MEVAT
Şahıs veya kamu malı olmayan, sahipsiz ve işlenmemiş durumdaki arazi anlamında fıkıh terimi. 97
MEVCUD 98 MEVDÛD B. ALTUNTEGİN
(ö. 507/1113)
Büyük Selçuklular'in Musul valisi, Türk kumandan.
Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar tarafından 502 (1108) yılında Çavlf-nın yerine Musul valisi tayin edilen Şere-feddin Mevdûd'un hayatının bu tarihten önceki dönemine dair bilgi yoktur. İbnü'l-Esîr babasının adını Altuntegin 99 Ebü'1-Fidâ bir yerde Altuntegin 100başka bir yerde Altuntaş 101 olarak kaydeder. Bu kişinin de kimliği hakkında hiçbir şey bilinmemektedir.
Mevdûd valiliğinin ilk iki yılında şehirde ve bölgede düzeni sağlamakla meşgul oldu. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıcars-lan, Emîr Çavlı Sakavu ve Hille Arap Emîri Seyfüddevle Sadaka b. Mansûr ile meselelerini halledip ülkede istikrarı sağlayan Muhammed Tapar, Cemâziyelevvel 503'-te 102Güneydoğu Anadolu, Suriye, Filistin bölgelerini işgal eden Haçlı-lar'a karşı cihada kararlı olduğunu etraftaki hükümdarlara duyurdu. Ahlat-şahlar'dan İrmîniye ve Meyyâfârikin Beyi Sökmen el-Kutbî ile Musul Valisi Mev-dûd'a mektup göndererek cihad hazırlığına başlamalarını emretti.103
Bunun üzerine harekete geçen Mevdûd, Sökmen el-Kutbî ile Cizre'de Cezî-re-i İbn Ömer] buluştu. Mardin Artuklu Beyi Necmeddin İlgazi'nin ve diğer kuvvetlerin kendisine katılmasından sonra Haçlılar'a karşı Urfa üzerine yürüdü. Şevval 503'te 104 Urfa'yı kuşatma altına aldı. Urfa Haçlı Kontu Baudouin du Bourg, Mevdûd'un hareketinden haberdar olunca Kudüs Kralı I. Baudouin'i yardımına çağırdı, Kudüs kralı da Trablus Kontu Bertrand ile birlikte onun yardımına koştu. Çok sayıda Haçlı kuvvetinin yaklaştığını öğrenen Mevdûd kuşatmayı kaldırarak Harran'a doğru geri çekildi.105 Urfa önüne gelen Kudüs kralı, Urfa kontu ile dargın olan Antakya Prinkepsi Tankred'i yanma çağırıp onu kont ile barıştırdı ve Tankred i 500 kişilik atlı birliğiyle Haçlı kuvvetlerine katıldı. Haçlı cephesindeki bu birleşme üzerine Dımaşk Atabeği Tuğtegin hemen Mevdûd'un yardımına geldi. Birleşik Haçlı ordusu Mevdûd'u takibe giriştiyse de Tuğtegin'in gelişiyle güçlenen müslüman-larla karşılaşmaktan vazgeçerek geri döndü ve Samsat'a doğru çekildi. Ancak Mevdûd Haçlılar'ın peşini bırakmadı, onları Fırat'ı geçerken bastırdı. Nehrin doğusunda kalanları kılıçtan geçirdiği gibi bütün ağırlıklarını ganimet olarak aldı. Daha sonra Urfa'yı kısa bir süre kuşattı ve ardından Harran üzerinden Musul'a döndü. Mevdûd bu sefer sırasında Urfa'yı ele geçirememekle beraber Haçlılar'a ağır bir darbe indirmiş ve Urfa Haçlı Kontlu-ğu'nun temellerini sarsmıştır.
