Soğan, sarımsak veya kötü kokulu bir şey yiyen kimsenin câmiye gelmesi:
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿ ۞يَٰبَنِيٓ ءَادَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمۡ عِندَ كُلِّ مَسۡجِدٖ وَكُلُواْ وَٱشۡرَبُواْ وَلَا تُسۡرِفُوٓاْۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلۡمُسۡرِفِينَ ٣١ ﴾ [سورة الأعراف الآية: ٣١]
"Ey Ademoğulları! Her namaz vaktinde mescide giderken, süsünüz olan elbisenizi giyinin. Yiyin, için fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri asla sevmez."2
Câbir b. Abdullah'tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَنْ أَكَلَ ثُومًا أَوْ بَصَلاً فَلْيَعْتَزِلْنَا أَوْ قَالَ: فَلْيَعْتَزِلْ مَسْجِدَنَا وَلْيَقْعُدْ فِي بَيْتِهِ.)) [رواه البخاري]
"Sarımsak ya da soğan yiyen kimse, bizden ayrı dursun veya şöyle buyurdu:
Mescidimizden uzak dursun ve evinde otursun."1
Müslim’in bir rivâyetinde ise, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَنْ أَكَلَ الْبَصَلَ وَالثُّومَ وَالْكُرَّاثَ فَلاَ يَقْرَبَنَّ مَسْجِدَنَا، فَإِنَّ الْمَلاَئِكَةَ تَتَأَذَّى مِمَّا يَتَأَذَّى مِنْهُ بَنُو آدَمَ.)) [ رواه مسلم ]
"Soğan, sarımsak ve pırasa yiyen kimse, mescidimize yaklaşmasın.Çünkü melekler,Âdemoğlunun rahatsız olduğu şeyden rahatsız olur."2
Ömer b. Hattab -Allah ondan râzı olsun- Cuma günü insanlara hutbe verirken insanlara şöyle demiştir:
((... ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا النَّاسُ! تَأْكُلُونَ شَجَرَتَيْنِ لاَ أَرَاهُمَا إِلاَّ خَبِيثَتَيْنِ؛ هَذَا الْبَصَلَ وَالثُّومَ، لَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللهِ إِذَا وَجَدَ رِيحَهُمَا مِنَ الرَّجُلِ فِي الْمَسْجِدِ أَمَرَ بِهِ فَأُخْرِجَ إِلَى الْبَقِيعِ فَمَنْ أَكَلَهُمَا فَلْيُمِتْهُمَا طَبْخًا.)) [رواه مسلم]
"...üstelik siz ey insanlar! Kötü kokulu olduğunu gördüğüm şu iki bitkiden yiyorsunuz: Soğan ve sarımsak. Oysa Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, mescidde bir adamda bunların kokusunu duyduğunu ve (mescidden çıkarılmasını) emrettiğini gördüm. O kişi, Baki’ye1 kadar uzaklaştırıldı.Kim bu ikisinden yerse, onları pişirerek öldürsün, (ondan sonra yesin)."2
İşten çıktıktan hemen sonra koltuklarının altından ve çoraplarından kötü kokular yayılır bir halde câmilere giren kimseler de bu kapsamdadır.
Bundan daha kötüsü, haram kılınan sigaraya düşkün tiryakilerin câmi ve mescitlere gelerek Allah'ın kulları olan meleklere ve namaz kılanlara rahatsızlık vermesidir.
Zina:
Irzın ve neslin korunması, şeriatın gâyeleri arasında olunca, bununla ilgili olarak zinâ şeriatta haram kılınmıştır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ وَلَا تَقۡرَبُواْ ٱلزِّنَىٰٓۖ إِنَّهُۥ كَانَ فَٰحِشَةٗ وَسَآءَ سَبِيلٗا ٣٢ ﴾[سورة الإسراء الآية: ٣٢]
"Zinâya yaklaşmayın.Çünkü o, bir hayasızlık ve çok kötü bir yoldur."1
Hatta İslâm şeriatı, örtünmeyi ve gözleri harama bakmaktan sakındırmayı emretmek, namahrem bir kadınla baş başa kalmayı yasaklamak sûretiyle zinâya götüren her yolu tıkamıştır.
Zinâ eden evli erkek, en kötü ve en şiddetli cezâ ile cezâlandırılır. Yaptığı işin kötü sonucunu tatması için, vücudunun her parçası haramdan nasıl zevk almışsa, aynı şekilde eziyet çekmesi için ölünceye kadar taşlanarak öldürülür (recmedilir). Geçerli bir nikahla daha önce bir kadınla evlenip ilişkide bulunmamış zinâkar kimseye ise (bekâra),şer’i hadler içerisinde en yüksek sayıda -yüz celde- sopa vurulur. Mü’minlerden bir grubun bu cezâyı seyretmesiyle içine düştüğü onur kırıcı durum ve yöresinden uzaklaştırılması, zina ettiği bölgeden başka bir yere tam bir yıl süreyle gönderilmesiyle yaşadığı utanç ise olayın başka bir boyutudur.
Zina eden erkeklerle zinâ eden kadınların Berzah’taki azapları üstü dar, altı geniş tandır şeklindeki bir fırına konulmalarıdır. Altlarında ateş yakılır ve onlar fırının içinde çıplaktırlar. Altlarından ateş gelince bağırarak, neredeyse fırının ağzından çıkacak kadar yükselirler. Ateş hafifleyince tekrar içine dönerler. Kıyâmet gününe kadar onlara böyle azap edilir.
Kişinin ilerlemiş yaşına, kabre yaklaşmasına (ölümü yakın olmasına) ve Allah'ın ona (tevbe etmesi için) mühlet vermesine rağmen zinâya devam etmesi bu durumu daha da çirkinleştirir.
Nitekim Ebu Hureyre’den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( ثَلاَثَةٌ لاَ يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ، وَلاَ يُزَكِّيهِمْ، وَلاَ يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ، وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ: شَيْخٌ زَانٍ، وَمَلِكٌ كَذَّابٌ، وَعَائِلٌ مُسْتَكْبِرٌ.)) [ رواه مسلم ]
"Üç sınıf insan vardır ki, Allah kıyâmet günü onlarla (hoşlarına gidecek bir sözle) konuşmaz, onları temize çıkarmaz, onların yüzüne (rahmet nazarıyla) bakmaz ve onlar için acıklı bir azap vardır. (Bunlar :) Zinâ eden ihtiyar, yalancı hükümdar ve kibirli fakir."1
Kazançların en kötüsü, zinânın karşılığında fâhişenin aldığı kazançtır. Fercini satan kadın,gecenin yarısında göğün kapıları açıldığında duâsının kabulünden yoksundur.2
İhtiyaç sahibi ve fakir olmak, Allah Teâlâ'nın haram sınırlarını çiğnemek için kesinlikle geçerli bir özür değildir.
Eskiden Araplar şöyle demişlerdir:
"Hür kadın, aç kalır yine de sütünü satarak (çocuk emzirerek) kazanç elde etmiyorsa, bedenini nasıl satsın ki?"
Günümüzde fuhuş için her kapı açılmıştır. Şeytan, kendisi ve dostlarının oyunuyla fuhşa giden her yolu kolaylaştırmış, günahkârlar ve fâcirler de bu yola koyulmuşlardır.Süslenerek açılıp-saçılmak yaygınlaşmış,bakışları sakınma-mak ve harama bakmak çoğunluğun yaptığı bir iş haline gelmiş, yabancı kadın ve erkeğin bir arada bulunması, yaygın hâle gelmiş, müstehcen dergiler ve seks filmleri piyasada revaç bulmuş,kolayca fuhuş yapılabilecek ülkelere yolculuklar artmış, seks ticaretinin yapıldığı pazarlar kurulmuş, ırza tecavüz olayları çoğalmış, zinâ çocuklarının sayısı ve çocuk aldırma olayları artmıştır.
Ey Allahım! Rahmetini, lütfunu ve korumanı dileriz. Katından bizi onunla hayasızlıktan koruyacağın bir himâye dileriz.Senden,kalplerimizi temizlemeni,ırzlarımızı korumanı ve bizim ile haram arasına perdeler ve aşılmaz engeller koymanı dileriz.
Dostları ilə paylaş: |