BİR DEVRİMİN ANATOMİSİ
Kadri Çelik
BÖLÜM 5
İSLAM TARİHİNDEKİ DEVRİMCİ HAREKETLER 5
Hasan Salihabad'ın Kıyamı 43
İNKILÂP İÇİN NE DEDİLER 60
Bakır Şer’i, Bangladeş 63
Cezayir 162
Tunus 164
Sudan 165
Filipinler 168
l-İslam Devrim Komiteleri 246
2- İslam Devrim Mahkemeleri 246
3- İslam Devrim Muhafızları 247
4- Yardım Komiteleri 248
5-Cihad-i Sazendeyi (Yapım-Onarım Cihadı) 248
6- Seferberlik Ordusu 249
7-Mesken Fonu 250
8-Mustazaflar Fonu 251
9- Şehadet Fonu 251
10-Savaş Malulleri Kurumu 252
11- Okuma-Yazma Seferberliği: 252
12- Karz'ul Hasene Fonu 253
Farklı Gelir Kaynakları 254
İnkılabı Tehdit Eden En Büyük Tehlike Modernizm 261
İran ve Savaş-Barış Meselesi 264
Sosyal etkinlikler 267
Ali Şeriatı ve Ayetullah Mutahhari 270
Batı düşüncelerinden etkilenme 273
İslami ilimlerde derinliğe sahib olmama. 273
Abdülkerim Sürüş ve Kabz-u Bast-i Teorik-i Şeriat Görüşü 275
İran'da Kadın Hakları ve Müçtehid Bir Kadın 282
İslam Cumhuriyeti Sistemi 284
Dini Azınlıklar 289
Özgürlükler 290
İnkılabın Hizmetleri 292
İRANLI MÜSLÜMANLARA (ŞİA'YA) YÖNELTİLEN İTİRAZLAR 295
l-Teveccüh ve İltifat yöntemi 386
2. Cümle-i Mu'terize yöntemi 386
l- Zamir Değişikliği 387
l- Tağlib Yöntemi 387
2- Beyt Kelimesinin Genel Oluşu 388
Kıyamet gününün ayeti: 423
1. Bölüm 426
Müjdeleyen Hadisler: 426
2. Bölüm 427
3. Bölüm 427
4. Bölüm 428
5. Bölüm 429
6. Bölüm 432
7. Bölüm 433
8. Bölüm 433
9. Bölüm 434
10. Bölüm 434
Hz. Resulullah'ın Hz. Ali (a.s) hakkında: 442
Selman Rüşdi ve Fikir Özgürlüğü 444
Şia ve İslamî İlimler 462
Kıraat bilgisi. 463
Nâsih ve Mensûh, 464
Nevâdir-i Kur'ân 464
Müteşâbih âyetler. 464
Fıkıh Bilgisi 470
Fıkıh Usulü. 471
Kelâm Bilgisi. 471
Siyer. 474
Târih 474
Coğrafya 475
Başka ve Çeşitli Bilgiler 475
Şia ve Asr-ı Saadetteki Olaylar 475
Şîa kimlerdir? 477
Hadis yasağı 478
Mezheplerin zuhuru. 478
Ehlibeyt tarafını tutanlar. 479
Ümmetin ayrılığı. 479
Alî (a.s) ve ona uyanların yolu. 480
Şia'nın, Hz. Alî'nin (a.s), Rasûlullâh'ın (s.a.a) 481
vasıysi ve halifesi olduğuna dâir delilleri. 481
"Mevlâ" sözünün anlamları. 487
Yazılamayan Vasiyet-nâme. 488
Ömer diyor ki: 488
Hz. Rasûl-i Ekrem'in vefatları ve vefatlarından 490
Tabarî diyor ki: 495
Fedek Olayı 497
Hz. Fâtıma'nın vefatları 497
Hz. Peygamber'den (s.a.a) sonra. 497
Emir'ül-Mü'minin'in (a.s) hilâfetleri 501
Kur’an-ı Mecîd'de İmâm. 502
Risâlet ve İmamet. 502
Ehl-i Sünnet'e Göre İmamet. 503
Meşveret. 503
Şîa-i İmâmiyye'ye Göre İmamet. 504
İmametle Hilâfet Ayrılmaz. 505
Her Peygamberin Bir Vasiysi Vardır. 507
Bir hutbelerinde buyuruyorlar ki: 509
Aynı mektupta buyuruyorlar ki: 510
Peygamber ve İmâm, kullara Allah hüccetidir. 512
Resim ve Şarkı 520
Masumiyet 521
Yine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: 527
Sünnet-i Nebevi 529
Ehl-i Beyt'imin İmamları yıldızlar gibidir. 529
"Ümmetimin ihtilafı rahmettir" hadisi. 532
Rical kitaplarına göre Seyf: 549
Şey f in rivâyetiyle karşılaştırma 551
Beda İnancı 561
Hakeza şu ayet: 568
Namazda "Amin" Demek ve El Bağlamak 596
Müslim diyor ki: 598
Kur'an Tahrif Edilmemiştir 606
Devrimin Geleceği 612
KAYNAKÇA
613
ÖNSÖZ
Rahman ve Rahim Allah'ın Adıyla
"Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öçlerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir." (Şua-ra/227)
1979 yılının Şubat ayında dünya büyük bir olaya şahid oldu. Büyük ve inanılmaz bir olaydı bu: İslam devrimi!.. Batı ve Doğu buna bir türlü inanmak istemiyordu. 14 asırdır yeryüzünde gelmiş geçmiş tüm inkılapçı önderlerin uğruna canları pahasına yıllarca savaştıkları, can ve kan verdikleri ama bir türlü ulaşamadıkları bir hedef ve idealdi bu. Ama dünya çok geçmeden bu şaşkınlıktan kurtularak kendine geldi ve rüya olmasını istedikleri bu olayın bir gerçek olduğunu gördüler. İmam Humeyni (r) önderliğinde milyonluk İran milleti kıyam etmiş, iki süpergücün gözleri karşısında ve dünyanın neredeyse artık İslam'ı sosyal ve siyasal arenada unutmaya başladığı sözde uzay çağında bir inkılab yapmıştı. Bu sıradan bir ihtilal veya hükümet değişikliği değildi. Bu inkılab dünyadaki kurulu düzene karşı bir alternatifti. Mısır'da "İhvan-ı Müslimin" teşkilatının dağılım ve bitimin eşiğine geldiği bir zamanda artık bazı müslümanlar da İslam'ın 20'nci yüzyılda siyasi, kültürel ve toplumsal alanda başarılı bir çalışma aergileme gücüne sahip olabileceği hususunda şekkeder bir hale gelmişti. Kısacası tüm dünya müslümanları,
"Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki sonunda elçi beraberindeki müminlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır." (Bakara/214)
ayetindeki acınacak duruma düşmüştü. Lakin gerçekten de Allah'ın yardımı yakındı ve bir anda Allah'ın 20'nci yüzyıl insanına olan rahmeti tecelli etti. İmam'ın tabiriyle o "nur patlaması" olan inkılab vücuda geldi. Ama kafirler bir türlü buna inanmak istemiyordu. Dünya vurguncuları, Allah'ın bu nurunu ya hiç görmemek için devekuşu misali kumlar arasına gömülmüş veya yarasalar misali gözlerini kapamış ya da zayıf üfürükleriyle Allah'ın bu sonsuz ve sönmek bilmeyen nurunu söndürmeye çalışmışlardı. Ama her üç çaba da boşunaydı. Zira devekuşu da birgün gelecek başını kumdan çıkaracak, yarasa da gece olunca gözlerini açacak ve üfürükçülerin de üfürükleri bir gün tükenecek ve her üç halde de bu ilahi nuru, fersiz gözleriyle göreceklerdi. Nitekim de öyle oldu. Dünya bu gerçeği gördü görmesine ya; hakkıyla takdir edemedi, tüm gerçeğiyle değerlendiremedi. Bu inkılâbın tarihsel köklerine ve geçmişine uzanmadan hemen bir takım yüzeysel değerlendirmelere ve tahlillere başvurdular.
Kimine göre birkaç gün, kimine göre hafta, kimine göre ay ve kimine göre de yıl sonra bu inkılab kendi kendini yeyip bitirecek ye sözüm ona insanın artık Ay'a ayak bastığı 20'nci yüzyılda uzun bir zaman ayakta duramayacaktı. Bu tutarsız değerlendirme ve öngörülerinin "ya tutarsa" kabilinden şeyler olduğunun geç farkına varan Batı dünyası, bu defa Saddam gibi cani bir kuklaya tarihi bir görev verdi. Saddam kendine verilen bu tarihi ve unutulmaz misyonun sarhoşluğu içinde, artık batılıların anladığı anlamda; güçlü bir ordusu kalmamış Tahran hükümetini devireceğini ve birkaç gün içinde Tahran'da bunu bir de kahve içerek kutlayacağını ilan etmişti. Saddam kahve içmeye, Batı da şampanya patlatmaya hazırlanırken, Allah-u Teala da yeryüzü mustaz'aflarına verdiği sözünü gerçekleştirmek istiyordu. Zira Allah-u Teala "Biz ise yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz." (Kasas/5)
Buyurarak sonunda mustaz'afların müstekbirlere galip geleceğini va'detmişti. Şüphesiz ki Allah-u Teala sözünden de dönmezdi. Gel gör ki alemde gerçekleşen her olayı yüksek okullarda öğrendikleri akademik donelerle tahlil eden Batı ve batılı kafalar, yine yanılmıştı. Saddam kuklasının da bir şey yapamadığını görünce bu defa tarihi "truva atı "nı devreye sokarak binlerce entrika, desise ve komplolara başvurdular. Ama yine de "ya tutarsa" dedikleri mayalan bir türlü tutmak bilmiyordu. Bu zavallı insanlar her ne hileye başvurdularsa mutlaka bir karşı hile ile karşılaştılar. Neydi bu karşı hile? Şüphesiz ki bu hile ve düzen Allah'ın kafirler için kurduğu düzendi.
"Onlar bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah düzen kurucuların en hayırlısıdır." (Al-i İmran/54)
Ama acı olanı şu ki bu platformda ruhu ve cesediyle medyanın etkisinde kalan dünya müslümanlan da İslam devrimi hususunda yanlış bir takım düşüncelere saplandılar. İslam devrimi hakkında aydın ve entellektüel kafalar, olmadık şeyler söylediler.
Hâlbuki bunun sağlıklı bir değerlendirilmesi yapılabilirdi. Hatta bizzat imam bu tutarsız değerlendirmeler karşısında "Yahu bunlar neredeyse benim Merih'ten geldiğimi iddia edecekler." diyerek alaylı bir eleştiride bulunmuştu. Gerçekten de ne İmam Merih'ten gelmişti ve ne de bu inkılab "tanrıların arabaları" yazarının iddia ettiği hayali tanrılar eliyle gerçekleşmişti. Bu inkılab yeryüzünün en mustaz'af halklarından biri olan müslüman ve inkılapçı Iran halkının cihadı ve mustazafların önderi olan İmam Humeyni'nin rehberliği ve hepsinden de önemlisi Allah'ın iradesiyle gerçekleşmişti.
İslam devrimi artık onbeşinci yılına girmiş bulunmakta. Allah'ın inayetiyle gittikçe de güçlenecek, kalkınacak ve 21'nci yüzyılda dünya insanlanna bir alternatif olarak kalacaktır. Yeryüzünde Allah'ın hilafeti ile beşerin firavunluğu karşı karşıya gelecek ve müstekbirler dışında tüm dünya mustazafları ilahi hilafeti tercih ederek, yıllardır insana olmadık zorluklar yaşatan müstekbirlerin hakimiyetini reddedecek, Allah'ın hakimiyeti, altına girecektir.
"Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah, her şeye güç yetişendir." (Al-i İmran/189)
Evet, göklerde hiç bir mülk iddiasında bulunamayan yeryüzü firavunları yeryüzünde de hiçbir hükümranlık iddiasında bulunamazlar. Tüm alem Allah'ındır ve her yerde Allah'ın emri ve kanunları geçerlidir.
İslam inkılabını iyi tanıyabilmek için şüphesiz ki tarihteki devrimci hareketleri ve köklerini iyi tanımak ve tahlil etmek gerekir. Bu yüzden biz ilk önce İslam tarihindeki devrimci hareketleri genel hatlarıyla özet olarak ele alıp inceleyecek ve tarihi köklerini tahlil edeceğiz. Şüphesiz ki çaba bizden, bazen ise Allah'tandır. Allah başarıya ulaştıranların en hayırlısıdır. Başta da sonda da hamd Allah'adır.
Dostları ilə paylaş: |