Bibliyografya: 4 behçET, hulusi 4



Yüklə 0,77 Mb.
səhifə23/26
tarix11.01.2019
ölçüsü0,77 Mb.
#94735
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   26

BELAZÜRİ

Ebü'l-Hasen Ahmed b. Yahya b. Câbir b. Dâvûd el-Belâzürî (ö. 279/892-93) Tarihçi, nesep âlimi.

Doğum yeri ve tarihi bilinmemektedir. Farsça'dan Arapça'ya tercümeler yaptı­ğı için çağdaş araştırmacılar genellikle onun İran asıllı olduğunu söylerler. Nesebi hakkında bilgi bulunmaması ve bü­yük dedesi Dâvûd'dan önceki ataların­dan hiç bahsedilmemesi bu kanaati güç­lendirmekte ve onun en azından Arap asıllı bir aileden gelmediğini göstermek­tedir. Dedesi Câbir'in, Abbasî Halifesi Hâ-rûnürreşîd zamanında Mısır haracına bakan Hâsib'in kâtibi olduğu.dışında aile­si hakkında bilgi yoktur. Künyesi de kay­naklarda Ebü'l-Hasan, Ebü'l-Abbas ve Ebü Ca'fer şeklinde farklı olarak geç­mektedir.

Belâzürî Bağdat, Dımaşk ve Humus'ta Ali b. Muhammed el-Medâinî, İbn Sa'd, Ali b. Medînî, Affân b. Müslim, Abdüla'lâ b. Hammâd ve Abdullah b. Salih el-İclî gibi muhaddis ve tarihçilerle Mus'ab ez-Zübeyrî gibi nesep âlimlerinden fayda­lanmıştır. Hayatı ile ilgili olarak kaynak­larda bulunan bilgilerin büyük bir kısmı Abbasî halifeleri ve vezirleriyle olan mü­nasebetleri hakkındadır. Halife Mütevek-kil-Aleilah'ın huzurunda yapılan ilmî ve edebî sohbetlerde bulunmuş ve onun on yıl kadar nedimliğini yapmıştır. Halife Müstaîn-Billâh da Belâzürî'ye yakınlık göstermiş ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere ihsanlarda bulunmuştur. Halife Mu'tez oğlu Abdullah'ın eğitim ve öğre­timini ona bırakmıştır. Mu'temid - Billâh zamanında hayatının en sıkıntılı ve kötü günlerini yaşayan Belâzürî genellikle ka­bul edildiğine göre 279'da (892-93) Bağ­dat'ta seksen yaşlarında vefat etmiştir. İbnü'n-Nedîm, onun hafızasını kuvvet­lendirmek için hindistan cevizine benzer bir meyve olan belâzür (semacarpus ana-cardium, anacard) içtiğini ve bundan dola­yı hafızasını kaybedip perişan bir halde akıl hastanesinde öldüğünü söyler. Bazı kaynaklar ise bu olayın dedesi Câbir ile ilgili olduğunu ve Belâzürî nisbesinin ken­disine bu sebeple verildiğini kaydeder.



Eserleri:



1- Ensâbü'l - eşraf. Günümü­ze gelebilen iki büyük eserinden biridir. Hz. Peygamber'in hayatı ile Hulefâ-yi Râşidîn, Emevîler ve Abbâsîler'in ilk dö­nemleri için önemli bir kaynak olan bu eser tabakat ensâb ve ahbâr üslûpları­nın birleştirilmesi suretiyle kaleme alın­mıştır. Tamamı henüz basılmamış olan Ensâbü'l-eşraf[n yazılış sırasına göre yayımlanan kısımları şunlardır: Siyer351; Benî Hâşim-Ebû Tâlib oğullan352; Benî Hâşim-Abbas b. Abdülmut-talib oğullan353; Abdüşems (Benî Ümeyye) oğulları354; Hz. Osman-Abdullah b. Zübeyr arası355; Mus'ab b. Zübeyr-Abdülmelik devri356. Eserin eksiksiz bir yaz­ma nüshası Süleymaniye Kütüphanesi'n-de bulunmaktadır357.

2- Fütûhu'I-baldan. Hz. Peygam­ber zamanından hicrî III. yüzyıla kadar ilk fetihleri bölge ve şehir esasına göre anlatan eserin birçok baskısı yapılmıştır358, Eser ayrıca çeşitli dille­re tercüme edilmiştir.

BelâzürFnîn bu iki eseri dışında gü­nümüze ulaşmamış Kitâbü'l-Büldöni's-şağirve Kitöbü 'Ahdi Erdeşir adlı eser­leri bulunduğu kaynaklarda belirtilmek­tedir. Farsça'dan Arapça'ya tercüme et­tiği bu sonuncu eseri daha sonra man­zum olarak yeniden kaleme almıştır. Ay­rıca elli varak hacminde olduğu söylenen çoğu Abbasî halife ve vezirleri hakkında methiye ve hicviyeleriyie bir kısmı bazı kaynaklarda yer alan şiirleri de vardır.



