BİLİNEN EVREN GERÇEKLERİ
Bügün sizlere bazı doğa olaylarından ve bilinen gerçeklerden sözetmek istiyorum. Konuşmam bittiğinde hem düşünmek hem de tartışmak için bir ortam yaratabilirsem sevineceğim.
DÜNYA VE GÜNEŞ ÖLÇÜTLERİ Öncelikle Dünyamız ve Güneş ile ilgili bazı astronomik bilgiler sunmak istiyorum. Dünyamız 6000 milyon x milyon x milyon tondur; Güneş ise Dünyamızın kütle olarak 400 bin katıdır; hacim olarak da Güneş Dünyanın bir milyon katı.
Saatte 500 km hızla giden bir jumbo-jet Dünyanın etrafını 3 günde dönerken aynı uçağın Güneşe gidiş süresi 34 yıl.
Görüldüğü gibi Güneş, Dünyadan hem çok ağır, hem çok büyük, hem de hiç tahmin bile edemeyeceğimiz kadar uzak.
Dünyada, uzaklıklar kilometre ile ölçülür. Ekvator Dünyanın üzerindeki en büyük uzunluk, o da 40 bin km. Dünyadaki mesafeler, uzay boyutlarına göre, çok küçüktür, bu nedenle, uzaydaki mesafeler farklı bir uzunluk birimi kullanılarak ifade edilir.
Ya, Dünya-Güneş arası uzaklık (150 milyon km) cinsinden, yada ışığın bir senede aldığı yol cinsinden (9 x milyon x milyon km) söylenir. Bunlardan birincisine ASTRONOMİK BİRİM ikincisine de IŞIK YILI denir.
Dünyadaki cisimlerin kütleleri kilogram veya ton ile ölçülürken, uzayda bu değerler çok çok küçük kalır ve kütleler GÜNEŞ KÜTLESİ cinsinden ifade edilir.
GÜNEŞ SİSTEMİ Güneş de uzaydaki pekçok yıldız gibi, biraz çelimsiz, bir YILDIZ, dokuz da GEZEGENİ var. Biraz sonra göreceğimiz şekil, Güneşten dışarıya doğru olmak üzere, Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Saturn, Uranüs, Neptün ve Plutodur[1].
GÜNEŞ ve Resimde görülen Güneş, 5 milyar yaşında [2] ve Dünya 4.5 milyar yaşında. 8 dakikada geliyor. Aydan ise yaklaşık bir saniyede geliyor.
Bize en yakın yıldızın adı ALFASENTAURUS [3] ve uzaklığı 4x9 x milyon x milyon kilometre. Işık, bu yıldızdan, dört senede geliyor. Bu yıldız için dört-ışık-yılı uzaklıktadır denir. Bunun anlamı, şimdi yıldıza baktığımızda yıldızın dört yıl önceki halini görüyoruz demektir.
Yıldızlar tek başına olabildikleri gibi birbirlerinin etrafında ortak bir merkezde dönen iki yıldız da olabilir. Şekilde birbirlerine kütle aktaran bir ÇİFT-YILDIZ [4] görünmektedir.
KÜMELER, DİĞERLERİ, GÖKADALAR, EVREN Yıldızların bir kısmı Güneşimiz gibi tek, bir kısmı da gruplanmış olarak bulunur ve bunlara KÜME denir. Resimde görüldüğü gibi bir düzen gösterenlere açık küme [5],
Kümeler, yüzlerce veya binlerce yıldızdan oluşur. Gökyüzüne geceleri baktığımızda çok sıkışık düzende duruyorlarmış gibi görünmelerine rağmen, aslında yıldızlar, birbirlerinden yüzlerce hatta binlerce ışık yılı uzaklıktadırlar.
Kümelerin bulunduğu büyük kümeye GÖKADA denir. Yaklaşık yüz milyar yıldızdan oluşan ve içinde bizim Güneşimizi de içeren büyük kümeye SAMANYOLU [7] denir. Samanyolumuz sarmal eğri şeklindedir ve uzunluğu 100 bin ışık yılıdır.
Aşağıdaki resim, çıplak gözle de görebildiğimiz ANDROMEDA’dır [8]. Gökadalar da, evren içinde, hem kendi etraflarında döner hem de çok hızla hareket halindedirler.
Yıldızların nasıl bir başlangıç yapmış olduğu, nasıl bir sona gidecekleri ile çok ilgilidir. Örneğin, bizim Güneşimiz büyüklüğündeki yıldızlar, 10 milyar sene kadar yaşadıktan sonra, önce genişliyorlar, daha sonra etrafındaki malzemeleri atarak, bütün yakıtını bitirmiş olarak, Dünya kadar çapı olan, az ışık saçan, BEYAZ CÜCE oluyor.
Aşağıda, parlayan ve ışık saçan yıldızlar arasında, sırf görünebilsin diye, çember içine alınmış beyaz cüceler var [11].
Güneş bu yapıştırma sırasında, iki hidrojen çekirdeğinden bir helyum çekirdeği; bir hidrojen çekirdeğinden ve bir helyum çekirdeğinden bir lityum çekirdeği; iki helyum çekirdeğinden bir berilyum çekirdeği oluşturacak şekilde yeni malzemeler üreteceği, Güneş ile ilgili yapılan modellemelerden öngörülmektedir.
Fakat, Güneşin yeterince büyük olmaması nedeni ile, çekirdek yapıştırmanın, en çok atom numarası altı olan karbon çekirdeğine kadar, gideceği hesaplardan öngörülmektedir.
Güneşten enaz sekiz defa büyük yıldızlar da var ve bunlar, kütleleri büyük olduğu için, farklı bir serüven yaşıyorlar. Bu büyük yıldızlar da Güneş gibi vasat yıldızların geçirdikleri evreleri çok daha hızlı bir şekilde geçiriyorlar. Fakat bu yıldızların merkezlerindeki basınç o kadar büyük oluyorki Güneşin üretemediği malzemeleri de bunlar üretebiliyor.
Bizleri oluşturan atom numaraları büyük çekirdekler, (demir, silisyum, altın gibi) kütlesi büyük olan bu yıldızlar tarafından üretiliyor. Bu tür yıldızın, evriminin en son basamağındaki patlamasına SÜPERNOVA denir, parlaklığı da Güneşin 100 milyon katına erişir. Yüzeylerinden atılan malzemelere de SÜPERNOVA KALINTILARI denir.
1054 yılında Çinliler ve Japonlar, gökyüzünde Güneş kadar parlak, bir yıldız gördüler. İki yıl süre ile parlamaya devam etti ve sonunda büyük bir patlama ile yok oldu. Bu, insanlığın şahit olduğu ilk süpernova idi. Aşağıdaki üç resim süpernova kalıntılarını göstermektedir [12],[13],[14].
BULUTSU dediğimiz, süpernova ve diğer kalıntılardan ve yıldızlardan atılan parçacıklardan oluşan bir ortam ve bu ortam, yeni yıldızların oluştuğu düşünülen yer. Aşağıdaki dört resim, çeşitli bulutsuları göstermektedir [15],[16],[17],[11].
Bütün herşey, 15 milyar sene kadar önce, BÜYÜK PATLAMA ile başladı [21]. Bir anda, evren müthiş bir patlama geçirdi ve ZAMAN BAŞLADI. Evren, saniyenin çok küçük bir süresinde, bir atom büyüklüğünden bir portakal büyüklüğüne erişti. Ortam sıcaklığı da müthişti.
Patlamadan bir milyar sene sonra, sıcaklık -200 0C gösterirken, yerçekimi sayesinde, hidrojen ve helyum atomları biraraya gelerek, gökadalarını ve yıldızları oluşturur. Bugün, büyük patlamadan 15 milyar sene geçti ve evrenin sıcaklığı -270 0C lere düştü. Daha önce üretilen yıldızlar öldü ve ölürken üzerindeki malzemeleri çevrelerine attı. Hala, yıldızlardan atılan YILDIZ TOZLARI ile yeni yıldızlar oluşuyor.
DAVID DARLING’in TEZİ
SONSÖZ Herşey, atomaltı malzemelerden yapılmıştır. Bizler, fare, terlik, Dünya, Güneş, gökadalar, hepimiz aynı malzemeden yapıldık ve adını bilmediğimiz süpernovaların ve diğer yıldızların tozlarından oluştuk.
Birkaç asır sonra, bilimsel düşünmeyi hedef almış, kafası aydın, kendisine güvenen, ayakları üzerinde tek başına durabilen insanların olduğu ve herşeyin yalnızca matematik ve fizikle açıklandığı yüzyıllarda, bilim gerçekten çok gelişecek. Ben, yazarın iddia ettiği “evren canlı üretmek için yaratılmıştır” savının doğru yanıtını, o günkü bilim adamlarına bırakıyorum.
Dostları ilə paylaş: |