile, Hurşit ve Pembe’den türemedir. Doğanşehir’e muhacir olarak gelen Hurşit ve Pembe’den olma Yakup ve eşi (Recep ve Mesude kızı- 1866 do- ğumlu) Tuti’dir.
Yakup( 1856-1910), ilk evliliğini memlekette Tuti ile yapmış, bu evlilikten Yu- suf(1895-…)- Üzeyir( 1901- 1965) ve Memet( 1905- 1916) olmuştur. Yusuf ve Memet genç yaşlarında vefat etmişlerdir.
Yakup, ikinci evliliğini Alucralı (Hüseyin ve Gülizar’dan olma Hatun(1901-1983) ile yapmış, bu evlilikten çocukları olmamıştır.
ÜZEYİR İLHAN( Hoca)- Kendisini tanıma fırsatım oldu. Zayıf, kısa boylu, güler yüzlü, hoş sohbet, insanlarla iletişimi çok iyi düzeyde idi. Hatırladığım ka- dariyle sinemayı çok sever, hiçbir filmi kaçırmazdı. Hakkı Çavuş’un devamlı müşterilerindendi. Nuri Öztaş’ın bacısı Hatun ile evliliğinden; 1) Gülizar- Ah-met Kınacı ile olan evliliğinden; Turan- Gülşen ile, Güler- Berber Yaşar Kaya ile, Burhan- Türkan ile ve Mahide- Yaşar Güngör ile evlilik yapmışlardır. 2) Kadriye- Ahmet Toraman ile olan evliliğinden; Hediye- Muammer- Mahir- Münir ve Fatma dünyaya gelmişlerdir. ( Geniş bilgi “Toraman “ ailesinde) 3)- Kifaye-Yolkorulu asb. Aliseydi ile olan evliliğinden Sakine oldu. 4) Zöhre- Hacı Mustafa Dede ile evlilik yaptı. Bu beraberlik sonucunda; 1)Gülay + Adnan Gürsel = Serdal- Savaş- Nuri- Ümmihan ve Mustafa. 2)Dursun + Semra = Selda- Endam- Zöhre- Dilek ve Murat. 3)Gülşen + Turan Kınacı = Murat- Selim- Gamzenur ve Mahinur.
… & …
- G E N Ç A İ L ES İ -
Bu aile, (Müftü) ÖMER EFENDİ ve PERUZE’den türemiştir. Bu bera- berlikten; 1)Molla Mustafa 2) Molla Şükrü 3) Molla Ahmet 4) Seher olmuştur. - Müftü Ömer Efendi, çocuklarını dini açıdan çok iyi yetiştirmiştir. Çocukların hepsi de alim, hoca ve keramet sahibi insanlar olmuşlardır.
Molla Mustafa- Çok daha ileri düzeyde dini bilgilere sahip olup, aynı zamanda keramet sahibidir. Günlerden bir gün, Molla Mustafa, işi icabı bir demircinin yanına uğrar. Demirci, ocaktaki kızarmış ve nar gibi olmuş demiri, elindeki tutacağa rağmen ocaktan alamamaktadır. Bu durum üzerine Molla Mustafa demirciye “ Sen çekil bakayım şuradan” diyerek, kollarını çemirledikten sonra, elini ocağın içine sokup nar gibi kızarmış demir parçasını örs’ün üzerine koyup “ Şimdi ne yaparsan yap haydi” demiştir. Demirci hayretler içerisinde “ Yahu senin elin nasıl yanmaz? Demir bile bu sıcağa dayanamazken”… Molla Musta-fa, bu söz üzerine “ Bizim ateşimiz, senin ocağının ateşinden daha yüksektir de ondan” demiştir.
Şimdi, ilk evvela Molla Mustafa’dan başlayarak, Ömer Efendi ve Peruze’ den olan çocukları incelemeye alalım.
I)- MOLLA MUSTAFA- Karabey(Yurtçu) ailesinden İbrahim ve Kıymet kızı ASİFE(1878-1914) ile beraberliğinden; 1) Hüseyin(Mülayim)1903-1954 2)Ha-tice(1911-1926)dünyaya gelmiştir.
Mülayim HÜSEYİN’in Emine ile evliliğinden; Suna isminde kızı olmuş, Suna’nın Gadaş Ahmet Yaman ile evliliğinden de; 1)Mustafa 2)Yaşar 3)Memet 4)Fethi dünyaya gelmiştir. Mülayim HÜSEYİN diğer evliliğini, Kınacı ailesin-den Gökçek ile yapmış, bu evlilikten (Guçu)Mustafa dünyaya gelmiştir. Guçu Mustafa’nın Polatlı Kısmet ile evliliğinden; 1)Vedat 2)Mithat 3)Nihat 4)Suna 5)Saadet 6)Sibel dünyaya gelmiştir.- Mülayim HÜSEYİN son evliliğini de Ahmet Özdil’in boşandığı eşi Fatma ile yapmış ve bu evlilikten de 1)AYŞE - Burhan Ünver ile evlidir. Bu evlilikten Mesleha-Yusuf-Filiz-Musa ve Aynur vardır. 2)AHMET - Güven ailesinden Emine ile evlidir. Bu evlilikten Filiz- Figen ve Emir adında evli 3 çocuğu vardır. Kendisi benim akranım olup, sev-diğim bir arkadaşımdır. Polislikten emeklidir ve İzmirde yaşam sürmektedir. 3) İBRAHİM- Sürgülü Zatinur ile evli olup, Erkal-Nalan ve Canan adında üç çocuğu vardır. Kendisi D.S.İ emeklisi olup vakitsiz aramızdan ayrılmıştır. 4) MEHMET- Ülkü ile evliliğinden şimdilik Erkan isminde bir oğlu vardır. Polis olarak görevini sürdürmektedir.
Mülayim HÜSEYİN; kendisine yakıştırılan sıfattan da anlaşılacağı üzere yumu- şak huylu, sakin ve sessiz bir insandı. Kendisini, çocukluğumun ilk yıllarında tanıma fırsatım oldu. Gerçekten de sessiz, sakin ve yumuşak huylu bir insandı.
MOLLA MUSTAFA’nın ikinci çocuğu HATİCE; Asım Oğhan hoca ile evlilik yapmış, daha 6 aylık iken vefat etmiş, çocukları olmamıştır.
II)-(Ömer Efendi + Peruze oğlu) MOLLA MEMET ŞÜKRÜ; Molla Yakup ve Tuti’den olma Hanife ile evliliğinden; 1) Fatma- Nazım Oğhan Hoca ile evlilik yapmış, bu evlilikten Seyfidar- Neslihan ve Tahir dünyaya gelmiştir. 2) Ayşe ; Emin Kabakaş ile evlenmiş ve bu evlilikten; Hasan- Selahattin- Nurettin- Cela- lettin ve Emine(çocuk yaşta ölmüştür) dünyaya gelmişlerdir.
Molla Şükrü’nün ölümü üzerine eşi Hanife, Seyfullah Yörük ile evlenmiş ve bu evlilikten de Gülhanım- Memet ve Gülperi olmuştur.
III)-( Ömer Efendi + Peruze oğlu) MOLLA AHMET ( Küçük hafız); Safiye ile evliliğinden; 1) Abdullah …..?....ile evliliğinden Memet isminde bir oğlu vardır. 2) Fatma ; Sofu Hacı Memet Taner ile evliliğinden Hasan ve Hatice dünyaya gelmiştir.
IV)-(Ömer Efendi + Peruze kızı) SEHER(1876-…..); Molla Bahri Özbey ile ev-liliğinden; Emine dünyaya gelmiştir. Emine’nin Molla Hakkı Yıldırım ile ev-liliğinden de Memet ve Hamide dünyaya gelmiştir. Seher, ilk evliliğini Molla Abbas Özbey ile yapmış, bu evlilikten Mine dünyaya gelmişti. Mine, Fehim Toraman’ın ilk eşi olup, genç yaşta ölmüştür. Münevver isminde bir kızları oldu ise de, annesinin öldüğü yıl 12 yaşında vefat etmiştir.(1930-1942)
- G Ü L E R A İ L E S İ-
Bu aile, UZUN SÜLEYMAN ve TONİŞ’den türemiştir. Bu evlilikten; Molla Hurşit (1868-1927) dünyaya gelmiştir. Molla Hurşit dini bilgisi ve beden- sel açıdan çok güçlü ve aynı zamanda iri yarı bir insandır. Odalarda toplanan insanlara dini nasihatler verir, sonra da benim bastonumu getirin de ben artık gi-deyim dermiş. Odada bulunanlar sağa sola bakar, fakat bastona benzer bir şey bulamazlarmış. “ Hurşit emmi dışarıda baston-maston yok” demeleri üzerine, ”Ulan oğlum dış kapıya dayalı bıraktığım koca sırığı görmezmisiniz?” demesi üzerine içeridekiler gülüşerek “ Öyle ya Hurşit emmi, senin gibi bir insan azma- nına ancak böylesi bir baston gereklidir” derlermiş. Molla Hurşit’in iri yapısın-dan dolayı kapılardan içeri girerken adeta zorlanır, ancak eğilerek girebildiği söylenir.
Molla Hurşit, yeni yaptırdığı evinin duvarlarını ördürmüş, üzerini kapatmak için büyük bir ardıç hezanına ihtiyacı vardır. Araştırır soruşturur, Nuri Yılmaz’ ın dedesi Şakir Yılmaz’ın evinin önünde böyle bir hezanın olduğunu öğrenir. Doğruca Şakir Yılmaz’ın evine varır. Kendisinden, damının üzerini örtmek üze-re, kapısının önündeki hezanı, parası karşılığında ister. Şakir Yılmaz; bir Hurşit’ in ayağındaki kırmızı yemenilerine, bir de hezanına bakar ve şöyle der: “ Gel seninle bir antlaşma yapalım. Sen bu hezanı sırtlayıp, hiç dinlenmeden evine kadar götür, hezan senin olsun. Para pul istemem.(O hezanı 5 kişinin yerinden oynatamaz, öylesine ağırdır. Ve Şakir, Hurşitin bu hezanı tek başına kaldırama-yacağı, kaldırsa bile evine götüremeyeceğinden emindir.) Ancaaak, şayet götü-remezsen, hezanı vermem, kırmızı papuçlarını da alırım tamam mı?” Hurşit bahsi kabul eder. O kocaman hezanı sırtladığı gibi, Şakir’in hayret ve şaşkın dolu bakışları arasında, hiç dinlenmeden evine kadar götürür… MOLLA HUR-ŞİT; Süleyman ve Elmas kızı PEMBE ile evliliğinden; 1) Ali (1895-……)genç yaşta ölmüştür. 2) İsmail (1898-….)genç yaşta ölmüştür. 3) Emine (1902-1914) genç yaşta ölmüştür. 4) Fatma Zehra (1910-…)5) Hacı Memet(1922-1989) dünyaya gelmişler ve yaşama tutunmuşlardır.
FATMA ZEHRA- İshak Şahin ile evlenmiş ve bu evlilikten; 1)Fikriye 2)Semail dünyaya gelmiştir. 1)Fikriye’nin Yaşar Güler ile evliliğinden; Metin(Me.)- Hülya (Me.)- Fulya(Ev kad.)- Turgay(Öğ.) ve Selçuk (Bil.Say.Tek.)- 2)Se-mail’in H.Memet ve Ferahi kızı Perihan ile evliliğinden de; Funda(Me.)-Yaşar- Hatice- Hafize dünyaya gelmiştir.
HACI MEMET- Aydoğan ailesinden Şakir ve Sultan’dan olma Ferahi ile evli- liğinden; 1) YAŞAR GÜLER-( Mal müdürlüğü ve deftardarlık görevlerinde bu- lunmuş, özgürce yaşayan ve özgürce fikir beyan eden, sözlerini sakınmadan sar-feden, hayatını zevk ve neşe ile yaşayan ağabeylerimizdendir), Şahin ailesin- den İshak ve Fatma Zehra’dan olma Fikriye( bibi kızı) ile evlidir. Bu beraber-likten; Metin (Me.)- Hülya(Me.)- Fulya( Ev kadını)- Turgay(Öğ.) ve Selçuk-(Bilgisayar tek.) dünyaya gelmişlerdir. 2) MÜNEVVER-Yeşilyurtlu Mustafa Seçkin ile evliliğinden; Mahmut- Ali- Nihat ve Hatice dünyaya gelmiştir. 3) MUZAFFER GÜLER- Yeşilyurtlu Nezeha ile olan evliliğinden; Zafer- Aysel- Nursel- Ahmet ve Gürsel dünyaya gelmiştir. 4) İLHAN- Hanifi Özbey ile evliliğinden; Ayhan-Aydın- Aykut- Erkut ve Nurhan dünyaya gelmiştir. 5) GÜLHAN- Çam Hasan Türker ile evliliğinden; Nilgün- Bilge- Bilgeser- Emine-Levent (Profesyonel futbolculuk hayatı vardır) ve Gürbüz dünyaya gelmiştir. 6) PERİHAN-Semail Şahin ile evlidir.(Geniş bilgi “Şahin” ailesinde) 7) YETER- Mahir Ergen ile evli olup, Derya- Yaşar- Hatice ve Hafize’yi dünyaya getirmiştir. 8) TURGUT GÜLER- Muhasebecilikle uğraşmaktadır. Yaşlı annesine bakmak adına evlenmemiş, bekarlığa devam etmektedir. Sessiz, sakin, dürüst ve kendi halinde bir insandır.
Dostları ilə paylaş: |