ÇANAKKALE MUHAREBELERİ
I. Dünya Savaşı içinde 3 Kasım 1914 - 9 Ocak 1916 tarihleri arasında Çanakkale Boğazında cereyan eden savaşlara verilen ad.
Merkezî devletler yanında savaşa giren Osmanlı Devleti'ni saf dışı bırakmak amacıyla İtilâf devletleri tarafından düzenlenmiş olan Çanakkale harekâtı, I. Dünya Savaşı'nın en önemli askerî faaliyetlerinden birini teşkil etmektedir. Osmanlı Devleti'nin Almanya yanında savaşa katılmasıyla zor durumda kalan İngiltere ve Fransa, Rusya ile doğrudan temasa geçip savaş güçlerini arttırmak, Osmanlı Devleti'nin Süveyş Kanalı ve Hint yolu üzerindeki baskısını kaldırmak, ayrıca Orta Avrupa'ya sızan Alman-Avusturya ordularını arkadan çevirmek için bu harekâtı gerekli görmüşlerdi. Boğaz-lar'a karşı girişilecek bir deniz harekâtı ile İstanbul'un ele geçirilip Osmanlıların savaş dışı bırakılması fikri, özellikle İngiliz Bahriye nâzın ve sonra başbakanı olan VVinston Churchill tarafından savunulmuştu. İtilâf devletleri bu harekâtla ayrıca henüz savaşa katılmamış olan Balkan devletlerini de kendi yanlanna çekmeyi hedefliyorlardı.
Batı kaynaklarında "Gelibolu savaşları" adıyla da anılan Boğazlar'a yönelik bu harekâtın ilk deniz hücumu, 3 Kasım 1914'te iki İngiliz harp gemisinin Ertuğrul ve Seddülbahir, iki Fransız gemisinin de Kumkale ve Orhaniye tabyalarını bombardıman etmesiyle başladı. Henüz Osmanlı Devleti'ne resmen savaş ilân edilmeden yapılan bu saldın, hem fiilen savaş ilân edildiğinin, hem de yapılacak askerî harekâtın hedefinin Boğazlar olacağının ilk habercisiydi. İtilâf devletleri (Fransa ve İngiltere) 5 Kasım 1914'te Osmanlı Devletine savaş ilân ettiler. Osmanlı Devleti buna 11 Kasım'da çıkan bir irade ile cevap verdi. İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin ikinci hücumu, 19 Şubat 1915te boğazın gerisindeki Türk tabyalarını uzaktan topçu ateşine tutmak suretiyle gerçekleşti. Hemen arkasından İngiliz-Fransız filosu daha çok savaş gemisiyle boğazın önüne gelerek tekrar saldırıya geçti. Ertuğrut ve Orhaniye tabyaları tahrip edildi. Ardından İtilâf kuvvetlerine mensup bazı savaş gemileri 26-27 Şubat günleri boğaza girerek merkez tabyalarını ateş altına aldılar; bu saldırıyı mart ayı başlarında tek-rarladılarsa da bir sonuç alamadılar. Bu cephe açılmadan önce bir ay içinde Marmara'ya girmeyi planlayan, fakat başarısız taarruzlardan sinirleri bozulan İngiliz Amirali Carden, başkumandanlık yapamayacağını bildirdiğinden İngiltere'ye geri gönderilmişti. Girişilecek büyük taarruz öncesinde bu kumanda boşluğu İngiliz kuvvetlerini şaşırttıysa da onun yerine Londra'dan gelen emirle en kıdemli Fransız kumandan Amiral J. M. de Robeck tayin edildi. Robeck de Carden gibi bütün gücüyle boğazı zorlayarak İstanbul'a ulaşma hazırlıklarına başladı. 17 Mart 1915te Bozcaada'da, Akdeniz orduları başkumandanı General Hamil-ton'un da katıldığı bir toplantıda görüşülen deniz harekâtı planına göre, bir hafta önce mayınlardan temizlenmiş olan boğazın aşağı kesimlerinde bütün savaş gemileri kullanılarak boğaz zorlanacaktı. Fakat aynı günün akşamı, Türk donanmasına mensup Nusret mayın gemisinin Karanlık Liman bölgesini mayınlaması deniz harekâtının kaderini değiştirdi.