Haçlilar'ın müslüman topraklarına saldırıp zarar vermeye başlamaları üzerine Mevdûd, Sultan Muhammed Tapar'ın emriyle 504 (1111) yılında Urfa bölgesine ikinci seferini düzenledi. Sultan, Mevdûd'u oğlu Mesud'a atabeg tayin edip onunla birlikte gönderdi.106 Antakya Prinkepsi Tankred ile Urfa Kontu Baudouin'in Halep bölgesindeki Esârib, Zerdenâ, Bîkisrâil ve Nakıra şehirlerine baskın yaparak halkı öldürüp arazileri talan ettiklerini öğrenen sultanın emriyle
sefer hazırlıklarına başlayan Mevdûd önce Şebahtân bölgesine giderek buradaki birkaç kaleyi aidi. Burada kendisine Ah-latşahlar'dan Sökmen el-Kutbî, Merâga Emîri Ahmedîl. Erbİ! Emîri Ebü'l-Heycâ Porsuk'un iki oğlu İlbegi ve Zengî, Artuklu Beyi Necmeddin İlgazi'nin oğlu Ayaz birlikleriyle katıldılar. Müttefik müslüman ordusu Fırat'ı geçip 19 Muharrem 505'te Tel Bâşir önüne karargâh kurdu. Zor durumda kalan şehrin hâkimi Joscelin, gizlice bağlantı kurduğu Ahmedîl'e hediyeler gönderip kendisinden şehrin muhasara edilmesini engellemesini İstemişti. Müslüman emîrler buna razı olmadılar, ancak askerlerin çoğu onun tarafını tuttu. Bu arada Halep Meliki Rıdvan b. Tutuş ile Şeyzer Emîri Ebü'l-Asâkir Sultan b. Ali b. Münkız. Mevdûd'a haber gönderip müttefik müslüman ordusunun kendilerine yardımda bulunmasını istediler. Bunun üzerine Mevdûd yirmi altı gün süren 107Tel Bâşir kuşatmasını kaldırarak 108Halep'e doğru ilerledi, daha sonra güneye Şeyzer'e indi. Kral I. Baudouin'in etrafında toplanan Haçlılarla müslü-manlar arasında ciddi bir savaş vuku bulmadı. Mevdûd sonbaharda Musul'a geri döndü.
Mevdûd'un ikinci Urfa seferi öncekinden çok daha geniş bir alana yayıldı. Haçlı kuvvetleri birinci seferde olduğu gibi Fırat'ın doğusundaki bölgede müslüman taarruzunu karşılayamadılar, bu sebeple sefer Fırat'ın batısına intikal etti ve Tel Bâşir'in bir süre kuşatılmasının ardından hedef doğrudan doğruya Suriye oldu. Nitekim Kudüs Kralı Baudouin, Haçlı kuvvetleriyle beraber müslüman ordusunu ancak Âsi nehri kenarında durdurabildi, böylece onların daha güneye veya batıya ilerlemesini engellemeye çalıştı. Bu seferin sonunda Haçlılar artık Fırat'ın doğusunda tutunmalarının mümkün olamayacağını anladılar.
Mevdûd bir kere daha, fakat bu defa yalnız kendi kuvvetleriyle ve muhtemelen Urfa halkından bazıları ile anlaşmış olarak âni bir darbeyle ele geçirmek üzere şehrin önüne geldi. 109Yerli halktan yirmi kadar Ermeni ile anlaştıktan sonra kuşatmayı kaldırdığı izlenimini verip oradan uzaklaştı. Amacı, şehir surlarını savunanların dikkatlerini dağıtmak ve gizlice dönüp Er-meniler'le kararlaştırdığı şekilde sur kesiminden âni olarak şehre girmekti. Bu arada Ermeniler'in şehri teslim edeceğini haber alan Tel Bâşir hâkimi Joscelin de Courtenay hemen Urfa'ya geldi. Ancak o geldiğinde doğu tarafında bulunan surlardaki en yüksek kule Mevdûd'un adamlarının eline geçmişti. Baudouin ve Joscelin Frank askerleriyle surlara henüz çıkabilmiş olan çok az sayıdaki müslümanm üzerine saldırdılar; şiddetli bir çarpışma neticesinde müslümanlan Öldüren Franklar şehrin düşmesini önlediler. Bu olayın ardından Baudouin ihanete adı karışan pek çok kişiyi öldürttü ve Ermeniler'e karşı şiddetli bir takibata girişti. Mevdûd, Urfa Ermenileri'nin sindirilmesinden sonra kuşatmayı kaldırıp Musul'a hareket etti.110
Kudüs Kralı Baudouin'in Dımaşk çevresindeki Beseniye, Havran ve Sevâd yörelerine yaptığı saldırılardan rahatsız olan Atabeg Tuğtegin dostu Mevdûd'-dan yardım istedi. Mevdûd, Tuğtegin'in teklifini kabul ederek ordusuyla birlikte güneye doğru Kudüs Krallığı'na karşı sefere çıktı. Bu sırada Mevdûd'un düşmanları ve rakipleri onun Tuğtegin ile anlaşıp Sultan Muhammed Tapar'a karşı bir isyan hareketine hazırlandığı söylentisini yaydılar. Mevdûd bu iftirayı önlemek için kansmı ve oğlunu Muhammed Tapar'ın yanına İsfahan'a gönderip kendisine sadakatle bağlı olduğunu ve cihad için her zaman hazır bulunduğunu bildirdi. Mevdûd'un Sincar Emîri Temirek b. Arslan-taş ve Necmeddin İlgazi'nin oğlu Ayaz'ı da yanına alarak Fırat'ı geçtiği ve Suriye'ye girdiği haberi 111 Kral Baudouin'i tedirgin etti. Bu arada Urfa Kontu Baudouin ile arası açılan Joscelin, Kudüs Kralı Baudouin'in yanına gitmiş ve kendisine Galilea Prinkepsliği iktâ edilmişti. Kral ile Joscelin. durumun daha da kötüleşmesinden endişe duyarak Di-mask Atabeği Tuğtegin ile anlaşmaya karar verdiler. Ancak Tuğtegin anlaşma teklifini geri çevirdi ve Mevdûd'un ordusu iie buluşmak üzere 507 Muharreminde 112 Dımaşk'tan hareket etti. Bütün müslüman kuvvetleri Selemiye'de birleşti. Mevdûd ve Tuğtegin, Kral Bau-douin'e karşı yürümeden önce Halep Meliki Rıdvan b. Tutuş'un da kendileriyle birleşmesini istediler. Civardan katılan askerlerle birlikte Bânyâs üzerinden güneye ilerleyen Mevdûd Kûhvâne'de karargâh kurdu.
Öte yandan Joscelin ve Antakya hâkimi Roger ile Mevdûd'un ordusu henüz güneye ulaşmadan Dımaşk bölgesine akınlar yapmayı sürdüren Kral Baudouin, daha sonra Mevdûd'la savaşa hazırlanmak maksadıyla Sınnebra Köprüsü'nün batısında mevzilendi. Mevdûd'un askerlerinden bir kısmı yiyecek bulmak üzere karargâhtan uzaklaştığında köprünün diğer tarafında Haçiılar'ın savaşa hazırlanmakta olduğunu gördü. İki taraf da birbirinden habersizdi. Savaş beklenmedik bir şekilde başladı. Türkler Haçlı ordusunu bozup 2000 kişiyi öldürerek önemli bir zafer kazandılar ve büyük ganimet elde ettiler.113 Kudüs Kralı Baudouin de bu arada esir düştü, ancak tanınmadığı için kaçıp kurtuldu. Antakya Prinkepsi Roger ve Trablus Kontu Pons'un birlikleri her şey olup bittikten sonra savaş alanına ulaştılar. Taberiye yakınında karargâh kuran bu yeni kuvvetler ertesi gün Türk birliklerinin yaklaşması üzerine dağlara çekilip kendilerini savunmaya çalıştılar. Türkler bunları takip etmek istedilerse de atlı ve yaya kuvvetlerinin dağlık arazide savaşmasının güç olduğunu görerek bundan vazgeçtiler. Savaşın ardından Türkler, Haçiılar'ın elinde bulunan Kudüs ve Yafa'ya kadar uzanan topraklara 1113 yılı Ağustos ortalarına kadar akınlar düzenlediler.
Mevdûd ve Tuğtegin savaştan sonra esirleri ve elde ettikleri ganimetleri bir zafernâme iie birlikte Sultan Muhammed Tapar'a İsfahan'a gönderdiler. Türk ordusu Vâdilmaktûl'e çekilirken savaş sırasında dağlara kaçan Haçlılar da ilk karargâhlarına döndüler. Türkler Haçlılar'ı yeni bir savaşa sokmak için uğraştılarsa da karşı taraf buna yanaşmadı. Mevdûd ilkbaharda sefere devam etmek üzere askerlerin ülkelerine dönmesine izin verdi. Suriye'de kalıp hem düşmanın hareketlerini izlemeye hem de Sultan Muhammed Tapar'dan gelecek yeni emirleri buradan uygulamaya karar veren Mevdûd, Tuğtegin ile birlikte Dımaşk'a döndü.114 Mevdûd'un düzenlediği seferler siyasî bakımdan olduğu kadar ekonomik açıdan da Haçlılar üzerinde yıkıcı etkiler yapmıştır.
Dımaşkta Tuğtegin tarafından misafir edilen Mevdûd'a büyük saygı gösterildi. 507 Rebîülâhirinin son cuma günü 115 Mevdûd camiden çıkarken bir Bâtınî fedaisi tarafından hançerle ağır şekilde yaralandı ve aynı gün öldü; cenazesi Melik Dukak'ın Bâbülferâdis'teki türbesine defnedildi. Ardından Bağdat'a götürülerek İmâm-i Âzam Ebû Hanîfe'nin türbesinin yakınında toprağa verilen na-aşı daha sonra İsfahan'a nakledildi.116 Mevdûd'un katlinden Bâtınîler yanında Melik Rıdvan b. Tutuş ve Atabeg Tuğtegin de mesul tutulmuş, bu olayın ardından Sultan Muhammed Tapar ile Tuğtegin arasındaki ilişkiler gerginleşmiştir. Mevdûd'un yerine Aksungur el-Porsuki Musul valisi tayin edildi.
Şerefeddin Mevdûd dindar, iyi kalpli, yumuşak huylu, âdil ve hayır sever bir kişiydi. İbnü'1-Esîr. Kudüs Kralı Baudouin'in Mevdûd'un ölümünün ardından Tuğte-gin'e yazdığı mektupta, "İslâm'ın direğini (kumandan) bir bayram günü Allah'ın evinde öldüren ümmet elbette Allah tarafından mahvedilmeye lâyıktır" dediğini babasından naklen rivayet eder.117
Bibliyografya :
İbnü'l-Kalânisî, Târîhu Dtmaşk (Amedroz). s. 169-170, 173-175, 183-185,191; Azİmî Tarihi: Selçuklularla İlgili Bölümler: h. 430-538 (nşr. ve trc. Ali Sevim], Ankara 1988, s. 29-31,63-64; İbn Münkız, An Arab-Syrian Gentleman and Warrior in the Period of the Crusades: Mem-oirs of üsaman İbn-Munqidh (trc. Philip K. Hitti), NewYork 1929, s. 97-98; İbnü'l-Cevzî. el-Muntazam,Kt 167; İbnü'1-Esîr, el-Kâmil, X, 422, 453, 457-458, 464, 466, 470, 483-487, 492-497, 501, 503; XI, 112; a.e. (trc. Abdülkerim Özaydın), İstanbul 1987, X, 366-367, 393, 395-396, 399-400; Bündârî. Zübdetü'n-Nusra (Bursları), s. 160; Ibnü'l-Adîm, Zübdetü'l-ha-leb,\\, 154, 158-161, 163, 289, 296, 331; İbn Hallikân. Ve/et/âî,V, 200; Ebü'l-Ferec, Târih, s. 348, 351-352; a.mif., Tarîhu Muhtaşari'd-dü-üel[wşi. Antûn Sâlihânîel-Yesûî). Beyrut 1890, s. 199; Ebü'l-Fidâ, el-Muhtaşar, İstanbul 1286, 1/2, s. 234, 237; ürfalı Mateos Vekayİ-nâmesi (952-] 136) ue Papaz Grigor'un Zeyli (1136-1162) (nşr. ve trc. H. D. Andreasyan). Ankara 1962, s. 234, 238, 251, 252, 254, 257, 286; B. Kugler, Boemund und Tankred, Tübingen 1862, s. 48-51, 53; R. Groıısset. Histoire des croisades et du royaume franc de Jerusalem, Paris 1934,1,265-271,274-277,279,364,429, 432-433, 443, 449, 450, 452-453. 455, 462-469, 471-473,483-486,489-491, 497, 502, 661, 680; R. L. Nicholson, Tancred, Chicago 1940,5. 199-200, 210-214; Cl. Cahen, LaSyrie du nord, Paris 1940, s. 249, 253, 256-258, 261-264, 266, 267, 270-273, 306, 336; A His-tory of the Crusades (ed. M. W. Baldwin), Lon-donl969,1, 113, 120,169, 174,393-394,399-403, 405; Harold S. Fink. "Mawdûd I of Mosul, Precursor of Saladin", MVV, XL1I1 (1953), s. 18-27; Coşkun Alptekin. Dİmaşk Atabegliği (Tog-teginliier), İstanbul 1985, s. 40-41, 44, 47-50, 66-69, 71;Runcİman. Haçlı Seferleri Tarihi, H, 91-92, 95-97, 99-102, 104-106; Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), Ankara 1990, s. 49-50, 54, 65, 77, 97, 100-105. 107-108, 110-120, 122-126, 135; Işın Demirkent, Ürfa Haçlı Kontluğu Tarihi (1098-1118), Ankara 1995,1, 116, 123, 125, 129-140, 142-158, 163; M. Süheyl Takkûş. Târîhu'z-Zengiyyîn fi'l-Mevşıl ue bilâdi'ş-Şam: 521-630 h./1127-1233 m., Beyrut 1419/1999, s. 69-78.
Işın Demirkent
Dostları ilə paylaş: |