VIII.6 Yapıbozumculuk (Yapısöküm):
Bilim dünyasındaki yukarıdaki gelişmeler yok akılcılar, yok deneyciler, yok rasyonalistler, yok yeni Kantçılar, yok yeni pozitivistler, yok doğrulamacılar, yok yanlışlamacılar diye adlandırılan felsefecilerin bilgi kuramlarının değişmesine, güç kaybetmesine, yapıbozuma uğramasına neden oluyor. Kaos kuramı bir sıvı gibi her yeri kapsıyor. Simülasyon teknolojisi her yere giriyor. Çevre felsefesi toplum olaylarında aktivist roller üstlenmeye başlıyor. Kararlılığa gitmek, teke gitmek sorgulanıyor. Ortak hayat ideali, evrensellik iddiası, devrim, ütopya, ilerleme, gerçeklik gibi modern kavramlar yapıbozuma uğruyor. Modern kimlikler anlamını yitiriyor. Örneğin Arap Baharı hareketi ve Gezipark gibi hareketler, sosyoloji, antropoloji ve siyaset bilimi yöntemleri bir yana bırakılıp, bu modern bilimleri yapıbozuma uğratan ve tümünü kapsayan biçimde kaos kuramıyla, karmaşıklık bilimiyle ve simülasyon kuramlarıyla kritik ediliyor.
İlk güncellerimizde de söylediğimiz gibi batılı bilgi kaos-kozmos ikili karşıtlığından beslenmiştir. Ve bugüne kadar Batı düşünce iktidarı bu ikili karşıtlığında kozmos’un metaforlarını (batı, cesur, akıllı, namus, güzel gibi) kaos metaforlarına (doğu, korkak, aptal, namussuz, çirkin) egemen kılmıştır. Ancak kaos kuramı bugün bu ikicilikleri askıya almıştır. Bunlar arasındaki güç arayışına son vermiş, değişimin bu ikiliklerin zıtlaşması olduğunu savunan modernizmin akıl evrenselliği iddiasını zor duruma düşürmüştür. İnsanoğlunun aya gitmesi de gündüzün gece üzerindeki, aydınlığın karanlık üzerindeki hakimiyetine son vermiştir. Bunun anlamı hakimiyetin gecenin eline geçtiği demek değildir. Fransız felsefeci Jacques Derrida (1930-2004) yapısalcılara karşı eleştirel bir düşünce yöntemi ortaya atmıştır. Derrida’ya göre ruh- madde, varlık-yokluk, erkek-kadın, yapay-doğal, zihin-beden, batı-doğu, güzel-çirkin gibi ikili karşılar kavramları, birbirleriyle zıtlaşarak (düşman yaratarak) var olurlar. Aynı değeri taşımazlar. Terimler arasında egemenlik, iktidar ilişkisi vardır. Bunlardan biri egemen olurken, diğeri “öteki” konumuna geçer. Bu düşünce ilk yazılı metinlerden (mitolojilerden ve masallardan) beri var olan kaos-kozmos anlayışının bir metafizik eleştirisidir. Ve bu ikili karşıtlıklardaki iktidar zamanla değişime uğrar. Bu ikilide iktidar, güçler tarafından belirlenir. Bugünün dünyasında medyasıyla, sinemasıyla, internetiyle bu ikili ilişkiler birbirlerini yok etmeye çalışmakta veya çalıştırılmaktadır. Bu nedenle Derrida’nın felsefesi modernitenin en önemli ilkesi olan dualitenin (ikilciliğin) bugünün dünyasında yapısöküme uğradığını savunur. Postmodern eleştiri (kritik) olarak değerlendirilir. Benzer kritik teorilerle modernitenin, mantıksal pozitivizm yöntemlerini ve çözümlemelerini eleştiren, onları ret eden bu felsefecilere postmodernistler denir. Bu felsefenin Karl Popper sonrası en ünlüleri olarak, Michel Foucault (1926-1984), Gilles Deleuze (1925-1995) ve Félix Guattari (1930-1992) J. Baudrillard isimleri sayılabilir. Bu felsefecilere ve felsefelerine ait kitaplar Türkçede çokça vardır. Ancak postmodernistlerin bu çıkışlarına karşı çıkan felsefeciler ve bilimciler de vardır. Bunlar daha ziyade onların bilimi sorgulamasına, postmodern kuramlarıyla bilimi çözümlemeye kalkmalarına, bilimde yapıbozum (yapısökümcülük) arayışlarına kalkışmalarına büyük bir tepki göstermektedirler. Alan Sokal yazdığı, kuantum mekaniği ve genel görelilik kuramlarının birleştirilmesinin postmodern bir bilim yaratacağını savunan “sahte” makaleyle postmodernistleri aldatmış ve onları küçük düşürücü yazılar yazmıştır. “Alan Sokal Aldatması” denilen bu olay daha sonra kitaplaştırılmıştır.40
Daha öncelerde de Nermi Uygur hocanın bir düşüncesini bu güncellere eklemek istiyordum, ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Şimdi tekrar yeri geldi sayılır. Ekleyelim.
“Bilim vargılarında kesinlik yok diye güvenilirlik de yok saymak, tümüyle bilimin işleyişini çarpıtmaktan başka bir şey değil. yi yle eşdeğer saymak için, mantıkça bir zorunluluk gösterilemez: kesin olmayan, gene de güvenilen tümen tümen bilgi var. Örnek mi, işte bilim bilgileri. Aslında bilimi bilim kılan da budur. Kesin olmayı istemez ki bilim, kesin olmadığı için gözden düşsün. Bilimi sözüm ona kurtarmak için bilimin ille de kesin olduğunu savunmaya kalkışmak, en önemli bakımlardan bilime ters düşmekten başka bir şey değildir.”41
Eğer bu yapıbozumu sanata, sinemaya uygularsak buna postmodern sanat, sinemada postmodern estetik diyoruz. Çifte kotlama gibi. Bir eser ikicilikler arasında ötekileştirme yapmadan veya biri iktidar olmadan iki farklı yapıyı içinde barındırıyor. Yani hem elit bir zümreye hem de geniş halk kitlesine hitap edebiliyor (popülerlik). Filimde bir kahraman hem kötü hem de iyi olabiliyor. Filmin sonunda bu ikilik tarafının (çift kotlama) biri yanında yer alınmıyor. Veya düzeltmeye gidilmiyor.42
SON SÖZ: Umarım dersin başında söylediğimiz gibi dersimiz Akademik olarak iddiasız geçmiştir, başkalarıyla yarışa girmeye kalkmamışızdır. Ama dersimizin felsefe öğrencisi olmadıklarını bildiğimiz Matematik, Fizik, Biyoloji öğrencilerinin bilim felsefesine ilgisini çekmiş olduğunu, onların dersimizle dünyaya biraz da karışmış bir kafayla bakmaya başladıklarını umuyoruz. Bundan sonra kendi alanlarıyla ilgili dersleri dinlerken, bir film seyrederken, günlük yaşamlarında çözümler ararken bu derste öğrendikleri bilim felsefesinin “de da” ları olan bilgi kuramlarını, bunları eleştirirken anlattığımız hikâyeleri, bunların daha iyi anlaşılması için verdiğimiz film ve roman örneklerini, yaptığımız bilim dedikodularını hatırlayacaklarını hayal ediyoruz. Belki de aralarından birileri kendi alanlarında lisans diploması aldıktan sonra felsefede lisansüstü yapacaklardır. Belki de bazıları açık öğretimde Felsefe okumaya başlayacaklardır. O zaman ne mutlu bize.
Bu notlarda her ne kadar birçok kitaptan faydalanılmışsa da (onlar kaynak olarak notların içinde verilmiştir) şunu itiraf etmeliyim. Şafak Ural’ın, Doğan Özlem’in, Orhan Hançerlioğlu’nun ve Ömer Demir’in ders kitapları olmasaydı bu ders notları çok eksik kalırdı. Onlara öğrencilerim adına saygılarımı sunuyorum.
Vezneciler, 30 Mayıs 2014
EK
KISA İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ FİZİK TARİHİ43
IX.1 Giriş:
1514 Osmanlı ve Safevi (Persian) orduları arasındaki Çaldıran savaşını Yavuz Sultan Selim’in kazanmasının nedeni sahip olduğu toplardır. Bu mobil toplar çok kısa mesafeli olsa bile Şah İsmail’in fillerini korkutmaya yetmiştir. Viyana kuşatması ve sonrasında Osmanlının başına gelenler de gene topların etkinlikleriyle ilgilidir. Avrupalı topların menzillerine göre çok kısadır. Yeni silah teknolojisini ve bilimdeki gelişmeleri takip edemeyen Osmanlı savaşları kaybetmektedir. Bu farklılığı kapatmak için III. Selim Avrupa’ya okumak için öğrenciler gönderir. Askeri Mühendislik okulları açılır. Avrupa’da eğitim gören bu öğrenciler Osmanlıda Askeri okullar dışında, Avrupa’dakilere benzer bir okulun açılması gerektiğini görürler. İçinde araştırma faaliyetlerini de içerecek bir okula (üniversiteye) gerek vardır.
(Galileo’nun Pisa Üniversitesi matematik kürsüsünün başına geçmesinden 275 yıl, Cambridge Üniversiteli Newton’un evrensel kütle çekim yasasını içeren Principia (Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri) kitabının basılmasından 176 yıl sonra ve Darvin 54 yaşındayken) 13 Ocak 1863 Salı günü akşamı I. Darülfünun açılır. Darülfünun açılışında ilk dersini (fizik) Mekteb-i Harbiye’de fizik, kimya ve geometri dersleri vermiş olan Mehmed Emin (Kimyager Derviş Paşa) verir. Prof. Dr. Ali Rıza Berkem Darülfünun’da verilmiş olan bu derslerle ilgili olarak, “İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinin ilk temellerinin 1862 yılında atıldığının kabul edilebileceği” saptamasında bulunmuştur.
1870, II. Darülfünun’un (Darülfünuni Sultani) üç şubesi olacaktır. Bunlar: Hikmet ve Edebiyat, İlm-i Hukuk ve Ulum-ı Tabiiye ve Riyaziye ( Doğa Bilimleri ve Matematik).
1874, III. Darülfünun Darülfünuni Sultani adı altında Mektebi Sultani (Galatasaray Lisesi) bünyesinde yeniden eğitime başlar.
1900, Darülfünuni Şahane ( İstanbul Darülfünu) adında IV. Darülfünun kurulur. Bu kuruluş Ulum-u Şeriye ve Edebiye, Ulum-ı Riyaziye ve Tabiiye adları ile iki şubeden oluşur.
1908’de II. Meşrutiyet’in ilan edilmesi ile IV. Darülfünun’un Darülfünuni Şahane olan adı Darülfünuni Osmani olarak değiştirilmiştir.
1911 yılında yapılan bu yeni yönetmenlikle ayrıca Darülfünun beş farklı medreselere (fakülteler) ayrılmıştır. Fenler şubesi, şimdiki adlarıyla “Matematik Bilimleri” ve “Doğa Bilimleri” kısımlarından oluşmaktaydı. Matematik ve Fizik (Salih Zeki Bey), Mekanik dersleri (Cevdet Bey). Fen Medresesi” bugünkü “Fen Fakültesi” ne dönüşür.
IX.2 Darülfünun’da Albert Einstein’ın Görecelik Kuramları Tartışılıyor.
Mehmed Refik (Fenmen) (1882-1951) Albert Einstein’in görelik teorileri esasları hakkında kitap yazmıştır. Ayrıca görecelik kuramlarının Türkiye’de tanıtılmasında Kerim Erim (1894–1952), Hüsnü Hamid (1890-1975) ve Tevfik Bey’in önemli katkıları olmuştur. Kerim Erim Almanya’da matematik eğitimi almış ve sonradan teorik fizik üzerine de çalışmalar yapmıştır. (Mehmet Refik ile birlikte Kuantum Fiziğinin öncüsü Max Plank’ın Das Weses des Lichtes kitabını Fransizca’ya çevirmiştir.) Kerim Erim görecelik kuramları üzerine konferanslar vermiş (1920) ve beş yıl sonra (1925) bu konferansların notlarını Fen Âlemi dergisinde bir seri halinde yayınlamıştır. 1915–1933 yılları arasında Darülfünun’da matematik müderrisi olarak çalışan ve Lozan Üniversitesi matematik bölümünü bitirmiş olan Hüsnü Hamid Aynştayn Nazariyelerinin İlmi Kıymet (1926) kitabında görelilik kuramlarını işlemiştir. 1924-1930 yılları arasında Fen Fakültesi Reisliği (Dekanlığı) yapmıştır.
Prof. Dr. Fahir Yeniçay ilk doktoralı Türk fizikçisidir. Darülfünundan mezun olduktan sonra (1927) Fransa’ya (Sorbon, Paris) gitmiştir. 1930 yılında doktorasını tamamlamış olan Prof. Yeniçay’ın hocası olan Nobel fizik ödüllü (1926) Prof. Dr. Jean Baptiste Perrin (1870-1942) dir.
IX.3 1933 İstanbul Üniversitesi reformu ve Fen Fakültesi
1933 Reformunda Darülfünun’un adı üniversite olmuş ve temel bilimlerdeki kadrosuna, Almanya’dan kaçarak gelen bilim insanları yanında Profesör Dr. Kerim Erim, Profesör Muavinleri; Saffet Rıza Alper, Cahit Arf, Tahsin Rüştü Bayer, Ali Riza Berkem (kimya), Ratıf Berker (mekanik), Remziye Hisar, Fazıla Şevket Giz, Suat Nigar, Ferruh Şemin, Haldun Nüzhet Terem, Nusret Kürkçüoğlu (fizik), Çelal Saraç (fizik), Kadri Uzman (Elektromekanik) katılmıştır. Artık üniversite bir Avrupa üniversitesi yapısındadır. Kürsüler kurulmuştur, tezler ve araştırmalar yapılmaya başlamıştır. Bilim dernekleri kurulmaya başlamış ve Türkiye’de bir normal bilim süreci başlamıştır. Belkis Özdoğan, Remziye Akpınar ve Dilşat Elburs 1949 yılı içinde yaptıkları tez çalışmasıyla Türk Bilim Tarihine doktoralı ilk Türk kadın fizikçilerimiz olarak geçmişlerdir. Normal bilim sürecini aşmada teşebbüslerden biri de hiç kuşkusuz 1954 yılında kurulan Teorik Fizik Enstitüsü'dür. Başına ise matematikçi olmasına karşın o yıllarda teorik fizikteki hızlı gelişmeleri de büyük bir ilgi duyan ve hayranlıkla yakından takip eden ve bu enstitünün Bölümümüzde kurulması için büyük gayretleri olan matematikçi Prof. Dr. Cahit Arf getirilmiştir. (Aynı yıllarda Londra Emperial College’de Teorik Fizik Kürsüsünün kurulduğunu ve başına Prof. Dr. Abdus Salam’ın getirildiğini burada belirtmek gerekir). İstanbul Üniversitesi 1944 Fizik-Matematik Lisans mezunu olan Prof. Dr. Feza Gürsey Londra Emperial College’den doktora derecesini alarak ve gene o yıllarda Prof. W. Heisenberg ile çalışmış olan Prof. Dr. Fikret Kortel de Teorik Fizik Enstitüsünde çalışmaya ve dersler vermeye başlamıştır. Bu bir araya gelme her ne kadar kendi problemini kendi koyup çözen bir ekole dönüşmek için çaba sarf etse de, sonrasında yeni kurulan üniversitelerle birlikte 196844 gibi bazı reform çabaları olmuşsa da Türk bilim dünyası kendini devrimci bilim diyebileceğimiz bir çizgiye getirememiştir. Bugün küresel bilim sürecindeyiz. Artık bu tip ekolleşme mümkün değil. Yani “zamanımız yetmedi.” Ancak “Siborg Bilim veya Karmaşıklık bilimden hangisini tercih etmeliyiz?” sorusuna vereceğimiz yanıtı tartışmak için zamanımız var.
( Bu konuda, www.gedizakdeniz.com sayfasındaki bazı yazılara ve orada verilen kaynaklara bakabilirsiniz.)
Dostları ilə paylaş: |