18 Mart 1915 sabahı boğaza giren ve tabyaları topa tutan İngiliz ve Fransız filolan, Çanakkale Boğazı'nın iki yakasındaki mevzilerden açılan yoğun ateş ve Karanlık Liman'a dökülen mayınların etkisiyle, mevcutlarının % 35'inİ kaybedip çekilmek zorunda kaldılar. Manevralar sırasında mayınlara çarpan İtilâf donanmasının Bouvet, Ocean, Irresistible savaş gemileriyle iki muhrip ve yedi mayın arama gemisi battı; Gaulois ve Inflexible da dahil olmak üzere yedi zırhlı görev yapamayacak duruma geldi. Bu başarılı savunmayı idare eden Çanakkale müstahkem mevki kumandanı Cevad Paşa "18 Mart kahramanı" unvanı ile anıldı.
18 Mart bozgunu İtilâf devletlerine, karadan destek almaksızın yalnız deniz kuvvetleriyle boğazın geçilemeyeceğini gösterdiğinden General Hamilton'un emrinde bir çıkarma ordusu hazırlanmaya başlandı. Avustralya ve Yeni Zelanda askerlerinden oluşan kolordu203 Anburnu'na, İngiliz ve Fransız kuvvetleri de Seddülbahir "e çıkartılacaktı. Bu amaçla yaklaşık 75.000 kişilik bir ordu Limni'de toplanırken Türk başkumandanlığı da Çanakkale bölgesindeki birliklerini yeni kuvvetlerle takviye ederek Beşinci Ordu'yu kurdu ve başına Mareşal Liman von Sanders'i getirdi. Liman von Sanders, Türk birliklerini boğazın her tarafına dağıtmak yerine muhtemel çıkarma bölgelerine yakın yerlerde topladı. Çıkarma harekâtı. 25 Nisan 1915 günü sabaha karşı İngiliz Generali Hamil-ton ve Fransız Generali D'Amade'un (daha sonra Couraud) idaresinde başladı. Asıl çıkartma Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerine yapılacaktı. Savaş gemilerinin ve muhriplerin korumasında kıyıya yaklaşan Avustralya tümeninin bir tugayını taşıyan çıkarma gemilerinin, akıntı sebebiyle sürüklenerek kumluk bir kıyı (Kabatepe) yerine sarp bir kıyı olan Arıburnu bölgesine çıkmak zorunda kalmaları üzerine Beşinci Ordu İhtiyat Tümeni kumandanı Mustafa Kemal, herhangi bir emir almadığı halde, 57. Alay'ı bir dağ bataryası ile takviye ederek karşı taarruz için Arıburnu'na şevketti. Ayrıca Eceabat bölgesindeki 27. Alay'ın önemli bir kısmı da çıkarma bölgesine gönderildi.
Bu tedbirler Beşinci Ordu kumandan-lığınca da tasvip edildiğinden karşı taarruz başlatıldı. Böylece kıyıya çıkan İngiliz ve Fransız kuvvetleri geri püskürtüldü: ancak geriden gelen kuvvetlerin yardımıyla Kanlısırt batısı ile (Sivritepe-Merkeztepe) Yükseksırt hattında tutunabil-diler. İtilâf donanmasına mensup kuvvetler, aynı günün sabahında donanmanın ateş desteğiyle Seddülbahir'e de çıkarma yapmaya başladılar. Seddülbahir kesimini ay biçiminde çevreleyen yüzlerce geminin yakın mesafeden Türk siperlerine yönelttiği top ateşine rağmen Türk kuvvetleri çıkarmaya yeltenenlere ağır zayiat verdirdi. Daha sonra 27 Nisan'da İngilizler yeni bir saldırıda bulundularsa da Türk savunma mevzilerinin 700-800 m. ilerisinde Zığındere - Eski Hisarlık hattında durduruldular. 28 Nisan'da İngiliz ve Fransız birliklerinin ortak bir teşebbüste daha bulunarak Kirte'yi ele geçirme çabalan da Türk kuvvetlerinin karşı taarruzları sonucu başarısızlığa uğratıldı.
İtilâf kuvvetleri bütün güçleriyle boğazı zorlarken Türkler de sadece mevzilerini savunmakla kalmamış, zaman zaman karşı taarruzlarda bulunmuşlardır. İlk Türk taarruzunu. Anafartalar bölgesine çıkan İngilizler'e karşı 27 Nisan 1915 sabahı Anburnu kesimindeki Türk birlikleri gerçekleştirdi. Ancak İngiliz-Fransız savaş gemilerinin yoğun ateşi sebebiyle Türk taarruzu yavaşladı ve İngilizleri mevkilerinden söküp atma gücünü kaybetti. Türk birlikleri 1 Mayıs sabahı tekrar Merkeztepe. Sivritepe. Kanlısırt hattındaki İngiliz kuvvetlerine saldırdıysa da İngiliz donanmasının etkili desteği bir defa daha Anzak Kolordusu'-nu imha edilmekten kurtardı.
Türk birliklerinin ikinci önemli taarruzu, 1 -2 Mayıs gecesi Seddülbahir bölgesinde gerçekleştirildi ve çok kanlı geçmesine rağmen önemli bir başarı sağlanamadı. Bunun üzerine 3-4 Mayıs gecesi yeniden taarruza karar verildi. Bu defa Türk birlikleri karşısında İngiliz ve Fransız hatlarında çözülmeler başladıysa da İngiliz-Fransız savaş gemilerinin açtığı şiddetli ateş yüzünden taarruz durduruldu ve birlikler eski mevkilerine çekilmek zorunda kaldı. Bundan sonra Türk birlikleri kumandasında bazı değişiklikler yapıldı, ordu güney ve kuzey grupları olarak ikiye ayrıldı. Seddülbahir kesimindeki birliklere Güney Grubu adı verildi ve kumandanlığına VVeber Paşa (Vehib Paşa'nın yerine) getirildi. Arıburnu bölgesi de Kuzey Grubu adıyla önce Esad Paşa'nın. daha sonra da Ali Rızâ Bey'in kumandasına verildi.
Türk ordusunda bu değişiklikler yapılırken General Hamilton da Türkler'in mevzilerini tahkim edip takviye almalarına imkân vermeden Kirte bölgesini almak için 6 Mayıs günü İngiliz birliklerini harekete geçirdi: ancak bunlar Türk karşı taarruzu ve yan ateşleriyle geri püskürtüldüler. Taarruz İtilâf kuvvetlerince 7, 8 ve 9 Mayıs günleri tekrarlandıysa da yine başarısızlığa uğratıldılar.
Bu arada 11 Mayıs'ta Çanakkale'ye gelip cepheyi dolaşan Enver Paşa. Arıbur-nu'nda bir karşı taarruzla İngilizler'i denize dökmek için 13 Mayıs'ta Beşinci Ordu kumandanlığına emir vermişti. Bunun üzerine Mareşal Liman von Sanders 19 Mayıs'ta saldırıyı başlattı. Türk birlikleri önce bazı başarılar elde ettiler; ancak dar sahil şeridi üzerinde tutunmaya çalışan Anzak kuvvetlerinin şiddetle müdafaası yüzünden kesin bir sonuç alamadılar. Bundan sonra her iki cephede de günlerce siper savaşları sürdürülmüş, özellikle 21 Haziran'da Kerevizdere, 28 Haziran'da da Zığındere çarpışmaları çok şiddetli geçmiştir. Bunun ardından İtilâf kuvvetleri kesin bir sonuç almak maksadıyla büyük takviye kuvvetleri getirtip Türk birliklerinin geri İle irtibatını kesmek için 6-7 Ağustos gecesi Arıburnu'-nun kuzeyinde Suvla Limanı ve civarına asker çıkararak Anafartalar'a doğru ilerlemeye başladılar. Dört gün süren muharebeler sonunda Yarbay Mustafa Kemal kumandasındaki kuvvetler tarafından Conkbayırı'nda durduruldular. Böylece I. Anafartalar Zaferinden sonra İtilâf kuvvetlerinin yaptığı bütün taarruzlar neticesiz kaldı. Ancak 21 Ağustos'ta yeni bir saldırı başlattılar. II. Anafartalar Muharebesi denilen bu harekât da başarılı olamayınca muharebeler günlerce süren siper savaşlarına dönüştü. Her iki taraf da büyük güçlükler içinde siperlerini korumaya çalıştı. Bu çarpışmalarda bütün mahrumiyetlere ve mühimmat yetersizliğine rağmen Türk askeri Çanakkale'nin geçilmez olduğunu ispatladı. Kasım 1915"te cepheye gelen İngiliz Harbiye Nâzın Lord Kitchener durumu görünce bölgeyi tahliye etmekten başka çare kalmadığına karar verdi. Böylece İtilâf kuvvetleri. 19-20 Aralık gecesi Anafartalar ve Arıburnu cephesinden. 8-9 Ocak 1916'da da Seddülbahir'den çekildiler.
İtilâf devletlerinin başarısızlığı ile sonuçlanan Çanakkale muharebeleri. I. Dünya Savaşı'nın seyrini değiştirip uzamasına sebep olduğu gibi Çarlık Rusyası'nın çöküşünü de hazırlamış ve İngiltere'de hükümet değişikliğine yol açmıştır. Bir yıldan fazla süren ve dünya savaş tarihinde farklı bir yeri olan bu muharebelerde her iki taraf büyük kayıplar vermiştir. İtilâf devletleri Çanakkale'ye 410.000 İngiliz. 79.000 Fransız olmak üzere yarım milyona yakın asker göndermiş, sadece İngiliz kuvvetlerinin toplam kaybı 213.980 kişiyi bulmuştur. Çanakkale muharebelerine katlan Türk kuvvetleri (yaklaşık 700.000 kişi) genellikle kısım kısım kullanıldığından zayiatın belirlenmesi güç-leşmiş ve çeşitli rakamlar ortaya atılmıştır. Bu rakamlar 190.000 ile 350.000 arasında değişmektedir. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlı-ğı'nın resmî kayıtlara dayanarak tesbit ettiği şehid sayısı ise 213.882'dir.
Türk milleti bu savaşta çok sayıda yetişmiş insanını kaybetmesine rağmen, kendine has bir kahramanlık Örneği sergileyen ordusu sayesinde. Balkan Sava-şı'ndan kalma ezikliği üstünden atarak büyük bir askerî başarı kazanmıştır. Bu zafer bütün İslâm dünyası ve ezilmiş milletler için yeni bir ışık olmuş, Türk edebiyatında halkın hislerini dite getiren pek çok esere de konu teşkil etmiştir.
Bibliyografya:
Bahattin Deiar, Çanakkale Seferi, İstanbul 1930; C. F. Aspinall-Oglander. Çanakkale Muharebeleri, ingilizlerin Gelibolu Seferinin Resmi Tarihi204, İstanbul 1932; Fahri Belen, Çanakkale Savaşı, İstanbul 1935; Fevzi Kurdoğlu. Çanakkale, 18 Mart 1915, İstanbul 1935; Kadri Perk. Çanakkale Savaşları Tarihi, İstanbul 1935; Danişmend. Kronoloji, IV, 422-425; Atatürk. Anafartalar Muharebesine Ait Hatıralar205, İstanbul 1955; Orhan Yıldıran, Çanakkale Muharebeleri, Ankara 1966; Erol Ulubelen, Çanakkale Muharebesi, İstanbul 1967; İhsan İlgar. Çanakkale 1915, İstanbul 1969; Selahaddin Eryıldız. Ça-nakkale Muharebeleri, İstanbul 1969; Frank Kninght, Çanakkale Savaşı, istanbul 1971; Alan Moorehead, Çanakkale Geçilmez206, İstanbul 1972; David Walder. Çanakkale Olayı.207 İstanbul 1979; Türk Silahlı Kuuüetleri Tarihi, Çanakkale Sa-uaşları208. Ankara 1980, V/3; Besim Darkot. "Çanakkale", İA, III, 347-351; "World Wars", EBr.. XXIII, 710-712.
EDEBİYAT. Çanakkale muharebeleri Türk edebiyatında çok sayıda şiir, makale ve hâtıra türünde yazılar yanında müstakil eserlerde de dile getirilmiştir. Bunlann başında. Mehmed Akif Er-soy'un Safahat 'inin altıncı kitabı olan Âsım'âa yer alan şiiri gelmektedir (s. 411-413). İlk olarak 10 Temmuz 1924'-te Sebîlürreşâd dergisinde209 "Âsım'dan Bir Parça" adıyla yayımlanan, Çanakkale şehid ve gazilerine hitap ettiği için "Çanakkale Şehidlerine" adıyla tanınan şiir, gerek kuruluş gerekse muhteva bakımından bu savaşı, Mehmetçiğin kahramanlıklarını realist tablolar halinde, çok heyecanlı, coşkun ve duygulu bir ifade ile tasvir etmiştir. Mehmed Akif bundan başka daha 1915'te, savaşın devam ettiği sıralarda görevli olarak bulunduğu Berlin'den Çanakkale Savaşı'nı günü gününe takip ederek "Berlin Hâtıralarımın sonunda (322-325), "Beş altı pençe bir olmuş boğazlamakta bizi / Silindi gitti hilâlin şu anda belki izi" şeklinde başlayıp seksen mısra kadar devam eden ilk şiirini yazmıştı. Burada, Çanakkale'de ölüme meydan okurcasına arslanlar gibi dövüşen Mehmetçiğe dayanmasını tavsiye eder ve onun şaire verdiği, "Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz" cevabıyla şiir sona erer.
Çanakkale muharebeleri için yazılan en tanınmış şiirlerden biri de dönemin padişahı Sultan V. Mehmed Reşad'ın beş beyitlik gazelidir. Şair Safî Efendi tarafından manzum olarak Arapça'ya da çevrilen bu şiire o yıllarda birçok tahmis ve nazire yazılmıştır. Bunlann arasında bilhassa Yahya Kemal'in tahmisini çok beğenen padişahın ona bir altın saat hediye ettiği rivayet edilir. "Tahmîs-i Ga-zel-i Hümâyun" başlığını taşıyan şiirin ilk bendi şöyledir: "Cepheden toplan ejder gibi bârû-efken / Arkasından gemiler bir sürü dîv-i âhen / Gökte tayyarelerinden saçarak nâr-ı fiten / Savlet etmişti Çanakkala'ya bahr ü berden Ehl-i İslâm'ın iki hasm-ı kavîsi birden".210
Abdülhak Hâmid de düşman kuvvetlerinin Çanakkale'den çekilmesi üzerine padişahın isteğine uyarak "İlhâm-ı Nus-ret" adıyla yetmiş mısralık bir şiir yazmış, ayrıca bu vesile ile kaleme aldığı "Millî Tekbir" isimli diğer bir şiiri Rauf Yekta Bey tarafından bestelen mistir211. Ziya Gökalp da hece vezniyle 15 kıtalık "Çanakkale" adlı hamasî bir şiir yazmıştır. Ayrıca Ahmed Nedim'in "Çanakkalenin Ölmez Hatıralarından" üst başlığı ile yayınlanan ve ateş altında süngüsünden kurduğu mihrap önünde namazını kılarak Kanlışırt'taki nöbetine koşan eri tasvir eden "Namaz" adlı uzun şiiri bir iman ve vatan destanı olarak kabul edilmiş ve büyük rağbet görmüştür. İdris Sabih'in Çanakkale muharebelerinde şehid olan kardeşi için hece vezniyle ve samimi duygularla yazdığı "Kardeşime" adlı dramatik şiiri de o yıllarda çok beğenilmiştir. Aslında İstiklâl Savaşı için yazılmış olan, fakat Çanakkale cephesinde gösterilen kahramanlıkları da kuvvetle ifade eden, belki de bu sebeple Çanakkale tepelerine yazıldığı için Çanakkale ile âdeta özdeşleşen Necmettin Halil Onan'ın "Bir Yolcuya" adlı epik şiiri de hafızalarda yer etmiş bir manzumedir.
Muharebeler devam ederken başkumandanlığın daveti üzerine 11 Temmuz 1915'te Çanakkale'ye giden Ağaoğlu Ahmet, Orhan Seyfi (Orhon), Enis Behiç (Kor-yürek). Celâl Sahir (Erozan), Hıfzı Tevfik (Gönensay). Hakkı Süha (Gezgin), Hamdullah Suphi (Tannöver). ressam Çallı İbrahim, ressam Nazmi Ziya. Selahaddin, Ali Canip (Yöntem), Ömer Seyfeddin, Mehmed Emin (Yurdakul), Muhiddin. musikişinas Rauf (Yekta), Yusuf Râzî Bey gibi sanatkâr ve edebiyatçılar savaşın cereyan ettiği yerlerde incelemelerde bulunmuşlar, dönüşlerinde savaşla ilgili duygu, düşünce ve gözlemlerini çeşitli şiir ve yazılarla dile getirmişlerdir. Enis Behiç "Çanakkale Şehidliğinde" adlı şiirinde hissiyatını ortaya koymuş, aynı toplulukta yer alan İbrahim Alâeddin (Gövsa) bu ziyaretteki hissiyatının ifadesi olan şiirlerini Çanakkale İzleri212 adıyla kaleme aldığı eserinde toplamıştır. Faik Âli de (Ozansoy) "Kal'a-i Sultâniyye Müdâfîlerine" adlı bir şiir yazmıştır. Zaferin hemen arkasından hazırlanan Yeni Mecmua'nın Çanakkale özel sayısı213, birçok yazar ve devlet adamıyla yapılan mülakatları, çeşitli şiir ve yazılan ihtiva etmektedir. Aynı yıllarda çıkan Donanma Mecmuası ile Harb Mecmuası'nüa Çanakkale savaşlarıyla ilgili kahramanlık şiirleri yayımlanmıştır. Bunların bir kısmı Çanakkale Savaşları Kahramanlık Şiirleri Antolojisi adlı derlemede yer almıştır214. Bunlardan başka Yahya Saim'in (Ozanoğlu) Hilâlin Gölgesinde: Çanakkale-Kü-tü'1-emâre Zafer Destanı ile215 Mithat Cemal'in (Kuntay) 28 Kânûn-ı Evvel Çanakkale Hakkında Manzum Tiyatro216 adlı eserleri de konu İle ilgili diğer bazı kitaplardır.217
Ömer adlı bir yazarın kaleme aldığı Seddûlbahir'de Sağ Cenahta Birinci Fırkamn Şehitler Sırtı Destanı adlı küçük risale de218 hadiseyi sıcağı sıcağına dile getiren bir eserdir.
Çanakkale zaferi İle ilgili eserler arasında Nihal Atsız ve sekiz arkadaşının 3 Ağustos 1933 tarihinde Çanakkale'ye yaptıkları gezinin anlatıldığı Çanakkale'ye Yürüyüş219 adlı eserin bazı aşın taraftan dışında Çanakkale şe-hidlerinin bütün yurt sathında ve resmi törenlerle her yıl anılması gerektiğini gündeme getirmesi bakımından ayrı bir yeri vardır. O yıllara kadar vapurla Sed-dülbahlr veya Anburnu önlerine gidilerek kıyıya dahi çıkılmadan, bazan mevlit okunarak bazan da çeşitli eğlenceler düzenlenip nutuklar verilerek yapılan bu mahallî anma faaliyeti sonraki yıllarda her 18 Mart'ta nadiren bazı cumhurbaşkanı ve başbakanların da katılımıyla Çanakkale'de ve bütün yurt çapında zaferin ve şehidlerinin şanına uygun anma törenleri düzenlenmeye başlamıştır. Çanakkale'ye bir şehidler âbidesi dikmek için gençliği harekete geçirmek maksadıyla kaleme alınan Çanakkale Âbidesi adındaki küçük kitap da220 neticesi itibariyle önemlidir. Halûk Nihat Pepeyi Çanakkale savaşlarını Çanakkale Destanı221 adlı kitabında işlemiştir. Galip Çaka 18 Mart 1915 Çanakkale Destanı (Hasan-Meusuf)222 adlı manzum kitapçıkta Dar-danos bataryası kumandanı Hasan İle takım subayı Mevsuf'un şahadetlerini destanlaştırmıştır. Oğuz Ermumcu aynı konuda Çanakkale Destanı223 adlı bir eser hazırlamıştır. Sadri Karakoyunlu. Türk Askeri İçin Savaş Şiirlerinden Seçmeler 1914-1918224 adını verdiği antolojisinde Çanakkale için yazılmış birçok şiire yer vermiştir. Ruşen Eşref Onaydın, Çanakkale muharebelerine katılmış yedi gaziyîe yaptığı mülâkatlan Çanakkale'de Savaşanlar Dediler ki adıyla kitap halinde yayımlamış225, Çanakkale muharebelerini onlan yaşayan-lann ağzından çok canlı şekilde gözler önüne sermiştir. Mustafa Necati Sepet-çioğlu, "Çanakkale İçinde Bir Dolu Desti" ismiyle Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu için hazırladığı senaryoyu daha sonra ... Ve Çanakkale- Geldiler226, ... Ve Çanakkale-Gördüler227, ... Ve Çanakkale-Döndüler228 adıyla üç ciltlik bir roman serisinde ele almıştır.
Anadolu'nun hemen her yöresinde o yörenin amatör yazarlan tarafından tiyatro oyunu haline getirilen ve okullarda temsil edilen Çanakkale muharebeleri halk edebiyatı mahsulleri içinde de yer almıştır. Bilhassa. "Çanakkale İçinde sıra selviler / Binbaşılar oturmuş asker öğütler" mısralanyla başlayan ve günümüzde de çok yaygın olan halk türküsü, Çanakkale muharebelerindeki millî vicdanın hüzün dolu anonim ifadesidir. Bu türkü ayrıca Osmanlı İmparatorluğu sınırlan içinde yaşayan diğer halkların edebiyatlarına da geçmiş olup bugün özellikle Balkanlar'da yaşayan Türkler ve Arnavutlar arasında şekil, muhteva ve ezgi açısından bazı değişikliklere uğramış olarak yaşamaktadır. Yetmiş beş yıldan beri millî hafızayı tazeleyen bu türkü marş, destan ve ağıt gibi eserlerin ortak özelliklerini taşımaktadır.
Halk edebiyatı mahsulleri arasında, Çanakkale'de şehid olanlar için bazan onlann ağzından yazılmış çeşitli destanlara da rastlanır. Bunlann içinde, Boya-batlt Ömer oğ!u Mustafa adlı bir şehidin üstünden çıkan kendisine ait "Çanakkale Destanı" en tanınmış olanıdır. Eyüplü Mustafa Şükrü'nün Çanakkale Bombardımanı ve Şanlı Askerler Destanı (İstanbul, ts), Çanakkale Şarkısı229 ile Çanakkale Kabatepe Mu-zaüeriyat Destanı230 adlarını taşıyan üç destanı yanında Abdül-gaffar Kemâli'nin Çanakkale Önünde Düşmana Kan Kusduran Arslan Yürekli Kahraman Mehmed Çavuşun Mü-daiaa-i Vatan Destanı231 ve nazımı meçhul Çanakkale Destanı232 tesbit edilebilen diğer destanlardır. Behçet Kemal Çağlar1 in "Ankaralı Aşık Ömer" takma adıyla yazdığı Çanakkale destanı da daha sonraki yıllarda yazılmış güzel örneklerden biridir.
Çanakkale muharebeleri birçok şair ve yazara ilham kaynağı olduğu gibi çok sayıda Türk ve yabancı devlet adamının hâtıraları içinde de yer almıştır.
Bibliyografya:
Yeni Mecmua (Çanakkale Nüsha-i Mümtâzesi), III, İstanbul 1334r., s. 130-143; Mehmed Akif Ersoy. Safahat233, İstanbul 1991, s. 411-413; Süleyman Nazif. Mehmed Akif \\star\bu\ 19241 (nşr. M. Ertuğrul Düzdağ}, İstanbul 1991, s. 96-100; İbrahim Alâeddin (Gövsa), Çanakkale İzleri, İstanbul 1926, ayrıca bk. Ankara 1989 baskısı; Atsız, Çanakkale'ye Yürüyüş, İstanbul 1933; M. Atsıza Yoldaş - K. Akdağlı, Çanakkale Abidesi, İstanbul 1936; Halûk Nihat Pepeyi. Çanakkale Destanı, İstanbul 1936; Ruşen Eşref Onaydın, Çanakkale'de Savaşanlar Dediler ki, Ankara 1960; Yahya Kemal Beyatlı, Eski Şiirin Rüzgânyle, İstanbul 1962, s. 109-110; Etem Ruhi Öngör. Türk Marşları, Ankara 1966, s. 183; özeğe, Katalog, I, 224; Deurin Yazarlan-nın Kalemiyle Millî Mücadele ue Gazi Mustafa Kemal234, I, İstanbul 1981, s. 1-50; Sema Uğurcan, "Mehmet Akif'in Şiirlerinde Savaş", Ölümünün Ellinci Yılında Mehmet Akif Ersoy, İstanbul 1986, s. 151-158; İrfan Morina. "Çanakkale Türküsünün Arnavutça Söylenişi", ///. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Ankara 1987, s. 161-166; Ertuğrul Düzdağ, Mehmed Akif Hakkında Araştırmalar, İstanbul 1989, I, 145-154; II, 97-115; Ziver Tezeren, Çanakkale Sauaşlan Kahramanlık Şiirleri Antolojisi, İstanbul 11990|; İnci Enginün, "Çanakkale Zaferinin Edebiyata Aksi", Türklük Araştırmalan Dergisi, sy. 2, İstanbul 1987, s. 111-129; Bekir Oğuzbaşaran. "Edebiyatımızda Çanakkale", Türk Edebiyatı, sy. 221, İstanbul 1992, s. 15-17; a.mlf.. "Edebiyatımızda Çanakkale-2", ae, sy. 222 (1992), s. 21-22; "Çanakkale Türküsü", TDEA. II, 116-117.
Dostları ilə paylaş: |