BUHTÎŞÛ
Abbasîler döneminde hekim olarak ün yapan bîr Nesturi hıristiyan ailesinin adı.
Buhtîşü' (Bahtîşû'J ailesinden yetişen ilk hekimler, I. Hüsrev'in204 zamanında kurulan Cündişâpûr tıp okulunda öğrenim görmüş ve oradaki hastahanede yaptıkları başarılı çalışmalarla adlarını duyurmuşlardı. 765'te Bağdat'ın hilâfet merkezi oluşundan sonra 250 yıl süreyle Abbasî sarayına hekim veren bu aileden yetişmiş tabipler, gerek yaptıkları tercümelerle gerekse telifle-riyle İslâm tıbbının gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Buhtîşû' ailesinden yetişen hekimler şunlardır: I. Buhtîşû', I. Cibrâîl, Curcîs, II. Buhtîşû', II. Cibrâîl, III, Buhtîşû', I. Ubey-dullah, Yuhannâ, IV. Buhtîşû', III. Cibrâîl. 11. Ubeyduilah. Bunlardan ilk İkisi hakkında kaynaklarda yeterii bilgi yoktur. Ayrıca III. Buhtîşû'un oğlu olan ve uzun yıllar Haüfe Muktedir-Billâh'ın hekimliğini yapan I. Ubeydullah ile Halife Mütevek-kil-Alellah'ın oğlu Muvaffak'ın özei hekimi Yuhannâ (Yahya) ve yine Muktedir-Billâh ve Râzî-Billâh'ın saraylarında hekimlik görevi yapmış olan Yuhannâ'nın oğlu IV. Buhtîşû1 (ö. 941) hakkında da ayrıntılı bilgi mevcut değildir, Bunlardan Yuhannâ'nın ünlü bir hekim olmasının yanı sıra Grekçe ve Süryânîce'yi iyi bildiği ve bu dillerden Arapça'ya tercümeler yaptığı, bu arada Kitâb fîmâ yahtâcü ileyhi't-tabîh min cilmi'n-nücûm adlı bir eser kaleme aldığı bilinmektedir.205
Curcîs b. Cibrâîl (Ö. 152/769). Cündişâpûr tıp okulunda yetişen Buhtîşû' hekim sülâlesinin üçüncü üyesidir. I. Buhtîşû'un torunu, 1. CibrâîTin oğlu olduğu için Curcîs b. Cibrâîl b. Buhtîşû' künyesiyle anılır. Curcîs Cündişâpûr Tıp Okuiu'nda hoca ve oradaki hastaha-nenin başhekimi idi. 148'de (765) Halife Mansûr'un midesinden rahatsızlanması üzerine Bağdat'a çağırıldı. Hasta-hanenin yönetimini oğlu Buhtîşû'a bırakıp öğrencilerinden îsâ b. Şuhlaf (Şehlâ) ile İbrahim'i yanına alarak Bağdat'a gitti ve halife iyi oluncaya kadar yanında dört yıl kaldı. Hazık bir hekim olmasının yanı sıra kılık ve kıyafetiyle, vakar ve sohbeti eriyle Mansûr'un takdirini kazandı. Hanımı ihtiyar ve hasta olduğu için Bağdat'taki hizmetini öğrencileri görüyordu. Bu durumu öğrenen halife kendisine üç tane Rum câriye hediye ettiyse de o dinî gerekçelerle bunları kabul etmedi. Bu davranışından hoşlanan halife ona en güzel köşklerinden birini tahsis etti. 769 yılında hastalandı ve Cündişâpûr'a dönmek için izin istedi; halife kendisine 10.000 dinar vererek onu memleketine gönderdi. Curcîs kısa bir süre sonra orada öldü.
Curcîs b. Buhtîşû1 Bağdat'ta kaldığı süre zarfında Halife Mansûr'a Yunanca ve Süryânîce'den birçok nakiller ve tercümeler yaptı. Bu arada Künnâş adıyla Süryânîce bir tıp kitabı derledi ve eser daha sonra Huneyn b. İshak tarafından Arapça'ya tercüme edildi. Ebû Bekir er-Râzî'nin bu kitaptan İktibaslar yaptığı söylenir.
Bibliyografya:
İbnü'l-Kıftî. ihbârü'l-'ulemâ (Lippert), s. 100; İbn Ebû Usaybia. 'Uyûnul-enbâ71, s. 183-186, 276-277; EbCTl-Kasım Sebâh, Ferheng-i Hauersinâsan, Tahran, ts., s. 81-83; el-Mukle-taf, Beyrut 1876, I, 145-146; Brockelmann, GAL, İ, 414; Ziriklî. el-AUâm, II, 143; et-KâmOsü'i-İslâm'ı, I, 657; Sezgin, GAS, III, 209-210; M. Ullmann. Die Medizin im İslam, Leiden 1970, s. 108; Âzertâş Âzernüş. "Âl-i Buhtîşû1", DMBİ, 1, 602-605.
Buhtîşû' b. Curcîs (ö. 185/801). Ebû Cibrâîl (Cibril) künyesiyle de anılan II. Buhtîşû' Cündişâpûr'da doğdu ve tahsilini orada yaptı. Babası Curcîs oradaki hastahanenin başhekimi iken oğlu da onun yardı malığını yapıyordu. 76S yılında Halife Mansûr'u tedavi etmek üzere Curcîs Bağdat'a çağrılmış ve orada dört yıl kalmıştı. Bu süre zarfında II. Buhtîşû' Cündişâpûr Hastaha-nesi'nin başhekimliğini üstlenmişti. Daha sonra Halife Mehdfnin oğlu Mûsâ el-Hâdî ağır bir hastalığa yakalanınca Curcîs öldüğü için bu defa oğlu II. Buhtîşû1 Bağdat'a çağrılmış, fakat o gelinceye kadar veliaht vefat etmişti. Halife Mehdî, Ebü Kureyş îsâ, Abdullah et-Tayfûr ve Dâvûd b. Serâbiyûn gibi saray hekimlerinin kıskançlığı ve karısı Hayzürân'ın kaprisleri yüzünden onu Cündişâpûr'a geri göndermek zorunda kaldı. II. Buhtîşû' asıl şöhretine Hârûnürreşîd döneminde kavuştu. 787'de halife bir baş ağrısına yakalanınca Yahya b. Hâlid el-Bermekî1-ye saray hekimlerinin bilgisizlik ve tedavideki başarısızlıklarından yakınarak ondan iyi bir hekim bulmasını istemişti. Bunun üzerine Yahya II. Buhtîşû'u Bağdat'a getirtti. Bir imtihandan sonra halife onu başhekimliğe tayin etti ve kendisine maddî ve manevî her türlü imkânı sağladı.
Bağdat'ta Ölen II. Buhtîşû'un Künnû-şü'l-muhtasar ile oğlu Cibrâîl için yazdığı Kitabü't-Tezkire adlı iki eserinden söz edilmektedir. Bu eserleriyle onun İslâm tıbbına önemli katkılarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Ebü Bekir er-Râzî tıp ansiklopedisi mahiyetindeki el-Hâvî adlı ünlü eserinde yirmiye yakın yerde ona atıflarda bulunmuştur.
Bibliyografya :
İbnü'n-Nedîm, el-Fihrisl, s. 413; İbnü'l-Kıftî, ihbârül-'ulemâ' (Lippert), s. 100, 126-127, 132-146; îbn Ebû Usaybia. "üyûnil'i-enbâ", s. 186-187, 209, 276-277; Sezgin, GAS, III, 210-211, 226-227, 243; M. Ullmann, Die Medizin im İslam, Leiden 1970, s. 109; Sarton, Intro-duction, 1, 537; C. Brockelmann. "Bahüşû", İA, II, 239-240; D. Sourdel, "BukhUşhü'", El2 (İng,), I, 1298; Âzertâş Âzernûş, "Âl-i Buhtîşû"", DMBİ, 603-605.
Cibrâîl b. Buhtîşû' (ö. 213/828). Buhtîşû' sülâlesinin en hazık hekimlerinden olan II, Cibrâîl, babası II. Buhtîşû' tarafından yetiştirilmiş ve 791 'de Bermekîler'den Ca'fer b. Yahya'ya özel hekimi olması için takdim edilmiştir. Hârûnürreşîd'in cariyelerinden birinin hastalığını başarılı şekilde tedavi ettikten sonra da saraya girmiştir. Halifenin dostluğunu kazanmış, fakat onun İran'daki son hastalığı sırasında keyfî davrandığı iddiasıyla gözden düşürülmüş ve buradaki bir papazın kışkırtmaları sonucunda ölüme mahkûm edilmiştir. Vezir Faz! cezayı infaz ettirmemiş, Emîn halife olunca da yeniden saray hekimliğine getirilmiştir. Me'mûn Emîn'i tahttan indirince yeniden hapsedilmiş, ancak vezir Hasan b. Sehl'in ağır bir hastalığa yakalanması üzerine yeniden göreve çağrılmıştır (817). Bir müddet sonra ise yeniden gözden düşmüş, kendisine ihtiyaç duyulunca da tekrar vazifesine iade edilmiştir (827). Me'mûn'u yakalandığı bir hastalıktan çok çabuk kurtarması sayesinde daha önceleri elinden alınmış olan bütün servet ve itibarı kendisine iade edilmişse de bir yıl sonra ölmüştür. Mezarı Medâin'deki St. Sergius Manastırı'n-dadır.
Klasik kaynaklar içinde II. Cibrâîl'in biyografisi için on dört sayfa ayıran İbnü'l-Klftî206, bu ünlü hekimin kütüphanesinde kâtibi tarafından tutulan ve kendisinin üzerinde düzeltmeler yaptığı gelir defterini gördüğünü anlatır. Buna göre sadece Hârû-nürreşîd'e hekimlik yaptığı yirmi üç yıl zarfında, ayda 10.000 dirhem olmak üzere, diğer hediyelerle birlikte kazancının 2.300.000 dirhem olduğu anlaşılmaktadır. Bu da İslâm halifelerinin din ve milliyet farkı gözetmeksizin ilmin gelişmesi için her türlü imkânı sağladıklarının bir başka belgesi sayılabilir.
Üç halifenin özel hekimliğini yapmış olan II. Cibrâîl'in İslâm dünyasında tıp ilminin gelişmesine önemli katkılarda bulunduğu söylenebilir. Çünkü Grekçe, Süryânîce ve Farsça'dan Arapça'ya tercümelerin yapıldığı, Beytülhikme'de telif, tercüme ve tedvin işlerinin en yoğun olduğu bir dönemde yaşamış olan böylesine ünlü bir hekimin bu hareketin dışında kaldığı düşünülemez.
Eserleri. Risale ile'l-Me'mûn fi'l-mat-'am ve'1-meşreb, Kitâb ii'l-Bâh, Şıfâtun-nâîi'a ketebehâ li'1-Me^mûn, Makale îi'l- cayn.207
Bunlardan başka İbn Ebû Usaybia şu eserleri de zikretmektedir. Risale muhtasara îi't-tıb, Künnâşe, Kitâb tî şmâ'a-ti'1-bahûr, Kitâbü'l-Medhaî ilâ şınâ'a-ti'1-mantik.
Bibliyografya:
İbnü'l-Kıftî. Ihb&rü'l-'ulemS3 (Lippert), s. 132-146; İbn Ebû Usaybia, 'üyûnü'l-enbâ, s. 187-201; Ebü'l-Ferec [İbnü'l-lbn]. Târthu muh-laşah'd-düuel208, s. 131; Sezgin, CAS,III, 226-227; Sarton. inlroduc-tion, 1, 573; Âzertâş Âzernûş, "Âl-i Buhtîşûc",DMBİ, I, 603-604.
Buhtîşû" b. Cibrâîl (ö. 256/870). III. Buhtîşû' bu aileden yetişen altıncı hekim olarak babası Cibrâîl b. Buhtîşû'un 828'de Medâin'de ölümü üzerine Halife Me'mûn tarafından saray başhekimliğine getirilmiş ve halifenin Bizans seferleri şırasında daima yanında bulunmuştur.
Kaynakların verdiği bilgiye göre meslekî şöhretinin yanı sıra halifeleri dahi kıskandıracak kadar mal ve servet edinen III. Buhtîşû'un bu sebeple birkaç defa başı derde girmiştir. Nitekim Halife Vâsik'in veziri Muhammed b. Abdül-melik (İbnü'z-Zeyyât) ile İbn Ebû Duâd onun şöhret ve servetini, halife nezdin-deki itibarını kıskandıkları için her vesile ile aleyhinde bulunuyorlardı. Nihayet halife ikna edilerek 844'te bütün servetine el kondu ve kendisi Cündişâpûr'a sürgün edildi. Ancak bu olaydan dört yıl sonra Vâsik'in tutulduğu istiska (hydropsie) hastalığını tedavide hekimler başarısız kalınca tekrar Bağdat'a çağırıldıy-sa da o gelmeden halife öldü. Vasik'in yerine geçen Mütevekkil -Alellah'ın devrinde yeniden eski itibarına kavuşan III. Buhtîşû' bu dönemde de büyük bir servet edindi. Gerek giyim kuşamıyla gerekse evinin dekor ve konforuyla Halife Mütevekkil'! taklit ediyordu. Sahip olduğu geniş imkânlar sayesinde ünlü mütercim Huneyn b. İshak'a Galen'in (Câlî-nûs) eserlerini Arapça'ya çevirmesi için büyük paralar vermekle beraber aynı zamanda Mütevekkil'in ona karşı olan sevgisinden dolayı onu kıskanıyordu. Nihayet meslek ahlakıyla bağdaşmayan bazı hareketleriyle Huneyn b. İshak'ı halifenin gözünden düşürmeyi başardı. Fakat aşın kıskançlık ve servet düşkünlüğü sebebiyle sonunda kendisi de gözden düştü; 858'de tekrar servetine el konarak Bahreyn'e sürgün edildi ve orada Öldü.
Çok hareketli bir ömür süren III. Buhtîşû'un klasik kaynaklarda yalnız Kitâbü'1-liacâme calâ tarîki!-mes'ele ve 7-cevâb adlı bir tek eserinden söz edilirken209 yeni araştırmalarla bunların sayısı altıya çıkmıştır: Risâletühü'lletî "amilehâ ile'l-Me 3mun fî tedbiri'!-beden cevaben "an kitâbi-hî yes^elü zâlike, Nesâ' ihu'r-ruhban îi'l-edviyeti'l-mürekkebe, Muhtasar bi-hasebi'l-imkân iî'ilmi'1-ezmân ve'l-eb-dön, Risale fîhâ nüket min mahüyyâ-ti'r-rumûz fi't-tib, Nebze ti't-pb.210
Bibliyografya:
İbnü'l-Kıftî, ihbârü'l-'ulemâ (Lippert), s. 102-104; İbn Ebû Usaybia, 'üyünü'l-enbâ', s. 201-209; C. Zeydan, Medertiyyet-i islâmiyye, III, 307-308; Ziriklî, el-A'lâm, II, 12; Browne. Arabian Medicine, Cambridge 1962, s. 23-24; Sezgin. GAS, III, 243; M. Ullmann, Die Medizin im islam, Leiden 1970, s. 109-110; Y. Kumeyr. İslâm Felsefesinin Kaynakları211, İstanbul 1976, s. 160-161; S. Ammar, Medecins et medecine de I'lslam, Paris 1984, i, 110-112; C. Brockelmann, "Bahtişû", lA, II, 239-240; D. Sourdei, "Bukhtlshü", El3 (İng.), 1, 1298; Azertâş Azernûş. "Âl-i Buhtîşû'", DMBİ, Cibrâîl b. Ubeydullah (ö. 396/3006). III. Cibrâîl 311'de (923) Bağdat'ta doğdu. Babası I. Ubeyduliah, Halife Muktedir-Billâh'ın hizmetinde maliye memuru olarak bulundu. Babasının ölümünden sonra annesi bir hekim ile evlendi. Cibrâîl tıp öğrenimine üvey babasının yanında başladı. Annesinin ölümü üzerine Öğrenimini tamamlamak için halifenin doktorlarından Hürmüz'e başvurarak ondan faydalandı; ayrıca Bağdat Bîmâristanı'nda İbn Yûsuf el-Vâsrtf-den de ders aldı.
Daha ilmî hayatının başlarında iken Adudüddevle tarafından Şiraz'a çağrıldı. Burada valiye göz hastalıkları hakkında bilgiler vererek onun takdirini kazandı. 968'de Adudüddevle'nin halasının kocası Kûkin'in (Kevkebeyn) mafsal ağrısı ve kaşıntı şikâyetlerini tedavi edince kendisine çok büyük armağanlar verildi. Daha sonra Bağdat'a dönerek yeniden bîmâristandaki görevine başladı. Burada bir yandan saray hekimi olarak görev yaparken bir yandan da haftada iki gün bîmâristanda çalışıyor ve karşılığında 300'er dirhem alıyordu. Ebü'l-Kâsım b. Abbâd'ın mide ağrılarını tedavi etmek üzere Rey şehrine gitti ve kendisinin hizmetinde bulundu. Bu sırada Ebü'l-Kâsım b. Abbâd'a Rey'de bir tıp merkezinin açılmasını tavsiye etti; bu merkezi kurduktan sonra yine Bağdat'a döndü. Bir ara Deylem Meliki Hüsrev Şah'ı tedavi etmek amacıyla Deyleman'a gönderildi ve bir müddet orada melikin hizmetinde bulundu. Sonra Kudüs ve Şam'ı ziyaret etti. Bu sırada şöhreti Mısır'da da duyulmuştu. Fatımî Halifesi Azîz b. Muiz e!-Aievî onu Mısır'a çağırdıysa da mazeret beyan edip gitmedi. Daha sonra Mervânfler'den Mümehhidüddevle Ebü'l-Mansûr'un tedavisi için Meyyâfârikln'e (Silvan) gitti ve orada vefat ederek şehrin dışında Musalla denilen yere gömüldü.
III. Cibrâîl hekimliğinin yanı sıra felsefe ve dinî meselelerle de ilgilenmiş ve bu konularda da eser vermiştir. Tıbba dair eserlerinde özellikle göz, solunum sistemi, kan ve akıl hastalıkları üzerinde durmuş, baş ağrılarının sebeplerini izaha çalışmış, nabız bozukluklarını ortaya koymuş ve bedenin temei unsurunun kan olduğunu savunmuştur.
Eserleri:
1- el-Künnâşü'1-kebîr. Genellikle eî-Kâîî adıyla ün yapmış bir tıp kitabıdır. İbn Ebû Usaybia'nın kaydettiğine göre beş ciltten ibaret olup soru-cevap tarzında kaleme alınmıştır. Eserin III. cildi Kütahya'da Vâhid Paşa Kütüpha-nesi'nde kayıtlıdır.212
2- el-Kün-nâşü'ş-şağîr. Bu eser de tıbba dair olup 200 varaktan İbarettir.
3- Fî A'sâbi'l-'ayn. Göz sinirlerini konu alan bir risaledir.
4- Makale fî enne efdale üstuk-sâti'l-beden hüve'd-dem. Burada bedenin temel unsurunun kan olduğu hususu açıklanır.213
5- Makale fî elemi'd-dimağ bi-müşareketi!-mi cde ve'1-hicâbi'l-fasıl beyne âlâti'1-ğıdâ ve âlâti'n-nefes el-müsemmâ ziyâfreğmâ. Diyafram ve midenin ortak etkileriyle baş ağrısının münasebetini açıklar. Eser Deylem Meliki Hüsrev Şah'a ithaf edilmiştir.
6- Kitâ-bü'1-Mutâbaka beyne kavli 1enbiyâ vel-felâsife. İslâm literatüründe peygamberlerle felsefecilerin arasını telif eden ilk eser olarak zikredilir.
7- Makale fi'r-red Cale'l-Yehûd. Yahudilere reddiye olup bekledikleri "mesîh"in Hz. Îsâ olduğunu beyan eden bir risaledir.214
Bibliyografya:
İbnü'l-Kiftî, İij.bârü'1-'ulemâ' (Lippert), s. 102-106; ZirikIÎ,"e/-Ac/âm, II, 101; ei-Kâmû-sü'i-lslâmî, I, 578; Sezgin, GAS, III, 314; M. Ullmann, Die Medizin im İslam, Leîden 1970, s. 110; D. Sourdel. "BukhtJşhü'", El2 (îng.), I, 1298; Âzertâş Âzernüş. "Al-i Buhtîşû'", DMBİ, 1,605.
Ubeydullah b. Cibrâîl (ö. 450/1058'den sonra). Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmayan ve Ebû Saîd künyesiyle anılan II. Ubeydullah. Buhtî-şû' hekim ailesinden ili. Cibrâîl'in oğludur. Ünlü hekim İbn Butlân'ın (ö. 458/ 1066) çağdaşı ve yakın dostu olan Ubey-dullah'ın Meyyâfârikîn'de (Siivan) yaşadığı, hazık bir hekim ve hıristiyan ilahiyatını çok iyi bilen bir teolog olduğu kaynaklarda yer almaktadır. Teori ve pratik olarak tıbbın bütün ayrıntılarına vâkıf olan bu hekim zooloji ile de yakından ilgilenmiş ve bu alanda da eser vermiştir.
Eserleri:
1- er-Ravzatü't-hbbiyye. Paul Sbath tarafından neşredilen bu eser215 yine kendisine ait Tezkiretü'l-hâzır ve zâdül-müsâiir adlı kitabın muhtasarıdır.
2- Vücûbü'n-nazar cale't-ta-bîb fi'1-ahdâşi'n-nefsâniyye ve fî kev-ni'l-cışki mamdan. Klasik kaynaklarda adı geçmeyen bu kitap, 1037 yılında tabiplerle felsefeciler arasında Basra'da cereyan eden bir tartışma üzerine kaleme alınmıştır. Tartışma, "Felsefeden bağımsız bir tıp ilmi olabilir mi veya felsefe bilmeyen tabip olabilir mi?" konusu üzerinde yoğunlaşmıştı. O sırada Bağdat'taki Bîmâristân-ı Adudî'de çalışmakta olan Ubeydullah'a başvuran Basralı tabipler ondan bu konuda bir eser yazmasını istediler. Dost ve meslektaşlarının isteklerini yerine getirmek üzere Ubeydullah bu eserini beş fasıl halinde kaleme aldı. Ubeydullah, çok kısa olan ilk üç fasılda tıbbın bağımsız bir ilim olduğunu ve tıp öğrenimi görmeyen mantıkçı ve felsefecilerin bu ilmi okutama-yacaklarını, dördüncü fasılda psikolojik rahatsızlıkları ancak hekimlerin tedavi edebileceğini, beşinci fasılda ise aşkın (melankoli) bir hastalık olduğunu ispata çalışmıştır. Eser, birçok fizyolojik hastalığın sebebinin psikosomatik olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir.
Bilinen tek nüshası Leiden'de216 bulunan bu eseri Felix Klein -Franke Risale fi't-pb ve'1-ahdâsi'n-nefsâniyye adıyla ve Almanca'ya çevirerek yayımlamıştır.217
3- Kitâbü Tabâ'i'i'l-hayevân ve havâssıhâ ve menâfi! a'zâ'ihâ.
4- Kitâbü'1-Hâş fî cilmi'l-havas.
5- Kitâbü Tahrîmi defni'1-ahyâ (bu eserlerin yazmaları ve bazılarıyla ilgili çalışmalar İçin Brockelmann ve Ullmann'ın bibliyografyadaki eserlerine bakınız], Ubeydullah b. Cibrâîl'in kaynaklarda adı geçen diğer başlıca eserleri de şunlardır: Menâ-kıbü'l-etibbâ, et-Tevâsül ilâ hıîzi't-tenâ-sül, Nevâdirü'1-mesâ il, Makale fi'hti-lâfil-elbân. İbnü'l-Kıftî, Galen'in (Câlî-nûs) biyografisini yazarken, "Biri Ubeydullah b. Cibrâîl'den Câlînûs'un hayatı ve yaşadığı dönem hakkında tarihçiler arasındaki ihtilâfın nereden kaynaklandığını sormuş ve bu meseleyi araştırmasını istemişti; o da bu konuda uzunca bir risale kaleme almıştı" dedikten sonra o risaleden bir sayfa kadar alıntı yapmaktadır.218 Bu alıntıdan onun tıp tarihi alanında büyük bir otorite olduğu anlaşılmaktadır.
Bibliyografya:
İbnü'l-Kıftr. İhbârü'l-'ıılemâ (Lippert), s. 126-127; İbn Ebû Usaybia, 'Uyûnü'l-enbâ', s. 214; Brockelmann. GAL, I, 636-637; Suppi, 1, 885-886; Sezgin. GAS, III, 144, 158, 352; M. Ullmann, Die Medizin im İslam, Leiden 1970, s. 110-112; a.mlf., Die Natur-und Geheimwis-senschaften im İslam, Leiden 1972, s. 28; Ebû Saîd b. Buhtîşû', Risale fi't-tıb ue'l-ahdâşi'n-nefsâniyye219, Beyrut 1986, naşirin mukaddimesi, s. 9-18; Âzertâş Âzernûş, "Âl - i Buhtîşû1", DMBİ, I, 605.
Dostları ilə paylaş: |