KEÜME-İ TEVHİD
İman esaslarının Özünü ifade eden cümle için kullanılan bir tabir.
"Zât-i ilâhiyyeyi zihinde canlandırılabilecek her şeyden ben kılmak" anlamındaki tevhîd ile burada "cümle" mânasına gelen kelimeden oluşan kelime-i tevhid 111 tabiri Allah'tan başka tanrının bulunmadığını ifade eden cümlenin adıdır.
Tevhid inancı hak dinin temelini teşkil eder. İslâm dinine girmek isteyen kimsenin yapması gereken ilk şey kelime-i tevhidi içtenlikle benimsemesidir. Kelime-i tevhid hayatın birçok safhasında insana telkin edilir. Yeni doğan çocuğa isim konulurken kulağına kelime-i tevhid fısıldanır, son demlerinde olan kimseye de kelime-i tevhidi söylemesi telkin edilir.
Kelime-i tevhidin aslı "lâ ilahe illallah Muhammedün resûlullah" cümlelerinden ibaret olup "Allah'tan başka tanrı yoktur, Muhammed Allah'ın elçisidir" şeklinde Türkçe'ye çevrilir. Kelîme-i tevhid, inanç esaslarının ve dolayısıyla dinin özünü oluşturan iki temel üzerine kurulmuştur. Bunların ilki Allah'ın yüceliğini ve birliğini, ikincisi de 0'nun insanlarla münasebetini sağlayan nübüvveti vurgulamaktadır. Kelime-i tevhid gramer açısından incelendiğinde önce "lâ" olumsuzluk edatı ile hiçbir tanrının bulunmadığı, sonra da sadece bir ve gerçek tanrı olan Allah'ın varlığının ispat edildiği görülür. Bu ise tevhid ilkesinde öncelikle şirke sebebiyet verecek inançların geçersiz hale getirilmesi, ardından ispatın gerçekleştirilmesinin gerektiğini gösterir. Gazzâlî. Allah'tan başka ilâhın bulunmadığına inanmanın imanın kemali için yeterli olamayacağını kaydettikten sonra Hz. Peygamber'in risâletinin önemine değinir ve nübüvveti tasdik etmekle imanın tamamlanacağını belirtir. Bu da Allah'ın varlığına ve birliğine Resûl-i Ekrem'in açıkladığı şekilde inanılması gerektiğini gösterir. "De ki, Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın 112 mealindeki âyet bu gerçeği kanıtlamaktadır.
Kelime-i tevhidle aynı niteliği taşıyan kelime-i şehâdet, İslâmiyet'in Allah'ın birliği ve Hz. Muhammed'in nübüvvetinden ibaret bulunan iki temel ilkesini içerdiğinden bazı kaynaklarda "kelimeteyi't-tevhîd" ve "Kelimeteyi'ş-şehâde" biçiminde tesniye sîgasıyla anılmıştır.113 Bu iki ilke bir arada Kur-"an'da bulunmamakla birlikte birinci ilke otuz yedi âyette yer almaktadır. Bunların üçü "lâ ilahe illallah", otuzu "lâ ilahe illâ hû", üçü "lâ ilahe illâ ene", biri de "lâ ilahe illâ ente" şeklindedir.114 İkinci tabir ise bir âyette kelime-i tevhiddeki biçimiyle 115 iki âyette de unsurlarını Muhammed ile resul kelimelerinin oluşturduğu farklı cümlelerle tekrarlanmıştır.116 Bir âyette de kendisinden sonra bir peygamberin geleceğini müjdeleyen Hz. İsa'nın ifadesinde Resûl-i Ekrem'in Ahmed ismine resul vasfı nisbet edilmiştir.117
Kur'an'da ilim sahiplerinin Allah'tan başka ilâh olmadığına şahitlik yaptığı belirtilir.118 Hz. Peygamber bir hadisinde imanı, daha sonra "âmentü" şeklinde ifade edilen altı esas çerçevesinde tanımladıktan başka İslâm'ın ilk ilkesini de kelime-i şehâdete esas teşkil edecek bir cümle ile anlatmıştır.119 Resûlullah'ın iman İçin "inanmak", İslâm için "şehâdet etmek" kavramlarını kullanmasından imanın, dolayısıyla kelime-i tevhidin zihnî ve kalbî bir amel, kelime-i şehâdetin ise dil ve ikrar yoluyla icra edilen bir fiil olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür. Kelime-i tevhid ve kelime-i şehâdete ilişkin hadisler, ilgili kaynakların başta iman ve tevhid babları olmak üzere değişik bölümlerinde yer almıştır.120
Bazı şarkiyatçılar, kelime-i tevhid ile kelime-i şehâdetin yahudi veya hıristiyan menşeli olduğunu ileri sürmüşlerdir. Buna göre lâ ilahe illallah ifadesi 11. Samuel'de (22/32) mevcut olup İslâm'a Yahudilik'-ten geçmiştir.121 Aslında bu tür iddialar müsteşriklerin Kur'an ve vahiy hakkında taşıdıkları şüphelerden ileri gelmektedir. İslâm inancındaki kelime-i şehâdet ile Hıristiyanlık'taki şehâ-deti konu edinen bir araştırmada İslâm'daki kelime-i şehâdetin orijinal olduğu ve bağımsız bir gelişim sürecinden geçtiği belirlenmiştir. 122Esasen ilâhî menşeli olmaları sebebiyle her üç dinde de bu kavram ve ifadelerin bulunması tabiidir. Ancak bu konuda ilâhî dinler arasında görülen farklılıklar, son din olan İslâmiyet'in kelime-i şehâdeti ve kelime-i tevhidi Hıristiyanlık veya Yahudilik'ten aldığını değil Önceki dinlerin aslî hallerini tam anlamıyla koruyamadıklarını gösterir. Müsteşriklerce ileri sürülen diğer bir iddia da kelime-i tevhid ile kelime-i şehâ-dette yer alan son peygamberin nübüvvetini kabul etmeyi bir zaaf olarak değerlendirmeleridir.123 Nübüvvet inancının tevhid ilkesini zedelediğini söylemek ulûhîyyet ve beşeriyet statüsünü çok açık bir şekilde belirleyen İslâmiyet için mümkün değildir. Peygamber sadece dinin teorik yapısını pratikte uygulayan canlı bir rehber konumundadır. Peygamber'in tebliğde bulunduğu hemcinsleri gibi beşer olması 124 onun hakkında ileri sürülebilecek yanlış zanları ortadan kaldırır.
Kelime-i tevhidle ilgili olarak birçok risale kaleme alınmıştır. Bunların bir kısmı Zerkeşfnin Mcfnâ lâ ilahe illallah adlı risalesinde görüldüğü üzere kelime-i tevhidi ağırlıklı olarak gramer açısından inceler ve bu sırada ulûhiyyetle ilgili meseleler hakkında genel bilgi verir. Bazıları da Eskişehir müftüsü Süleyman Hakkı'nın Ruhu kelimeti't-teîrîd şerhu kelimeti't-tevhîd'inde (İstanbul 1284) olduğu gibi doğrudan bir akaid kitabı niteliği taşır. Bu konudaki eserlerin bir kısmı da tasavvufî meseleleri inceler. Ahmed el-Gazzâlî'nin et-Tecrid fî tercemeti 125 ve Şevkânî'nined-Dıir-rü'n-nazîd fî ihlâşı kelimeti't-tevhîd'i (Beyrut 1932) bu niteliktedir. Sonuncu eser, Edirne müftüsü Mehmed Fevzi Efendi tarafından açıklamalı olarak et-Tefrid fî tercemeti''t-tevhîd adıyla Türkçe'ye çevrilmiştir (istanbul 1285). Konuyla ilgili diğer risalelerin bazıları şunlardır: Sirâceddin Muhammed b. Ömer el-Hale-bî. el-Menhecü's-sedîd ilâ kelimeti't-tevhîd 126 Devvânî, Risale ü tahkiki kelime-ü't-îevhîd 127 Birgivî, Risale fîkelimeti't tevhîd 128 Ali el-Kârî, et-Tecrîd üfrâhi kelimeti't-tevhîd 129 İbn Kemal, Risale fî hakkı kelimeti't-tevhîd Hasan Paşazade. Risale fî şerhi kelimeti't-tevhîd.130
Kelime-i şehâdetle ilgili eserlerin bir kısmı da şöyle sıralanabilir: Abdurrah-man-ı Câmî, Risale fî kelimeteyi'ş-şe-hâde 131 Muhyiddin İbnü'l-Arabî, Risâ-îe fi't-tevhîd ve fazlı kelimeti'ş-şehâde 132 Muhyiddin b. Süleyman el-Kâfi-yeci, Envâm's-sa'âde fî şerhi kelimeteyi'ş-şehâde.133
Bibliyografya :
VVensinck, el-Muccem, "İlâh" md.; M. F. Ab-dülbâkî. el-Mu'cem, "İlâh" md.; Müslim, "îmân", 2, 19-22; Ebû Dâvûd, "Sünnet", 16; Gazzâlî, İhya3, Beyrut 1417/1997,1, 117, 120; Keşfü'z-zu-nûn,l, 107, 194, 886; 11,1043; E. I.J. Rosenthal. Judaism and islam, New York 1961, s. 18; J. E. Merrill, "A Christİan Word of Testimony for Use with Muslims", The Macdonald Presenta-Üon Volume, London 1993, s. 295-301; "Kelime-i Şehâdet", TA, XXI, 468. Hatice Kelpetin Arpaguş
Hat.
Hat sanatında kelime-i tevhid denilince, onun değişik ibareler içinde tekrarından oluşanlarla kelime-i şehâde-tin tamamı veya bazı kelimeleri yanında bu mânaya gelen diğer ifadelerin bilhassa celî yazılarla tertip edilmiş güzel örnekleri anlaşılmalıdır. Bunların çeşitli kitabelerde taş ve çini üzerine işlenmişleri, levha halinde tanzim edilmiş olanları ve murakka'lar gibi kitap hacminde bulunanları vardır. Kelime-i tevhidin ilk örnekleri daha çok kûfî tarzında görülmektedir.
İstanbul'da bilinen en eski kelime-i tevhid, zamanımıza ulaşmamakla birlikte Şeyh Hamdullah tarafından yazılarak taşa işlenmiş halde Edirnekapisı üstünde yer almaktaydı. Süleymaniye Camii'nin Haliç tarafında bulunan avlu kapısı dışında yer alan celî sülüs kitabe tarzındaki örnek bunlardan biridir. Harekelerin arasına serpiştirilmiş bitki asıllı tezyinî motiflerle işlenmiş bu imzasız kelime-i tevhidin üslûbundan caminin hattatı Hasan Çelebi'ye ait olduğu anlaşılmaktadır. Yine çiniye nakşedildiği için ayrı bir özelliği bulunan XVI. yüzyıla ait iki örnek de Kadır-ga'daki Şehid (Sokullu) Mehmed Paşa Ca-mii'ndedir. Çinileriyle tanınan bu mabedin mihrabı üstünde hattatı bilinmeyen, "Lâ ilahe illallânü'l-melikü'l-Hakku'l-mübîn Muhammedün Resûlullah sâdiku'l-va'di'1-emîn", mihrabın iki tarafında da, "Eşhedü en lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû" ibareleri yer almaktadır. Fakat XVI. yüzyılın hat noktasından en dikkate değer kelime-i tevhid Örneği, İstanbul'da Yedikule caddesindeki Uşşâki Tekke Çeşmesi alınlığında mevcut imzasız kitabededir. 970 (1563) tarihli bu yazının müselsel üslûbuna bakılırsa Ahmed Şemseddin Karahisârî eliyle yazıldığını düşünmek gerekir. Ancak hattatın anılan tarihte hayatta bulunmayışı, vaktiyle yazılmış kalıbından buraya aktarılmış olabileceğini akla getirmektedir.
Celî sülüs kelime-i tevhidin yazılışındaki hat mükemmelliği Mustafa Rakım ve ondan sonra yetişen hattatlarla başlamıştır. Çünkü ibare satır şeklinde yazıldığında elif, Iâm gibi dik harflerin başta ve sonda toplanmasından dolayı ortada yazınin dengesini bozan aşın boşluk oluşmaktadır. Topkapı Sarayı Müzesi Hırka-î Saadet Dairesi'nin kapısı üstündeki Sultan III. Ahmed'in celî sülüs kitabesi buna örnektir. Bu sebeple Mustafa Râkım'dan itibaren kelime-i tevhide "Allah hû" eklenerek ortadaki boşluğun doldurulması ve istifin yayvan bir beşgen şekline getirilmesi, ardından bunun da tezyinatla dikdörtgene tamamlanması yoluyla bir çözüm bulunduğu görülmektedir. Muhtelif celî sülüs üstatları tarafından yazılmış fevkalâde örnekleri olmakla beraber bu istif Sami Efendi'nin kaleminde kemale ermiştir. Mustafa Rakım anlayışının bir başka mahsulü olarak görülen ve yine kelime-i tevhid ibaresini taşıyan, "Lâ ilahe illallah hüve rabbîve rabbü'l-âlemîn Mu-hammedün nebiyyi sallâllahü aleyhi ve sellem" levhası da Mustafa Râkım'ın şaheser istiflerinden di r. Aynı istifin çok büyük ebatlı olan bir numunesi de Sultan II. Mahmud imzasıyla Ayasofya Camii'nde hâlâ asılıdır. Osmanlı hattatlarınca celî sülüsle yazılmış bir başka kelime-i tevhid ibaresi, "Fa'Iem ennehû Iâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah"tır. Bunun da en büyük ve güzel örneği Kazasker Mustafa İzzet Efendi hattıyla Bursa Ulucamii'ndedir.
Kelime-i tevhidin sadece şeklindeki birinci kısmı yazıldığında, lafza-i celâlin yukarı alınarak elif- Iâm gibi dikine uzantılı harflerin üstüne oturtulması yazıya ayrı bir güzellik ve mâna derinliği kazandırmaktadır. Bu istifin hangi hattatla başladığı bilinmemekle beraber Kâmil Akdik'in billur üstüne oyulmuş böyle bir yazısı Kahire'de Prens Mehmed Ali Türbesi'nde mevcuttur.
Kelime-i tevhid tuğra şeklinde de çekilmiştir. Bunların içinde en dikkate değer örnek 1984'te Medine'de yıktırılan Küba Mescidi'nin kitabesinde yer almaktaydı. Hz. Peygamber'in ashabıyla birlikte inşa etmiş oldukları bu mescid XIX. asırda II. Mahmud tarafından yenilendiğinde, Osmanlı âbide kitabelerinin üstüne binayı yaptıran padişahın tuğrasının konulması bir gelenek olduğu halde II. Mahmud Resûl-i Ekrem'e hürmeten mermer kitabenin üstünde beyzî bir sahaya celî sülüs hatla satır halinde "Iâ ilahe illallah" ve tuğra şeklinde "Muhammedü'r-Resû-lullah" ibaresini hakkettirmiş, kendi tuğrasını da alışılmışın dışında kitabenin altına koydurtmuştur. Kelime-i tevhid yazımında ta'lik hattı harekesizliği dolayısıyla pek tercih edilmemiştir; fakat nâdir de olsa güzel örnekleri vardır. Celî divanî hattıyla yazılması ise ancak zamanımızda denenmiştir.
Dinî-tasavvufî Türk edebiyatında da önemli bir yeri olan, müstakil risale ve şiirler yanında değişik beyit ve mısraiarda yer almış olan üç dilde yazılmış kelime-i tevhid manzumelerinin tanınmış hattatlar eliyle yazılmış örnekleri burada söz konusu edilmeye değer eserlerdendir.
Bibliyografya :
Müstakimzâde, Tuhfe, s. 187; Melek Celâl, Reîsü'l'tıattâtîn KâmilAkdik, İstanbul 1938, s. 45; M. Uğur Derman, Türk Hat Sanatının Şaheserleri, İstanbul 1982, İv. 66; a.mlf., Sabancı üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçmeler, İstanbul 2002, s. 222-223; a.mlf., "Küba Mescidi Kitabesi", KAM, sy. 4 (19961, s.66-70; İslâm Küttür Mirasında Hat San'atı (haz. M. Uğur Derman), İstanbul 1992, İv. 93, 119, 130; Şevket Rado, Türk Hattatları, İstanbul, ts. (Yayın Matbaacılık), s. 256, 264; Muhittin Serin. Hattat Aziz Efendi, İstanbul 1988, s. 115; a.mlf., Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, İstanbul 1999, s. 159; Bir Yazı Seodaltsi Emin Barın, İstanbul 2002, s. 33. M. Uğur Derman
Dostları ilə paylaş: |