Bibliyografya:

Belâzürî, Futûh359, naşirin mukaddimesi, I, 3-29; a.mlf.. En-sâb (nşr. Abdüssettar Ferrâc), naşirin mukaddi­mesi, I, 14-18; Cehşiyğrî. et-Vüzerâ' ve'l-küt-tâb, s. 255-256; Mes'ûdî. Mürûcü'z-zeheb (Abdülhamîd), I, 22; İbnü'n-Nedîm, el-Fthrist, Ka­hire 1348, s. 170; Yâköt, Mu'cemü'i-Üdebâ*, V, 89-102; Zehebî, A'lâmü'n-nübelâ*, XIII, 162-163; İbn Kesîr, ei-Bİdâye, XI, 65-66; Keşfuz-zunûn, I, 179, 1402; M. Şemseddin [Günaltay], İslâmda Târih ue Müverrihler, İstanbul 1339-42, s. 25-26; Brockelmann, GAL, I, 320-321; SııppL, 1, 216; Hediyyetul-'âriffo, 1, 51; Abdü-lazîz ed-Dûrî, Batısün fî neş'eli Cilmi't-Lânh 'inde't-'Arab, Beyrut 1960, s. 48-51; Sezgin. GAS (Ar.), 1/2, s. 152-154; C. H. Becker, "Be-lâzürî", İA, II, 467-468; a.mlf. - F. Rosenthal, "al-Balâdhurı", Eİ2(Fr.), I, 1001-1002.



BELÇİKA

Kuzey Avrupa'da bir ülke.



1- Fizikî ve beşerî coğrafya

2- Tarih

3- Ülkede islamiyet

4- Bbelçika'da

Meşrutî monarşiyle yönetilen Belçi­ka'nın resmî adı Belçika Kraüığı'dır360. Kral devletin başı ve ordunun başkumandanı ise de yürütme gücü hükümetin elin­de olup kralın sembolik bir konumu var­dır. Yasama organı olan parlamento 212 üyeli temsilciler meclisiyle 184 üyeli se­natodan oluşmuştur. 1831 yılından beri yürürlükte olan anayasada 1970. 1980 ve 1988 yıllarında yapılan değişiklikler­le ülkenin Flaman (13.512 km2, 5.722.344 nüfus), Valon (16.844 km2, 3.234.767 nüfus] ve Brüksel (162 km2, 970.501 nüfus) böl­gelerinden oluşan bir federal yapıya dö­nüştürülmesi amaçlanmıştır. Bu bölge­lerin kendilerine özgü yürütme ve yasa­ma organlarıyla bayrakları ve sembolle­ri bulunmaktadır. Bununla beraber Bel­çika henüz tam bir federasyon haline gelmiş olmayıp bölgelerle topluluklar arasında bazı konularda anlaşma sağla­namamıştır. Hollanda ve Lüksemburg'la birlikte oluşturulan Benelüx ekonomik birliği içerisinde yer alan Belçika, Avru­pa Topluluğu ve NATO üyesidir.



1- Fizikî Ve Beşeri Coğrafya

Kuzey ve kuzeydoğuda Hollanda, do­ğuda Almanya, Lüksemburg, güney ve güneybatıda Fransa ile komşu olup ku­zeyde Kuzey deniziyle 65.5 kilometrelik bir kıyıya sahiptir. Yüzölçümü 30.518 km2 olan Belçika'nın yüzey şekilleri bir­birinden farklı üç coğrafî bölgeye ayrılır. Kuzey-kuzeybatıda yer alan alçak Belçi­ka, Kuzey denizinin sığ kıyılarında bir kumul şeridiyie başlar ve 8-16 km. ka­dar içeriye sokulur. Kıyı gerisinde, deniz seviyesinden alçak olduğu için deniz su­larından setlerle korunan polder adlı de­nizden kazanılmış topraklar yer alır. Bu bölümde bulunan ovalardan kuzeydeki-ne Flandre, Anvers şehriyle Meuse ırma­ğı arasında kalana da Campine adı veri­lir. Kuzeydeki alçak ovalarla güneyde va­dilerin daha derin yardığı yaylalar ara­sında yer alan Orta Belçika'nın ortala­ma yüksekliği 60-180 m, arasındadır. Hafif dalgalı ova görünüşünde olan bu bölgede tepelik alanlar yoktur. Sambre ve Meuse nehirlerinin güneyinde ara­zi yükselir ve zemin daha dalgalı bir gö­rünüş alır. Vadiler de bu kesimde da­ha derine gömülmüştür. En yüksek yeri Botrange tepesi (694 m.] olan bu kesim üçüncü bölge Ardenler'i (Ardenne) teşkil eder.

Belçika'da Batı Avrupa okyanus ikli­minin değişik bir tipi hüküm sürer. Yaz ve kış mevsimleri daha belirgin olup en sıcak aylarla en soğuk aylar arasındaki fark fazladır. Kıyıdan olan uzaklığa ve yüksekliğe göre iklimde bazı değişiklik­ler görülür. İç kesimlerde yaz sıcaklıkla­rı daha yüksek, Ardenler'de kışlar daha soğuktur. Yıllık ortalama sıcaklık 10° C civarında, ortalama yağış ise 740-1000 mm. arasında değişir.

Belçika'nın en önemli akarsuyu, batı­dan gelerek kuzeye doğru dönen ve Ku­zey denizine dökülen Escaut ırmağıdır. Denize döküldüğü yerde haliç oluşturur ve burada Anvers Limanı yer alır. Diğer önemli bir ırmağı Fransa'dan gelerek Ardenler bölgesinde güney-kuzey doğ­rultusunda akan ve doğuya dönerek Hol­landa ile sınır oluşturan Meuse'dir.

Belçika bitki örtüsünde kıyı gerisi or­man yetişmesine uygun olmayıp tarla ve çayırlar halindedir. Ormanlar Ardenler bölgesinde yapraklarını döken ağaçlar­dan oluşur.

Ülkenin ekonomisi ticaret ve sanayie dayanır. Büyük sanayi kömür yatakları­nın işletilmesiyle başlamıştır. Kuzeyde Campine ovasında Sambre ve Meuse ne­hirleri vadileri boyunca Avrupa'nın en eski kömür havzalarından birisi yer alır. Kömür yataklarının işletmeye açılması bu kesimde Belçika'nın en faa! sanayi merkezlerinin kurulmasına yol açmıştır. Günümüzde yıllık kömür istihsali gittikçe düşmekte, yalnız Campine'deki en ve­rimli kömür yatakları işletilmektedir. Sa­nayinin başlıca özelliği çeşitliliktir. Önem­li sanayi dallan çelik, metalürji, dokuma, plastik, cam, seramik, çimento ve kim­yasal madde üretimi üzerinedir. Ülkede sanayi için gerekli ham madde olarak kömür dışında doğal kaynak yoktur. Ar­denler'de uzun yıllardan beri işletilmek­te olan demir madeni de artık tüken­miştir. Bu yüzden ülkede sanayi ithal malı ham maddelere bağımlı kalmakta­dır. Sanayi Sambre-Meuse ve Campine kömür alanları ile Brüksel-Anvers ek­seni boyunda ve Gand (Gent) çevresinde yoğunlaşmıştır. Liege demir çelik ve me­talürji sanayiinin merkezidir. Anvers ve yakınındaki kanalların çevresi petrol arıt­ma, kimya ve gıda sanayii tesislerinin yo­ğunlaştığı bir alandır. Üretim mallarının % 4O'ı ihraç edilirken (çeşitli makine, kim­yasal madde) dış ülkelerden de yakıt ve ham madde alınır.

Tarım modern makinelerle yapılmak­ta ve yüksek verim elde edilmektedir. En verimli tarım alanları kıyı gerisinde uzanan Flandre bölgesindedir. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, patates ve seker pancarıdır. Dikili alanlarda sebze bahçeleri yer alır. Seralarda meyvecilik yapılmaktadır. Tarım alanlarının üçte bi­rinden fazlası hayvancılığa ayrılmıştır. Çayır ve meralarda modern hayvancılık faaliyetleri sürdürülür. Hayvancılıkta bü­yükbaş hayvanlardan sığır, domuz, kü­çükbaş hayvanlardan da koyun beslenir ve ayrıca kümes hayvancılığı yapılır. Hay­vansal ürünlerden süt ve et önemlidir.

Ülkenin nüfusu 9.927.612'dir (1989) ve km2'ye 323 kişi düşer. Yoğunluk yer yer değişmekle beraber bu rakam hiç­bir yerde ellinin altına inmez. 1957'den beri 9 milyon civarında seyreden ülke nü­fusunun artış oranı giderek gerilemek­tedir. En az nüfuslu saha güneydoğu­daki Ardenler dağlık bölgesidir. Nüfus özellikle sanayi yörelerinde yoğundur ve % 40'ını çalışan kesim oluşturur. Çalı­şan nüfusun çoğunluğu sanayi ve ula­şım sektöründedir. Başşehir Brüksel Or­ta Belçika bölgesinde yer alır. Banliyöle-riyle birlikte nüfusu 1 milyona yaklaşan (1989'da 970.501) Brüksel'de aynı zaman­da Avrupa toplulukları ve NATO'nun ge­nel merkezleri de bulunur. Diğer önemli şehirleri Anvers (473.082), Gand (230.822), Charleroi (208.021), Liege (199.020), Bru-ges (117.653), Schaerbeek (104.855), Na-mur (103.131), Mons (91.650), Anderlecth (89.650) ve Louvain'dir (85.947).

Ülkenin güney yarısında Fransızca'nın bir lehçesi olan Valonca, kuzey yarısın­da da Felemenkçe'ye (Hollanda dili) çok yakın bir dii olan Flamanca konuşulur. İki dili ayıran sınır, Brüksel şehrinin bi­raz güneyinden doğu-batı doğrultusun­da bir çizgi olarak geçer. Güneydoğuda ise nüfusun % l'l Almanca konuşur. Va­lonca ve Flamanca'nın her biri konuşul­duğu bölgede, ayrıca her ikisi Brüksel bölgesinde resmî dildir.

Belçika'da halkın büyük çoğunluğu Ka­tolik olmakla beraber Protestan, Muse­vî ve müslüman azınlıklar da vardır. İs­lâmiyet'in resmen bir din olarak tanınmış olduğu ülkede 300.000 civarında müs-iüman yaşamaktadır.361

Ülke dünyanın en yoğun ulaşım ağla­rından birine sahiptir. Karayolları ve de­miryolları son derece gelişmiştir. Ula­şımda deniz ve akarsu kanallarından da faydalanılır. Anvers gerek Belçika'nın gerekse Batı Avrupa'nın en işlek liman­larından biridir. Gand Belçika'nın ikinci büyük liman şehridir; Gent-Temeuzen Kanalı limanı Escaut ırmağı ile birleştirir. Hava ulaşımında Brüksel milletlera­rası havaalanından büyük ölçüde fayda­lanılır. Ayrıca Anvers, Liege, Charleroi ve Ostende'de de daha küçük havaalanları vardır.

2- Tarih

Günümüzdeki Belçika topraklan mi­lâttan önce 57'de Sezar tarafından Ro­ma İmparatorluğu'na katılmadan önce Kelt ve Germen asıllı toplulukların elin­de bulunuyordu. Ülke Roma hâkimiyeti­ne geçince bu imparatorluğun üç Gal-ya'sından biri olan Belçika Galyası'nın bir kısmını teşkil etti. Belçika Galyası Ku­zey denizinden Cenevre gölüne, bir ta­raftan da Ren nehrinden Paris havzası­na kadar uzanıyordu ve merkezi Reims şehri idi. Milâttan sonra V. yüzyıl başla­rında sona eren Roma hâkimiyetinin ar­dından Franklar'ın istilâsına uğrayan ül­ke, en parlak dönemlerinden birini Ka-rolenj sülâlesi zamanında yaşadı. Fakat bu sülâlenin çökmesi ve arkasından ge­len Norman akınları ülkede karışıklıklar dönemini başlattı. X ve XI. yüzyıllara doğ­ru mahailî idareler karışıklıklardan ve merkezî idare yokluğundan faydalanarak geniş muhtariyet sağladılar ve böylece çeşitli prenslikler, dukalıklar ve kontluk­lar oluştu. Mahallî idarelerin bağımsızlı­ğı, XIV. yüzyıl sonlarında Bourgogne Du­kası Phiîippe'in bu topraklardan bir kıs­mını bir evlenme sonucu ele geçirmesi­ne kadar sürdü.

XV. yüzyılın başlarında Belçika ve Hol­landa'nın birçok toprağı Bourgogne Du-kalığı'na dahil oldu. Bourgogne hâkimi­yeti sırasında ülke ekonomi ve sanat ala­nında da yüksek bir seviyeye erişti; an­cak daha sonra Avusturya'nın Habsburg hanedanına ait topraklara katıldı. İmpa­rator V. Kari döneminde, bu imparator ülkeyi o sırada İspanya kralı olan oğlu II. Philip'e bıraktı. II. Philip koyu bir Pro­testan düşmanı olduğundan kuzey ille­rinde büyük bir ayaklanma başladı (1576). Çok uzun süren savaşlardan sonra 1648'-de Hollanda Cumhuriyeti kuruldu ve gü­nümüzdeki Belçika topraklarının büyük bir kısmı bu cumhuriyetle birleşti; yal­nız güney bölgesi İspanya hâkimiyetinde kaldı. 1713'teki Utrecht Antlasması'yla Avusturya'ya geçen Belçika, Fransa dev­rim savaşları sırasında da Campoformio Antlasması'yla Fransa'ya katıldı. Aslın­da bu antlaşmadan iki yıl önce Fransa 1795'te LiĞge bölgesi de dahil olmak üzere bütün Belçika'yı topraklarına katmıştı. Avusturya 1797'deki Campoformio Antlaşması'yla bu durumu resmen ta­nımış oldu. 1815 Viyana Kongresi'nde alınan kararlardan birisiyle ülke yeniden Hollanda ile birleşti.

1830 Ağustosunda Belçikalılar Hollan-dalılar'a karşı ayaklandılar. Hollanda'nın başında bulunan I. William ayaklanmayı bastırmak için çok gayret sarfettiyse de başarılı olamadı. Bunun üzerine geçici bir hükümet kuruldu ve bu hükümet Belçika'nın bağımsızlığını ilân etti. 1830 Aralığında toplanan Londra Konferansı da yeni Belçika Devîeti'ni tanıdı. Fakat Hollanda Kralı I. VVilliam Londra Konfe-ransı'nın bu kararını ve dolayısıyla da Belçika'nın bağımsızlığını tanımadı. An­cak Belçika üzerine gönderdiği ordu ba­şarı sağlayamayınca 1839 Londra Ant-laşması'yla bağımsız Belçika'yı tanımak zorunda kaldı. Bu antlaşmayla aynı za­manda Belçika'nın tarafsızlığı da garan­ti altına alınmış oluyordu. Fakat Alman­lar I. Dünya Savaşı'nda Fransa'ya girmek için bu tarafsızlığı dikkate almadan Bel­çika topraklarından geçtiler ve kısa bir süre sonra da bu ülkeyi işgal ettiler. Sa­vaş sonunda imzalanan Versailles Ant-laşması'yla Belçika tekrar istiklâline ka­vuştu ve daha da kârlı çıkarak Alman­ya'dan Malmedy ve çevresini aldı.

II. Dünya Savaşı'nda Almanlar bir ke­re daha Belçika'yı işgal ettiler. 1940 Ma-yısındaki bu işgalden sonra Belçika Kralı 111. Leopold Almanlar'a boyun eğerek ül­kesinden ayrıldı. Savaş sırasında Belçi­ka'da Alman kuvvetlerine karşı bir miilî direniş hareketi başladı. Bu hareketin de katkısıyla savaşın sonuna doğru Bel­çika Alman işgalinden kurtuldu (1944). Kurtuluştan sonra bir süre ülkeyi sosya­list ve hıristiyan sosyaiist partiler yönet­ti. 1940'taki işgalde memleketini terket-miş bulunan Kral 11!. Leopold 19S0'de geri döndü. Fakat daha önce ülkesini ter-ketmiş olmasından dolayı halk kendisine fazla sempati göstermedi; o da 17 Tem­muz 1951'de tahtını oğlu Baudouin'e bı­raktı. Halen onun krallığı devam etmek­tedir.

Bibliyografya:

Jonathan E. Helmreich, "Belgium", EAm., İli, 481-495; Sami Öngör, Devletler ue Ülkeler Ansiklopedisi, Ankara 1967, s. 20-22; Ma. Bu. v.dğr., "Belgium", EBr., IIJ, 420-436; L G. v.dğr., "Belgigue", Eün., III, 81-135; Encyclopedie geographique, Milan 1980, s. 316-322; D. ve M. Fremy, Quid. Edİüon Belge, Paris 1990, s.

4-47, 896-902.

3- Ülkede İslâmiyet

Dünya Savaşi'nı takip eden günler­de Belçika'daki müslümanlann sayısı bir­kaç yüzü geçmiyordu. 1960'tan ve özel­likle birçok İslâm ülkesinin bağımsızlığı­nı kazanmasından sonra Belçika ile İs­lâm âlemi arasında siyasî ve ekonomik bağlar gelişmeye başladı. 196O'lı yılla­rın başından itibaren talep üzerine bil­hassa Fas ve Türkiye'den işçi akını hız­landı. Komünizmin baskısından kaçan 3000'den fazla Arnavut asıllı Yugoslav müslüman da Belçika'daki ilk müslüman azınlığın arasına katıldı. 1989 yılı itiba­riyle sayıları 299.000'e ulaşan müslüman-lar arasında ilk sırayı Faslılar (160.000), ikinci sırayı Türkler 185.000) almaktadır; Pakistanlılar, Tunuslular ve Cezayirliler de diğer kalabalık grupları oluşturmak­tadır. Belçika asıllı müslümanlann sayı­sı ise 3000 civarında olup bunun yandan fazlasını erkekler oluşturmakta, ayrıca müslüman oldukları halde çeşitli sebep­ler yüzünden inançlarını gizleyenlerin de çok sayıda olduğu tahmin edilmektedir.

Belçika'ya müslüman işçi göçünün baş­ladığı yıllarda din hizmetleri hem düzen­siz hem de yetersizdi. Başlangıçta her yönden yabancı oldukları bir toplum için­de büyük zorluklarla karşılaşan müslü-manlar zamanla dinî ihtiyaçlarını karşı­lamak üzere ferdî planda ve gruplar ha­linde çalışmalara giriştiler. Öncelikle cu­ma, teravih ve bayram namazlarını kıla­bilecekleri geçici yerler kiralamaya, da­ha sonra da ibadetlerini devamlı yapa­bilecekleri, çocuklarına din eğitim ve öğ­retimi verebilecekleri camiler açmaya başladılar. Belçika'da açılan camilerin sa­yısı 1991 yılında 300'e yaklaşmış bulun­maktadır. Bunların yetmiş beşini Türk­ler, kalanını diğer müslüman cemaatler açmıştır. Türkler'e ait camilerden elli ye­disi Türkiye Cumhuriyeti Belçika Büyü­kelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliği ile ir­tibatlı olarak faaliyetlerini sürdürmek­tedir ve binaların mülkiyetleri de Türki­ye Diyanet Vakfı veya Belçika Türk İslâm Diyanet Vakfi'na aittir. Özellikle Türkler arasında büyük merkezî camiler yap­tırma temayülü artmış olup halen Türk cemaatin yoğun olduğu şehirlerden Be-ringen'de 3500 m2'lik bir arsa üzerinde 600 m2 alana oturacak kubbeli ve çift minareli bir caminin yapımı devam et­mektedir.

Belçika'da müslümanlann dinî faali­yetlerini organize eden belli başlı kuru­luşlar şunlardır:



1- Belçika İslâm Kültür Merkezî362. Belçika hü­kümeti tarafından ülkedeki bütün müs-lümanları temsil yetkisi verilen bu mer­kezin kuruluş tarihi 196O'lı yılların baş­larına rastlamaktadır. O tarihlerde özel­likle Brüksel'de bulunan müslümanlar birbirleriyle irtibatlarının, teravih, cuma ve bayram namazları gibi toplu ibadet­lerini yerine getirme imkânlarının sağ­lanması amacıyla bu adla bir kuruluş oluşturmuşlardı. İslâm ülkeleri büyükel­çileri 1963 yılında bir araya gelerek ken­di aralarında seçimle belirledikleri ve Su­udi Arabistan, Türkiye, Fas, Pakistan ve Senegal büyükelçilerinden oluşan bir yü­rütme kurulu seçmişlerdir. Ayrıca mer­kezin giderlerinin İslâm ülkeleri tarafın­dan karşılanmasını ve faaliyetlerini yü­rütmek üzere de bir binanın kiralanma­sını kararlaştırmışlardır. İslâm Kültür Merkezi faaliyetlerini daha çok Suudi Arabistan'ın malî desteğiyle kiralanan bir binada yürütürken Suudi Arabistan Kralı Faysal'ın 1967 yılında ülkeye yap­tığı resmî ziyaret sırasında Belçika Kralı Baudouin, Ellinci Yıl Parkı'nda bulunan ve Doğu Eserleri Müzesi olarak kullanı­lan büyük bir binayı merkeze hibe etmiş ve zamanla Kral Faysal ve Veliaht Prens Fehd'in malî yardımları ile modern ve geniş kapsamlı bir hizmet ünitesine dönüştürülen bina, 1978 yılında Belçika ve Suudi Arabistan krallarının İştirak ettik­leri bir merasimle resmen hizmete açıl­mıştır. Dört kattan oluşan binanın en üst katı kadınlar kısmıyla birlikte 2000 kişilik bir camidir. Teravih, cuma ve bay­ram namazları burada, vakit namazları ise giriş katındaki mescidde kılınır. Gi­riş katı ile orta katın bir kısmında sınıf­lar vardır. Ayrıca giriş katında merkez idaresi, orta katta dil laboratuvan, kü­tüphane ve konferans salonu, bodrum katında ise küçük çapta bir matbaa ile bir radyo istasyonu bulunmaktadır. Bu binada 1989-1990 öğretim yılında ta­mamen Fas uyruklu Öğrencilerin devam ettiği bir de dinî ağırlıklı ilkokul açıl­mıştır.

Kuruluşundan beri bütün masrafları Râbıtatü'l-âlemiT-İslâmî (Dünya İslâm bir­liği) tarafından karşılandığı için merke­zin yönetiminde daima Suudi Arabistan etkili olmuştur ve bugün de yönetim, maaşı aynı kuruluş tarafından ödenen bir müdürün uhdesinde bulunmaktadır. Belçika hükümeti 1968 yılında aldığı bir kararla bu merkezi, ülkedeki müslümanların tamamının temsilcisi kabu! etmiş ve parlamento da 24 Ağustos 1974 ta­rihli kararıyla İslâmiyet'i resmî din ola­rak tanımıştır. Batı ülkeleri İçinde İlk defa Belçika'da alınan bu karar gere­ğince 1975-1976 öğretim yılından iti­baren bütün okullardaki müslüman ço­cuklardan isteyenlere haftada iki saat islâm dini dersi verilmeye başlanmış, hü­kümetin bu uygulaması parlamento ta­rafından da 8 Şubat 1978 tarihli karar­la onaylanmıştır. Buna göre okullarda görev almak veya görev yerlerini değiş­tirmek isteyen din bilgisi Öğretmenleri­nin teklifleri Önceleri İslâm Kültür Mer­kezi tarafından yapılmakta ve Eğitim Bakanlığı'nca da onaylanmaktaydı. İs­lâm Kültür Merkezi bu uygulamalar so­nucunda önemli bir etkinlik kazanmış, resmî makamlar nezdinde görülen çeşit­li işler bu merkezden alınan belgelere göre yapılmaya başlamıştır. Ancak tayin­lerle ilgili olarak ortaya çıkan bazı prob­lemler üzerine Belçika hükümeti din bil­gisi öğretmenlerini tayin yetkisini 3 Tem­muz 1990 tarihinde İslâm Kültür Mer-kezi'nden alarak Akıllar Konseyi'ne ver­miştir.

Belçika okullarında 1989-1990 öğre­tim yılında S87 din bilgisi öğretmeni gö­rev yapmış olup bunların 179'u Türk uy­rukludur.

2- Akıllar Konseyi (Conseil Provİsoire des Sages pour l'Organİsation du Culte Islamique en Belgique). İslâm Kültür Merkezi yu­karıda sözü edilen faaliyetleri sebebiyle Belçika'daki bütün müslümanların tem­silcisi gibi görülmüş, ancak yetkileri hu­kukî mesnetten çok siyasî kararlara da­yandığından hiçbir zaman resmen ta­nınmış olan yahudi ve hıristiyan cema­atlerinin statüsünü elde edememiştir. Halen hükümet, müslümanların da ya­hudi ve hıristiyanlar gibi cemaat statü­sünde tanınmalarını sağlamak amacıy­la yeni bir organizasyona girmiş bulun­maktadır.

Göçmen işçilerin problemlerini belir­lemek amacıyla 1989 yılı başında doğ­rudan devlet başkanlığına bağlı bir Kra­liyet Komisyonu kurulmuştur. Bu heyet bir yıl içinde göçmen işçilerin bütün so­runlarını ihtiva eden hacimli bir rapor hazırlamış ve bu raporda İslâm Kültür Merkezi'nin devreden çıkarılarak müslü-manları temsil yetkisinin gerçek statü­süne kavuşturulması tavsiye edilmiştir. Kraliyet Komisyonu tarafından kurulma­sı önerilen BPİçika müsiümanları yüksek konseyinin üyelerinin seçimiyle ilgili esas­ların tesbiti konusunda bir sonuca varılamaması üzerine hükümetin aldığı bir kararla Adalet bakanı 3 Temmuz 1990 tarihinde beş Türk ve on bir Arap uyruk­lu müslümani yazılı olarak davet edip kendilerine "Akıllar Konseyi" adı altın­da, müslümanların diğer din mensupları statüsünde temsillerini sağlamak ama­cıyla hükümete rapor hazırlamakla yet­kili olduklarını tebliğ etmiştir. Ayrıca din bilgisi öğretmenlerinin tayin teküf yet­kisi de İslâm Kültür Merkezi'nden alına­rak bu konseye verilmiştir. Konsey ilk raporunu 1991 yılı Şubat ayı içinde sun­muş ve rapor hükümetçe kabul edilmiş­tir. Bu raporun ayrıntılarına inen ve müs­iümanları temsil edecek yüksek kon­seyin teşekkül şeklini belirleyen ikinci raporun hazırlanması halen sürmekte­dir. İkinci rapor hükümetçe kabul edilip yüksek konsey oluştuğunda Belçika'da­ki müslüman cemaat de yahudi ve hı-ristiyan cemaatlerin faydalandığı hakla­ra sahip olacaktır.



3- Belçika Türk İslâm Diyanet Vakfı (Fon dation Religieuse !slamique Turque en Belgique). Belçika'daki Türkler'e yönelik dinî hizmetler, 1978'de Türkiye Cumhuriyeti Brüksel Büyükelçiliği bünyesinde açılan Din Hizmetleri Müşavirliği eliyle verilme­ye başlamıştır. Bu hizmetlerin daha et­kili hale getirilebilmesi amacıyla 3 Ma­yıs 1982 tarihinde Belçika mevzuatına uygun ve milletlerarası hüviyette Belçi­ka Türk İslâm Diyanet Vakfı kurulmuş­tur. Bu vakfın gayesi tüzüğünün ikinci maddesinde özetle, "Belçika'da yaşayan Türk toplumunu İslâm dini konusunda eğitmek, müslümanların ibadetlerini yap­malarında yardımcı olmak, camiler inşa etmek, açmak veya tahsis etmek, İslâm ilimleriyle ilgili araştırmalar yapmak, ca­milerde görevlendirilecek kişilere gerek­li formasyonu vermek, gelirlerini dinî, kültürel ve sosyal hizmetlere hasret­mek" şeklinde belirtilmiştir.

Belçika'daki Türkier'in dinî faaliyetle­ri, bir araya gelerek cami açmak ama­cıyla dernek kurmalarıyla başlamıştır. Halen ülkede seksen civarında bu tür dernek mevcuttur ve bunların hemen tamamına yakını cami yapmak için aldıkları binaların tapularını Türkiye Diya­net Vakfı'na veya Belçika Türk İslâm Di­yanet Vakfı'na vermişlerdir. Belçika'da­ki Türkler'e götürülen bütün dinî hizmet­ler, Din İşleri Müşavirliği ve vakfın iş bir­liğiyle yürütülmektedir. Cami olarak kullanılan binaların ihtiyaç ve giderleri söz konusu dernekierce karşılanmaktadır. Belçika'da Türkler tarafından açılan ca­milerin elli yedi tanesi vakıfla tam bir iş birliği içerisinde bulunmakta ve bu ca­milerin otuz yedisinde maaşları Türk hükümetince ödenen imam-hatipler gö­rev yapmaktadır. Geri kalanında ise di­nî hizmetler, maaşları mahallî idareler tarafından verilen Türk din bilgisi öğ-retmenlerince yürütülmektedir.

Belçika'da biri LiĞge'de, diğeri Char-leroi'da olmak üzere iki müslüman me­zarlığı bulunmakta, ancak özellikle Türk­ler ölen yakınlarını kendi ülkelerine gön­dermek istemektedirler. Bu sebeple va­kıf tarafından bir cenaze fonu oluşturul­muştur ve bu fona üye olanlardan iste­yenlerin cenazeleri Türkiye'ye gönderil­mektedir. Yıl boyunca masraflar vakıfça yapılmakta, bütün harcamaların topla­mı üye sayısına bölünerek üye başına düşen miktar ertesi yılın birinci ayında üyelerden tahsil edilmektedir. Bu fonun aile olarak 9000 üyesi bulunmakta ve verdiği hizmetlerden yaklaşık 50.000 ki­şi faydalanmaktadır.

Kültür ve Yayın Faaliyetleri. Vakıf yılda bir defa, Belçika okullarında din bilgisi derslerine katılan Türk öğrenciler ara­sında Kur'ân-ı Kerîm okuma ve bilgi ya­rışmaları düzenlemekte, dereceye gi­ren on öğrenciyi on beş günlüğüne Tür­kiye'ye göndermektedir. İslâm Kültür Merkezi'nde de her yıl ramazan ayın­da çeşitli dallarda Kur'ân-ı Kerîm oku­ma yarışmaları düzenlenerek derece­ye girenlere Kadir gecesinde çeşitli he­diyeler verilmekte, ayrıca Mekke'de ya­pılan yıllık dünya Kur'ân-ı Kerîm oku­ma yarışmaları için ön elemeler yapıl­maktadır.

Belçika'da müslümanlar tarafından çı­karılan İslâmî muhtevalı bir gazete veya dergi henüz yoktur. Çeşitli defalar haf­talık veya ayfık dergi çıkarma girişimin­de bulunulmuşsa da devamlılığı sağla­namamıştır. Bununla beraber İslâm Kül­tür Merkezi Matbaası'nda İslâmiyet'i ta­nıtıcı broşürler, namaz vakit cetvelle­ri, ramazan imsakiyeleri, cep kitapları, Türkçe, Fransızca, Arapça ve Felemenk-çe olarak yardımcı ders kitapları basıl­maktadır.

İslâm Kültür Merkezi Kütüphanesi yak­laşık 3000 cilt kitaba sahip bulunmak­tadır ve hafta boyunca okuyucuların hiz­metindedir. Kitap okumayı özendirici en dikkate değer faaliyet, Belçika Türk İs­lâm Diyanet Vakfı'nca her yıl değişik böl­gelerde tertiplenerek konferans ve se­minerlerle desteklenen kitap fuarlarıdır. Bu fuarlarda çeşitli kitaplarla sesli ve görüntülü yayınlar sergilenip satılmak­tadır.

Henüz Belçika televizyonundan istifa­de edilememekle birlikte gerek İslâm Kültür Merkezi Radyosu'ndan, gerekse Brüksel içinde ve dışında faaliyette bu­lunan bazı özel radyolardan Türkçe ve Arapça olarak dinî yayınlar yapılmakta, ramazan ayında sayılan artan bu yayın­lar ilgiyle takip edilmektedir.

Bibliyografya:

M. Ali Kettani, Muslim Minorfties in the Wortd Today, London 1986, s. 44; Aibert Bas-tenier, "islam in Belgium: Contradictkras and Perspectires", The New Islamic Presence in Wesîern Europe |ed. T. Gerholm - Y. G, Lith-man], London 1988, s. 133-143; Nasreddİn en-Neşâşîbî. "el-Merkezü'1-İslâmî fî Brüksel", Faysal, XVIII, Riyad 1978, s. 91-97.



4- Belçika'da İslami Araştırmalar

Belçika'da İslâmiyat ve şarkiyat çalış­maları Avrupa'nın büyük ülkelerine gö­re daha geç başlamış, aynı zamanda da sınırlı kalmıştır. Bu alanlarda ancak XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bazı Önemli eserlerin verilmeye başlandığı görülmektedir. Lüttich Üniversitesi'nde Arap dili ve edebiyatı okutan V. Chauvin (ö. 1913), daha önce yayımlanmış olan Schnurrer'in BibHotheca Arabica (Halae 1811) ve Zenker'in BibHotheca Ori-entalis363 adlı ça­lışmalarını geliştirerek 1810-1885 yılla­rı arasında Bati'da çıkmış Araplar'la ve Arapça ile ilgili eserlerin bibliyografyası­nı hazırlamıştır364. Belçika'nın ve Ba-tı'nın yetiştirdiği büyük tarihçilerden H. Pirenne (ö. 1935], ekonomi ve ticaret ta­rihiyle iigili eserlerin yanı sıra Hz. Mu-hammed ve Şarlman üzerine de bir kitap yazmış {Mahomat et Charlemagne, Bruxel-les 1936; Hz. Muhammed ue Charlemagne365, Ankara 1984), Belçi­ka'da yetişen çağdaş şarkiyatçılardan biri olan P. C. G. Ryckmans da (ö. 1969] özellikle Arap dünyasının İslâm öncesi tarihi ve kitâbeleriyle ilgilenip Kudüs'te ve Ortadoğu'nun bazı bölgelerinde araş­tırmalar yapmıştır. Le Museon dergisi­nin editörlüğünü de yürütmüş ve çalış­malarının birçoğunu bu dergide yayım­lamış olan Ryckmans'ın İslâmiyet önce­si Araplar'ın dinlerine dair de Les Reîi-gions arabes preislamiques adlı (1947) bir eseri vardır. İlk defa 1929 yılında In-stitut des Hautes Etudes de Belgique'te Arapça dersleri vermeye başlayan Ar-mand Abel (ö. 1973) Mısır ve İsiâm sa­natları üzerine olan çalışmalarıyla tanın­mıştır. Kahire Üniversitesi'nde de öğre­tim üyeliği yapan Abel'in İslâm sanatla­rı, Kur'an, müslüman - hıristiyan diya­logu gibi değişik konularda çok sayıda makalesi yayımlanmış bulunmaktadır. Centre Pour T Etüde des Problemes du Monde Musulman Contemporain'in yö­neticiliğini de yapan Abel aynı zamanda Encyclopedie de 1'islam'm yazı kuru­lu üyesiydi; başlıca çalışmaları arasında Le Coran366 ve editörlü­ğünü yaptığı Le Monde arabe et mu-sulman367 zikredilebilir. 1882 yılından bu yana Louvain Katolik Üniversitesi tarafından çıkarılmakta olan Le Museon, 1924 yılından beri Brüksel Üniversitesi tarafından çıkarılmakta olan Bysantion ve 1957'den itibaren Centre Pour I'Etüde des Problemes du Monde Musulman Contemporain tarafından çı­karılmakta olan Correspondance d'Ori-ent, İslâmiyat ve şarkiyat çalışmalarının yayımlandığı önemli dergilerin başında gelmektedir.

Halen Belçika'da Louvain Katolik Üni-versitesi'ne bağlı Institut Orientaliste, yine aynı üniversiteye bağlı Institut Su-perieur d'Archeologie et d'Histoire de l'Art ve Brüksel Üniversitesi'ne bağlı Centre Pour l'Etude des Problemes du Monde Musulman Contemporain gibi kuruluşlarla Gent Üniversitesi Faculte" de Letters et de Füosophie Department des Etudes Islamiques'te de Ortadoğu ve İslâm toplumlarıyla ilgili inceleme ve araştırmalar yapılmaktadır. Ayrıca Brük­sel, Liege, Gent ve Louvain üniversitele­rinin ilgili bölümlerinde Türk, Arap ve Fars dilleri öğretilmekte, özellikle Orta­doğu üzerine çeşitli araştırmalar ger­çekleştirilmektedir. Brüksel'deki AcadĞ-mie Royale des Sciences des Lettres et des Beaux Arts de Belgique'te kütüpha­nesinde çok sayıda Doğu kaynaklı eser bulunmaktadır. Louvain Katolik Üniver­sitesi Institut Orientaliste de önemli bir uzmanlık kütüphanesine sahip olup şar­kiyat ve İslâmiyat'la ilgili araştırmacıla­ra hizmet vermektedir. Ayrıca diğer üni­versitelerin ve çeşitli merkezlerin kütüp­hanelerinde de İslâmiyet'le ve müslü­man toplumlarla ilgili eserler bulunmak­tadır. Ülkede ayrıca İslâm ve müslüman toplumlarla ilgili çok sayıda araştırma merkezi faaliyet göstermekte, bu mer­kezler özellikle İslâmiyet'in ve müslü-manların Belçika'da tanıtılmasında önem­li ro! oynamaktadırlar. Bunların başlıca-ları şunlardır: Brüksel'de Centre d'Etu­des et de Documentation sur le Proche-Orient, Centre lslamique et Culturel de Belgique, Centre de Sociologie de I'is­lam, Mons'ta Centre d'Etudes et de Re-cherches Arabo-lslamiques, Louvain'de Centre d'Etudes et de Recherches sur le Monde Arabe Contemporain.

Bibliyografya:

Necfla el-Akîkt, el-Mûsteşrikün, Kahire 1965, [il, 1026-1032; İsmail Soysal - Mihin Eren, Türk İncelemeleri Yapan Kuruluşlar, Ankara 1977, s. 102-103; Bedevi, Meusû'atu I-müsteş­rikin, s. 209-211, 262; J. Coppens. "in Memo-riam Mgr. Gonzague Ryckmans", BibHotheca Orlentalls, XXVI/5-6, Leiden 1969; E. Janssens. "Armand Abel: 1903-1973", Correspondance d'Orîent, sy. 19-20, Paris 1971-72, s. 3-6; A. Destree, "Armand Abel", Boleün de la Asoca-Üon Espanola de Orientalistas, IX, Madrid 1973, s- 6-7.




Yüklə 0,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin