|332| bi
limn
ame
XXXV
II,
2
01
9/
1
CC
B
Y-
NC
-N
D 4
.0
neticesi çıkar.
24
Bir konuda ortayı bulmak ve adaleti tesis etmek istediğimizde iki uca
eşit mesafeden söz ederiz. Sözgelimi, matematiksel orta sözkonusu
olduğunda durum oldukça açıktır, ve herkes için ortanın aynı olduğu
söylenebilir. Eğer çok olan on, az olan iki ise, bu durumda matematiksel orta
iki tarafa da eşit uzaklıkta olan altı olur. Ancak insana göre ortayı bulmaya
çalıştığımızda yanıt değişken olacaktır. İnsan açısından meseleye
bakıldığında, matematiksel ortalamanın bir öneminin olmadığını görürüz.
Profesyonel bir sporcu için yirmi kilo kaldırmak azdır, ama beden eğitimine
yeni başlayan biri için fazladır. Yine bu miktar, atletler için farklı, güreşçiler
için farklıdır. O halde durumun farkında olan her insan fazlalıklardan ya da
eksikliklerden uzak durup ortayı bulmaya çalışmalıdır, ancak bu orta bize
göre ortadır. İnsanlar işlerinde itidali sağlayacak şekilde hareket etmeye
çalışırlarsa, en iyiyi (adaleti) ancak böyle elde ederler. İfrat ve tefrit iyi olanı
bozar, orta ise korur. Bir şey fazla ya da eksik değilse ona iyi adını veririz.
Korku, cesaret, istek, öfke, merhamet gibi duygularda ifrat ve tefrit ya da
itidal üzere olma durumu sözkonusudur. Uygun zamanda, uygun oranda,
uygun insanlara uygun muamelede bulunmak en iyisidir ve mutedil olan da
budur, bu da erdemdir. Kısaca, erdem, itidal üzere olmak ve bunu
amaçlamaktır.
25
Öyle anlaşılmaktadır ki, “hakîm” her şeyde en uygun olana isâbet eden,
dolayısıyla tedbir ve tasarrufunda hatadan uzak olan demektir. Bundan
dolayı, akıl ve iyi niyet hikmetin şartı, düşünce de başlangıcıdır. Tüm bunlar
ilahî iradenin eseri olan kabiliyetlerdir. Ancak, şu kadar var ki, ilk şartlar ve
ilk sebepler, kayıtsız şartsız bir ön iradenin eseri iken; hikmet düzeninde
olayların cereyan şekli, kulun istek ve iradesi (yatay nedensellik) yanında,
ilahî iradenin (dikey nedensellik) de o yönde tecellî etmesiyle meydana gelir.
Burada sadece bir doğurtma ve çoğaltma değil, yaratma ve icat vardır.
Hikmet, bir açıdan kozmik düzeyde vehbî, (Allah vergisi) başka bir açıdan
ahlâkî düzeyde kesbî (kazanmakla ilgili) sayılabilir. Kulun iradesi sıradan
(âmil) sebep, ilahi irade gerçek ve geçerli (fâil) sebeptir. Başında ve sonunda
ilahî irade bulunmadan hiçbir şey meydana gelmez; zira, kulun iradesi
bağlantı kurmaya yarayan sınırlı bir güçtür. İlahî iradenin çok değişik
şekillerde tecellî etmesi, işte Allah`ın geniş (Vâsi‘) adıyla anılmasının bir
sonucudur. Bundan dolayı hikmetin aslı ihsandır, hikmet eseri olan şeyler
24
Özcan, 45.
25
The Nicomachean Ethics, 30-31.