Bir vakfin kutsiyeti ve tibbi etkileri Dr. Dt. Gülnur Esma Gürler



Yüklə 446 b.
tarix05.09.2018
ölçüsü446 b.
#76890


BİR VAKFIN KUTSİYETİ VE TIBBİ ETKİLERİ


  •  

  • Her medeniyetin belirgin özellikleri olduğu gibi, kendisine özgü kurumları da olmuştur. İslâm medeniyetinin kendisine özgü kurumlarından biri de vakıf kurumudur.



  • Vakfın değişik tanımları yapılmıştır.



  • Elmalılı Hamdi Yazır'a göre; "vakıf, bir malın menfaati insanlara ait olmak üzere aslını müebbeden (sonsuza kadar, süresiz) haps etmektir." (Hamdi Yazır, İrşadu'l-Ahlâf, s. 22)



  • Bir başka tanım ise şöyledir: "Vakıf, mülk olan bir malı, mülkiyeti vakfedende kalmak üzere menfaati (geliri ve yararları) fakirlere veya diğer hayır yollarına bağışlamaktan ibarettir." (Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuku İslâmiye Istılahat-ı Fıkhiye Kamusu, c. IV, s. 284)



  • Kısacası “ Bir hizmetin sürüp gidebilmesi için, kişilerin kendi istekleriyle bağışladıkları para ve mülklere ‘Vakıf’ denir.” diye tanımlanabilir.



  • İnsanları vakıf kurmaya iten en büyük etken, hayır yapmak ve bu hayrın devamlılığını sağlamak düşüncesidir.



  • Vakfın dinî temelleri Kur'an'a ve Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in hadislerine dayanmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de de sosyal yardımlaşmayı ve sürekli yardımı emreden ayetler çoktur. Bu ayetler, sürekli yardım ve dayanışma aracı olan vakfı teşvik etmiştir.



  • İslâm tarihinde ilk vakfın, Hz. Peygamber tarafından kurulduğu, daha sonra arkadaşları(ashabı)nın da onun yolundan gittiği, birçok sahabinin vakıf kurduğu dile getirilmektedir. (Bilmen, a.g.e., c. IV, s. 304)



  • Hz. Peygamber'in bazı hadisleri vakıf kurmayı teşvik olarak anlaşılmıştır. Bunlardan biri:

  • "İnsan ölünce yapmakta olduğu hayır işleri durur; ancak üç kişi müstesnadır: Sadaka-i cariye (kesilmeyip devam eden hayır) yapanlar, faydalı ilim ve arkalarından dua eden iyi evlât bırakanların sevabı kesilmez, devam eder." hadisidir.

  • (Ahmet Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İstanbul, Sönmez Neşriyat, 1983, c. VIII, s. 184) şeklindedir.



  • Yine Hz. Peygamber (s.a.s.)'in, "İnsanların hayırlısı, onlara faydalı olandır" şeklindeki hadisleri de insanların yararına olacak vakıfların kurulması için büyük teşvik olmuştur.



  • Zaman içerisinde vakıf hizmetleri artarak devam etmiş ve Osmanlı devleti ile zirveye çıkmıştır. Bu yüzden bazı yazarlar Osmanlı devletini tanımlarken, “Vakıf Medeniyeti" ifadesini kullanmışlardır.



  • Osmanlı toplumunda birçok toplum hizmeti, kamu kurumlarına gerek kalmadan, vakıflar kanalıyla yürütülmüştür. Külliye, han, hamam, cami, medrese, mektep, kütüphane gibi büyük vakıf kuruluşları yanında taşınabilir mallar da vakfedilerek toplumun ihtiyaçları karşılanmıştır.



  • Osmanlı’da vakıfların gelirleri :

  • A-Tarım İşletmeleri,

  • B-Binalar,

  • C-Nakit paralardan gelirdi.



  • Bir dönümden yüz dönüme kadar değişebilen büyüklüklerde vakfedilen tarım arazilerinde yetiştirilen ürünler,bahçelere dikilen dut,kestane vb. meyveli meyvesiz ağaçlar vakıf müessesine düzenli gelir sağlardı.



  • Dut bu vakıf olarak dikilen ağaçlar arasında ayrıcalıklı ve kutsi bir anlama sahiptir. Şöyle ki:



  • Dut; dünya üzerinde Çin ve Japon mitolojilerinden başlamak üzere Yunan,Hawai,Kızılderili mitlerine kadar; Yezidi inanışlarından tutun Tevrat ve İncil’de kimi ayetlerde zikredilmesine kadar çok çeşitli kültür ve dinlerde bir şekilde yer almış ve kutsal addedilmiştir .



  • Örneğin Luka İncili 17/25 de “Günah,İman ve Görev” bölümünde dutun adı şöyle zikredilmektedir.

  • “5:Elçiler Rab'be, «İmanımızı artır!» dediler.

  • 6:Rab şöyle dedi: «Bir hardal tanesi kadar imanınız olsa, şu dut ağacına, `Kökünden sökül ve denizin içine dikil' dersiniz, o da sözünüzü dinler..”



  • Tevrat’ta da II.Samuel 5:23-24 de ve Tarihler (Chronicles) 14:14-15 de dut ağaçlarının bahsi geçmekte,Rab Davut’a savaşta saldırıya geçmek için en uygun zamanı seçmek için dut ağaçlarını kullanmasını önermektedir.

  • “23 -Davut RAB'be danıştı. RAB şöyle karşılık verdi: "Buradan saldırma! Onları arkadan çevirip dut ağaçlarının önünden saldır.

  • 24- Dut ağaçlarının tepesinden yürüyüş sesi duyar duymaz, acele et. Çünkü ben Filistin ordusunu bozguna uğratmak için önün sıra gitmişim demektir.”



  • Müslümanlıkta kutsal sayılan ve hatta Kuran-ı Kerim’de “Tin” suresinde de üzerine yemin edilen “incir” dahi dut ile aynı aileden yani “dutgiller-moraceae” familyasındandır.





  • İncir Bayağı incir, Ficus carica.

  • Bilimsel sınıflandırma

  • Âlem:Plantae - Bitkiler

  • Bölüm:Magnoliophyta

  • Sınıf:Magnoliopsida

  • Takım:Rosales

  • Familya:Moraceae - (Dutgiller) Cins:Ficus Tür:Ficus carica Linnaeus



  • Budizm’de de Buda’nın “Nirvana” yani aydınlanmaya bir incir ağacının (Hint İnciri-Banyan veya Bodhi Ağacı) altında otururken yaptığı nefes meditasyonları sırasında erdiğine inanılır.



Hint İnciri (Banyan Ağacı)

  • Scientific classification

  • Kingdom:Plantae Division:Magnoliophyta Class:Magnoliopsida Order:Urticales Family:Moraceae (Dutgiller)

  • Genus:Ficus Subgenus:(Urostigma)





  • Özellikle Çin’de dut ağacına çok büyük önem atfedilmiş ve yaradılış söylencelerinde bile yer almıştır.Yaradılış mitine göre insanlar sarı toprak ve çamurdan yapılmışlardır.Sarı toprak medeniyetin yüksek düzeyli insanlarını,çamur ise alt tabakasını oluşturur.Mitolojide Nieh Yao Chun Ti denilen dağda eğik bir dut ağacı vardır.Burası bir güneşin battığı,diğerinin doğduğu yerdir.

  • Çin mitolojileri kendilerini dut çalılıkları üzerinde kurban ederek halkını kuraklıktan kurtaran yarı tanrı kahramanlar,tufan sırasında uyarılmasına rağmen durup geriye baktığı için dut ağacına dönüşen kadınlar,dut ağacının kovuğunda bulunan bebekler ya da dut ağacı kovuğunda yaşayan krallar gibi figürlerle doludur.(Doğu Mitolojisi, Joseph Campbell,İmge Yayınevi,3.Baskı,Ekim 2003)



y

  • Japon mitolojilerinde ise dut şöyle yer alır: “

  • İzanami (İlk Ana) ,Ateş Tanrısını doğurur.Doğururken de yanmaya başlar ve Yeryüzü Tanrıçası ile Su Tanrıçasını doğurduktan sonra ölür.Ateş tanrısı Yeryüzü Tanrıçası ile evlenir. Onların kızı olan Bitki Tanrıçasının saçlarından dut ağacıyla ipek böceği, göbeğinden de beş çeşit tahıl türer.” (Mika"-Jar Deities in Japanese Mythology, by William P. Fairchild © 1965 pp.81-101)



  • İnternette http://www.yoshinoantiques.com/Hist-0rigami.html şeklindeki adreste Japon geleneksel kağıt katlama sanatı ‘Origami’nin tarihçesi anlatılırken dut ve kenevirden elde edilen ham maddelerin dini ayinlerde adak olarak sunulduğundan, bunlardan elde edilen kağıtlara kötü ruhları kovacak sözcükler yazıldıktan sonra katlanarak yolcuların üzerine takıldığından bahsedilmektedir.Bugün bile Şinto rahipleri kötü ruhları uzak tutmak,tapınak alanlarını sınırlandırmak ve kutsamak için kesilmiş ve katlanmış kağıt kullanmaktadırlar.





  • Benzer şekilde Tibet’te de, her yıl Tibet takviminin ilk ayının 3.gününde budistler çatılarında dut yaprakları yakarlar ve solmuş dua flamalarını yenileriyle değiştirirler.



  • Peygamber Efendimiz (asm), incirin Cennet meyvelerinden olduğunu bildirerek şu mübarek sözleriyle onu methetmişlerdir. “İncir yiyin. Eğer Cennet’ten inen bir meyve olduğunu söylese idim, bunun incir olduğunu söylerdim. Çünkü Cennet meyvelerinin çekirdeği olmaz”.



  • Nitekim dut da çekirdeksiz meyvelerdendir.Kuran-Kerim ya da hadislerde doğrudan dutun zikredilmemiş olmasının nedeni suyu seven bir ağaç olması hasebiyle o zamanın şartlarında Arabistan’da yetişme ortamı bulamamış olmasından olsa gerektir.



  • Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Dr.Ramazan Işık “Türklerde Ağaçla İlgili İnanışlar ve Bunlara Bağlı Kültler” isimli makalesinde Türklerde kayın,çam ,ardıç gibi ağaçların yanı sıra dut ağaçlarının da kutsal kabul edildiğini belirtmektedir. Makalede MS. V. yüzyıllarda Göktürklerin Hakan soyunun yeraltı Tanrısının makamına dut ağacı veya çam ağacı diktikleri, daha sonra senenin beşinci ve sekizinci aylarında bu ağacın etrafında at ile yarışarak dini bir tören gerçekleştirdikleri nakledilmektedir. (İlahiyat Fakültesi Dergisi 9:2 (2004), SS.89-106.)



  • Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr.R.Eser Gültekin “Türklerde Bereket Sembolü Olarak Kullanılan Meyve Motifleri ve Mimaride Kullanılması” isimli makalesinde dut ağacının Türkler için yalnızca meyve olarak değil, ipek böcekçiliği bakımından da büyük değer taşıdığından; Çin’den gelen ipek yollarının hemen hepsinin Türk ülkelerinden geçmesi dolayısıyla ipek kültürünün Türklerde çok erken çağlarda başladığından bahsetmektedir.



  • Makalede Hun ve Göktürklerin de dut ağacına değer verdiği ve dut ağacının liflerini kağıt para ve kağıt yapımında kullandıkları anlatılmaktadır. (Turkish Studies

  • International Periodical For the Languages,

  • Literature and History of Turkish or Turkic Volume 3/5 Fall 2008)



  • Prof.Dr.Mamatkul Corayeff “İpekyolu Efsaneleri” isimli kitapçığında ipekböceğinin türeyişi ile ilgili şöyle bir söylenceye yer vermiştir:



  • “Bir zamanlar Buhara taraflarında son derece mütevazi,hak sözlü,hak aşığı Eyüb isimli biri yaşarmış.Onu kıskanan şeytanlar Allah’ın huzuruna varıp fitne fesat çıkarmışlar.Tanrı’da onu denemek için dert üstüne dert vermiş.Sonunda Eyüb’ün vücudunda öyle yaralar çıkmış ki her yanını kurtlar basmış.O ise “Bu da Tanrı’nın iradesi” diyerek her dert karşısında olduğu gibi buna da sabredermiş.



  • Bir gün ayaklarındaki kurtlardan bazıları yere düşünce Eyüp “aç kalmasınlar” diyerek onları toplayıp tekrar ayağının üzerine koymuş.Kurt ise ayağını fena şekilde ısırmış.Buna şaşıran Eyüp: “vücudumdaki bütün etleri yerken böyle ısırmadın da yerden alıp ayağıma tekrar koyunca mı ısırdın?” diyerek bir kurdu alıp yanında yaşadığı çeşmenin yalağına bırakmış.Kurt bir sülüğe dönüşüp yüzüp gitmiş.İşte insanların kanını emerek şifa veren sülükler böyle oluşmuş.



  • Eyüp ikinci bir kurdu havaya fırlatmış.O da bal arısına dönüşüp uçup gitmiş.Ücüncü bir kurdu da çeşme başındaki dut ağacının dalına koymuş.Ondan da ipek böceği türemiş.( Galima M.,Corayeff M.:Turan’ın Alp Kızları/İpekyolu Efsaneleri,Şa-To Türkiyat 2,İstanbul 2001 ,sf.205)





  • Türklerde dut ağacının kutsal olduğu inanışını besleyen rivayetleri

  • Hacı Bektaşi Veli ile ilgili

  • menkıbelerde de görmekteyiz.



  • Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri



  • “Vilâyetnâme’de onun Anadolu’ya gönderilişi şöyle bir menkıbe ile anlatılmaktadır(Esat Korkmaz; Vilâyetnâme (Menakıb-ı Hacı Bektaş-ı Velî), Can Yayınları 106 Temmuz 1999):



  • Kutsal emanetler Elifî Taç, Hırka (kılık), Çırağ (mum), sofra (yaygı, sini altı), alem (sancak), seccâde (namaz halısı) Peygamber’e tanrı tarafından gönderilmiş, ondan Ali’ye ve Sekizinci İmam Alî er-Rızâ’ya geçmişti. Ahmet Yesevî’nin halifeleri, emanetin aralarından birine verilmesini isterler. Bunun üzerine Ahmet Yesevi, “Kendisine verilecek olan, onları almağa gelecektir.” diye söyler. Duyumgücü ile bu çağrıyı alan Hacı Bektaş, mekan sınırlarını aşarak, göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir an içinde, Türkistan’a varır ve Ahmet Yesevî’nin dergahının eşiğine yüz sürer.Pir, töreye göre, onun saçını kazıdıktan sonra, kendisine nasip sunar ve kutsal emanetleri verir.



