Bibliyografya: 11 el-budûRÜ's-sâFİre 12



Yüklə 0,68 Mb.
səhifə6/16
tarix15.01.2019
ölçüsü0,68 Mb.
#97228
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16

BUHTÎŞÛ

Abbasîler döneminde hekim olarak ün yapan bîr Nesturi hıristiyan ailesinin adı.

Buhtîşü' (Bahtîşû'J ailesinden yetişen ilk hekimler, I. Hüsrev'in204 zamanında kurulan Cündişâpûr tıp okulunda öğrenim görmüş ve oradaki hastahanede yaptıkları başarılı çalışma­larla adlarını duyurmuşlardı. 765'te Bağ­dat'ın hilâfet merkezi oluşundan sonra 250 yıl süreyle Abbasî sarayına hekim veren bu aileden yetişmiş tabipler, gerek yaptıkları tercümelerle gerekse telifle-riyle İslâm tıbbının gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır.

Buhtîşû' ailesinden yetişen hekimler şunlardır: I. Buhtîşû', I. Cibrâîl, Curcîs, II. Buhtîşû', II. Cibrâîl, III, Buhtîşû', I. Ubey-dullah, Yuhannâ, IV. Buhtîşû', III. Cibrâîl. 11. Ubeyduilah. Bunlardan ilk İkisi hakkın­da kaynaklarda yeterii bilgi yoktur. Ay­rıca III. Buhtîşû'un oğlu olan ve uzun yıl­lar Haüfe Muktedir-Billâh'ın hekimliğini yapan I. Ubeydullah ile Halife Mütevek-kil-Alellah'ın oğlu Muvaffak'ın özei he­kimi Yuhannâ (Yahya) ve yine Muktedir-Billâh ve Râzî-Billâh'ın saraylarında he­kimlik görevi yapmış olan Yuhannâ'nın oğlu IV. Buhtîşû1 (ö. 941) hakkında da ayrıntılı bilgi mevcut değildir, Bunlardan Yuhannâ'nın ünlü bir hekim olmasının yanı sıra Grekçe ve Süryânîce'yi iyi bildi­ği ve bu dillerden Arapça'ya tercümeler yaptığı, bu arada Kitâb fîmâ yahtâcü ileyhi't-tabîh min cilmi'n-nücûm adlı bir eser kaleme aldığı bilinmektedir.205

Curcîs b. Cibrâîl (Ö. 152/769). Cündişâpûr tıp okulunda yeti­şen Buhtîşû' hekim sülâlesinin üçüncü üyesidir. I. Buhtîşû'un torunu, 1. CibrâîTin oğlu olduğu için Curcîs b. Cibrâîl b. Buh­tîşû' künyesiyle anılır. Curcîs Cündişâpûr Tıp Okuiu'nda hoca ve oradaki hastaha-nenin başhekimi idi. 148'de (765) Hali­fe Mansûr'un midesinden rahatsızlan­ması üzerine Bağdat'a çağırıldı. Hasta-hanenin yönetimini oğlu Buhtîşû'a bıra­kıp öğrencilerinden îsâ b. Şuhlaf (Şehlâ) ile İbrahim'i yanına alarak Bağdat'a git­ti ve halife iyi oluncaya kadar yanında dört yıl kaldı. Hazık bir hekim olmasının yanı sıra kılık ve kıyafetiyle, vakar ve sohbeti eriyle Mansûr'un takdirini kazan­dı. Hanımı ihtiyar ve hasta olduğu için Bağdat'taki hizmetini öğrencileri görü­yordu. Bu durumu öğrenen halife ken­disine üç tane Rum câriye hediye ettiy­se de o dinî gerekçelerle bunları kabul etmedi. Bu davranışından hoşlanan hali­fe ona en güzel köşklerinden birini tah­sis etti. 769 yılında hastalandı ve Cündişâpûr'a dönmek için izin istedi; hali­fe kendisine 10.000 dinar vererek onu memleketine gönderdi. Curcîs kısa bir süre sonra orada öldü.

Curcîs b. Buhtîşû1 Bağdat'ta kaldığı süre zarfında Halife Mansûr'a Yunanca ve Süryânîce'den birçok nakiller ve ter­cümeler yaptı. Bu arada Künnâş adıyla Süryânîce bir tıp kitabı derledi ve eser daha sonra Huneyn b. İshak tarafından Arapça'ya tercüme edildi. Ebû Bekir er-Râzî'nin bu kitaptan İktibaslar yaptığı söylenir.



Bibliyografya:

İbnü'l-Kıftî. ihbârü'l-'ulemâ (Lippert), s. 100; İbn Ebû Usaybia. 'Uyûnul-enbâ71, s. 183-186, 276-277; EbCTl-Kasım Sebâh, Ferheng-i Hauersinâsan, Tahran, ts., s. 81-83; el-Mukle-taf, Beyrut 1876, I, 145-146; Brockelmann, GAL, İ, 414; Ziriklî. el-AUâm, II, 143; et-KâmOsü'i-İslâm'ı, I, 657; Sezgin, GAS, III, 209-210; M. Ullmann. Die Medizin im İslam, Leiden 1970, s. 108; Âzertâş Âzernüş. "Âl-i Buhtîşû1", DMBİ, 1, 602-605.

Buhtîşû' b. Curcîs (ö. 185/801). Ebû Cibrâîl (Cibril) künye­siyle de anılan II. Buhtîşû' Cündişâpûr'da doğdu ve tahsilini orada yaptı. Babası Curcîs oradaki hastahanenin başhekimi iken oğlu da onun yardı malığını yapıyor­du. 76S yılında Halife Mansûr'u tedavi etmek üzere Curcîs Bağdat'a çağrılmış ve orada dört yıl kalmıştı. Bu süre zarfında II. Buhtîşû' Cündişâpûr Hastaha-nesi'nin başhekimliğini üstlenmişti. Da­ha sonra Halife Mehdfnin oğlu Mûsâ el-Hâdî ağır bir hastalığa yakalanınca Cur­cîs öldüğü için bu defa oğlu II. Buhtîşû1 Bağdat'a çağrılmış, fakat o gelinceye ka­dar veliaht vefat etmişti. Halife Mehdî, Ebü Kureyş îsâ, Abdullah et-Tayfûr ve Dâvûd b. Serâbiyûn gibi saray hekimleri­nin kıskançlığı ve karısı Hayzürân'ın kap­risleri yüzünden onu Cündişâpûr'a geri göndermek zorunda kaldı. II. Buhtîşû' asıl şöhretine Hârûnürreşîd döneminde kavuştu. 787'de halife bir baş ağrısına yakalanınca Yahya b. Hâlid el-Bermekî1-ye saray hekimlerinin bilgisizlik ve tedavi­deki başarısızlıklarından yakınarak ondan iyi bir hekim bulmasını istemişti. Bunun üzerine Yahya II. Buhtîşû'u Bağdat'a ge­tirtti. Bir imtihandan sonra halife onu başhekimliğe tayin etti ve kendisine mad­dî ve manevî her türlü imkânı sağladı.

Bağdat'ta Ölen II. Buhtîşû'un Künnû-şü'l-muhtasar ile oğlu Cibrâîl için yaz­dığı Kitabü't-Tezkire adlı iki eserinden söz edilmektedir. Bu eserleriyle onun İs­lâm tıbbına önemli katkılarda bulundu­ğu anlaşılmaktadır. Nitekim Ebü Bekir er-Râzî tıp ansiklopedisi mahiyetindeki el-Hâvî adlı ünlü eserinde yirmiye ya­kın yerde ona atıflarda bulunmuştur.



Bibliyografya :

İbnü'n-Nedîm, el-Fihrisl, s. 413; İbnü'l-Kıftî, ihbârül-'ulemâ' (Lippert), s. 100, 126-127, 132-146; îbn Ebû Usaybia. "üyûnil'i-enbâ", s. 186-187, 209, 276-277; Sezgin, GAS, III, 210-211, 226-227, 243; M. Ullmann, Die Medizin im İslam, Leiden 1970, s. 109; Sarton, Intro-duction, 1, 537; C. Brockelmann. "Bahüşû", İA, II, 239-240; D. Sourdel, "BukhUşhü'", El2 (İng,), I, 1298; Âzertâş Âzernûş, "Âl-i Buhtîşû"", DMBİ, 603-605.

Cibrâîl b. Buhtîşû' (ö. 213/828). Buhtîşû' sülâlesinin en ha­zık hekimlerinden olan II, Cibrâîl, baba­sı II. Buhtîşû' tarafından yetiştirilmiş ve 791 'de Bermekîler'den Ca'fer b. Yahya'­ya özel hekimi olması için takdim edil­miştir. Hârûnürreşîd'in cariyelerinden bi­rinin hastalığını başarılı şekilde tedavi ettikten sonra da saraya girmiştir. Hali­fenin dostluğunu kazanmış, fakat onun İran'daki son hastalığı sırasında keyfî davrandığı iddiasıyla gözden düşürülmüş ve buradaki bir papazın kışkırtmaları so­nucunda ölüme mahkûm edilmiştir. Ve­zir Faz! cezayı infaz ettirmemiş, Emîn halife olunca da yeniden saray hekimliği­ne getirilmiştir. Me'mûn Emîn'i tahttan indirince yeniden hapsedilmiş, ancak ve­zir Hasan b. Sehl'in ağır bir hastalığa ya­kalanması üzerine yeniden göreve çağrılmıştır (817). Bir müddet sonra ise ye­niden gözden düşmüş, kendisine ihtiyaç duyulunca da tekrar vazifesine iade edil­miştir (827). Me'mûn'u yakalandığı bir hastalıktan çok çabuk kurtarması saye­sinde daha önceleri elinden alınmış olan bütün servet ve itibarı kendisine iade edilmişse de bir yıl sonra ölmüştür. Me­zarı Medâin'deki St. Sergius Manastırı'n-dadır.

Klasik kaynaklar içinde II. Cibrâîl'in bi­yografisi için on dört sayfa ayıran İbnü'l-Klftî206, bu ünlü hekimin kütüphanesinde kâtibi ta­rafından tutulan ve kendisinin üzerinde düzeltmeler yaptığı gelir defterini gör­düğünü anlatır. Buna göre sadece Hârû-nürreşîd'e hekimlik yaptığı yirmi üç yıl zarfında, ayda 10.000 dirhem olmak üzere, diğer hediyelerle birlikte kazancının 2.300.000 dirhem olduğu anlaşılmakta­dır. Bu da İslâm halifelerinin din ve mil­liyet farkı gözetmeksizin ilmin gelişme­si için her türlü imkânı sağladıklarının bir başka belgesi sayılabilir.

Üç halifenin özel hekimliğini yapmış olan II. Cibrâîl'in İslâm dünyasında tıp ilminin gelişmesine önemli katkılarda bulunduğu söylenebilir. Çünkü Grekçe, Süryânîce ve Farsça'dan Arapça'ya ter­cümelerin yapıldığı, Beytülhikme'de te­lif, tercüme ve tedvin işlerinin en yoğun olduğu bir dönemde yaşamış olan böy­lesine ünlü bir hekimin bu hareketin dı­şında kaldığı düşünülemez.

Eserleri. Risale ile'l-Me'mûn fi'l-mat-'am ve'1-meşreb, Kitâb ii'l-Bâh, Şıfâtun-nâîi'a ketebehâ li'1-Me^mûn, Maka­le îi'l- cayn.207

Bunlardan başka İbn Ebû Usaybia şu eserleri de zikretmektedir. Risale muh­tasara îi't-tıb, Künnâşe, Kitâb tî şmâ'a-ti'1-bahûr, Kitâbü'l-Medhaî ilâ şınâ'a-ti'1-mantik.

Bibliyografya:

İbnü'l-Kıftî. Ihb&rü'l-'ulemS3 (Lippert), s. 132-146; İbn Ebû Usaybia, 'üyûnü'l-enbâ, s. 187-201; Ebü'l-Ferec [İbnü'l-lbn]. Târthu muh-laşah'd-düuel208, s. 131; Sezgin, CAS,III, 226-227; Sarton. inlroduc-tion, 1, 573; Âzertâş Âzernûş, "Âl-i Buhtîşûc",DMBİ, I, 603-604.

Buhtîşû" b. Cibrâîl (ö. 256/870). III. Buhtîşû' bu aileden ye­tişen altıncı hekim olarak babası Cibrâîl b. Buhtîşû'un 828'de Medâin'de ölümü üzerine Halife Me'mûn tarafından sa­ray başhekimliğine getirilmiş ve halife­nin Bizans seferleri şırasında daima ya­nında bulunmuştur.

Kaynakların verdiği bilgiye göre mes­lekî şöhretinin yanı sıra halifeleri dahi kıskandıracak kadar mal ve servet edi­nen III. Buhtîşû'un bu sebeple birkaç defa başı derde girmiştir. Nitekim Hali­fe Vâsik'in veziri Muhammed b. Abdül-melik (İbnü'z-Zeyyât) ile İbn Ebû Duâd onun şöhret ve servetini, halife nezdin-deki itibarını kıskandıkları için her vesi­le ile aleyhinde bulunuyorlardı. Nihayet halife ikna edilerek 844'te bütün serve­tine el kondu ve kendisi Cündişâpûr'a sürgün edildi. Ancak bu olaydan dört yıl sonra Vâsik'in tutulduğu istiska (hydropsie) hastalığını tedavide hekimler başa­rısız kalınca tekrar Bağdat'a çağırıldıy-sa da o gelmeden halife öldü. Vasik'in yerine geçen Mütevekkil -Alellah'ın dev­rinde yeniden eski itibarına kavuşan III. Buhtîşû' bu dönemde de büyük bir ser­vet edindi. Gerek giyim kuşamıyla ge­rekse evinin dekor ve konforuyla Halife Mütevekkil'! taklit ediyordu. Sahip oldu­ğu geniş imkânlar sayesinde ünlü mü­tercim Huneyn b. İshak'a Galen'in (Câlî-nûs) eserlerini Arapça'ya çevirmesi için büyük paralar vermekle beraber aynı zamanda Mütevekkil'in ona karşı olan sevgisinden dolayı onu kıskanıyordu. Ni­hayet meslek ahlakıyla bağdaşmayan ba­zı hareketleriyle Huneyn b. İshak'ı halife­nin gözünden düşürmeyi başardı. Fakat aşın kıskançlık ve servet düşkünlüğü se­bebiyle sonunda kendisi de gözden düş­tü; 858'de tekrar servetine el konarak Bahreyn'e sürgün edildi ve orada Öldü.

Çok hareketli bir ömür süren III. Buh­tîşû'un klasik kaynaklarda yalnız Kitâbü'1-liacâme calâ tarîki!-mes'ele ve 7-cevâb adlı bir tek eserinden söz edilir­ken209 yeni araş­tırmalarla bunların sayısı altıya çıkmıştır: Risâletühü'lletî "amilehâ ile'l-Me 3mun fî tedbiri'!-beden cevaben "an kitâbi-hî yes^elü zâlike, Nesâ' ihu'r-ruhban îi'l-edviyeti'l-mürekkebe, Muhtasar bi-hasebi'l-imkân iî'ilmi'1-ezmân ve'l-eb-dön, Risale fîhâ nüket min mahüyyâ-ti'r-rumûz fi't-tib, Nebze ti't-pb.210

Bibliyografya:

İbnü'l-Kıftî, ihbârü'l-'ulemâ (Lippert), s. 102-104; İbn Ebû Usaybia, 'üyünü'l-enbâ', s. 201-209; C. Zeydan, Medertiyyet-i islâmiyye, III, 307-308; Ziriklî, el-A'lâm, II, 12; Browne. Arabian Medicine, Cambridge 1962, s. 23-24; Sezgin. GAS, III, 243; M. Ullmann, Die Medizin im islam, Leiden 1970, s. 109-110; Y. Kumeyr. İslâm Felsefesinin Kaynakları211, İstanbul 1976, s. 160-161; S. Ammar, Medecins et medecine de I'lslam, Paris 1984, i, 110-112; C. Brockelmann, "Bahtişû", lA, II, 239-240; D. Sourdei, "Bukhtlshü", El3 (İng.), 1, 1298; Azertâş Azernûş. "Âl-i Buhtîşû'", DMBİ, Cibrâîl b. Ubeydullah (ö. 396/3006). III. Cibrâîl 311'de (923) Bağdat'ta doğdu. Babası I. Ubeyduliah, Halife Muktedir-Billâh'ın hizmetinde ma­liye memuru olarak bulundu. Babasının ölümünden sonra annesi bir hekim ile evlendi. Cibrâîl tıp öğrenimine üvey ba­basının yanında başladı. Annesinin ölü­mü üzerine Öğrenimini tamamlamak için halifenin doktorlarından Hürmüz'e baş­vurarak ondan faydalandı; ayrıca Bağ­dat Bîmâristanı'nda İbn Yûsuf el-Vâsrtf-den de ders aldı.

Daha ilmî hayatının başlarında iken Adudüddevle tarafından Şiraz'a çağrıl­dı. Burada valiye göz hastalıkları hakkında bilgiler vererek onun takdirini ka­zandı. 968'de Adudüddevle'nin halasının kocası Kûkin'in (Kevkebeyn) mafsal ağrı­sı ve kaşıntı şikâyetlerini tedavi edince kendisine çok büyük armağanlar verildi. Daha sonra Bağdat'a dönerek yeniden bîmâristandaki görevine başladı. Bura­da bir yandan saray hekimi olarak gö­rev yaparken bir yandan da haftada iki gün bîmâristanda çalışıyor ve karşılığın­da 300'er dirhem alıyordu. Ebü'l-Kâsım b. Abbâd'ın mide ağrılarını tedavi etmek üzere Rey şehrine gitti ve kendisinin hiz­metinde bulundu. Bu sırada Ebü'l-Kâ­sım b. Abbâd'a Rey'de bir tıp merkezi­nin açılmasını tavsiye etti; bu merkezi kurduktan sonra yine Bağdat'a döndü. Bir ara Deylem Meliki Hüsrev Şah'ı tedavi etmek amacıyla Deyleman'a gönderil­di ve bir müddet orada melikin hizme­tinde bulundu. Sonra Kudüs ve Şam'ı zi­yaret etti. Bu sırada şöhreti Mısır'da da duyulmuştu. Fatımî Halifesi Azîz b. Muiz e!-Aievî onu Mısır'a çağırdıysa da ma­zeret beyan edip gitmedi. Daha sonra Mervânfler'den Mümehhidüddevle Ebü'l-Mansûr'un tedavisi için Meyyâfârikln'e (Silvan) gitti ve orada vefat ederek şehrin dışında Musalla denilen yere gömüldü.

III. Cibrâîl hekimliğinin yanı sıra felse­fe ve dinî meselelerle de ilgilenmiş ve bu konularda da eser vermiştir. Tıbba dair eserlerinde özellikle göz, solunum sistemi, kan ve akıl hastalıkları üzerin­de durmuş, baş ağrılarının sebeplerini izaha çalışmış, nabız bozukluklarını or­taya koymuş ve bedenin temei unsuru­nun kan olduğunu savunmuştur.



Eserleri:



1- el-Künnâşü'1-kebîr. Genel­likle eî-Kâîî adıyla ün yapmış bir tıp ki­tabıdır. İbn Ebû Usaybia'nın kaydettiği­ne göre beş ciltten ibaret olup soru-ce­vap tarzında kaleme alınmıştır. Eserin III. cildi Kütahya'da Vâhid Paşa Kütüpha-nesi'nde kayıtlıdır.212

2- el-Kün-nâşü'ş-şağîr. Bu eser de tıbba dair olup 200 varaktan İbarettir.

3- Fî A'sâbi'l-'ayn. Göz sinirlerini konu alan bir risa­ledir.

4- Makale fî enne efdale üstuk-sâti'l-beden hüve'd-dem. Burada be­denin temel unsurunun kan olduğu hu­susu açıklanır.213

5- Makale fî elemi'd-dimağ bi-müşareketi!-mi cde ve'1-hicâbi'l-fa­sıl beyne âlâti'1-ğıdâ ve âlâti'n-nefes el-müsemmâ ziyâfreğmâ. Diyafram ve midenin ortak etkileriyle baş ağrısının münasebetini açıklar. Eser Deylem Meli­ki Hüsrev Şah'a ithaf edilmiştir.

6- Kitâ-bü'1-Mutâbaka beyne kavli 1enbiyâ vel-felâsife. İslâm literatüründe pey­gamberlerle felsefecilerin arasını telif eden ilk eser olarak zikredilir.

7- Maka­le fi'r-red Cale'l-Yehûd. Yahudilere red­diye olup bekledikleri "mesîh"in Hz. Îsâ olduğunu beyan eden bir risaledir.214

Bibliyografya:

İbnü'l-Kiftî, İij.bârü'1-'ulemâ' (Lippert), s. 102-106; ZirikIÎ,"e/-Ac/âm, II, 101; ei-Kâmû-sü'i-lslâmî, I, 578; Sezgin, GAS, III, 314; M. Ullmann, Die Medizin im İslam, Leîden 1970, s. 110; D. Sourdel. "BukhtJşhü'", El2 (îng.), I, 1298; Âzertâş Âzernüş. "Al-i Buhtîşû'", DMBİ, 1,605.

Ubeydullah b. Cibrâîl (ö. 450/1058'den sonra). Hayatı hakkın­da yeterli bilgi bulunmayan ve Ebû Saîd künyesiyle anılan II. Ubeydullah. Buhtî-şû' hekim ailesinden ili. Cibrâîl'in oğlu­dur. Ünlü hekim İbn Butlân'ın (ö. 458/ 1066) çağdaşı ve yakın dostu olan Ubey-dullah'ın Meyyâfârikîn'de (Siivan) yaşa­dığı, hazık bir hekim ve hıristiyan ilahi­yatını çok iyi bilen bir teolog olduğu kay­naklarda yer almaktadır. Teori ve pra­tik olarak tıbbın bütün ayrıntılarına vâ­kıf olan bu hekim zooloji ile de yakından ilgilenmiş ve bu alanda da eser vermiştir.

Eserleri:



1- er-Ravzatü't-hbbiyye. Paul Sbath tarafından neşredilen bu eser215 yine kendisine ait Tezkiretü'l-hâzır ve zâdül-müsâiir adlı kitabın muh­tasarıdır.

2- Vücûbü'n-nazar cale't-ta-bîb fi'1-ahdâşi'n-nefsâniyye ve fî kev-ni'l-cışki mamdan. Klasik kaynaklarda adı geçmeyen bu kitap, 1037 yılında ta­biplerle felsefeciler arasında Basra'da cereyan eden bir tartışma üzerine kale­me alınmıştır. Tartışma, "Felsefeden ba­ğımsız bir tıp ilmi olabilir mi veya felse­fe bilmeyen tabip olabilir mi?" konusu üzerinde yoğunlaşmıştı. O sırada Bağ­dat'taki Bîmâristân-ı Adudî'de çalışmak­ta olan Ubeydullah'a başvuran Basralı tabipler ondan bu konuda bir eser yaz­masını istediler. Dost ve meslektaşla­rının isteklerini yerine getirmek üzere Ubeydullah bu eserini beş fasıl halinde kaleme aldı. Ubeydullah, çok kısa olan ilk üç fasılda tıbbın bağımsız bir ilim ol­duğunu ve tıp öğrenimi görmeyen mantıkçı ve felsefecilerin bu ilmi okutama-yacaklarını, dördüncü fasılda psikolojik rahatsızlıkları ancak hekimlerin tedavi edebileceğini, beşinci fasılda ise aşkın (melankoli) bir hastalık olduğunu ispata çalışmıştır. Eser, birçok fizyolojik hasta­lığın sebebinin psikosomatik olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir.

Bilinen tek nüshası Leiden'de216 bulunan bu eseri Felix Klein -Franke Risale fi't-pb ve'1-ahdâsi'n-nefsâniyye adıyla ve Almanca'ya çevirerek yayımlamıştır.217



3- Kitâbü Tabâ'i'i'l-hayevân ve havâssıhâ ve menâfi! a'zâ'ihâ.

4- Kitâbü'1-Hâş fî cilmi'l-havas.

5- Ki­tâbü Tahrîmi defni'1-ahyâ (bu eserle­rin yazmaları ve bazılarıyla ilgili çalışma­lar İçin Brockelmann ve Ullmann'ın bibli­yografyadaki eserlerine bakınız], Ubeydul­lah b. Cibrâîl'in kaynaklarda adı geçen di­ğer başlıca eserleri de şunlardır: Menâ-kıbü'l-etibbâ, et-Tevâsül ilâ hıîzi't-tenâ-sül, Nevâdirü'1-mesâ il, Makale fi'hti-lâfil-elbân. İbnü'l-Kıftî, Galen'in (Câlî-nûs) biyografisini yazarken, "Biri Ubey­dullah b. Cibrâîl'den Câlînûs'un hayatı ve yaşadığı dönem hakkında tarihçiler arasındaki ihtilâfın nereden kaynaklan­dığını sormuş ve bu meseleyi araştırma­sını istemişti; o da bu konuda uzunca bir risale kaleme almıştı" dedikten son­ra o risaleden bir sayfa kadar alıntı yap­maktadır.218 Bu alıntıdan onun tıp tarihi ala­nında büyük bir otorite olduğu anlaşıl­maktadır.

Bibliyografya:

İbnü'l-Kıftr. İhbârü'l-'ıılemâ (Lippert), s. 126-127; İbn Ebû Usaybia, 'Uyûnü'l-enbâ', s. 214; Brockelmann. GAL, I, 636-637; Suppi, 1, 885-886; Sezgin. GAS, III, 144, 158, 352; M. Ullmann, Die Medizin im İslam, Leiden 1970, s. 110-112; a.mlf., Die Natur-und Geheimwis-senschaften im İslam, Leiden 1972, s. 28; Ebû Saîd b. Buhtîşû', Risale fi't-tıb ue'l-ahdâşi'n-nefsâniyye219, Beyrut 1986, naşirin mukaddimesi, s. 9-18; Âzertâş Âzernûş, "Âl - i Buhtîşû1", DMBİ, I, 605.




Yüklə 0,68 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin