Dr. Öğr. Üyesi Kani ÜLGER kulger@gmail.com Cumhuriyet Üniversitesi
Başlangıç olarak Rönesans’ı alacak olursak Batı resim geleneğinde gelecek 450 yıl boyunca figürde ve kompozisyonda belli bazı yapı ve kurallar var olagelmiştir. Bu dönem boyunca zaman zaman figür ve kompozisyonda bazı arayışlara girilmiş olsa da resimde baskın Rönesans kuralları varlığını her zaman sürdürmüştür. Hatta 1760’Lara gelindiğinde resimde antikçağa artan ilgi nedeniyle resimde figür açısından yeniden Rönesans’a bir dönüş görüyoruz. Neoklasizm olarak adlandırılan bu dönemde ideal güzellik anlayışı resimde Rönesans anlayışıyla yansıtılmıştır. Bununla birlikte 1854 yılında Empresyonistler bu gelenekten kopmuşlardır. Ekspresyonistler de bu kopuşu izlemişlerdir. XIX. Yüzyılda Picasso ile resim figür ve kompozisyon ögeleri açısından bu kopuşun kurallarını koymuşlardır. “Soyut Sanat” olarak adlandırılan akımla birlikte Kandinsky resimde hem figürü hem de kompozisyonu bir kez daha tartışmaya açmıştır. Bu tartışmaya Sürrealistlerce belli bir yanıt verildiği ileri sürülse de tarihsel gelişim sürecinde resmin önemli ögelerinden olan figür ve kompozisyonun yüzyıllar boyunca değişimi devam etmiştir. Halen günümüzde de resimde figür ve kompozisyon ögeleri yanıtı aranan bir sorunsal olarak önemini korumaktadır.
Anahtar Kelimeler: Resim, Figür, Kompozisyon.
THE FIGURE AND COMPOSITION IN THE PAINTING
Since the Renaissance, there were certain rules in the painting regarding figure and composition. Although some searching seen during this period, the dominant Renaissance rules have always maintained their existence in the figure and composition. In 1760s, we observed that there was a turn back to the Renaissance rules in the figure because of the increased interest in antiquity. This period, called neoclassicism, ideal beauty concept was reflected again in the painting with Renaissance mentality. In 1854s, the Impressionists broke away from this tradition. In the 19th century, Picasso put new rules into practice in terms of the figure and composition as he left the tradition in the painting. Also, Kandinsky developed the painting again and this searching was called as abstract art. Although the surrealists as well transformed the figure and composition, it can be said that the figure and composition in the painting will be always maintain their importance in future as to be past.
Keywords: Painting, Figure, Composition.
14
MICHAEL THONET VE ÜNLÜ SANDALYELERİ
Arş. Gör. İnci Pürlüsoy
Arş. Gör. Melih Kurnalı
Prof.Dr. Murat KILIÇ
muratkilic@kku.edu.tr
Kırıkkale Üniversitesi
Michael Thonet ünlü alman mobilya tasarımcısı ve sanayicisi Boppard, Koblenz yakınında, 1796 Almanya da doğmuş ve1871 yılında Viyana da ölmüştür. 1800’lerin ortalarında, daha önce sadece el işçiliği ile yapılabilen sandalyelerin seri üretiminin yapılabilmesi için çalışmalara başlanmıştı. Bu çalışmaların arasında, en başarılı olanlardan biri hiç şüphesiz Michael Thonet idi. 1821'de Boppard'da bir atölye kurarak ağacı buharda bükme yöntemi ile bükmeye çalıştı. Köylerde uygulanan bu eski tekniği, vidalı ya da yapıştırma yoluyla birleştirilen elemanlardan oluşan, sandalye, koltuk vb. yapımına uyguladı. 1819 yılından itibaren dolap üreticisi olarak başladığı mobilyacılığa, 1830’larda şekillendirilmiş ahşap (bentwood) ve tutkal yardımıyla sandalye üretimi yaparak devam etti. Klobenz Ticaret Fuarı’nda, Avusturya Kraliyet ailesiyle tanışması ve davet üzerine Viyana’ya taşınması, Thonet ailesinin hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. 1849’da oğullarıyla beraber kurduğu Gebrüder Thonet (Thonet Kardeşler) firması bünyesinde ahşaba şekil verme teknikleri konusuna yoğunlaştı. Nitekim zamanla mükemmelleştirdikleri üretim teknikleri, hem hafif, hem dayanıklı, hem de çok şık formlara sahip sandalyeler üretmelerine olanak sağladı. Otomobil üreticisi Ford’dan daha önce üretim hatlarını kullanan, IKEA’dan çok önce mobilyaları kutulayıp satma fikrini akıl eden Michael Thonet, kapitalizmin öncü isimlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Mobilyalarını, yenilikçi üretim teknikleri ve dağıtım olanakları ile kitlelere ulaştırmayı başaran Thonet’in, No.14 isimli sandalyesi 1930 yılına kadar ulaştığı 30 milyon adetlik satış rakamı ile 19.yüzyılın en önemli endüstriyel ürünlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Michael Tonet, Sandelyeler,
MICHAEL THONET AND HIS FAMOUS CHAIRS
Famous German furniture designer and industrialist Michael Thonet was born in Germany Boppard near Koblenz in 1796 and died in Vienna in 1871. In the mid 1800's, activities were initiated for the mass production of chairs which could only be produced with hand- workmanship in the past. Without doubt, the most successful attempts among these activities belonged to Michael Thonet. He opened an atelier in 1821 in Boppard and began bending trees with the steam wood bending method. He applied this old technique which was used in villages in the past to the production of chairs, sofas, etc. which consisted of parts assembled with screws or adhesives. He continued his furniture business which he started in 1819 as a cabinet producer by producing chairs using bentwood and glue in the 1830's. Meeting the Austrian royal family at the Klobenz Trade Fair and moving to Vienna upon their invitation became an important turning point in the life of the Thonet family. Within the body of the Gebrüder Thonet (Thonet Brothers) company which he founded in 1849 with his sons, he focused on techniques of shaping wood. In fact, the production techniques they have perfected by time allowed the production of light-weight, durable and very elegant chairs. Michael Thonet, who used production lines before automobile producer Ford and developed the idea of packaging and selling furniture much earlier than IKEA, is noteworthy as one of the leading names of capitalism. Thonet succeeded in making his productions accessible for the masses with his innovative production techniques and distribution facilities and his chair named No: 14 is regarded as one of the most important industrial products of 19th century with its sales records reaching 30 million until 1930.
Key Words: Michael Thonet, Chairs, Bent wood.
15
GÜNCEL SANATTA SANAT ESERİ OLARAK "KOKU”
Dr. Öğr. Üyesi Şuayyip YÜCEL
suayucel@yahoo.com
Kırıkkale Üniversitesi
Bu araştırmanın amacı, sanatçıların bir sanat eserine kokuyu dahil etme girişimlerini örnekler üzerinden çözümlemektir. Diğer bir deyişle sanatçıların sanat yapma pratiği olarak kokuyu seçme nedenlerine ve güncel sanat mekanlarında izleyicilere farklı deneyimler yaşatma heveslerine kavramsal bir pencereden bakmaktır. Bu araştırmanı kapsamı ise; 1960'lardan günümüze “koku”yu eserlerinde kullanmış sanatçıların incelenmesi ile sınırlıdır. Görmeye dayalı sanat eserlerinin zihinde oluşma süreci sırasıyla “izlenim”, "duyum" ve “algı”dır. Koku ile oluşturulan eserlerde ise nesnel bir gerçeklik olmadığından, görmedeki "izlenim" aşaması ortadan kalkmaktadır. İzlenim aşamasından muaf olan koku duyumu bir olayın varlığını yalın bir biçimde bilinç alanına alınmasını ve idrak edilmesini sağlamaktadır. Bir sanat eseri olarak “koku” duyum yoluyla doğrudan izleyicinin zihnine ulaşmaktadır. Sanat eserinin maddesel egemenliğini ortadan kaldıran koku duyumu, hem sanatçılara hem de izleyicilere farklı deneyimler sunmaktadır. Bu nedenle algıyı bilimsel zemine oturmaya çalışan Gestalt kuramcıları gibi sanatçılarda koku'ya sanat eserinde estetik bir zemin bulmaya çalışmışlardır. Marcel Duchamp 1919 yılında "50 cc of Paris Air" adlı eseri ile “koku”nun bir konu olarak sanatçılar tarafından ele alınmasına yeni bir kapı açmıştır. Günümüzde ise enstalasyon sanatçısı Sissel Tolaas gibi bir çok sanatçı sadece “koku” temalı yerleştirmeleri ve performansları ile günümüz izleyicilerine farklı psikolojik deneyimler yaşatmaktadırlar. Sonuç olarak günümüzde görme ve işitmeye dayalı sanat yapma pratiklerine koklama duyusu da eklenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Koku Sanatı, Sanat, Güncel Sanat, Duyum.
“SCENT” AS AN ARTWORK IN CONTEMPORARY ART
The problem of this research is to analyze the attempts of artists to include the scent into a work of art through examples. In other words, it is to look at the reasons why artists choose candle as a practice of art making and their enthusiasm to experience different experiences with viewers in contemporary art spaces from a conceptual window. The scope of this study is limited to the examination of artists who used the “scent” in their works from the 1960s to the present day. The process of formation in the minds of artworks based on seeing is “impression”, “sensation” and “perception” respectively. Since there is no objective reality in the works created with the scent, the “impression” phase of seeing stands out. The sense of scent, which is exempted from the phase of impression, ensures that the presence of a phenomenon is taken in the field of consciousness in a simple way and is perceived. As a work of art, the scent directly reaches the mind of the spectator through sensation. The sense of scent, which disappeared the material dominance of the work of art, offers different experiences to both artists and audiences. For this reason, artists like Gestalt theorists who try to adopt the perceptual scientific ground tried to find an aesthetic ground in the work of art to the scent. In 1919 Marcel Duchamp opened a new door for artists to handle the “scent” as a subject with his “50 cc of Paris Air”. Today, many artists, such as installation artist Sissel Tolaas, are experiencing different psychological experiences with present-day audiences with their “scent” -based installations and performances. As a result, the sense of smell is added to the practice of art based on sight and hearing today.
Keywords: Scent Art, Inhaling Art, Contemporary Art, Sensation.
16
VAN ABBE MÜZESİ’NDE ARAŞTIRMA ve EĞİTİM PROGRAMLARI
Dr. Öğretim Üyesi Hüda Sayın YÜCEL
hudasayn@gmail.com
Dr. Öğr. Üyesi Şuayyip YÜCEL
Kırıkkale üniverrsitesi
Bu araştırmada, Van Abbe Müze’sinde yapılan eğitim ve araştırma programlar incelenmiştir. Van Abbemuseum, Hollanda’ nın Eindhoven kentinde, dünyaca ünlü modern ve çağdaş sanat müzesidir. Müze dünyadaki en büyük resim koleksiyonlarından birine sahiptir. Ayrıca Pablo Picasso, El Lissitzky, Piet Mondrian ve Wassily Kandinsky'nin eserlerine de sahiptir. Bu araştırmada, Van Abbe Müze’sinde eğitim ve araştırma amaçlı yapılan programlar incelenerek, müze, eğitim ve araştırma gibi kavramlarla ilgili bir bakış açısı ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu amaçla, Müze’ye yapılan eğitim amaçlı geziden elde edilen verilerden yararlanılarak ve kaynaklar taranarak veriler elde edilmiştir. Müzenin eğitim programında aşağıdaki etkinlikler yer almaktadır. “Çocuk Sanat Kulübü”, “Aile Sanat Kulübü”, “Tiyatro Turu”, kör, kısmen gören, sağır ve işitme zorluğu olan kişiler için “Özel Konuklar” rehberli turlar, afazi olan insanlar için “Abbe Konuşması”, Alzheimer olan insanlar ve bakıcıları için “Unutulmaz Van Abbe”, Yetenekli öğrenciler için “Radikal Madeniz!”, “Dadaıst Sıngıng Dıalogue” korosu, 19 ile 29 yaş aralığındaki gençlere yönelik olarak “Genç Sanatlar Topluluğu”, “Genç Sanat Gecesi” ve “Sanat Hakkında Konuş”, otizm vb. bazı engelleri olan insanlar için “Duyusal Bir Mola Vermek”, “Robotla Müze Ziyareti”, “Hastane Özel Konukları Müzesi App” ve mobil müze “KUNSTBLOK”. Araştırma programı kapsamında ise; “Yaratıcı Doctus (CrD)”, “Araştırma Hibeleri”, “Yükseköğretim Araştırma Programı”, “Psikiyatride Sanatsal Stratejiler”, “Plastik Projesi”, “Arşiv”, “Yayınlar” ve “Kütüphane” müzenin sağladığı programlardır.
Anahtar Kelimeler: Van Abbe, Müze, Sanat, Eğitim, Araştırma.
RESEARCH AND EDUCATION PROGRAM AT THE VAN ABBE MUSEUM
In this research, educational and research programs in Van Abbe Museum are examined. Van Abbemuseum in Eindhoven, The Netherlands, is a world-renowned modern and contemporary art museum. The museum holds one of the largest collections of paintings in the world. It also has works by Pablo Picasso, El Lissitzky, Piet Mondrian ve Wassily Kandinsky. In this research, it is aimed to reveal a point of view about concepts museum, education and research by examining the programs that are made for educational and research purposes at Van Abbe Museum. For this purpose, data were obtained by using the data obtained from the educational trips made to the Museum and by scanning the sources. In the museum's educational program provides the following activities. “Children's Art Club”, “Family Art Club”, “Theater Tour”, “Special Guests” guided tours for blind, partially sighted, deaf and hard of hearing people, “Abbe Speech” for people with aphasia, “Unforgettable Van Abbe” for Alzheimer's people and caregiver, “Young Art Society”, ”Young Art Night” and “Talk About Art” for young people between the ages of 19 and 29 etc. “Radical Mine!” for talented students, “Dadaist Templar Dıalogue Chorus”, “Take A Sensory Break”, “Museum Visit With Robot”, “Special Guests App” and mobile museum “KUNSTBLOK” for people with some disabilities. Within the scope of the research program; Creator Doctus (CrD), Research Grants: Deviant Practice, Higher Education Research Program, Artist In Residence Programme, Artistic Strategies İn Psychiatry , Plastics Project, Archive, Publications and Library are the programs provided by the museum.
Keywords: Van Abbe, Museum, Art, Education, Research.
17
OKUL ÖNCESİ EĞİTİME DEVAM ÖĞRENCİLERİN YAPTIKLARI RESİMLER İLE AİLE BİREYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN İNCELENMESİNDE RESİM’İN BELİRLEYİCİ ROLÜ
Dr.Öğr. Üyesi Mustafa DİĞLER
001mustafadigler@gmail.com
Aksaray Üniversitesi
Çocuk keşfedilmesi zor kapalı bir kutu gibidir. Çocuklar erken çocukluk dönemi boyunca birçok değişime ve yeniliğe açık bir varlıktır. Çocuğun dünyasında yaşadığı bu değişim ve yenilikler çocuk üzerinde olumlu ve olumsuz etkiler yapmaktadır ve bu çocuğun üzerinde oluşturduğu etkileri ortaya koymak sanıldığı kadar kolay değildir. İnsanlar bu değişimlerin ve yeniliklerin çocuğun sosyal, duygusal ve psikolojik yaşantıları üzerindeki etkilerini ve çocukların karşılaştıkları durumlarla ilgili duygu ve düşüncelerini çeşitli yollarla öğrenebiliriz. Bu yollardan en önemli olanı resimdir. Çocuğun kendisini sözle ifade edemediği durumlarda resim devreye girer ve biz sanat eğitimcileri için vazgeçilmez ifade araçlarından birisidir. Bu çalışmamızda okul öncesi eğitime devam eden öğrenciler üzerinde “Ailemiz ve Biz” uygulama çalışması kullanılmıştır ve uygulama çalışması sonucunda araştırmaya katılan çocuklarla yaptıkları resimler üzerine mülakat yapılarak. Çocukların bu yöntemle kendilerini en iyi şekilde ifade etmelerine fırsat tanınmış ve sonuç olarak çocukların aile bireyleri ile arasındaki ilişki düzeylerine ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Çocuk, Okul öncesi, Resim, Aile, Analiz.
PRE-SCHOOL EDUCATION CONTINUING THE ROLE OF PICTURES IN THE RELATIONSHIP BETWEEN THE PICTURES AND THE FAMILY INDIVIDUALS
Children are like a closed box that is difficult to discover. Children are a multifaceted entity in early childhood. These changes and innovations in the child's world are affecting the child positively and negatively, and it is not as easy to imagine the effects that this child has on them. We can learn about the effects of these changes and innovations on the child's social, emotional and psychological experiences and the feelings and thoughts about the situations they meet. The most important of these ways is the picture. In cases where the child can not express himself or herself, the picture comes into play and is one of the indispensable means of expression for art educators. In this study, "Our Family and We" application study was used on the students who are continuing pre-school education and as a result of the application study, the interviews with the children who participated in the research were conducted. The children were given the opportunity to express themselves in this way in the best way, and as a result the level of the relationship between the children and the family members was reached.
Keywords: Child, Preschool, Picture, Family, Analysis.
18
MÜZE KAVRAMI VE MODERN MÜZE ÖRNEKLERİ
Dr. Öğr. Üyesi Bülent BULDUK
bulentbulduk@yahoo.com
Cumhuriyet Üniversitesi
Müze olgusu, insanlığın tarihsel reflekslerinin ve belleğinin kayıt altına alındığı mekanlardır. Geçmişten günümüze insanlığın sosyal ve beşeri deneyimlerinin aracıdır. Müze, hem eğitsel hem de estetik anlamda bir takım özel nesneleri istifleyip teşhir etmenin kamusal ve özel mekanıdır. İlk çağlardan itibaren başlayan müzeleşme süreci uygarlıklar dönemiyle bir biriktirme biliciyle anlam kazanmaya başlamıştır. Değer atfedilen doğa ve sanat-zanaat nesneleri kutsal mekanlarda, saray ve mezarlarda toplanıp sergilenmiştir. Dolayısıyla bu çalışma ''Müze'' olgusunun tarihsel gelişimini ve modern müzelerin çok katmanlı dönüşümünü müze örnekleriyle ele alacaktır. Mevcut müze araştırmalarına bir katkı sağlaması açısında bir araştırma niteliğinde olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Müze, Modern Müze.
19
TIMSS VE PISA RAPORLARI DOĞRULTUSUNDA MÜZİK EĞİTİMİ UYGULAMALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Dr. Öğr. Üyesi Gökhan ÖZTÜRK
goztr@mynet.com
Gaziosmanpaşa Üniversitesi
Eğitim sistemleri, her ülkenin kültürel, sosyal ve ekonomik beklentilerine göre şekillenir. Bununla birlikte uluslararası ilişkilerin ve geniş katılımlı ölçme değerlendirme uygulamalarının gelişen teknoloji ile birlikte yaygınlaşması, eğitim sistemlerini değişime sürüklemektedir. Bu bağlamda, güvenilir bir referans olarak kabul edilen Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri (TIMSS) ve Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) araştırma raporları, günümüzde çoğu ülkenin eğitim politikalarına ve reform çalışmalarına yön veren bir etkiye sahiptir. Ölçme içerik ve yaklaşımlarında farklılıklar olmakla birlikte, ülkelerin eğitim düzeylerinin birbirleriyle karşılaştırılmasına imkân sağlayan bu tarama araştırmalarının temel amacı; öğrencilerin bilgi ve becerilerini ölçmek ve değerlendirmektir. Bununla birlikte, öğrenci profili, öğretim programları, öğretmen özellikleri ve okul iklimi gibi ülkelerin sosyal ve eğitim yapısı hakkında detaylı bilgiler de sağlamaktadır. Alanyazında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından yürütülen PISA araştırmalarına yönelik çeşitli eleştiriler bulunmasına karşın, her iki çalışmanın sağladığı detaylı ve tutarlı verileri referans alan ülkeler, uluslararası düzeyde kendi başarılarını ve eğitim sistemlerinin güçlü ve zayıf yönlerini görebilmekte, eğitim politikalarını, öğretim programlarını ve öğretmen yeterliklerini gözden geçirebilmektedir. TIMSS ve PISA 2015 araştırma raporlarında Kanada, Finlandiya, Japonya, Singapur ve Kore’nin yüksek performans sergiledikleri görülmektedir. Farklı kıtalarda bulunan ve farklı kültürlere sahip olan bu ülkelerin başarılarının, kültürel farklılıklardan ziyade, eğitim sistemlerinin ve yöntemlerinin başarılı yönetiminden kaynaklandığı düşünülebilir. Bu görüşe dayanarak adı geçen ülkeler için “müzik eğitimi pratikleri başarılıdır” çıkarımı yapılabilir. Bu görüşler doğrultusunda çalışmanın amacı TIMSS ve PISA 2015 raporlarında üst sıralarda yer alan ülkeler arasından seçilen bir örneklem üzerinden, müzik eğitimi uygulamalarını incelemek ve ülkemizdeki müzik eğitimi uygulamalarıyla karşılaştırma yapmaktır. Bu yönüyle çalışma bir karşılaştırmalı eğitim araştırmasıdır. Elde edilen veriler yatay ve tanımlayıcı yaklaşıma göre analiz edilecektir. Çalışma sonunda, ülkeler arasındaki benzerlikler, ortaklıklar ve farklılıklar doğrultusunda ülkemizdeki müzik eğitimi uygulamalarına katkı sağlayabilecek öneriler sunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: TIMSS Ve PISA Raporları, Müzik Eğitimi Uygulamaları, Karşılaştırmalı Eğitim Araştırması.
EVALUATION OF MUSIC EDUCATION PRACTICES IN RELATION TO TIMSS AND PISA REPORTS
Education systems are shaped by cultural, social and economic expectations of each country. However; prevalence of international relations and broad participation measurement and evaluation practices with developing technology drags education systems into change. In this context, Trends in International Mathematics and Science Study (TIMSS) and Program for International Student Assessment (PISA) research reports, which are regarded as reliable references, have influence that guides educational policies and reform efforts of many countries today. Despite of differences in measurement contents and approaches, the core purpose of these scan surveys, which enable to compare educational levels of countries with each other, is to measure and to evaluate knowledge and skills of students. In addition to this, they also provide detailed information on the social and educational structure of countries, such as student profile, curriculum, teacher characteristics and school climate. Although there are several criticisms of the PISA research conducted by the Organization for Economic Cooperation and Development (OECD) in the literature, countries those take detailed and consistent data, of which both studies provided, as references are able to see both their achievements at the international level and the strengths and weaknesses of their education systems, and are able to review their educational policies, curriculum and teacher competencies. It is seen in TIMSS and PISA 2015 research reports that Canada, Finland, Japan, Singapore and Korea have shown high performances. It can be considered that achievements of these countries, which are located in different continents and have different cultures, result from the successful administration of education systems and methods rather than cultural differences. Based on this standpoint, it can be deduced that ‘music education practices are successful’ for the aforementioned countries. In accordance with these considerations, the purpose of the study is to examine music education practices through a sample selected among countries, which are top ranked in TIMSS and PISA 2015 reports, and to compare with music education practices in Turkey. In this respect, the study is a comparative education research. Obtained data will be analyzed according to the horizontal and descriptive approach. At the end of the study, recommendations, which could contribute to music education practices in Turkey, will be presented in accordance with similarities, partnerships and differences between countries.
20
8-12 YAŞ GRUBU ÇOCUKLARININ KENDİ YAZDIKLARI BİR HİKAYEYİ MÜZİKLİ DRAMATİZASYON YÖNTEMİYLE CANLANDIRMA SÜRECİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yunus YAPALI
yunusyapali@gmail.com
Öğretmen / Muzaffer Sarısözen GSL
İlknur ÖZAL GÖNCÜ
Bu çalışmada 8-12 yaş grubunda çocukların drama yöntemi ile kendi yazmış oldukları hikayeden yola çıkılarak oyunun yazılma ve sahnelenme süreci değerlendirilmektedir. Yapılan canlandırma çalışmalarında değerler eğitimi kapsamında kazandırılmak istenen; sevgi, saygı, sorumluluk, adalet, yardımseverlik, doğruluk, dürüslük, güven, hoşgörü, alçak gönüllülük, empati, kanaatkarlık, çalışkanlık ve sabırdan oluşan 14 değeri içselleştirmeleri ve farkındalık oluşturmalarını destekleyici çalışmalardan oluşmaktadır. Dramatizasyon yönteminin ağırlıklı olarak uygulandığı bu çalışmada öncelikle drama, müzik, dans, dramatizasyon ve müzikli dramatizasyon kavramlarına yer verilmiş, çalışmanın ikinci bölümünde ise; müzikli dramatizasyon etkinlikleri için belirlenen 12 hafta süreli grup çalışması planlandığı, kendi yazdıkları ve “Büyük Mor Gezegeni’nde MORKİN” ismini verdikleri hikayenin bir metne dönüştürülüp, dramatizasyon yöntemi ile sahnelenmesi sürecinin değerlendirildiği bölüm yer almaktadır. İlköğretim çağındaki çocuklara değerler eğitiminin kazandırılmasının yanı sıra öğrencilerin kendilerini daha iyi tanımaları, müzikli dramatizasyon aracılığı ile sahnede müzik eşliğinde dans ve oyunlar yoluyla kendilerini müzikal olarak daha rahat ifade edebilecekleri düşünülmüştür. Yapılan canlandırmalar çocukların kendi yaptıkları ritim aletleriyle renklendirilmiş yaratıcılık yönlerinin gelişmesine katkıda bulunulmuştur. Veli, öğrenci ve öğretmen birlikteliğinin sağlanarak çocukların gelişiminde bu üçlünün önemi vurgulanmış ve bu amacı gerçekleştirmek için sahnelenen müzikli tiyatronun kostümleri oyuncuların kendi velileri tarafından hazırlanmıştır. Bu süreçte öğrenciler için velileriyle ortak bir ürün çalışması yapmanın oluşturduğu hazzın yanı sıra; hikayede yer alan kahramanların oyuncaklarını hazırlayarak onların motor becerilerinin gelişmesine katkı sağlanmıştır. Hikaye sahneye taşınmış ve canlandıran çocukların kendi okullarında sahnelenmiştir.
Dostları ilə paylaş: |