  • “Git, seni Rum ülkesine gönderiyoruz, sana oturacağın yer olarak Solucakarahöyük’ü veriyor ve seni Rum Abdallarına baş kılıyoruz. Rum’da gizlere ermiş, kendini aldırmış ve cezbeye girmiş olanlar (gerçekler, budalalar ve esrikler) çoktur. Bir yerde eğlenmeden heman var.” diye söyler. Hacı Bektaş, ertesi gün güneş doğarken, Ahmet Yesevi’den izin alarak yola koyulur. Varışını bildirmek için, dervişlerden biri, yanan bir odun parçasını, uzaklara doğru havaya atar. Bu bir dut dalıdır. Konya yakınlarına düşer ve Hak Ahmet Sultan adlı ermiş bir kişi onu alıp, şimdi Bektaşilerin tekkesi olan yerin eşiğine diker. Ağaç bugün de oradadır ve tepesi yanmış bulunmaktadır.”



  • Bu kara dut için Hacı Bektaş-ı Veli’nin :

  • "-Bu ağaç dut verdikçe bilesiniz Anadolu bizimdir...” dediği rivayet edilir.

  • Kara dutun da Ahmet Yesevi'nin devamı olan Bektaş-ı Veli'nin ruhaniyetinin sürekliliğini bildiren maddi meyve olduğuna inanıldığı için her yıl Hacı Bektaş’a gelen ziyaretçiler, Balım Sultan türbesinin hemen girişinde bulunan bu ulu dut ağacının hala oluşan meyvelerinden yemek için birbirleriyle yarışmakta hatta altında sabahlamaktadırlar .





  • Mevlana Celaleddin-i Rumi ise:

  • Ey can, şeker kamışından bir yolunu bulurlar, şeker çıkarırlar,

  • Dut ağacının yaprağından da ipek kumaş dokurlar,

  • Yavaş ol, acele etme, sabırlı ol,

  • Zamanla, koruktan helva yaparlar” (R.743).

  • sözleriyle, dervişin seyr-ü sülûk’ta acele etmemesini, her şeyin bir zamanı olduğunu ve sabırla kemâle ereceğini hatırlatır.





  • Anadolu’da da dut halk arasında çeşitli dini ve geleneksel ritüellerde yer almıştır.Örneğin:



  • Adana’da mileytut denen gün 22 Aralık öğleden sonra başlar, 23 Aralık öğlene kadar sürer. Bu günde tatlı aşlar pişirilir. Dut aşı, zerde, mileytut pişirilir. Bu yemekler Hz. İsa’nın anısına yapılır. (Prof. Dr. Erman Artun)



  • Dut Çullaması



  • Yine Adana Yumurtalık’ta düğün merasiminde gelinle damadın geçeceği kapının üzerine dut yaprağı yapıştırılır. (Yumurtalık web sitesi)



  • Gelin yeni evine girerken dut yaprağı içine konan bal ve yağ kapıya yapıştırılır. Tahtanın yağı emmesi, gelinin o aile tarafından benimsenmesini,bal ağız tadını, dut yaprağı ise sabrı temsil eder. (Dr. Asiye Duman)



  • . Divriği düğünlerinde kına gecelerinde, eline kına yakılmış kız başında ipek duvağı ile bir dut ağacının altına getirilerek başına dut silkelenirdi. Bu uygulamanın temelinde dutun bolluk, bereket ve uğur getireceği inancı vardır. Divriği’de dut kutsal bir meyvedir ve “Fatma anamızın mihri” olarak kabul edilir. (Müjgân Üçer ve Fatma Pekşen)



  • Anadolu’da yeraltı su kaynaklarını arama işinde dut dalı kullanılmaktadır.Hatta internette bu işi profesyonelce yapan kişilerin siteleri mevcuttur.

  • Sitede bu yöntem“ Dut ağacı dallarındaki kılcal iletim demetlerinde mevcut su ile aktif yer altı suları arasında manyetik bir etkileşim oluşmaktadır.Bu etkileşim sonucunda meydana gelen hareketlenmenin, algılayıcıları taşıyan insan tarafından hissedildiği noktada suyun ilk yansımaları tespit edilmektedir.” şeklinde açıklanmaktadır.





  • İnternette Risale-i Nur sitesinde Bediüzzaman Said-İ Nursi’nin de dutu çok sevdiğini ve:

  • “Siz acaib-i san'at içinde yeryüzünün rahmânî sofrasında yalnız kudretin şekerlemeleri olan dutların nevilerine bak! Kemal-i rahmeti, kemal-i san'at içinde gör!” şeklinde övdüğünü görüyoruz.

  • (http://www.risaleinur.org/yenisite/moduller/risale/



  • Dut yaprağı İslam’ın en güzel ifadesini bulduğu hat sanatının icrasında da çok kullanılmıştır.



  • Mevlana Müzesinde Dut yaprağı. Env.No. 266. 12 x 9 cm. Osmanlı. 19. yy. Dut yaprağı üzerine istifli Celf sülüs hatla "Maşaallah" yazılıdır.



Nefsini bilen Rabbini bilir



  • İşte böylesi kutsal ve gizemli anlamlar yüklenen dut ağacı Orta Asya’dan Anadolu’ya ve hatta Balkanlara kadar hemen her cami avlusuna,din ve devlet büyüklerinin baş uçlarına, türbelerine dikilmiştir.



  • Sultan 1.Murad Turbe bahcesindeki Dut Agaci 1389 yilinda dikilmis. 2009 itibariyla 620 yasinda.



  • Bu sebeplerden olsa gerek, dut Osmanlı’ da da neredeyse bir sembol ağaç haline gelmiştir.Osmanlı arşivlerinde din ve devletin ileri gelenlerince vakıf olarak tahsis edilen dut ağaçlarına ait pek çok kayıt vardır.



  • Dut türlerinin orijini konusunda henüz tam olarak söz birliğine varılamamıştır.Kimi araştırıcılara göre belirli Morus formlarının yabanileri aslında Hindistan’da bulunmaktadır. Kimilerine göre ise, dutun ilk orijin merkezi Doğu Çin, Kore ve Japonya’yı içine alan Çin-Japonya gen merkezidir.



  • Orjini neresi olursa olsun farklı iklim ve toprak şartlarına adaptasyon kabiliyeti yüksek olan dut, hem ılıman hem de subtropik iklim şartlarında yetişebilen bir meyve türüdür ve genetik kaynaklarındaki büyük çeşitlilik dünyanın pek çok yerinde geniş bir yetişme alanı bulmasını sağlamıştır.





  • Yetiştiriciliği yapılan ve meyvesinden yararlanılan dut tip ve çeşitleri genel olarak Morus alba L. (beyaz dut), Morus nigra L. (kara dut ) ve Morus rubra L. (kırmızı veya mor dut) olarak adlandırılabilir.







Dutun Tıbbi Faydaları

  • İnternette çok çeşitli sitelerde ‘morus alba’ “beyaz dut”un tıbbi etkileri şeklinde verilen bilgiler:

  • Analjezik (ağrı kesici)

  • antihelmintik (parazit önleyici)

  • antibakteriyel (mikrop öldürürcü)

  • antitussive (öksürük kesici)

  • astringent (büzüştürücü, sıkıştırıcı,kan durdurucu)



  • diaphoretik (terlemeyi artırırcı)

  • diüretik (idrar söktürücü)

  • emollient (yumuşatıcı)

  • expektorant (balgam söktürücü)

  • hipoglisemik (kan şekerini düşürücü)

  • hipotansif (tansiyon düşürücü)

  • odontaljik (diş ağrısını giderici)



  • oftalmik (gözle ilgili)

  • pektoral (göğüs ve solunum yolu hastalıklarını iyileştirici)

  • purgatif (müshil)

  • sedatif (sakinleştirici)

  • tonik (kuvvetlendirici) özelliklere sahip olduğu şeklindedir.



  • http://www.saracoglu.at/ adresinde Prof.Dr.İbrahim Adnan Saracoğlu :

  • “ Özellikle, incir-havuç kürü ve taze beyaz dut oldukça güçlü galactogogue (anne sütünü artırıcı) dır.” demektedir.



  • Yine Prof.Saracoğlu şu an için kesin bir tedavisi olmayan egzama ile ilgili olarak da sitesinde :

  • “Egzama konusundaki araştırmalarımın başlangıcı Nisan  1992 dir. 2003 yılından beri çok sayıda uygulayan egzema hastası "Beyaz Dut Kurusu" küründen başarılı sonuçlar almışlardır. Hiç bir yan tesiri olmayan bu kürün uygulaması da kolaydır. ” şeklinde bilgi vermektedir.



  • Dutun yan ürünleri olan pekmez,pestil ve kömeler yüksek enerji değerine sahiptir ve aynı zamanda içerdikleri diğer besin kaynakları bakımından da önemli gıda maddelerindendirler . 100 gr. Pestil 332 kcal enerji verirken, 139 mgr. Fosfor, 1260 mgr Potasyum ve 33 mgr. Sodyuma sahiptir. Sodyum bakımından fakir potasyum bakımından zengin olması kalp- damar hastalıklarının önlenmesi açısından önemini artırmaktadır. Pestil ve kömenin besin içeriği, üretim aşamasında kullanılan bal, süt, dut, ceviz veya fındığın kalitesiyle yakından ilgilidir. (http://site.mynet.com/haratarim/beslenme/id10.htm)





  • İnternette çeşitli sitelerde Osteoporoz Hasta Derneği Başkanı Prof. Dr. Ülkü Akarırmak’ın pekmezin ``kalsiyum deposu`` olarak da adlandırılabileceği ve dünyada giderek daha önemli bir halk sağlığı problemine dönüşen osteoporoza bağlı kemik kırılmalarının önüne geçilmesi için pekmez tüketim alışkanlığının yaygınlaştırılmasında fayda olduğu şeklindeki demeçleri bulunuyor. (http://www.tumgazeteler.com/?a=4475527)





  • Bilimsel olarak onaylanmış ve çeşitli dergilerde yayınlanmış araştırmaların taramasıyla derlenen bilgilerde de şunlar ifade edilmektedir:



  • İpek böceğinin tek besini olan dutun yaprakları birçok tıbbi etkiye ve gıda değerine sahiptir.Hatta bir gıda ve sağlık desteği olarak piyasaya sürülmüştür.



  • Dut Yaprağı Kapsülleri



  • Beyaz dut ağacı geleneksel Çin tıbbında hemen hemen bütün kısımlarıyla şu veya bu şekilde kullanılmaktadır.(1,2) Örneğin odununun külleriyle şeftali ağacından elde edilen reçinenin karışımı Taocu tıpta 'Ölümsüzlük Hapı' diye adlandırılıyor.



  • Yaprakların hipoglisemik (kan şekerini düşürücü) (3,4);

  • hipotansif (tansiyon düşürücü) (5);

  • anti piretik (ateş düşürücü) ve antiinflamatuar (iltihap giderici) (6,7,8);

  • antioksidatif (hücre paslanmasını önleyici) ve antiaterojenik ( yağ plağı oluşumunu önleyici) etkileriyle arterioskleroza (damar sertleşmesine) karşı koruyucu (9)

  • ve de anti mikrobial (mikrop öldürücü) (10) etkilere sahip oldukları rapor edilmiştir.Hatta dut tohumları ve kökünden elde edilen bazı maddelerin AIDS tedavisinde etkili olabileceği bildirilmiştir.(15)



  • Yine beyaz dut yapraklarını anksiyete çözücü ve sakinleştirici etkisi olduğunu gösteren çeşitli bilimsel çalışmalar mevcuttur.(19)



  • Çeşitli meyve ve sebzelerde doğal bir renklendirici olarak bulunan antosiyoninlerin çeşitli biyoaktivite nitelikleri ve antioksidan özellikleri iyi bilinmektedir.Dahası son zamanlardaki çalışmalar antosiyoninlerin antikanser ve antiproliferatif (çoğalmayı önleyici) özelliklerini ortaya koymuştur. Bunlardan dutta da bol olarak bulunan cyanidin 3-rutinoside ve cyanidin 3-glucoside’in, yüksek metastatik özellikli insan akciğer kanseri hücre dizilerinde yapılan in vitro (vücut dışı) çalışmalarda, doza bağlı olarak yayılmacılığı baskılayarak kanser tedavisinde önemli bir potansiyele sahip oldukları gösterilmiştir..(11)





  • Yine dut meyvesi romatoid artrit (romatizmal eklem iltihabı) de dahil olmak üzere çeşitli iltihabi durumların tedavisinde geleneksel olarak kullanılmaktadır.Kim ve arkadaşlarının (8) yaptıkları çalışmada, carrageenanla oluşturulan deneysel artritde, dut meyvesi özütü uygulaması ile kanda iltihap göstergeleri ve romatoid faktörlerinde önemli bir azalma belirlenmiştir.





  • Farelerde yapılan çalışmalar, dut meyvesi özütünden elde edilen cyanidin-3-O-beta-d-glucopyranoside (C3G) bileşeninin, beyinde yaratılan deneysel damar tıkanıklıklarına bağlı olarak oluşan sinir hücresi tahribatını önlediğini ve hücre koruyucu etkiye sahip olduğunu göstermiştir.(14)



  • Chao J ve arkadaşları , dut bileşiklerinden biri olan Oxyresveratrol (OXY)’un Alzheimer hastalığında ve felç durumlarında sinir hücrelerini koruyucu olduğuna dair artan bulguların varlığından söz etmişler ve bunların yanı sıra kendi çalışmalarında dut bileşiklerinin, Parkinson hastalığında görülen sinir dejenerasyonunu önlemede de güçlü bir besinsel destek olduğunu gösteren sonuçlar elde ettiklerini belirtmişlerdir.(20)



  • Dutun antidiyabetik etkileri ise çok daha iyi çalışılmıştır.(3) Dut yaprakları, alfa glikozidaz denilen barsak enzimlerini inhibe ettikleri için hipoglisemik etki gösterirler. Bu enzimlerin görevi sukroz,maltoz ve laktoz gibi disakkaritleri (çifte şekerleri) glikoz,fruktoz ve galaktoz gibi monosakkaritlere parçalayarak onların barsaktan kana geçişini sağlamaktır.Baskılanan enzim aktivitesi ile şekerlerin kana geçişi engellenmiş olur.Japon araştırıcıların ratlarda yaptıkları bu çalışmalarda, hayvanları karbonhidratça zengin yemekle beslemeden evvel dut yaprağı özütü yedirmenin normal postprandial (yemek sonrası) kan şekeri düzeyinde önemli bir düşüşe yol açtığı gösterilmiştir.(12).



  • Kemaliye Dut Paneli katılımcılarından Pr.Dr.Ekrem Sezik panelde yaptığı sunumunda : “Antidiyabetik çalışmalardan çok ümitliyiz, çünkü yapraktaki hangi maddelerin ne yaptığı ve etki mekanizmaları da iyice ortaya konulmuştur. Muhtemeldir ki ileride şeker hastalığına karşı kullanılan bir ilaç çıkabilecektir.” demiştir.



  • Şu anda bile internet üzerinden özellikle Çin ve Tayland kaynaklı dut yaprağı özütleri ve dut yaprağı çayları, başta şeker hastalığı ve olmak üzere çeşitli hastalıkların tedavisinde ilaç desteği olarak pazarlanmaktadır.



ANADOLU’DA DUTUN İLAÇ OLARAK KULLANIMI

  • Sayın Sezik devamen :”Anadolu’da da dut değişik şekilde halk ilacı olarak kullanılıyor. Mesela meyve sıkılıp solunum yolu rahatsızlıklarında, mide rahatsızlıklarında kullanılıyor. Tam olgunlaşmadan önce kan şekerini düşürmek için kullanıyorlar.. Ağızdaki yaraları iyileştirmek için kullanılıyor.





  • “Meyve daha da sık kullanılıyor. Gözdeki kırmızılıklar için ateşe yoğunlaştırıp dut suyunu göze uyguluyorlar. Dut pekmezi kansızlığa karşı, mide ağrılarına karşı da kullanılıyor.



  • Yaprak ise kan şekerini düşürücü olarak kullanılıyor. Bunun yanında birkaç yerde, bir de İzmir Manisa’da böbrek rahatsızlıklarında da kullanılmakta.



  • Halk ilacı olarak kullanışlarında farklı bir iki kullanılış şekli var. Bunlardan biri dalların kaynatılarak adet bozukluklarını düzeltmede, kara dut kabuğu da saç dökülmesine karşı tereyağı ile bir merhem yapılıp uygulanması şeklinde. Aktarlarda da dut yaprakları satılıyor. Daha çok kan şekerini düşürücü ve bazen müleyyin olarak, kara dut da boğaz hastalıklarında ve pamukçuğa karşı kullanılıyor”. şeklinde bizleri bilgilendirmiştir.(16)



  • Bir araştırıcı, dişlerde bulunan mikroorganizmaları çıkarmış, duttan elde edilen quanon denen maddenin güçlü br şekilde bu mikroorganizmalar üzerinde baskılayıcı etkisi olduğunu göstermiş.(17). Dolayısıyla bir gargara şeklinde veya diş macunlarında da ileride dut kökü ekstresini görürsek şaşırmayalım.



  • Ayrıca dut kökünden elde edilen ağartıcı ajanların da aşırı pigmentasyon durumlarında cilt ve diş ağartma işlemlerinde kullanılabilmeleri söz konusudur (18) ve buna yönelik preparatlar geliştirilmiştir.



  • Cilt Ağartıcı Maskeler



  • Halk arasında çok iyi bilinen, ancak yurt içi ve dışında ağız yaraları ve boğaz enfeksiyonlarında kullanımı ile ilgili olarak hiç bir çalışma yapılmamış olması dolayısıyla, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden Prof.Ekrem Sezik ve ekibi ile birlikte karadut ve yapraklarının yara iyileşmesi üzerindeki etkilerini bilimsel olarak araştırmak üzere bir proje başlattık.Yüzlerce yıllık deneyimlere bakılacak olursa olumlu olması çok muhtemel olan çalışmanın sonuçlarından yola çıkarak, bir doğal ilaç preparatının hazırlanabilmesi mümkün olabilir.



  • Sonuç olarak:

  • Dut Ağacı ; yaprağıyla,ağacıyla,köküyle, kabuğuyla,kerestesiyle,meyvesiyle pek çok sanayi dallarına ham madde olabilme kapasitesinin yanı sıra, taşıdığı mistik ve kültürel öğelerle de diğer bütün ağaçlardan ayrılmaktadır.





  • Binlerce yıldır kurdundan kuşuna,börtü böceğinden havasına, suyuna ve insanoğluna varasıya tüm yaradılışa kendini cömertçe sunarken dinler ve kültürler arası diyalogu sessizce, bir başına gerçekleştirmiş bu alçak gönüllü, kalender ağacın anlatmaya çalıştıklarını dinlemeye, unutulmuş kıymetini hatırlamaya ve kaybettiği itibarını iade etmeye ihtiyaç vardır.





  • Bu güne kadar ne Üniversitelerimizce,ne Tarım ne de Çevre ve Orman Bakanlığımızca sahip çıkılmamış bu ağaç konusunda halkımız da yeterince bilinçli değildir.Ülkemizin sahip olduğu nice zenginliklerin arasında önemli bir yeri olan dut ağacının gizli potansiyelini ortaya koyabilmek için bir “Dut Araştırmaları Enstitüsü” kurulmalıdır kanısındayız.

  • Saygılarımla



  • 1- Chiej R. Encyclopedia of Medicinal Plants. Mac Donald 1984 ISBN 0-356-10541-5

  • 2- Bown D. Encyclopdia of Herbs and Their Uses. Dorling Kindersley London 1995 ISBN

  • 1995 ISBN 0-7513-020-31

  • 3- Bart C. Hypoglisemic action of the leaves of Morus Alba. Compt.Rend.Soc.Biol. 1932;

  • 109, 897-9

  • 4- Andallu B, Vardacharyulu NC. Effect of Mulberry leaves o Diabetes. International J

  • Diab Dev Ctries 2001, 21:147-151

  • 5- Ramachandran K. The Useful Plants of India. Publications and Information Directorate,

  • CSIR. Hill Side Road. New Delhi, 1986, p.381



  • 6- Chatterjee GK,Burman TK,Pal SP. Antiinflammatory and antipyretic activities of Morus Indica. Planta Ned 1983 ; 48:116-9

  • 7- Hyun Pyo Kim et al. Anti-inflammatory plant flavonoids and cellular action mechanisms.Journal of Pharmacological Sciences. Vol. 96 (2004), No.3 pp.229-245

  • 8- Ae-Jung Kim, Soojin Park. Mulberry extract supplement ameliorate the inflammationrelated hemalotogical parameters in Carrageeenan -induced arthritic rats.

  • Journal of Medicinal Food Sep 2006, Vol. 9, No. 3 : 431 -435

  • 9- Byambaa Enkhmae, Kuninori Shiwaku ,et al . Mulberry (Morus alba L.) Leaves and Their Major Flavonol Quercetin 3-(6-Malonylglucoside) Attenuate Atherosclerotic Lesion Development in LDL Receptor-Deficient Mice

  • The American Society for Nutritional Sciences J. Nutr. April 2005 135 : 729-734

  • 10- Toshio Fukai et al. Antimikrobial activity of 2-arylbenzofurans from Morus species against methicilin resistant Staphicococcus aureus. Fitoterapia 2005 Oct.15



  • 11- Cancer Lett. 2005 June 21

  • 12- Miyahara C, Miyazawa M, et al. Inhibitory effects of mulberry leaf extract on postprandial hyperglycemia in normal rats. J Nutr Sci Vitaminol 2004;50;161-4.

  • 13-Abdalla, Eveleen Said :The Biological Benefits of Blackmulberry (Morus nigra) Intake on Diabetic and non Diabetic Subjects. Research Journal of Agriculture and Biological Sciences, 2(6): 349-357, 2006© 2006, INSInet Publication

  • 14-Kang T.H. et.al:Neuroprotective effects of the cyanidin-3-O-beta-d-glucopyranoside isolated from mulberry fruit against cerebral ischemia. Neurosci Lett. 2006 Jan 2;391(3):122-6. Epub 2005 Sep 19.



  • 15-Sergio W.:Mulberry roots and seeds may be effective in the treatment of AIDS. Med. Hypothesis 1989 May;29(1):75-6.

  • 16-Sezik E.:Dut ve Yaprağının Kimyasal Yapısı ve Biyolojik Etkileri. Kemaliye Dut Paneli Kitapçığı 2006

  • 17-Park K.M. et al: Kuwanon G: an antibacterial agent from the root bark of Morus alba against oral pathogens. J Ethnopharmacol. 2003 Feb;84(2-3):181-5.

  • 18-Snitmatjaro Nattapong a; Luanratana Omboon:A new source of whitening agent from a Thai Mulberry plant and its betulinic acid quantitation Natural Product Research, Volume 22,Issue 9 June 2008, 727-734

  • 19-Yadav AV, Kawale LA, Nade VS: Effect of Morus alba L. (mulberry) leaves on anxiety in mice. Indian Journal of Pharmacology. 2008  40: 1  pp:32-36

  • 20-Chao J, et al:Dietary oxyresveratrol prevents parkinsonian mimetic 6-hydroxydopamine neurotoxicity. Free Radic Biol Med. 2008 Oct 1;45(7):1019-26. Epub 2008 Jul 16.



Yüklə 446 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin