Bibliyografya : 7 Diğer Dinlerde İlham



Yüklə 1,38 Mb.
səhifə10/38
tarix30.12.2018
ölçüsü1,38 Mb.
#88072
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   38

İLMİ HAVAS 345




İLMİ HAYEVÂN 346

İLMİ HEYET 347

İLMİ HİLAF 348

İLMİ HİSÂB 349

İLM-İ LEDÜN 350

İLMİ MENÂZIR


Optik ilmi.

İslâm medeniyetinde ilm-i menâzır araştırmaları, IX. yüzyılda Grek ve Hele­nistik dönem eserlerinin tercümesiyle başladı; Özellikle Öklid, Heron, Batlamyus, Theon gibi âlimlerin çalışmaları ilk yıllar­daki araştırmaların kavramlarını ve prob­lemlerini belirledi. Bu arada yavaş yavaş Arapça telif eserler de kaleme alınıyordu. Kustâ b. Lûkâ, Huneyn b. İshak. Ya'küb b. İshak el-Kindî ve İbnü'n-Nedîm gibi mü­elliflerin ifadelerinden, ilm-i menâzıra iliş­kin çalışmaların -göz bilimine (oftalmoloji) ait bazı bilgiler hariç- bu asrın başlarında tercüme ve araştırma faaliyetleriyle be­raber başladığını gösterir. İbn Lûkâ ve Kindî'nin eserleri, ilm-i menâzır araştır­malarında Öklid'in Opfiita'sının yerini rahatlıkla tayin etmemizi sağlar. Buna göre söz konusu ilim dalı büyük oranda perspektif (özellikle göz yanılmaları), yan­sıma (aynalar), yakıcı aynalar konularını ve bunların yanında güneş ışınları ile hâle ve gök kuşağı gibi atmosfer olaylarının ge­ometri açısından incelenmesiyle ilgilen­mektedir. Bu konular, daha sonra dökümünü yap­tığı üzere ilm-i menâzırın bölümleridir. Geometrik optik yanında, göz hekimleri­nin felsefî bilgilerin de ışığında ele aldık­ları görme teorilerini inceleyen tıbbî op­tikle bilhassa renkler üzerinde duran fi­zikî optik çalışmalarına da işaret edilme­lidir. Tıbbî ve fizikî optik çalışmaları geo­metrik optiğin aksine VIII. yüzyıla kadar inen bir geçmişe sahiptir. X. yüzyıla ge­lindiğinde ise Öklid'in Optika'sı, Batlam-yus'a nisbet edilen OptiKin büyük bir kıs­mı, bu alanda Öklid öncesine ait önemli bilgiler içeren Heron'un Katoprik'i (yan­sımalar), bir kısmı yalnız Arapça tercüme-leriyle günümüze ulaşan yakıcı aynalar konusundaki Grekçe eserlerin hemen he­men tamamı ile Anthemios, Didymus ve meçhul bir Yunanlı yazarın eserleri, Dioo-les'ten intihal edilmiş bir versiyon. Aris­to'nun Meteorolojisi ile buna Olympiodoros gibi yazarların kaleme aldıkları şerhler, Câlînûs'un göz anatomisi hakkın­daki tıbbî çalışmaları ve İskender Afrodi-sî'nin renkler üzerindeki araştırmalarını içeren felsefî optik eseri elden ele dolaşı­yordu. Optik eserlerinin yoğun tercüme faaliyetlerine konu teşkil etmesi sadece ilmî ve felsefî sebeplere dayanmamakta­dır. Bunlar kadar önem taşıyan diğer bir sebep de Archimedes'in dillere destan ol­muş yakıcı aynaların savaş silâhı niyetiy­le kullanılması fikrinin halife ve sultanlar nezdinde belirli bir itibar kazanmasıdır. Ayrıca katoprikteki konular, özellikle ışı­ğın kırılması ve yansıması, şehzadeleri eğlendirmek ve onlarda merak duygusu uyandırmak için de inceleniyordu. Tıbbî optik konusundaki VIII. yüzyıla kadar gi­den ve sonraları fizyolojik optik araştır­malarına da belirli oranlarda etkide bulu­nan çalışmalar ise İbn Mâseveyh. Huneyn b. İshak, Kustâ b. Lûkâ ve Sabit b. Kurre gibi âlimlerce yaygınlaştırıldı.

İslâm medeniyetindeki ilm-i menâzır çalışmalarının ilk iki önemli ismi Kustâ b. Lûkâ ve Ya'küb b. İshakel-Kindî"dir. Kay­naklarda İbn Lûkâ'ya nisbet edilen eser yakıcı aynalar konusundadır ve İbnü'n-Nedîm'in sandığı gibi Grekçe bir metnin tercümesi değildir. Ancak bu çalışma za­manımıza ulaşmamış, İbn Lûkâ'nın kay­naklarda adı anılmayan aynı konuya ait başka bir telifi günümüze gelmiştir.351 Kindî ise bu alanda on eser kaleme almıştır 352 ve bunlardan optiğe dair birinin Latince'si ile Liber de causis dioersitatum aspeetus 353 yakıcı aynalara dair bir ve fizik optiğe dair iki çalışma zamanımı­za intikal etmiştir. Kustâ b. Lûkâ ve Kin­dî'nin başlattıkları gerçek anlamdaki İs­lâm optik çalışmalarının ilk aşamada Ök­lid'in Optika's\ile Katoprik'inin yer yer tashihi ve bazı noktalarının uygulamaya konulması şeklinde geliştiği söylenebilir. Arkasından Öklidci geleneğe Heron'un ya­kıcı aynalarla ilgili çalışmaları, daha ön­ceki katoprik araştırmaları ve Aristo ile öteki filozofların düşünceleri eklenir. Bu çerçevede Kustâ b. Lûkâ, günümüze ula­şan Kitâb ti Hleli mâ yaVidu ü'l-meiû-ya'1-muhrika min ihtilâfi'l-menâzır adlı eserinde 354 Önce optik biliminin tarifini verir, sonra da perspektiflerin farklılığının tetkiki ve sebeplerinin tesbiti şeklinde ko­nusunu belirler. İbn Lûkâ'ya göre Kindî'de de olduğu gibi İspatlı bilgi fizikle geomet­rinin terkibinde ortaya çıkar; böylece bu bilgi fizik ilminden duyuma ait algıyı, geometri ilminden de bu algıyı çizgilerle is­patı (temsil etmeyi) alır. Bu tasavvur, gö­rüntünün fizyolojisiyle geometrisini bir arada düşünmeye giden yolu açar. Bu ise İbnü'l-Heysem'in optik ilminde gerçek­leştirdiği reforma giden yolun çıkış nok­tasıdır. İbn Lûkâ'yı bu noktaya ulaştıran görme algısının fizik özellikleriyle ışınların geometrik yapısıdır ve bu ilkeden hare­ketle eserinde düz. çukur ve tümsek ay­naların optik özelliklerini incelemiştir. Kustâ b. Lûka'nın görme anlayışı Öklid ve Câlînûs kökenlidir. Görme, gözden çı­kan ve bakılan nesnenin üzerine düşen bir ışın tarafından meydana getirilir. Işı­nın geometrik formu ucu gözde, tabanı görünende olmak üzere koni şeklindedir; koni tabanı üzerine düşen ışınlar göz ta­rafından algılanır, düşmeyenler algılan­maz. İbn Lûkâ böylece, formunu belirle­diği ışının bazı geometrik özelliklerini Ök-lid'e dayalı olarak ele alır, Câlînûs'tan ha­reketle görme olayının fizyolojisini açıklar ve daha sonra da asıl üzerinde durmak istediği katoprike geçer. Burada yansı­ma kanununu inceler ve özellikle aynada algılanan nesnelerin açısal durumlarıyla ilgilenir. Bu arada Öklid öncesi katoprik bilgilerinden de istifadeyle aynalar konu­sunda yeni araştırmalara girişir ve bu husustaki Öklidci anlayışı düzeltir. Onun yakıcı aynalar konusuna yaptığı katkılar eseri zamanımıza gelmediği için tesbit edilemiyorsa da bunların çağdaşı Kindî'yi harekete geçirdiği bilinmektedir.

Kindî öncelikle eskilerin ulaştığı bilgile­ri aktarma ve geliştirme, varsa hataları­nı düzeltme anlayışından yola çıkarak ça­lışmalarına başlar. De ospecübusta ışı­nın düz çizgi halinde yayılışına, gölgelerin oluşumuna ve Theon'un iîecension'unun sonuç kısmına dayanarak ışığın delikler­den geçişini inceler. Özellikle gölge-ışık ilişkisini tahlil ederek silindir, koni ve ke­sik koni şeklindeki gölgelerin meydana gelişinde etkili olan geometrik şartlan or­taya koyar; ulaştığı sonuçlardan hareket­le de ışınların düz çizgi halinde yayılışını temellendirerek görme teorisini yeniden ele alır. Grek atomcuları ile Eflâtun'un gö­rüşlerini tek tek inceleyip eleştirir. Saf Ök­lidci geometrik bir teoriyi de benimseme­yen Kindî, bu noktada İbn Lûkâ'ya benzer şekilde ışınların salt geometrik doğrular olmadığını, cisimle alâkalı bir biçimde fizikî özellikler taşıdığını belirtir. Cisim uzunluk, genişlik ve derinlik boyutlarına sahip olduğundan ışın da aralarında be­lirli mesafeler bulunan doğru çizgileri ta­kip etmez. Ancak Kindî ulaştığı bu sonuca rağmen gözün her noktasından görüle­bilir bir koni çıkacağını kabul ederek algı farkını koninin değişik durum ve kısımla­rına göre açıklamaya çalışır; bunun için de bazan Öklid'e, bazan da Batlamyus'a uyar. Kindî, ışının düz çizgi boyunca yayı­lışı ve görme konularından sonra aynala­ra geçer ve yansımayı inceler. Dikkat çe­ken husus onun iddialarını yalnızca geo­metrik olarak ispatlamaması, aynı za­manda deney de yapmasıdır. Böylece Kin­dî. Theon'un Öklid'in optiğini incelerken temelini attığı deneye dayalı doğrulama yöntemini takip etmiştir ki bu da ileride İbnü'l-Heysem'in ana çıkış noktası olacak­tır. Kindî, kendisinden önceki optiğin bü­tün problemleriyle uğraşmış, özellikle ya­kıcı aynaları daha sonraki İslâm optikçi-lerinin ihmal edemeyecekleri en önemli konulardan biri haline getirmiştir. Ayrıca yansıma yardımıyla suya batırılan cismin görüntüsündeki kırılma olayını açıklama­ya çalışmış, göğün renginin de yeryüzüne ulaşıp kırılan güneş ışınlarının uzayın ka­ranlığına yansımasıyla oluştuğunu gös­termiştir.355

IX. yüzyılda uğraşılan ana konunun ya­kıcı aynalar olduğu görülmektedir. Utâ-rid b. Muhammed'in el-Envorü'1-müş-rika iî 'ameli'l-merâya'l-muhrika adlı çalışması356 Anthemios'un yakıcı aynalara dair eseriyle Heron'un çizgisinde telif edilmiş bir eserden, Kindrnin el-Merâya'1-muh-rika's ile konuyla ilgili risalelerinden ve Öklid'in de Opüka'sı ile diğer bazı metin­lerinden faydalanılarak kaleme alınmış bir derlemedir. Ahmed b. îsâ'nın Kitâ-b ü Menâzır ve '1-merâya '1-m uhrika caid mezhebi Ökîîdis iî Hîeli'i-başar adlı kitabı da 357 IX. yüzyıl Grek ve İslâm optik kaynaklarının tesbiti açısından son derece önemli bir çalışmadır. Bu çalışmada ilm-i menâzırın yansıma, yakıcı aynalar, gök kuşağı, hâle ve gözün anatomisi gibi konularına yer verilmiştir. Ebû'1-Vefâ el-Bûzcânî ise ilgili eserinde parabolik aynanın imalinde yeni ve kolay bir yöntem uygular.

Yakıcı aynaların incelenmesi işini en son noktasına getiren, katoprik konusun­da önemli mesafe katedipdioprik (ışığın kırınımı) konusunu da optiğin bir alt dalı olarak kuran kişi Ebû Sa'd İbn Sehl'dir358 (983-98S) yılları arasında yaz­dığı eî-Âîâtü 'I-muhrika adlı risalede ya­kıcı aynaların etüdünden hareketle mer­cekler hakkında sistematik araştırmaya girişen İbn Sehl'in temel fikri, yakıcı aynalardaki yakma olayının yalnızca yansıma yoluyla değil aynı zamanda kırılma yoluy­la da gerçekleştiğidir. Bu çerçevede kay­nağının mesafesine göre yansıma ve kı­rılmayı inceleyen İbn Sehl, parabolik ve elipsoidal aynalarla tümsek ve iki yüzlü tümsek mercekleri ele alır. Bunun için ge­rekli olan bütün geometrik özellikleri tah­lil eder ve bilhassa her bölümde yayın (kavs) teorik incelenmesini, hatta meka­niğini ortaya koyar. el-Burhân calâ en-ne'1-feleke leyse hüve iî ğöyeti'ş-şaiâ adlı risalesinde de 359 kırıl­ma olayında ortamın, özellikle atmosferin yoğunluğu ile temizliğinin sonucu etkile­yeceğini ileri sürer. Bu tesbit İbn Sehl'in göziem yoluyla elde ettiği bir ilkedir ve merceklerdeki kırılmayla ilgili etüdünün temel çıkış noktasıdır.

İbn Sehl, el-Horrâkât adlı eserini Bağ­dat'ta tamamladığında (354/965) Ortaçağ'ın en büyük fizikçisi kabul edilen ma­tematikçi astronom ve filozof İbnü'1-Hey-sem yirmi yaşlarındaydı. İbnü'l-Heysem, İbn Sehl'in yazdıklarından haberdardı ve onun ışığın kırılması, yakan küre ve küre­sel mercekler konusundaki çalışmaiannı dikkatle incelemiş, ayrıca kendisinden ön­ceki optiğin tarihini teknik ve bilgi değeri açısından tahlil etmişti. Bu tahlili özellik­le felsefe, matematik ve tıp gelenekleri­ni dikkate alarak derinlemesine yürüttü­ğü görülür. İbnü'l-Heysem ilm-i menâzı-ra dair Kitâbü'l-Menâzır, Risale ii'l-ezlâl, Risale ti'd-dav', Risale ti'i-küreti'l-muhrika gibi eserlerinde belirli bir prog­ram takip eder ve bundan dolayı mese­leleri zaman zaman yeniden ele alır. Bu programın ana çıkış noktası. ışığın yayıl­ma şartları ile nesnenin görüntü şartları arasında açık seçik bir ayırım bulunduğu­nun ilke olarak benimsenmesidir. Bunu temellendirirken ışığın yayılma kuralları­nın fizik gerekçeleriyle geometrik ve me­kanik tasvirlerini ortaya koyar; her aşa­mada da tecrübeyi dikkate alır. Böylece optiğin temeline bir nevi algının geomet­risini yerleştirir. Neticede ilm-i menâzır, bir taraftan gözün fi zyoloj i siyi e algının psikolojisini bir araya toplayan görüntü teorisi, diğer taraftan geometrik ve fizik optiği birleştiren ışık teorisinden oluş­muş iki bölümlü bir ilim halini alır. İbnü'l-Heysem, optik ve dioptrik aletlerin ince­lenmesi yanında katoprikte daha sonra kendi adıyla anılacak olan ünlü Alhazen problemi, kürevî mercek ve meteorolojik optik gibi yeni konularla da ilgilenmiş ve bütün çalışmalarını deneye dayalı kont­rol yöntemiyle yürütmüştür.

İbnü'l-Heysem'in inşa ettiği ilm-i me-nâzırın kendinden sonra İslâm dünyasını ne şekilde etkilediği henüz tam anlamıy­la araştırılmış değildir. Ancak şu ana ka­dar yapılan tesbitlerden, onun çizgisinde­ki ilm-i menâzıra ilk büyük katkının Ke-mâleddin el-Fârisîden geldiği anlaşılmak­tadır. İbnü'l-Heysem'in Kİtâbü'1-Menâ-zjr'ı hakkında Tenkihu'l-Menâzır li-ze-vi'1-ebşâr ve'1-beşâ'ir adıyla bir eser ka­leme alan Kemâleddin el-Fârisî, İbnü'l-Heysem'in fikirlerini bazan ihtisar, bazan tenkit, bazan da şerhetmiş, aynı şekilde Risale fi'1-küreti'l-muhrika ve Risale îî kavsi kuzah üzerine de benzer bir yol iz­lemiştir. Bu çerçevede gökkuşağının iza­hında olduğu gibi birçok konuda İbnü'l-Heysem'in yanlışlarını düzeltmiş, daha da önemlisi, bilhassa Risale îi'1-küreti'l-muhriko'ya yaptığı tahrirde onun uygu­lamaya çalıştığı niceliksel tasvir yöntemi­ni yeniden ele alıp geliştirmiştir. Kemâ­leddin el-Fârisî, İbnü'l-Heysem'in diğer fızik-optik eserlerine de üzerlerine yap­tığı tenkih ve tahrirlerle birçok düzeltme ve katkılarda bulunmuş, böylece klasik İs-lâmî dönemde ilm-i menâzırın İbnü'l-Hey-sem çizgisine son şeklini vermiştir. Onun çalışmalarının, özellikle de Tenkihu Kitö-bi'l-Menâzır ile hocası Cemâleddin et-Türkistânî'nin isteği üzerine öğrenciler için hazırladığı el-Beşâir îî ^ilmi'l-me-nözir 360 adlı telhisin yaygın kullanımı, İslâm medeniyetinde ilm-İ menâzırın İbnü'l-Heysem - Kemâleddin el-Fârisî çizgisin­de geliştiğini göstermektedir.


Bibliyografya :

Kindî, Resâ% s. 64-68.103-108; Fârâbî. Ih-şâ'ü'J-'u/ümfnşr. Osman M. Emîn), Kahire 1949, s. 98-102; İbnü'n-Nedîm. el-Fihrist, s. 359-361; İbnü'l-Heysem, Kitâbü't-Menâzır(nşr. Abdiitha-mîd İ. Sabra], Kuveyt 1983, l-lll; a.mlf.. Mec-mü'u'r-resa'İt, Haydarâbâd 1938-39; M. Me-yerhof, The Book of Ten Treatises on the Eye Ascribed to Hunain Ibn Ishaq, Le Caire 1928; a.mlf.. "Die Optik der Araber", Studtes on the Hİstory oflslamic Medicine and Retated Fields (ed. Fuat Sezgin), Frankfurt 1997, I, 196-228; Kemâleddin el-Fârisî. Tenkihu'l-Menâzır ti-ze-üi'l-ebşâr ue'l-beşâ'ir, Haydarâbâd 1928-30; Mustafa Nazîf, el-Hasan b. el-Heyşem buhûşü-hü üe küşûfühü'l-başariyye. Kahire 1942-43, MI; A. I. Sabra. "Ibn al-Haytham", DSB, VI, 189-210; a.mlf.. "Optics, Islamic", Dictionary of the Middle Âges(ed.). R. Strayer), New York 1989, IX. 240-247; a.mlf., Optlcs, Astronomy and Logic: Studies in Arabic Science and Phi-losophy, AldershoLVariorum 1994,1I1-X1 arası makaleleler; a.mlf., "Manâzir, or 'Ilın al-Ma-nâzir", EF(lng), VI. 376-377; Roshdi Rashed. Geometrie et dioptrique au. Xc siecle: Ibn Saht, al-Qühi et !bn al-Haytham,Pans 1993; a.e.: cll-mü'l-hendese ue'l-menâztr fi'l-karni'r-râbi'i'l- hicri: İbnSehi-el-Kühî-İbnü'1-Heyşemitîc.ŞüV.-ruliah eş-Şâlûhî), Beyrut 1996; a.mlf., "Geo-metrical Optics". Encyclopedia of the Hİstory ofArabic Sciencefed. Roshdi Rashed), London 1996, II, 643-671; D. ündberg, "Alkindi's Cri-tique of Euclid's Theory of Vision", ISIS, 62 (1971-72), 5. 469-489; E. Kheirandish, "Optics in the Islamic World", Encyclopaedia of the Hİstory of Science, Technology and Medicine in Non- Western Cultures(ed Helaine Selin), Dordrecht 1997, s. 795-799. rn



Osmanhlar'da.

Taşköprizâde Ahmed Efendi tarafından hendese ilminin alt dalları arasında sınıflandırılan ilm-i me­nâzırın 361 Osmanlı dönemindeki seyrine bakıldığında hem bu ilmin tarihî sürecine ait bütün eserle­rin dikkate alındığı, hem de İslâm dünya­sında oluşan İbnü'l-Heysem - Kemâled­din el-Fârisî çizgisinin esas kabul edildiği görülür. Öte yandan medreselerde Os­manlı öncesi dönemde yazılmış, doğru­dan fizikî optik, yansıma, yakıcı aynalar, gök kuşağı, hâle ve gözün anatomisi gibi konulan işleyen eserlerin yanı sıra görme ve renkler konusundaki eleştirileri ihtiva eden kelâm kitaplarının, bu arada Adu-düddin el-îcî'nin el-Mevâkıi îî 'ilmi'l-keiâm'ırun, Seyyid Şerif el-Cürcânî'nin ona yazdığı şerhin ve Teftâzânî'nin Şer-hu'1-Makaşıd'ınm ilgili bölümlerinin oku­tulması ilm-i menâzırın kelâm ilmi çerçe­vesinde de incelendiğini gösterir. Ayrıca astronomide güneş ve ay ışığı, hâle vb. konuları, felsefî fizikte bilgi teorisi ve tıp­ta göz hastalıkları münasebetiyle ilm-i menâzırla ilgilenilmiştir.

Osmanlı âlimleri ilm-i menâzır alanında pek çok eser vermişlerdir. Bunlar ya doğ­rudan bu ilim dalına ait, yahut yukarıda sayılan ilim dallarında kaleme alınmış do­laylı biçimde İlm-i menâzırı ilgilendiren çalışmalardır. Meselâ II. Murad zamanın­da (1421-1451) yaşayan Sinoplu Kehhâl Mukbilzâde Mü'min ile başlayıp modern tıbbı Osmanlı coğrafyasına aktaran Şânî-zâde Mehmed Atâullah Efendi'ye (ö. 1826) kadar uzanan süreçte tıbbî optik konu­sunda pek çok çalışma yapılmıştır. Bunla­rın yanında enmûzeclerde de ilm-i menâ­zırın çeşitli konuları ele alınmıştır; örnek olarak Muhammed Şah Fenârî (ö. 839/ 1436), Ünmûzecü'l-'ulûm tıbâkan li'l-meîhûm'unda bu ilmin temel kavramla­rını ve konularını incelemektedir.362 Daha sonraki dönemlerde "tasnifü'l-ulûm" sahasında telif edilen eserlerde de ilm-i menâzırla ilgili genel bilgilere yer ayrılmıştır. Meselâ Taşköprizâde'nin Miftâhu's-sa'âde'sinde, ilm-i menâzırla yakıcı aynalar ilminin temel kavram ve ana eserleri hakkında kısa bil­giler bulunmaktadır (1,352-353). Osmanlı ilm-i menâzınnda gök kuşağı konusu üze­rinde özellikle durulduğu görülür. XV. yüz­yıl ulemâsından Nalbantzâde Hüsâmed-din Tokadı, Hocazâde Muslihuddin Efendi, Mollazâde Rûmî ve Üveys Kocevî, birer ri­sale kaleme alarak gök kuşağının oluşu­munu ve özelliklerini incelemişlerdir. Bun­lardan sonuncusu 363 Seyyid Şerîf el-Cürcânî'nin Şertıu'l-Mevâkıf'mdaki bilgileri kullan­ması açısından önemlidir; bu durum ke­lâm eserlerinin ilm-i menâzır için kaynak teşkil ettiğini göstermektedir. Nebîefen-dizâde Derûnî Ali Efendi de astronomi okuturken öğrencilerinin isteği üzerine aynı konuda bir risale yazmıştır.364

Ali Kuşçu, ilm-i menâzır sahasında Aris­tocu fizik ilkelerini tasfiye etmek istedi­ğinden daha çok İşrâkî çizgiye yakın teo­rileri öne çıkardı. Özellikle Şerhu't-Tecrîd adlı eserinde, rengin var oluş sebepleri konusunda kendisinden önce ortaya ko­nulan düşünceleri İbnü'l-Heysem ve Fah-reddin er-Râzî'nin yaklaşımları çerçeve­sinde ele alıp renk ile ışık ilişkisini farklı bir şekilde yorumladı ve Fahreddin er-Râzî'ye katılarak IbnSînâ ve İbnü'l-Hey­sem'in kabul ettiği gibi ışığın rengin var­lık sebebi değil tezahür sebebi olduğunu ileri sürdü.365 Ayrıca ilm-i menâzırın çeşitli problemleriyle renk konusundaki şahsî görüşlerini açıkladığı bu kitabından başka Kutbüddîn-i Şîrâzr*nin Thtıfetü'ş-Şâhiyye îî Hlmi'l-hey'e adlı çalışmasına yazdığı yarım kalan şerhinin "TabFİyyât" bölümünde ve Risale ti tahkîki'1-eb-şâr adlı çalışmasında yine ilm-i menâzır konularını gözden geçirmiş ve bazı prob­lemleri geometrik tasvirlerle incelemiş­tir.

Fâtih Sultan Mehmed döneminin (1451-1481) matematikçi - astronomlarından bi­ri olan Fethullah eş-Şirvânî, Nasîrüddîn-i Tûsfnin et-Tezkire heyVsi üzerine yazdığı hacimli ve önemli şerhin "Tabfiy-yât" kısmında ilm-i menâzır konusunu geniş bir şekilde ele almıştır.366 Astronomi için ilm-i me­nâzırın zorunlu olduğunu söyledikten son­ra bu konuda bilgi vereceğini ve bu bilgi­lerin bir risale şeklinde düşünülmesi ge­rektiğini belirten Şirvânî öncelikle gözün teşrihini yapmakta ve anatomisiyle geometrik incelemesini vermektedir. Daha sonra görme teorileri, ışığın yansıması ve kırılması gibi optik olayları inceleyerek bu konulardaki tarihî birikimi geometrik şekillerle açıklar. Bütün bu bilgilerde esas olarak İbnü'l-Heysem ile Kemâleddin el-Fârisî'nin eserlerine dayanan Şirvânî ay­rıca Kutbüddîn-i Şîrâzî, Nazzâm, İbn Sî-nâ. Seyyid Şerîf el-Cürcânî, İşrâki okul ve Batlamyus gibi ilm-i menâzır kaynakları­na isim zikrederek göndermelerde bulun­makta, bu arada kendi kanaatlerini de zikretmektedir. Fizikçiler, matematikçi­ler ve ilm-i menâzırcılann görüşlerini ge­niş biçimde ele alan Şirvânî'nin bu kitabı İbnü'l-Heysem - Kemâleddin el-Fârisî çiz­gisinin, VIII. (XIV.) yüzyıldan sonra Semer-kant matematik astronomi okulu eliyle Osmanlı coğrafyasına ve İslâm dünyasına tamamen hâkim olduğunu göstermek­tedir. Her ne kadar eserin henüz teknik tahlili yapılmamışsa da metinden Şirvâ­nî'nin, İbnü'l-Heysem ve takipçisi Kemâleddin el-Fârisî'nin fizik ilmiyle geomet­rik yaklaşımları birleştirerek gerçekleş­tirdikleri devrimin farkında olduğu ve ayrıca bu devrimin Semerkant matema-tik-astronomi okulunda sıkı tartışmala­ra konu teşkil ettiği anlaşılmaktadır.

Kadızâde-i Rûmî ile Ali Kuşçu'nun so­yundan gelen matematikçi-astronom Mî-rim Çelebi Risale fi'1-hâle ve kavsi ku-zah adlı eserinde 367 İbnü'l-Heysem - Kemâ­leddin el-Fârisî çizgisinin ilim tarihindeki seyrini tesbit açısından önemli bilgiler vermektedir. Birçok konuda İslâm dün­yasındaki fizikçiler, matematikçiler, ke-lâmcılar ve ilm-İ menâzırcılar arasında karşılaştırmalar yapan Mîrim Çelebi, özellikle İbn Sina'nın temsil ettiği fizikçilerle İbnü'l-Heysem'in temsil ettiği ilm-i menâzırcılar üzerinde durur ve İbnü'l-Heysem'i ilm-i menâztnn kurucusu ola­rak gördüğünü belirtir. İlm-i menâzınn genel bir özeti niteliğini taşıyan eserde özellikle görme olayı ve şartlan ile ışığın yayılımı, kınlımı ve renkier üzerinde du­ran Mîrim Çelebi, rengin ışıktan bağımsız sabit bir varlığı olduğunu ileri süren Fah-reddin er-Râzî'nin bu tezini reddeder ve rengin varlığını ışığa bağlayan İbn Sînâ'-nın görüşünü benimser; daha sonra da gök kuşağını ve hâleyi inceler.

Hasan Dİhlevî, II. Bayezid döneminde (1481-1512) bir mukaddime ile bir ma­kaleden oluşan Risâle-i Mir^âtiyye adlı Farsça bir eser yazmıştır.368 Müellif mukad­dimede görme konusunu ele alır ve sırasıyla fizikçilerin, matematikçilerin, optik-çilerin görüşlerini inceler: aynalar konu­suna tahsis ettiği makalede ise ağırlıklı olarak Avrupa'dan Horasan âlimlerinin in­celemesi için gönderilen değişik bir ay­nayı anlatır. Eser daha sonra Risale der Rü^yet-i Eşya adıyla genişletilmiş ve Ya­vuz Sultan Selim'e sunulmuştur.369 Üç makale halinde düzenle­nen bu yeni tahririn birinci makalesinde eşyanın görülmesi, ikinci makalesinde görmenin sebepleri ve üçüncü makale­sinde bazı aynaların özellikleri İncelen­mektedir.

Klasik ilm-i menâzıra son şeklini veren ve onu doruğa çıkaran Takıyyüddin er-Râ-sıd'dır. Takıyyüddin er-Râsıd. Osmanlı dö­neminde yapılmış en kapsamlı çalışma olan ve bir mukaddime ile üç bölümden meydana gelen Nuru hadîkati'l-ebşâr ve nuru hakikâti1-enzâr adlı eserinde 370 kendisinden önce bu ilim alanında ortaya konan bü­tün verileri deneysel kontrol yöntemini kullanarak bir araya getirmiş, Huygens'-ten çok önce birincil ve İkincil ışınların kaynaktan küresel olarak çıktığını ve doğ­rusal olarak yayıldığını temellendirmiş ve seleflerinden farklı bir şekilde -Nevvton'a kadar tekliğini koruyan bir düşünceyle-rengin ışığın kırılması ve yansıması so­nucunda oluştuğunu ifade etmiştir.371

Lâle Devri'nin önemli ilim adamların­dan Yanyalı Mehmed Esad Efendi. Aris­to'nun Fiziifa'sının ilk üç bölümünü Ka-raferyeli loannis Kuttinius'un açıklama­larından da faydalanarakef-TaMîmü'ş-şâliş adıyla Arapça'ya tercüme etmiştir.372 Esad Efendi, tercü­meden ziyade bir şerh olan eserde muh­temelen Osmanlıfar'da ilk defa ilm-i me-nâzırı yakından ilgilendiren teleskop ve mikroskop gibi Yeniçağ Avrupasf nda kul­lanılan optik aletlerden bahsetmekte, fa­kat daha çok Ali Kuşçu'nun Osmanlı ilim düşüncesine yerleştirdiği kelâmî-riyâzî çizgiyi eleştirerek Aristocu tabii çizgiye vurgu yapmaktadır. Bunun için yeniden Aristocu mantığı ve fiziği nazarî bir ilim haline getirmeye çalışmış, aksi görüşte olanları eleştirmiştir. Nitekim bir başka eserinde fiziğin nazarî ve burhanı bir ilim olduğunu, İbn Rüşd'ün de bunu vurgula­dığını, ancak daha sonra bazı âlimlerin bunu değiştirdiklerini ve bu ilmi zannî-vehmî hale getirdiklerini söyleyerek isim vermeden Ali Kuşçu'nun Şerhu't-Tec-rf d'deki düşüncelerini hedef almıştır.373 Onun bu tavrı, modernleşme dönemindeki Os­manlı âlimleri üzerinde Yeniçağ'ın Avru­pa bilimiyle karşılaşmaya hazırlanmaları açısından etkili olmuştur.

Yanyalı Esad Efendi'nin yolunu takip ederek modern Batı'nın optik bilgilerini Osmanlı-İslâm dünyasına derli toplu bi­çimde sunan ilk eser, Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun'un başhocası İshak Efen­di'nin. Batı dilleriyle kaleme alınmış kay­naklardan faydalanarak hazırladığı Mec-mûa-i Ulûm-i Riyâziyye'dir.374 Eserin optiğe ayrılan III. cildinin son makalesinde ışığın mahiyeti, özellikleri, yansıması ve kırılması, renkler, görüntünün oluşması, aynalar ve bazı op­tik aletler incelenmektedir. İshak Efen­di'nin arkasından yine Batı kaynakların­dan derlenmiş optiğe dair bilgileri ihtiva eden birçok eser kaleme alınmıştır.

Osmanlılar'ın ilm-i menâzırla ilgili ne gibi aletler kullandıkları hakkında henüz ciddi bir araştırma yapılmamıştır; mese­lâ Kehhâl Mûsâ b. İbrahim el-Yeldâvî'nin (ö. 926/1520 1?) Mişbâhu't-tâiibve mü-nîrü'l-muhib adlı eserinde güneşi göz­lemlemek için icat ettiğini söylediği ve çizimini verdiği 375 aletin optik özellikleri incelenmeyi beklemektedir. Ta-kıyyüddin er-Râsid'ın ve Galileo'nin çağ­daşı İbnü'1-Anz el-Yemenî'nin kullandık­ları kendi buluşları olan teleskop veya dürbün benzeri iki alet şimdiye kadar tes­bit edilebilen iki örnektir.376

Bibliyografya :

Adudüddin el-îd, el-Meoâkıf, Beyrut, ts. (Âle-mül-kütüb!, s. 132-133; Teftâzânî. Şerhu'l-Ma-kâştd (nşr. AbdurrahmanUmeyre], Beyrut 1409/ 1989, II, 247-269; Seyyid Şerîf el-Cürcânî. Şer-hu'l-Meüâkıf, Kahire 1907, V, 242-243; Mûsâ b. İbrahim el-Yeldâvî. Mişbâh.u'(-tâlib uemûnî-rü'l-muhib, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1994, vr. 122"; Taşköprizâde. Miftâhu's-sa'a-de, Beyrut 1985, I, 352-353; Muhibbi. Hulâşa-tü'i-eşer, II], 376; Yanyalı Esad Efendi. Şerhu'l-Enüâr fi'l-manUk, Süleymaniye Ktp., Ayasof­ya, nr. 2568, vr. 2b; Ali Kuşçu. Şerhu't-Tecrıd, Tahran, ts., s. 237-243; Mahmut Kaya, "Some Findings on Translatİons Made in ttıe İS* Cen-tury From Greek and Es'ad Efendi's Transla-tion of the Physica", Transfer of Modern Sci­ence and Technology to the Müslim World (ed. Ekmeleddin İhsanoğİu), İstanbul 1992, s. 385-391; Cevat İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim, İstanbul 1997, II, 127-130, 135-137; Hüseyin Gazi Topdemir, Takîyüddin'in Optik Kitabı, An­kara 1999; İhsan Fazlıoğlu, "Ali Kuşçu", Yaşam­ları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, İstanbul 1999.1,216-219.




Yüklə 1,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin